BURSALI MEHMED TAHİR BEY
Doğumu , 1278/(1861); maskat-ı re'si, Bursa; irtihâli 9 Rebîu'l-âhir
1344/(27 Ekim 1925); müddet-i ömrü 66; Kabri Saadeti, Üsküdar'da Hüdâyî
Âsitânesi hazîresindedir.
Özellikle
biyografi ve bibliyografya içerikli "Osmanlı Müellifleri" ansiklopedik
kaynak kitabi ile tanınmış ve günümüzde de alanında temel bir referans olarak
kabul edilmeyi sürdüren Türk yazar, araştırmacı, asker.
1861
yılında Bursa’da doğan Mehmed Tahir Bey askeri eğitim görmüş, Osmanlı ordusunda
çeşitli askeri okulların yönetiminde ve coğrafya öğretmenliğinde bulunmuştur.
Birlik komutanlığı ve askeri mahkeme üyeliği de yapmıştır. 1906’dan itibaren
sonradan İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne dönüşecek olan çeşitli muhalif
oluşumlara katılan Mehmed Tahir Bey, 1908-1912 Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda
1908-1911 yılları arasında Bursa mebusu sıfatıyla yer almıştır. 1911'de miralay
rütbesi ile orduya dönmüş, 1914’te bu rütbeden emekli olmuştur.
Bursalı
Mehmet Tahir Bey 1925 yılında İstanbul'da dâr-ı bakâ eylemiştir
Milliyetçi
yönü 1897'de yayınladığı ilk eseri olan "Türklerin Ulum ve Fünuna
Hizmetleri" adlı kitabından, tasavvufa olan ilgisi 1899’da Muhyiddin İbn
Arabi’nin biyografisini yazmasından anlaşılabilir. Sonraki yıllarda da
özellikle Anadolu kökenli İslam alimleri ile ilgili eserler vermiştir.
En
önemli eseri 1915-1924 yılları arasında 3 ciltte tamamladığı Osmanlı
Müellifleri'dir. 30 yıllık bir araştırmanın ürünü olan eser 1691 önemli Osmanlı
şeyh, fakih, şair, tarihçi, hekim, matematikçi ve coğrafyacısının biyografilerini
faaliyet alanlarına göre düzenlenmiş şekilde içermektedir. Bu yazarların 9000’i
aşkın eserinden bahsini vermiş, belirli konularda liste ve tabloları da eserine
eklemiştir. Günümüz Osmanlı araştırmacıları açısından, döneminin şartlarından
kaynaklanan eksiklerine ve özellikle son cildinin büyük maddi sıkıntılar içinde
tamamlanabilmiş olmasına rağmen, temel bir kaynak kitap niteliği sürmektedir.**
***
Şeyh Kemâleddîn-i Harîrî
hazretlerinin yetiştirmelerindendir. Urefâ-yı muharrirînden ve ilm-i ahvâl-i kütüb mütehassıslarından
olup, hakk-ı âlîlerinde herkesin hürmeti vardır. Osmânlı Müellifleri'ni
ve sâir bir çok eserler yazmakla âlem-i irfâna büyük hizmet etmiştir. Şâkirdlerinden Vahyî Efendi,
müstakıllen ve mufassalan tercüme-i hâlini yazmış ve neşr eylemiş olduğu gibi
muharrir-i âciz dahi muhtasaran tercüme-i hâllerini bir risâle sûretinde
yazdığımdan burada tekrârından sarf-ı nazar eyledim.
Velâdeti, 1278/(1861);
maskat-ı re'si, Bursa; irtihâli 9 Rebîu'l-âhir 1344/(27 Ekim 1925); müddet-i
ömrü 66; medfeni, Üsküdar'da Hüdâyî Âsitânesi hazîresindedir.
**
“Seyyid Mehmet Nur-ül-Arabî-yül-Melâmî” ye nisbetini izhârda büyük bir neş’e duyan Osmanlı Müellifleri’nin
müellifi âlimimiz Bursalı Tâhir Beyin, Melâmîliği öven bir muhammesi.
MUHAMMES
Sanma, ey zâhit bizi
kim öyle hor-ü ahkarız.
Bizler ol âyine-i
âlem-nümâ-yı ekberiz,
Tâlibân-ı feyz-i
Ahmed, bendegân-ı Haydârız,
Nakşîbend
sûretteyiz; lâkin Melâmî meşrebiz.
İsm-i zâtı
her nefes tekrâr eden Hakk mezhebiz.
İsm-i zâhir mazhârıyla
dehre seyrân eyledik,
Himmet-i mürşit ile
aşk sahnında cevlân eyledik,
Men arefe dersinde
hattâ kesb-i ikân eyledik.
Nakşîbend
sûretteyiz; lâkin Melâmî meşrebiz.
İsm-i zâtı
her nefes tekrâr eden Hakk mezhebiz.
İhtiyârın selbedip;
anla, bizim mişvârımız;
Kim sıfât ü zât-ı
Hakkı derk ve rü’yet kârımız;
Yoksa hâriçten
bilinmez dahî ile etvârımız.
Nakşîbend
sûretteyiz; lâkin Melâmî meşrebiz.
İsm-i zâtı
her nefes tekrâr eden Hakk mezhebiz.
Zâhidâ, erbâb-i gaflet
sandığın, lâ-şüphe sen,
Dahledip kürsüde
halkın boynuna takma resen,
Şuğl-ı uşşâk
mânevîdir, ne bilir erbâb-ı fen?
Nakşîbend
sûretteyiz; lâkin Melâmî meşrebiz.
İsm-i zâtı
her nefes tekrâr eden Hakk mezhebiz.
Kisve-i ışkı mülebbes
hırka-vü şâl istemez,
Mekteb-i irfânda
tahsil eyleyen kal istemez,
Hûlk-ı Hakkın
gayrisinden başka bir hâl istemez,
Nakşîbend
sûretteyiz; lâkin Melâmî meşrebiz.
İsm-i zâtı
her nefes tekrâr eden Hakk mezhebiz.
Kesret-i eşyâyı sanma
vahdete mâni olur,
Böyle bir efkâra hâşâ
ehl-i dîl kâni olur;
Zât-ı Hakk eşyâyı her
demde bütün câmî olur.
Nakşîbend
sûretteyiz; lâkin Melâmî meşrebiz.
İsm-i zâtı
her nefes tekrâr eden Hakk mezhebiz.
Bunca enva’-ı ulûmun
noktadır hep masdarı,
Böyle fermân
eylemiştir zât-ı vâlâ Haydari,
Bâyı-Bismillâhtır
ancak ehl-i Hakkın ezberi.
Nakşîbend
sûretteyiz; lâkin Melâmî meşrebiz.
İsm-i zâtı
her nefes tekrâr eden Hakk mezhebiz.
Söylenen nutku bilir
ehl-i kemâl gâyet ıyan,
Zümre-i uşşâka
vazıhtır bu sözler her zamân,
Tâhirâ hatm-i makal
et, eyle ikmâl-i beyân.
Nakşîbend
sûretteyiz; lâkin Melâmî meşrebiz.
İsm-i zâtı
her nefes tekrâr eden Hakk mezhebiz.
Gâhi,sermest-i zülâl-i sırr-ı mânâdır gönül
Gâhi şuûnât-ı sûverde cilve peydadır gönül
Şevk-i dîdâr ile gâhi rind ve şeydâdır gönül
Gâhi rahîk ü neşve-i
tevhide mecla’ dır gönül
Gâhi humâr u zevk-i
vahdette mücellâdır gönül
Tutmasaydı perde-i nâsût râhına siper
Seyr-i Kaaf ,sırrı ev’ednâyi eylerdi güzer
Tavr-ı vahdette nedâm, câm u tecellîden içer
Asumân, feyz-i
irfân’da demâdem seyreder
Lenterânî mazhârı
mestâne Mûsâdır gönül
Beyt-i dîl’dir Kâ’be-i vahdet nümâyı ârifîn
Andadır ebrûyu hakikat,gösterir Hakkelyakîyn
Remz-i ennâ’dan gönüldür menşe’-i nûr u mübîn
Çokmudur,söylerse
bâng-i lâ ehûbbü’l eflâiyn
Mazhâr-ı feyz-i
Muhammed nûr u Mevlâdır gönül
Ahsen-i takvime mazhâr nüsha-i inşandır
Kaalıb-ı insâna metn-i kalb ammâ cândır
Eynemâ’dan Kıble-i Hakk kalb’de rahşândır
Semme vechullâha
masdar Kâ’be-i Rahmândır
Berk urur nûr u ilâhî
arş-ı âlâdır gönül
Dîl,tecellîgâh-ı zât-ı ilâhîdir Allâh bir
Nûr u Hakk olmaktadır,mir’ât-ı dîl’den
münteşir
Vasfına çünki derk-i diller değildir mukaddir
Sırrının idrâki ancak
keşf ve zevke münhasır
Bu sebebden
hallolunmaz bir muammadır gönül
Ehl-i gaflet zevke âit neşvelerden anlamaz
Ba’d-ı kudsî’den dıraht-ı aşk etmez ihtizaz
Söyleme sırrî serâyir,verme bu vehme cevâz
Münkeşîf olmaz,rüsum
erbabına zâhir bu râz
Zevkiyâb-ı sahve-i
nûr u tecellidir gönül.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar