Print Friendly and PDF

Bir Kaç Konu Hakkında


Not: İnsanların kutsadığı fenomen ve ritüelin bir arkaplanı muhakkak vardır. Hiçbir şey rastgele değildir. Rüyalarda fare nefis ile algılanır.
Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de buyurdu ki:
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ الَّذِينَ اعْتَدَواْ مِنكُمْ فِي السَّبْتِ فَقُلْنَا لَهُمْ كُونُواْ قِرَدَةً خَاسِئِينَ
Ve lekad alimtumullezîne’tedev minkum fîs sebti fe kulnâ lehum kûnû kıradeten hâsiîn (hasiîne).
İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: Aşağılık maymunlar olun! dediklerimizi elbette bilmektesiniz. [Bakara 65]
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz İsrail oğullarının fareye çevirilmesi konusunda bir hadisinde buyurdu ki:
 “İsrâîl oğulları’ndan bir kavim (beşer târihinden silinip) yok oldu. O kavmin ne (kötülük) işlediği bilinmez. Ben zannetmem ki o ümmet fareden başka birşeye mesh(dönüşmek)  ve tahvil edilmiş olsun. Çünkü fare, kendisi için bir yere deve sütü konulduğunda onu içmez de, koyun sütü konulduğunda onu içer”. Buhari,Bedul Hak:15
Hindistan’da insanların korktukları ve sevdikleri her şeye tapınmaları önde gelen geleneklerden biri. Bu gelenek ülkenin her kentinde farklı bir uygulama olarak ortaya çıkıyor. Bunlardan en ilginci Bikaner’de yaşanıyor. Kentte bulunan Karni Mata tapınağında son 600 yıldır insanlar farelere tapıyor. Halihazırda ülkede 5 milyon Hintli farelere tapıyor.
Tapınakta bulunan rahipler, buradaki farelerin gelecek hayatta bir kutsal kimse olacağına inanıyor. Tapınağa mensup Hintliler de farelere çok saygı gösterip, onların artıklarını yemeği bir ibadet olarak görüyor. Cemaat fare salyası ile ıslanmış bir yemeğin kutsal olduğuna inanıyor.
Farelerin kutsal kabul edildiği ve onlar için birtakım törenler yapıldığı Karni Mata Tapınağı’nda, bütün ziyaretçilere ayakkabıları çıkartılıyor. Farelere büyük bir saygı ile sunulan yemeklerin artanları da farelere tapanlara veriliyor. Onlar için fare salyası ile ıslanmış yemek oldukça kutsal.
Tapınakta yaşayan farelerin gelecek yaşamlarında çok önemli dini kişiler olarak doğacaklarına inanılıyor. Onlara ibadet edenlere göre bu ruhlar günümüzde fare olmayı tercih etti.
Özellikle turistlerin görmeden ülkeden ayrılmadığı bir mekan olarak bilinen Karni Mata, çöl ortasında ıssız bir mekan. Tapınak Hindistan’ın Bikaner şehrinin Deshnok kasabasında bulunuyor. Tapınağın adı 15. yüzyılda yaşadığına inanılan ve Hindu tanrıçası Durga’nın yeryüzünde vücut bulması olarak kabul edilen bir mistik kimse; Karni Mata’dan geliyor.
Hint tarihine göre Karni Mata 27 yaşında evlenmiş ve evliliğinin ayrılıkla son bulması neticesinde hayattan elini eteğini çekip kendini fakirlere adamış bir kadın. Karni Mata’nın müridleri mekan ve mekanda yaşayan fareleri 600 yıl boyunca korumuş. Tapınağın rahipleri, buradaki farelerin bedenlerinde ruhlarını barındırdıklarına inanır. İnanışa göre tapınaktaki fareler yapılan ibadetleri kabul ediyor. Farelere tapanlar bu hayvanların gelecek yaşantılarında kutsal Sadhu -Hindu Rahip-olacaklarına inanıyor.
Fareler nasıl kutsal olmuş?
İnanışa göre Karni Mata, üstün güçleri ile bir masalcının ölmüş olan çocuğunu tekrar hayata getirmeye çalışıyordu. Ama ölüm tanrısı Yama buna izin vermedi. Yama çocuğun ruhunu zaten almıştı ve tekrar başka bir insan olarak yeniden hayata dönmesine izin vermemekteydi. Öfkesi ile meşhur olan Karni Mata, çocuğun hayatını koruyamamasından dolayı çok sinirlenmiş ve oracıkta ?Bu kabileden hiç kimse sonsuza dek Yama’nın eline düşmeyecek.? demiş. Bunun yerine bu kabile mensupları öldüğünde, onların ruhları geçici bir süreliğine, kabilesinde bir rahip olarak tekrar hayata dönmek üzere bir farenin bedeninde bekleyecek. Böylelikle fareler, Karni Mata’nın kabilesinin mensuplarının tekrar hayvan şeklinde vücut bulması olarak kutsal kabul edilmiş.
Karni Mata inancına göre, tapınakta ibadet eden talebelerin ruhları, mabette bulunan her bir farenin içinde yaşıyor. Bundan dolayı fareler ibadet edenlere göre kutsal.
Tapınağın tarihçesi ve mimarisi Karni Mata Tapınağı, Deshnok kasabasının güneydoğusunda güzel bir bahçenin tam orta yerine kurulmuş. Dış cephesi güzel bir kale duvarı gibi inşa edilen Karni Mata’nın girişteki kemerli yol tamamen mermerden. İç duvarlar ise çok değişik türlü Karni Mata ve fare kabartmaları ve çizimlerle süslenmiş.
Tapınağa girenler tavana asılmış bir çanı çalıyor ve birkaç kısa dua edip büyük tevazu ve edep ile yerlere dokunuyor. Böylece tapınağa, resimlere ve heykellere saygılarını göstermiş oluyor.
Tapınağı ziyaret eden turistler peşine takılan ve korkusuzca üzerlerine zıplayan farelerden oldukça korkarken, onlara ibadet eden Hindular farelerin bu hareketlerini bir manevi ödül olarak değerlendiriyor. Onlara göre bu sırnaşma insanlara şans getiriyor. Ancak asıl kazanç tapınakta yaşayan beyaz fare ile irtibata girmekte yatıyor. Farelere inananlar onlara, büyük kaselerde süt, tatlı ve tahıl ikram ediyor.
Mabetdeki fareleri kuş ve diğer yırtıcılardan korumak için inşa edilen gümüş kapısı yetmeyince, tapınağın her yeri ızgara tel örgülerle çevrilmiş. Farelerden herhangi birini tapınak içinde incitirseniz, tapınağa hemen bir altın yada gümüş diyet  hediye vermeniz bir zorunluluk. İnanışa göre aksi takdirde bu size kötü şans getirir.
Tapınakta farelerin yemeklerinde sorumlu bir de rahip bulunuyor. Bu rahip yerlerde bulunan artık şeker ve yemek parçalarını süpürüp, ardından farelerin yeni yemeklerini düzgün bir çizgi halinde yere seriyor. Mabetdeki fareler bunun üzerine bulundukları yerden yemeğe doğru akın ediyor. Bu sırada tapınakta en çok saygı gösterilen yaratık olan beyaz fare yerinden çıkınca herkes büyük bir sessizliğe giriyor. Tapınak fareleri sayısız denecek kadar çok ve kontrolü zor olmasına rağmen hiçbir fare tapınak avlusunun sınırları dışına çıkmıyor.
Tapınak her sabah saat 04:00 yapılan “Mangla-ki-Aarti” ibadeti ile açılıyor. Ardından tanrının olduğu iddia edilen”bhog” yemeği ikram edilir. Farelere inananlar “dwar-bhent” (rahip ve çalışanlara ithafen verilen) ve “klash-bhent” (tapınağın bakımı ve geliştirilmesi ) olmak üzere iki çeşit bağışta bulunabiliyor.
Karni Mata Festivali Deshnok’ta heryıl iki kez Karni Mata festivali yapılıyor. İlki Mart-Nisan aylarında, ikincisi Eylül-Ekim aylarında yapılan bu festivallerde Hindular yeni doğmuş çocuklarını buraya getirerek, çocuklarının ilk saçlarını kesip tanrıçanın ayaklarına bırakıyor. Bu gelenek inanışlara göre çocuklarının talihini açıyor.
NOTLAR:
    151 yaşındaki Hindu tanrıça Shri Karniji uzun ilahi yolculuğunu başından beri bu tapınakta sürdürdüğü için oldukça kutsal olduğu düşünülen bu tapınağa hergün yüzlerce ziyaretçi geliyor.
**
    Yalnız mucizelerle dolu bu Hindu tanrıçasının tapınağının yerli ziyaretçileri de fareler. Shri Karniji’ye tapanlar, tüm insanların birgün fare olarak yeniden dünyaya geleceklerine inanıyorlar.
**
    Tapınağa ibadet için gelenler buraya gelen yüzlerce farenin temiz olduklarını ve bugüne kadar hiçbir hastalığa yol açmadıklarını savunuyor.
**
    Tapınağın ziyaretçileri bu fareleri sadece beslemekle kalmıyor, kutsal saydıkları bu farelerin daha önce kemirdikleri yiyecekleri de hiç çekinmeden yiyorlar. Zaman zaman aynı tabaktan yemek yedikleri bile oluyor.
**
    Tapınağa giren çıkan bu farelerin nasıl çoğaldıkları bir sır. Fareler tapınağı ve çevresini hiç terk etmiyor. Fakat tapınak görevlileri bugüne kadar ortalıkta hiç yavru fare görmediklerini belirtiyorlar.
**
    Genellikle gri olan farelerin sadece birkaç tanesi beyaz. Bu beyaz farelere dokunma şansını elde edenlerin hayatları boyunca kutsanacağına inanılıyor.
********
VİDEOLAR




Yeni Mutasarrıf Ahmet Cevdet Bey bir ay kadar memleketin geçmiş ahvalini ve halkın psikolojisini incelemekle vakit geçirdikten sonra, ilk olarak Hükümet konağı mescidini döşeyip, imam ve müezzininin maaşlarını arttırmış, memurlar arasında içki içenlerle, namaz kılmayanları bu huylarından caydırarak, mescide devamlarını sağlamıştır.
O yıl Denizli cihetinden gelen Çekirge afetini önlemek üzere, hükümet konağının dört köşesinde, ulemadan dört zata birer oda tahsis ederek, kendilerine 250'şer kuruş aylık vermek suretile Buhar'iî Şerif okutmaya ve yazdırmaya ve yazdıklarını Isparta hacılarına vererek Haremi Şerif'e göndermeye başlamış.
Kendisi Ermeni Asıllı ve Mabeyni Hümayun fenerdarhğıyla saraya girmiş ve Müslüman olm bir kimse olduğu halde, halkın gözünde Veli ve Mürşit gibi tanındı. Her Cuma günü, Ulema, Şeyhler ve esnafın ileri gelenleri mutasarrıfın ziyaretine gider, bunu Hilafet Makamının Ziyareti sayarlardı.

1297 (M/1870) de çekirge afeti olacağı tahmin edildiğinden, çekirge tohumlarının (= yumurtalarının) kıştan toplattırılıp yok edilmesi için, çekirgenin konduğu yerleri saptayacak ekipler kurmak üzere Vilâyetten ödenek istenmişti. Vilâyetten İngiliz Ali Bey adında bir uzman gönderilmiş, giderlerin Menafi Sandıkları Sermayesinden ödenmesine izin verilmişti.
Memleket ileri gelenler ile, Ulema ve Askeri erkândan kurulan bir komisyon, ilçelerde mülki ve askeri memurlardan kurulacak ekiplerin Çekirge Mücadelesi yapmak üzere görevlendirilmesine karar verildi. Bu toplantıda, İngiliz Ali Beyin, gerektiğinde Uçkun haldeki çekirgeleri öldürmek üzere Tophaneden birkaç yüz kilo Barut alınmasını önermesi üzerine kıyamet koptu.
Ulemadan biri çekirgelerin iki kanadında, Süryani harfleriyle yazılmış bir yazı bulunduğunu, bu yazının
«Biz çekirge sürüleri Allah Teâlâ’nın ordularındanız. Ülkede fesat ve zulüm görüldüğü zaman şehirleri ve kasabaları tahrip [ekinlerini yok etmek] etmek üzere, Allah Teâlâ  tarafından kulları üzerine kullarına musallat ediliriz/gönderiliriz. »
anlamında olduğunu bir kitapta okuduğunu söylemesi üzerine Müftü Tahsin Efendi
(«bu yaratıklara ateşle ceza vermek Tanrıya mahsustur!.») [hayvan haklarını savunanlara ithaf olunur] seklinde bir iddia ortaya atmış,
Yavruzade Şeyh Mehmet Efendi'de
(«—Hükümetin aldığı önlemlere bizim karışmamız gerekmez. Çekirgelerin ne şekilde yok edilmesi gerekiyorsa, hükümet gereğini yapar. Bize dua etmekten başka bir şey düşmez. Biz şimdi yerlerimize gidip duaya başlayalım. Papas efendiler de ayni şekilde kiliselerinde dua edip ayin yapsınlar.»)
şeklinde konuşunca, İngiliz Ali Bey («Şeyh efendi, bu hurafeleri ve Yahudi Masallarını bırakalım da, düşündüğümüz ve karar verdiğimiz tedbirleri uygulayalım.») der demez, ulema ve şeyhler ayağa kalkarak
«— Biz hadisi ve doğru rivayetler okuyoruz.. Bu hadisi sizin Yahudi Masalı demeniz küfür'dür. Biz şimdi gider, durumu Hilâfet Makamına arzederiz. Fakat Mutasarrıf Beyin, geldiği gündenberi, yaptığı icraatı görerek — İmanı Kâmil sahibi olduğuna inandığımız için — bu şikâyeti kendilerinin yazmalarını ümit ve taleb ederiz.»)
demeleri üzerine, Mutasarrıf Ali beye hitapla «— Bey efendi, bu dakikada özür dilemez ve düşüncelerinizi değiştirmezseniz, durumu yüksek makamlara arzetmeye mecbur kalacağım.» deyince Ali Bey ayağa kalkarak, Müftü ve Şeyh efendilerin ellerini öpmüş ve okunan hadisin farkında olmadığını beyan ederek özür dilemişti (*).
[Osmanlının temiz ruhlu insanı]
O sırada, Kuleönü köyünden Deli Hafız adında birisi, 95 yaşında olan Isparta naibi Tevfik Efendiye baş vurarak, tarlasındaki buğdayların, çekirgeler tarafından yok edilmesini önlemek üzere, çekirgelere hitaben bir ilâm [Bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmî belge.] yazmasını istemiş.
Naip efendi Şer'iye mahkemesi başkatibine, abdest aldırtarak, çekirgelere hitaben üç tane ilâm yazdırmış. Bunları tarlasında çekirgelerin geleceği yerlere asmasını söylemiş. Deli hafız bunları götürüp tarlasına asmış ..O civardaki bazı köylülerin söylediklerine göre çekirge saldırmamış.(!). Naip Isparta'da ölmüştür. [Allah Teâlâ rahmet eylesin. Amin]

(*) Çekirgelerin kanatlarında yazılı olduğu söylenen hadisin arapçası şöyleymiş «Nahn'ü cendi minel ecnad Salletna Allah, alelibad Litahrib'en nevahi vel bilâd— İnde zuhurülcevr vel fesâd.»
نحن جند من الاجناد – سلطنا الله على العباد – لتحريبا النواح و البلاد – عند ظهور الجور والفساد
«Biz çekirge sürüleri Allah Teâlâ’nın ordularındanız. Ülkede fesat ve zulüm görüldüğü zaman şehirleri ve kasabaları tahrip [ekinlerini yok etmek] etmek üzere, Allah Teâlâ  tarafından kulları üzerine kullarına musallat ediliriz/gönderiliriz. »
Kur’ân-ı Kerim’de okuduğu ayet'te şöyledir:
 فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ آيَاتٍ مُّفَصَّلاَتٍ فَاسْتَكْبَرُواْ وَكَانُواْ قَوْمًا مُّجْرِمِينَ
“Fe erselnâ aleyhimut tûfâne vel cerâde vel kummele ved dafâdia ved deme âyâtin mufassalâtin festekberû ve kânû kavmen mucrimîn(mucrimîne)”)
“Bunun üzerine su baskınını, çekirgeyi, haşeratı, kurbağaları ve kanı birbirinden ayrı mucizeler olarak onlara musallat kıldık; yine de büyüklük taslayıp suçlu bir millet oldular.” [7/A'râf-133]
Kaynak: Böcüzade Süleyman Sami , Isparta Tarihi , Bugünkü Dile Çevirip Yayımlayan Dr. Suat Seren (Böcüzade) «Isparta Eski Senatörü» Serenler Yayını , 1983— İstanbul


“Muallim ordusu derken çekirge orduları
Çıkarsa ortaya, artık hesâb edin zararı!
“Muallimim’’ diyen olmak gerektir imanlı;
Edebli, sonra liyâkatli, sonra vicdanlı.”

Mehmet Akif ERSOY



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar