Print Friendly and PDF

ERMİŞLER YA DA GÜNAHKÂRLAR





Ekstern uçlarda gezmekteki kazanç, delilik, günahkarlık, velilik, hastalık, nevrotik olmakla itham edilmektir..

FARQUHAR     : O kitabınızın adı neydi?
STYLER            : “Can Alanlar: Dokuz Seri Katilin İç Dünyası.”
FARQUHAR     : Girebildiniz mi oraya? Yani iç dünyalarına.
STYLER            : Bir sürü araştırma yaptım.
FARQUHAR     : Bir şeyi gerçekten çok merak ediyorum, Bay Styler. O kitapları neden yazdınız? Bu insanlar sizi neden ilgilendiriyor?
STYLER            : Şey, sanırım insanlığın bir yönünü yansıtmaya çalışıyorum; iyi ile kötü arasındaki ilişkiyi. Evet, işin özü bu. İnsanların büyük iyilikler yapabilecekleri gibi, aşırı kötülük yapmaya da eğilimli olduklarını ortaya koymak.
FARQUHAR     : Ermişler ya da günahkarlar.
STYLER            : Aynen öyle.
FARQUHAR     : Ama ikisi de aşırı uçlardaki davranışlar.
STYLER            : Bir yazarı da aşırı uçlardaki insan davranışları ilgilendirir. İnsan doğasını ortaya koymanın yolu budur.
FARQUHAR     : O zaman neden ermişleri tercih etmediniz?

(Duraklama)

FARQUHAR     : “Can kurtaranlar: Dokuz Fedakar Hemşirenin İç Dünyası.”
STYLER            : Evet ama, günahkarların hikayeleri daha çok satıyor.
FARQUHAR     : Bundan sonra yazacağınız kitap…
**
STYLER            : Ben bir roman yazmak istiyordum ve romanımın Rusya’da geçmesini düşünüyordum. Seksenlerin sonuydu. 1990’lara giriyorduk. Derken olayı gazetelerden öğrendim.
FARQUHAR     : Andrei Chikatilo genç kızları ve erkekleri Rostov dışındaki ormana kaçırıyordu. Onları bağlıyor, onlara tecavüz ediyor, işkence yapıyor, bazen gözlerini oyuyordu. Kurbanlarını defalarca bıçakladıktan sonra kimilerinin etlerini yiyordu. Sanırım karaciğere karşı özel bir ilgisi vardı. İnsan karaciğerine. Easterman ile ortak özellikleri bu. İkisi de pek keyifli yamyamlardı.
STYLER            : Evet.

(Duraklama)

STYLER            : Rusya’da seri cinayetler işleyen bir katil beni ilgilendirmişti. Polis soruşturması. Birbiri ardına işlenen cinayetler. Aslında, konu ile ilgili bilgi edindikçe, gerçek bir canavarla karşı karşıya olduğumu daha çok anladım.
FARQUHAR     : Bu sizin canavar kavramınıza çok bağlı.
STYLER            : Neyse…Sonunda olan bitenlere herhangi bir kurmaca eklemenin gereksiz olduğuna karar verdim. Bu yüzden de olayı gerçek cinayet öyküsü olarak kaleme aldım ve o güne kadar yazdıklarımın tümünden fazla sattı.
FARQUHAR     : Yine de cinsellik konusunda rahatsızlıkları bulunan Ukraynalı bir öğretmenin ne tip okurları ilgilendirdiğini merak etmekten alamıyorum kendimi. Belki de hormonsal sorunları olan gençler, öyle mi? Ya da grup seks seyretmekten zevk alan sapıklar…
STYLER            : Kitap yarım milyona yakın sattı. Bu kişilerin tümünün de hormonsal sorunlu ya da sapık olduğunu mu sanıyorsunuz?
FARQUHAR     : Onlar ve onların arkadaşları mesela.
STYLER            : Kusura bakmayın ama biraz tepeden bakıyorsunuz gibi geldi bana Doktor Farquhar. Chaucer’dan Milton’a, hatta Shakespeare’e kadar birçok yazar için kötülük cazip bir konu olmuştur. Iago’yu düşünün, ya da Lucifer’i. Moriarty’yi ve Darth Vader’ı da unutmayın. Bu insanlar bizim için caziptir, çünkü onlar bir parçamızı temsil ederler. Ruhumuzun [nefsimizin] karanlık yanıdır, sözü edilmeyen kısmıdır onlar. Onlara ihtiyacımız var, çünkü bizi temsil ederek dolaylı da olsa kurtlarımızı dökmemize yararlar. Bu yüzden de onlara müteşekkir oluruz. Karındeşen Jack’i düşünün. Dünyanın tüm çocukları Karındeşen Jack ile büyürler. Turistler Londra’ya gelip onun yürüdüğü yerlerde yürümekten bir tür zevk alırlar. Hakkında kaç kitap yazıldı, kaç film çekildi, bir fikriniz var mı? Karındeşen Jack müzikalleri bile yapıldı! Ve bu adam kadınları göbeklerinden bıçaklıyordu! Gırtlaklarını öylesine vahşice kesiyordu ki, başlarını gövdelerinden ayırıyordu neredeyse. İç organlarını çıkarıyor, muhtemelen bir kısmını da hatıra diye evine götürüyordu. Şimdi söyleyin bana: Jack alçağın biri mi yoksa kahraman mı? Ermiş mi yoksa günahkar mı? Bu yanıt belki ikisi de değil olmalıdır. Belki bambaşka bir şeydir; aklımızın fazla ermediği bir şey. Adını duyduğumuzda içimizden iğrenmek gelmiyor. Oysa iğrenmemiz gerekirdi. Nefret de etmiyoruz. Bir tür heyecan hissediyoruz.
FARQUHAR     : Chikatilo hakkında yazarken sizin de hissettiğiniz bir tür heyecan mıydı?
Kaynak: ERMİŞLER YA DA GÜNAHKARLAR, (Mindgame), Yazan        : Anthony Horowitz, Türkçeleştiren: Zeynep Avcı, (2001-2002)

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar