Print Friendly and PDF

Büyü Nerede Yok ki




Herta Müller’de romanlarında Romanya’da yaygın olan birçok batıl inanç ögeleri işlemiştir:
Adet kanı büyüsünün, erkeğin hislerine (aşk, sevgi, ilgi, cinsellik) müdahale edilerek kişiye tam bir aşkla bağlanması ve tamamen ele geçirilmesi amacıyla yapılan büyü çeşididir.
Adet kanı büyüsü, kısa sürede etki edeceğine ve kişiyi etkisi altına alacağına inanılır. Kadının, erkeğin kendisine bağlanması, âşık olması, terk etmişse geri gelmesi veya intikam alınması düşüncesiyle adet kanı kullanılarak yapılır. Erkek, birlikte olduğu kişiyle ve olduğu yerde duramaz olur. Durdurulamaz bir şekilde büyünün yönlendirdiği kişinin yanında olmak ister. Büyülenen kişi kendisindeki bu ani değişimi doğal karşılar ve bu değişimin farkında olamaz. Müller bu batıl inancın hazırlanışını ve kullanımını tüm ayrıntıları ile anlatır:
“Karpuzların kanıyla her kadın her erkeği kendine bağlar, diyor Clara. Tel fabrikasında kadınlar birbirine, erkeklere karpuz kanını nasıl ayda bir kez ikindi vakti domates çorbalarına karıştırdıklarını anlatıyor… Hizmetçinin kızı, erkekler sabahleyin insanın kendine bağlanır, diyordu, sabahleyin boş mideyle. Çünkü karpuz günlerinde subayın karısı subay sabahleyin askeri gazinoya gitmeden önce, kahvesine dört parça karpuz kanı karıştırıyor. Ona kahvesini her zamanki gibi fincanla getirir, henüz içinde şeker yoktur. O kocasının iki kaşık şeker koyacağını ve uzun süre karıştıracağını bilir. Kadınlar şekerden daha çabuk çözünürler. En iyisi, demişti subayın karısı hizmetçinin kızına, ikinci günün kanıdır. Subayın köprünün üzerindeki adımlarında, askeri gazinoda içtiği bütün günlerde karısının karpuz kanı vardır. Dört parça bir ay eder, her parça bir hafta dayanır. Kadının her parçası kadının kendine bağlamak istediği adamın başparmağının tırnağı kadar olmalıdır, demişti subayın karısı. Karpuz kanı kahvede çözünür ve adamın boğazından geçerken yeniden pıhtılaşır, demişti. Kalbi geçemez, mideye akamaz. Subayın arzusunu karpuz kanı yakalayamaz, uçtuğu için her şeyden kurtulur. Arzu başka kadınlara uçar, ancak karpuz kanı adamın kalbinin çevresine yerleşir. Orada pıhtılaşır ve kalbi kuşatır. Subayın kalbi öbür kadınların görüntüsünü tutamaz, demişti hizmetçinin kızı, subay karısını aldatabilir, ama onu terk edemez.” [Herta Müller, Der Fuchs war damals schon der Jäger, Fischer Taschenbuch Verlag, Frankfurt 2009, s.77-78
“Mit dem Blut der Melenonen kann jede Frau jeden Mann an sich bringen, sagte Clara. In der Drahtfabrik erzählen sich die Frauen, wie sie den Männern das Melonenblut einmal im Monat am späten Nachmittag in die Tomatensuppe rühren… Die Tochter der Dienstbotin sagte, man bindet die Männer morgens an sich, morgens auf leeren Magen. Denn in den Tagen der Melonen rührt die Frau des Offiziers dem Offizier am Morgen, bevor er ins Militärkasino geht, vier Brocken Melonenblut in den Kaffee. Sie bringt ihm wieder den Kaffee in der Tasse, es ist noch kein zucker drin. Sie weiss, dass er zwei Löffel Zucker nimmt und lange in der Tasse rührt. Die Blutbrocken lösen sich schneller als der Zucker auf. Am besten, hat die Frau des offiziers zur Tochter der Dienstbotin gesagt, ist das Blut des zweiten Tages. In den Schritten des offiziers auf der Brücke, im Trinken all seiner Tage im Militärkasino steht das Melonenblut seiner Frau. Vier Brocken sind ein Monat, jeder Brocken hält eine Woche. Jeder blutbrocken muss so gross sein wie der Daumennagel des Mannes, den die Frau an sich binden will, hat die Frau des offiziers gesagt. Das Melonenblut löst sich im Kaffee auf und gerinnt wieder, wenn es durch seinen Hals gelaufen ist, hat sie gesagt. Es kommt am Herzen nicht vorbei, es rint in den Magen. Die Lust des Offiziers kann das Melonenblut nicht einfangen, gegen die Lust gibt es nichts, weil sie fliegt, sie reisst sich von allem los. Sie fliegt zu anderen Frauen, doch das Melonenblut legt sich um das Herz des Mannes. Es gerinnt und schliesst das Herze in. Das Herz des Offiziers kann das bild anderer Frauen nicht halten, sagte die Tochter der Diensbotin, der offizier kann seine Frau betrügen, verlassen kann er sie nicht.”]

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar