GÜNÜMÜZ İNSANINDAKİ NARSİZM’DEN KULLUĞA
“Narsizm” karakter bozukluğu olanlarda aranılan dokuz özellik şunlardır:
1-Kibirlilik,
2-Muhteşemlik,
3-Tek birinin eşsizliğine inanma,
4-Güç ve başarıya odaklı olma,
5-Aşırı derecede beğenilme ihtiyacı,
6-Yetki verme yeteneği,
7-Empati yoksunluğu,
8-Kıskançlığa eğilimlilik,
9-Başkalarını sömürebilme yeteneği
Kliniksel teşhislere göre hasta sayılabilmek
için bunlardan beşinin bir birey üzerinde tespit edilmiş olması gereklidir.
Siyasetçilerden tutunda tasavvufçulara,
büyükten küçüğe kadar her kesimde fazlasıyla bu özelliklerin birçoğunu bulmada
sıkıntı çekmediğimiz ortadadır. İnsanların bu vahim duruma, itilip itilmemesi
yönünden baktığımızda önümüzde cevaplanması gereken sonsuz bir cevap yumağını
da beraberinde çözmemiz gerekecektir.
İnsanın kişilik oluşumu esnasında, yükseliş
arzusu ve hırsı yüzünden katlanmak zorunda olduğu imtihan ve sorulara
yenilmemek istememesi, sonuçta bu uğurda kurban olacaklarını bilmelerine rağmen,
birçoğunun da çokta başarılı olamadığı maalesef hep görülmüştür. Sürekli
yenilgiyle sonuçlanan hayatında, birde başarısızlık ve ümit yoksunluğuna
düşünce, peşinden gelen psikolojik travmalar ister istemez onu perişan ve
bitkin hale dönüştürecektir. Birçok insan hayatındaki pek çok şeyde neye elini
atmışsa hep kaybetmek durumunda kalmıştır. Bu yenilgiler karşısında bir şekilde
toparlanmayı başarsa da, aslında her yenilgi onun mutsuzluğunu da bir o kadar
artırmıştır. Düşünün biri size dese ki “dünya nimetleri ile insan elbette ki
doyuma ulaşır ” asla inanmayın! En güzel dünya nimeti yok olmaktır. Çünkü dünya
nimetinin en önemli özelliği fâniliktir. Yolu Allah Teâlâ’ya bir şekilde
kavuşmuş olan biri için bile bir zaman sonra gelecektir ki O’na olan güvenini
yaşadıkları yüzünden bir şeklide kaybedecektir. Bu ise onu yalnızlığa düşürür.
Yalnızlığın verdiği acıyla da onu isyana sürükler. İsyan etmek istemesinin
ardında yatan gerçek, Allah Teâlâ’ya çok güven duyması olmuştur. Hakikatte
Allah Teâlâ’ya güven duymak mecburiyeti vardır. Fakat insanın Allah Teâlâ’yı
tanımasında, iç dünyasında tam bir kesinlik bulamaz. Bu bulamayış onun iç
kargaşasına düşmesine neden olacaktır. Kararan iç hayatında yaşadıkları
yüzünden duygusuzlaşıp, inancını kaybetmek vb. ölümler yaşar. İçinden çıkılamaz
bir kaosun son neticesinde ise soruları olur. Bu sorularına mantıklı cevap
almak ister. Ancak ne var ki inancın çok yerinde mantık yok olmuştur.
Mesela der ki; “inananlar galip olacaktır.”
Görür ki inananlar hep mağlup olmaktadır. Dua eder, duam kabul olacaktır.
Bekler ki duası hemen de kabul olmamış veya gecikmiştir.
İşte sorgulayan insan kimliği; bu arzuları ve
hedefi olan insan içindir. Pespaye yaşayan insan için bir sorgulaması yoktur.
Hedefleri ve idealleri olan insanlar için ise sonucu olmayan işler başını
sarmışsa nasıl cevap bulacaktır.
Bu soruların cevapları elbette ki pek zordur.
Bir şey vardır ki; bir yanda Allah Teâlâ,
diğer yanda kuldur.
Kul ne yapabilir ki;
kul bu ya; her şeyi noksan.
Bizce cevabını vereceğimizin sorunun cevabı
ancak şu oldu.
“Allah Teâlâ Rabb’dir. İnsan’da kuldur.
Kul sevmediği şeyleri, üzüldüğü şeyleri
kendine nispet edip, sabretmekten başka çaresi de yoktur.”
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar