CEMİL MERİÇ ve FİKİRLERİNDEN SEÇMELER
“Düşman bir çevrede ister istemez
kitaplara kaçıyorum. Yani düşünceye ve edebiyata hür bir tercih sonunda
yönelmiyorum. Yaşamak için kendime bir dünya inşa etmek zorundayım...”
Meriç, Bu Ülke, s.21.
“Bir
düşünceyi ifade edecek çeşitli kelimeler arasında yalnız bir tanesi doğru, bir
tanesi güzel, yalnız bir tanesi yerindedir. Üslup demek, bu tek kelimeyi
keşfetmek demektir” C.Meriç,
“Yeni Bir Kurban: Cevdet Paşa”, Hisar Dergisi, C.XIII, S. 112,(Nisan 1973),s.7.
*
“Her
düşündüğümü Allah karşısındaymışçasına söyleyebilmeliyim”
*
‘Ben
hiçbir hizibe dahil değilim, hakikata mensubum”
*
“Kalem
sahiplerine düşen ilk vazife, telaş etmemek, kin kışkırtıcısı olmamak. Halkı
okumaya, düşünmeye, sevmeye alıştırmak. Bir kılıcın kazandığı zaferi, başka bir
kılıç yok edebilir. Kalemle yapılan fetihler, tarihe mal olur, tarihe, yani
ebediyete’Meriç,Kırk
Ambar, s.454.
“Nietzche ‘Tanrı öldü’ diye
haykırdığı zaman Avrupalı gülümsemişti. Tanrı’nın çoktan öldüğünü Zerdüşt
yazarından başka duymayan kalmış mıydı ki?
Hrıstiyanlığın Tanrı’sı dünya işlerine
karışmıyordu, birmâverâ yöneticisiydi sadece. Avrupa Demokrit’lerden beri
tanrıların insanları terkettiğine inanır. İsa’nın tahtında Rönesans’dan bu yana
Promete vardır. Tanrı, İngiltere hükümdarı gibi, dekoratif bir varlık, bir
remiz veya bir hatıradır. İnsan münasebetlerini akıl düzenler”
Meriç, Mağaradakiler, s. 104.
Cemil Meriç’in düşünce örgüsünde,
çoğunlukla birbirlerinin yerine kullanılan Sosyalizm ile Marksizm, ayrı ayrı
kategorilerde değerlendirilir. Düşünürümüze göre Marksizm, bir doktrinden
ziyade, tenkit, şüphe ve bir araştırma yöntemidir. Marksizm’i, bazı
çevrelerin yaptığı gibi, “dinleştirme” nin yanlışlığını vurgulayan Cemil
Meriç’e göre Marksizm’in kurucusu Marx’a düşünce tarihinde hakettiği yeri
vermek lazımdır:
“Marx, çağdaş Batı düşüncesinin en
büyük temsilcilerinden bin, belki de birincisidir. Marksizm’i dinleştirmek
Marx’ı anlamamaktır. Konserve hakikatlar sunan bir şarlatan değildir Marx”Mağradakiler,
s. 37.
Cemil Meriç’e göre Marx bir tekke
şeyhi değildir. Aksine, belii bir çağda, belli bir bölgede yaşamış, her insan
gibi, bir çok zaafları olan bir düşünce adamıdır. Marx’ın en önde gelen
özelliği ise “diyalektik düşünce”yi metod olarak benimsemesi ve bunu
kapitalizm’e karşı kullanmasıdır:
'"’Mekanist maddecilik,
yükselen burjuvazinin kavga silahıydı; diyalektik maddecilik, dördüncü sınıfın
kavga silahı oldu. Birincinin görevi feodaliteyi yıkmaktı, İkincinin kapitalizmi.
Din, Avrupa için bir afyondur, bütün ideolojiler gibi. Avrupa’nın tarihi bir
sınıf kavgası tarihidir”.
Marx’a göre, hür insan ile köle;
asil ile halk; derebeyi ile serf; loncadaki usta ile kalfa; zulmeden ile zulüm
gören kimseler birbirlerine karşı daima cephe almışlar ve aralarındaki kavga
da, bazen gizli bazen de açık olarak durmaksızın sürüp gitmiş, her seferinde de
bu kavga ya bir devrimle yeni baştan kurulmakla ya da tutuşan sınıfların her
ikisinin de yıkılmasıyla bitmiştir. Feodal toplumun yıkılmasından doğan modern
burjuva toplumunda da sınıf kavgası bitmiş değildir. Belki eski kavga
biçimlerin yerini yenileri tutmuştur, yeni sınıflar, yeni zulüm araçları
türemiştir. Toplumun bütünü gitgide birbirine düşman iki büyük kısma,
birbirlerine saldıran iki büyük sınıfa bölünmektedir. Bu sınıflardan biri
burjuvazi, biri de proletaryadır.
Marx’ın düşüncesi kapitalist
toplumun çelişkili ya da uyuşmaz niteliğinin bir yorumudur. Marx’a göre
burjuvazi sürekli olarak daha güçlı üretim araçları yaratır. Ama üretim
ilişkileri ve gelir dağılımı aynı hızlı değişmez. Kapitalist rejim giderek daha
çok üretebilir. Oysa zenginliğin artışına karşılık, sefalet çok sayıda insanın
payı olarak kalır. Bu çeliş' ortamından er ya da geç devrimci bir bunalım
çıkacaktır. Giderek nüfus büyük çoğunluğunu oluşturan emekçiler sınıf haline
gelecek, yönetimi e geçirmeyi ve toplumsal ilişkileri değiştirmeyi çok isteyen
toplumsal bir bir oluşturacaklardır. Emekçilerin devrimi geçmişin bütün
devrimlerinde doğasında farklı olacaktır. Geçmişin bütün devrimleri azınlıklar
tarafındı azınlıkların yararına yapılmıştı. Emekçilerin devrimi büyük çoğun
tarafından herkesin yararına yapılacaktır ve sınıfların ve kapitalist toplumun
uyuşmazlığının sonu olacaktır .
Cemil Meriç’e göre Avrupa'nın
yalancılığına ve kapitalizmin - sömürüsüne bir tepki düşüncesi olarak doğmuş
olan Marksizm; proletarya sayesinde kapitalist düzenin herhangi bir zorlamaya
gerek kalmaksızın, kendiliğinden
ortadan kalkacağı inancına sahiptir:
* Marksizm, tarihi değiştirmek için reçeteler hazırlamaz,
Marksizm için kapitalist cemiyet ister istemez kendini yıkacaktır. Tarihî bir
zarurettir bu. Bunun ahlak ile alakası
yoktur. Mazinin mezar kazıcısı ise proletaryadır.Talihin zembereği sınıf kavgasıdır.
Dünya iki millettir. İstismar edenler,
Cemil Meriç’e göre Marx, kendinden
öncekilerin yaptığı gibi, yalnız hayatı'
ve cemiyeti izah etmekle kalmamış, dünyayı izah etmek suretiyle değiştirmek
istemiştir. Bu yönü ile Marx, bir kavga adamıdır ve dünyayı değiştirmek, haksızlıkları, adaletsizlikleri,
ıstırapları sona erdirmek gibi bir iddia içindedir. Marx, aksiyona açık olan bu
felsefesi sayesinde birçok insana cazip gelmiş ve Batı’nın çoğu düşünce adamına
nasip olmayan bir şöhrete sahip olmuştur.
Bunların yanında Marx’ın görüşlerinin toplumda
yankı uyandırmasında, “sınıf kavgası”nın ön plana çıkarılması da önemli
bir paya sahiptir.
“Neden Marx sosyalizmi muvaffak olur? Kilise
avlusundan fabrikaya giren proletarya, burjuvazinin dünya nimetlerine nasıl
açlıkla saldırdığını, nasıl kilise ile, hatta krallıkla işbirliği yaptığını
görmüştür. En uyuşuk insanları bile harekete geçiren kindir. Sınıf kavgasını
bir muharrik kuvvet yapan Manc’ın muvaffak olması bundandır. Aslında iktidara
geçmeden evvelki burjuvazinin kilise dışındaki davranışı da böyledir. Tarihî
materyalizm bir yere bağlar insanı, Communaute’ye (cemaate) mensup eder” .
“Marx, ‘din halk için afyondur1
derken daima Hristiyan kilisesini kastetmektedir. Tahtın cinayet ortağı olan
kilisedir. Muzdarip ve öfkeli kalabalıkları tevekküle zorlar kilise.
Haddizatında Sosyalizm dine karşıdır denemez. Sosyalizm, insanları uyutan,
onların istismarını kolaylaştıran, uyutucu bir inancın karşısındadır. Din de
bütün ideolojik müesseseler gibi tarihin bir devrinde uyutucu olabildiği gibi,
bir başka devirde bir kurtuluş olabilir”.
Anarşizm’i Batı’nın kapitalist
düzeninin robotlaştırdığı ve tahakküm altına aldığı insanı, bunlardan kurtarma
amacında olan bir tepki hareketi olarak gören Cemil Meriç’e göre ütopik bir
düşünce olan Anarşizm, adaletsiz bir dünyada yaşayan Batı toplumunu düzlüğe
çıkarmak iddiasındadır:
“Anarşizm, bir dünya görüşüdür.
Tutarlı bir felsefesi, gözüpek havarileri, ölümle alay eden kahramanları
vardır. Anarşizm, hürriyet aşkıdır; insanın asaletine ve yüceliğine inanıştır;
tek kusuru hiçbir zaman gerçekleşmemiş ve gerçekleşemeyecek olması. Anarşizm,
Avrupa’nın rezil ve yalancı medeniyetini yok edip bahtiyar bir çağın yaratıcısı
olmak hülyasıdır..Meriç, Bir Facianın Hikayesi, s.1
Cemil Meriç, Batı’da Anarşizm
hareketinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan sosyal atmosferi şöyle tasvir
ediyor:
“Anarşist önce tabiatta tüllerin kanlı çatışmasını
görüyor. İnsanlığın tarrihinde de şahid olunan aynı kavga. Her zümre
başkalarına söz geçirmek sevdasında, her zümrenin içinde de kişiler. İnsanlar
toplum içinde yaşamanın mükellefiyetlerine boyun eğmekle bu temel bencilliği
kamufle ediyorlar sadece. Toplumda daha az yetenekli, daha az kurnaz, daha az
güçlü olan kuvvetli tarafından ya mahvedilir, ya köleleştirilir. İlkel
klanların barbar şiddeti yerine otorite geçmiştir. Otoritenin ayırıcı vasfı:
Geniş bir mülkiyettir. Ayakta durmak için bir hukuk icad etmiştir, icra
vasıtası da devlettir.
Anlaşılacağı gibi anarşistler devlete karşıdır. Onlara
göre en iyi hükümet, hükümetsizliktir. Devlet;
adaletsizliğin, baskının ve tekelin
somutlaşmasıdır.. Anarşizm’in en çok önem verdiği husus, kişinin her
türlü. baskıdan kurtulması ve hürriyete kavuşmasıdır. Ama sosyal organizmanın
ahenginede aynı ölçüde değer verilir. Anarşizm’e göre yapılacak devrimden
sonra toplum, kimsenin görmediği ve tanımadığı bir toplum olacak, kanunsuz,
devletsiz, otoritesiz bir sosyal düzen meydana gelecektir ve bu yeni düzende
herşeyin ölçüsü insan olacaktır:
İnsanın biricik meselesi insandır. İktisadi münasebetler
ne kadar değişirse değişsin, insan hep aynı kalacaktır. Bunun içindir ki
anarşist, insanın kucağında yaşayacağı yeni liberter (hürriyetçi) toplumun
nasıl bir toplum olacağını anlatırken, her şeyden önce insanoğlunun tekâmülü
üzerinde durur. Bakunin’in teklif ettiği seçim karşısındayız: ‘Tanrı’yı kabul
etmek insanlığın köleliğine evet demektir. Tanrı, insanın hürriyetsizliğidir;
insanın hürriyeti, ilahi heyulanın yok edilmesine bağlı. Dilemma [ikilem] bu,
üçüncü yol yok ki tercih edelim’. Eski
tanrılar iktidarlarını yeni bir puta aktardılar: Devlet’e”
Ütopik bir düşünce olan Anarşizm, Cemil Meriç’e göre
bütün ütopyalar gibi, o dönemdeki kapitalist düzenin
eleştirisi ve dikensiz bir gül bahçesi hayalidir. Bu da göstermektedir ki
Anarşizm, insanların yaşadıkları hayat tarzından tedirgin olduklarını belirten
bir isyan ve ıstırap çığlığıdır. [Meriç,
Mağaradakiler, s.316.]
Cemil Meriç, Proudhon’un kurmuş
olduğu Anarşizm’i; hürriyet, eşitlik, adalet vb. anlayışları nedeniyle, Batı’da
ortaya çıkmış olan ideolojiler içinde İslam’a - hareket noktalarının
birbirlerine tamamen zıd olduklarını belirterek- en yakın düşünce sistemi
olarak görür:
“Proudhon’un
temsil ettiği Anarşizm, Batı’nın bütün doktrinleri içinde İslamiyet’e en yakın
olan felsefedir. İslamiyet’de bir nomokrasi (kanun hakimiyeti) dir,
Anarşizm’de. Yalnız Anarşizm için nomos (kanun), maşeri akıldır. İslamiyet için
vahiy yani ilahi şeriat.
Proudhon emekten doğmayan her
kazancı mahkum eder. Faiz bir sömürü aracıdır, üstada göre’’.[Meriç,
Bir Facianın Hikayesi, s.12.]
Şüphesiz, kapitalist düzene tepki
düşüncelerini Sosyalizm, Marksizm ve Anarşizm ile sınırlandırmak doğru
değildir. Bunların yanında, kapitalist düzene karşı başka tepki düşüncelerine
rastlamak da mümkündür. Ancak Cemi! Meriç’in gözönünde, Batı tarihinde,
kapitalist rejime karşı ortaya koyulan başlıca ideolojiler, ele aldığımız düşüncelerdir.
Sh:90-95
OSMANLI
İslâmî dünya görüşü sayesinde
OsmanlI’nın hem madde de hemde mânâ da dünyanın efendisi olduğuna inanan Cemil Meriç Osmanlı’da
sınıflı bir cemiyet düzeninin olmadığı
ve İslam’ın Osmanlı medeniyetinin değerler sisteminin oluşumunda önemli
katkıları olduğu fikrindedir:
“Bizde ne kilise var, ne imanı
imtiyaz haline getiren İçtimaî bir zümre. Sınıfların kurulmadığı ve
kurulamayacağı bir ‘düzende’ mümin kiminle kavga edecekti? Avrupa’nın mabâdüd
tabiyesi (metafiziği) neyi halletmiş? Felsefe, bütün ifşalarını eski Yunan’dan
beri tüketmiş bulunmuyor mu? Hakikatte incir çekirdeğini doldurmayan ifşalar.
Osmanlının selim aklı, bu gevezeliklere ebetteki iltifat etmeyecekti. İslam’ın
Devlet-i Aliyye’ye mirası laf cambazlığı |değil, adalet ve imandır” .
Cemil Meriç’e göre Osmanlı sahip
olduğu İslâmî dünya görüşü «sayesinde, toplumsal huzursuzluk ve bunalımlardan
uzak kalmış, karşılaştığı her problemi çözebilmiştir:
“Osmanlı ülkesinde her muammayı
çözen yekpare ve insicamlı bir dünya görüşü bir ortak şuur vardı: İslamiyet.
Binlerce düşünce ve duygu adamı temelini İlahî bir vahyin teşkil ettiği
İslamiyet’in tefsir, izah ve tamimi içinde elele vererek çalışmışlardı. Bütün
bir İçtimaî hizam, bu yalçın fikir mimarisine dayanıyordu. Herhangi bir İçtimaî
sınıfın değil, geniş bir camianın yani İslam ümmetinin emellerini,
ihtisaslarını, bir kelime ile hayat tecrübesini billurlaştırıyordu bu dünya
görüşü. Hiç bir zümrenin imtiyazlarını maskelemiyordu. Ayıran değil,
birleştiren bir düşünce. İslamiyet’e göre bütün inananlar kardeştir, bütün
inananlar yani bütün insanlar. Yunus’un mısralarını kanatlandıran bu dünya
görüşü” .
Cemil Meriç’in görüşlerinde de
açıkça görüldüğü gibi Osmanlı toplumunda din, bütün siyasal-sosyal
tartışmaların, muhalif toplumsal-siyasal hareketlerin ötesinde tonlumun tabiî
sırlarını çizen bir olgu olarak kabul ediliyordu. Dine alternatif olarak
düzenleyicilik iddiası taşıyan bir dünya görüşü yoktu. Osmanlı
İmparatorluğu; Laz, Çerkeş, Türkmen, Kürt gibi adlarla bilinen etnik gruplara bölünmüş
ve bunun yanında Müslümanlar Sünnî- Alevî, Bektaşî gibi kümeler ve bu kümelerle
kesişen diğer dinsel gruplara ayrılmış olmasına rağmen, İslamiyet, bu grupların
ortak hareket etmelerini mümkün kılan bir odak noktası, bir bayrak gibi
fonksiyon görüyordu. Buna benzer kümeler bütün geleneksel toplumlarda görülür.
Fakat Osmanlılar bu kümeleri birleştirmekte olağanüstü bir başarı
göstermişlerdir.
Sh:109-110
BATI BİZİ KABUL ETMEZ
Osmanlı ile Batı arasındaki
karşılıklı ilişkiler üzerinde de duran Cemil Meriç, Osmanlı ile Batı arasında
varolan husumetin temelinde yatan gerçeğin din ayrılığı olduğu fikrindedir:
“Bütün Kur’ân’ları yaksak, bütün camileri
yıksak, Avrupalı’nın gözünde Osmanlıyız; Osmanlı, yani İslam. Karanlık,
tehlikeli, düşman bir yığın!
Avrupa, maddeciliğine rağmen
Hristiyandır; sağcısıyla, solcusuyla Hristiyan Hristiyan için tek düşman biziz:
Haçlı ordularını bozgundan bozguna uğratan korkunç ve esrarlı kuvvet.
“Umrandan Uygarlığa, s.9.”
Cemil Meriç, “izm”leri
(ideolojileri) “idrakimize giydirilen deli gömleklerine benzetir ve bunların
Türkiye’de hüsnü kabul görmesini, Batı menşeli olmasına bağlar. [Bu Ülke,
s. 90.] Halbuki yazara göre Batı’dan gelen bütün ideolojiler birer “konserve”
düşüncedir ve ihtiyatla karşılanması gerekir:
"Her ...ist, koltuk değneği
olmadan yürüyemeyeceğini itiraf eden bir zavallıdır. Izm’ler birer
anachronizm’dirler, birer anachronizm yâni kalıplaşan, canlılığını yarı yarıya
kaybeden birer konserve düşünce. Batı’dan gelen hiçbir ‘izm’ masum
değildir" [“Sakson Köleleri”, Hisar Dergisi, C.XV, S. 136, (Nisan
1975), s.3.]
Cemil Meriç’e göre ideolojiler,
ancak Tanrı’yı saf dışı bırakan toplumların kılavuzu olabilir:
“Izm’ler Tanrı’yı paranteze alan
medeniyetlerin dünya işlerini düzenlemek için tertipledikleri mufassal birer
reçete. Vahye dayanan bir dünyaya hitap edemezler”.[Mağaradakiler,
s. 105.]
Türk toplumunun “nezleye
yakalanır gibi ideolojilere yakalandığını”belirten
Cemil Meriç, ideolojilere bu derece bağlanmamızın sebebini “mefhum
anarşisi”içerisinde olmamıza dayandırır. Her
medeniyetin, her milletin, her sınıfın ayrı ayrı ideolojileri vardır,
ideolojiler, tam hakikat diye maskelenen yarım hakikattir. Bu bakımdan, parça
parça gerçekler olan ideolojilerin Türk toplumunu tatmin etmemesi gayet
normaldir.
Cemil Meriç, ülkemize giren Batı
kaynaklı ideolojiler arasında “obskürantizm”e özel bir önem verir. Yazara göre
Türkiye’deki bütün ideolojiler, dilimizde tam olarak karşılığı olmayan
obskürantizmin himayesi altında ortaya çıkmıştır:
Sh:133
Marksizm’i “İslam’dan habersiz bir
İslam karikatürü” olarak tasvir eden Cemil Meriç, İslamiyet ile Marksizm
arasındaki ilişkiyi şöyle açıklar:
"Türk insanı Marx’ı ya ahmakça reddetmiştir, yahut
bir ahir-zaman peygamberi kabul etmiştir. Marx öldükten sonra tarih yürümüştür.
Marx’ın metodolojisi, aslında İslam’ın
metodolojisidir. Hükümlerin zamanla değiştiğini İslamiyet
düsturlaştırmıştır. Marx Avrupa’nın hayasızlığını yırttı, yüzümüze vurdu. Siz
kendi gerçeğinizi kendiniz bulacaksınız, yeni baştan ele alarak
değerlendireceksiniz beşerî hakikatları. Elbette, iman, mutlaktır, ezelidir...
Bir İslam’ın Marx’tan korkacak hiçbir tarafı yoktur.
Gafletini telafi etmenin yolu, onları bilmektir’Sosyoloji Notları, s.294.
Cemil Meriç, her ne kadar İslam ile
Marksizm arasında benzerlikler olduğu fikrini taşısa da, çıkış noktaları ve
dayanakları açısından her ikisinin ayrı ayrı kategorilerde bulunduğunu;
İslam’ın İlahî bir nizam, Marksizm’in ise “dinsizlik” üzerine kurulan bir
sistem olduğunun altını çizer:
“Sosyalizm’in dinsizlikle münasebeti
Marksizm’e inhisar eder. Kiliseye karşı maddecilik bir müdafaa silahı idi.
Kiliseyi yendi. Fakat ruhlar boş
kaldı.
Sosyalizmler tarih sahnesine birer
din olarak çıktı.
Fakat bugün Sosyalizm=Marksizm olduğu
için dinsizlik töhmeti yerindedir... Türkiye’de genç kalabalıklar imanlarım
kaybetmişlerdir, maziyle irtibatları kopmuştur. Bu nesiller çok tehlikeli bir
nassın peşindeler: Marksizm"
Meriç, a.g.e., s.371.
Kaynak:
Kemaleddin TAŞ, Cemil Meriç’in Din Ve Topluma Bakışı, Yüksek Lisans Tezi,1997,
Ankara
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar