Conk
Perihan Altındağ Sözeri
http://besde.video-forums.com/h1-vide...
Güfte: ---
Beste: Suphi Ziya Özbekkan
Usul: Curcuna
Makam: Uşşak
Gücendi Biraz Sözlerime Münfâil Oldu
Gönlün Neye İncindi Deyince Gözü Doldu
Uçtu Yüzünün Penbeliği Gül Gibi Soldu
Gönlün Neye İncindi Deyince Gözü Doldu
Gittikçe Güzel Gözlerinin Nuru Süzüldü
Öksüz Gibi Baktı Yüzüme Boynu Büküldü
Hep Ağladı Durdu O Gece Pek Çok Üzüldü
Gönlün Neye İncindi Deyince Gözü Doldu.
MÜNFAİL(E) İnfiâl eden. Te'sir ile
harekete geçen. * Muztarib, kederli ve muğber olan. Bir şeyden canı sıkılan.
Alınmış, gücenmiş. Etkilenen.
İNFİAL: Gücenme. Darılma. * Can sıkılma.
Teessür. * Hareketlenme. Harici bir sebeb ve te'sirle hâsıl olan hâl, te'sir ve
hareket. * Harici te'sire kabil olmak. * Ruhun kabul ettiği tahavvülât. (Bir
eser, müessirine nisbetle fiildir. Zuhur ettiği yere nisbetle infialdir.)
Arapça’da genel olarak “dua”, hususi
olarak da “namaz” anlamındaki Salât, Türk Müziğinde bestelenmiş dualara denir.
Salât çeşitleri vardır. Cenâze Salâtı, Cuma Salâtı, Bayram Salâtı ve Salât-ı
Ümmiye gibi ki hangi dinî törenlerde ve hangi vesilelerle kullanıldıkları
isimlerinden anlaşılmaktadır. Salât’lar, genelde Dinî müziğin Câmi müziği
bölümüne girmektedir.
Salât-ı Kemâliye, dinî veya tasavvufî
törenlerin bazen başında bazen de son kısmında seslendirilen müzik türüdür.
Güftesi, Arapça ve uzunca üç cümleden oluşmaktadır. Her cümle salât ve selâm
ile başlayıp Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem sıfatlarından birinin
zikredilmesiyle devam eder.
“Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ
hayri’l-verâ Muhammed’in ve alâ âlihî âdede kemâ lillâhi ve kemâ yelîku bi
kemâlihî.
Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ
nûri’l-hüdâ Muhammed’in ve alâ âlihî âdede kemâ lillâhi ve kemâ yelîku bi
kemâlihî.
Allâhümme salli ve sellim ve bârik alâ
şemsi’d-dûhâ Muhammed’in ve alâ âlihî âdede kemâ lillâhi ve kemâ yelîku bi
kemâlihî.
https://youtu.be/IqdTGhriStg
Söz Yazarı:
Bahaeddin Efendi
Makam: Rast
Form: Şuğul
Usul: Düyek
Bestekar: Zekâî
Dede
"Lî hamsetün
utfî bihâ harre-l vebâ-il hâtımâ
El Mustafâ ve-l
Mürtezâ ve-bnehümâ ve-l Fâtıma"
Açıklaması :
https://tr-tr.facebook.com/permalink....
Mualla gavsi
sübhani
Mukaddes kutbi
rabbani
Emin-i sırrı
yezdani
Abdülkadir-i
Geylâni
Alelya lel ya
seyyide ayni
Alel ya lel ya
seyyide ruhi
Zehi simai nurani
Zehi ferhunde
pişani
Kemal-i hüsnü
insani
Abdülkadir-i
Geylâni
Alelya lel ya
seyyide ayni
Alel ya lel ya
seyyide ruhi
Cihan sohbet bevet
bari
Mukaddes kutbi
rabbani
Kerameş feyzi
rahmani
Abdülkadir-i
Geylâni
Medet ya şeyh-i
Geylâni
Kerem ya kutbi
rabbani
Ki mahrumen me
gerdani
Tu muhyiddin-i
Geylâni
Alelya lel ya
seyyide ayni
Alel ya lel ya
seyyide ruhi
Arzuhâl için
Sultana geldim
Sailem lutfun
ihsana geldim
Kanlı yaş ile
arzuhal yazdım
Ol şahin şaha
sunmaya geldim
Derd-i fıraka
dermen ararım
Ben ol tabibe
dermana geldim
Can kulağıyle
hüsnünü duydum
Şem-i cemale
pervane geldim
Bildim ki varlık
perdedir Hakka
Raf edip anı
canana geldim
Boynuma taktın
tabla-ı aşkı
Satmaya anı alana
geldim
Sırr-ı sema-i
duyunca ruhum
Bi- karar olup
dönmeye geldim
Gönlüm mülevves
oldu kesretle
Bahr-ı Vahdette
yüzmeye geldi
Bendelik eyler
cümle mevcudat
Ben de kulluğa
sultana geldim
Der ki Kuddisi
Elhamdülüllah
Geçtim sıvadan
Yezdana geldim
KUDDUSİ kuddise
sırruhu'l-âlî
Derleyen: Mehmet Özbek
Kaynak: Ahmet Uzungöl
Nota: Mehmet Özbek
*****
Ben bir Yakup idim kendi halımda
Mevlamın kelâmı vardı dilimde
Yusuf'u kaybettim Kenan ilinde
Ağlar Yakub ağlar Yusuf'um deyu
Gitti de gelmedi vah yavrum deyu
Yusuf'um hocada okumaz oldu
Onun bülbül dili şakımaz oldu
Alnındaki nuru berk urmaz oldu
Ağlar Yakub ağlar Yusuf'um deyu
Gitti de gelmedi vah yavrum deyu
Yusuf'u götürdüler ölüm kastine
Attılar kuyuya başı üstüne
İhlas ile çıktı suyun üstüne
Ağlar Yakub ağlar Yusuf'um deyu
Gitti de gelmedi vah yavrum deyu
Bir bezirgân geldi üç aylık yoldan
Yusuf'u çıkardı kırk arşın kuyudan
Keremkâri kıldı mısıra sultan
Ağlar Yakub ağlar Yusuf'um deyu
Gitti de gelmedi vah yavrum deyu
Cem olup geldiler Kenanın kurdu
Biz yemedik deyü içtiler andı
Yakub'un feryadı arşa dayandı
Ağlar Yakub ağlar Yusuf'um deyu
Gitti de gelmedi vah yavrum deyu
https://youtu.be/VJz08qHTNlM
Ah!
Tükendi nakdi ömrüm dilde sermayem bir ah
kaldı
Tevessül anı dilde ne yarem nigah kaldı
Ah!, Aman aman, aman ah hey
Ah!
Derunum derdini Lokmana gösterdim dedi
eyvah
Derdin def'ine çare hakiki bir ilah kaldı
aman aman hey ah aman
Ah!
Kara günlerde mi halkeylemiş kim beni Mevlam
Tutuldu şems-i bahtım gonca güllerim siyah
kaldı
Perişan halıma hiç kimselerden olmadı
imdad
Benim arzetmediğim şah vezir padişah kaldı
Bu Rıf'at varını yaran uğruna eyledi yağma
Elinde sade bir keşkül başında bir külah
kaldı
Ah!, Aman aman,
aman ah hey
Takdir-i Huda
kuvve ve baz ile dönmez
“Bir şem’a ki hak yandırırsa bin bad ile sönmez
Ah!, Aman aman, ah
hey
Cânâ bizim
esrarımız imlâlere sığmaz
Yazılsa da binde
biri inşalere sığmaz
Âşıkta olan derd-ü
meşakkat gam-ü mihnet
Neşr'olsa eğer kuh
ile sahralara sığmaz
Hasretle akar ta
geceler didey-i eşkim
Bir katredir amma
yeddi deryalara sığmaz
Bu hikmeti bilmez
misin ey sefy-ı sadık
Bir kalbe sığar
var olan eşyalara sığmaz
Allah için olsun
bizi dur etme kapından
Abdi seni sevdi
diye dünyâlara sığmaz
Yöre: Şanlıurfa
Kaynak Kişi:
(Saatçi) Yusuf ÖZER
Derleyen: Mehmet
ÖZBEK
Ey dide nedir uyku
gel uyan gecelerde
Kevkeplerin et
seyrini seyran gecelerde
Bak heyet-i alemde
bu hikmetleri seyret
Bul saniini ol ana
hayran gecelerde
Çün gündüz olursun
nice ağyar ile gafil
Koy gafleti
dildardan utan gecelerde
Gafletle uyumak ne
reva abd-ı hakıra
Şefkatle nida
eyliye Rahman gecelerde
Cümle geceyi uyuma
Kayyumu seversen
Ta Hay olasın hay
ile ey can gecelerde
Aşıklar uyumaz
gece hem sen uyuma kim
Gönlün gözüne
görüne ey can gecelerde
Dil beyt-i Hüdadır
anı pak eyle sivadan
Kasrına nüzül
eyler o sultan gecelerde
Az ye az uyu
hayrete var fani ol andan
Bul canı beka ol
ana mihman gecelerde
Allah için ol
halka mukarın gece gündüz
Ey Hakkı nihan-ı
aşk ödine yan gecelerde
https://youtu.be/Vv33Fy_On3c
Rahmeyle bu dil
haste-i naçare ilahi,
Zahm-i dilime
senden ola çare İlahi.
Bir mücrim-i asi
kulunam ruy-ı siyahım,
Affınla nazar kıl
bu günahkare İlahi.
Bakma yüzümün
karasına ruz-ı cezada,
Bağışla bizi
Ahmed-i Muhtare İlahi.
Nefsim hevesiyle
beni derbeder etme
Aşkından eser ver
bu dilzare ilahi
Al benliğimi kaydı
sivadan beni kurtar,
Ta vasıl olam
ru’yet-i didare İlahi.
Leyla kulunu ateşi
aşkınla kebab et,
Duzahta koyup
yakma bizi nare İlahi.
(ya) Bülbül güle kon dikene konma
(ya) Eski dost düşman olur sanma aman
(ya) Göğsün açıp hare inanma
Harı var pençeyi kanatır bülbül
A bülbül şeyda bülbül
Dünya baki değil fanidir bülbül
A bülbül şeyda bülbül bülbül aman
(ya) Mustafam ağzından gevherin saçar
(ya) Güzeller boyuna libaslar biçer
(ya) Geçer bu hubluğun eyyamı geçer
Harı var pençeyi kanatır bülbül
A bülbül şeyda bülbül
Dünya baki değil fanidir bülbül
A bülbül şeyda bülbül bülbül aman
Geldi geçti ruzi kasım bülbül ağlar
Haniya gül şeyda bülbül bülbül aman
Dünya baki değil fanidir bülbül
A bülbül şeyda bülbül bülbül aman
Harı var pençeyi kanatır bülbül
A bülbül şeyda bülbül
Dünya baki değil fanidir bülbül
A bülbül şeyda bülbül bülbül aman
***
Hatâyî
Bugün gam
tekkegâhında fedâ bir cânımız vardır
Gönül abdal-ı aşk
olmuş gelin kurbânımız vardır
Çimende bülbülü
gördüm yaman efğan ile söyler
Dil-i kahhar ile
herdem gül-i handânımız vardır
Gerçi ol per-i
peyker bize âdem demez amma
Dem olur ki meleklerle bizim seyrânımız vardır
Hatâ benden atâ
senden inâyet kıl bâri cânâ
Kerem kıl cürmüme
bakma biraz noksânımız vardır
Vasl-i bezm edip
saki şarabın fil kuba olsun
Derûn-ı sinede
pişmiş ciger büryânımız vardır
Evveli bir ahırı
bir zahiri batını birdir
Ki birlik babına
erdik şükür imânımız vardır
Hatâyî bendesin
anmış kerem ü lütfü var olsun
Demiş ki ol gedâ
gelsin ana ihsânımız vardır
Kaynak : Mehmet Ataç
Derleyen - Notaya Alan : Salih Turhan
Ta ezelden yüzüm gülmez ağlarım
Bülbül gibi daldan dala konarım
Dertliyim söylerim ağlarım
Ben halime yanarım
Dertliyim söylerim ağlarım
Sensiz ömre yanarım
Bu dertleri ben çekerim el duymaz
Bu çileyi ben çekerim el duymaz
Bu dünyada kimse bana yar olmaz
Dertliyim söylerim ağlarım
Ben halime yanarım
Dertliyim söylerim ağlarım
Sensiz ömre yanarım
Feraciye, kelime olarak Arapça f-r-c
kökünden, “ferahlık, kurtuluş” anlamındaki “ferec” veya “furcet” mastarından
türemiştir. “el-Ferec”, bir kimsenin gam ve tasasını keşf ve izâle etmek;
şiddetten kurtulmak gibi mânâlara gelmektedir. Feraciye, doğum yapacak olan
kadının doğumunun kolay geçmesi, hasta olan kişinin şifâ bulması, hapiste olup
da mahkemesi olanın beraat etmesi, sekerât anındaki birinin rûhunu kolay teslim
etmesi, borcu olanın borcunu ödeyebilmesi, darda kalmışların selamete kavuşması
gibi sebeplerden ötürü câmide/minârede dua niyetiyle okunan bir form için
kullanılmaktadır.
Feraciye, Siverek ve Birecik gibi bazı
ilçeler ile Şanlıurfa merkezde icrâ edilmektedir. Feraciye’nin bu yerlerde ne
zamandan beri okunduğu hususunda yazılı veya sözlü bir bilgi mevcut değildir.
Feraciye, Türk Din Müziği alanında yazılan eserlerde yer almayan ve hakkında
yazılı bilgi olmayan bir Câmi müziği şeklidir.
Feraciye, günün herhangi bir saatinde
minârede, imam veya müezzin tarafından icrâ edilmektedir. Bazen yatsı ve sabah
ezanlarından sonra okunsa da, daha çok gündüz saatlerinde ezan sonrası veya namaz
vakitleri arasında okunmaktadır.
Şanlıurfa’da uzun yıllar okunagelen
feraciye, günümüzde de ihtiyaç hissedilip imam-hatib veya müezzinlere müracaat
edildiğinde minarede icrâ edilmektedir.
Feraciye, bir taraftan Allah’a yalvarış ve
dua, diğer taraftan okutanın niyetinin gerçekleşmesi için işiten insanlardan
dua talep edilmesi ve yapılan duaya “âmin”, “Allah kurtarsın” veya “Allah
yardım etsin” demelerini sağlamak maksadıyla okunmaktadır.
Feraciye’nin güftesi, Arapça olup Türk
Müziği makâm ve nağmeleriyle okunmaktadır. Güftenin kime ait olduğu veya kim
tarafından tertiplenerek başlatıldığı bilinmemektedir. Umumiyetle mâbed müzik
formları sıkı sıkıya muhafaza edildikleri için günümüzde yetmiş seksen
yaşındaki insanların babalarından ve dedelerinden naklettikleri şifâhî
bilgilere dayanarak feraciye’nin, en az iki yüzyıllık geçmişi olan önemli bir
kültür unsuru olduğunu söylenebilir.
Günümüzde Şanlıurfa’da icrâ edilen
feraciyenin güftesi, okuyanlar arasındaki küçük farklılıklarla beraber genel
olarak şöyledir: Mezkur feraciyenin Türkçe anlamı
Ey Allah'ım, ey kurtuluşu sağlayan,
Ve ey kurtuluşun anahtarı yanında olan,
Ve ey Muhammed ümmeti,
Bize kurtuluş, ferah ve âfiyet dileyene
Allah rahmet etsin.
Ve ey gökleri ve yeri yaratan,
Ve ey mülkün mâliki, ey celâl ve ikram
sahibi,
Ey Kerîm, ey Rahîm, ey Allah!
Ey merhametlilerin merhametlisi!
Senin merhametine sığınıyoruz.
Feraciye, okuyan kişilerin müzik bilgisi
veya maharetiyle ilgili olarak Şanlıurfa’da daha çok Sabâ, bazen de Hüseynî
makâmında serbest ve irticâlî okunmaktadır.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar