ESHABU’L-KEHF (Yedi Uyurlar)
Hzl: Prof. Dr. Faruk SÜMER
Eshâbü’l-Kehf,
yani “mağara arkadaşları”, müslümanlarca kutsal insanlardır, velilerdir. Çünkü
delikanlı yaşta olmalarına rağmen, doğru yolu bulmuşlar, inançları uğrunda,
ölüm dâhil, her türlü güçlüğü göze almışlar ve karşılaştıkları güçlüklere
katlanmışlardır. Ölümden sonra dirilineceği, Kıyamet’in kopacağı, hem
Hristiyanlık’ta hem de İslâmiyet'te onların başından geçenler ile ispat
edilmiştir. Bundan dolayı Müslümanlar arasında
Cuma Namazı’ndan önce, Kehf suresi okunurdu. Fakat son zamanlarda Türkiye ile diğer bazı İslâm
ülkelerinde, bu geleneğin her zaman yerine getirilmediği görülmüştür. [1]
Yalnız
Suudi Arabistan'da bu surenin her Cuma mutlaka okunduğu haber veriliyor. Bazı
hadislere göre, Cuma günleri bu sureyi okuyan, ilhâm-ı Rabbanî’ye mazhar
olacaktır. Deccal, bu sureyi okumuş olan müslümanlara her hangi bir kötülük
yapamayacaktır. Yine O’nu okumuş olanlar, nurlar içinde Mekke’ye gidecek ve
kıyamet gününde nurlar içinde görüneceklerdir. [ L. Massignon, Les Sept
dormants d’Ephese (Ahl al Kahf) en İslam et en Chretiente', Revue des etudes Islamigues,
Paris, 1953, s. 70-71.]
Eshâbü’l-Kehf’in
adı, Karınca Duası’nda da zikredilmektedir. Bu duanın da müşterisi eksik
olmasın diye dükkânlara asıldığını biliyoruz. Fakat bu isimler, niçin bu duaya
ilâve edilmiştir? İşte bu iyice bilinemiyor. Müslüman dinî folklorunda,
Eshâbü’l-Kehf ile ilgili ve bunlar gibi daha bir çok inanışlar olduğu
şüphesizdir.
Eshâbü’I-KehFin
mağaraları, halkımızca, evlenme, çocuk sahibi olma, bir illet veya hastalıktan
kurtulma ve bunlar gibi diğer bazı dileklerin gerçekleşmesi gayesi ile veya
sadece sevap kazanmak maksadıyla, bilhassa Ramazan Ayı’nda çokça ve sıkça
ziyaret edilmektedir.
Eshâbü’l-Kehf,
kaç kişi idi?
Kurân’da
mağara arkadaşlarının kaç kişi olduklarının, ancak Allah Teâlâ tarafından
bilineceği ifade edilmiştir. Bununla beraber en tanınmış İslâm râvilerinden İbn
Abbas, onların yedi kişi olup, sekizincisinin Kıtmir
adlı köpek olduğunu, kesin bir şekilde ileri sürmüştür. Diğer ünlü bir râvi
olup, Hz. Peygamberin hayatını kaleme almış olan, İbn İshâk da (ölümü:768),
onların 8 kişi olduklarını ve dokuzuncusunun da köpek olduğunu bildirmiştir.
Hıristiyan rivayetinde de adlan verilerek yedi kişi olduklarının söylenmesi,
hatta bu yedi kişiye “Yedi Uyurlar” denmesi, İbn Abbas radıya'llâhu anh ın
sözlerini doğruluyor. Esasen onlar, İslâm geleneğinde de yedi kişi olarak kabûl
edilmiştir.
[Tarih, s.777; tefsir, s. 124. Diğer bir çok
tefsirde bazı isimlerde farklar var ise de bunlar, daha ziyade eski yazının
hususiyetlerinden gelmektedir.]
Halkımız
arasında onlardan yedisinin adları şu şekilde söylenmektedir.
Taberî,
mağara arkadaşlarının reisinin Mekselminâ olduğunu yazıyor. Bir rivayete göre
de bunlardan ilk üçü, Melik Dakyanus El- Cebbâr’ın, yani zalim hükümdar
Dakyanus’un, sağ kol danışmanları, diğer üçü de sol kol danışmanları idiler .
Kefeştatayuş ise, yolda kendilerine katılan çobanın adı olup, Kıtmîr, onun
köpeği idi. Bana bildirildiğine göre, Maraş bölgesi ile komşu yörelerde,
Eshâbü’l-Kehf’in isimlerinden çoğu, şimdi de, çocuklara konmaktadır.
Müslümanların, Eshâbü’l-Kehf i, Recep ve Zilkade aylarında andıkları
bildiriliyor.
Kurân’da
geçen “Er-Raqîm’e gelince, bunun, mağaranın bulunduğu dağın veya vadinin,
mağaranın, mağarayı kapatan taşın ve hatta köpeğin adı olduğu ileri sürülmüş
ise de, bunların hiç biri isabetli görüş sayılmaz. Er-Raqîm, müelliflerden
çoğunun söyledikleri ve Hıristiyan rivayetlerinin de doğruladığı gibi, mağara
arkadaşlarının adları ile, başlarından geçenleri anlatan taş veya madenî kitabeyi
ifade etmektedir”.
Sh:
20-22
Kaynak: Prof.Dr. Faruk SÜMER Eshabu’l-Kehf (Yedi
Uyurlar), TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI
VAKFI 1989, İstanbul
[1] AHMET
GAZZİ kaddese’llâhü sırrahü’l-azîzin HAYATI:
Ahmet
Gazzi, Kudüs civarında Gazze’de 1054 (1643) yılında
dünyaya geldi. İsâ oğlu Müferrec’in oğludur. Doğum yerinden
dolayı “Gazzî” diye anılmıştır. Tam adı şöyledir:
Ahmed
el-Gazzi b. İsâ b. Müferrec Pak b.
Abdullah Paşa b. Abdulhalık Paşa bin Abdullah b. Haşim
el-Hüseyni (kaddese’llâhü sırrahümü’l-azîz)
Oldukça
itibarlı ve dindar bir aileye mensup olan Ahmed Gazzî malı, şan ve
şöhreti bir kenara bırakarak bütün gayretiyle ilme yönelmiştir.
Rivayetlere
göre 24 evladı olmuş 3 tanesinin dışında kalan 21 çocuk kendisi hayatta iken
ölmüştür. Kendileri Hakk’a yürüdüğü zaman iki kızı ve bir oğlunun
oğlu kalmıştır. O da oğlu Abdullatif’in (hyt.1143/1731)
oğlu olan Mustafa Nesib’dir. (hyt.1202/1787)
Ahmed Gazzî
oniki yaşında iken yani (1066 /1655) de Mısır’daki Ezher’e
gitti. Orada bir odaya kapanıp ilim tahsiline başladı.
Babası Ahmed’in arkasından adam göndererek hasretine doyamadığını geri
ailesinin yanına; Gazze’ye dönmesini istedi. Gazze’ye dönmesini
istedi. Geri geldiği takdirde kendisine her türlü imkânın seferber
edileceğini mektup yazarak, elçi göndererek defalarca
bildirdi. Fakat bu yola kesin karar veren Ahmed Gazzî gerek elçiler
vasıtasıyla gerekse mektuplara yazdığı cevaplarda geri dönmesi konusunda
kendisine ısrar edilmemesini bildirerek bu kararın anne ve babasından özür
dileyerek ilim tahsili hususunda kararının kesin olduğunu bildirdi.
Tahsiline
zamanın en yetkili âlimlerinden olan Ahmed Beşişi
(104l-1096/1631-1685) nin yanında devam etti. Ahmed Gazzî’nin yedi
sene tefsir-hadis ve sair ilimlerde hocası Ahmet Beşişi
(hyt.1096/1685) den istifade ederek daha sonra Ezher’e hadis hocası
olarak tayin olunmuştur.
Ahmed Gazzî
kaddese’llâhü sırrahü’l-azîzin Mısır’da geçirdiği süre toplam 30
yıldır. Diğer bir ifadeyle on iki yaşında Camiü-’l Ezher’e gelen
Ahmed Gazzî yedi yıllık bir tahsil hayatı yaşamıştır. Onaltı
yaşında iken önce çok mevzu hadis ezberlemiş, daha sonra iki yıl
içinde seksen bin hadis ezberleyerek onsekiz yaşında ilmî hadis dalında mezun
olmuştur. Daha sonra tefsir ile fıkıh ilminde ve sair ilimlerde ve irfanda iyi
yetişmiş bir âlim olarak Mısır uleması arasına katıldı.
Cami’ül-Ezherdeki hizmetlerine başladı.
Gazzî,
muallim ve müderris olarak dini ilimler de 100 (yüz) den fazla
kişiye icazet iverdi. Mısır’a verilen icazetnamelerinin çoğundaki
silsilelerde Ahmed Gazzî kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz adını görmek hiç de zor
değildir.
Ahmed
Gazzî’nin nesebi konusunda da belirttiğimiz gibi, dedeleri Emirül-Hac olup
asıl ve seçkin olan sülalesi sebebiyle de herkes katında ikram
gören, değer verilen saygın bir kişiliğe sahip olmalarından dolayı
Mısır istikametinden on-dört defa hacca gittiler. Son hac seferinde
veda tavafı yaparken gaybden şöyle bir ses duydu:
“Ya Şeyh
Ahmed, diyar-ı Rum’da nasibin var, oraya git ki hakikat
perdelerinin sırları iki cihanda aynel- yakîn-den hakkal-yakîne ulaşmakla
gönlün şad ola,”
Nitekim
kutsal topraklarda veda tavafını yaparken ulaştığı bu fikri gerçekleştirmek
için görev yaptığı Ezher’e dönüp hemen bir gün içinde oradaki talebelerini,
mesai arkadaşlarını ve diğer dostlarını bırakarak yola çıkar. Artık Ahmed
Gazzî’nin Mısırdan ayrılışı gerçekleşmiştir.
Ahmed Gazzî
kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz hac esnasında kararlaştırdığı Anadolu’ya gitme
fikrini gerçekleştirmek niyetiyle bir gemiye binerek Mısır’dan İstanbul’a doğru
yola çıktı. Yolculuk esnasında hava şartları son derece kötü idi. Ahmed Gazzi
kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz geminin kamarasında oturup Allah Teâlâ’ya
yönelerek kaside-i münferice’yi okumaya başladığı zaman ona,
başında Halveti tacı önünde kuzu kürkü olan bir zat gelerek:
“Korkma Ey Ahmed, selamettir. Kehf
suresine devam et ve bizi Bursa’da bul” dedi.
[Gelen kişi
Niyâzî-i Mısrî kaddese’llâhü sırrahu’l azîzdir. Ahmed Gazzî için fitneden ve
deccâliyetin şerrinden emin olması için bu tavsiyede bulunmuştur.”Kim Kehf
suresinin başından on ayet ezberlerse Deccal’in fitnesinden korunur”Müslim(1/555)
Hâkim (2/399) Bizlerin de bu konuda duyarlı olmamız gerekmektedir.]
Gerçekten de
biraz sonra fırtına dindi ve 1086 da İstanbul ‘a ulaştı. Bir müddet
İstanbul’da ikamet ettikten sonra Edirne’ye geçerek oradaki meşâyıhı ziyaret
edip daha sonra Bursa’ya geldi. Ancak Bursa’ya gelmeden
İstanbul’da geçirdiği günler esnasında Ayasofya Camiinde hadis ilmi ile meşgul
olduğuna dair kaynaklarda bilgi vardır.
Mısır’dan
İstanbul’a gemiyle gelirken tutulmuş oldukları fırtınadan kurtulmaları için
yolda kendisine tavsiyede bulunan şahsı bulmak gayesiyle 1087(1676)
tarihinde Bursa’ya gelen Ahmed Gazzî Ulu Cami civarında bir hocanın evinde
misafir oldu. Bir iki gün sonra şehirde ne kadar meşayıh varsa
hepsiyle görüştü.
Bu arayış
devem ederken Ahmed Gazzi çeşitli medreselerde hocalık yapmayada
başlar. Bursa’ya geldiği (1087/1676) senesinden Niyaz-i Mısrî ile
buluştuğu 1103 (1691) yılına kadar aradaki on altı yıllık zaman
diliminde müderrislik yaptığı yerler ve görev yapma şartları hakkında
kaynaklarda bilgi bulmak zor değildir. 1087/1676’da Ulu Cami’de
ilim dersine başlayarak, tefsir, hadis ve fıkıh
dersleri okutmuştur. Rivayetlere göre o yıllarda Ulu Cami’de 50-60
dersiam var idi. Önce Ahmed Gazzî’yi dinler daha sonra ise
kendileri ders okuturlardı.
Bu zaman zarfında
ehl-i tarîk ile dostluk kuramamıştır, Hatta bazı sufîlerin tavır ve
davranışlarını gördükçe onları kınar ve müdahale ederdi. Bir
taraftan Cenab-ı Hakk’dan o zata kavuşmayı temenni edip dua ve niyazda
bulunuyordu.
Bu yıllarda
Limni’de bulunan Niyâzî-i Mısrî kaddese’lâhü sırrahu’l azîz (hyt.
1105/1694) lehine ve aleyhine çok şeyler işiten Gazzi, meşrebinde
taasub galip olduğundan Mısrî’ye çok kızıyordu. Limni’de sürgünde olan Niyâzî-i
Mısrî kaddese’lâhü sırrahu’l azîz (hyt.1105/1694) hakkında leh ve aleyhinde duyduğu
sözlerden etkilenerek onun Bursa’ya geleceğini duyunca konuyla ilgilenmez.
Ancak
Niyâzî-i Mısrî kaddese’lâhü sırrahu’l azîz ise dualarında ona yer veriyordu.
Şöyleki:
Ve dahi Hazret-i
Rasül-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem ve şefi-i ümem sallâlahu teâlâ aleyhi ve
sellem Hazretleri evâil-i biletlerinde Rabb-i müteâl celle celâluh Hazretleri
dergâhından din-i mübîni ki şerîât-i mutahharadır. “ömereyn” (iki Ömer) in biri
ile takviye ve mazarrat ricasında olub duâları makbul ve Hazret-i adalet meâb
Ömer ibn-i Hattâb radiyallâhü teâlâ anh hazretleri islâm ile ümmet-i erbaine
vâsıl ve anlar yüzünden bu kadar âsâr-ı azime hâsıl oldığı gibi ben kara yüzü
Mısri dahi Hudâ-yı mucîbü’d-daevât bârigâh-ı bı iştibâhından hâlâ bu şehr-i
Burusada rükn-i rakin ve tarz u çavırları makbul u güzîn iki Ahmed Efendi ki
vardır. Biri fahrü’l-müderrisînü’l kirâm İshak Hâcesi dinmekle matuf Ahmed
Efendidir ve biri yine fahrü’l-müderrisinül-ızâm Gazevî Ahmed Efendidir. Bu
ikiden birini takviye-i tarikat ve temşiye-i âyın-i evliya râh-ı hidâyet içün
isterim deyu nice (69a) defa taleb ü ricâ-yı manevîde olduklarından sonra
bu taleb-i ilhâmileri zib-i mesâmi ahbâb olub esâtize-i asrın efzal ü âlemi
musevvid menâkıb bendelerinin üstâz ve’l-eşrâdı mefharülmü’ellifin ve kıdvetü’l-musannifin
muma ileyh fazîletlü İshak Hocası Ahmed Efendi merhumun dahi bu husüs
guşzedleri oldukda Hazret-i şeyhin bendegân u dostânından bir mutemed zât-ı
şerifin delâleti ile hakipâyılerin ziyarete âzim ve âsitânelerinde hücre-i
seniyyelerine vâsıl u dâhil olduklarında destmâllerin kendü gerdenlerine talık
ve iki avucun bir idüb ve sağ eli ile çût-ı pîşgâhlarında sultânım Hazretleri
bu Ahmed kulunuz efendimin kemter-i abd-i derem-i harıdesidir. Misilli edâ-i
hulüs-i nişan ile dest-i meyâmın pirâmenlerine rûmâl olmuşlar. Anlar dahi lâyık
oldığı vech üzre rüy-ı dil ü kabul ve ber âdet-i kadîm tevkır ü tazim buyurub o
meclisleri vahy-i lezâiz-i enfâs-ı tayyibe ve cevâhir-i vâridat-ı seniyye ile
güzâr ve nihayet ve sohbet-i şeriflerinden memnünen ve mahzüzan mufârakat ve
sa’âdethânelerine teşrif idüb lâkin ba’dezâ Hazret-i şeyhe kemâl-i tekarrub ve
zır-i dest terbiyelerine girmek müyesser olmak zemânı bir mikdâr berây-ı
maslahat mümtedd ve melhüzları olan fikirleri sedd oldığı ezmân hilâlinde
müşârun ileyh şeyh Ahmed Gazzî Hazretleri Hazret-i şeyhe tâlib ü râğib ve
testgîr-i inâbet (70a) ve ğüy-ı rubâ-yı himmet ve nâil-i kimyâ-yı saadet
inzâr-ı fütüvvetleri olub zır-i dest-i terbiye ve erbain ve baedehu hilâfet
bulub ricâ-yı Hazret-i şeyh anlar hakkına işâbet eylediği tevatür bulmuşdur.
Hattâ Hazret-i Merhumdan menkûldür ki
“benim
tarîkatimde Ahmed nâm benden sonra Bârı teâlâ celle şânuh dört aded fâzıl ve
biri birinden kâmil âlim ve âmil zâtı mesned nişin i meşihat buyuracakdır” deyu keşf-i ilham buyurmuşlardır ki
evveli Hazret-i şeyh Ahmed Gazzi idügi zahir ve bahirdir. (İbrahim RAKIM,
1750), v. 69a-70a
Bu şekilde
oluşan muhabbet Ahmed Gazzi’nin hilafet yolunu açacaktı. Talebelerine bir gün
evvel Mısri’yi karşılamaya değil, seyretmeye bile çıkmamalarını tembih etmişti.
Sabah namazından sonra âdeti üzere Camii Kebir’e gelip derse başladı. Ders
tamamlanmak üzere iken Niyâzî-i Mısrî kaddese’lâhü sırrahu’l azîzi karşılamaya
çıkan dervişlerin zikir ve tevhid sadâlarıyla Ulu Cami değişik bir atmosfere
girmişti.
Böylece
“Ahmed Gazzî’nin kulaklarına zikir sesi gidip dimağı, canı her şeyi zikir ile
müzeyyen olur. Yıllardır hasretiyle yanıp tutuştuğu zatın vuslat-ı rayihası
karşısında mübarek vücudu titremeye başlayınca dünya ve onun içindeki dünyevî
duygular gözünden çıkıp bir halet-i zaide gelip hemen tahta başından kalkıp
sağına soluna bakmaksızın Niyâzî-i Mısrî kaddese’lâhü sırrahu’l azîzin seyrine
çıkar. Şöyle bir kenarda meczup sıfat olurdu. Gittikçe muhabbeti artıp
dururken Mısri Efendi tahtırevan içinde görünür. Ahmed Gazzî’nin olduğu mahalle
gelince kendisi selâm verir. Ahmad Gazzî görür ki ilk defa Gazze’den gelirken
gemide zuhur edip,
“Nasibin
benim yüzümdedir, gel bizi Bursa’da bul” diyen o zatın ta kendisi olduğunu
müşahede eyleyince suratla varıp tahtırevanda Niyâzî-i Mısrî kaddese’lâhü
sırrahu’l azîzin elini öptüğü zaman Gazzi’nin elini sıkıca tutup:
“Ahmed sizi
çok beklettik, kader bu güne imiş” deyip elini
salıvermeden dergâha kadar beraber geldiler. Kaynaklarda ittifakla bildirilen
tarih (1103/1691) dir
Niyâzî-i
Mısrî kaddese’lâhü sırrahu’l azîz bir fatiha okuyarak Ahmed Gazzî’yi
çilehane-ye koyar. Bunu gören talebeleri meseleyi kavrayamadıkları
için “hocamız elden gitti” diye üzüldüler. Kırk günde
seyrü-sülûk görüp rütbe-i kemâlâta nail olup erbainin sonuna kadar rütbesini
doldurup makam-ı cemiul-cem’e vasıl oldu. Zira daha önceden
kendileri takvanın kemâliyle müşerref idi. Mürşid-i kâmil olan
Mısrî’nin elinden aşk şarabını içti.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar