Print Friendly and PDF

HAYATIN GÖRMEK İSTEMEDİĞİMİZ TARAFLARINDAN



KAMPLAR  (ZAYIFLAMA-STRES ATMA)  VE BİREYSEL TATİL YAPMANIN GÖSTERİLMEYEN YÜZÜ

Yazları tatil yapma veya kampa gitme düşük gelirli insanlar için geçerlidir. Zenginler için tatil yapma mefhumu yoktur. Onlar, her zaman tatil yaparlar. Zenginlerin kendi aralarında aradıkları farklılık ise Extreme (uç değerler) /normüstü veya sapıklıkta nerede oldukları araştırmaktır. Zenginler için sözü uzatmadan kriterleri aynı seviyede olan insanların tatmin oldukları dünyasına örnek verelim.

Plajlar-Kamplar.

İnsanlar, bireysel neden tatil yapar ve altındaki sorun nedir? (Ailelerini beraberinde alıp götürenler konu kapsamı dışındadır.)
Bu gibi yerlerdeki tatil sağlık için mi yoksa “kişiliğini bulma/bütünlüğü bozulmuş olmanın çıkar yollarıdır?
Bahsedilen yerler hakkında “sosyal bir ihtiyaç olduğu” umumî intibası vardır. Fakat günümüzde bu yerlerin bu şekilde olmayıp, yalnızlık / narsist duygular içinde palazlanmış insanların çıkmazlarına çare gibi görünmektedir.
Neden mi?
Tabii ki günümüzde akrabalık ilişkileri ve aile bağları kopmuş toplum olma yolunda ilerleyen ülkemiz (yabancılar için bu zaten yoktur) de bile bayramlarını kaçamak/tatile çeviren insanlarımızın içler acısı durumunu/ bakışımızı irdelemenin gerekeli olduğunu düşünüyoruz. Haber programları dahi magazin haberleri ve gençleşme hülyaları ile paparazzi gibi olunca çok söze gerek kalmıyor.
Toplum ahlak ve düşüncede çeşitliliği barındırır. Eğer çoğunluk,  aşağılanmış ve umut trendi yükseklerde olan insanlar tarafından oluşursa, bulunduğumuz yerler ve durumlar yetmez olmuştur, demektir. “Daha fazlası”, “her şey senin için”, varsa yoksa benlik/ narsizm.
İnsanın, bir “Dur” diyeni olmazsa, tatmin olmasını ötekilerin ifâ edemeyeceğini bilmekteyiz. Çare üreticisi zannedilen âkillerde gerçekleri korkmadan söylemeyedikleri zaman,  birileri yanlış tedavilere yönlendirmedeki başarıları sayesinde; güncel doğrulara uymak mecburunda hissetmeyi artırmıştır. Evet, bazı istismarcılar (firmalar) düzeneklerini bir ahtapot gibi hazırlamış ve insanları sarmalamaktadır.
Korkunç bir durum.
Mesela; son dönemlerde erkeklerde pek aşağıda kalmasa da en çok mağdur olan insanlar “kadın ve çocuklardır”.  Kendini çirkin gören veya kilolu hisseden kadınlar, beğenilmek arzularını nasıl tatmin edecekler. Bu bir sorundur. Onlarında arzularına kavuşmaları gerekir kabilinden “normal hayat yaşamadığını hissettirmek” için propogandif iletişimin paranoyası ile çöküşe uğratılmaktadır. Bu mazlum kişiler normal hayatını sürdürmediği hissinden kaçış/arayış içine düşmüşlerdir.
Çare “kabuğu kırmak”tır. Fırsat yaratılmalıdır. tatiller ve Afrika gibi  uzak diyarlar tercih sözkonusudur. “Uzaklık emniyeti”
İşte kısa bir dönemde az bir kazancını harcayarak eziklik duygusundan kurtulmaya çalışmak bir umuttur.
Yanlış mıdır?
Bunun cevabı çok zordur. Her insan çıkmaz yolda kalmak istemez, bir şekilde çıkmak ister.
Buradaki sorun tercih edilen çıkışın doğrusunun yapılıp/ yapılmadığını, anlamak / anlatmaktır.
Ruhsal psikozun ve aşağılanmışlığın tedavi edilmesinde, meşruiyetin içinde gizlenmiş gayri meşru ilişkiler,  ne kadar doğrudur. Bu hususa doğru taraftan bakmak gerekir. Normal hayatta herkesin dışarı çıkaramadığı arzu ve duyguları vardır. Bunu kısa dönemli ilişkilerle dışa vurmak/tatminini sağlamak ise tehlikeler barındırdığı gibi geleceği de ipotek altına alabileceği gibi, gerçek ruhsal tedavisi de olmayan yöntemlerdir.
Tatil yerlerinin “Aşk Yazı” ritüellerini barındırması, insanın yozlaşmış ve vahşi tarafını tatmin ederken kendi cehennemini yaratışının mekânları olduğunu hatırlayalım. Bu durumun istatiksel verileri vardır. Bilinir, ama kimse söylemeye yanaşmıyor. Sonuçta, kampların, gerçeğinde ayak kaydırıcı yerler olduğu biraz anlayabildik.
İnsan geçmişine bakarsa, üzüleceği çok yanlışlarını olduğunu görebilir. Ancak son kararında geçen geçmiştir dese de, geleceği bu geçmişin üzerine çoktan kurulmuştur. Bu nedenle aile yapısın kuvvetlendirilmesinde, devletin ve milletin hassas olması gerekir. Bunu söylemek çok zor.
İnsanlık şirketlerin kapitalist rüzgarında köleler gibi olma yolunda ilerliyor.
Bu oyun bozulmalı, hepinizle. 

YİYECEK SATAN FİRMALARININ PAZARLAMA HİLELERİ

Unutmayalım ki, yiyecek rengi bize tat kategorisi hakkında bilgi verir.
Kırmızı tatlıdır, siyah ise acıdır.
Kırmızı yiyecekler genelde kabul görür ve çok tutulur. Kiraz, çilek veya kırmızı et gibi.
Siyah yiyecekler çürüme ve ölüm anlamını taşır ve menfi şeyleri akla getirir.
Böylece renk psikolojisi yiyeceğimizi değerlendirir ve satın alırken önemli bir rol oynar. Üniversitelerde yapılan denemelerde, Patatesleri siyaha, karnabaharı yeşile ve kuşkonmazı kırmızıya boyadılar. Tatları ayni olmasına rağmen kimse yemek istemedi. Tatlarını çağrıştırarak yemek istemediler. Tamamıyla değişik tatlarla eşleştirme yaptılar.
Yiyecek endüstrisinin yeme psikolojisini uygulayarak ürünlerinin en iyi tarafını göstermektedirler.
İyi takdim edilen ve ambalajları uygun olan ürünler daha çok satar.
Unutmayın ki; şirketler en iyi neticeyi yani paramızı çalmak istediklerinden karşılığında her hileyi sunmaktan korkmazlar. Bu yapılanların  yasal olarak bir cezâi yaptırımı şu an için mümkün görünmüyor.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar