HOŞ SADÂ İBNÜLEMİN MAHMUD KEMAL İNAL
İmamı Gazali rahmetullahi aleyh da der ki: Baharın ve
ezharının, udun ve evtarinin tahrik etmediği kimsenin mizacı o kadar fasiddir
[«Baharın, çiçeklerin ve musikinin müteessir etmediği şahsın mizacı fasittir.»]
ki ilâcı yokdur.
Teganni, söz anlamayan sabiye ve belâdeti tab’ı malûm
olan deveye bile müessirdir ki ağlayan çocuk, susar, uyur. Deve sırtındaki ağır
yükü istihfaf, uzak mesafeleri istıksar eder ve hiss etdiği neşatdan âdeta mest
olur.
Abdülganiyyı Nablusı, Tariki mevleviyeye dair
risalesinde der ki:
«Zi ruhda hımardan gayri musikiden müteessir olmayan
yokdur [1] demişlerdir.
Şeyh Sa’di der
ki: «Bir kerihüssavt, yüksek sesle kur’an okurdu. Yanından geçen bir ehli dil
ile aralarında şöyle bir muhavere geçmişdir:
— Senin aylığın ne kadar?
—Hiç.
— O halde niçün kendine zahmet veriyorsun ?
— Allah içün okuyorum.
— Allah içün okuma!..
**
«Fariğ olmam meşrebi rindaneden
Yüz çevirmem nafile peymaneden
Bezmedikçe haleti mestaneden
Çıkmam Allah etmesin meyhaneden»
--
«Mail olmam meşrebi rindaneye
Sürmem el asla yedi peymaneye
Rağbet etmem haleti mestaneye
Girmem ! Allah etmesün meyhaneye»
--
Ne dökmek istesem yaş var ne çeşmanımda fer kaldı
Bu sevdadan bana bitmez tükenmez gam, keder kaldı
Ne canandan vefa gördüm ne aşkından eser kaldı
Bu sevdadan bana bitmez, tükenmez gam, keder kaldı
**
Ne çok çektim hasretini bilsen ah ben
Nerde kaldın gelmez oldun sevdiğim sen
Yanıyor senin aşkınla her an bu ten
Nerde kaldın gelmez oldun sevgilim sen
**
[1] Bu mes’eleden bahs etdiğim sırada musiki
üstadlarından Hafız Ahmed Mükerrem Bey dedi ki: «Himar da müteessir oluyor. Bir
gün musiki arkadaşlarımızla Yakacıkdaki koruya gitmişdik. Fasla başlayınca —
civarımızda otlamakda olan — bir merkeb, kulaklarını kaldırdı, bir az
dinledikden sonra otlamakdan vaz geçdi, yanımıza geldi. Faslın bittiğini
müteakiben otlamağa gitti. Bu hal hepimizin nazarı dikkatini celb etdi.»
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar