EL CÂHIZ
El-Câhız: gerçek ismi ve tam künyesi Ebu
Osman Amr bin Bahrel-Kinani el-Fukaimi el-Basri (d. Yaklaşık 781-ö. Aralık 868
veya Ocak 869) olan, Basra doğumlu Arap bilim adamı. Etnik açıdan Doğu Afrika
kökenli bir Afro-Arap olduğuna inanılır. Tanınmış bir Arapça nesir yazarı
olduğu gibi birçok Arapça edebî, bilimsel, (Mu'tezilî) teolojik, siyasal-dini
polemik ve erken dönem İslam felsefesini konu alan eserler vermiştir. Bilimsel
eserlerinde biyoloji, zooloji, tarih ve İslâmî psikoloji gibi dallara
değinmiştir.
Gençliğinde filoloji, sözlükçülük
(leksikografi) ve şiir konulu derslere katılmıştır. Eğitimine uzun süre devam
eden El-Câhız teoloji ile de uğraşmış, Kur'an-ı Kerim ve hadis üzerine
çalışmıştır. Ek olarak başta Aristo olmak üzere birçok Yunan filozofun
eserlerinin tercümelerini okumuştu. Yazın hayatı oldukça verimli geçer el-El
Câhız yaşamı boyunca 200 kadar kitap yazmıştır. Eserleri çok çeşitli konulara
sahipti: Arapça gramer, zooloji, şiir, retorik ve leksikografi gibi...
El-Câhız 816 yılında dönemin Abbasi başkenti
olan Bağdat'a taşınmıştır. Bağdat'ta elli yıl kadar kaldıktan sonra Basra'ya
dönmüştür. Yaklaşık 869 yılında ise Basra'da, 93 yaşında, vefat etmiştir.
El-Câhız; bütün
bilinen doğrulara şüpheyle yaklaşmış, kendi doğrusunu bulmada ise deneme ve
akıl yürütme yöntemini kullanmıştır. Aristo'dan aklına uyanı almış, nakletmiş,
uymayanı ise şiddetle eleştirmiş hatta alay etmiştir. Hadis âlimlerine bile
yüklenmiş ve onları akıllarını kullanmamakla suçlamıştır. Hatta Hacer’ül
Esved'in zamanında beyaz olduğunu ama insanlar iman etmedikleri için
karardığını nakledenleri eleştirmiş hatta alayla şöyle demiştir:
"Öyleyse
insanlar iman ettikten ve İslâmı seçtikten sonra Hacerül Esved neden
beyazlaşmamıştır?"
Sahabelerin insanların üstünde olduklarını
savunan ve sahabelerin asla eleştirilmemesi gerektiğini iddia eden bütün
âlimleri reddetmiştir. Onlardan sonra gelenlerin onları akıl ölçüsüyle ele almaları
gerektiğini savunmuş ve sahabelerin de herkes gibi beşer olduğunu ve hatasız
olmalarının imkânsız olduğunu söylemiştir. Şu söz ona aittir:
"Bu
insanlar melek olmadıklarına göre, sırf Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
ile olan arkadaşlıkları yüzünden bu kadar yüce bir hürmete layık
görülüyorlarsa, hata yaptıklarında da Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
ile birlikte oldukları halde nasıl bu hatayı yaptılar diye de şiddetle
eleştirilmeleri ve kınanmaları gerekir."
Sultanlara hakaret etmenin ve lanetlemenin
bidat olduğunu savunan herkese karşı şiddetle karşı çıkan El Câhız hayretle
şöyle der:
"Bir
mümini kasten öldüreni lanetleyip cezalandırıyorsak ya da şiddetle ona hakaret
ediyorsak, bir mümini öldüren zalim sultanı neden lanetlemeyip onun aleyhinde
konuşmuyoruz?"
El Câhız’ın bilgi felsefesini kelâmî açıdan
önemli kılan husus; onun bilgi ile inanç arasında kurduğu ilişkidir. El
Câhız’ın, kendilerine davetin ulaşmadığı kişiler ve topluluklarla ilgili
yaptığı değerlendirme dikkat çekicidir.
“Ona
göre kendilerine dini davet ulaşmayanlar, inanmadıklarından dolayı
cezalandırılmayacaklardır. Aynı şekilde kendilerine dini davet ulaşıp da iman
etmek için yeterli delil ve nazara sahip olmayanlar da sorumlu olmayacaklardır.
Sadece kendilerine davet ulaştıktan sonra, yeterli bir delile sahip olduğu
halde bilinçli olarak inadı dolayısıyla inanmayanlar cezaya müstahak olurlar.” [1]
El Câhız, bu düşüncesini, “Allah, kuluna gücünün yetmediğini
yüklemez.”[2]
Ayetine dayandırmaktadır.
[1] Bkz: Ahmed Emin, Duha’l-İslam, III, 133.Cimriler [Kitap] / yaz. El Câhız trc:Zehra Güney Gökdemir. -
İstanbul : Şule, 2008, s. 11
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar