Print Friendly and PDF

Hikayelerden



Aramızda akıllı geçinen delilerden biri, Bakırköyü'ndeki tımarhaneyi görmek istemiş. Çeşitli delilerin bulunduğu bahçeye yaklaşmış. Delileri kızdırmak için karşıdan ağzını açmış, dilini çıkarmış, elleriyle acayip işaretler yapmış. Delilerin çoğu aynı hareketlerle karşılıkta bulunmuşlar.
Yalnız, içlerinden biri köşeye oturmuş, düşünüyormuş. Bu deliye:
-Deli, ne düşünüyorsun, düşüneceğine, bana içerde kaç kişisiniz, şunun hesabını ver bakayım, demiş?
Nasılsa tımarhaneye düşmüş olan bu akıllı deli, kendisiyle alay eden adama, gerçeğe uygun şu karşılığı vermiş :
 — Biz içerde kırk deliyiz, bizim hesabımız belli, ya siz dışarda kaç delisiniz!?
Demiş.
**
Ahrette, cehennemlik iki beyefendi, cehenneme götürülüyormuş. Yolda bunlara bir melek sormuş:
          Siz Dünya’da hiç evlendiniz mi?
Birinci adam:
          Bir defa evlendim, demiş.
Melek bu adama:
         Öyleyse sen Dünya’da cehennem azabını çekmişsin, dön cennete, demiş.
İkinci adam bu konuşmaya şahit olduğundan, kurtulmayı garanti etmek için güya daha güzel karşılık hazırlamış. Melek ona da sormuş:
         Sen de evlendin mi?
         Evlendim, hem de iki defa, karşılığını vermiş.
Melek, iki defa evlendim demekle işi sağlama bağladığını sanan bu zavallı adamı doğruca cehenneme yollamış.

Kedi hacca gitmek istemiş. Helâllaşmak için bütün sıçanları çağırmış. Ne kadar sıçan varsa bir odaya toplanmışlar.
Kedi:
         Gelmeyen sıçan var mı? Tamam mısınız? Diye tekmil sormuş.
Yalnız bir topal sıçanın olmadığım söylemişler.
        Onu da çağırın, tamam olsun. Artık, eksik ne kadar kusurlarım varsa hepinize bağışlatacağım, kimsenin bende zerre kadar hakkı kalmasın, demiş!
Topal sıçanı da çağırmışlar. Topal sıçan gelmiş ama, ürküntü getirdiğinden eşikten içeri girmiyormuş.
Kedi topal sıçanı da kandırmak istemiş. Ona odada bir nokta göstermiş:
         Eşikten buraya kadar atlıyabilirsen, sana giderayak bir tulum peynir armağan edeceğim, demiş.
Topal sıçan şüphelenmiş:
        Bunun mesafesi az, armağanı çok! Diyerek hemen oradan uzaklaşmış.
Kedi öteki sıçanları da kaçırmamak için kapıyı örtmüş, hepsinin birer birer defterini dürmüş. Şimdiki sıçanlar hep o topal sıçandan üremiş.

Demircinin biri kadıya dâvacı olmuş. Kadıya rüşvet olarak yavuz bir balta yapmış.
Suçlu daha zenginmiş. O da kadıya semiz bir dana hediye etmiş.
Duruşma başlamış. Demirci, aldığını verdiğini unutan dalgın kadıya, söz arasında baltayı hatırlatmak istemiş:
        Kadı efendi, yerden göğe kadar haklı olduğumu anladığınızı sanıyorum. Gele, gide çok masrafa girdim, sana yalvarırım, dâvamızı uzatma, şunu baltayla keser gibi kes at, demiş!
Pişkin kadı:
        Güzel söylüyorsun ama, baltanın sapına dana pisledi, tutacak yeri kalmadı evlâdım, demiş.
Vaktiyle bir kadı, bir köylüden rüşvet olarak beş okka tereyağı istemiş. Köylü buna itiraz etmemiş ama, kadının yaptığı işe göre istediği rüşveti çok bulmuş. O da tereyağı işine hile karıştırarak ucuz kurtulmağa çalışmış.
Köylü, büyükçe bir dağarın içine, sığırların mayıs taylarında yaptığı cıvık pisliklerden epeyce doldurmuş, üstüne de birkaç parmak kalınlığında tereyağı koymuş. Dağarın ağzını yüzünü hilesi sezilmeyecek şekilde temizlemiş, tereyağını dağarıyla birlikte kadıya hediye etmiş.
Kadı, dağarı sevinçle eline almış, bağlı olan bezi ağzından sokmuş, kalınca bir yaldızdan başka bir şey olmayan tereyağından bir parmak almış, tadına bakmış. Sonra yağın temiz mis, pis mi olduğunu iyice anlamak için de Parmağıyla derinden karıştırmağa başlamış.
Kadı yağı karıştırttıkça köylü hilesinin meydana çıkacağından korkmuş:
        Kadı Efendi, yağım temizdir, çok karıştırma, sonra guburunu çıkarırsın, demiş!
Kadı bu sözlere aldırış etmemiş, inadına daha derinlerden karıştırmağa devam etmiş. Kadı bir de baksa ki, parmağına tereyağıyla karışık kara kara bir şeyler bulaşıyor. Biraz daha karıştırınca işin içinde hile olduğunu anlamış.
Kadı, bu hilekâr adama çok kızmış. Ona çıkışacağı sırada, daha önceden kadıyla işini bitiren, ona eyvallahı kalmayan köylü kadıdan üstün çıkmış:
        Ben sana çok karıştırma,, guburunu çıkarırsın demedim mi? Senin gibi kadıya bu bile fazla!., demiş.

Kaynak: GÜLÜNÇ HALK HİKÂYELERİ, Derleyen ;Öğretmen Mustafa SALMAN, 1959, Ankara

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar