GÜL-HÂR KÂRI
Görmek, inanmaktır.
Hakikat bu mudur?
Ötekiler bizleri kandırmayabilir, ama biz
onları ve kendimizi kandırıyor/aldatıyor muyuz?
Bazı insanlar saygın ve kâmil olarak
görünüyorlar.
Gerçekten öyleler mi?
Yoksa alelâde ahlaksızlardan mı?
Bu bakış açısına bağlıdır.
Mesela hırsızlar hakkında zahirden bakınca
bildiklerimiz, şu olabilir, insanları soydular,
milyonlarca paralarını çaldılar ve kayboldular.
Aslında olay tamamen kör noktalarda. Hani bir şeye dosdoğru bakarsınız, ama yine
de bütün olarak göremeyiz ya.
Neden?
Kör noktalar yüzünden. Bildiğimizi görmek
zayıflığı.
Onlar dediğimiz aşkınlar, insanların
algılarını kontrol etmeyi severler. Zorluklar geldiğinde, sıkıntılar
çoğaldığında ve telaşımız doruktayken bizim görmemize izin verdikleri basit
ipuçlarıdır. Kalanını tatmin olmak duygusu ve gurumuz okşansın diye bize zayıf
ve noksan aklımız ile tamamlattırırlar. Bulmuş zannımızla, çok yakınken asıl
yapmanız gerekeni bize unuttururlar. Aslında bizlere engel olanda yoktur.
Bilgilerimiz ve etki ajanları ile kendimizi onların istediği tarafa
yönlendiriyoruz. Sanki o durumda ancak ondan başkası düşünülmez gibi. Ancak olanların hiçbirini
bilmiyoruz/bilemiyoruz.
Her zaman, daima görünenden bir fazlası
vardır.
Görünüşte zıt olanlar ve rekabet edenler
birbirlerinin arkadaşlarıdır. Bu hayat
kanunudur. Mesela iki insan vardır. Birisi gerçekçi gözlerle bakan bir realist
ise, diğeri hayalle bakan bir idealist olabilir. Bu ikisi arkadaştır. Biz ise
zıtlar gibi görüyoruz. Bu insanları yanıltmak için mükemmeldir. Fakat bazen
olaylar yanlış gidebiliyor. Bunu söylemeyeceğimiz anlar vardır. Bunun adını
utanç, suçluluk, pişmanlık ve ahmaklık koyabiliriz. Hakikatte hepsi sonuçsuz ve
öylesine söylenilmiştir. Bu meyanda
açıkçası, numaranın en büyüğü zayıflığımızı hatırlamak gerekiyor. Kader ve
başımıza gelecekler aklımızı hayalimizi durduracak olsa da layığımızı
bulacağımız kesin. Dünya hayatında dişe
diş, göze göz hükmü vardır. Nerde bir gül bitse karşısında bir har olur.
(İllüzyon dersleri)
Zihi kenz-i hafî ki andan gelür her var
olur peydâ,
Gehi zulmet zuhur eder, gehi envar olur peydâ.
Zihî derya-yi vahdet kim kesilmez hergiz
emvacı,
Bu kesret âlemi andan doğup naçar olur
peydâ.
Ne sihr-i bü’l-acebdir kim bu yüzden
görünür ağyar,
O yüzden gayrı yok tenha gelir dildar olur
peydâ.
Taşınur günde yüzbin can âdem iklimine her
dem,
Gelür yüzbin dahi andan bulur imar olur
peydâ.
O yüzden görüben ayan döner şem’-i
cemalinden,
Felekler de görüp anı döner edvar olur
peydâ.
Dışın içe hayalatı, için dışa zuhuratı,
Birinden ol birine tuhfeler her bar olur
peydâ.
O devriyle gelüptür Enbiya, Mürsel meratibce,
Gehi mü’min zuhur eder gehi küffar olur
peydâ.
Tecelli eyledikçe ol sarayı sırr-ı ahfada,
Bu suret âlemi içre satı pazar olur peydâ.
Anın zatına gayet, sun’una hergiz nihayet yok,
Anınçün her bir isminden gelür bir kâr
olur peydâ.
Tecelli eyler ol daim celâl-ü geh
cemâlinden,
Birinin hâsılı cennet, birinden nâr olur peydâ.
Cemali zâhir olsa tiz celâli yakalar anı,
Görürsün bir gül açılsa yanında hâr olur
peydâ.
Bu sırdandır ki bir kâmil zuhur etse bu
âlemde,
Kimi ikrâr eder anı, kime inkâr olur peydâ.
Veli arif celâl içre cemâlini görür dâim,
Bu haristanın içinde ana gülzar olur
peydâ.
Ne sırdır kim iki kimse nazar eyler bu
ekvana,
Biri ancak görür dârı, bire deyyar olur peydâ.
İçi umman-ı vahdettir yüzü sahrâ-yı
kesrettir,
Yüzün gören görür ağyar içinde yâr olur
peydâ.
Alan lezzatı birlikten halâs olur
ikilikten,
Niyazi kande baksa ol hemân dîdâr olur
peydâ.
Görür ol genc-i mahfiden nice zâhir olur
eşyâ,
Bilür her nakş-ü suretten nice esrâr olur
peydâ.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar