Print Friendly and PDF

BEYİN GÖÇÜ



Uluslararası göçler bakımından önemli bir göç türü de beyin göçü olarak anılandır. Gelişmekte olan ülkelerde iyi eğitim görmüş gençlerin, A.B.D. başta olmak üzere, gelişmiş ülkelere daha iyi koşullarda çalışmak için göçleri, göç veren ve alan her ülkenin kendi durumuna göre belirli dönemlerde daha büyümekte ve hız kazanmaktadır. 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte yaşam standartları son derece düşen teknisyen ve bilim insanlarının kitlesel sayılabilecek bir büyüklükte Batı ülkelerine göçleri buna en yakın örnektir.[ Prof. Dr. Erol Tümertekin, Prof. Dr. Nazmiye Özgüç "Beşeri Coğrafya İnsan, Kültür, Mekan” Çantay Kitabevi İstanbul 2004 s. 238]
Beyin göçü konusunda en sıkıntılı ülkelerden birisi de, geçmişte Kuzey Amerika’ya çok göç vermiş gelişmiş bir ülke olan İrlanda’dır. Aslında bu ülke nüfus baskısını hep göç vererek düşürmüş az sayıdaki ülkeden biridir ama uzun dönemde İrlanda en iyi eğitim görmüş ve en yetenekli genç insanlarını kan kaybı gibi kaybetmeye çözüm bulamamıştır. Kuzey Amerika’ya (kısmen de Avustralya’ya) olan göçlerle İrlanda yaklaşık 7-8 milyon nüfusunu en çok kıtlık ve siyasal baskı nedeniyle kaybetmişti. O kadar ki, İrlanda’nın 1990’daki nüfusu hala 1840’dakinin ancak yarısı kadardı. Avrupa’daki en yüksek doğurganlık oranlarından birine sahip olan bu ülkede nüfusun yüzde 17’ si 15-24 yaş arasıdır ama iş fırsatları aynı hızda yaratılmamaktadır. 1980’1İ yıllar boyunca çekilen işsizlik nedeniyle İrlanda nüfusunda her 20 kişisinden birisi terk etmiştir.[ Prof. Dr. Erol Tümertekin, Prof. Dr. Nazmiye Özgüç a.g.e s 238]
Can Dündar’ın 03/10/2004 tarihli Milliyet gazetesindeki yazısı:
DÖNÜYORLAR
“Her yurtdışına çıkışla gördüğümüz bir gerçek var: Türkiye, berbat bir kazada beyninin bir kısmı dışarı akmış bir kazazede gibi, yarı bitkisel bir hayat sürüyor. En iyi yetişmiş evlatlarını yıllardır süregelen bir beyin göçünde uzaklaştırmış evden... İçerdekiler “Ah biz de gidebilsek” diye gözünü onlara dikedursun, gidenler zamanla “Ah geri dönebilsek” diye iç geçirir olmuş. Başta pek ışıltılı görünen gurbet hayatı, zamanla sıradanlaşmış, zorlaşmış çünkü.., Yurt özlemi ağır basmış. Lâkin “yurt”, hiçbir zaman geri dönmelerini sağlayacak bir heyecan dalgası yaratamamış. Beyin bedenden, beden beyinden uzakta, birbirine hasret büyümüş.
***
New York’a “öykülü Geceler” grubunun davetlisi olarak gittim. Gazeteci ağabeyimiz Varlık Özmenek’in kızı Elifin de başını çektiği bir avuç gönüllü tarafından başlatılan “Öykülü Geceler”, ikinci yaşını kutladı bu yıl... Amaç, New York’lu Türkleri bir edebiyat ortamında buluşturmak... Sık sık toplanıp öyküler okuyorlar, sanat sohbetleri yapıyorlar. Geçen hafta bir caz festivaliyle, bir film festivali arasında kalan bu etkinlik, Amerika’daki Türklerin yeni yüzünü yansıtıyor. Geçen yıl, Köy Enstitüleri belgeselimiz orada gösterilip büyük ilgi görünce, bu yılki kutlamalara ben de katıldım. New York Türk Evi 'nde, aralarında BM büyükelçimiz Ümit Pamir ve eşi ile İlhan - Güngör Mimaroğlu çiftinin de bulunduğu 250 kişilik bir toplulukla sohbet ettim. Konu “Beyin göçü” meselesine gelince, “Biliyorum ki, çoğunuz dönmek için ülkenizden gelecek küçük bir umut ışığı bekliyorsunuz” dedim: “O ışık var artık... Avrupa perspektifi, uzun zamandır olmadığı kadar birbirimize yaklaştırdı bizi... Tam üyelik hedefi, Genelkurmay Başkanı’ndan dağdan inmeyi bekleyen militana, başörtülü üniversiteliden, zengin işadamına, başbakandan cumhurbaşkanına kadar herkesin ortak paydası haline geldi. Avrupa Birliği, gözümüzde büyüttüğümüz kurtarıcı melek değil elbet... Ama ona ulaşmak uğruna öylesine cesur adımlar attık, öyle bir ortak ruh yarattık ki, kendimize güven kazandık. Evrensel standartta, hakka hukuka saygılı, müreffeh bir gelecek inşa edebileceğimize daha çok inanıyoruz artık... Ve bu ideal için, sizlerin beynine ihtiyacımız var. ”

***
Konuşmam bittikten sonra, 2 saat süreyle kitap imzaladım. Ve hiç ummadığım bir şey oldu: Salonu dolduran Türkiye göçmenlerinin neredeyse hepsi tek tek gelip dönme kararından söz etti. Kimisi çokları ailesini göndermişti bile... Kimisi bavul topluyordu. Bir kısmı karar vermiş, uygun zaman kolluyordu. Bush yönetiminin yeni güvenlik yasalarının, Amerika’yı yabancılara - hele Müslümanlara- dar etmesiyle bu süreç hızlanmıştı. Yurtdışı cazibesini yitirirken, dönenlerden gelen haberler “Neden olmasın ” düşüncesi yaratmıştı. Henüz yurtdışı eğitimini tamamlamamış olanların çoğu da bitirip dönme kararındaydı. Yaptığım konuşma bir tespitten çok bir temenniydi belki... Ama aldığım karşılığı görünce heyecanım bir kat daha arttı: Evet, dönüyorlar! Özendirici politikaları devreye sokup bedeni, beynin dışarı akan yarısıyla buluşturabilirsek bir mucize yaratabiliriz. New York’tan bunun umuduyla dönüyorum. ”
Kathmandu kitaplarıyla ünlü yazar Pico Iyer Asyalıların dünyanın her tarafında kök salmalarıyla birlikte artık evlerinin ya da vatanlarının sabit bir adres olmaktan çıktığını vurguluyor -o artık sevilen bir yemek, eski bir ev gibi bir anı ya da fikir daha çok. “Nereden geliyorsun?” “evin neresi?” gibi basit soruların yanıtları artık -eğer verilebilirse çok karmaşık:
“Ben, örneğin, taşıdığım kan ve miras nedeniyle, yüzde 100 bir Hintliyim. Akrabalarımın çoğu Hindistan’da yaşıyor, aile adım beni kast, bölge ve din bakımından belirli bir yere yerleştiriyor ve suratımdaki her şey, başka hiç bir cevap aramaksızın, bağırıyor “Hintli!” diye. Ama henüz Hindistan’da hiç yaşamadım ve hiç çalışmadım. Ülkenin 1,652 dil/lehçesinden bir tek sözcük bile bilmiyorum. Ve en azından kâğıt üzerine atalarımın yurduna -Bombay- dönsem, kendimi orada San Francisco ya da Kuzey Londra’daki arkadaşlarımın evlerinden çok daha yabancı hissederim. Eğer bana ‘eve gitmeye ne dersin’ diye sorsanız benim de size ilk sorum şu olacaktır: İngiltere’deki Oxford (doğduğum yer) mu diyorsunuz yani, California’yı (her şeyimin bulunduğu ve vergilerimi ödediğim yer) mı kastediyorsunuz yoksa? Ya da Japonya (her yılın yedi yada sekiz ayını geçirdiğim, yuva olarak seçtiğim yer) mı demek istiyorsunuz.
...Aklıma gelmeyen tek yer Hindistan olacaktır... "



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar