GÜNÜN SÖZLERİ
Hz. Ömer radiyallâhü anh
bir keresinde hutbe okurken
"Allah kime hidayet
verirse artık onu saptıracak kimse yoktur; kimi de saptırırsa, artık ona
hidayet verecek kimse yoktur"
demişti. Cemaatten bir
genç, Farsça bir şey söyledi. Tercümanını çağırarak gencin ne dediğini sordu. O
da
"Allah Teâlâ kimseyi saptırmaz"
dediğini
söyledi. Bunun üzerine Hz. Ömer radiyallâhü anh gence hitaben söyle dedi:
"Yalan söyledin ey
Allah Teâlâ'nın düşmanı!
Seni yaratan da, saptıran
da Allah'tır.
Hz. Ali kerremallâhü veche
İbn-i Abbâs radiyallâhü anhaya Şam valisi olmasını teklif etti. İbn-i Abbâs ise
Muaviye’yi hemen görevden alınmamasının halife için daha iyi olacağı görüşünü
yineledi. İbn Abbâs, bu görüşte ısrar etmesinde ileride fitnevâri bir
gelişmenin olacağını ihtimal dâhilinde görüyordu:
Şâyet Muaviye görevden
azledilmezse muhtemelen halifeye biat edecekti. Böylece halife de ileriki
zamanlarda Muaviye ile ilgili istediği tasarrufu yapabilecekti. Yani halife
isterse daha sonraki tarihlerde emirlerine itaat etmediği takdirde Muaviye’yi
görevden azledebilirdi.
Hz.Ali kerremallâhü veche
bu teklife karşı çıkarak sunu söyledi:
“Hayır! Ey Abdullah! Senin
bu söylediğin asla olmayacaktır.” Hz. Ali kerremallâhü veche
hilâfetinin ilerleyen zamanlarında işlerin istediği minval üzere gitmediğini
görünce birçok konuda İbn Abbâs’ı haklı bulduğunu itiraf etmekten
çekinmemiştir. Hz. Ali kerremallâhü veche, İbn-i Abbâs için
***
"Yûsuf'un köle pazarında mezada çıkarıldığında
alıcılar arasında sıraya giren bir acuzeye sordular,
- Ey acuze,
sepetinde birkaç tutam paçavradan başka bir şey yok iken hangi cür'etle Yûsuf
gibi bir güzele müşteri olabiliyorsun? O da dedi ki,
- Biliyorum ama bilinsin ki, ben de Yûsuf güzelliğini
farketmiş olanlardan biriyim!"
--
Tevbe, her şevden Allah Teâlâ’ya dönmektir. Çünkü her
şey Allah Teâlâ’nındır.
“Tûbû ilâllah”[3] âyet-i kerîmesinde hem işaret
vardır, hem müjde vardır. Eğer kabul etmeyeler idi. Emretmezler idi. Emir
kabule delildir. Taksirin görmekle bile.
Habibim! Rabb-i Teâlâ, tevbeden
sonra anların günahlarını mağfiret edici ve tevbelerini kabul ile merhamet
buyurucudur. Tevbe-i nâsuh makamına kaim olup o halde Kendileri için mağfiret
talep olunmakla afv olur. Yahut mademki günahı itiraf ile nedameti izhar
eylediler, o halde mağfur olmuş oldular.”
Hacı Hasan Akyol Efendi
kaddese’llâhü sırrahu’l azîz
---
Yanar ateşe her kim ona dokunursa;
Ama nasıl yanar kendi ateş olursa.
Mülk ve devlet,
asker ve rical iledir
Rical, mal ile
bulunur
Mal, reâyeden
husule gelir
Reâye adl ile
müntazâm-ül hal olur
[Bugünün türkçesi ile]
Yurdun korunması askersiz olmaz
Asker parasız toplanmaz
Para yurt mamur olmadıkça kazanılmaz
Yurt mimarı iyi siyaset olmadıkça mümkün olmaz
Siyaset ise adaletten başka bir şeye dayanmaz
III.Alaeddin Keykûbat’ın Osman Gaziye gönderdiği
[Ramazan 683 tarihli menşur dan] Berat
İbn-i Abbas radiyallâhu anh tabiinden olan İkrime
radiyallâhu anha buyurdu ki;
“Sana bir kimse gelir de kendisi için önemli olan bir
şeyden fetva sorarsa, fetva ver.
Yine bir kimse gelirde kendisine alakası olmayan bir
şeyden sorarsa, fetva verme.
Sen bu şekilde hareket edersen, kendinden insanların
üçte iki nispetinde sıkıntısını gidermiş olursun.”
Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki İslâmiyye Kamusu, İstanbul,
1976, c.I, s.419
“Ben görmez idim;
gözde ayan hep Sen imişsin.
Ben bilmez idim;
sinede can hep Sen imişsin.
Ben cümle cihan içre
nişanın arıyordum;
Heyhat! Bütün, cümle
cihan, hep Sen imişsin.”
(Molla Nureddin Câmî kaddese’llâhü sırrahu’l azîz (H.
817 M. 1414) (Şeyh Saffet Kemaleddin Yetkin Türkçesi)
“Bize kâfir demiş Müftü Efendi,
Tutalım ben ona diyem müselmân
Varıldıkta yarın rûz-i cezaya,
İkimiz de çıkarız onda yalan!”
"Aşktan sarhoş olanın
âlemlere karşı çıkmamasına
şaşarım.
Hakk'ı gören kişinin ayık durabilmesine
şaşarım.
Yolumuz aşktır, fakat iç dünyamızda kalışına
şaşarım"
Hz. Ömer radiyallâhü anh bir keresinde hutbe
okurken
"Allah kime
hidayet verirse artık onu saptıracak kimse yoktur; kimi de saptırırsa, artık
ona hidayet verecek kimse yoktur"
demişti. Cemaatten bir genç, Farsça bir şey söyledi.
Tercümanını çağırarak gencin ne dediğini sordu. O da
"Allah Teâlâ
kimseyi saptırmaz" dediğini
söyledi. Bunun üzerine Hz. Ömer radiyallâhü anh gence hitaben söyle dedi:
"Yalan söyledin
ey Allah Teâlâ'nın düşmanı!
Seni yaratan da,
saptıran da Allah'tır.
Dilerse seni cehenneme
sokacak olan da O'dur."
(İbrahim b. Hasan, et-Tefsîru'l-Me'sûr an Ömer,
(İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'ten naklen), 393.)
Sevban radiyallâhü anh anlatıyor.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
"Ümmetimden
bir kısım insanları bilirim ki, Kıyamet günü Tihâme dağları emsalinde tertemiz
hayırlarla gelirler. Allah Teâlâ o sevapları, saçılmış toz haline getirir
(değersiz kılar, kabul etmez). Sevban radiyallâhü anh dedi ki :
"Ey
Allah'ın Resulü! Onları bize tavsif et, durumlarını açıkla da, bilmeyerek biz
de onlardan olmayalım!" dedi.
Sonra
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem açıkladı:
"Onlar
sizin din kardeşlerinizdir. Sizin cinsinizden insanlardır. Sizin aldığınız gibi
onlar da gece ibadetinden nasiplerini alırlar. Ancak onlar, Allah Teâlâ'nın
yasaklarıyla tenhada baş başa kalınca o yasakları ihlâl ederler, çiğnerler. ”
Kütüb-i Sitte
Sözü bilen kişini, yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı
Söz ola ağulu aşı yağ ile bal ede bir söz
Yunus Emre kaddese’llâhü sırrah’ül azîz
Otman Baba kaddese’llâhü sırrah’ül azîz abdallarına
şöyle seslenir:
“Tilki boya küpüne düşüp rengarenk oldu. Tilkilere “
ben tavus kuşu oldum” dedi ama tilki oğlu tilkidir.
Her kim Allah Teâlâ’yı severim dese dünya sevgisini
kalbinden çıkarmasa yalancıdır.
Her kim ilim öğrenmek davasın etse sonra da rahatlık
istese yalancıdır.
Her kim marifet davasın etse dilini her söze salıverse
yalancıdır.
Her kim aşk davasın etse halveti sevmese
yalancıdır....”
Ademoğluna suret-i insaniye yakışır.
KOCA,
Şevki. 2002 . Od’man Baba
Vilayetnamesi,Vilayetname-i Şah-ı Göcek Abdal. İstanbul: Bektaşi Kültür
Derneği.s. 271 .
İsmail Hakkı Bursevî kaddese’llâhü sırrah’ül azîz
talebelerine sık sık şu öğütleri verir:
“Arkadaşlarından ayrılma, yoksa yolda kalırsın veya
dalalete saparsın!
Topluluktan ayrılan helak olur.
Tek olarak yola çıkma.
Yolun başlangıcında olanlar âmâ gibidir önünü göremez.
Her an bir tehlike ile karşı karşıyadır. Kendisine yol gösterecek birine
ihtiyacı olduğu gibi, tasavvuf yoluna yeni girenin de yol göstericiye o kadar
ihtiyacı vardır.
Kâmil bir eğiticinin elinde terbiye olunan bir insan,
kısa bir süre içerisinde maksadına kavuşur. Bunun misali dağlardaki meyveler
ile bahçelerdeki meyvelerdir. Yani dağlardaki ağaçların meyveleri terbiye ve
bakım görmedikleri için geç olgunlaşır ve tatlı olmazlar. Fakat bostanlarda
bahçıvanların bakımıyla yetişen ağaçların meyveleri hem kısa zamanda olgunlaşır
hem de çok lezzetli olur”
Evliyalar Ansiklopedisi. İhlas
Gazetecilik ve Yayıncılık,1992, İstanbul, c.3, s: 411
Adamın biri Akhisarlı İsa kaddese’llâhü sırrah’ül
azîze
“Benim oğlum büyüdükçe arsızlaştı, söz dinlemez oldu,
neredeyse beni dövecek.” Akhisarlı İsa :
-Oğluna kızınca nasıl davranırsın?Kötü söz söylersen,
beddua edersen gitgide arsızlaşır.
Adam da:
-Beni incitince ben de öfkeyle hakaret ederim hatta
beddua da ederim.
Akhisarlı İsa:
-Oğlun senin sözünü dinlemediğinde, sana saygısızlık
ettiğinde sen ona güzellikle, yumuşakça davran, hakkında dua et çünkü babanın
duası evlat için büyük hazinedir, mutluluğuna vesiledir, der. Bir ay sonra aynı adam yanında bir delikanlı ile
Akhisarlı’nın huzuruna gelir ve:
-İşte bu, o delikanlıdır, sizin dediğiniz gibi yaptım
o da böyle terbiyeli bir delikanlı oldu, der. Delikanlı da Akhisarlı’nın elini
öper ve huzurdan ayrılırlar.
KÜÇÜK, Sezai -
MUSLU, Ramazan. Akhisarlı Şeyh İsa
Menâkıpnâmesi, İbn-i İsa Saruhanî, Sakarya, Aşiyan Yayınevi, 2003,
s. 58
*****
****
İki
kişinin ömrünün uzun olmasında fayda vardır. Âlim ve Zengin: İlim ehli olun ki;
ömrünüz daha uzun olsun. "Sadaka ömrü uzatır"ın sırrı budur.
****
Kötü
kader, tecrübeden yoksun kişilere karşı daha acımasız davranır.
Kim olursa olsun bir kişinin Allah
Teâlâ tarafından daha iyi korunduğunu düşünürsen yanılgıya düşersin; çünkü
huzur içindeki kimseler de zamanı geldiğinde yaşamaları gerekeni yaşayacaktır.
Neden
iyi kimselerin daha dayanıklı olabilmek için çile çekmeleri neden seni şaşırtıyor?
Onları o’na ben sunabilirdim. Ama şimdi de zorla alıyor
değil. Çünkü, istediklerini hiçbir
şikayette bulunmaksızın size sunan bir adamdan, aldığında hiçbir şeyi zorla almış
olmazsınız.
Erdemin
izleyeceği yol ise doruklardadır.
Hayır. İyi kimseler Allah Teâlâ’ya
bu türden zahmetler vermez, çünkü dünyaya ait şeyler iyi kimselerin gözünde
kıymetli değildir.
Ölümü önemsemeyin, çünkü sizi nihayete
erdirmekten ya da bir başka dünyaya götürmekten öte hiçbir şey yapamaz.
Tapınaklarda ve
kurbanların sunulduğu kutsal törenlerde ömrünüzün uzun olması için yakarırken
ölümün ne olduğunu da aklınızdan çıkarmayın.
Lucius Annaeus Seneca
****
Beni hür yaratan, kurtaran Allah’tır. Allah’ın kulunu
senin iktidarına bırakacağını sanıyor musun? Sen benim gövdemin hâkimisin,
istersen onu al. Fakat benim üzerimde hiçbir hükmün yoktur.»
«Beni yaratan
Allah’tır ve Allah benim içimdedir, onu her gittiğim yere götürüyorum. Onu niçin utandırıcı düşüncelerle bayağı
hareketlerle ve alçakça isteklerle kirleteyim?»
Allah’ın varlığı veya kudreti karşısında ahlâksızca
bir hareket yapmamağa dikkat edersin; o seni görür ve duyar. Öyle ise huzurunda
onu üzecek hayâsızca şeyleri düşünmekten utanmıyor musun?
Epiktetos -Düşünceler ve Sohbetler
İNSAN NEY
GİBİ 7 DELİKLİDİR.
Ruhu şad
olsun Neyzen Tevfîk Ney için;
“Aynı insan gibi 7 deliği vardır ” der ve tarif ederdi.
“Yukarıdan aşağıya iki şehla gözü, homurdanan iki burun deliği, ona hayat veren ağzı, sesleri boşaltan sidik deliği, arkada da tek delik de dübürü.”
“Yukarıdan aşağıya iki şehla gözü, homurdanan iki burun deliği, ona hayat veren ağzı, sesleri boşaltan sidik deliği, arkada da tek delik de dübürü.”
Eyvallah.
Eğer
dilber ararsan
Kâbe-i
âli makamda bul beni
Orda
bulamaz isen
Ravzâ-i
ser-firâzda bul beni
Orda
bulamaz isen
Cami-i
Yahya’da niyazda bul beni
Orda
da bulamaz isen
Sivas’a
eyle bir sefer
Ulu
Cami namını alan makamda bul beni
İhramcızâde
İsmail Hakkı Toprak
Kaddesellâhü
sırrahu’l azîz
اللهم واقية كواقية
الولد
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem buyurdu ki;
“Ey Allah Teâlâ’m Küçük çocukları
koruduğun gibi, beni de koru”
Şihâbü’l Ahbâr, 892
****
Böylesine keşif ve keramet sahibi
olan Hızır Dede, şeriat konusunda çok titizdi. O müridine devamlı şu öğüdü
veriyordu:
“MüIk ve melekûtda bulunan
şeylerin tamamı size keşf olunsa şer'a uydurmaya gücünüz yetiyorsa ne âlâ. Yok
eğer yetmiyorsa, o keşfi terk edin fakat şeriatı terk etmeyin."
Sh: 38
Mustafa BAHADIROĞLU Vâkıat-I
Hüdâyî'nin Tahlîl veTahkiki (I. Cild)İnceleme-Metin Doktora Tezi [Kitap]. -
Bursa : Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Ana
Bilim Dalı Tasavvuf Tarihi Bilim Dalı, 2003.
LATİFE
Bir sarhoşu gece bekçileri tutup götürürler. Şehrin kadısı önüne
getirirler. Kadı:
—Be adam, niçin şarap içtin? Yoksa haram olduğunu bilmez misin?
Veya İslâm ahkâmı ile amel kılmaz mısın? der. Sarhoş:
—Hay sultanım, biz okuma yazması olmayan bir taifeyiz.
Âlimlerimizi gördük; domuz etine "Haramdır" dediler ve kendileri
kabul edip yemediler. Amma, şaraba "Haramdır" dediler sonra dönüp
kendileri içtiler. Biz de onlar ne dediyse dedik ve ne yaptıysa yaptık. İçmeyin
içmeyelim, yol komayın geçmeyelim, der.
ŞİİR
Biliniz, âlimler yoldan çıkmayınca dünya yoldan çıkmadı
(bozulmadı). olgun insanlar azmayınca, cihanda kimse azmadı.
Ey arkadaş, insanın şeytanı yine insandır. Dünyada tek gönüllü
(yalnız) bir fert iken Âdem azmadı. (Yasak olana yaklaşmadı.)
Kaynak:
Lâmi'î-zâde Abdullah Çelebi, LATİFELER, Şark İslâm Klasikleri,
Yaşar çalışkan, İstanbul, 1994
***
Eski bir Peru şiiri şöyledir:
İnanmayın, doğru değil
Dünyaya yaşamak için geldiğimiz
Sırf uyumağa geldik
Sırf düş görmeğe geldik
KAYNAK:
T.S. Halman, Eski Uygarlıkların Şiirleri, s. 623 İş Bank. Yy.
***
Büyük sufilerden biri, ne güzel söylemiş:
"Birşeyden âciz
isen, bari, kendi aczini ve kusurunu görmekte âciz olma."
HAKİKAT
Ey doğrular, dürüst olanlar,
kıyamet günü için sevap işlemenize gerek kalmadı mı, ne?
Çünkü hep alacaklı olduğunuz bir
hayat yaşıyorsunuz.
Sizi taklit etmek dahi mümkün
olmadı ve olamazda.
Ey Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem Efendim!
Zâtının hakikate vukufiyet ve
tahammülü çok olduğu için insanlardan
çok üstün oldun.
Hakikati aslıyla ümmetine
incitmeden ve kırmadan bildirdin.
Bunu ancak zâtın başardığı için
Allah Teâlâ da, başka rasül göndermeye gerek duymadı.
Hakikati görmek kolaydır. Ancak
aslıyla söylemek ise ne kadar zordur. Eğer her hakikat gerçeği ile söylenilip
yazılsa idi, kör, sağır ve dilsiz olanlardan daha şanslı kimse bulunmazdı.
[Nuh Nebi (Salavâtu'l-lâhi alâ
nebiyyinâ ve aleyhi ve alâ sâir'il-enbiyâ-i ecmâin) iblise rast gelir, iblis
(aleyhimâ yestahik=azabı hak eden) der ki:
-Ya Nuh, sen bana bir
iyilik etmişsindir ki, ne bileyim, nice vasf edeyim, hiç böyle iyilik olmaz, deyince, buyurdular:
-Ne söylersin, nasıl
iyilik ettim ben sana?
Der ki:
-Bunca kavmini beddua
ile helak ettin. Ancak yetmiş kişi (artık eksik demişler) bunca yüzyılda imana
gelebilmiş, ben onların her birine nice yıllar çalıştım, imansız göndermeye
nice mekru keyd (hile tuzak) ederdim, sen ise bir kere beddua ettin beni
kurtardın. Hiç bana bundan artık iyilik mi olur, dedi.
Hz. Nuh aleyhisselâmağladı.
Allah Teâlâ az da olsa yaptığımız
iyiliklere karşı bizi bağışlasın.
İsmail Hakkı
***
Siyasetle
ilgilenmeyen aydın insanları bekleyen korkunç bir akıbet vardır. Cahiller
tarafından yönetilmek... Aristoteles
***
İnsanlar
bütün işlerini Allah Teâlâ'ya isnat ederler.
ancak, neticesi iyi olunca kendilerinden, kötü olunca O'ndan bilirler.
Bütün işlerin hükmü ona aittir. Fakat yanlışın bedelinini ödemek insana
kesilmiştir.
LATÎFE
(52)
"Kul
yaptığının yaratıcısıdır" diyerek kaderi inkâr eden, mutezile (kaderiyye)
mezhebinin katı taassubu içindeki münakaşacıların zorlularından Ömer bin Ubeyd
bir gün dedi ki :
— Beni hiç bir kimse bir Mecûsînin
susturduğu gibi susturamadı. Bir gemide onunla beraber sefere çıkmıştım. Ona :
— Niçin müslüman olmazsın ve iman şerefi
ile şeref bulmazsın? dedim.
— Hak Taâla müslüman olmamı takdir
eylemedi ve İslam’a girmemi dilemedi, dedi.
— Hak Taâla senin İslam’a girmeni ister,
fakat, şeytanlar seni men eder, dedim. Bunun üzerine Mecûsî :
— "Ene mea' ş-şerîki' l-ağlebi"
Yani : Ben ortaklardan gâlib gelene tâbiyim ve kuvvetli yaratıcıya bağlıyım,
dedi.
MESNEVÎ
Ko
reh-i i'tizâli ey câhil
Hayr
u şerrün müridi Hak'dur bil
Kimse
dahi eylemez irâdetine
Karşu
durmaz dü kevn kudretine
İdüp
isnâd-ı acz Rahmân'a
Şirk-i
şirketle uyma şeytâna
(Ey
câhil "İnsan yaptıklarının yaratıcısıdır" diyen mutezile yolunu
bırak. Hayır ve şerrin Allah'tan olduğunu bil.
Onun
buyruğuna kimse karışamaz, iki âlem (dünya ve âhiret) onun kudretine karşı
duramaz.
Allah'a
acizlik isnâd edip ona ortak (şirk) koşanlar gibi şeytana uyma.)
***
LATÎFE
(85)
HER
ŞEYİN SONU ÖLÜM OLDUĞUNA GÖRE
Yolsuzun
biri Behlül’ün yüzüne bir avuç kül saçar ve başından külahını alıp kaçar.
Behlül de gözlerini silerek mezarlıktan yana seğirdip gider. Görenler :
— Hay dîvâne, külahını kapan şu tarafa
gitti. Sen mezarlıktan yana seğirdip varıp ne yapacaksın? derler. Behlül :
— Ne tarafa giderse gitsin, isterse yedi
iklimi dokuz dolansın, sonunda geleceği yer burasıdır, der.
Kaynak: Lâmi'î-zâde Abdullah Çelebi, LATİFELER, Şark İslâm Klasikleri,
Yaşar çalışkan, İstanbul, 1994
***
Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Bir kimse, Allah Teâlâ katındaki menzilesini
bilmek istiyorsa, yüce Allah Teâlâ’nın kendi yanındaki menzilesini öğrensin..
Çünkü Allah
Teâlâ kula vereceği dereceyi, kulun kendi nefsinde onun için verdiği derece
üzerinden tayin eder..”
hadis-i Şerif
**
HACİVAT: Vay
Karagöz'üm, sana ne oldu böyle. Her yerin rnosrnor olrnuş, geçmiş olsun.
KARAGÖZ: Allah
mustehakını versin. Başıma ne işler açtın, (vurur)
HACİVAT: Yıktın
perdeyi eyledın vîran.. Varayım sahibine haber vereyim hemen.
KARAGÖZ: Her ne
kadar surç-ı lisan ettıkse affola.
**
·
BAŞARISIZLIK
KORKUSU
·
ARKADAŞLARA
GÜVENSİZLİK
·
TÜM BU ÇABA
NİYE?
·
ASLA UYUM
SAĞLAYAMADIM.
·
KÖTÜ OLAN HER
ŞEYİN, GERÇEK OLDUĞUNU BİLMEK, TEMBEL, KAYBEDEN, ÇİRKİN, YETENEKSİZ VE APTAL
OLMAK.
·
NE ANLAMI
VAR?
Uğruna Yaşanacaklar:
·
MÜKEMMEL OLMA
POTANSİYELİ
·
SEVDİKLERİME
OLAN GÜVEN
·
GELECEK
·
GÜVENİLİR
ARKADAŞLAR BULMAK
·
AİLEMİN
ÜZÜLECEK OLMASI
·
SONRA DAHA İYİ
HİSSETMEK
İşte uğruna ölünecek
ve yaşanacak altı şey.
İstediğim şeyler:
·
YORK HAZIRLIK
OKULU'NUN NEDEN VE NASIL ÖLDÜĞÜMÜ ASLA BİLMEMESİ.
·
UNUTULMAK.
·
CENAZEME
YALNIZCA AİLEMİN GELMESİ.
·
ÖLÜMÜN ACISIZ
OLMASI.
·
VE SON OLARAK
DA, HERKESİN HAYATINA DEVAM ETMESİ.
·
ÜZGÜNÜM AMA EN
İYİSİ BU OLACAK.
**
Aldatılmak
için kendinizi hazırlarsanız, sizi muhakkak biri aldatacaktır.
Aldanmamak
için kendinizi zorlasanız da, yine biri sizi aldatacaktır.
O
zaman şu soru soruyorsunuz.
-Ben
hep aldanacak mıyım?
-Evet
aldanacaksın.
İnsan
kendini değerli zannettiği müddetçe aldanacaktır.
Bunun
en güzel örneği birilerinin sözlerine inanıp hayatınıza yön vermelerini
istemeniz olacaktır.
İşte
o kimseler sizi muhakkak aldatacaktır.
Onun
doğrusu senin doğrun olduğu müddetçe aldanacaksın.
Öyleyse;
doğruyu kendiniz bulun. Allah bunun için çok şeyleri bizlere ihsan kılmıştır.**
Küçük
hataları gözden kaçırmayın. Küçük bir hata koca bir geleceği mahveder.
**
**
HİKÂYE
Vaktiyle çok zengin olan bir bezirgân, bir
lokma ekmeye muhtaç hale gelir. Eşeğinden başka malı mülkü kalmaz. Ancak
zavallı eşek de açlıktan halsiz düşer. Bir gün bezirgân hayvanın otlaması için
onu sahraya salar. Hayvanı diğer hayvanlardan korumak için de bir aslan postunu
onun üzerine örter. Eşeği o kılıkta gören hayvanlar, eşeği aslan sanıp
kaçışmaya başlarlar. Böylece eşek rahatça yiyip içerek kendine gelir. Bir gün
dolaşırken bir bostana giren eşeği aslan zanneden bahçıvanlar korkarak ağaca
tırmanırlar. Eşek de orada bulduğu yeşillikleri yemeye koyulur. Tam bu sırada
bahçenin yakınından birkaç eşek geçer. Onların anırmasını duyan aslan postlu
eşek de aynı şekilde anırır. Bu sesi duyan bahçıvanlar, aslan postunun
altındakinin eşek olduğunu anlayıp zavallı eşeği bir güzel döverler. Sonra da
arkasına semer vurup yüke koşarlar. (Tûtî-nâme: 18.gece)
**
Hiç gereği yokken hayatına giren insanlar..
Hiç gereği yokken karşına çıkarlar..
Hiç gereği yokken gününü haftanı ayını belkide
yıllarını alırlar..
Hiç gereği yokken gece-gündüz aklından geçen her
düşünceye bulaşırlar..
Hiç gereği yokken seni istemediğin kadar mutlu
ederler..
Sonra Hiç gereği yokken hayatından çıkıp giderler...
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî
****
“Orta Doğuda petrol düzeni yok olacak.”
“Tarım ekonomisine geçenler kendilerine kurtaracak.”
“40 yıl içinde benzinli ve dizel araçlar
yasaklanacak.”
“Petrol ekonomisi zayıflayınca altın madeninin yakıt
olarak kullanılması gündeme gelecek. Yine Arabistan lider ülke olacak.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin “Uhud dağı kadar altın verse…”
hadisinin işareti olarak bir mucizesi daha aşikâr olacak. Çünkü Uhud Dağının
altında dünyanın en büyük altın rezevleri bulunmaktadır.”
**
"Eğer bir çobanın koyunu Fırat veya Dicle kenarında helak olsa,
korkarım ki Allah Teâlâ
“niçin korumadın diye” onu benden sorar."
Hz. Ömer radiyallâhü anh
**
"Plan yapanların hesaplarında hiçbir zaman ölüm bulunmaz.
Hiçbir siyasî hata yaptım demez.
İnsanları aptal görmek yönetme sanatları içindedir.
Su birikintisindeki ay'ı görenler, gökyüzündeki aya bakamazlar. Çünkü
enselerinde çıban vardır. Patladığı zaman pisliği dışarı çıkar diye korkarlar.
Bir yere gelirken elin değnekliyse, giderken de götür derler.
Akıllı adam durması gereken yeri bilen adamdır.
Tekeri patlamış araba hızlı gider, ancak tosladığı zaman paramparça olur.
Eleştirenleri olmayan kişilerin sonu çabuk geldiği gibi, bitişleri de
acılarla doludur.
Söz çok olsa da dinleyeni az olunca, onunda zararı vardır."
“İstediğin kadar “Ene’l Hakk” (Ben Hakk’ım) desende kulluktan çıkmadığın
gibi Hakk’da olamazsın. Kulluğunu inkar etme. Kul olduğunu kabul etmek, Allah
olduğunu iddia etmekten daha emniyetlidir. Fakat “tanrı olmak” insana hoş gelen
vehimlerdendir.”
"Tarihi yanlış yönlendirmek, devlet olmanın gerekli bir
parçasıdır." ERNEST RENAN
Eğer petrolü kontrol
ederseniz ülkeyi kontrol edersiniz
Eğer gıdayı kontrol
ederseniz toplumu kontrol edersiniz.
HENRY KISSINGER
Kural
tanımaz Kapitalizm, daha çok kar uğruna açgözlü sermayenin yarattığı kaçınılmaz
krizler, kitleleri açlık, yoksulluk ve buhrana sürüklerken öncelikle doğa ve
ekilebilir topraklar yok oluyor.
****
Türkiye'de çok
ciddi bir tohum sıkıntısı yaşanıyor.
En temel besin buğday ekimi için gerekli olan 800 bin ton sertifikalı
tohumun ancak % 25'i ülkemizde üretilebiliyor.
Geri kalan % 75'lik bölüm, yabancı büyük tekeller tarafından ülkemize
getiriliyor.
Sebze tohumunda % 99 dışarıya bağımlı hale geldik, diğer tohumlarda dışarı
bağımlılık oranı %80'lerde.
Yabancı şirketler tohum vermediği an ülke açlığa mahkûm.
Şu anda yalnız tohum bağımlılığı ile ülke sessizce topsuz tüfeksiz teslim
alınma tehlikesiyle karşı karşıya. İşte 21. yy'ın yeni koloni düzeni
Biyoemperyalizm.
****
Hayat tohumda
gizlidir. Siz tohumun yapı taşlarıyla oynayıp bir şekilde onun doğal yapısını
değiştirdiğiniz an o da sizin tohumunuzu ve yaşamınızı değiştirecektir.
TOKALAK İsmail KÜRESELLEŞME KISKACINDA TÜRK TARIMI
[Kitap]. - İstanbul : Gülerboy, 2010.
***
İnsan
özgür yaratılmamış diyenlere duyurulur.
Âdem,
Allah Teâlâ'nın cennetinde bile O'nu emrine karşı durduğunu görüyoruz. Bu seçme
gücünü veren bu serbest irade, insanı tabiatta Allah'ın halifesi yapar. İnsan,
tabiatta bu ilâhî mertebeye erdiğinde Allah Teâlâ, melekleri önünde
secde ettirdi ve tabiattaki bütün güçleri onun emrine verdi.
(Ali
Şeriati-Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri-1993- sh:75)
"HER ŞEY" tariflerine örnekler
Allah
Teâlâ “her şey benim”
Hz. Musa
aleyhisselâm, "Kanun (şeriat) her şeydir"
Hz. İsa
aleyhisselâm, "Sevgi her şeydir"
Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem “Ben yüksek ahlakı tamamlamak için gönderildim”
derken “her şey ahlaktır” demiştir.
Karl Marx, "Para her şeydir"
Einstein "Her
şey görecelidir."
S. Freud "Cinsellik
her şeydir."
“Düşmanından öç almanın en iyi yolu, onun gibi
davranmamaktır”
Marcus Aurelius, Düşünceler, s. 83 (VI/6)
Ne at üstündeyim ve ne de bir yükün altında
Ne bir halkın sultanı ne de bir padişahın
hizmetçisiyim
Sadî Şirâzi
"İlaç ve deva olarak ne yaptılarsa Istırap arttı, ihtiyaç da
giderilmedi."
"Riyaseti, insanların el açıp beddua edecekleri kişilerin eline vermek
hatadır."
Sadî Şirâzi
“Aynı ülkede doğmuş, aynı ninnilerle büyümüş, aynı
Tanrılara inanmışlardı. Biri Doğu’da kaldı, öteki Batı’ya göçtü. İki bin yıl
birbirlerinden habersiz yaşadılar. Kardeş olduklarını unutmuşlardı. Gururun
ördüğü duvarlar vardı aralarında”
Cemil Meriç
“Düşünceye yasak bölge tayin edildiği andan
itibaren düşünmek yoktur, bir düşüncenin esareti altına girmek vardır. Batı
bütün fetihlerini entelektüel manadaki liberalizmine borçludur... Düşünmek
evvela düşünenlerin düşünceleri üzerine düşünmek, sonra da onların tesirinden
kurtulmaktır”
Cemil Meriç
****
Eskiden
dervişlerin şeyhi vardı.
Şimdi ise
şeyhin dervişleri var. Bu şekilde olunca tekke olsa da olur, olmasa da .
Köleleşen ve şeyhlere hizmet etmek için gayret gösterenler için hangi kapı
açılır.
Açılma şöyle dursun açık kapılar bile varsa kapanır.
Açılma şöyle dursun açık kapılar bile varsa kapanır.
Soruyorlar, şeyhin müridindeki hakkı;
Şeyh hizmetçidir,
Hizmetçinin sahibinde hakkı ve hükmü olabilir mi?
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem dahi ümmetinden hak talep etmedi.
Yalnızca adım anılınca hayırla yad edin ve Ehl-i Beytime iyi davranın dedi.
(Bunu da ümmeti olarak yapamadık.)
Ey şeyh!
Aldanma haline,hizmetçi kapı eşiğinde oturur.
Nefsimi aştım dedin ama
Niçin dervişlerinden medet bekliyorsun?
İhramcızâde İsmail Hakkı
"Dante, cehennemi anlayamamış dostum.
Cehennem hatıraların küllenmesi, ümitlerin
susması.
Cehennem haykıramamak, ağlayamamak.
Cehennem çöl değil, kuyu;
sularında yıldızlar parıldamayan kör bir
kuyu cehennem.
Çölde yıldızlar konuşur, rüzgâr konuşur.
Görmek, yaşamaktır.
Vuslattır görmek.
Her bakış dış dünyaya atılan bir
kementtir.
Bir kucaklayıştır, bir busedir her bakış.
Gözbebeklerimizden fışkıran seyyale, mekân
canavarını bir anda ehlileştirir.
Görmek sahip olmaktır.
Gören hangi hakla yalnızlıktan şikâyet
edebilir?
Mevsimler bütün işveleriyle emrindedir,
renkler bütün cilveleriyle hizmetindedir.
Çiçekler onun için açılır, şafak onun için
pırıldar.
Gütenberg matbaayı onun için icat
etmiştir.
Hugo o okusun diye yazmıştır şiirlerini.
Şehrin bütün kadınları onun için giyinip
süslenir.
Çocukların tebessümü onun içindir".
Cemil Meriç
"Benim neslim için Avrupa, insan
zekâsının zirveye ulaştığı ülke demekti. Türk aydını Tanzimat'tan beri Batı'yı
heceliyordu. Ama zirveleri tanımıyorduk...”
“Tanrı dünyayı yaratmak suretiyle kendi
kendini sınırlar, bu bir fedakârlıktır O’nun için.” Upanişadlar
Adamın
biri, derin bir kuyuya düşmek üzereyken, son anda kuyunun ağzındaki kuru dala
tutunmayı başarmış. Ama ağırlığına dayanamayarak çatırdamaya başlayan dalın
kırılması an meselesiymiş.
Korku içinde düşeceği kuyunun dibine doğru
bakınca, aşağıda da koca bir canavarın onu ayaklarından yakalamak üzere
olduğunu fark etmiş.
Durumunun dehşetinden sıyrılıp kendini
toparlamaya çalışan adam, boşlukta sallanırken kendisini taşıyan kuru dalın
dibindeki bal peteğini fark etmiş. Bir eliyle yakaladığı dalı sımsıkı tutup,
diğer eliyle baldan bir parmak alarak ağzına atmış. Keyifle bal tutan
parmağını yalarken de:
"Ah!!!" demiş, "Hayat ne
güzel!"
Feriduddin
Attar
Buda'ya
ait bir kıssa
İşinden dönen bir adam evinin alev alev
yandığını, içerideki iki çocuğunun da, oyuna daldıkları için, durumun farkında
olmadıklarını görmüş. Bağırıp çağırmasına rağmen çocukları oyundan koparamayan
baba, sonunda en iyi yolun onları kandırmak olduğunu düşünmüş ve "Koşun
koşun size oyuncak getirdim" diye bağırmış. Oyuncak lafını duyan
çocuklar, ellerindekini bıraktıkları gibi kendilerini babalarının yanına
atmışlar ve farkında olmadan yangından kurtulmuşlar. Buda bu kıssayı şöyle
bitiriyor:
"Bu
dünya aslında büyük bir yangın yeri, kurtulmanız için haykırıyoruz, sizlere
sesleniyoruz ama oyuna öyle dalmışsınız ki duymuyorsunuz. Ne yazık ki, bizleri
duymanız, söylediklerimize inanmanız için sizlere oyuncak vaad etmemiz
gerekiyor..."
[1] İbrahim b.
Hasan, et-Tefsîru'l-Me'sûr an Ömer, (İbn Ebî Hâtim ve Ebu's-Seyh'ten
naklen), 393.
[2] Mekkî,
Semt’un-Nucûm, II, 557; Zehebî, et-Tefsîru ve’l-Müfessirûn, I, 69.
[3] “Rabbinizden
mağfiret dileyin; O'na tevbe edin; doğrusu Rabbim merhamet eder ve çok sever.” (Hud,
90)
[4] Aziz Mahmud
HÜDAYİ, Sohbetler, hzl: Sami ARPAGUŞ, 1995, İnsan Yay., İstanbul, 1. Sohbet
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar