EVLİYA OLMAK İSTİYORSAN SIKINTIYADA RAZI OLACAKSIN
Şeyh Ebû’l-Hasan Şâzeli kaddesellâhü
sırrahu’l azîz şöyle demiştir:
“İNSANLARIN SANA KÖTÜLÜK YAPMALARINDAN DAHA
ÇOK, SANA İYİLİK YAPMALARINDAN KAÇ.”
Çünkü onlar sana bir iyilik yapacak
olurlarsa, kalbine musallat olurlar. Fakat sana yaptıkları kötülük yalnızca
bedenine musallat olur. Senin kalbine musallat olunması ise bedenine musallat
olunmasından daha hayırlıdır. Seni Allah Teâlâ’ya ulaştıracak bir düşman,
seni Allah Teâlâ’dan kopup alıkoyacak bir dosttan daha hayırlıdır. Bu tür
insanların sana güler yüz göstermelerini gece, senden yüz çevirmelerini de
gündüz kabul et. Görmez misin, sana geldikleri zaman seni fitneye düşürürler.[1]
Velîlere insanların musallat edilmesi, bu
yolun başlangıcında Allah Teâlâ’nın sevdiği kullar ve seçkin dostları için
koyduğu bir kanundur. Bundan dolayı Şeyh Ebû’l-Hasan şöyle demiştir:
“Allah Teâlâ’m, bu topluluk hakkında, izzet
bulsunlar diye zillet içinde olmalarına hükmettin. Yine vecde ersinler diye
yokluk görmelerini karara bağladın. Senden alıkoyan her izzeti, rahmetinin
letâifine ulaştıran zilletle değiştir. Senden alıkoyan her vecd hâlini de senin
muhabbetinin nûrlarına ulaştıran yoklukla değiştir.”
Bu durumun, Allah Teâlâ’nın, sevdiği kullar
ve seçkin dostları hakkındaki bir kanunu olduğunu gösteren delillerden bazıları
da Allah Teâlâ’nın şu âyetleridir:
“Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı
ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki mü’minler: Allah Teâlâ’nın yardımı ne
zaman! dediler. Bilesiniz ki, Allah Teâlâ’nın yardımı yakındır.” [2]
“Nihayet peygamberler ümitlerini yitirip de kendilerinin yalana
çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara yardımımız geldi.”[3]
“Biz ise, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunmak, onları
önderler yapmak ve onları (mukaddes topraklara) vâris kılmak ve o yerde onları
hâkim kılmak istiyorduk.”[4] ve
“Kendileriyle
savaşılanlara (mü’minlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda)
izin verildi. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ onlara yardıma mutlak sûrette kadirdir.
Onlar, başka değil, sırf “Rabbimiz Allah Teâlâ’tır.” dedikleri için haksız yere
yurtlarından çıkarılmış kimselerdir.” [5]
[1] İbn Ataullah
el-İskenderî, trc: Abdullah Mağfur,
Letâifül-Minen Fî Menâkıbı’ş-Şeyh Ebi’l-Abbas ve Şeyhihi Ebi’l-Hasan-
Allah'ın İki Velî Kulu, Üsküdar Yayınevi, Nisan 2011 İstanbul, s. 208-209
[2] Bakara, 214
[3] Yûsuf, 110
[4] Kasas, 5-6
GÖRÜNMEYEN CEZALAR
“Allah Teâlâ,
iman edenlerin velîsidir.” [1]
Allah
Teâlâ, evliyasına eziyet edenlere karşılık verir; ancak bu karşılığın derhâl
olması gerekmez. Çünkü dünya hayatındaki müddet, Allah Teâlâ katında çok
kısadır. Allah Teâlâ, dünyanın, sevdiği kullar için mükâfatlandıracağı bir yer
olmasını murat etmediği gibi düşmanlarını cezalandırmak için de bir yer
olmasını murat etmemiştir. Şayet Allah Teâlâ, evliyasına eziyet edenleri derhâl
cezalandıracak olsaydı, bu, kalplerin katılaşmasına, gözlerdeki perdelerin
kalınlaşmasına, insanların Allah Teâlâ’ya tâat ve kulluktan uzak durmalarına,
günaha dalmalarına, himmetlerinden kesilmeye ya da Allah Teâlâ’ya hizmetkâr
olmanın haz ve lezzetini duymamalarına sebep olabilirdi.
Anlatıldığına
göre;
İsrailoğullarında
önceleri bütünüyle Allah Teâlâ’ya yönelmiş, sonra yüz çevirmiş bir adam vardı.
Bu adam şöyle dedi:
“Ey Rabbim,
Sana o kadar çok isyan ettim de beni cezalandırmadın?” Allah
Teâlâ o zamanın nebisine vahyederek, o adama şöyle demesini bildirdi:
“Seni o
kadar çok cezalandırdım ki farkına bile varmadın. Senden, zikrimin ve Bana
yalvarmanın haz ve lezzetini çekip almadım mı?”
Bu kıssadan
çıkarılacak hisse şudur:
Allah
Teâlâ’ın evliyasından herhangi bir veliye eziyet eden insanın, canında, malında
ya da çoluk çocuğunda herhangi bir sıkıntı ve belâya uğramadığı görüldüğünde,
onun selâmette olduğu zannedilmemelidir. Çünkü bazen o, bundan dolayı öyle bir
musibete uğrar ki, kullar farkına varamazlar. [3]
[1] Bakara, 257
[2] Hacc, 38
[3] İbn Ataullah
el-İskenderî, trc: Abdullah Mağfur,
Letâifül-Minen Fî Menâkıbı’ş-Şeyh Ebi’l-Abbas ve Şeyhihi Ebi’l-Hasan-
Allah'ın İki Velî Kulu, Üsküdar Yayınevi, Nisan 2011 İstanbul, s. 53
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar