Print Friendly and PDF

GÜNÜN SÖZLERİ

Bunlarada Bakarsınız




Hz. Ömer radiyallâhü anh bir keresinde hutbe okurken 
"Allah kime hidayet verirse artık onu saptıracak kimse yoktur; kimi de saptırırsa, artık ona hidayet verecek kimse yoktur"
demişti. Cemaatten bir genç, Farsça bir şey söyledi. Tercümanını çağırarak gencin ne dediğini sordu. O da
"Allah Teâlâ kimseyi saptırmaz" dediğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Ömer radiyallâhü anh gence hitaben söyle dedi:
"Yalan söyledin ey Allah Teâlâ'nın düşmanı!
Seni yaratan da, saptıran da Allah'tır.
Dilerse seni cehenneme sokacak olan da O'dur."[1]

Hz. Ali kerremallâhü veche İbn-i Abbâs radiyallâhü anhaya Şam valisi olmasını teklif etti. İbn-i Abbâs ise Muaviye’yi hemen görevden alınmamasının halife için daha iyi olacağı görüşünü yineledi. İbn Abbâs, bu görüşte ısrar etmesinde ileride fitnevâri bir gelişmenin olacağını ihtimal dâhilinde görüyordu:
Şâyet Muaviye görevden azledilmezse muhtemelen halifeye biat edecekti. Böylece halife de ileriki zamanlarda Muaviye ile ilgili istediği tasarrufu yapabilecekti. Yani halife isterse daha sonraki tarihlerde emirlerine itaat etmediği takdirde Muaviye’yi görevden azledebilirdi.
Hz.Ali kerremallâhü veche bu teklife karşı çıkarak sunu söyledi:
“Hayır! Ey Abdullah! Senin bu söylediğin asla olmayacaktır.” Hz. Ali kerremallâhü veche hilâfetinin ilerleyen zamanlarında işlerin istediği minval üzere gitmediğini görünce birçok konuda İbn Abbâs’ı haklı bulduğunu itiraf etmekten çekinmemiştir. Hz. Ali kerremallâhü veche, İbn-i Abbâs için
“O sanki gayb perdesini aralayan biriydi” demiştir.[2]

***
"Yûsuf'un köle pazarında mezada çıkarıldığında alıcılar arasında sıraya giren bir acuzeye sordular,
 - Ey acuze, sepetinde birkaç tutam paçavradan başka bir şey yok iken hangi cür'etle Yûsuf gibi bir güzele müşteri olabiliyorsun? O da dedi ki,
- Biliyorum ama bilinsin ki, ben de Yûsuf güzelliğini farketmiş olanlardan biriyim!"
--
Tevbe, her şevden Allah Teâlâ’ya dönmektir. Çünkü her şey Allah Teâlâ’nındır.
“Tûbû ilâllah”[3] âyet-i kerîmesinde hem işaret vardır, hem müjde vardır. Eğer kabul etmeyeler idi. Emretmezler idi. Emir kabule delildir. Taksirin görmekle bile.
Habibim! Rabb-i Teâlâ, tevbeden sonra anların günahlarını mağ­firet edici ve tevbelerini kabul ile merhamet buyurucudur. Tevbe-i nâsuh makamına kaim olup o halde Kendileri için mağfiret talep olunmakla afv olur. Yahut mademki günahı itiraf ile nedameti izhar eylediler, o halde mağfur olmuş oldular.”
Hacı Hasan Akyol Efendi kaddese’llâhü sırrahu’l azîz
---

Yanar ateşe her kim ona dokunursa;
Ama nasıl yanar kendi ateş olursa.

Mülk ve devlet, asker ve rical iledir
Rical, mal ile bulunur
Mal, reâyeden husule gelir
Reâye adl ile müntazâm-ül hal olur

[Bugünün türkçesi ile]

Yurdun korunması askersiz olmaz
Asker parasız toplanmaz
Para yurt mamur olmadıkça kazanılmaz
Yurt mimarı iyi siyaset olmadıkça mümkün olmaz
Siyaset ise adaletten başka bir şeye dayanmaz

III.Alaeddin Keykûbat’ın Osman Gaziye gönderdiği [Ramazan 683 tarihli menşur dan] Berat

İbn-i Abbas radiyallâhu anh tabiinden olan İkrime radiyallâhu anha buyurdu ki;
“Sana bir kimse gelir de kendisi için önemli olan bir şeyden fetva sorarsa, fetva ver.
Yine bir kimse gelirde kendisine alakası olmayan bir şeyden sorarsa, fetva verme.
Sen bu şekilde hareket edersen, kendinden insanların üçte iki nispetinde sıkıntısını gidermiş olursun.”
Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuki İslâmiyye Kamusu, İstanbul, 1976, c.I, s.419

“Ben görmez idim; gözde ayan hep Sen imişsin. 
Ben bilmez idim; sinede can hep Sen imişsin.             
Ben cümle cihan içre nişanın arıyordum;
Heyhat! Bütün, cümle cihan, hep Sen imişsin.”
(Molla Nureddin Câmî kaddese’llâhü sırrahu’l azîz (H. 817 M. 1414) (Şeyh Saffet Kemaleddin Yetkin Türkçesi)

“Bize kâfir demiş Müftü Efendi,
Tutalım ben ona diyem müselmân
Varıldıkta yarın rûz-i cezaya,
İkimiz de çıkarız onda yalan!”

"Aşktan sarhoş olanın
âlemlere karşı çıkmamasına
şaşarım.
Hakk'ı gören kişinin ayık durabilmesine
şaşarım.
Yolumuz aşktır, fakat iç dünyamızda kalışına
şaşarım"

Hz. Ömer radiyallâhü anh bir keresinde hutbe okurken 
"Allah kime hidayet verirse artık onu saptıracak kimse yoktur; kimi de saptırırsa, artık ona hidayet verecek kimse yoktur"
demişti. Cemaatten bir genç, Farsça bir şey söyledi. Tercümanını çağırarak gencin ne dediğini sordu. O da
"Allah Teâlâ kimseyi saptırmaz" dediğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Ömer radiyallâhü anh gence hitaben söyle dedi:
"Yalan söyledin ey Allah Teâlâ'nın düşmanı!
Seni yaratan da, saptıran da Allah'tır.
Dilerse seni cehenneme sokacak olan da O'dur."
(İbrahim b. Hasan, et-Tefsîru'l-Me'sûr an Ömer, (İbn Ebî Hâtim ve Ebu'ş-Şeyh'ten naklen), 393.)

Sevban radiyallâhü anh anlatıyor. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
"Ümmetimden bir kısım insanları bilirim ki, Kıyamet günü Tihâme dağları emsalinde tertemiz hayırlarla gelirler. Allah Teâlâ o sevapları, saçılmış toz haline getirir (değersiz kılar, kabul etmez). Sevban radiyallâhü anh dedi ki :
"Ey Allah'ın Resulü! Onları bize tavsif et, durumlarını açıkla da, bilmeyerek biz de onlardan olmayalım!" dedi.
Sonra Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem açıkladı:
"Onlar sizin din kardeşlerinizdir. Sizin cinsinizden insanlardır. Sizin aldığınız gibi onlar da gece ibadetinden nasiplerini alırlar. Ancak onlar, Allah Teâlâ'nın yasaklarıyla tenhada baş başa kalınca o yasakları ihlâl ederler, çiğnerler. ”
Kütüb-i Sitte

Sözü bilen kişini, yüzünü ak ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı
Söz ola ağulu aşı yağ ile bal ede bir söz

Yunus Emre kaddese’llâhü sırrah’ül azîz


Otman Baba kaddese’llâhü sırrah’ül azîz abdallarına şöyle seslenir:
“Tilki boya küpüne düşüp rengarenk oldu. Tilkilere “ ben tavus kuşu oldum” dedi ama tilki oğlu tilkidir.
Her kim Allah Teâlâ’yı severim dese dünya sevgisini kalbinden çıkarmasa yalancıdır.
Her kim ilim öğrenmek davasın etse sonra da rahatlık istese yalancıdır.
Her kim marifet davasın etse dilini her söze salıverse yalancıdır.
Her kim aşk davasın etse halveti sevmese yalancıdır....”
Ademoğluna suret-i insaniye yakışır.
  KOCA, Şevki.  2002 . Od’man Baba Vilayetnamesi,Vilayetname-i Şah-ı Göcek Abdal. İstanbul: Bektaşi Kültür Derneği.s. 271 .

İsmail Hakkı Bursevî kaddese’llâhü sırrah’ül azîz talebelerine sık sık şu öğütleri verir:
“Arkadaşlarından ayrılma, yoksa yolda kalırsın veya dalalete saparsın!
Topluluktan ayrılan helak olur.
Tek olarak yola çıkma.
Yolun başlangıcında olanlar âmâ gibidir önünü göremez. Her an bir tehlike ile karşı karşıyadır. Kendisine yol gösterecek birine ihtiyacı olduğu gibi, tasavvuf yoluna yeni girenin de yol göstericiye o kadar ihtiyacı vardır.
Kâmil bir eğiticinin elinde terbiye olunan bir insan, kısa bir süre içerisinde maksadına kavuşur. Bunun misali dağlardaki meyveler ile bahçelerdeki meyvelerdir. Yani dağlardaki ağaçların meyveleri terbiye ve bakım görmedikleri için geç olgunlaşır ve tatlı olmazlar. Fakat bostanlarda bahçıvanların bakımıyla yetişen ağaçların meyveleri hem kısa zamanda olgunlaşır hem de çok lezzetli olur” 
Evliyalar Ansiklopedisi.  İhlas Gazetecilik ve Yayıncılık,1992, İstanbul, c.3, s: 411

Adamın biri Akhisarlı İsa kaddese’llâhü sırrah’ül azîze
“Benim oğlum büyüdükçe arsızlaştı, söz dinlemez oldu, neredeyse beni dövecek.” Akhisarlı İsa :
-Oğluna kızınca nasıl davranırsın?Kötü söz söylersen, beddua edersen gitgide arsızlaşır. Adam da:
-Beni incitince ben de öfkeyle hakaret ederim hatta beddua da ederim.
Akhisarlı İsa:
-Oğlun senin sözünü dinlemediğinde, sana saygısızlık ettiğinde sen ona güzellikle, yumuşakça davran, hakkında dua et çünkü babanın duası evlat için büyük hazinedir, mutluluğuna vesiledir, der. Bir ay sonra aynı adam yanında bir delikanlı ile Akhisarlı’nın huzuruna gelir ve:
-İşte bu, o delikanlıdır, sizin dediğiniz gibi yaptım o da böyle terbiyeli bir delikanlı oldu, der. Delikanlı da Akhisarlı’nın elini öper ve huzurdan ayrılırlar.
 KÜÇÜK, Sezai - MUSLU, Ramazan.  Akhisarlı Şeyh İsa Menâkıpnâmesi, İbn-i İsa Saruhanî, Sakarya, Aşiyan Yayınevi, 2003, s. 58


*****

****
İki kişinin ömrünün uzun olmasında fayda vardır. Âlim ve Zengin: İlim ehli olun ki; ömrünüz daha uzun olsun. "Sadaka ömrü uzatır"ın sırrı budur.
****
Kötü kader, tecrübeden yoksun kişilere karşı daha acımasız davranır.
Kim olursa olsun bir kişinin Allah Teâlâ tarafından daha iyi korunduğunu düşünürsen yanılgıya düşersin; çünkü huzur içindeki kimseler de zamanı geldi­ğinde yaşamaları gerekeni yaşayacaktır.
Neden iyi kimselerin daha dayanıklı olabilmek için çile çekmeleri neden seni şaşırtı­yor?
Onları o’na  ben sunabilirdim. Ama şimdi de zorla alıyor değil. Çünkü, is­tediklerini hiçbir şikayette bulunmaksızın size sunan bir adamdan, aldığında hiçbir şeyi zorla al­mış olmazsınız.
Erdemin izleyeceği yol ise doruklardadır.
Hayır. İyi kimseler Allah Teâlâ’ya bu türden zahmetler vermez, çünkü dünyaya ait şeyler iyi kimselerin gözünde kıymetli değildir.
Ölümü önemsemeyin, çünkü sizi nihayete erdirmekten ya da bir başka dünyaya götürmekten öte hiçbir şey yapamaz.
Tapınaklarda ve kurbanların sunulduğu kutsal tö­renlerde ömrünüzün uzun olması için yakarırken ölümün ne olduğunu da aklınızdan çıkarmayın.
Lucius Annaeus Seneca
****
Beni hür yaratan, kurtaran Allah’tır. Allah’ın ku­lunu senin iktidarına bırakacağını sanıyor musun? Sen benim gövdemin hâkimisin, istersen onu al. Fakat benim üzerimde hiç­bir hükmün yoktur.»
«Beni yaratan Allah’tır ve Allah benim içimdedir, onu her gittiğim yere götürüyorum.   Onu niçin utandırıcı düşüncelerle bayağı hareketlerle ve alçakça isteklerle kirleteyim?»
Allah’ın varlığı veya kudreti karşısında ahlâksızca bir hareket yapmamağa dikkat edersin; o seni görür ve duyar. Öyle ise huzurunda onu üzecek hayâsızca şeyleri düşünmekten utanmıyor musun?
Epiktetos -Düşünceler ve Sohbetler

İNSAN NEY GİBİ 7 DELİKLİDİR.
Ruhu şad olsun  Neyzen Tevfîk Ney için;
 “Aynı insan gibi 7 deliği vardır ” der ve tarif ederdi.
“Yukarıdan aşağıya iki şehla gözü, homurdanan iki burun deliği, ona hayat veren ağzı, sesleri boşaltan sidik deliği, arkada da tek delik de dübürü.”
Eyvallah.



Eğer dilber ararsan
Kâbe-i âli makamda bul beni
Orda bulamaz isen
Ravzâ-i ser-firâzda bul beni
Orda bulamaz isen
Cami-i Yahya’da niyazda bul beni
Orda da bulamaz isen
Sivas’a eyle bir sefer
Ulu Cami namını alan makamda bul beni
İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak
Kaddesellâhü sırrahu’l azîz

اللهم واقية كواقية الولد
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Ey Allah Teâlâ’m Küçük çocukları koruduğun gibi, beni de koru”
Şihâbü’l Ahbâr, 892

****
Böylesine keşif ve keramet sahibi olan Hızır Dede, şeriat konusunda çok titizdi. O müridine devamlı şu öğüdü veriyordu:
“MüIk ve melekûtda bulunan şeylerin tamamı size keşf olunsa şer'a uydurmaya gücünüz yetiyorsa ne âlâ. Yok eğer yetmiyorsa, o keşfi terk edin fakat şeriatı terk etmeyin." Sh: 38
Mustafa BAHADIROĞLU Vâkıat-I Hüdâyî'nin Tahlîl veTahkiki (I. Cild)İnceleme-Metin Doktora Tezi [Kitap]. - Bursa : Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Ana Bilim Dalı Tasavvuf Tarihi Bilim Dalı, 2003.


LATİFE
Bir sarhoşu gece bekçileri tutup götürürler. Şehrin kadısı önüne getirirler. Kadı:
—Be adam, niçin şarap içtin? Yoksa haram olduğunu bilmez misin? Veya İslâm ahkâmı ile amel kılmaz mısın? der. Sarhoş:
—Hay sultanım, biz okuma yazması olmayan bir taifeyiz. Âlimlerimizi gördük; domuz etine "Haramdır" dediler ve kendileri kabul edip yemediler. Amma, şaraba "Haramdır" dediler sonra dönüp kendileri içtiler. Biz de onlar ne dediyse dedik ve ne yaptıysa yaptık. İçmeyin içmeyelim, yol komayın geçmeyelim, der.
ŞİİR
Biliniz, âlimler yoldan çıkmayınca dünya yoldan çıkmadı (bozulmadı). olgun insanlar azmayınca, cihanda kimse azmadı.
Ey arkadaş, insanın şeytanı yine insandır. Dünyada tek gönüllü (yalnız) bir fert iken Âdem azmadı. (Yasak olana yaklaşmadı.)
Kaynak:
Lâmi'î-zâde Abdullah Çelebi, LATİFELER, Şark İslâm Klasikleri, Yaşar çalışkan, İstanbul, 1994

***
Eski bir Peru şiiri şöyledir:
İnanmayın, doğru değil
Dünyaya yaşamak için geldiğimiz
Sırf uyumağa geldik
Sırf düş görmeğe geldik

KAYNAK:
T.S. Halman, Eski Uygarlıkların Şiirleri, s. 623 İş Bank. Yy.

***
Büyük sufilerden biri, ne güzel söylemiş:
"Birşeyden âciz isen, bari, kendi aczini ve kusurunu görmekte âciz olma."

HAKİKAT
Ey doğrular, dürüst olanlar, kıyamet günü için sevap işlemenize gerek kalmadı mı, ne?
Çünkü hep alacaklı olduğunuz bir hayat yaşıyorsunuz.
Sizi taklit etmek dahi mümkün olmadı ve olamazda.
Ey Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendim!
Zâtının hakikate vukufiyet ve tahammülü  çok olduğu için insanlardan çok üstün oldun.
Hakikati aslıyla ümmetine incitmeden ve kırmadan bildirdin.
Bunu ancak zâtın başardığı için Allah Teâlâ da, başka rasül göndermeye gerek duymadı.
Hakikati görmek kolaydır. Ancak aslıyla söylemek ise ne kadar zordur. Eğer her hakikat gerçeği ile söylenilip yazılsa idi, kör, sağır ve dilsiz olanlardan daha şanslı kimse bulunmazdı.
[Nuh Nebi (Salavâtu'l-lâhi alâ nebiyyinâ ve aleyhi ve alâ sâir'il-enbiyâ-i ecmâin) iblise rast gelir, iblis (aleyhimâ yestahik=azabı hak eden) der ki:
-Ya Nuh, sen bana bir iyilik etmişsindir ki, ne bileyim, nice vasf edeyim, hiç böyle iyilik olmaz, deyince, buyurdular:
-Ne söylersin, nasıl iyilik ettim ben sana?
Der ki:
-Bunca kavmini beddua ile helak ettin. Ancak yetmiş kişi (artık eksik demişler) bunca yüzyılda imana gelebilmiş, ben onların her birine nice yıllar çalıştım, imansız göndermeye nice mekru keyd (hile tuzak) ederdim, sen ise bir kere beddua ettin beni kurtardın. Hiç bana bundan artık iyilik mi olur, dedi.
Hz. Nuh aleyhisselâmağladı.
Öyle, mü'min olan kişi a'dâ-yı adüvv (düşmanlar) sözüne uymaya.][4]
Allah Teâlâ az da olsa yaptığımız iyiliklere karşı bizi bağışlasın.
İsmail Hakkı

***
Siyasetle ilgilenmeyen aydın insanları bekleyen korkunç bir akıbet vardır. Cahiller tarafından yönetilmek... Aristoteles
***
İnsanlar bütün işlerini Allah Teâlâ'ya isnat ederler.  ancak, neticesi iyi olunca kendilerinden, kötü olunca O'ndan bilirler. Bütün işlerin hükmü ona aittir. Fakat yanlışın bedelinini ödemek insana kesilmiştir.
LATÎFE (52)
"Kul yaptığının yaratıcısıdır" diyerek kaderi inkâr eden, mutezile (kaderiyye) mezhebinin katı taassubu içindeki münakaşacıların zorlularından Ömer bin Ubeyd bir gün dedi ki :
        Beni hiç bir kimse bir Mecûsînin susturduğu gibi susturamadı. Bir gemide onunla beraber sefere çıkmıştım. Ona :
        Niçin müslüman olmazsın ve iman şerefi ile şeref bulmazsın? dedim.
        Hak Taâla müslüman olmamı takdir eylemedi ve İslam’a girmemi dilemedi, dedi.
        Hak Taâla senin İslam’a girmeni ister, fakat, şeytanlar seni men eder, dedim. Bunun üzerine Mecûsî :
        "Ene mea' ş-şerîki' l-ağlebi" Yani : Ben ortaklardan gâlib gelene tâbiyim ve kuvvetli yaratıcıya bağlıyım, dedi.
MESNEVÎ
Ko reh-i i'tizâli ey câhil
Hayr u şerrün müridi Hak'dur bil
Kimse dahi eylemez irâdetine
Karşu durmaz dü kevn kudretine
İdüp isnâd-ı acz Rahmân'a
Şirk-i şirketle uyma şeytâna
(Ey câhil "İnsan yaptıklarının yaratıcısıdır" diyen mutezile yolunu bırak. Hayır ve şerrin Allah'tan olduğunu bil.
Onun buyruğuna kimse karışamaz, iki âlem (dünya ve âhiret) onun kudretine karşı duramaz.
Allah'a acizlik isnâd edip ona ortak (şirk) koşanlar gibi şeytana uyma.)

***
LATÎFE (85)
HER ŞEYİN SONU ÖLÜM OLDUĞUNA GÖRE
Yolsuzun biri Behlül’ün yüzüne bir avuç kül saçar ve başından külahını alıp kaçar. Behlül de gözlerini silerek mezarlıktan yana seğirdip gider. Görenler :
        Hay dîvâne, külahını kapan şu tarafa gitti. Sen mezarlıktan yana seğirdip varıp ne yapacaksın? derler. Behlül :
        Ne tarafa giderse gitsin, isterse yedi iklimi dokuz dolansın, sonunda geleceği yer burasıdır, der.

Kaynak: Lâmi'î-zâde Abdullah Çelebi, LATİFELER, Şark İslâm Klasikleri, Yaşar çalışkan, İstanbul, 1994

***
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;
 “Bir kimse, Allah Teâlâ katındaki menzilesini bilmek istiyorsa, yüce Allah Teâlâ’nın kendi yanındaki menzilesini öğrensin..
Çünkü Allah Teâlâ kula vereceği dereceyi, kulun kendi nefsinde onun için verdiği derece üzerinden tayin eder..”

hadis-i Şerif
**
HACİVAT: Vay Karagöz'üm, sana ne oldu böyle. Her yerin rnosrnor olrnuş, geçmiş olsun.

KARAGÖZ: Allah mustehakını versin. Başıma ne işler açtın, (vurur)

HACİVAT: Yıktın perdeyi eyledın vîran.. Varayım sahibine haber vereyim hemen.

KARAGÖZ: Her ne kadar surç-ı lisan ettıkse affola.
**


·                 BAŞARISIZLIK KORKUSU
·                 ARKADAŞLARA GÜVENSİZLİK 
·                 TÜM BU ÇABA NİYE?
·                 ASLA UYUM SAĞLAYAMADIM. 
·                 KÖTÜ OLAN HER ŞEYİN, GERÇEK OLDUĞUNU BİLMEK, TEMBEL, KAYBEDEN, ÇİRKİN, YETENEKSİZ VE APTAL OLMAK. 
·                 NE ANLAMI VAR? 

Uğruna Yaşanacaklar:

·                 MÜKEMMEL OLMA POTANSİYELİ 
·                 SEVDİKLERİME OLAN GÜVEN
·                 GELECEK 
·                 GÜVENİLİR ARKADAŞLAR BULMAK
·                 AİLEMİN ÜZÜLECEK OLMASI 
·                 SONRA DAHA İYİ HİSSETMEK 

İşte uğruna ölünecek ve yaşanacak altı şey. 

İstediğim şeyler: 

·                 YORK HAZIRLIK OKULU'NUN NEDEN VE NASIL ÖLDÜĞÜMÜ ASLA BİLMEMESİ. 
·                 UNUTULMAK.
·                 CENAZEME YALNIZCA AİLEMİN GELMESİ. 
·                 ÖLÜMÜN ACISIZ OLMASI. 
·                 VE SON OLARAK DA, HERKESİN HAYATINA DEVAM ETMESİ. 
·                 ÜZGÜNÜM AMA EN İYİSİ BU OLACAK. 


**
Aldatılmak için kendinizi hazırlarsanız, sizi muhakkak biri aldatacaktır.
Aldanmamak için kendinizi zorlasanız da, yine biri sizi aldatacaktır.
O zaman şu soru soruyorsunuz.
-Ben hep aldanacak mıyım?
-Evet aldanacaksın.
İnsan kendini değerli zannettiği müddetçe aldanacaktır.
Bunun en güzel örneği birilerinin sözlerine inanıp hayatınıza yön vermelerini istemeniz olacaktır.
İşte o kimseler sizi muhakkak aldatacaktır.
Onun doğrusu senin doğrun olduğu müddetçe aldanacaksın.
Öyleyse; doğruyu kendiniz bulun. Allah bunun için çok şeyleri bizlere ihsan kılmıştır.**
Küçük hataları gözden kaçırmayın. Küçük bir hata koca bir geleceği mahveder.
**
**

HİKÂYE
Vaktiyle çok zengin olan bir bezirgân, bir lokma ekmeye muhtaç hale gelir. Eşeğinden başka malı mülkü kalmaz. Ancak zavallı eşek de açlıktan halsiz düşer. Bir gün bezirgân hayvanın otlaması için onu sahraya salar. Hayvanı diğer hayvanlardan korumak için de bir aslan postunu onun üzerine örter. Eşeği o kılıkta gören hayvanlar, eşeği aslan sanıp kaçışmaya başlarlar. Böylece eşek rahatça yiyip içerek kendine gelir. Bir gün dolaşırken bir bostana giren eşeği aslan zanneden bahçıvanlar korkarak ağaca tırmanırlar. Eşek de orada bulduğu yeşillikleri yemeye koyulur. Tam bu sırada bahçenin yakınından birkaç eşek geçer. Onların anırmasını duyan aslan postlu eşek de aynı şekilde anırır. Bu sesi duyan bahçıvanlar, aslan postunun altındakinin eşek olduğunu anlayıp zavallı eşeği bir güzel döverler. Sonra da arkasına semer vurup yüke koşarlar. (Tûtî-nâme: 18.gece)

**
Hiç gereği yokken hayatına giren insanlar..
Hiç gereği yokken karşına çıkarlar..
Hiç gereği yokken gününü haftanı ayını belkide yıllarını alırlar..
Hiç gereği yokken gece-gündüz aklından geçen her düşünceye bulaşırlar..
Hiç gereği yokken seni istemediğin kadar mutlu ederler..
Sonra Hiç gereği yokken hayatından çıkıp giderler...
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî
****
“Orta Doğuda petrol düzeni yok olacak.”
“Tarım ekonomisine geçenler kendilerine kurtaracak.”
“40 yıl içinde benzinli ve dizel araçlar yasaklanacak.”
“Petrol ekonomisi zayıflayınca altın madeninin yakıt olarak kullanılması gündeme gelecek. Yine Arabistan lider ülke olacak. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin “Uhud dağı kadar altın verse…” hadisinin işareti olarak bir mucizesi daha aşikâr olacak. Çünkü Uhud Dağının altında dünyanın en büyük altın rezevleri bulunmaktadır.”
**
"Eğer bir çobanın koyunu Fırat veya Dicle kenarında helak olsa, korkarım ki Allah Teâlâ
“niçin korumadın diye” onu benden sorar."
Hz. Ömer radiyallâhü anh
**
"Plan yapanların hesaplarında hiçbir zaman ölüm bulunmaz.
Hiçbir siyasî hata yaptım demez.
İnsanları aptal görmek yönetme sanatları içindedir.
Su birikintisindeki ay'ı görenler, gökyüzündeki aya bakamazlar. Çünkü enselerinde çıban vardır. Patladığı zaman pisliği dışarı çıkar diye korkarlar.
Bir yere gelirken elin değnekliyse, giderken de götür derler.
Akıllı adam durması gereken yeri bilen adamdır.
Tekeri patlamış araba hızlı gider, ancak tosladığı zaman paramparça olur.
Eleştirenleri olmayan kişilerin sonu çabuk geldiği gibi, bitişleri de acılarla doludur.
Söz çok olsa da dinleyeni az olunca, onunda zararı vardır."

“İstediğin kadar “Ene’l Hakk” (Ben Hakk’ım) desende kulluktan çıkmadığın gibi Hakk’da olamazsın. Kulluğunu inkar etme. Kul olduğunu kabul etmek, Allah olduğunu iddia etmekten daha emniyetlidir. Fakat “tanrı olmak” insana hoş gelen vehimlerdendir.”
"Tarihi yanlış yönlendirmek, devlet olmanın gerekli bir parçasıdır." ERNEST RENAN
Eğer petrolü kontrol ederseniz ülkeyi kontrol edersiniz
Eğer gıdayı kontrol ederseniz toplumu kontrol edersiniz.
HENRY KISSINGER

Kural tanımaz Kapitalizm, daha çok kar uğruna açgözlü sermayenin yarattığı kaçınılmaz krizler, kitleleri açlık, yoksulluk ve buhrana sürüklerken öncelikle doğa ve ekilebilir topraklar yok oluyor.
****
Türkiye'de çok ciddi bir tohum sıkıntısı yaşanıyor.
En temel besin buğday ekimi için gerekli olan 800 bin ton sertifikalı tohumun ancak % 25'i ülkemizde üretilebiliyor.
Geri kalan % 75'lik bölüm, yabancı büyük tekeller tarafından ülkemize getiriliyor.
Sebze tohumunda % 99 dışarıya bağımlı hale geldik, diğer tohumlarda dışarı bağımlılık oranı %80'lerde.
Yabancı şirketler tohum vermediği an ülke açlığa mahkûm.
Şu anda yalnız tohum bağımlılığı ile ülke sessizce topsuz tüfeksiz teslim alınma tehlikesiyle karşı karşıya. İşte 21. yy'ın yeni koloni düzeni Biyoemperyalizm.
****
Hayat tohumda gizlidir. Siz tohumun yapı taşlarıyla oynayıp bir şekilde onun doğal yapısını değiştirdiğiniz an o da sizin tohumunuzu ve yaşamınızı değiştirecektir.

TOKALAK İsmail KÜRESELLEŞME KISKACINDA TÜRK TARIMI [Kitap]. - İstanbul : Gülerboy, 2010.

***

İnsan özgür yaratılmamış diyenlere duyurulur.

Âdem, Allah Teâlâ'nın cennetinde bile O'nu emrine karşı durduğunu görüyoruz. Bu seçme gücünü veren bu serbest irade, insanı tabiatta Allah'ın halifesi yapar. İnsan, tabiatta bu ilâhî mertebeye er­diğinde  Allah Teâlâ, melekleri önünde secde ettirdi ve tabiattaki bü­tün güçleri onun emrine verdi.
(Ali Şeriati-Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri-1993- sh:75)


"HER ŞEY" tariflerine örnekler

Allah Teâlâ “her şey benim”
Hz. Musa aleyhisselâm, "Kanun (şeriat) her şeydir"
Hz. İsa aleyhisselâm, "Sevgi her şeydir"
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem “Ben yüksek ahlakı tamamlamak için gönderildim” derken “her şey ahlaktır” demiştir.
 Karl Marx, "Para her şeydir"
Einstein "Her şey görecelidir."
S. Freud "Cinsellik her şeydir."

“Düşmanından öç almanın en iyi yolu, onun gibi davranmamaktır”
Marcus Aurelius, Düşünceler, s. 83 (VI/6)
Ne at üstündeyim ve ne de bir yükün altında
Ne bir halkın sultanı ne de bir padişahın hizmetçisiyim
Sadî Şirâzi
"İlaç ve deva olarak ne yaptılarsa Istırap arttı, ihtiyaç da giderilmedi."
"Riyaseti, insanların el açıp beddua edecekleri kişilerin eline vermek hatadır."
Sadî Şirâzi
“Aynı ülkede doğmuş, aynı ninnilerle büyümüş, aynı Tanrılara inanmışlardı. Biri Doğu’da kaldı, öteki Batı’ya göçtü. İki bin yıl birbirlerinden habersiz yaşadılar. Kardeş olduklarını unutmuşlardı. Gururun ördüğü duvarlar vardı aralarında”
Cemil Meriç
Cemil Meriç

****
Eskiden dervişlerin şeyhi vardı.
Şimdi ise şeyhin dervişleri var. Bu şekilde olunca tekke olsa da olur, olmasa da .
Köleleşen ve şeyhlere hizmet etmek için gayret gösterenler için hangi kapı açılır.
Açılma şöyle dursun açık kapılar bile varsa kapanır.
Soruyorlar, şeyhin müridindeki hakkı;
Şeyh hizmetçidir,
Hizmetçinin sahibinde hakkı ve hükmü olabilir mi?
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem dahi ümmetinden hak talep etmedi. Yalnızca adım anılınca hayırla yad edin ve Ehl-i Beytime iyi davranın dedi. (Bunu da ümmeti olarak yapamadık.)
Ey şeyh!
Aldanma haline,hizmetçi kapı eşiğinde oturur.
Nefsimi aştım dedin ama
Niçin dervişlerinden medet bekliyorsun?
İhramcızâde İsmail Hakkı

"Dante, cehennemi anlayamamış dostum.
Cehennem hatıraların küllenmesi, ümitlerin susması.
Cehennem haykıramamak, ağlayamamak.
Cehennem çöl değil, kuyu;
sularında yıldızlar parıldamayan kör bir kuyu cehennem.
Çölde yıldızlar konuşur, rüzgâr konuşur.

Görmek, yaşamaktır.
Vuslattır görmek.
Her bakış dış dünyaya atılan bir kementtir.
Bir kucaklayıştır, bir busedir her bakış.
Gözbebeklerimizden fışkıran seyyale, mekân canavarını bir anda ehlileştirir.
Görmek sahip olmaktır.
Gören hangi hakla yalnızlıktan şikâyet edebilir?
Mevsimler bütün işveleriyle emrindedir, renkler bütün cilveleriyle hizmetindedir.
Çiçekler onun için açılır, şafak onun için pırıldar.
Gütenberg matbaayı onun için icat etmiştir.
Hugo o okusun diye yazmıştır şiirlerini.
Şehrin bütün kadınları onun için giyinip süslenir.
Çocukların tebessümü onun içindir".
Cemil Meriç

"Benim neslim için Avrupa, insan zekâsının zirveye ulaştığı ülke demekti. Türk aydını Tanzimat'tan beri Batı'yı heceliyordu. Ama zirveleri tanımıyorduk...”

“Tanrı dünyayı yaratmak suretiyle kendi kendini sınırlar, bu bir fedakârlıktır O’nun için.” Upanişadlar

Adamın biri, derin bir kuyuya düşmek üzereyken, son anda kuyunun ağzındaki kuru dala tutunmayı başar­mış. Ama ağırlığına dayanamayarak çatırdamaya başla­yan dalın kırılması an meselesiymiş.
Korku içinde düşeceği kuyunun dibine doğru bakın­ca, aşağıda da koca bir canavarın onu ayaklarından ya­kalamak üzere olduğunu fark etmiş.
Durumunun dehşetinden sıyrılıp kendini toparlama­ya çalışan adam, boşlukta sallanırken kendisini taşıyan kuru dalın dibindeki bal peteğini fark etmiş. Bir eliyle yakaladığı dalı sımsıkı tutup, diğer eliyle baldan bir par­mak alarak ağzına atmış. Keyifle bal tutan parmağını yalarken de:
"Ah!!!" demiş, "Hayat ne güzel!"
Feriduddin Attar

Buda'ya ait bir kıssa
İşinden dönen bir adam evinin alev alev yandığını, içeride­ki iki çocuğunun da, oyuna daldıkları için, durumun farkın­da olmadıklarını görmüş. Bağırıp çağırmasına rağmen çocuk­ları oyundan koparamayan baba, sonunda en iyi yolun onları kandırmak olduğunu düşünmüş ve "Koşun koşun size oyun­cak getirdim" diye bağırmış. Oyuncak lafını duyan çocuklar, ellerindekini bıraktıkları gibi kendilerini babalarının yanına atmışlar ve farkında olmadan yangından kurtulmuşlar. Buda bu kıssayı şöyle bitiriyor:
"Bu dünya aslında büyük bir yangın yeri, kurtulmanız için haykırıyoruz, sizlere sesleniyoruz ama oyuna öyle dal­mışsınız ki duymuyorsunuz. Ne yazık ki, bizleri duymanız, söylediklerimize inanmanız için sizlere oyuncak vaad etme­miz gerekiyor..."




[1] İbrahim b. Hasan, et-Tefsîru'l-Me'sûr an Ömer, (İbn Ebî Hâtim ve Ebu's-Seyh'ten naklen), 393.

[2] Mekkî, Semt’un-Nucûm, II, 557; Zehebî, et-Tefsîru ve’l-Müfessirûn, I, 69.

[3] “Rabbinizden mağfiret dileyin; O'na tevbe edin; doğrusu Rabbim merhamet eder ve çok sever.” (Hud, 90)
[4] Aziz Mahmud HÜDAYİ, Sohbetler, hzl: Sami ARPAGUŞ, 1995, İnsan Yay., İstanbul, 1. Sohbet

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar