Print Friendly and PDF

KUR’ÂN-I KERİM’DE HURÛF-U MUKATTA’A...MUKATTA’A HARFLERİ



Hzl: Ekrem DEMİR
Kur’an sûrelerinin yaklaşık dörtte biri(29 sûre), genel olarak Mukatta’at(ayrık harfler) veya bazan da, surelerin başında yer aldıkları için “Fevatih” diye adlandırılan esrarlı semboller ile başlamaktadır. Arap alfabesinin yirmisekiz harfinin tam yarısı – yani ondört harfi- ya tek tek, ya da ikili, üçlü, dörtlü veya beşli terkipler halinde bu şekilde kullanılmışlardır. Bunlar her zaman yalnızca temsil ettikleri seslerle değil, Elif- lam-mim yahut Ha-mim vb. gibi tek tek isimleriyle telaffuz edilirler. Bu söz konusu harflerle başlayan 29 sûre’den Bakara ve Al-i İmran sûreleri dışındakilerin hepsi Mekkî sûrelerdir. 215
Bu harf sembollerinin anlamları, başlangıçtan beri müfessirlerin aklını meşgul etmiştir. Kimi müfessirlere göre bunların anlamları, dinleyenlerin dikkatini çekme, kimilerine göre mu’cize, kimilerine göre sûre isimleri, kimilerine göre okuma yazma bilmeyen ümmî olan bir kavme ve ilkel bir topluma muallimlik yapmadır. 216
Ne var ki, ne Hz. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin kendisinden nakledilen hadislerde bu konuya temas ettiğine ve ne de Sahabelerin ondan bu konuda bir açıklama istediklerine dair elimizde hiçbir delil yoktur. Bununla birlikte bütün sahabenin Mukatta’a harflerini, başında bulundukları sûrelerin ayrılmaz bir parçası saydıkları ve kıraatlerinde buna göre davrandıkları şüphe götürmez bir gerçektir. Bazı sahabeler, Tabiiler ve Tebe-i tabiilerden bir kısım müfessirler, bu harflerin yahut bazı kelimelerin Allah’a ve sıfatlarına ilişkin bazı ibarelerin kısaltılmış şekilleri olduğuna inanmışlar ve onları büyük bir maharetle yeniden kurmaya çalışmışlardır. Diğer bazıları ise, Mukatta’a ile Arap harflerinin sayı değerleri arasında irtibat kurmaya çalışmışlar ve bu yolla çok çeşitli batınî delaletler ve gaybî haberler üretmişlerdir.
Bu harf-semboller ile başlayan bütün sûreler, doğrudan veya dolaylı olarak, ya da genel anlamda yahut özel bir tezahürü olarak Kur’an anlamında vahye atıfla başlayan sûrelerdir. Üç sûre; (Ankebut, Rum, Kalem) ilk bakışta bu kuralın istisnaları olarak görülebilir. Ancak bu varsayım yanıltıcıdır. Ankebut sûrenin ilk ayetinde, Biz iman ettik – Allah’a ve O’nun mesajına- ifadesinde vahye açık bir imada bulunulmaktadır. Rum sûresinin, 2-4. Ayetlerdeki Bizans’ın zaferi ile ilgili haberlerde de şüphesiz ilahî vahiy vurgulanmaktadır.  217
Derveze, Kalem sûresinde geçen Mukatta’a harflerinden olan “Nûn” harfi münasebeti ile konuya girip Kur’an’da geçen218 kendisinin de dahil olduğu 29 sûrenin önünde bulunan mukatta’a harflerinden olduğunu kabul etmekte ve bu konuda çeşitli görüşler bulunduğunu belirtmektedir. 219
Derveze’ye göre, bazı müfessirler, bu Mukatta’a harfleriyle başlayan sûrelerden Yasin ve Taha harflerini mukatta’a harflerine dahil etmemiş ve Peygamber’in iki ismi olduğunu savunmuşlardır. Onlara göre, Kâf harfi bir dağ ismi, Nûn harfi de balık veya divittir. Bazı müfessirler, bunları da diğer Mukatta’a harflerinden saymaktadırlar. 220
Derveze, mukatta’a harflerinin anlamlarını, isim zikretmeden kimi müfessirlerin görüşü olarak aktarıp sonunda kendi tercihini belirtmiştir.
Derveze’ye göre, Mukatta’a harflerini, bazı müfessirler, Allah’ın isim/sıfatlarının rumuzu, Allah’a yapılan yeminler, sûre isimleri veya bildikleri cinsten kafirlere meydan okuma(mu’cize) olarak değerlendirmiştir. Ona göre, kimi müfessirler de, bunların anlamına ilişkin her hangi bir tahminde bulunmadan ilim ve hikmetini Allah’a havale etmeyi yeğlemişlerdir. Kimileri, bu harflerin veya bir kısmının dünyevî gaybî sırlar içerdiğini tahmin etmişlerdir. Kimileri ise, harflerinin toplam rakamları 1395’e ulaşan (1: Elif, 2: Be, 3:   Cim, 4:Del, 5:He,  6: Vav, 7: Ze, 8: Ha, 9: Tı); (10: Ye, 20: Kaf, 30:Lam, 40: Mim, 50: Nun, 60: Sin, 70: Ayn, 80: Fe, 90: Sad); (100: Gaf, 200: Re, 300: Şın, 400: Te, 500: Se, 600: Hı(Noktalı), 700: Zel, 800: Dat, 900: Zı, 1000: Gayn) ebcet hesabındaki harflere işaret eden rakam hesaplarıyla dünyada kalan süreyi hesaplamak için kullanılan harfler olduğunu ifade etmişlerdir. “Hella”(Yoo, olamaz) ve  “Elâ” (Dikkat edin, agah olun) harfleri nevinden hatırlatma ve kulakları aşina etme kabilinden İbni Abbas (radiyallâhü anh)’a dayandırılan bir görüş daha vardır.
Rum sûresinin ilk ayetlerinde geçen “Elif-Lam-Mim. Gulibeti’r-Rum.” Ayeti üzerine Tirmizi’nin rivayet etmiş olduğu bir hadiste; “Bu ayet inince Ebu Bekir, Mekke sokaklarına çıkıp “Elif-Lam-Mim. Gulibeti’r-Rum(Rumlar yenik düşştür).” diye olayı duyurmuştur. Derveze de bu görüşü tercih etmektedir. 221
Derveze’nin belirttiğine göre, bazı müfessirler ve Kur’an ile ilgilenenler, Kur’an’ın kapsadığı sırları ve sembolleri tahmin etmeye çalışmış ve söz konusu sırları ve sembolleri keşfetmek maksadıyla okumuşlardır. Bu konu ile ilgili olarak oldukça ayrıntılı, zorlamacı ve saçma açıklamalara yeltenip ilginç sonuçlara ulaşmışlardır.222 Ona göre, Kur’an’ın sırları, sembolleri ve ifadelerinin batınî anlamları ile uğraşmak gibi yaklaşımların gerisinde yaklaşık olarak Mekke ve Medine inişli sûrelerin dörtte birinin başında bulunan Huruf-u Mukatta’a ile ilgili bazı rivayetlerin yattığı söylenebilir. 223
Hz. Ebu Bekir radiyallâhü anhe dayandırılan, “Her kitabın bir sırrı vardır. Kur’an’ın sırrı da sûrelerin girişindedir.” Ve Hz. Ali radiyallâhü anh kerremallâhü vecheye dayandırılan, “Her kitabın bir özü vardır. Bu kitabın özü de bazı sûrelerin başlarındaki hece harfleridir.” gibi rivayetleri tefsir kitaplarında yer aldığını belirten Derveze, bu tür rivayetlere dayandırılarak bu Mukatta’a harflerin, Allah’ın ve Peygamberimizin bazı isimlerini sembolize ettikleri veya Kur’an ve Allah’ın ism-i azam’ının sırlarını içerdikleri yorumu yapıldığını söyler. Hatta Derveze’ye göre, Şii yorumlarında bu tür harfler, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin aleyhimüsselâmın isimlerine ve başka bir şii kaynaklarında, Alevî imamlardan birinin dönemine işaret etmektedir. Şûrâ sûresinin başındaki “Hâ.Mîm.Ayn.Sîn.Kâf” harfi Hz. Ali kerremallâhü veche ve Muaviye savaşlarını sembolize etmektedir. Mim harfi Emevi devletine, Ayn harfi Abbasi devletine, Sin harfi Süfyanî devletine ve Kaf harfi de Mehdî devletine işaret etmektedir. İşaret edilen son iki devlet ahir zamanda kurulacaktır. 224
Derveze’ye göre, yukarıda belirtilen görüşler içerisinde en isabetli olanı, “bu harflerin, dikkat çekme ve daha sonra söylenecek olan sözlere kulak verme ve zihinleri mesaja hazırlama” için geldiği yönündeki görüşüdür. Belirtilen amaçla gelen mukatta’a harflerinin çeşitliliği, Kur’an’ın hikmetiyle bağlantılıdır. Bu surelerde mukatta’a, harflerini, yemin ifadelerinin takip etmesi, belirtilen tercih ve görüşleri kuvvetlendirmektedir. Mukatta’a harflerinin bazı sırları gizlediği söylentilerine gelince, bu konuda peygamber ve ashabına ulaşan sağlam bir rivayetin mevcut olmadığı bir tarafa, Peygamber(sallallâhü aleyhi ve sellem)in görevinin doğasına ve risaletinin evrenselliğine uygun bir durum değildir. Yüce Allah’ın Peygamberinden veya Peygamberin ashabından gizlediği Kur’an sırlarının bulunduğunu sanmak doğru olmaz. Allah, Kur’an’ı, insanlar ayetlerini düşünsün, onları akletsin diye indirmiş ve Rabbinden indirilen şeyleri ise Peygamberin insanlara açıklamasını Allah Teâlâ, Peygamberine emretmiştir. Bu gibi durumlarda zan ve tahminle  konuşmak  doğru  değildir.  Bu  harflerin,  sûrelerin  ayet  sayılarını  gösteren semboller/işaretler olduğunu söyleyenler için de aynı durum geçerlidir. 225
215 Yıldırım, Suat, Kur’an-ı Kerim ve Kur’an İlimlerine Giriş, Ensar Yay., İstanbul 1989, s. 111.
216 Yıldırım, a.g.e., s. 112-113.
217 Bkz., Esed, Muhammed, Kur’an Mesajı –Meal-Tefsir, çev., Cahit Koytak – Ahmet Ertürk, İşaret Yay.,
İstanbul 1997, s. 1333-1334.
218 Bakara, Al-i İmran, A’raf, Yunus, Hud, Yusuf, Rad, İbrahim, Hicr, Meryem, Taha, Şuara, Neml, Kasas, Ankebut, Rum,  Lokman,  Secde, Yasin,  Sa’d, Gafir(Mü’min), Fussilet,  Şûra,  Zuhruf, Duhan, Casiye, Ahkaf, Kaf, Kalem sûresi olmak üzere toplam 29 sûrede Mukatta’a harfleri bulunmaktadır.
219 Derveze, et-Tefsiru’l-Hadis, c. 1, s. 359-360.
220 Derveze, a.g.e., c. 1, s. 360.
221 Derveze, Kur’anü’l-Mecid, c. 1, s. 360-361.
222 Derveze, a.g.e., s. 239.
223 Derveze, a.g.e., s. 239.
224 Derveze, a.g.e., s. 240-241.
225 Derveze, et-Tefsiru’l-Hadis, c. 1, s. 359-362.
Kaynak: Ekrem DEMİR , Muhammed İzzet Derveze’nin Kur’an’ı Anlama Ve Yorumlama Yöntemi ,T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Tefsir Bilim Dalı Doktora Tezi Ankara - 2006


KUR’AN NÜSHALARI VE ÖZEL MUSHAFLAR

Hzl: Ekrem DEMİR
Peygamberimizin Kur’an’ın yazılmasına ve yazıların korunmasına gösterdiği özen bir tarafa, vahyin devam ediyor olması, Kur’an’ın tertip edilmemesinin tek sebebi kabul edilmiş olup ancak Peygamberimizin yüce dostuna kavuşunca elde bulunan ayet ve sûreler Kur’an’ın tamamı olarak korunmaya alınmış ve birinci halife Hz. Ebu Bekir radiyallâhü anh zamanında Mushaf olarak yazılmasına neden olmuştur. Bu girişim, Kur’an’ın kaybolup gitmemesi ve her kafadan bir ses çıkmaması için önemli bir husustur. Hz. Ebu Bekir döneminde hazırlanan bu nüsha, Hz. Ömer’e kalmış ve Ömer’in vefatından sonra bu Mushaf Hz. Hafsa’nın yanında korunmaya alınmıştır. 352
Mushafın, Hz. Osman zamanında çoğaltılmasına ilişkin olarak aktarılan olay, Derveze’nin işaret ettiği gibi, ilk defa bir toplanma ve tedvin değil, bilakis Hz. Ebu Bekir zamanında hazırlanan mushafın çoğaltılmasıdır. Bu çoğaltma ile güdülen amaç da imla açısından Kur’an lafızlarının yazılışının korunması ve tek bir imla itibariyle insanlar arasında herhangi bir ihtilafa meydan verilmemesinden ibarettir. Çünkü insanların ellerindeki mushaflar ve sayfalar, farklı yazım ve imla stilleriyle yazılmıştır. Dolayısıyla imla ve hece farklılıklarının da olması son derece doğaldır.  353
Derveze’ye göre, ulemâ ve hafız imamlarının geneli, Kur’an yazımında Osman mushafındaki imlanın korunmasının zorunlu olduğu görüşündedirler. Bir kısmı, Kur’an’ın  başka  bir  imla  ile  yazılmasının  mekruh,  bir  kısmı  da  haram  olduğunu savunmuşlardır.  Bu  hususta  Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemden  ve  ashabından  her  hangi  bir  hadise rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu tür değerlendirmeler içtihattan kaynaklanmaktadır. 354
Derveze’ye göre, bunun yararı, Mushaflar, on küsür asır boyunca tek imla ve yazım stiliyle korunarak bugüne kadar gelmişlerdir. Bu, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem zamanındaki yazım stili ve imlasının aynısıdır. Bu sayede Kur’an, tahrif ve karışıklıktan  korunmuştur. Çünkü dönemden döneme yazı şekilleri değişmiş, imla kuralları farklılık arzetmiştir. Bu tür ihtilafların matbaanın ve fotoğrafın bulunmadığı dönemlerde nasıl bir karışıklığa yol açabileceği ortadadır. Bu duyarlılık sayesinde Hz. Osman radiyallâhü anhı Kur’an’ı tek mushafta toplayıp herkesi bağlayan bir yazım stiliyle yazmaya zorlayan olumsuzlukların önüne geçilmiştir. 355
Derveze, bunun yine de mushafın bugünkü yazım kurallarıyla yazılmasına engel olmadığını düşünmektedir. Bunun için gerekli olan tek şart sahabeden olan kıraat imamlarından birine dayandırılan meşhur kıraatlerden birinin esas alınması ve bunun mushafın başında belirtilmesidir. Çünkü bildiğimiz kadarıyla, Peygamberimizden ve ashabından  bunu  engelleyici  bir  açıklama  gelmemiştir.  Üstelik  bu  Kur’an  öğretimi, öğrenimi ve hıfzının güzel ve doğru biçimde yapılabilmesi için bir gerekliliktir. Çünkü Osman hattı ile bugünkü yazım stili arasında önemli farklılıklar vardır. 356 Normal yazılarında ve kitap okumalarında bugünkü yazım ve imla stiline alışan bir okuyucunun mushaftaki yazı stiline alışması zordur. 357
Mushaflar, bugün değişik dinden ve ırktan insanların elindedir. Bugünkü yazım kuralları, okuma yanlışlıklarını, karışıklığı, yanlış anlamayı ve yanlış yorumlamayı ortadan kaldıracak niteliktedir. Ayrıca Osman mushafının yazım stili koruma altındadır. Matbu ve yazma milyonlarca nüshası vardır. 358
Osman mushafında esas alınan yazı, yedi veya on kıraatı kuşatacak nitelikte değildir. Bazılarının sandığı veya iddia ettiği gibi Peygamberimizden ve tanınmış sahabeden bunu destekleyen sağlam veya zayıf bir rivayet bulunmamaktadır. Bu sadece o çağda geçerli olan imla kuralına göre esas alınmış bir yazı stilidir. Peygamberimiz sallallâhü aleyhi ve sellem okur-yazar değildi. Sadece kendisine vahyedilen ayetleri katiplerine yazdırır, onlar da bildikleri yazı stiline uygun olarak yazarlardı. Bundan başka bir ihtimal de düşünülemez. Yazım ve imla stili sürekli geliştiğine göre, mushafın da yaygın olarak kullanılan yazıya göre yazılması son derece doğaldır. 359
Bugün okulların yayılmış olmasına ve her yerde aynı yazım üslubunun esas alınmış olmasına rağmen sağlamlık, özen ve alıştırma eksikliğinden dolayı bir takım hatalar olabiliyorsa, yazımın tam olarak oturmadığı o dönemlerde bu tür hataların olması çok daha doğaldır. Derveze’ye göre, Osman mushaflarından bir tanesi başlangıçta hazırlanmıştır. Bu mushafın yazımında birden fazla katip görev almıştır. Diğer mushaflar buna bakılarak çoğaltılmıştır. 360
Derveze’ye göre, bugün Hz. Osman zamanında hazırlanan mushaflardan orijinal bir nüshanın bulunmayışı – sözlü olarak var olduğu söylense bile kesin ve sonuç olarak kanıtlanabilmiş değildir – muhtemel olmakla beraber, bu durum kendisinin sözünü ettiği fiili tevatüre halel getirici nitelikte değildir. Kadim ulemadan bazı kimseler, bu mushafın orijinal nüshalarını gördüklerini ve bugün mevcut bulunan mushafın yazım ve tertip itibariyle o nüshaların aynısı olduğunu belirtmişlerdir. Bu şekilde tanıklıkta bulunan bilginlerin en eskisi Hicri 2. yüzyılın güvenilir Kur’an bilginlerinden ve muhaddislerden olan Ebu’l-Kasım Ubeydullah b. Sellam’dır. Bu alimin sözleri, Osman mushafıyla ve bugün elde mevcut bulunan mushafın ondan istinsah edilmiş olmasıyla ilgili olarak ortaya  atılan  tüm  kuşkuları  ve  bugünkü  mushafın  Haccac’ın  toplayıp  tertip  ettiği mushafın aynısı olduğu şeklindeki iddiaları çürütmektedir.361
Derveze’ye göre, bu rivayet, Haccac’ın bir girişiminin  yanlış  aktarılmış olmasının bir ürünüdür. Bilindiği gibi Haccac, Kur’an’daki harfleri noktalayarak, karışıklıkları önlemiştir. Ondan sonraki mushaf nüshalarınının yazımı da buna göre yapılır olmuştur. 362 Haccac yeni bir mushaf yazmamış ve yeni bir tertip getirmemiştir. Zamanın ulemasına danışarak istinsah edenlerin hatası sonucu yanlış yazıldığına kanaat getirildiği bazı kelimeleri tashih ettiği şeklindeki rivayet sahih olsa bile “Haccac Mushafı” ifadesi doğru değildir. Kaldı ki Haccac Mushafı’ndan söz eden rivayet zayıftır ve hadis bilginleri tarafından aktarılmamıştır. Ayrıca Şii bilginler tarafından da bu rivayete ilişkin dikkate değer bir değerlendirme yapılmamıştır. 363
Derveze’ye göre, yaptığı çıkarımlarla çelişen rivayetler, tartışmaya açık, kuşkulu veya rivayet zinciri illetli olanlardır. Gerçekte bu rivayetlere bakıldığında, bunların tümünün veya önemli bir kısmının sahih hadis kitaplarında yer almadıkları görülmektedir. Bu rivayetlerin çoğunun kesintisiz bir isnad zinciri bile yoktur. Aralarında çelişkiler ve değişiklikler vardır. Bu da rivayet zincirlerinden veya metinlerinden  kuşkulanmayı haklı çıkarmaktadır. 364
Derveze’ye göre, Ubey b. Ka’b ve Abdullah b. Mesud ashabın önde gelenlerinden ve Kur’an bilginleri arasında sembol şahsiyetlerdendir. Kur’an-ı Kerim’in Hz. Ebu Bekir zamanında toplanıp yazılırken, Osman zamanında nüshalar çoğaltılırken bu iki şahsiyetin bundan habersiz olması veya bu işte katkılarının olmaması akla sığmaz. 365
Bu nedenle bu iki zatın, tertip, sûre ve kelime sayısı itibariyle Osman mushafından farklı olan mushaflarını yanlarında tuttukları ve bunun geç zamanlara kadar bilindiği şekildeki iddiaları kuşkuyla karşılanmıştır. 366
Derveze’ye göre, bu iddialar eğer düşmanlarının kafa karıştırma amaçlı uydurmaları değilse, siyasal gruplaşmalar sonucu ortaya atılan söylentiler niteliğindedir. 367 İmam Nevevî, Râzî, İbn-i Hazm gibi alimler söz konusu görüşünü destekler görüşler
serdetmişlerdir. 368  Hafd ve Hal sûreleri denilen metinler, kunut dualarıdır. Ömer’in bunları okuduklarına ilişkin rivayet, bunların dua olduklarını açıkça ortaya koymaktadır. Çünkü Ömer, bunları rukudan kalktıktan sonra okumuştur. Ubey’in bunları sûre olarak kabul ettiğine ilişkin rivayetleri kabul edilse bile -ki Derveze bundan kuşku duymaktadır- Ubey’in böyle bir vehme kapılması muhtemeldir. Bu nedenle Ubey, daha sonra ashabın ileri gelenlerinden bunların Kur’an’dan olmadıklarını öğrenince bu görüşünden dönmüştür. 369
Derveze’ye göre, Ömer, ashab içerisinde imanının gücü ve şiddeti ile bilinen ender bir şahsiyettir. Kur’an’ın mushaf halinde yazılıp korunmasını öneren de odur. Dolayısıyla recm ayeti ile ilgili şahitliğinin reddedilmiş olması düşünülemez.
Kaldı ki, recm ayetiyle ilgili rivayetler hem birden fazla, hem de sundukları metin birbirinden farklıdır. Bu da rivayetleri kuşkuyla karşılamasına neden olmaktadır. Bir kez böylesine önemli bir şer’î hükmü içeren bir ayeti sadece Hz. Ömer’in veya bir ya da iki sahabenin bilmesi ve ashabın geri kalanlarının bundan haberdar olmaması veya Kur’an’dan olduğuna direnmesi mantıksızdır.370
Derveze’ye göre, Hz. Ali kerremallâhü veche mushafın tertip itibariyle bugünkü mushaftan farklı olduğu iddiası kuşkuyla karşılanmalıdır. Çünkü hiçbir sahih rivayette bir kimsenin böyle bir mushafa rastladığı ya da onunla amel edildiğini gördüğü belirtilmemiştir. Tabiin ulemasından İbn-i Sîrîn’in Medine’nin her tarafında bu mushafı aradığı, ama hiçbir  yerde ona rastlamadığı rivayet edilmiştir. Eğer böyle bir şey olmuş olsaydı, Şiiler ona dört elle sarılırlardı. 371
Yine Derveze’ye göre, bazı mushafların sûre başlarında, her sûrenin iniş sırası, niteliği, ayet sayısı, Mekkî veya Medenî oluşu, her ayet sonlarında numaraların yazılışı belirtilmektedir. Bazı mushaflarda ise bunların hiç biri belirtilmez veya bir kısmı belirtilir. Ayet fasıllarının belirtilmesi hariç diğer tüm düzenlemeler karışıklığı önlemek için başvurulmuş olup Osman mushafında bunlara yer verilmemiştir. 372

352 Derveze, Kur’anü’l-Mecid, s. 91.
353 Derveze, a.g.e., s. 93.
354 Derveze, a.g.e., s. 130.
355 Derveze, a.g.e., s. 130
356 Derveze, Kur’anü’l-Mecid, s. 130 - 131.
357 Derveze, a.g.e., s. 131.
358 Derveze, a.g.e., s. 131.
359 Derveze, a.g.e., s. 131.
360 Derveze, a.g.e.., s. 133.
361 Derveze, Kur’anü’l-Mecid, s. 93.
362 Derveze, a.g.e., s. 94.
363 Derveze, a.g.e., s. 95.
364 Derveze, a.g.e., s. 95-96.
365 Derveze, a.g.e., s. 96.
371 Derveze, Kur’anü’l-Mecid, s. 100.
372 Derveze, a.g.e., s. 123 – 124.

Kaynak: Ekrem DEMİR , Muhammed İzzet Derveze’nin Kur’an’ı Anlama Ve Yorumlama Yöntemi ,T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Tefsir Bilim Dalı Doktora Tezi Ankara - 2006

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar