Print Friendly and PDF

DOSTLUĞA ÇAĞRI- EMİN HAKARAR

Bunlarada Bakarsınız




Destan
 “Ey tek tanrı olan sen,
Başka ilâh yoktur senden.”
Amenhotep IV mö. 1370
14 asır önceydi ki İsa’dan
Harlı sıcağında çölün
On binlerce insan
Altın bir taht önünde
Kulak kesilmiş dinliyordu
Kral- tanrı İkhnaton’u...

Yirmi birimdeydi henüz
Alabildiğine vakur
Bu gencecik hükümdar
Kararlı, atak ve cesur
Aton’dan söz edecek
Eski Mısır Halkına
Söylenmemiş o güne dek
Diyarı Nıl’de duyulmamış: 
Kutsal bilip taptığınız
Diz çöküp aydınlığında
Güneş ana ve çocuğu Ay
Hem karanlık hem aydınlık
Günün harlı sıcağı var
Yaşatan serinliği gecenin
Ve taşıdığı sular
Can damarımız Mavi Nil’in.
Bu alüvyonlu toprak
Hurma, Pirinç ve Buğday
Papirüsle bin bir taneli Nar
Ne varsa onun yalnız onundur
Önce yaratır sonra korur
işte öncesiz gerçek;
Tek ölümsüz O’dur...
*
Tapılır mu kurda kuşa
Mabedinde Amon’un
Yaşatıp dururken bizi
Baharında Güzünde ,
Ezeli ve sonsuz Aton
Şu güzelim yeryüzünde... 
*
Gülünç ve ayıptır büyü
Koca bir safsata sihir
Gerçeği öğrenin benden
Teb’am bile değildir
Şu andan itibaren
Muska yazacak olan
Kardeşiyle evlenen
Kızıyla yatan...
*
Ülkeler hükümdarı
Onundu Mısır ve Nübya
Tamamı Filistin’in
Suriye ve cennet Mezopotamya.
Dört iklimde eşya
Ve canlı olarak ne varsa
Hepsi onun mülkü
Toprakların tümü
Mavi suları Nil’in
Rahip, asker ve köle
Tapardı halk düşerek eteğine
Sözlerini dinler ömrünce
Onunla girerdi ayni mezara
Firavunu ölünce...
* 
Lâkin çalmış kapıyı ateş
Damıtıp arıtmış o ruhu
içinde çağlayan ışık:
“Kimse olamaz daha ulu
Kral-tanrı yok artık
İşte ben Amenhotep
Sizler gibi Aton kulu
Tanrı değildir bir hükümdar
Ülkeleri olsa da benim kadar?.”
Beş bin yıldır esmedi
Yeryüzünde böyle rüzgâr
Bir benzeri görülmedi
Ad almak Rab askına
Ve başkent kurmak adına...
Ne demişti acaba
Muska yazan rahiplere?.
“Size verdim bu kenti
Bütün utançlarıyla
Olamazsınız ben varken
Ve benim olduğum yerde
Şimdi yıkılın karşımdan
Topunuzu kahretmeden...”
* 
Çekip gitti onurlu yürek
Yücelere özgü düşünceler
Ünlü başkent Tebes’den
Kararlı ve güven dolu
Sadık halkıyla beraber.
Yüz binlerin alın teri, emeği
Harcına katıldı inancın
Üç altın yıl boyunca
Kutsal sabır ölesiye gayret
Bilinçli günlerin emzirdiği
Verdi ürününü nihayet
İşte beş yapraklı yonca
Yepyeni ve onurlu kentimiz
Ayıplardan arınmış
İnancımız kadar temiz
Bir şehir ki O’na adanmış...
*
Toplumu çevirip yanlıştan
Amaç götürmekse doğruya
Bunu ilk en iyi yapan
İkhnaton’du doğrusu ya.
Yücelerde uçan yüreğe
Leke sürebilir mi hiç
Hırs ve çıkar olarak ne varsa?.
* 
Saltanatı boyunca 17 yıl
Yüce konusu gündeminin
Halkı yöneltmekti doğrulara
Büyü, sihir, muska, safsata
Putlarla beraber girdi
Eşsiz ömründe ayni mezara...
*
Yerle bir edildi
Adanmış kenti Aton’a
Ve o güzelim mabedi
Rahipler vardı ya
Hani karşı çıkan ona
Şu muskacılar güruhu
Seçilmiş maskaralar...
Nasıl incindi kim bilir
Bu zalim saldırıdan
incecik insan ruhu
O benzersiz adamın?...
*
O» benim Allah’ımdır. Ona hamdedeceğim.
Babamın Allahı, Onu yükselteceğim...
Rabbin saltanatı ebedidir.”
Tevrat
Bir kavim yaşıyordu
Dört asır var Goşen’de
Zalimce horlanan
Bu çaresiz insanlar
Irgat pazarında mal’dı.
Rabbin has peygamberi
İbrahim’den beri
Kum gibi çoğalan
Güzeller güzeli Saranın
Tanrı vergisi çocuğu
Bir de cariye Hacar’ın
Hanim izniyle doğurduğu
Verimli neslin ürünü
Tutuklanmış bu kavim.
Horlanması bir halkın
Ve kendi cinsine insanın
Olur iş mi köleliği
Vermezken zillete izin
Sahibi göklerle yerin...
* 
Ama Musa diye biri
Olgun, güçlü ve cesur
Seçilmiş tulu Rabbin
Zulme karşı, insan adamdı.
Doğuştan liderliği
Görünmez harfler düşürmüş
Alnına peygamberliği...
Horeb'e sürükleniverdi
Sürüyü güderken bir gün
Şu bacaklar yamaca saran
Onun muydu değil mi?
Büyülenmiş gibiydi...
*
Önce Rabbin Meleği
Ateşle indi yere, o an
Aleve büründü tepe...
Musa altüst korkudan
Ürperdi baştan ayağı beden
Fırlayacak gibi yüreği
Göğsündeki yerinden...
* 
Karşı durulmaz bir ses
Ki dünyalara can vermiş
O sınırsız büyülü nefes
Bütün ihtişamıyla
Dağı ve Musa’yı sardı...
*
“Musa! Musa! işte Ben!..
Uzak dur ateşimden.
Çarıklar çıksın ayağından
Kutsaldır bu toprak
Üstünde dürdüğün yer.
Atalarının Rabbi’yim
İşte Babanın Allahı...
Feryadlar işittim
Elemle bütünleşen
Malûmdur çilesi kavmin
İşte geldim onlar için
Edilecek bana secde
Son bulunca esaret
Bu dağın üzerinde...”
* 
 “Cesaret Musa cesaret
Mucizem var elinde
Dinlenecek her sözün
Sana diyeceklerim bütün
Çünkü Ben seninleyim... ”
*
Korkudan ölürdü Musa
Bu ihtişamlı çağrıda
Rab onunla olmasa...
İnince korkulu ve havran
Horeb’in doruğundan
Bir elçisiydi Göğün
Ve Resulü Yüce Rabbin...
*
Medyan'da duyuldu bir daha
O ihtişamlı ses
Sardı Musa'yı tekrar
Sonsuz büyülü nefes:
* 
'‘Korkma! yurduna dön!
Yok artık seni arayanlar.”
*
Musa kardeşi Harun ile
Uçurup dillerinde haberi
Yavru bir kuş örneği
Duyurdular Beni İsrail’e
Yürek müjdeyle dolunca...
İmana gelip Goşen’de kavim
*
Secdeye vardı yürekten
Emir Allah’tan olunca...
*
“ibadet boyun borcu
Tanrı öyle buyurdu
Kutsal Horeb’de önce
Ve mabedinde ömrünce...
İnsan olmanın bedeli bunlar
Değişmez kuraldır
Ana-babaya minnet
Saygının doruğunda onlar.
* 
Büyük suçtur cinayet
Bağışlanmaz bu günah
Benden sorulur canlar.
Yüz karası yalan, hele çalmak?
*
Yasak ve haramdır zina
Hem komşu malına tama.
Olacak şey midir rüşvet
Yalan yere tanıklık hele
Hem günah hem suçtur
Zayıflara eziyet.
Altı gün çalışacak
Bir gün dinleneceksin
Yedinci gün benimdir...
*
Secde edin nimetler için
Kabul görecek katımda
yürekten dualarınız
Ve kesilecek kurbanlar
Bana adadığınız.
*
Sekseninde peygamberdi
Rabbin ilhamı tam kırk yıl
Ona güç ve zekâ verdi
Mısırlı iyi Musa ömrünce
Örnek adam ve Liderdi...
* 
“Ne mutlu barış severlere. Rabbin
sevgili evlâtları olacaklar...
Düşmanını sevecek ve yardım edeceksin.
Sana kin besleyene, sen dua edeceksin.”
İncil
Sınır olmaz ki inanmışlığa
Örnek gösterilir hâlâ
iki bin yıldan beri
Asıl ömrü üç yıla sığan
Allaha adanmış bu adam...
*
Tanrı emriyle geldi
Kızdan seçilmiş ana
Melek yüzlü Meryem’di.
Galile’de Nasıra ya iner
O mucize haber...
Yusuf’la nişanlı kız’a
Görünen Melek:
* 
Selâm sana Iütfa eren
Rab seninledir...
Yüceldin icatında O’nun
Kendi cinsinin
En seçkini oldun
Meryem şimdi sen...
İşte kutsal armağan
Hamile kalacak
Bir oğlan doğuracaksın
Allah bizimle, anlamı
Adını Isa koyacaksın...
O büyük olacak, oğlu diye
Yüce Rabbın anılıp duracak
Saltanatı sonsuz hükümdar
Senden doğacak... 
*
Kitap ehli Musa’dan
On üç asır sonrasıydı
Yaşanan zaman...
Duygular yara almış
Diz boyu sefalet
İnançlar hercümerç
Yeniden ışığa hasret
Diyarı Kenan...
Bu nedenledir ya
Çağırırken doğru yola
Mesih Yahya
Suçluyordu İsrail’i:
Bahamız İbrahimdir demeyin
Ev engerekler nesli
Dilerse Rab evlât kaldırır
İbrahim’e şu taştan...
Suyla kutsuyorum
Urdün Nehrinde sizi
Benden kudretlisi geliyor
Ateşle kutsayacak o sizi
Çarıklarını çözmeye
Lâyık değilim onun
Gelmesi yakındır, hazır olun...”
* 
Vakit saat dolunca
O kutsal ceylan
Vaftiz için indi suya
Herkesten iyi bilir
Yolaçıcı Yahya;
Yıldız altında doğan
Hangi kaynaktan gelir?...
*
İşte kuzusu Rabbin
Kutsal ruhla yücelmiş
O büyük saat çaldı demek
Sen bana mı geldin
Yoluna baş koyduğum
Ben sana muhtaç iken?...”
*
Alçak gönüllü soruya
Peygamberce bir cevap:
Bırak şimdi aziz Yahya
Doğru olan yapılmalı
Ve bütün doğrular
Beklenen budur bizden...”
O bölümünü tarihin
Böyle yazdı iki seçkin
Başlarında Ak Güvercin...
Ürdün Nehri dizlerini öperken
Mesih eliyle kutsandı Resul
Çöldeki Ses iniyordu
Kürsüye yürürken Oğul...
* 
Çevresinde tutkunlar her an
Pervane ışıkla bütünleşen
Sağlık bulur o dilerse
Çaresiz dertlere saran
Bir yolu kurtuluşun
Eteğine dokunmak
Kar beyazı ve uzun...
*
Nasıl seçmiş hani
Kelimeler Hükümdarı
Nurlu kıyısında Lût’un
Ağ toplayanları
Dertleri bir lokma azık.
*
“Ağları bırakıp ardımca gelin
İnsan avlıyacaksınız artık...”
İlk havariler bu sözle
Kumsalında Galile’nin
Kapılmışlar o sele...
* 
“Kardeşine kızan varsa
Hüküm giyer mahşer günü
Önce barışmalı dargınlar
Sonra kesmeli Ona kurban.
Yemin etmeyin asla
Gök yüzüne, Onun tahtıdır
Ve Yer yüzüne, O’na basamak
Öbürünü çevir
Bir yanağına vurana.
Abanı alırlarsa elinden
Gömleğini de ver istenmeden.
Dileyene cömert ol
Boş çevirme isteyeni.
Kin besleyen varsa size
Tutup ona iyilik edin
Zalimlerden duayı esirgemeyin
Yer yüzünde değil
Göklerde hazine biriktirin
Bulacaksın ararsan
Açılacak kapılar çalarsan...
* 
Devrin adamı müthiş ve tek
Kendine özgü söyleşirmiş
Çevresine nur serperek
Demezmiş gece ya da gündüz
Kaçar mı hiç çarmıhtan
Nahzı ‘Babamız’ diye atan
Otuz üçündeyken henüz
Efsaneler adamı
Aç kurtlara sunup
O günahsız bedeni
Uçurmuş içindeki çiçeği
Gök Bahçesine ölümsüz...
* 
“Hem bize indirilene hem size indirilene-
iman ettik. İlâhlarımız birdir.”
Hazreti Muhammed
salla’llâhu aleyhi ve sellem
Bir kavme özgüydü
Musa Dini, öyle kaldı
Ülke ülke yayılmadı
İlk evrensel öğreti
İsa'nın dedikleri
Şüphesiz kutsaldı
Serpildi yüreklere
Küçük Asya üzerinden
Yayıldı ülkelere
Yağmur örneği, çöle düşen...
*
Uzatır ışığını Yaratan
Çaresiz kalınca toplum
Çıkar gelir elçisi...
İste öksüz Afrika
Yoksul Arabistan
Ve simsiyah bakan Asyamız
İki bin yal sonra bile Musa’dan
Taş, Tahta ve Demir
Putlara tapılan bu ülkeler
Ne kadar çaresizdiler ne kadar
Ki Meryem oğlu İsa’dan
Altı asır sonra
Çöle indi tekrar
Tanrı sözü ayetler
Bir peygamber ağzından...
* 
Düşünür Thomas Carlyle
Bilge kişi ve seçkin
Dini Hıristiyan
Son Peygamber için
Ne yazmış ne söylemiş
Dinleyelim beraber:
Bir dahidir Gökten Yere
En değerli armağan
Vermek için kutsal haber
Bir insan ruhu, yere indirilmiş...
Ateşten kütle nabzı vuran
Bağrından çıkmış varlığın
Ve ona 'Dünyayı tutuştur demiş
Dünyaları yaratan...
Böylesine yücelmiş birinin sözü
Öyle bir sestir ki
Yalnız Göğün kalbinden çıkar’
Ala bildiğine saftır özü
Sözcü yapmış onu
Güneşler sahibi Rabbi
Işıkla beslediği bevni
Yer yüzüne salıvermiş...
Kulak vermeli sözüne bu kesin
Masum insan modeliydi
Kardeş ruhlu, alabildiğine metin.
Kendi onarır hırkasını
Riyadan arınmış bu insan
Getirdiği din saf inançtı
Derinliğinden kaynamış kalbin...
*
Kırka erdiğinde yaşı
Hıra Dağına yöneldi
Bin bir soruyla yüklü başı
Düşünüp durdu uyumadan
Bu Evren şu sonsuzluk neydi
Kimdi bizi yaratan?..
Bitti işte karanlık
Gerçek önünde seriliydi
Beklenen sonsuz ışık
İçinde yanıyordu artık
Nasıl yüceldi kim bilir
Ve aziz ruhu' Rabbine değdi...
*
O yaratmış işte O
Bizleri O koruyor
Tek hakimi Evrenin
Tarifsiz bir ihtişam
Öz cevheri her şeyin
Ve gerekçesidir...
Onun gölgesi bütün varlık
Eğreti birer tülden
Başka bir şey değiliz
Ebedi ihtişamını örten
Teslim olmalıyız Ona
Ölüm olsa da verdiği sey...
*
Mucize mi sorduğunuz
Varsınız ya işte siz
Canlı ve ayaktasınız.
Mucize değil mi yaratılmak
Bir damla kandan?...
* 
Eskiden ne kadar küçüktünüz
Beş on yıl önce hele
Dünyada bile değildiniz.
Şimdiyse kuvvetli ve güzel
Ya düşünebilmek
işte insan yanınız...
Sevmek ve sevilmek var
Acımak devamı bunun
Ya olmasaydı bu duygular?...
*
Taktı, tacı, büyük ülkeleri
Güçlü ordularına karşın
Hiç bir hükümdar
Sayılmadı bu yeryüzünde
Çölün dahi çocuğu kadar
5
Gül rengi yanaklarla fecir
Bak nasıl yükseliyor
Haşmetle ve her gün...
Gün boyu serecek saçlarını
Aramızda gönül köprüsü
Kanlı bir ayindir
Sabah gelen misafir
Bimbaud’un şiirinde
Akşam vakti çökünce...
* 
Ülkeni ışıtır senin de
Ey batımdaki kardeş
Bir saat sonra benden
Günlerimizin anası
Değişir durur da renkler
Bir hayal gibi gözümüzde
Değişmez insanca duygular.
Esir alır güzelliğiyle.
Aynı sızıyla yanar
Sevgi dolu yürekler
Evlât acısı çökünce
Ve ana baba kabrinde...
Rodos’da olmuş mezar
İzmir ya da Varna’da
Ne farkeder?...
Mutlu da olur acılı da insan
Ama aynı hızla koşar
Damarlarda kanımız.
Konuştukları dil Yunanca
Ya da Türkçedir
Balkanlarda Slav Dili var
Dil farkı olmuş ne çıkar?
Bölüşmekten aslolan
Sevinç ve elemi insanca...
*
Pire’de kilise. Bursa’da cami
Yüce Tanrı evleri
Minare_ kadar yakındır Göğe
Kilisenin çan kulesi...
* 
Diz çökülür ya da secde
Bu çatılar altında
Ama bunlar biçim .farkı
Kardeş değil mi söyle
Beş yüz otuz yıldan beri
uzan sesiyle çan sesi?...
Kaçılmaz ki acılardan
ölüm Allah’ın emri
Göçüp gidince yeryüzünden
Mağfiret dilenir ruhumuza
Tek ölümsüz varlıktan...
Musa ya da İsa olmuş elçisi
Bir de Muhammed var
Ey komşular! uzak ve yakın
Değişir mi ana kurallar
Gelin, sevgiyi uzakta aramayın
Şahitleridir farksızlığın
Tevrat, İncil ve Kuran...
* 
Dirlik içinde yürüdü
Beş asır devletinde Osmanın
Kardeşçe sürdü yaşam.
İnanmayan tarihe baksın
Yahudiyle İsa Kulu
Müslümanla putperest
Dindarla bütünleşti dinsizler
Tarih, böyle yazar gerçeği..
*
Elen kardeş, bilirsin
Misafiriz şu güzelim Dünyada
Sağduyulu ve seçkin.
Hızın yuttuğu mesafelerle
Her gün daha küçülen
Bu evrensel yurt bir armağan
Gerçek cennettir bize
Tek yaratıcı varlıktan.
Onu zindan etmek
Olacak şey mi kendimize
Uzak durmak niye
Yaklaşalım yürekten
Ne yüce duygudur o
Dost olmak ve öyle kalmak
Doğmak gibi yeniden
Olgunluk çağında...
* 
Ya örnek olacağımız çocuklar
Yüceltirler bizi mutlak
Anarlar hayırla arkamızdan.
İnan bana kapı komşum
Ege’de can yoldaşım
Uzat elini tutmak istediğim
Çevir yüzünü benden yana
Görmek istediğim.
*
Aramızda deniz mavi cennet
İstersek eğer
Sığlaşı verir önümüzde
Ege’nin mavi yeşil derinliği
Aradan kalkar da mesafeler
Barışa karşı tutkumuz
Kaynaştırıp kenetler bizi
Gümüş yeleli lâcivert atlarında
Güneşin taç giydirdiği
Dünya güzeli Ege’nin...

Kaynak: EMİN HAKARAR- DOSTLUĞA ÇAĞRI Fransızcası: ERDOĞAN ALKAN
EMİN HAKARAR
(Eskizağra 1928) Fotoğraf sanatçısı, şair. Ailesi 1933’te anayurda göç ederek Bursa’da yerleşti. İlk, orta ve lise öğrenimini Bursa’da tamamladı. Yükseköğrenime başlaması ve babasının da ölümü dolayısıyla aile İstanbul’a yerleşti. Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu’nu ve İşletme İktisadı Enstitüsü’nü bitirdi. Merkez Bankası’nda, DPT Antalya Bölge projesinde, Petkim ve Oyak’ta görev yaptı. Fotoğraf çalışmalarıyla 1969’da amatör kategoride birincilik ödülü kazandı. Daha sonra profesyonel kategoride yarışmalara katıldı, 1972’de ikincilik ödülü aldı. Yurtiçi ve dışında çeşitli sergiler açtı. Ege’nin iki kıyısmda yaşayan Türk ve Yunan halklarının barış ve dostluk içinde yaşamalarına olan inancı ile, Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü’nden esinlenerek yazdığı Dostluğa Çağrı adlı destan şiirini, Erdoğan Alkan’ın L’appel a L’Amitie adıyla Fransızca çevirisiyle birlikte kitaplaştırdı (1986).
1992’de yeniden Bursa’ya dönen H, ertesi yıl EHf adli ikinci şiir kitabını yayımladı (1993).
Ulusal ve uluslararası çok sayıda ödülleri bulunan fotoğraf sanatçısı Emin Hakarar 15 Şubat 2014 günü vefat etti.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar