Print Friendly and PDF

KARA BABA DERGAHI



ALINTI
İstanbul Çemberlitaş’ta, Yeniçeriler Caddesi’ne çıkan Kara Baba Türbe Sokak’ta, bu bölgedeki nadir tekkelerden biri olan Kara Baba Dergâhı bulunur. 4 Zilkade 1420 tarihinde, bu dergâhı ziyaret etmek ve bu yüce kapıyı sohbetleri ile ihya eden merhum Ahmet Sadık Yivlik Efendi’yle tanışmak imkânına nail olmuş idim. Ahmet Sadık Efendi’nin 2 Zilhicce 1422 tarihinde, bu fâni âlemden sırlanarak, âlem-i bekâya intikaline kadar, müteaddit defalar sohbetinde bulundum.
Halini ve ilimdeki makamını, tevazu ve sükûnet perdeleri ile saklayan, ancak sahip olduğu ve her zerresini muhafaza ettiği Muhammedî edeb, her hal ve hareketinden malum olan Ahmet Sadık Efendi, devr-i kadime mahsus ilim ve irfanımızı, günümüze taşıyan sırlı velilerden idi. Onun sohbet ve hatıratından dinlediklerim, bir mürşid-i kâmilin hayat-ı ilmiyesinin nasıl ve ne surette tezahür ettiğinin en güzel misallerindendir.
Merhum Ahmet Sadık Efendi, Hicri 1333 senesinde İskilip’te doğmuş olup, muhterem pederlerinin Çanakkale harbinden dönmeyişi ve validelerinin de, kendileri daha çok küçük bir yaştayken vefatı üzerine, Kara Baba Dergâhı’nın karşısında ikamet etmekte olan halaları Fatma Hanım’ın yanına yerleşmiştir. Huzur Dersleri muhataplarından ve devrin büyük âlimlerinden Ayasofya müderrisi İskilipli Muhammed Hilmi Efendi’nin eşi olan Fatma Hanım, Ahmet Sadık Efendi’nin eğitimi ile bizzat ilgilenmiştir. Daha sonra Kara Baba Rufai Dergahı’nın, tekkeler kapatılmadan önceki son şeyhi olan Ali Haydar (Karababa) Efendi, bizzat kefil olmak suretiyle, Ahmet Sadık Efendi’yi Darüşşafaka Lisesi’ne kaydettirmeye muvaffak olmuştur.
Darüşşafaka Lisesi’nde M. Emin Yurdakul, Hüseyin Siret, Tahir’ül Mevlevi, Celalettin Ökten, Ömer Nasuhi Bilmen gibi birbirinden değerli âlim ve edebiyatçılardan müteşekkil bir kadronun rahle-i tedrisinden geçen Ahmet Sadık Efendi, ilk hususi derslerini, lisenin kütüphane
müdürü olan Topçuzade Mehmet Arif Bey’den alır. Fatih türbedarı Ahmed Amiş Efendi’nin ihvanından ve meşhur müderrislerden olan Topçuzade Mehmet Arif Bey, lisenin kütüphanesinde, İbn’ül Arabi Hazretleri’nin Fütuhat-ı Mekkiyye ve Mevaki’un Nücum’u ile Abdulkerim Cıli’nin İnsan-ı Kamil’i gibi sırlı eserlerin tetkikiyle meşgul olmaktadır. Ahmet Sadık Efendi ve istidat sahibi birkaç talebeye de, bu eserlerden dersler vermektedir.
Ahmet Sadık Efendi’nin manevi sorumluluğunu üstüne alan Topçuzade Mehmet Arif Bey, onu ilk önce Abdülhakim Arvasi Hazretleri’nin Eyüp Sultan Camii’nde sabah namazını müteakip verdiği hadis derslerine götürür. Daha sonra da, Fatih’teki Tahir Ağa Dergahı’nın son şeyhi olan Ali Behçet Efendi’ye teslim eder. Çocuk denilecek bir yaşta Ali Behçet Efendi’ye intisap eden Ahmet Sadık Efendi, Tahir Ağa Dergahı’ndaki sohbet ve toplantıların müdavimi olur. Devrin en önemli ilmî muhitlerinden olan Tahir Ağa Dergahı’ndaki toplantılara, Topçuzade Mehmet Arif Bey’in yanı sıra, İbn’ül Emin Mahmut Kemal Bey, Hüseyin Vassaf, Ahmet Avni Konuk, Tahir’ül Mevlevi, Münzevi Hacı Kamil Efendi, Abdülhay Öztoprak ve hafız Sadettin Kaynak gibi çok değerli zatlar iştirak etmektedir. Ahmet Sadık Efendi, böylece devrin büyük âlimlerinin sohbetinde bulunma saadetine nail olur.
İbn’ül Emin Mahmut Kemal Bey’in daveti üzerine, Bakırcılar Çarşısı’ndaki meşhur konakta tertip edilen sohbetlere de iştirak etmeye başlar. İbn’ül Emin Mahmut Kemal Bey’in vefatına kadar, konaktaki toplantılara iştirak eder, hizmette bulunur. Bu konakta Hasan Âli Yücel, Fuat Köprülü, Mükrimin Halil Yinanç gibi zevatın, İbn’ül Emin Mahmud Kemal Bey’in huzurunda nasıl el pençe divan durduklarının bizzat şahidi olur. Ahmet Sadık Efendi’ye sadık mahlasını İbn’ül Emin Mahmud Kemal Bey vermiş, hatta evlendiği zaman nikah şahitliğini de yapmıştır.
Ahmet Sadık Efendi’nin şeyhi Ali Behçet Efendi, yaşı çok ileri olduğundan ve vefatının yaklaştığını hissettiğinden, Ahmet Sadık Efendi’yi Dramalı Ahmet Hamdi (Tek) Efendi’ye emanet eder. Darüşşafaka Lisesi’nin muhasebe müdürü olan, eski müderrislerden Dramalı Ahmet Hamdi Efendi, Üçüncü Devre Melamilerindendir. Okulunu bitirip memuriyet hayatına başlayan Ahmet Sadık Efendi, Ali Behçet Efendi’nin vefatından sonra Ahmet Hamdi Efendi’ye intisap edecektir.
İntisaptan sonra, Ahmet Hamdi Efendi’nin ihvanının evlerinde yapılan sohbet toplantılarına devam eder. Bu toplantılarda Abdullah Bosnevi’nin ve Ahmet Avni Konuk’un Füsus şerhleri tetkik edilir. Üstadı Ahmet Hamdi Efendi’yi yaşlılıklarında kendi evlerinde ağırlayan Ahmet Sadık Efendi, üstadının vefatına kadar, büyük bir gayretle hizmetinde bulunmuştur.
Ahmet Sadık Efendi diğer yandan liseden tanıdığı hocalarının derslerini de takip etmektedir. Tahir’ül Mevlevi’nin Laleli Camii’ndeki Mesnevi dersleri ile Celalettin Ökten’in Beyazıt Soğan Ağa Camii’ndeki İhya-i Ulum-ud Din dersleri bunların başında gelir. Ömer Nasuhi Bilmen’i hem müftülük yaptığı dönemde, hem de emeklilik döneminde sürekli olarak ziyaret eder. Yine Fatih dersiamlarından muhaddis âlim Bekir Hâki Efendi’nin Şehzadebaşı Camii’nde verdiği Hadis derslerini takip eder. Ahmet Sadık Efendi, Abdullah Işıklar ile birlikte, Süleymaniye Kütüphanesi müdürü, Şeyh Bedreddin Dergâhı’nın son şeyhi ve müderris Muhammet Hazmi Tura’nın Beyazıt Camii’ndeki Mesnevi derslerinin de takipçisi olur.
Üstadı Ahmet Hamdi Efendi ile birlikte, Yeşilzade Muhammet Salih Efendi’yi Fatih Çarşamba’daki evlerinde mutaden ziyaret eden Ahmet Sadık Efendi, Salih Efendi’nin vefatından sonra, talebesi Şemsettin Yeşil’in Sahaflar Çarşısı’ndaki dükkânına müdavim olmuşlardır. Yine Sahaflar şeyhi El Hac Muzaffer Özak’ın dükkânındaki ilmî muhiti takip etmişlerdir.


İbrahim Subaşı ve Ali Üşük’e ait sahaf dükkânları ile Abdullah Işıklar’ın Cağaloğlu’ndaki kitapçı dükkânı da, hazretin sık sık uğradıkları yerlerdendir. Eyüp İslam Bey semtindeki Bedevi Dergahı’nın son şeyhi İsmail Hakkı (Kızıltaçlı) Efendi, Eyüp Hatuniye Dergahı şeyhi Nazmi (Ceylan) Baba, Mehmet Zahit Kotku, Gönenli Mehmet Efendi, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin torunlarından olan Hakkı (İbrahimhakkıoğlu) Baba ve Şefik Can, Ahmet Sadık Efendi’nin görüştüğü ve ziyaret ettiği zevatın başında gelmektedir.
Kara Baba Dergâhı, 30 yılı aşkın bir süre sohbetlerle ihya olmuştu
Ahmet Sadık Efendi, gördüğü bir manevi işaret üzerine, tekkelerin kapatılmasından sonra bir dönem metruk vaziyette kalan Kara Baba Dergâhı’nı, vakıflardan kiralamak suretiyle ihya etmiş, bu mekânı sohbet meclisleri ile tekrar aydınlatmıştır. Bu dönemde, Kara Baba Dergâhı’nda haftanın üç günü sohbet tertip edilmiştir.
On beş günde bir Cumartesi günleri, Ahmet Avni Konuk’un Füsus şerhi okunur ve üzerinde sohbet edilirdi. Her Perşembe öğle namazını müteakip bir başka sohbet toplantısı olur, bu toplantıda da Gümüşhanevi’nin Ramuz el Ehadis’inden okumalar üzerine sohbet edilirdi. Çarşamba akşamları ise, geleneksel sanatların üstat ve sanatkârlarının katıldığı, kültür ve sanat ağırlıklı sohbetler tertip edilirdi.
Ahmet Sadık Efendi, üstatlarından devr aldığı sohbet halkasını vefatına kadar devam ettirmiştir. Bu sohbetlere devam eden zevatın hikâyesi ise, bir değil, bir kaç yazı mevzuu olacak kadar fazladır. Kara Baba Dergâhı, bu suretle, 30 yılı aşkın bir süre sohbetlerle ihya olmuştur.
Bizzat Mahmut Toptaş Hoca’dan dinlenilmiştir ki, Ahmet Sadık Efendi, Mahmut Toptaş Hoca’nın, 1984 senesinde Çemberlitaş Atik Ali Paşa Camii’nde başladığı tefsir derslerini, 1999 senesinde bu dersler sona erene kadar, bir ders bile kaçırmadan takip etmişlerdir. Son yıllarda Ahmet Sadık Efendi’nin kulakları ağır işitmeye başladığından Mahmut Toptaş Hoca kendisine takılır; “Duymuyorsunuz ama devam ediyorsunuz” der, Ahmet Sadık Efendi de “Duymasam da feyz alıyorum” diye mukabelede bulunur imiş.  Hazretin yaşı oldukça ilerlediği, üstelik de bir mürşid-i kâmil olduğu halde, ilim meclislerine olan muhabbeti ve devam etme gayreti hiç azalmamış idi.
Ahmet Sadık Efendi’yi ne zaman ziyarete gitsek, kendisini, dergâhtaki masasında, gözlüğünün yanı sıra bir de büyüteç kullanmak suretiyle, kütüphanedeki Osmanlıca eserleri tetkik ederken bulur idik. Ömrünün son günlerine kadar, İbn Arabî’nin Tedbirat-ı İlahiye’si ve şerhinin tercümesi ile meşgul idi. Üstadı Ahmet Hamdi Efendi’nin meşrebini devam ettirerek, vefatlarından sonraya hiç bir fotoğraf bırakmamışlardır.
Bir yandan memuriyet hayatı, öte yandan evlad-u ıyal gailesi ile meşgul olup, aynı zamanda ömrü bu derece ilme vakfedebilmek, ancak bir işrak-ı nuraninin ve Allah’ın ihsan ettiği bir bereketin neticesi olsa gerekir. Allah ondan ve üstatlarından razı olsun, bizlere de onlar gibi, ömrümüzü ilim ve irfan yolunda değerlendirmeyi nasip etsin, amin.
Kapı üzerindeki levhada şu beyit yazılıdır.
"Kuşade bad be-devlet hemişe in dergah
Bi-hakkı eşhedü en la ilahe illallah.”

“Bu dergah, Eşhedü enla ilahe illallah
Hakkı için ebediyen [her zaman]  açık olsun."

Bu dergah Eşhedü enla ilahe illallah Hakkı için herzaman açık kalacaktır”




Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar