Print Friendly and PDF

FOSFATİDİLKOLİN



Fosfatidilkolin (lesitinden türemiştir), kolinin temel besin kaynağı olup bir fosfat grubu, 2 yağ asidi ve kolinden medyama gelir. İçindeki yağ asitlerinin bileşimi fosfatidilkolinin sağlığı destekleyici değerini belirler. Fosfatidilkolin mideye girdiğinde hücre zarıyla bir bütün olarak birleşmek yerine, çoğu kolin, gliserol serbest yağ asiti ve fosfat grubuna ayrışır.
                   Her ne kadar kolin insan vücudunda metionin veya serinden yapılabilse de son zamanlarda bir elzem besin olarak tanımlanmıştır.
İşlevi
                   Kolin yağların düzgün metabolizması için gereklidir; yağların hücre içine ve dışına olan hareketlerini kolaylaştırır. Vitamin B12, 5-adenosilmetionin ve folik asit gibi, kolin de insan vücudunda bir metil donör olarak rol oynar. Böylece, karaciğerdeki yağların dışarıya çıkarılması gibi lipotropik etkide anahtar rolü nedeniyle, kolin karaciğer fonksiyonu için esastır. Yeterince kolin bulunmaması halinde yağlar karaciğerde hapsolur, metabolizmayı bloke ederler. Sonuç olarak, yağ ve safranın hareketsizliği siroz gibi daha ciddi karaciğer bozukluklarının gelişmesine yol açar.
                   Kolin fosfatidilkolin ve sfingomyelin gibi hücre zarının temel unsurlarının yapımındaki çok önemli rolü nedeniyle hücre zarı bütünlüğü için gereklidir.
                   Kolin asetilkolin sentezi için elzemdir. Kolin desteği hafıza da dahil olmak üzere beyin fonksiyonlarında son derece önemli rol oynayan asetilkolinin kümülasyonunu arttırır (Canty, DJ and Zeisel, SH. Nutr Reviews. 52;327-339, 1994).
                   Fosfatidilkolin kolesterolün çözünürlüğünü arttırarak ateroskleroza yol açma yeteneğini azaltır. Kolesterol seviyesini düşürmeye, dokularda biriken kolesterolü ortadan kaldırılmasına ve trombosit agregasyonuna engel olmaya yardımcı olur (Brook, JG, Linn, S, and Aviram, M. Biochem MedMetabol Biol. 35;31-39, 1986.). İçeriğindeki yüksek miktarda linoleik asit fosfatidilkolin desteğinin yararlarının çoğundan sorumlu olabilir.
Etki Şekli
                   Kolin, özellikle karaciğer fonksiyonlarında metil donör olarak rol oynar.
                   Kolin asetilkolin, fosfatidilkolin ve sfingomyelin sentezine imkan verir.
İhtiyaç
                   Yakın geçmişte kolin temel besin olarak tanımlanmıştır.
RDA (önerilen günlük miktar):
Bebekler ve çocuklar: 125 ila 375 mg/gün
Kadınlar: 425 mg/gün; Hamile kadınlar: 450mg/gün; Emziren kadınlar: 500 mg/gün Erkekler: 500 mg/gün
ABD de günlük ortalama alım miktarı: Fosfatidilkolin olarak yaklaşık 6 gr/gün Bulunduğu Besinler:
                   Sebzelerde serbest kolin olarak (özellikle karnabahar ve marulda), tam tahıl, karaciğer ve soyada.
                   Lesitin olarak (%10-20 fosfatidilkolin içerir) tam tahıl, et ve yumurta sarısında. Eksikliği
                   Kolinin tamamen yokluğu nadirdir veya yoktur ve yalnızca araştırma çalışmaları ortamında yaratılmıştır.
                   Yetersizliğinde kaslarda zayıflık, el ve ayak parmaklarında karıncalanma, kilo kaybı ve yorgunluk görülür.
                   Kolinden fakir gıdalarla beslenen hayvanlarda karaciğer ve böbrek bozuklukları gelişir.
                   Kolinden fakir gıdalarla beslenen insanlarda karaciğer yağ infiltrasyonu ve diğer karaciğer fonksiyon bozuklukları gelişir.
Kolin hücre kültürlerinde insan hücreleri için temel besindir. Kolinden zayıf damar içi (intravenöz) solüsyonlarla beslenen insanlarda kolin eksikliği belirtileri gelişir (Canty, DJ and Zeisel, SH. Nutr Reviews. 52;327-339, 1994; Zeisel, SH, et al. FASEB J 5;2093-2098, 1991).
Fosfatidilkolin çeşitli karaciğer bozukluklarının tedavisinde kullanılır:
*Akut ve kronik viral hepatit: Kronik viral belirtiler karaciğeri ciddi bir biçimde tehdit eder. Halen çok sayıdaki kontrollü çalışmalar fosfatidilkolinin (PC)enfeksiyonda güvenli ve güçlü bir girişim olduğunu tespit etmiştir (Mueting 1972, Hirayama 1980, Yamo1978, Kosina 1981, Jenkins 1982, Visco 1985, Hantak 1990, Ilic and Begic-Janev 1991). Bu çalışmalarda oral ve infuzyon yoluyla yüksek doz PC uygulamasıyla optimal sonuçlara ulaşılmıştır. Klinik bulgular normale döndüğünde oral PC dozuna geçilmiştir. Bu hastalarda karaciğer enzimleri, serum lipitleri, immün markerleri ve bilirubin seviyelerinin düşmesinin yanı sıra yapılan karaciğer biopsilerinde yağ dejenerasyonu, inflamasyon, sarılık, karaciğer büyümesi ve fibrozda geriye hareket kaydedilmiştir.
         Azalmış safra çözünürlüğü
         Diabetik yağlı karaciğer
         İlaç kaynaklı karaciğer hasarı: Antikonvulsan ilaç kullanımı sıklıkla karaciğer toksisitesine yol açar. Ortalama beş yıl süre ile antikonvülsan ilaç kullanan demekler GGT ölçümleri ile değerlendirilmiş (Hisanaga 1980) ve altı ay boyunca PC verilmiştir. Deneklerde istikrarlı bir pozitif netice ve ayrıca GGT düzeylerinde azalma elde edilmiştir.
         Toksik karaciğer hasarı: Kuntz (1965) kimyasal zehirlenmeye maruz kalan hastalarda, Esslinger (1966) bitki zehirlenmelerine uğrayan hastalarda PC nin kayda değer etkiler yarattığını bildirmiştir.
         Yağlı karaciğer: Çeşitli derecelerde karaciğer hasarı olan 650 denek 5 yıl boyunca izlenmiştir. Deneklere 950 mg intravenöz PC ile birlikte oral PC (450 - 700 mg) uygulanmıştır. Kan değerleri normale dönünce yalnız oral PC verilmiştir. Hastalar karaciğer hasarı şiddetine göre gruplandırılmıştır: yağ dejenerasyonu, akut inflamasyon, kronik agresif inflamasyon ve ileri fibrotik hasar. Çalışmadaki bütün gruplar yarar görmüştür. Deneklerin çoğunda yağ dejenerasyonunda geriye dönüş görülmüş, PC akut inflamasyon olanlarda ortalama 10 gün gibi bir süre içinde hızlı bir iyileşme sağlamıştır (Wallnoefer and Hanusch 1973).
         Alkol kaynaklı karaciğer hastalığı: Maymunlar üzerinde yapılan çalışmalar fosfatidilkolin desteğinin alkol kaynaklı karaciğer anomalilerine ve siroza karşı koruduğunu belirlemiştir. Aynı etkilerin insanlar üzerinde de olabileceği tahmin edilmektedir. Bununla beraber kolin tuzunun insanlarda alkol kaynaklı karaciğer hastalığı tedavisinde herhangi bir değerinin olmadığı düşünülmektedir, ancak, genel karaciğer desteğinde yararlı olabilir.
Detoksifikasyon
Membran sağlığı organizmanın tamamının sağlığı demektir. Toksinlerin yağ asit asitlerine afinitesi bulunmaktadır; lipit ortamına tam anlamıyla yerleşir, zayıflatır ve parçalarlar. Muhtemel netice erken apoptoziz, hücrenin erken ölümüdür. Genel olarak normal mitoz vücut sağlığının sürdürülmesi için yeni hücre oluşumunu sağlar. Ancak toksisitenin lipitlere olan afinitesi toksinleri ve hastalıklı toksik lipitleri yeni oluşumların içine kolayca yeniden dağıtabilir. Vücut sağlıklı olduğunda toksinlerin yeni yerleşimlere girişmelerini bağlayacak yeter miktarda glutatyon ve askorbat ile bunları kontrol altında tutabilir. Ne var ki savunma zayıf olunca toksinler sürekli olarak dağılabilir ve sonunda rejenerasyon sürecinin yavaş olduğu merkezi sinir sistemi (MSS) ve kemikte saklanırlar.
Detoksifikasyonun hedefleri:
1.      Esansiyel besinlerin dengelenmesiyle, yüksek enerji lipitlerin (PUPA ve HUP A) değiş tokuşu yoluyla rejenerasyon ve detoksifikasyon sürecine enerji sağlamak, böylece yenilenmiş güçle yeniden oluşuma yol açmak.
2.                Doğru zamanda toksin gidericiler, askorbat, klorella ve mümkün ise IV glutatyonu dahil etmek
Nörotoksinlerin detoksifikasyonu hücre zarının dengeli yağ asitleri ve destekleyici fosfolipitlerle beslenmesini gerektirir. Fosfatidilkolin hücre zarındaki en verimli fosfalipittir ve 33.000 m2 lik membranıyla karaciğeri toksisite ve enfeksiyona karşı korur. Karaciğer detoksifikasyonda çok önemli rol oynar, ama bünyesindeki yağ asitleri ve nörotoksinlerin lipit eritebilirlik özelliği nedeniyle toksik sıkıntıları ortadan kaldırabilmek için lipide dayalı girişimler gereklidir. Karaciğer bir kez zarar görürse yağları daha fazla normal olarak metabolize edemez. Lipit havuzları karaciğer yoluyla hepatositlerde birikir. Yağ asitlerinin beta oksidasyonu baskılanır, detoksifikasyon ve prostaglandin üretimi zayıflar. PC üzerinde yapılan geniş kapsamlı araştırmalar fosfatidilkolinin karaciğeri alkol, tıbbi ürünler, çevresel kirlilik, ilaç molekülleri(ksenobiotikler) ve viral, bakteriyel ve fungal enfeksiyonlardan kaynaklanan hasara karşı koruduğunu ortaya koymuştur (Lieber 1994a, 1994b, 1995, 2001a, 2001b).
Hiperkolesterolemi ve Ateroskleroz
Fosfatidilkolin kolesterolün çözünürlüğünü arttırarak aterosklerozu indükleme yeteneğini azaltır. Fosfatidilkolin aynı zamanda kolesterol seviyesinin azaltılmasına, kolesterolün doku depolarından atılmasına ve trombosit agregasyonunun önlenmesine yardımcı olur (Brook, JG, Linn, S, and Aviram, M. Biochem Med Metabol Biol. 35;31-39, 1986). Fosfatidilkolin içinde bulunan yüksek linoleik asit içeriğinin yararlı etkileri aşağıdadır:
                   * Fosfolipit preparatı olan Lipostabil in ateroskleroz ve yüksek kolesteraol tedavisinde kullanımı üzerine araştırma yapılmıştır. Bu Almanya yapımı %70 fosfatidilkolin içerikli lesitin preparatının değerlendirilmesiyle ile ilgili yapılan muhtelif çalışmalarda günde bir kez 1.5 gr ile günde 3 kez 3.5gr arasında dozlarla total serum kolesterol ve trigliserit düzeyleri önemli ölçüde düşmüş, HDL kolesterol düzeyleri ise yükselmiştir (Lipostabil. Natterman International GMBH,1990; Wojcicki, J, et al. Phytotherapy Res. 9;597-599, 1995).
                   Almanya’da “Essantiale” ticari isimle piyasada satılan yüksek konsantrasyonlu fosfatidil preparatı FDA nın Alman eşiti olan BGA ‘dan ruhsat alacak yeterli klinik sonuçlar ortaya koymuştur. Bu form doğru pozisyonda bağlanan, gliserol molekülünün ilk ve ikinci karbonuna bağlanan, esansiyel yağ asiti, linoik asitin molekülün %50 sini oluşturduğu, %90 fosfatidilkolin içermektedir. Bu preparatın önerilen standart kullanım dozu, yemeklerle birlikte günde üç kez 350 mg dır(Essentiale, Natterman International GMBH, 1989).
Bipolar Depresyon
                   Mania’nın beyinde kolinerjik aktivitenin azalmasıyla ilişkili olduğuna dair kanıt mevcuttur. 15-30 mg/gün seviyesinde fosfatidilkolin desteğinin bipolar depresyon tedavisinde yararlı etkiler gösterdiği tespit edilmiştir (Wutman, R, et al. Nutrition and the Brain. Vol. 5. Raven Press: New York, 1979; Cohen, B, et al. Am J Psychiat 137:242-243, 1980; Cohen, B, et al. Am J Psychiat 139;1162-1164, 1982).
                   Fosfatidilkolin kullanımı ile beyindeki kolin seviyesini yükselterek bipolar depresyon hastalarında kayda değer gelişme veya semptomlarda iyileşme elde edilebilir. Bazı çalışmalar Lityum karbonat, bipolar depresyonun standart ilaç tedavisinin beyindeki asetilkolin aktivitesinin artışı olduğuna inanmaktadır (Jope, R, et al. Am J Psychiat 142;356-358,1985).
Alzheimer Hastalığı
                   Kolin desteği normal hastalarda beynin içindeki asetilkolin akümülasyonunu arttırdığı için bazı araştırmacılar Alzheimer hastalarına faydalı olabileceği varsayımında bulunmuşlardır. Bazı çalışmalar kolin desteği ile beyindeki asetilkolin içeriğinin artışının hafızayı geliştirdiğini göstermiştir. Bununla beraber fosfatidilkolin kullanan klinik deneylerde önemli yararlar tespit edilememiştir. Çalışmalarda hem normal kişilerde, hem de Alzheimer hastalarındakolin desteğinin hafızayı geliştirdiği tespit edilmiştir. Bununla beraber, bu çalışmalar ve yorumları hakkında denek sayısının çok az , kullanılan fosfatidilkolin dozunun çok düşük ve çalışmaların çok yetersiz bir şekilde tasarlandırılmış olduğu yönünde eleştiriler ortaya çıkmıştır (Rosenberg, G and Davis, KL. Am J Clin Nutr. 36; 709-720, 1982; Levy, R, et al. Lancet 1;474-476,1982; Sitaram, N, et al. Life Sci 22;1555-1560, 1978).
                   Alzeimer hastalığı kolinerjik transmisyonda azalma ile karakterizedir, ama Alzheimer hastalığındaki kolinerjik transmisyon kolin eksikliği ile değil, asetilkolin transferaz enziminin bozulmuş aktivitesi ile ilişkilidir. Asetilkolin transferaz asetilkolin oluşturmak için kolin ile asetil molekülünü birleştirir. Ancak, yüksek düzeydeki kolin bu çok önemli enzimin aktivitesini mutlaka arttırmadığı içinfosfatidilkolin desteğinin Alzheimer hastalarının çoğunda etkili olduğu muhtemelen kanıtlanmamaktadır.
                   Hafif - orta dereceli demens hastalarında yüksek kaliteli fosfatidilkolin preparatlarının 15 - 25 gr/gün dozunda kullanımı yararlı olabilir (Murray, M. p. 140, 1996).
Biçim
                   Kolin çözünür tuz olarak, en sıklıkla ya kolin bitartrat, sitrat veya klorid, ya da lesitinde fosfatidilkolin olarak bulunur.
                   Lesitinin mevcut ticari şekillerinin çoğunda yalnızca %10-20 oranında fosfatidilkolin bulunur.
                   “Fosfatidilkolin” olarak etiketlenmiş desteklerin çoğu yalnızca %35 fosfatidilkolin içerir.
                   Bazı yeni ve güçlü preparatlar %98 e kadar fosfatidilkolin içermektedir. Fosfatidilkolinin bu saf formları daha az gastrointestinal yan etki nedeniyle tercih edilmektedir. Bu özellikle yüksek dozda (15-30 gr) fosfatidilkolin gerektiren durumlarda özellikle doğrudur, çünkü lesitin gibi düşük konsantrasyonlu biçimlerde çok büyük miktarlar kullanılmalıdır ki yan etkiler neredeyse kaçınılmaz olacaktır.
İntravenöz formu da mevcuttur. Karaciğer vücudun en büyük organıdır ve infüzyondan ilk PC akışını alır. Ancak artmış PC ve yüksek performanslı lipitleri (HUFA lar) paylaşan her organ, her nöron, her hücrede lipit takası sistemiktir. Artan metabolik performansın da sistemik olması beklenir.
Doz
                   %90 fosfatidilkolinli, en yaygın kolin desteği formu lesitinin kullanım dozu (yemeklerle günde 3 kez:
-                             350-500 mg t.i.d. karaciğer bozukluklarında
-                             500-900 mg t.i.d. kolesteraolü düşürmede
-                            5.000-10.000 mg g.d. Alzheimer hastalığı ve bipolar depresyon tedavisinde (Murray, M. p. 141, 1996)
Yan Etkiler
                   Kolin ve fosfatidil kolin genellikle iyi tolere edilir.
                   Günlük 20 gr dozun üzerindeki saf kolin - fosfatidilkolin değil - balık kokusuna benzer bir koku üretir.
                   Yüksek dozda, birkaç gram, lesitin iştahta azalma, mide bulantısı, midede şişkinlik, gastrointestinal ağrı ve/veya bazı kişilerde diareye sebep olur.
Alıntı yapılmış kaynakların hiç birinde belirtilen yan etkiler dışında bir toksisiteye rastlanmamıştır. Kontrendikasyonlar
                   Fosfatidilkolin doktor kontrolü dışında depresyon hastaları (unipolar veya klinik depresyon) için endike değildir, çünkü yüksek dozda fosfatidilkolin bazı durumlarda depresyonu arttırabilir.
İnteraksiyonlar
                   Kolin diğer metil donörlerle birlikte çalışır ve vücudun karnitin ve folik asiti korumasına yardımcı olur (Daily, JW and Sachan, DS. J Nutr 125;1938-1944, 1995; Varela-Mreiras, G, et al. J Nutr Biochem 3;519-522, 1992).
                   Fosfatidilkolin ve pantotenik asit asetikolini oluşturmada kullanılır.
Alternative Medicine Review, Vol 7, #2, April, 2002
Fosfatidilkolin (PC), yaşam kaynaklarında her zaman var olan başlıca maddelerden biri olan bir fosfolipittir.(l). PC bütün hücre zarlarının ve kandaki lipoproteinlerin predominant fosfolipitidir. Doğal surfaktantların ana fonksiyonel unsuru ve esansiyel bir besin olan kolinin, vücuttaki en önemli rezervuarıdır(2). PC yağın parçalanmasını, emilmesini ve taşınmasını kolaylaştıran ve entero-hepatik dolaşımla geri dönüştürülen safranın ana bileşenidir. Yakın zamana kadar PC fosfolipitlerin bir komplex karışımı olan lesitin, ve diğer lipitlerle karıştırılıyordu. Yüzde otuz veya daha fazla PC ile zenginleştirilmiş lesitin preparatları PC konsantresi olarak kabul edilmektedir.
                   Kimyasal olarak, PC gliserole dayalı (CH2OH-CHOH-CH2OH) ve her üç karbonun yerine geçen bir gliserofosfolipittir. Yağ asitleri karbon 1 ve 2 nin, fosfatidilkolin ise karbon 3 ün yerine geçer. Basitçe anlatmak gerekirse, PCmolekülü bir baş grup (fosforilkolin), bir orta kısım (gliserol) ve iki kuyruktan (farklı yağ asitleri) meydana gelir. İki kuyruktaki yağ asitlerindeki değişkenliklerin nedeni insan dokularında PC moleküler türlerindeki büyük çeşitliliktir.
                  İn vivo,PC iki ana yolla üretilir(4). Genel olarak, fosfatidik asit (PC) üretimi için iki yağ asidi (asil “kuyruklar”) gliserol fosfata eklenir(“orta kısım”). Sonra, CDP- kolinden fosfokolin (“baş grup”) eklenince, PA diasilgliserole dönüşür. İkinci yol, fosfatidiletanominalin (PE) metilasyonudur; fosfolipit P Enin etanolamin baş grubuna eklenen üç metil grubu bulunmaktadır, böylece PC ye dönüştürür.
                   Oral alımı yemeklerle 24 saatte %90 a kadar iyi absorbe edilir.
                   Postprandiyal dönemde PC kana aşama aşama karşır ve 8-12 saat sonra en üst seviyeye ulaşır. Sindirim sürecinde PC moleküllerinin çoğundaki pozisyon-2 yağ asitleri ayrılır(5). Sonuçta oluşan liso-PC kolayca intestinal duvar hücrelerine girer ve arkasından pozisyon-2 de yeniden açillemeye geçerler. Pozisyon-2 yağ asitleri membran akışkanlığına katkıda bulunur (pozisyon-1 ile birlikte), ama öncelikli olarak eikosanoid üretiminde ve sinyal transdüksiyonunda kullanılır. PC yağ asitlerinin omega-6/omega-3 dengesi diyette yağ asiti alımına bağlıdır(6,7).
                   Kolin çok büyük bir olasılıkla insan için temel besindir ve besinle alınan kolin genellikle PC olarak mideye iner. Kan ve dokudaki kolinin PC olarak tutulur ve besinle alınan PC “düşük salınımlı” kan kolin kaynağı olarak görev yapar. Yetersiz beslenen düşük kan kolini olan bireylerde karaciğer steatozu ve bununla ilişkili bozukluklar sıklıkla görülür ve bu bireyler genellikle PC desteğine olumlu yanıt verir(10).
                   Metil grubun(-CH3) varlığı protein ve nükleik asit sentezi ve regülasyonu, faz-2 hepatik detoksifikasyonu ve metil verme gibi çok sayıda için biyokimyasal proses için çok önemlidir.
                   Kısıtlı kolin alımı ile başlatılan metil yetersizliği insanlarda karaciğer steatozu, maymunlarda kanser riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir. PC her bir PC molekülünden 3 e kadar metil grup temin edebilen mükemmel bir metil grup kaynağıdır.
                   PC yaşamsal faaliyetlerin çoğunun gerçekleştiği, dinamik moleküler tabakalar olan hücre zarının temel yapısal desteğidir. Toplam membran fosfolipitlerinin %40 ını oluşturan PC nin varlığı membran akışkanlığının homeostatik regülasyonu için önemlidir. En dıştaki hücre zarındaki PC molekülleri, prostaglandin/eikosanoid hücresel iletişim fonksiyonları için ve hücre dışından içine sinyal transdüksiyonunu desteklemek için yağ asitleri salar.
                   PC kanda dolaşan lipoprotein partiküllerinin temel bileşenidir. PC nin akciğerler ve gastrointestinal sistem epitelyal-luminal ara yüzeylerini ciddi anlamda koruyan surfaktan (yüzey-aktif) özellikleri vardır(14,15).
                   Biyokimyasal olarak, PC bazı fosfolipitler ve diğer biyokimyasal olarak önemli moleküllerin öncelikli prekürsörüdür. Ayrıca, PC in vivo antioksidan koruma da sağlar. İnsan ve hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda, PC çeşitli kimyasal toksinler ve farmasötik advers etkilere karşı koruduğu görülmüştür.
Bugüne PC nin en iyi belgelenen klinik başarısı, muhtemelen hasar sonrası karaciğerin iyileşmesi hücre zarı kütlesinin iyi bir şekilde yenilenmesini gerektirmesi nedeniyle, karaciğer hasarını kayda değer bir şekilde iyileştirilmesi olmuştur. Sekiz çift-kör deney çalışması ve sayısız çalışma raporu bulguları, enzimatik ve diğer biyokimyasal göstergelerde iyileşme, karaciğer dokusunda daha hızlı fonksiyonel ve yapısal onarım, deneklerin genel durumunda hızlı iyileşme ve PC tedavisinden sonra uzamış survi dahil olmak PC nin üzere önemli klinik yararları olduğunu göstermiştir.
Alkole BağlıHepatik Steatoz ve İnflamasyon
                   Knuechel alkole bağlı hepatik steatoz (yağlı karaciğer) ve inflamasyonu olan 40 erkek hasta üzerinde çift-kör bir çalışma yapmıştır. Deneklerin aldıkları ilaçlar kesilmiş ve iki gruba randomize edilmiştir; bir gruba plasebo, diğerine ağızdan günde 1350 mg PC (B vitaminleriyle takviye edilerek) verilmiştir. İki hafta içinde PC nin yararları açıkça görülmüş, sekizinci haftada biyokimyasal karaciğer fonksiyonları ölçümlerinin çoğu plaseboya göre önemli ölçüde düzelmiştir.
                   Daha sonra yapılan iki çift-kör çalışma bu bulguları desteklemiştir. Schuller Perez ve San Martin çalışmalarında vardıkları sonucu söyle belirtmiştir: “Görüşümüze göre alkole bağlı steatoz tedavisinde yüksek-doymamış fosfatidilkolin kullanımı çok verimlidir.”(18).
Buchman ve arkadaşları 15 yağlı karaciğer hastasına çift-kör intravenöz total parenteral nutrisyon olarak PC uygulamış ve önemli yararlar elde etmiştir(19). Diğer araştırmacılar da hafif ila orta dereceli hepatik inflamasyonu olan vakaların en çok PC desteğinden yararlandığını bildirmiştir(20).
                   Hayvanlar üzerinde yapılan bir çalışmada maymunlara sekiz yıl boyunca günlük alkol kürü uygulanmıştır. Körleme çalışma planlamasından sonra bazı hayvanların diyetine PC eklenmiştir. Birkaç yol sonra PC olmaksızın alkol verilen maymunlarda ileri fibrozis gelişirken PC desteği verilmiş maymunlarda yağlı karaciğer ve hafif fibrozis gelişmiş, ama daha fazla ilerlememiştir. Daha sonra hayvanlardan üçüne verilen PC kesilmiş ve alkole devam edilmiş; bunlarda hızlı bir şekilde yaygın, yaşamı sonlandıran karaciğer fîbrozu gelişmiştir.
İlaca Bağlı Karaciğer Hasarı
                   Bir çift-kör çalışmada rifampin ve diğer iki anti-tüberküloz ilaç kullanımı nedeniyle karaciğer hasarı olan 101 tüberküloz vakası plasebo verilenler ve günde 1350 mg güçlendirilmiş PC verilenler olarak iki gruba ayrılmıştır. Üç ay sonra PC grubunun SGOT ve SGPT enzim düzeylerinde ciddi azalma kaydedilmiştir.
Hepatit B
                   Kronik Hepatit B virüs infeksiyonu nedeniyle ilerleyen karaciğer hasarı olan (HBsAg negatif) 30 hasta üzerinde yapılan çift-kör çalışmada standart immnosupresif tedavinin yanı sıra hastaların bir bölümüne PC (günde 2300 mg), bir kısmına da plasebo uygulanmıştır. Bir yıl içerisinde PC grubu karaciğer yapısında kayda değer iyileşme ile önemli oranda stabil olurken plasebo grubunun durumu kötüleşmiştir(23).
                   Atmış hepatit B pozitif hasta (HBsAg pozitif) 60 gün süre ile güçlendirilmiş PC (günde 1350 mg) ve plasebo grubu olarak ikiye ayrılmıştır. 30 günden itibaren PC grubu %50 HBsAg-negatif olarak, %25 HBsAg negatif plasebo grubuna göre klinik olarak gelişme göstermiştir(24).
                   50 hastanın dahil edildiği bir çift-kör çalışmada, bütün HBsAg negatif, ve biyopsi ve immunolojik testlerle çok ağır karaciğer hasarı tespit edilen hastalarda PC grubu (günde 1350 mg güçlendirilmiş PC) plasebo grubuna göre kayda değer yarar görmüştür(p<0.001). PC grubundaki hastaların %80 inin (25 hastada 20) önemli oranda gelişme gösterdiği tespit edilirken, plasebo grubundaki hastaların %24 ü (25 hastada 6) orta derecede iyileşme göstermiştir. PC grubunda plasebo grubuna göre hücre yapısı, biyokimyasal, ımmunolojık ve hematolojik parametreler önemli oranda düzelmiştir. Bir yıl süren çalışmanın sonunda klinik iyileşme devam etmiştir(25).
Hepatit C
                   Çok merkezli, çift-kör bir çalışmada, kronik hepatiti olan (B veya C) 176 hastaya 24 hafta boyunca interferon-alfa verilmiş, daha sonra 24 hafta süreyle PC (günde 1.8 g) ve plasebo olarak randomize edilmiştir. Özellikle hepatit C alt grubunda olmak üzere önemli miktarda hasta PC ye cevap vermiştir. Buna ilaveten, 24 hafta daha sürdürülen PC desteği ile daha uzun süreli gelişme elde edilmiştir(26).
                   Uzun süreli, çok merkezli çift-kör bir PC çalışması sürdürülmektedir; sonuçları bu hayatı tehdit eden hastalığın yönetiminde büyük bir atılım olabilir(27)
Respiratuar Distres Sendromu
*Prematüre bebeklerde surfaktan PC bakımından anormal derecede düşüktür. Dışarıdan verilen
olgun profilli surfaktan tedavisi (total fosfatidilkolinin %70-80 i PC ile) respiratuar distres
sendromu(RDS) olan veya RDS riski taşıyan bebekler için standart tedavidir. Klinik deneylerin
metaanalizi doğal surfaktanların sentetik olanlara göre daha gelişmiş hayatta kalım ve genelde daha iyi sonuçlar sağladığını önermiştir(28). 78 RDS li bebek üzerinde yapılan bir başka randomize çalışmada doğal surfaktan 6 saat sonra üstünlüğünü kanıtlamış, 24 saattesurfaktan PC profili normale dönmüştür(14).
Nekrotizan Enterokolitis, Gastrointestinal koruma
Gastrointestinal sistemin ana intrensek surfaktanı olarak PC gastrik epitelyumun asit bariyer özelliklerinin korunmasına yardımcı olur. Hayvan çalışmaları, PC aspirin ve diğer non-steroidal anti-inflamatuar ilaçların etkilerini bloke etmeden advers GÎS etkilerine karşı koruduğunu önermektedir(25,29,30). Carlson ve arkadaşları PC den ve diğer fosfolipidlerden zengin formülle beslenen pre-term bebeklerde daha düşük nekrotizan enterokolitis vakası olduğunu bildirmişlerdir(31).
Merkezi Sinir Sistemi Kolinerjik İmbalansı
                   Israrlı anekdotsal iddiaların tersine on çift-kör, plasebo kontrollu çalışmada PC kognisyona yarar sağlamamıştır(32). Kolinerjik imbalansının özelliği olan ataksi, tardiv diskinezi ve diğer merkezi sinir sistemi sorunlarına karşı yapılan çalışmalarda düş kırıklığına uğratan sonuçları da açıklayabileceği üzere PC nin “terapötik penceresinin” çok dar olduğuna dair göstergeler bulunmaktadır.
PC diğer besinlerle gayet uyumludur ve besinlerle birlikte kullanıldığında absorpsiyonu artabilir. Standart toksikolojik değerlendirmeler PC den kaynaklanan önemli akut veya kronik toksisite ve mutajenisite ve teratojenisite olmadığını göstermiştir. PC günlük kullanımda (18 grama kadar) iyi tolere edilir. Intolertans semptomları neredeyse yalnızca GIS rahatsızlığı-diare, fazla şişkinlik hissi ve bulantı ile sınırlıdır.
Terapötik kullanım aralığı günde 800 - 2400 mg, ve karaciğer salvajı için 4 - 6 gram veya daha fazlası önerilmektedir. Ağır karaciğer hasarı olan vakalarda en iyi sonuç, terapiye intravenöz ve oral PC tedavisine birlikte başlayıp, gelişme elde edilmeye başladıktan sonra oral desteğe devam edilerek elde edilir. “Death cap” diye bilinen mantardan zehirlenme neticesi meydana gelen karaciğer hasarında bu prosedürün hayat kurtarıcı olduğu kanıtlanmıştır(34)
1.      Kidd PM. Dietary phospholipids as anti-aging nutraceuticals. In: Klatz RA, Goldman R, eds. Anti-Aging Medical Therapeutics. Chicago, IL: Health Quest Publications; 2000:283-301.
2.       Zeisel SH, Blusztajn JK. Choline and human nutrition. Annu Rev Nutr 1994;14:269-296.
3.       Schneider M. Phospholipids. In: Gunstone FD, Padley FB, eds. Lipid Technologies and Applications. New York, NY: Marcel Dekker; 1997:15-30.
4.       Kent C. Eukaryotic phospholipid biosynthesis. Annu RevBiochem 1995;64:315-343.
5.       Zierenberg 0, Grundy SM. Intestinal absorption of polyenephosphatidylcholine in man. J Lipid Res 1982;23:1136- 1142.
6.       Kidd PM. Cell membranes, endothelia, and atherosclerosis -the importance of dietary fatty acid balance. Altern Med Rev 1996;1:148-167.
7.       Kidd PM. Phosphatidylcholine, a superior protectant against liver damage. Altern Med Rev 1996;1:258-274.
8.       Zeisel SH, Da Costa K, Franklin PD, et al. Choline, an essential nutrient for humans. FASEB 1991;5:2093-2098.
9.       Wurtman RJ , Hirsch MI, Growdon JH. Lecithin consumption raises serum free choline levels. Lancet 1977;ii: 68­69.
10.   Buchman AL, Dubin MD, Moukarzel AA, et al. Choline deficiency: a cause of hepatic steatosis during parenteral nutrition that can be reversed with intravenous choline supplementation. Hepatology 1995;22:1399-1403.
11.   Ghyczy M, Boros M. Electrophilic methyl groups present in the diet ameliorate pathological states induced by reductive and oxidative stress: a hypothesis. Brit J Nutr 2001;85:409-414.
12.   Thistle JL, Schoenfield LJ. Bile acid, lecithin, and cholesterol in repeated human duodenal biliary drainage: effect of lecithin feeding. Clin Res 1968;16:450.
13.   Toouli J, Jablonski P, Watts JM. Gallstone dissolution in man using cholic acid and lecithin. Lancet 1975;ii: 1124­1126.
14.   Lloyd J, Todd DA, John E. Serial phospholipid analysis in pre term infants: comparison of Exosurf and Survanta. Early Human Dev 1999;54:157-168.
15.   Dunjic BS, Axelson J. Gastroprotective capability of exogenous phosphatidylcholine in experimentally induced chronic gastric ulcers in rats. Scand J Gastroenterol 1993;28:89-94.
16.   Lieber CS, Leo MA. Polyenylphosphatidylcholine decreases alcohol-induced oxidative stress in the baboon. Alcoholism Clin Exp Res 1997;21:375-379.
17.   Knuchel F. Double blind study in patients with alcohol-toxic fatty liver. Med Welt 1979;30:411-416.
18.   Schuller-Perez A, San Martin FG. Controlled study using multiply-unsaturated phosphatidylcholine in comparison with placebo in the case of alcoholic liver steatosis. Med Welt 1985;72:517~521.
19.   Buchman AL, Dubin M, Jenden D, et al. Lecithin increases plasma free choline and decreases hepatic steatosis in long-term total parenteral nutrition patients. Gastroenterology 1992;102:1363-1370.
20.    Panos MZ, Poison R, Johnson R, et al. Activity of polyunsaturated phosphatidylcholine in HBsAg negative (autoimmune) chronic active hepatitis and in acute alcoholic hepatitis. In: Gundermann KJ, SchQmacher R, eds. 50th Anniversary of Phosp*lipidResearch (EPL). Bingin-Rhein, Germany: wbn- Verlag; 1990: 103-110.
21.    Lieber CS, Robins SJ, Li J, et al. Phosphatidylcholine protects against fibrosis and cirrhosis in the baboon. Gastroenterology 1994; 106:152-159.
22.    Marpaung H, Tarigan P, Zein LH, et al. Tuberkulostatische kombinations therapie aus INH, RMP und EMH. Therapiewoche 1988;38:734- 740.
23.    Jenkins PJ, Portmann HP. Use of polyunsaturated phosphatidylcholine in HBsAg negative chronic active hepatitis: results of prospective double-blind controlled trial. Liver 1982;2:77- 81.
24.    Visco G. Polyunsaturated phosphatidylcholine (EPL) associated with vitamin H-complex in the treatment of acute viral hepatitis-H. La Clinica Terapeutica 1985;114:183-188.
25.    Ilic V, Hegic-Janev A. Therapy for HHsAg-positive chronically active hepatitis. MedWelt 1991;42:523-525.
26.    Niederau C, Strohmeyer G, Heintges T, et al. Polyunsaturated phosphatidylcholine and interferon alpha for treatment of chronic hepatitis H and C: a multicenter, double-blind, placebo-controlled trial. Hepatogastroenterol 1998;45:797-804.
27.    Schenker S. Polyunsaturated lecithin and alcoholic liver disease: a magic bullet? Alcoholism Clin Exp Res 1994;18:1286-1288.
28.    Halliday HL. Natural vs synthetic surfactants in neonatal respiratory distress syndrome. Drugs 1996;51 :226-;237.
29.    Leyck S, Dereu N, Etschenberg E, et al. Improvement of the gastric tolerance of non- steroidal anti-inflammatory drugs by polyene phosphatidylcholine (Phospholipon 100). Eur JPharmacoI1985;117:35-42.
30.    Swarm RA, Ashley SW, Soybel Dl, et al. Protective effect of exogenous phospholipid on aspirin-induced gastric mucosal injury. Am JSurg 1987;153:48-53.
31.    Carlson SE. Lower incidence of necrotizing enterocolitis in infants fed a preterm formula with egg phospholipids. Pediatr Res 1998;44:491-495.
32.    Kidd PM. Unpublished analysis. 1998; El Cerrito, California, USA: drkidd@aol.com.
33.    Little A, Levy R, Chuaqui-Kidd P, et al. A double-blind, placebo controlled trial of high- dose lecithin in Alzheimer's disease. J Neurol Neurosurg Psychiatr 1985;48:736-742.
34.    Esslinger F. Death cap mushroom poisoning: report of clinical experience. Med Welt 1966;19:1057-1063.

Not: Phosphatidyl Choline ve Fosfatidilkolin adı ile satılan ürünleri vardır.

LESİTİN [Yumurta Yağı-Soya Yağı]

Lesitin, diğer adıyla fosfatidilkolin, genel olarak glikolipidler, trigliseridler ve fosfolipidlerden oluşan bir karışımdır. Biyokimyada lesitin saf fosfatidilcolin adi verilen fosfolipid ile eşanlamlı olarak kullanılır. Bu madde yumurta sarısından ya da soya fasulyesinden elde edilir. Lesitin kelimesi de zaten Yunanca yumurta sarısı demek olan lekithos—(λεκιθος)dan gelir.
Lesitin ticari olarak yuksek derece saflıkta bulunabilmekte ve bir gıda katkı maddesi olarak yahut ilaç yapımında kullanılmaktadır.
Lesitin bütün vücut tarafından ihtiyaç duyulan bir maddedir, hücre zarını oluşturan yapıtaşlarındandır. Hücre zarına esneklik verir. Ayrıca beynin etrafındaki koruyucu zarlar da yüksek düzeyde lesitin içerir. Yeterli beslenen bireylerde lesitin karaciğer tarafından üretilmektedir.
Bunun dışında lesitin kalın bağırsak zarının önemli bir öğesidir. Bu mukoza zarı barsakları içeride bulunan bakterilerin saldırılarından korur. Ülserli kolit hastalarında bu zarda bozukluklar vardır ve zarın ihtiva ettiği lesitin düzeyinin sağlam insanlara göre çok daha az olduğu gözlemlenir.
Lesitin zehirli olmayan ve vücut tarafından tolerans gösterilen bir sürfaktanttır. Genel olarak yoğunlaştırıcı, karıştırıcı, yalıtıcı ve ilaçların etrafındaki koruyucu tabakaların yapımında kullanılır. Örneğin lesitin çikolatalarda karıştırıcı(emülgatör) olarak kullanılır ve kakao ile kakao yağının birbirinden ayrılmasını önler.
Ticari olarak genelde soya fasulyesinden elde edilir ancak ayçiçeği gibi diğer maddelere doğru bir yönelim de görülmektedir.
Lesitin ilaç yapımında çeşitli maddelerin birbirine karışımını sağlamakta kullanıldığı gibi tabletlerin etrafındaki koruyucu tabakayı oluşturmak için de kullanılır.
Lesitinin vücutta bulunan kolesterol ve trigliserid düzeylerine oldukça önemli bir etkisi olduğu bilinmektedir. Lesitinin kolesterolü düşürücü bir özelliği vardır.
Genelde kolesterolü artırdığı düşünülen yumurta aslında kolesterolü düşüren yüksek düzeyde lesitin ihtiva etmektedir ve böylelikle bir çeşit denge oluşturmaktadır.
Eczacılık teknolojisinde emülgatör olarak süspansiyon ve emülsiyon yapımında kullanılır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Lesitin

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar