HZ. LOKMAN ALEYHİSSELÂM'IN NASÎHATLARI
KUR'AN-I KERİM'DEKİ NASÎHATLARI
Oğluna ibretli, hikmetli, güzel nasihatler veren, bu hoş öğütleri
Kur'an-ı Kerîm'de zikredilen o mübarek zâtlardan birisi de hiç şüphesiz Hz.
Lokman Aleyhisselâm'dır.
Cenab-ı Hak, Mekke-i Mükerreme'de nazil olan 34 âyetli 31 sıra nolu
"LOKMAN SÛRESİ"ni LOKMAN HEKÎM'in şahsına tahsis buyurmuştur.
Şahıslarına birer müstakil sûre tahsis edilen 7 büyük Enbiyâ
(Yunus-Hud-Yusuf-İbrahim-LOKMAN-Muhammed-Nuh)'dan beşincisi Lokman Hekîm'dir.
Şahsına tahsis Duyurulan Lokman Suresi 12 ilâ 19'uncu ayetleri arasında
Lokman Hekim’in oğluna verdiği HİKMETLİ NASÎHATLAR anlatılarak denilmiştir ki:
"Andolsun ki biz Lokman'a Allah'a şükret diyerek hikmet verdik. Kim
şükrederse ancak kendi faidesi için şükreder. Kim de nankörlük ederse hiç şüphe
yok ki Allah müstağnidir, her hamde o lâyıkdır.
Hani Lokman oğluna öğüt verirken şöyle demişti:
1. Oğulcağızım! Allah'a ortak
koşma. Çünkü şirk elbette büyük bir zulümdür...
2. Allah'a ve ana-babana şükür
et. Zira Cenab-ı Hak, insana ana ve babasını tavsiye etti (Onlara itaat
etmesini emreyledi).
3. Eğer onlar, sence ilimde yeri
olmadık herhangi bir şeyi Allah'a eş tutman üzerinde seni zorlarlarsa
kendilerine itaat etme.
4. Ana ve babanla dünyada iyi
geçin (kendilerine iyilik yap, sıla-i rahim et).
5. Allah'a yönelenlerin
(muhsinlerin) yoluna uy. Nihayet (Senin de, ana ve babanın da) dönüşünüz ancak
Allah'adır. O vakit Allah size ne yapmışsanız haber verecektir.[1]
6. Oğulcağızım! Hakikat (yaptığın
iyilik ve kötülük) bir hardal tanesi kadar olsa da bir kaya içinde, ya göklerde
yahut yerin dibinde (gizlenmiş) olsa bile Allah onu getirir (meydana çıkarır ve
hesabını görür). Çünkü Allah lütûfkârdır, her şeyden hakkıyla haberdardır.
7. Oğulcağızım! Namazı dosdoğru
kıl (Kendini kemâle erdirmek için).[2]
8. İyiliği (Dinin hayır ve iyilik
olarak bildirdiği bütün hususları) emret.
9. Kötülükten vaz geçirmeye çalış
(el, dil ve kalb ile gücün yettiği kadar insanları kötülükten sakındır. Toplumu
kemâle erdirmek, onların da ahlâkım güzelleştirmek için).
10. Sana (bu emir ve nehiy
sebebiyle) isabet eden (başına gelen)lere de sabret, katlan. Doğrusu bunlar,
azmedilmeğe değer işlerdir.
11. İnsanlardan
(kibirlenip-gururlanıp) yüzünü çevir-me.
12. Yeryüzünde şımarık (çalımlı)
yürüme.
13. Zira Allah, her kibir
taslayanı, kendini beğenip öğüneni sevmez.
14. Yürüyüşünde mutedil ol (Orta
halli ol. Ne çok hızlı, ne de yavaş yürü. Sükûnet ve vakarını muhafaza et).
15. Sesini alçalt (Bağırıp
çağırarak yüksek sesle konuşma. Bilb ki) seslerin en çirkini (hoşa gitmeyen en
kötüsü) hakikat eşeklerin anırışıdır. "(Lokman Suresi:
31/12-19)
Ana ve babaya teşekkür tavsiye edilmekle beraber, eğer onlar evlâdını
-hiç bir ilimde yeri olmayıp muhal olan şirki isnad ettirmek üzere-
sıkıştırırlarsa o hususta ikisine de itaat etme yoktur. Lâkin günaha iştirak
etmeksizin şeriatın razı olacağı ve insanlığın gerektirdiği veçhile
sohbetlerinde bulunmak, yemek, içmek, giymek gibi ihtiyaçlarını karşılamak,
cefa etmemek, ağır söylememek, hastalıklarında bakmak, vefatlarında
defnetmek... gibi dünyaya ait yardımları yapmak lâzımdır. Özet olarak söylemek
gerekirse, ana ve babanızın yersiz emirlerine itaat etmek yoktur, ancak
kendilerine sahip olmak vardır.
HADÎSİ ŞERİFLER'DE LOKMAN HEKİM
1- Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem buyurdu ki;
"Sudanlıları dost edininiz. Çünkü onlardan üç tanesi cennet ehlinin
efendilerindendir: Lokmân'ül-Hakîm, Necâşî, Müezzin Bilâl,"
buyurdu.( İbn-i Kesîr Tefsiri: s. 913, Fatih Ktb. No: 54,)
2- Bûharî, Abdullah İbn-i Mes'ûd
(radiyallâhü anh)dan şu mealdeki hadîsi rivayet ediyor:
"İman edip de imanlarına zulüm karıştırmayanlar, işte emn-ü eman
onlar içindir. Doğru yola giden de onlardır"
mealindeki En'am Süresindeki 82'nci âyet-i kerîmesi nazil olduğunda
müslümanlara ağır gelerek:
— Yâ Resûlullah! Bizim hangimiz nefsine zulüm etmez ki, onun imanı
nefsine zulüm etmemekle şaibeli omasın? Demişlerdi.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem onlara:
— "Bu âyetteki zulüm
sizin sandığınız gibi değildir.O zulüm şirk demektir. Lokman'ın oğluna nasihat
ederken:
— Yavrum! Allah'a şirk etme. Zîra
şirk, en büyük bir zulümdür, dediğini işitmediniz mi?"
diye cevap vermiştir. (Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, c. 9. s. 163, Bûhari. Müslim
ve Tirmizi'den naklen Tâc. c. 4. s. 172. Sahîh-i Müslim ve Tercemesi, c. I, s.
172,)
3- İbn-i Abbas ve Ebû Hüreyre
(radiyallâhü anh) anlatır:
"Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem cuma günü sabah namazında
(Secde), (Lokman) ve (Hel etâ ai'el insan) sûrelerini okurdu. "(
Müslim'den naklen İhya, c. I. s. 194,)
4- Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem Efendimiz, Lokman Hekim'in oğluna şöyle bir öğüt verdiğini hikâye
buyurmuştur:
— "Oğulcağızım! Âlimlerin
meclisine devam et. Hâkimlerin sözlerini dinle. Çünkü Allahü Teâlâ, yeryüzünü
ince yağmuru ile dirilttiği gibi, ölü bir kalbi de şüphe yok ki hikmet nuru ile
diriltir."( Et-Tergip vet-Terhîp: 1/33, Alûsî Tefsiri: 1/491, Ramjz
Şerhi:3/543)
5- Ebû Mûsâ, Resûl-ü Ekrem
Efendimizin şöyle buyurduklarını naklediyor: "Lokman oğluna nasihatinde:
— Oğulcağızım! Başım ve yüzünü
örtmekten sakın.
Zira geceleyin baştan aşağı örtünmek, kefenlenmiş ölüye benzediği için
korkuya; gündüzleyin baştan aşağı örtünmek, halkı şüpheye düşürdüğü için
itibarsızlığa, insanı hakîr göstermeye vesîle olur. Bunda desise ve hîle
bulunduğu için erkeklere yakışmaz. " (Ramuz Şerhi:
3/542)
Arâis'ül-mecâlis'te:
"Oğulcağızım! Başını ve yüzünü örtmekten sakın. Gündüz örtünürsen
şöhret ün olur. Gece örtünürsen şüpheyi çeker" şeklinde varit olmuştur.(
Arais'ül Mecalis, s. 205)
6- Enes radiyallâhü anhden rivayet olunmuştur. Demiştir ki: Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem
"Susmak hikmettir, ama onu yapan azdır"
buyurdular.
Bu hadîsi, Beyhakî "Eş-Şuab" (adlı kitabın)da zâîf bir senetle
tahrîc etmiş; onun Lokman aleyhisselâmın sözlerinden mevkuf bir hadîs olduğunu
sahîhlemiştir.
Hadîs-i şerifin sebebi şudur:
Bir gün Lokman aleyhisselâm, Hz. Dâvud aleyhisselâmın yanına girmiş ve
onu zırh örerken görmüş. O zamana kadar böyle bir şey görmediği için bu işe çok
merak etmiş. Sormak istemişse de, hikmeti sormaya mâni olmuş. Nihayet zırh
bit-tikten sonra, Dâvud aleyhisselâm ayağa kalkarak onu giymiş ve:
— "Şu zırh harp için ne
güzel bir şeydir" demiş. Bunun üzerine Lokman Aleyhisselâm:
— "Susmak hikmettir, ama
onu yapan azdır" demiş.( Bülûğu'l Meram: 4/377)
Taberî'de:
— "Susmak hikmettir, çok
olsun, az olsun "rivayeti de vardır.(Taberi, Tefsiri, 1/131)
7- Neseî ve Ebû Dâvud'da ceyyid
senetle Resûl-ü Ekrem'in Lokman'dan şu hadîsi nakledilir: Lokman buyurdu ki:
"Allahü Teâlâ, kendisine emânet edilen şeyi korur... Ben de seni,
malını, dinini ve amelinin sonunu Allah'a emânet ediyorum."(
İhya: 2/640)
8- Müstedrek-i Hakîm'de:
"Sudan'ın hayırlıları üçtür: Lokman, Bilâl, Mehca'dır"
hadîsi rivayet edilmiş tir.( Mir'ât-ı Kâinat: 1/198, Mecâlis: s. 225,)
9- Abdullah İbn-i Zübeyr'den,
İbn-i Ebî Hâtem şöyle anlatır:
"Cabir b. Abdullah'a:
— Lokman hakkında size kadar
ulaşan nedir? dedim. Oda:
— "Lokman"
Araplardan kısa boylu, yassı ve güzel burunlu bir kimsedir, cevabını verdi.
Diğer bir rivayette: Salih, hakîm bir adamdı, dedi."( Rûh'ül Meânî:
21/83)
10- Ruhul Beyan Tefsirinden nakledilmiştir ki;
"Ben derim ki, Lokman Nebî olmamış; fakat o, çok düşünen, yakîni
güzel bir kuldur. Allah onu sever, o da Allah'ını severdi. Allah ona hikmeti
verdi. Hikmet, Hak'da, sözde, fikirde ve hareketlerde isabet etmektir. O,
konuştuğunda hikmetle konuşur, düşündüğünde hikmetle düşünür, hareket ettiğinde
de hikmetle hareket ederdi. "(Rûh'ül Beyan: 7/73,-Lokman'ın Nebiliği konusuna
dair bakınız: Lokman Hekim'in Hakîkî Hüviyeti, s. 9-18,)
11- Abdullah b. Mes'ud radiyallâhü anh anlatıyor:
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem, hurma dalından bir değneye
dayanıyordu. Birkaç Yahudi’ye rastladı. Yahudiler birbirlerine:
— "Ona ruhu sorunuz"
dediler. Bazısı:
— "Ona bir şey
sormayınız. Belki sorduğunuz şey hakkında hoşlanmayacağınız bir şey
söyler", ve bazıları ise:
— "Muhakkak
soracağız" dediler. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem, susup
durdu. Ben kendi kendime:
— "Ona herhalde bu
hususta vahiy geliyor.." diyerek yanından ayrıldım. Vahiy hali sıyrılınca:
— "SANA RUH'DAN
SORUYORLAR. ONLARA DEKİ:
RUH RABBİMİN EMRİNDEDİR. SİZE BU HUSUSTA PEK AZ BİR İLİM
VERİLMİŞTİR" İsrâ Sûresi 85'inci âyetini okudu.
Bunun üzerine Yahûdî âlimlerinden bazıları, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve selleme gelerek:
— "Yâ Muhammed! Size rûh
hakkında pek az bir bilgi verilmiştir. Sözünle bizi mi, yoksa kavmini mi
kastediyorsun?" dediler.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem:
— "Bütününüzü.!"
dedi. Yahûdî âlimleri:
— "Senin rûh hakkında
okuduğun, ancak sana gelendir, sana aittir. Bize verilmiş olan Tevrat'ta ise,
her şey tafsilâtı ile bildirilmiştir" dediler.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem:
— "Size Allah tarafından
verilenler, Allah'ın ilmi yanında pek az kalır. Yanınızdaki size bile yetmez"
dedi.
Sonra bu hususta Lokman Suresinin 27'nci âyeti nazil oldu..( Tâc, c. 4,
s. 164, 173, Buhârî, Müslim ve Tirmizî'den naklen)
12- İbn-i Veki' anlatıyor:
Babam, Ebû'l-Eşheb'den, o da Hâlit El-Rab'î'den naklen demiştir ki:
"Lokman, Habeşli marangozculuk yapan bir kuldu.
Efendisi ona dedi ki:
— Bir koyun kes. Bana en güzel
iki uzvunu getir. Lokman; dilini ve kalbini getirdi.
Sonra Allah'ın dilediği kadar aradan bir zaman geçince, efendisi:
— Bir koyun kes. Bana en kötü
iki uzvunu getir, dedi.
Lokman, dilini ve kalbini getirdi. Efendisi Lokman'a:
— Bir koyun kes ve bana en
temiz iki uzvunu getir diye emrettim. Dilini ve kalbini getirdin. Ve yine bir koyun kes ve bana en kötü iki
uzvunu getir diye emrettim. Dilini ve kalbini getirdin bunun sebebi nedir? dedi.
Lokman; efendisine:
— İyi olduklarında, bu
ikisinden daha iyisi yoktur. Kötü olduklarında da, bu ikisinden daha kötüsü
yoktur," cevabını verdi.( Tefsîr-i Taberî, c. 21, s. 39-40, Tefsîr-i
Neysaburî, c. 21, s. 54, Tefsîr-i Hâzin, c. 3, s. 441, Tefsîr-i Ebu's-Suûd, c.
7, s. 413, Tefsîr-i Rûh'ül-Beyân, c. 7, s. 76,)
13- İbn-i Ebi'd-Dünya,
El-Fadl'ür-Rakkâşî'den naklen demiştir ki:
"Lokman, ölene kadar oğluna öğüt vermekte devam etti."(
Tefsîr-i Alûsi, c. 6, s. 476,)
14- Nesâî'nin tahriç ettiği Berâ'
hadîsinde şöyle buyuruluyor:
Hazret-i Berâ' demiştir ki:
Biz "Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin arkasında öğleyi
kılıyor ve O'nun Lokman ile Zâriyât Sûrelerinden okuduğunu, âyet-be âyet
işitiyorduk."
İbn-i Huzeyme de Hazret-i Enes'den bunun benzerini tahriç etmiştir.
Lâkin Enes Hazretleri, "Lokman" ve "Zâriyât"
sûrelerinin yerine "A'lâ" ve "Gâşiye"yi zikretmiştir.(Bülûğ'ül-Merâm,
c. 1, s. 326, S. Müslim Tercüme ve Şerhi: c. 3, s.)
15- Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem buyurdu:
"Kim Lokman Sûresi'ni okursa, Lokman ona kıyamet gününde arkadaş
olur. Ve ona, iyiliği yapan; kötülükten kaçan kişilere verilen sevaptan on kat
iyilik verilir, ona sevap yazılır." (Mecmûat'üt
Tefâsîr, c. 5, s. 70.)
16- Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve sellem buyurdu:
"Lokman Hekîm, Allah'a bir şey tevdi' edildiğinde Allah onu dilerse
muhafaza buyurur" dedi.
Bu hadîs-i şerîfi Ahmed İbn-i Hambel, Müsnedinde İbn-i Ömer (R.A.)den
rivayet etmiştir. (Cami'üs Sağır, c. 1, s. 96)
17- Lokman Oğluna va'z verirken
şöyle hitap etti:
— Ey oğlum! Sakın başörtünü aşağıya yüzüne doğru indirme. Çünkü bu, gece
insanı korkutur, gündüz de zelil kılar.( Ramuz'ul Ehadis, c. 1, s. 409, Hadis
No: 4112)
18-EbûDerdâ (R.A.)den:
Bir gün Lokman Hekîm'den bahsedildi de Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem dedi ki:
"Lokman Hekîm'e, ne mal, ne
haseb, ne hisâl (huylar)... bunların hiçbiri değil, fakat hikmet
verildiği kadar verildi.
O çoğu zaman susan, tefekküre dalan, derin görüşlü, bir adamdı.
Gündüzleri asla uyumazdı...
Hiç kimse onu yerlere tükürürken ve kirletirken görmedi...
O, abesle iştigâl etmez, lüzumsuz yere konuşmaz ve gülmez...
Ancak konuşmasında bir fayda görürse o zaman hikmetli söz söylerdi.
LOKMAN HEKÎM, EVLENMİŞ VE ÇOCUKLARI DA OLMUŞ BİR ZATTIR."(İbn-i
KesîrTefsîri: 1/911)
19- İkrime'nin Cabir radiyallâhü
anhden rivayetine göre Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem
"Lokman Nebî idi (Kâne Lokman'ü Nebiyyen)"
buyurdu.( Taberî Tefsîri, Lokman Sûresi, c. 4.)
20- İbn-i Ömer radiyallâhü anhden:
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem:
"Gaybın anahtarları beştir dedi ve (İnnallahe indehü
ilmü's-saati..) Lokman Sûresinin 34'üncü âyetini okudu."(
Mecmûat'üt Tefâsîr: 5/70,)
Bu hadîs-i şerifin bir benzerini Müfessir Elmalı da nakletmiştir:
"Rivayet olunduğuna göre Haris İbn-i Ömer namında bir adam, Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretleri'ne gelmiş:
— "Ya Muhammed, kıyamet ne zaman kopacak?
Beldelerimiz kuraklıktan sıkıldı bolluk (yağmur) ne zaman?
Karımı gebe bıraktım ne doğuracak?
Bu gün ne kazandığımı biliyorum, yarın ne kazanacağım?
Nerede doğduğumu biliyorum, fakat nerede öleceğim?"
demiş, bu âyet (Lokman Sûresi 34'üncü âyeti) bu sebeple nazil olmuştur.
Büreyde hadîsi'nde Menâvî Kebîr Şerhi'nde der ki:
"Gaybın anahtarlarını yani bu beş şeyi Allah'dan başkası hem küllî
hem cüz'î olarak ihata ve şümul vechi üzere bilmez." (Hak
Dini Kur'an Dili: 6/3852-3853)
21- Muhammed b. Fazıl, Muhammed b. Cafer; İbrahim b. Yusuf, Süfyan,
Davud b. Şabur, Şehr b. Havşeb yolu ile gelen bir rivayete göre, Lokman oğluna
şöyle demiştir:
— "Oğlum! Allah'ı zikreden bir kavim görürsen, onlarla beraber
otur.
Eğer âlim isen, ilmin sana faydalı olur.
Eğer câhil isen, onlar sana bir şey öğretirler.
İhtimal ki Allah Teâlâ onlara
rahmet güneşini çaktırır;
Ondan sana da isabet eder.
Eğer Allah'ı zikretmeyen bir kavim görürsen, onlarla oturma.
Âlim olsan dahi, ilmin sana faydalı olmaz.
Cahil isen, batman artar.
Eğer Allah Teâlâ onlara dargınlığı ile bakarsa;
Bu dargınlıktan sana da düşer." (Semerkandî:
Tenbîh'ül Gâfilîn, İlim Meclislerinin fazileti, s. 478)
22- Ebû Ümame radiyallâhü anh anlatıyor: Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem buyurdu:
"Şarkı türkü söyleyen kadınları satmayınız ve onları satın da
almayınız. Hem de kendilerine şarkı (türkü gibi şeyleri) öğretip de
yetiştirmeyiniz. Onların ticaretinde de hayır yoktur ve -alım satımı haram
olduğu gibi- onların paraları da haramdır,"
buyurdu. Lokman Sûresi:
"İnsanlar içinde bilgisizce Allah yolundan saptırmak, o yolu bir
eğlence edinmek için (icâd edilmiş) boş lâfa (şarkıya, türküye, Acem ve Rum
masallarına ) müşteri çıkan nice adamlar vardır. İşte onların (evet) onların
(hakkı) horlayıcı bir azâbdır" altıncı âyetinin nazil olduğunu tebliğ
eyledi (duyurdu).( Tirmizî'den naklen Tâc: 4/202,)
Ebû Hüreyre radiyallâhü anh anlatıyor:
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem bir gün halk arasına çıkmıştı. O
sırada bir adam gelerek:
— Ya Rasûlullah! İman nedir?
diye sordu. Rasûlüllah;
— "Allah'a, Allah'ın
meleklerine, kitabına, Allah'a kavuşmaya ve peygamberlerine, bir de son
dirilmeye inanmandır" buyurdu. Adam:
— Ya Rasûlullah! İslâm nedir?
dedi. Rasûlüllah;
"İslâm: Allah'a ibadet etmen, O'na hiçbir şeyi şerîk koşmaman, farz
namazı kılman, farz olan zekâtı vermen ve Ramazan orucunu tutmandır"
buyurdu. Adam:
— Ya Resûlullah! İhsan nedir?
dedi. Rasûlüllah;
— "İhsan: Allah'a, O'nu görüyormuşsun
gibi ibadet etmendir. Çünkü sen O'nu görmüyorsan da O seni muhak-kak
görür" buyurdu.
Adam:
— Ya Rasûlullah! Kıyamet ne
zaman kopacak? diye sordu.
Rasûlüllah;
— "Bu meselede sorulan
sorandan daha âlim değildir. Ama ben sana onun alâmetlerinden söyleyeyim:
Ne zaman câriye, kendi sahibini doğurursa işte bu kıyamet
alâmetlerindendir. Ne zaman çıplak, yalın ayak takımı, insanlara baş olurlarsa
bu da onun alâmetlerindendir. Ne zaman kuzu oğlak çobanları yüksek bina
yapmakla birbiriyle yarış ederlerse işte bu da onun alâmetlerindendir. Kıyametin
ne zaman kopacağı, Allah'dan başka kimsenin bilmediği beş gâib şeye
dâhildir." buyurdu.
Bundan sonra Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem, Lokman Sûresi
34'üncü âyetini okudu.( A. Davudoğlu: Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi: I/125.
Tecrîd-i Sarîh Tercemesi: 1/58. Hadîs No: 47)
23- İbn-i Ebû Hatim'in babası
kanalıyla... Esseriyy İbn-i Yahya'dan rivayetinde o, şöyle demiştir: Lokman
oğluna:
— "Oğulcuğum! Şüphesiz hikmet yoksulları kıralların meclisine
oturtur." demişti.(İbn-i Kesîr Tefsiri: 12/6408, Çağrı
Yayınları, İstanbul-1986.)
24- Yine İbn-i Ebû Hatim'in babası
kanalıyla... Hafs İbn-i Ömer radiyallâhü anhden rivayetine göre o şöyle
anlatmış:
"Lokman yanma bir hardal tanesi koydu ve oğluna öğüt vermeğe başladı.
Her bir öğütte bir hardal tanesi çıkarıyordu. Nihayet hardallar tükendi ve:
Oğulcağızım! Sana o kadar öğüt verdim ki, şayet bu öğütler bir dağa
verilseydi dağ yarılırdı, dedi. Oğlu gerçekten bu öğütleri aldı."
(İbn-i Kesîr: 12/6408)
Lokman'ın oğluna verdiği öğütlerle ilgili Hafız Ebu Bekir İbni Ebû Dünya
bu konuda başlı başına bir kitap telif etmiştir. Biz onlardan bazılarını
zikretmekle yetiniyoruz:
25- İbn-i Ebû Dünya der ki: Bize
İbrahim İbn-i Münzir'in Enes b. Malik'ten rivayetine göre o, Allah resulü
(sallallâhü aleyhi ve sellem)nü şöyle buyururken işitmiş:
"Nice saçı başı dağınık, iki eski elbiseye bürünmüş kimseler vardır
ki, insanların kapılarından uzaklaştırılırlar. Hâlbuki Allah'a yemin etmiş olsa
Allah onu yemininde doğru çıkarırdı."
İbni Ebû Dünya hadisi ayrıca Ca'fer İbn-i Süleyman kanalıyla Enes'den, o
da Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemden rivayetle zikretmiştir. Bu
rivayette şu fazlalık vardır: "Bera İbn-i Mâlik onlardandır. "
( İbn-i Kesîr: 12/6410)
26- Halil İbn-i Ahmed de şöyle demiştir:
"Allahım, beni katında yarattıklarının en üstünlerinden, kendi
nefsimde yaratıklarının en düşüğünden, insanlar katında da yaratıklarının orta
halli onlarından kıl."( İbn-i Kesîr 12/6411)
27- İbn-i Ebû Dünya der ki: Bize
Ahmed b. İsâ El-Mısrî'nin Enes'den, Onun da Allah Resulü (sallallâhü aleyhi ve
sellem)den rivayetine göre o şöyle buyurmuş:
"Allah'ın korudukları müstesna olmak üzere dini veya dünyası
konusunda kişiyi insanların parmaklarıyla göstermeleri kötülük olarak yeter.
Şüphesiz Allah, sizin suretlerinize bakmaz, fakat O, sizin kalblerinize ve
amellerinize bakar."
Hadîsin bir benzeri İshak b. Behlûl kanalıyla Câhir b. Abdullah'dan
merfu' olarak rivayet edilmiştir. (İbn-i Kesîr: 12/6512)
28- Hz. Ali kerremallâhü vecheden:
Rivayete göre o, şöyle demiş:
"Meşhur olman için başlama, anılmak için şahsını yükseltme. Öğren
ve gizle. Sus ki, selâmete eresin. Böyle yaparsan iyileri sevindirmiş,
günahkârları da öfkelendirmiş olursun."
29- İbn-i Ebû Hatim der ki: Bize
babamın... Avn İbn-i Abdullah'dan rivayetinde o, şöyle anlatıyor:
Lokman Oğluna dedi ki:
"Oğulcuğum! Bir kavmin toplandığı yere geldiğin zaman, onlara
İslâmın okunu at -yani onlara selâm ver- sonra bir köşeye otur ve onları
konuşur görmedikçe konuşma. Şayet Allah'ın zikrine dalarlarsa sen de onlara
katıl. Ama başka bir söze dalacak olurlarsa onların yanından çıkıp başka bir
yere git."
30- İmam Ahmed bin Hanbel
Müsnedinde İbn-i Ömer radiyallâhü anh'den rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:
"Lokman Hekîm, Allah'a bir şey tevdi edildiğinde, Allah onu dilerse
muhafaza buyurur dedi." (Câmi'us-Sağîr: 1/96)
Kaynak:
Osman
ÖZTÜRK, “Lokman Hekimin Oğluna Nasihati”; Pamuk Yayıncılık,1997, İstanbul
[1] ' Ana-baba hukukunu dile getiren
Lokman Sûresi 14 ve 15'inci âyetlerinin inzal sebebi şöylece bildirilmiştir:
"Rivayet olunduğuna göre Sa'd İbn-i Ebî Vakkas (radiyallâhü anh) ile anası
hakkında (bu iki âyet) nazil olmuştur. Şöyle ki: Sa'd İbn-i Ebî Vakkas,
validesine itaatkâr idi. İslama girdiği zaman validesi:
—Ya Sa'd! Sen ne yaptın? Eğer sen bu
yeni dini bırakmazsan yemin olsun ki ben yemem, içmem, nihayet ölürüm. Sen de
benim yüzümden hey anasının katili diye bed nam (kötü isimli) olursun."
demiş. O da:
—Yapma ana! Ben bu dini hiç bir şey
için terk etmem... demiş.
Validesi, iki gün iki gece yememiş,
takattan düşmüş. Bunu gören Sa'd
—Anneciğim! Bilesin ki Vallahi yüz
canın olsa da birer birer çıksa, ben bu dini hiç bir şey için terk edemem.
Artık dilersen ye, dilersen yeme... demiş. Bunun üzerine validesi yemeğini
yemiş. İşte bu iki âyet -veyahut ikinci âyet- bu sebeple nazil olmuştur."
(Hak Dini Kur'an Dili: 6/3844)
[2] İbn-i Uyeyne (radiyallâhü anh)
anlatıyor:
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem buyurdular:
"Kim beş vakit namazı (her gün
muntazaman) kılarsa, muhakkak Allah'a şükür etmiştir. Ve yine her kim de beş
vakit namazın arkasından ana ve babasına dua ederse, ebeveynine teşekkür etmiş
olur."(
Mecmûatün Minet Tefasîr: 5/61,)
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar