[HÂFIZ’IN BİR BEYTİNİN ŞERHİ]- Şerh-i Yek Beyt-i Hâfız
Hzl: Kadir
TURGUT
Kemalpaşazâde Şemseddin
Ahmed’in, Fars edebiyatının ünlü şairlerinden Hâfiz-ı Şîrâzî’nin “Şeyhimiz,
‘yaratılışta hata yoktur’ dedi; bravo hata örten bakışına” anlamındaki
beytini kelam ve felsefe açısından şerh ettiği “Şerh-i
Yek Beyt-i Hâfız” adlı
Farsça risalesinde, yaratılışta hata varmış gibi görülmesinin nedenini ve
aslında bu durumun tam bir adalet ve düzen anlamına geldiğini anlatmaktadır.
Kemalpaşazâde konuyu
daha anlaşılır kılmak için yedi ayrı örnek ve benzetmeye yer vermiştir:
1- Sineğin varlığının pisliklerden
kurtulmak için gerekli olduğu,
2- Zencinin inci gibi güzel dişlerinin
olduğu,
3- Kaybolan eşeğin sesinin sahibine hoş
geleceği,
4- Varlıklar arasındaki
kötülerin/çirkinlerin bitkiler arasındaki çöplere benzediği.
5- Bir resmin çirkinliğinin, ressamının ve
yaptığı bütün resimlerin kötü olduğu anlamına gelmediği.
6- Güzel olmasa bile bir sarayda tuvaletin
de gerekli olduğu.
7- Kanadı olsaydı bütün kuşları yok edeceği
için, kedinin kanatsız oluşunun yerinde olduğu.
Kemalpaşazâde eserinde bazı
Arapça ve Farsça iktibaslara da yer vermiştir.
1- “Beraberinde güzellik olmayan hiçbir
çirkinlik yoktur; kapkara zencinin de inci gibi dişleri vardır.”
2- Hz.
İbrahim aleyhisselâm “Allah her şeyiyle güzeldir.”
Kemalpaşazâde bu
ifadenin Hz. İbrahim’e ait olduğunu kaydetmektedir; ancak kaynağına ulaşamadık.
3- Mevlana. Mesnevi.
“Yüzlerce varlık arasında
bir kusur bulunca, bunu bitkiler arasındaki çerçöp say”
4- “Onun ateşi tütsünün dumanı gibi tutuşsa da hiçbir siyahlığı
yoktur.”
5- İbni Arabi.
“Batılı tamamen inkâr
etmeyiniz, için de Hakk’ın bazı zuhuratı vardır”
6- Mevlana. Mesnevi
“Resmin çirkinliği ressamın çirkinliği demek
değildir, bilakis ondan çirkinlik çıkmaz da değildir. Hem çirkin hem güzel eser
yapabilmek ressamın yeteneğini gösterir.” _
7- Hâfız. Dîvân.
“Şeyhimiz yaratılışta hata
yoktur dedi, bravo ayıp örten güzel
8- Mütenebbi.
“Nice kişiler doğru sözde
kusur bulurlar, ovsa onların düşünceleri kıttır”
9- Sa’dî.
“Ben doğru yazdım, sen
doğru okumazsan, sen satranç bilmiyorsan Leclâc’ın suçu ne”
10- Mevlana.
“Allah vergisi için
kabiliyet gerekmez, kabiliyet de onun vergisidir zaten”
11- Sa’dî.
“Yedi iklimi yaratan her bir şeye layık olduğu hali vermiştir;
Miskin kedinin kanadı olsaydı yeryüzünden kuşların kökünü kazırdı.”
12- Nizâmî. Mahzenü’l-esrâr
“Dengi olmayan
keşfedilmemiş manalar doluyum ben ancak
manalarımın boyuna uyacak elbise yok”
Kemalpaşazâde’nin
eserinde geçen diğer manzum ibareler şunlardır:
“Herşey gizlenemez
mükemmelliktedir”
“Çirkin de güzeldir; zira her ne kadar en çirkin ses olsa da
kaybolan eşeğin sesi sahibine çalgı gibi gelir.” Bu ifadede “En çirkin ses
eşeklerin sesidir” anlamındaki
ayete telmih vardır. (Lokman. 31/19).
“Senin o güzel yüzü suyu
hürmetine kötü amellerden korusun, canım da sana feda olsun”
“Kainatta şer ortaya
çıkınca, bunu bitkiler arasındaki çerçöp kabul et.”
“Nimete ulaşamayan
yetersizdir, yoksa kadar insanın muradını vermeye yeterlidir.”
“Hem ibare kusurlu, hem de
işaret yetersizdir.”
Hamd, varlığın her bir
noktasının her yaratılış sayfasına kalemiyle işlendiği yaratıcıya olsun.
Sonsuz şükür,
yaratılışın her dairesinin kâinat levhasında takdir pergelinden ortaya çıkaran
takdir ediciye olsun.
Her şey dosdoğrudur, biz
de böyle inandık. Yaratılış kalemi hata etmiş değildir; ister Hıtay’lı güzel
olsun ister çirkin zenci, ister mescitteki zahit olsun, ister kilisedeki rahip,
her birine layık olan verilmiştir. Bitkilerin en değersizi dikene, çerçöpe bile
bin türlü yarar verilmiştir. Bu mülkte tavus gibi sinek de faydalıdır/güzeldir.
Sinek olmasaydı dünyada, insanoğlu pisliklerin etkisinden rahat edemezdi.
Böylece hiçbir çirkinin tamamen güzellikten uzak olmadığı anlaşılıyor.
Yaratılışta yüzünde güzellikten bir ben olmayan çirkin yoktur.
Beyit: Beraberinde
güzellik olmayan hiçbir çirkinlik yoktur; kapkara zencinin de inci gibi dişleri
vardır.
Aslında
dünyada çirkin yoktur. Sence çirkin olan bir başkasının nezdinde güzeldir.
Beyit: Çirkin de
güzeldir; en çirkin ses olsa da kaybolan eşeğin sesi sahibine çalgı gibi gelir.
Hikmetli öykülerde
varlıkta kötülük olmadığı söylenmiştir. Farkında olmayanlara kötü görünen
aslında kötü değildir. İdris (aleyhisselâm) “Allah bütün işleriyle
güzeldir”, demiştir.
“Senin o güzel yüzü suyu
hürmetine kötü amellerden korusun, canım da sana feda olsun ”
Hak tarafından
lezzetiyle birlikte ortaya konan şeyler iyidir, ondan kötülük çıkması arızidir.
Hayır ve şerrin ilişkisi araz ve cevher ilişkisi gibidir. Beyit:
Varlıklar
arasında kötü zuhur edince bunu, bitkiler arasındaki çerçöp say”
Mevlana,
Beyit: “Yüzlerce şey
içinde bir ayıp görülürse bunu bitkiler arasındaki çerçöp say ”, demiştir.
Hak Teâlâ, cehennemi
rahman ve rahim sıfatlarının tecellisi ve “Onun ateşi tütsünün dumanı gibi
tutuşsa da hiçbir siyahlığı yoktur. ” sırrının keşfi için rahmet ve lütufla
yaratmıştır. Şeyh Muhyiddin ibni Arabi (kaddesellâhü sırrahu’l azîz),
Beyit: “Batılı
tamamen inkâr etmeyin, çünkü onda Allah’ın bazı zuhuratı vardır” demiştir.
Yaratılanın kusuru
yaratılışın kötülüğündendir, kötü yaratılıştan değil.
Mesnevi: Resmin çirkinliği,
ressamın çirkinliğinden değildir; aksine ressamdan çirkin çıkmaz da değildir.
Nakkaşın
hem güzel hem çirkin eser verebilmesi onun gücünün göstergesidir.
[Mevlana]
Hata fiil olarak bir
şeyin hikmet ve maslahata uygun olmaması demek olup, bir çeşit çirkinliktir.
Allah’ın yaratışının cemali bundan beridir. Senin gözünde yararsız olan her
işin gerçekte sayısız yaran vardır.
Hülasa, ilahi yaratış
tezgâhında yararlı bir rolü olmayan bir nokta bile yoktur; ancak bazen bu
yarar, kendisi için değil başkaları için hazırlanmış olur. Hatta bu yarar kendi
hakkında bir hata ve zarar görülebilir. Öyleyse yaratılışındaki hikmet
başkasına yaran olmak olan bir varlık, varoluş dairesinde hata gibi
görünmektedir. Ancak varlıkların tam bir düzen içinde olduğu âlemin tamamında
çok uygun ve düzenli bir yeri olması, bütün âlemin ve varlıkların düzen ve
uyumu için gerekli olması bakımından çok yerindedir. Buna, padişahın sarayı
projesindeki ayakyolu örnektir. Padişahın oturacağı yerin ayakyolu olması uygun
değilse de, bu, bütün saray projesi içerisinde yerindedir. Zira saraya ayakyolu
gereklidir ve başka uygun bir yer yoktur.
Beyt: Şeyhimiz, “yaratılış
kalemi yanlış yapmamıştır”, dedi; bravo hataları örten
güzel görüşüne!
Birinci mısrada âlemde
hiçbir hata olmadığının belirtilmesi, ikinci mısradaysa hatanın örtülmesinden
bahsedilmesi hatayı itiraf demek olacağından hatanın varlığının
belirtilmesinden ötürü iki mısra arasında akla gelen aykırılık eksik bakış ve
yanlış anlayış sonucudur.
Şiir: Nice kişiler
doğru sözde kusur bulurlar, oysa onların düşünceleri kıttır. [Mutenebbî]
Beyit: Ben doğru söz
yazdım, eğer doğru okumazsan; Leclâc ’ın suçu ne, sen satranç bilmiyorsun.
[Sa’dî]
Bu konuda daha
açıklayıcı ve şüpheleri giderici bir başka izah daha vardır. Alemde hata
sanısına neden olan her kusur iki şey yüzündendir: Biri yaratılanın kemale
kabiliyetinin yokluğudur.
Beyit: Nimete ulaşamayan
kabiliyetsizdir, yoksa felek insanın isteğini vermeye kabildir.
Bunun örneği bekaya
kabiliyeti olmayan arazdır, kendi yerinde açık delil ve ifadeyle ortada olsa
da. Bir kimse, “yapan da kusur yoksa kabiliyete de
gerek; kabili olmayanı kabil yapmak da failin failiyetinin kemalâtındandır;
öyleyse Mevlana’nın ‘Hakkın vergisi için kabiliyet gerekmez, aksine kabiliyet
de onun vergisidir. ’ deyişinden de anlaşılacağı üzere fail kemalin
zirvesindeyken fiilleri kabiliyete muhtaç değildir” derse, bunun cevabı
şudur. Kabiliyetin iki anlamı vardır:
Birine zati imkân denir;
asıl kabiliyet budur; bizim de burada kastımız onun kabiliyetidir. Fiilin
nesneyle ilişkisi bu anlamla tartışmaya yer vermeyecek kadar açık olmaktadır.
Kabiliyetin diğer anlamına da istidat derler, bu arizi kabiliyettir; bu
kabiliyet bizim görüşümüzde sıradan bir şarttır, gerçek şart değildir. Bunu
gerekli saymayan Mevlana’nın kastı da bu anlamdır, birinci anlam değil. Biz de
Hakk’ın yaratması için istidadın şart olmadığına, istidadın da onun
yarattıklarından olduğuna inanıyoruz. Eğer yaratılışta Allah’ın eli
olmasaydı, yaratım silsilesi tamamlanıp varlık ortaya çıkmazdı. İşte
Mevlana bu beytin ikinci mısraında bu meselenin nedenine işaret buyurmuştur.
İki konudan diğeri, yaratıkların kemale liyakatlerinin yokluğudur. Bu
liyakatten kasıt kendi başına liyakat değil bütün bir varlık düzeni içerisinde
düşünülecek liyakattir. Şeyh Sa’dı’nin şu kıtasında kastettiği de bu
liyakattir:
Kıta: Yedi kıtayı
yaratan her birine layığını vermiştir. Zavallı kedinin kanadı olsaydı dünyada
serçenin kökünü kaldırırdı. [Sa’dî]
Kedi kendisi bakımından
kanadının olması layıktır. Liyakatsizliği birinci beytin ispatı olan ikinci
beyitten anlaşıldığı üzere toplam düzen içerisinde cüzi bir zararının olması
bakımındandır. Öyleyle bu inceleme sonucu, varlıklar arasında görülen
farklılıkların görünüşte ayrışma olduğu anlaşıldı. Kusur ve eksiklik kaynağı,
failiyette değil kabiliyettedir. Burada başka ince noktalar daha vardır ancak
hakikatleri açmaya ne ibaretler de işaretler de yetmez.
Mısra: Hem ibare
kusurlu, hem işaret acizdir.
Beyit: Eşsiz
manalarımın boyuna uyacak elbise yok. [Nizâmı
Gencevî]
Kaynak:
Kadir TURGUT, Kemalpaşazâde’nin Hafız’a Ait Bir Beytin Şerhini İçeren Farsça
Risalesi, Doğu Araştırmaları 11, 2013/1
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar