KURBAN BAYRAMININ UNUTULAN YÖNÜ
Kurban Bayramı hakkında söylemek
istediklerimizi beyan etmeden önce aşağıda bazı bilgileri hatırlamak faydalı
olacaktır. Bu şekilde gözden kaçan hususları da dile getirmiş olacağız.
İnsan hayatının en zor dönemi bence
ihtiyarladığı dönemdir. Bu dönem kadınlardan çok erkeklere için daha zor
geçmektedir. Çünkü sorunlarını paylaşmak bir erkeğin zaafı olarak kabul
edildiği ülkemizde, dikkat edilecek en önemli husus erken harekete geçmek
olacaktır. Sürekli olarak bilinçlendirilme yağmuru altında olan insanlarımızı
uyarmak ve korumak hepimizin üzerine borçtur. Birde ne olduğu hala tam kesin
çözümlenmemiş “Stres” adı altına sığdırılan birçok hastalıkla uğraşan
insanlarımıza dua etmekle beraber, bazı fark ettiğimiz konuları paylaşarak
komplikasyonların önüne geçmeyi düşünmekteyiz. Her insanın bir bakış zaviyesi
vardır. Bu bakışı ötekinin görmediğini görmekle sıfatlanmıştır. Bu şekilde
bilgi asıl mihverine doğru yol alarak zenginleşir. 45-50 yaş civarı, erkeklerin
ve kadınların her türlü yönden değişime uğradığı, ihtiyarlamaya ve sorunların
başladığı dönemdir.
İnsan hayatında en önemli şey üremedir. Bunun
temelinde ise hormonal yapının sağlamlığı bulunmaktadır. Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem efendimiz “Evlenin,
çoğalın ben ümmetimin
çokluğu ile övüneceğim” hadisini bazıları başka yerlere çekse de (Tekâsür Suresini tevili) bu
tavsiyenin ilâhî çerçevesindeki hikmetler her geçen gün kirli oyunlar ile
yıpratılmaya çalışılmaktadır. Mesela; “aman bitkisel gıdalarla beslenin, et
yemeyin, protein ihtiyacınızı bitkisel yollardan karşılayın, yoksa
kollestrolünüz çıkar, erken ölürsünüz” gibi safsatalar biraz incelendiğinde
daha bariz şekilde ortaya çıktığını görebilirsiniz. Bu nedenle anlatmak istediğimiz konuyla ilgili bazı
bilgileri hatırlayalım.
KOLESTEROL: Kolesterol, yapısal bileşik olarak hücre zarlarında
bulunmakta olup hayat için gerekli olan mum kıvamında
yağımsı bir maddedir. Etin düşük
kolesterol içermesi, kas içi düşük yağ içeriğiyle ilgilidir. Kolesterol beyin, sinirler, kalp,
bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak
bulunur. Vücut kolesterolü kullanarak hormon (kortizon, cinsellik hormonu....),
D vit***** ve yağları sindiren safra asitlerini üretir.
TESTOSTERON:
Testosteron steroid yapıda bir hormondur.
İnsan vücudunun en önemli androjenidir. Erkekte %95’i testis hücrelerinden,
kalan %5’lik bölümü ise böbrek üstü bezlerinden, beyinden ve diğer bazı yerel
hücrelerden salgılanır.
LH (luteinizan hormon) kontrolü altında
kolesterolden günlük 6-7 mg üretilir.
Testosteronun salgılanması biyolojik saat
ritmine bağlı olarak gün içinde farklılık gösterdiği gibi yıl boyunca da mevsimsel
olarak değişir. Serumda %98’i proteine (%57’si cinsellik hormon bağlayıcı
protein ve %40’ı albümin (protein)) bağlı olarak taşınırken %2’si serbest
olarak dolaşır. Albümine bağlı ve serbest olan bölümü testosteronun vücut
tarafından kullanılabilen kısmını oluşturur ve biyolojik olarak kullanılabilir
testosteron olarak adlandırılır.
İnsan vücudunda testosteron eksikliğinin asıl etkileri ile
ilgili az miktarda bilimsel veri bulunmakla beraber, yaşlı erkeklerde
osteoporoz (kemik proteini) ile ilişkili olabileceği belirtilmiştir. Testosteron
seviyesinin anormal derecede düşüklüğünün hem kadın hem de erkekte
libido (cinsel dürtü) azalması ve bazı erkeklerde erektil disfonksiyon (sertleşme) ile ilişkili olduğu
belirtilmektedir.
Günümüzde erkeklerde yaşlanma ile birlikte
gözlenen yumurtalık fonksiyon bozukluğu ve bunu takip eden androjen (erkeklik
hormonu) seviyesindeki azalma yerleşik bir bilgidir. Yaşla birlikte testis
kanlanması azalır. Leydig hücrelerinin luteinizan hormona cevapları bozulur.
Sonuçta testosteron seviyelerinde azalma olur. Andropoz (erkeklerin üremeden
düşme)hali ve yaşlanan erkekte erken başlayan hipogonadizm (testis veya yumurtalığın faaliyet noksanlığı.
) gibi çeşitli
isimlerle adlandırılan ve özellikle 45-50 yaşlar arasında toplam testosteron
seviyesinde gözlenen düşme eğilimi ile sorunlar ve yaşlanma belirtileri başlar.
ANTİ-AGİNG
Günümüzde yaşlanma ve
beraberinde getirdiği sağlık sorunları insanları bu konuyla ilgili çözüm arayışlarına itmektedir. İnsanlar yaşlanmaya yol açan faktörleri davranışsal ya da tıbbi olarak önlemeye, yaşam kalitelerini
arttırmaya çalışmakta ve bu yöntem de anti-aging olarak isimlendirilmektedir.
Anti-aging kelime anlamı olarak yaşlanmaya zıt olmak, yani genç
kalmak olarak ifade
edilebilir. Anti-aging tedavinin amacı; genel vücut sağlığını en iyi düzeye getirmek ve korumak, kişinin zinde ve sağlıklı hissetmesini sağlamak, bağışıklık sistemini
güçlendirmek, vücudun yağ kütlesini azaltıp kas kütlesini ve kemik gücünü arttırmak, hafıza ve kavrama yeteneğini güçlendirmek,
sağlıklı bir cilt ve vücut hatları elde etmek şeklinde özetlenebilir. Östrojen ve progesteron ile yapılan hormon tedavileri son 20 yılda batılı kadınlar arasında yaygın olarak kullanılmış ve bu da “neden yaşlandıkça eksilen diğer hormonları da yerine koymuyoruz ve neden erkekler için de
yerine koyma tedavisi uygulamıyoruz” sorularını akla getirmiştir.
Anti-aging; periyodik sağlık kontrolleri, uygun bir beslenme, kişiye uygun egzersiz
programları, hormon eksikliği tedavisinin yanı sıra serbest radikallerle mücadele amacıyla vitamin,
mineral, antioksidan kullanımı ve stresle başa çıkmayı kapsar. Günümüzde östrojen ve progesterona ek olarak testosteron, insan
büyüme hormonu gibi hormonlar yanında melatonin, A,
B6, B12, C, E, folik asit gibi vitaminler, demir ve çinko gibi mineraller ve
bunlara ek olarak çeşitli antioksidanlar da anti-aging’de kullanılabilmektedirler.
ANDRAPOZ
Yaşlanmaya bağlı olarak testosteronun yani
erkeklik hormonunun kandaki seviyesinin azalmasıdır. Halk arasında bu duruma
erkek menopozu da deniyor. Ancak yaşlanan erkeklerde cinsel fonksiyonlarda
meydana gelen azalma, Yaşlanmaya bağlı
olarak testosteronun yani erkeklik hormonunun kandaki seviyesinin azalmasıdır.
Halk arasında bu duruma erkek menopozu da deniyor. Ancak yaşlanan erkeklerde
cinsel fonksiyonlarda meydana gelen azalma, kadınların menopoz sonrasında
yaşadıkları durumla bire bir aynı değildir. Cinsel fonksiyonlardaki azalma
erkeklerde kademeli, yavaş, ilerleyici biçimde oluşur. Ayrıca bu durum kişiden
kişiye farklılık gösterir. Kadınların tersine erkeklerde dölleyebilme yeteneği
azalmış olsa da devam eder.
Androjen eksikliği belirtileri:
* Bitkinlik ve uyku sorunları
* Kilo artışı
* Bel çevresi, karın ve göğüslerde yağlanma.
* Kasların zayıflaması ve reflekslerin azalması
* Cinsel istekte azalma
* Ereksiyon sorunları
* Sinirlilik, gerginlik ve alınganlık
* Doyumsuzluk
* Ağrı ve sızılar
* Kemiklerde deformasyon
* Saçların incelmesi ve dökülmesi
* Cildin kuruması ve kırışması
* Hafıza bozulmaları
* Depresyon
* Motivasyonun azalması, mutsuzluk ve
ilgisizlik
Tedavi edilmeden bırakılan andropozun, son
derece şiddetli sonuçları olabilir. Andropoz erkeklerin sağlığını ve yaşamını,
menopozun kadınları etkilediğinden daha çok etkileyebilir. Bütün bu değişimler
araştırıldığında, erkeklik hormonlarının dengesinin bozulduğu anlaşılır.
Özellikle söylediğimiz belirtiler, testosteronun azalması ve erkek vücudunda
normalde az miktarda bulunan östrojen (kadın hormonu) oranının artması ile
ilgilidir.
Testosteron, sadece cinsel hayatınızı
belirleyen bir hormon değildir. Kemik yoğunluğu, kaslar ve kırmızı kan
hücrelerinin üretimi için de çok önemlidir. Andropozla birlikte testosteron
azalır, bağışıklık sistemi sarsılır, kalp ve beyin fonksiyonları bozulmaya
başlar. Kalp krizleri erkekleri daha çok tehdit eder. Andropozda yaşanan
depresyon ve kişilik değişimleri oldukça ağır olabilir.
MENAPOZ
Menopoz kelimesi İngilizce; "ay (moon)"
ve "sonlanma
(pause)" kelimelerinden oluşturulmuştur. Tam olarak kelime
karşılığı adetten kesilme olup, "menopoz
yaşı" kadının en son fizyolojik adet kanamasının olduğu
zamanı ifade eder.
Kadınlarda menopoza bağlı adetten kesilme,
yumurtalıkların işlevlerinin sona erdiğini ve artık buralardan kadınlık
hormonlarının salgılanamadığını işaret eder. Menopoz, genel bilinenin aksine
rahimin değil yumurtalıkların
işlevinin sona ermesidir. Yumurtalıklarda yeni yumurta oluşumu
gerçekleşememekte ve hormon üretimi yapılamamaktadır. Yeterince estrojen ve
progesteron hormonları üretiminin olmamasına bağlı olarak adetten kesilme
gerçekleşmektedir.
Bu açıklamardan sonra sözü et tüketimine
getirmek istiyorum.
ET TÜKETİMİ
İnsan vücudu için gerekli hormonların et ile
olan bağlantısı olduğu için tüketimi hakkında şunları bilmemiz gerekir.
İstatistikler Türkiye’nin kırmızı et
tüketiminin birçok ülkeye göre çok düşük olduğunu, ABD yıllık kişi başı
et tüketiminin 116.7 kilogram, Arjantin’de 99.5 kilogram, Avustralya’da
93.9 kilogram iken Türkiye’de yalnızca 5-18.6 kilogram
olduğunu vurgulamaktadır.
Milletimizin neden et tüketiminde alt
sıralarda olması ve bazı sebeplerle kırmızı et ve et ürünlerine ulaşamayıp, et
ürünleri yerine makarna ve pirince yöneldiğini ifade eden yetkililer
şunları söylemektedirler.
“Ülkemizde özellikle kırmızı et tüketiminden
bir kaçış olduğu görülmektedir. 1994 yılında 20.7 kilogram olan yıllık kişi
başı kırmızı et tüketiminin 2005 yılında yüzde 51.2 azalışla 10.1 kilograma
gerilediği görülmektedir. Son 10 yıllık süre zarfında tüketimimiz yarı yarıya
düşmüştür.
Buna karşılık yıllık kişi başı kanatlı
ürünleri tüketiminin 1994 yılında 2.7 kilogram iken 2005 yılında yüzde 214
artışla 8.5 kilograma yükseldiği görülüyor. Kırmızı et ve et ürünlerine
ulaşmada sıkıntı yaşayan halkımızın, tavuk eti ürünleri yanında ciddi oranda
makarna ve pirince yöneldiği görülmektedir.”
Tavuk üretimine yapılan desteğin et üretimine
yapılmaması garip bir durumunda habercisidir. Çünkü bir sığırın ve koyunun
kârlı kesime gelmesi için bir yıl gibi bir zaman ihtiyaç varken tavuğun kesime
gelmesi 40-50 gün olması ve dişilik hormonları kilo artışı sağlanması bir sorun
göstergesidir. Dişilik hormonu yüklenmiş tavukların erkekler üzerinde ki etkisi
inkâr edilemez bir gerçeğin yani üremenin durdurulmasına etkendir. Ayrıca
yapılan araştırmalarda kollestrol seviyesi sığırda % 63 iken tavukta %64-90
arasında seyretmekte olunca, sığır eti yemek tavuk eti yemekten daha iyi olması
da bir tezat durumu ortaya koymaktadır!
KURBAN BAYRAMI İYİ Kİ VARSIN
Bu açıklamalardan sonra Allah Teâlâ’ya bir
daha iman noktası nazarında şükrümüzü artırmanın gereğini söyleyebiliriz. Çünkü
kurban bayramı senede bir defa da olsa Müslümanların sofrasına uzanan hain
elleri sekteye uğratmaktadır. Allah Teâlâ kullarına bir emrini ihsan ederken en
iç noktasından dışına kadar faydayı galip kılmış şerri defetmiştir. Yani
efradını cami ağyarını manidir. Asr-ı saadette;
"Bir adam Rasûlüllah sallallâhü aleyhi
ve selleme gelerek:
"Ben et yediğim zaman kadınlara karşı
zaafım artıyor ve bende şehvet galebe çalıyor. Bu sebeple et yemeyi nefsime
haram ettim" dedi. Bunun üzerine şu ayet indi:
"Ey iman edenler! Allah'ın size helal
ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın. Doğrusu Allah, aşırı
gidenleri sevmez. Allah'ın size verdiği rızıktan temiz ve helal olarak yiyin.
İnandığınız Allah'tan sakının" (Maide 87-88). Tirmizî, Tefsir, Maide,
(3052).
Hz. Ali
kerreme’llâhü vechenin, “Kırk gün et yemeyenin ahlâkı bozulur; kırk gün üst
üste et yemeye devam edenin de kalbi katılaşır!” (İhya, 3/92) rivayeti ile “ahlakı
bozulur” yani “yaratılış dengesi” vücudu dengede tutan hormonal
sistem bozulur manasını da bahsettiğimiz bilgiler aşamasında zikredebiliriz.
İnsanlara öz ihtiyacı olan şeyleri bir etken
ile kaybettiğinde sağlıksız oluşu, hayatını nasıl etkilediği konusunda yorum
yapmaya gerek yoktur. Ancak gündem bilinmesi gerekeni gereksiz olanla
paylaşınca bazı bilgiler arada kaynayıp gidince bozulmalar kendince ortaya
çıkmaktadır. Mesela Testosteron, sadece cinsel hayatınızı belirleyen bir hormon zannettiğimiz halde öyle olmadığı ve onu
nasıl kontrollü şekilde elde edeceğimizden hiç bahsedilmemesi garip durumdur.
Çünkü doğal yönden Testosteron hormonunu arttırmak için muhakkak kırmızı et
tüketimini artırmak gerekiyordu. Ancak öyle olmadığını görebiliyoruz. Öyleki
eskiden tekkelerde dervişler için kuzu beslenildiği, etin hasını yiyen
ahlakı iyi olur denildiği halde bugün tatsız tuzsuz çorbalarla
geçiştirmeler yapılması unutulan çok şeyin varlığını göstermektedir. Şah
Nakşibend kaddese’llâhü sırrahu’l azîz riyazatla kâmil insan yetişmeyeceği
hususunu çok zaman dile getirmiştir. Eksik beslenmenin fıtratı bozduğu
istidraca varan durumlara sebep olacağını beyan etmiştir.
KURBAN MANZARALARI
Her sene Kurban Bayramı gelince fiyat
spekülatörleri, hastalık söylentileri, vahşi insanlar, gericilik, çağdaş
olamamak, kaçan hayvanlara yapılan eziyetler vb. akla hayale gelmez şeyler
ile biraz daha soğuyan insan sayısının arttırıldığı gözlemlenmektedir. Aslında
sorun Kurban Bayramı değil, milletimizin vücut yapısında tahrifat ve
dolayısıyla üremesine engel koymaktan başka bir şey olmadığını söyleyebilirim.
“Bir millet ne kadar et tüketiminden
uzaklaştırılırsa o kadar sağlığı bozulup hastalıklı oluşması sağlanacaktır” düşüncesinin engeli yıllar önce Allah
Teâlâ’nın Kurban Bayramı ile bir daha sekteye uğratılmıştır. Çünkü kırmızı et
tüketimi sağlıklı nesiller için gerekli olan faktördür.
Maddî durumu zayıf olan nice kişiler sırf
Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmak için kurban keserken, hakikatte gelecek
nesillerinin garantisi için bir hizmet verdiğini unutmamalıdır. Bu nedenle:
Televizyonların kaçan kurban manzaraları
(nasıl oluyorsa kaçan kurbanın yanında çözünürlüğü yüksek kamera hazır
bulunuyor!) ile kurban kesenleri vahşi gösterme çabalayanlar Food, Inc. (2008)
Belgeselini seyretmelerini;
Vakıfların kurban kesimi adı altında para
toplayanlara para verdiklerinde kendi kurbanlarını bizzat görerek
kestirmelerini; görmediği ve bilmediği yerler hakkında yapılan yardımlar
konusunda kurbanların bizzat ülkemizde kesilip o şekilde yurt dışına gönderilme
şartını koyarak kurban kesimi istemelerini; eğer bu şekilde olmazsa o tür
kuruluşlardan uzak durmalarını tavsiye ederim.
Kurban, Allah Teâlâ rızası için kesilir. Üç
paya bölünür. Biri, kendi ailesine, ikincisi eşe dosta ikram, üçüncü kısmı
fakirlere taksim edilir. Eğer bu şekilde bir kurban kesimi yapılırsa içinde
sağlık, ibadet, sadaka, hediye, rıza vb. güzel hasletlere sahip olup sünnet
üzere kesmiş oluruz.
Allah Teâlâ buyurdu ki;
“Yiyiniz ve
içiniz, israf da etmeyiniz. Şüphe yok ki O, israf edenleri sevmez.” (Araf, 31)
Allah Teâlâ yemeği
terk değil, israfı men etmiştir. Nerede bir et tüketmeyin diye sizi
yönlendirmek isteyen birileri varsa, onların gerçeklerini biraz daha araştırın
samimiyetsiz olduklarını göreceksiniz. Bir zamanlara yumurta yemeyin dediler,
şimdi her gün bir yumurta teranesi çıktı. Trans yağını yedirmek için senelerce
Tereyağı yemeğin dediler. Sonuç olarak atalarımızın beslenmedeki izledikleri
yolu hiçbir zaman terk etmemeliyiz. Kıtalara hükmeden milletin çocuklarının
geleceğe aydın bakması için bu oyunları biraz daha açıktan görmeleri hepimiz
için elzemdir.
Kurban bayramını hakkıyla eda etmek neslimizin
sağlıklı çoğalmasına sebep olacağını tekrar hatırlatarak en güvenilir et olan
kurban etlerini doya doya yiyin. Şifa olsun.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar