KÛTU'L KULÛB'DAKİ TASAVVUFİ HADÎSLER
.
Hzl: Bilâl SAKLAN
1. "Tevbe eden,
Allah’ın sevgilisidir. Günahlardan tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir. ”
2. "Kötülük
işlediğinde hemen ardından onu kapatacak bir iyilik yap. Gizliye gizli, aşikâra
aşikâr, "
3. "Kötülüğün
ardından, onu mahvedecek bir iyilik yap. "
4. "Tevbekârlarla
oturup sohbet ediniz. Çünkü onların kalpleri daha yumuşaktır. "
"Tevbekârlarla birlikte oturunuz. Çünkü, Allah Teâlâ’nın Rahmeti pişman
olanlara daha yakındır. . Çünkü, va'z ve nasihat onların kalplerine daha
süratli nüfûz eder. Ve onlar daha rikkatlidirler. “
5. "Mü'min günahını başı ucunda bir dağ gibi görür ve
üzerine yıkılacağından korkar. Münafık da, günahını hemen uçurabileceği burnuna
konan sinek gibi görür. ”
6. "Sizden
biriniz, en küçük günahtan sorguya çekilmekten bile sakınsın. "
7. "Allah,
sizden önceki ümmetlerden zekerleriyle oyalanan (mastürbasyon) bir ümmeti helak
etmiştir, "
8. "Herkes affedilir.
Ancak, günahlarını açıklayanlar müstesnadır. Gece günah işleyen kimsenin
günahını Allah Teâlâ fâş etmediği halde, sabahleyin kalkınca kendisi
yaptıklarını herkese söyler, işte bu affedilmez. "
9. " Kötü bir
âdeti ihdas eden kimsenin günahı kendisine ait olduğu gibi, ona bakarak bu
günahı işleyenlerin, kendi günahlarından bir şey eksilmediği halde, günahları
gibi bir günah da, o adama yazılır. "
10. "Haramlarını
helâl sayan Kur’an’a inanmamıştır. "
11. "Lûtî (livata
fiilini işleyen) denizlerle yıkansa bile [temizlenemez, fakat] onu sadece tevbe
temizler. "
12. "Kim şöhret
elbisesini giyerse, [bir rivayette, kim iki yanına bakıp böbürlenirse] Allah'ın
sevgili kulu olsa bile, Allah ondan yüz çevirir. "
13. "Âdem
(aleyhisselâm), ağaçtan yasak olan meyveyi yediğinde cesedindeki elbiseler
uçuşmaya başladı. Ve avret mahalli göründü. Yüzündeki tâc ve iklîl irtifa
etmekten haya ettiler.
Bunun üzerine Cibrîl aleyhisselâm geldi, başındaki tacı aldı.
Mîkâil de, alnındaki iklîli çözdü. O iki meleğe arzın üzerinden nida edildi.
Benim civarımdan aşağıya indirin, Bana isyan eden Bana mücaveret edemez. Bunun
üzerine Âdem ağlayarak Havva'ya döndü ve şöyle dedi: Bu, Habib'in yanından
çıkarılmamıza sebep olan ilk uğursuz
ma'siyettir. " ;
14. "Kul,
işlediği günah sebebiyle rızıktan mahrum edilir. "
15. "Zamanınızda
şikâyetinize sebep olmuş şeyler amellerinizin bozukluğundandır, "
16. "Kul,
şehvetlerini Ben’im taâtim üzerine tercih ettiği vakit, ona vereceğim cezanın
en hafifi, Bana münacaat zevkinden onu mahrum etmektir. "
17. "Mühür, Arş
'in bir dalında asılıdır. Haram olan şeyler irtikâb edilip helâl kabul edildiği
vakit Allah Teâlâ mühürü gönderir, kalpleri onunla mühürler. "
18. "Kalb, açık
bir el gibidir. Kul, her günah işledikçe bir parmak kapanır. Nihayet bütün
parmaklar kapanınca, kalb üzerine perde çekilir. İşte, mühürleyip damgalama
budur. "
19. "Allah Teâlâ,
kulun hayrını istediğinde günahı ve suçunun cezasını ta’cil eder. Şerrini
istediğinde ise, ahirette karşılığı verilinceye kadar tehir eder. "
20. "Günahlardan
öyleleri var ki, onları ancak geçim hususunda çekilen sıkıntılar yok eder.
"
21. "Kulun günahı
çoğalıp da, onu yok edecek ameli bulunmazsa Allah Teâlâ ona sıkıntılar verir ve
günahlarına keffaret olur. "
22. "Küçük
cihaddan, büyük cihada döndünüz” “Nefis
mücahedesi. "
23. "Amellerin en
makbulü, yapmasına insanların zorlandığı amellerdir. "
24. "Mü'min her
aldanışında tevbe edendir. Zaman zaman mü'min kusur işleyebilir. ”
25. "Âdemoğullarının
hepsi hatalıdırlar. Hata edenlerin en hayırlıları da tevbe ve istiğfar
edenleridir. ”
26. "Her mü'min,
günah ile eskimiş ve tevbe ile yamanmıştır. Bunların hayırlısı tevbe halinde
ölenidir. ”
27. "Tevbekâr”
Allah’ın sevgilisidir. "
28. "Israr ettiği
halde günahlardan tevbe eden Allah ile istihza etmiş gibidir. "
29. "Kul günah
işlediği zaman, reis olan sağdaki melek soldaki meleğe kalemi altı saat süre
ile kaldırmasını (yazmamasını) emreder. Eğer, kul tevbe eder, istiğfarda
bulunursa yazmaz. İstiğfar etmezse yazar. "
30. "Sabahı doğan
hiçbir gün ve şafakı kaybolan hiçbir gece yok ki, o gün ve gecede iki melek
karşılıklı olarak şu dört sözü konuşmasınlar: (Yani, her akşam ve sabah iki
melek karşı karşıya gelerek şöyle konuşurlar) Meleklerden biri:
- Ne olaydı, şu
mahlûkat hiç yaratılmayaydı, der. Diğeri:
- Madem ki
yaratıldı, keşke niçin yaratıldıklarını bilselerdi, der. Diğeri:
- Madem ki niçin
yaratıldıklarını bilemediler, hiç olmazsa bildikleri ile amel edeydiler, der.
(Diğer rivâyette) biri
- Ne olaydı, bir
araya gelip de bildiklerini aralarında müzakere edeydiler, der. Diğeri:
- Madem ki
bildikleriyle amel etmediler, keşke yaptıklarına tevbe edeydiler, der."
31. “Allah Teâlâ her
aldanışında tevbe edeni sever. "
32. "Divanlar
yani yapılan günahlar üçe ayrılır: Bir kısım günahlar var, affı
muhtemeldir. Bir kısım günah da var ki, mağfiret edilmez. Üçüncü bir kısım
günah da vardır ki terkedilmez.
Mağfireti umulan günahlar, kul ile Allah arasındaki günahlardır.
Mağfiret edilmeyen günah ise, şirkdir. Terkedilmeyen ve cezası çekilecek olan
günah da kul haklarıdır. "
33. "Allah Teâlâ,
kime amelinden dolayı bir sevap vadetmiş ise, onu yerine getirir. Kime de,
amelinden dolayı bir ceza vadetmiş ise, onda ihtiyar sahibidir. Dilerse
azaplandırır, dilerse affeder. "
34. "Kul yetmiş
sene cennetliğin ameli gibi amel eder. Hatta herkes onun cennetlik olduğunu
söyler. Öyle ki aralarında bir karış mesafe kalmaz. Sonra, mukadderatı galebe
çalar da cehennem ehlinin işini yapar ve cehenneme girer. "
35. "Günahlarından
rücû edip, Allah’ı zikirle yarışanlar yarışı kazanmışlardır. "
36. "Mü'min
buğday başağı gibidir. Bazan eğilir, bazan doğrulur. "
37. "Israr edenler
helâk olmuşlardır. "
38. "Hoşlanmadığın
şeylere sabretmende şüphesiz çok hayır vardır. "
39. "Size verilenin
en azı yakın ve sabır azimetidir. Bunlardan nasibini alan kimse, artık (nafile
olarak) gece ibadetinden ve gündüz orucundan kaybettim, bunları yapamadım diye
üzülmesin. Bulunduğunuz duruma sabretmeniz, benim için hepinizin ameli kadar
amel ile bana gelmenizden daha sevimlidir. Fakat, ben şundan korkuyorum ki,
benden sonra dünyalık size açılıp ve artık birbirinizi tanımaz olursunuz da, o
zaman göktekiler de sizi tanımaz olur. Kim ki, sabreder ve alacağı mükâfatı
hesaplarsa, tam manasıyla sevaba ulaşmış olur. (buyurdu ve sonra): "Sizin
yanınızdaki tükenir, Allahrın indindeki ise bâkidir. Sabredenlerin mükâfatını
elbette vereceğiz. ". (Hahl, 96. âyet-i kerîmesini okudu. )"
40. "Hz.
Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve selleme imândan soruldu da, cevaben; Sabır,
cömertlik ve genişliktir buyurdu. "
41. "Hz,
Peygamber, Ensârın bulunduğu bir yere gelir ve siz mü'minsiniz diye sorar. Bu
soru üzerine herkes susar, Hz. Ömer "Evet mü'miniz ya Rasulullah”der.
Peygamberimiz: İmanınızın belirtisi nedir, diye sorunca onlar "genişlikte
şükreder, darlıkta sabreder ve kazaya rıza gösteririz" derler. Bunun
üzerine Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem Kabe'nin Rab'bine yemin
ederim ki, mü'minsiniz, buyurur. "
42. "Kıyamet günü
yeryüzünün en çok şükreden! Allah’ın huzuruna getirilir, Allah Teâlâ ona
şükrünün mükâfatını verir. Sonra, en çok sabredeni getirilir ve ona: "Şu
şükredenin mükâfatı gibi mükâfata razı mısın? "denir. Adam; "Razıyım”
der. Allah Teâlâ; "Asla, ona nimet verdim şükretti. Sana belâ verdim
sabrettin. Sana kat kat fazla mükâfat veririm" buyurur. "
43. "Sabredenler
hariç, her kulun ecri bir hesap ve had karşılığı verilir. Onların karşılığı
ise, ölçüsüz ve sınırsızdır. "
44. "Cennetin
bütün kapıları iki kanattır. Yalnız sabır kapısı tek kanatlıdır. Buradan ilk
girecekler dünyada belâ ile imtihan edilen sabırlılardır. "
45. "Ameller
niyetlere göredir. Kişi için niyet ettiği şeyin karşılığı vardır. "
46. "Biz
peygamberler topluluğu, insanlar içerisinde en fazla belâya uğrayan kimseleriz.
Sonra, sırasıyla Allah nezdinde rütbece en üstün olanlar gelir. ”
47. "Hz.
Peygamber, hutbede iken torunu Hasan’ın
gömleğinin dolaşıp takıldığını gördüğü vakit, minberden inerek onu düzeltip,
çocuğu boynuna doladıktan sonra tekrar minbere çıkıp hutbe okumaya devam etti
ve Allah Teali çok doğru buyurmuştur, diyerek "Muhakkak mallarınız ve
çocuklarınız fitnedir. " (Teğabun, 15)âyeti kerîmesini okudu. "
48. "Çocuk; hüzün
verdirici, cimri kılıcı ve korkak kılıcıdır. "
49. "Allah’ım,
dünya musibetlerini bana kolaylaştıran bir yakîni Sen’den isterim. "
50. "Haklı olduğu
halde, tartışmayı bırakan kimse için cennetin en yüksek yerinde bir ev bina
edilecektir. Haksız iken tartışmayı bırakan kimse için, cennetin ortasında bir
ev bina edilecektir. Yalanı bırakan kimse için de, cennetin bir köşesinde bir
ev bina edilecektir. "
51. "Sabır, ancak
ilk sadme esnasında gösterilendir. "
52. "Sabır üç
şeyde olur. Nefis tezkiyesinde sabır, musibetlere gösterilen şikâyetlere sabır,
Allah Teâlâ'nın hayır ve şer vermiş olduğu hükme rıza göstermede sabır. "
53. "Size
verilenin en azı yakîn ve sabır azimetidir. . . "
54. "Cennet
zorluklarla, cehennem de şehvetlerle sarılmıştır, "
55. "İnsanlara
şükretmeyen, Allah'a şükretmez. "
56. "Nefsini en
iyi bileniniz, onun kendisine kendisinin ona duçar ettiği belâyı en iyi
bileninizdir. "
57. "Peygamberlerden
en son cennete girecek olan, mülkü sebebiyle Süleyman (aleyhisselâm)’dır.
Ashabımdan da en son cennete girecek olan zenginliği sebebiyle Abdurrahman b.
Avf'dır. Bir diğer rivayette "Süleyman (aleyhisselâm) diğer
peygamberlerden kırk kış, yani kırk yıl sonra cennete girecektir,
"buyrulmuştur. ’’
58. "Cennete ilk
girecekler belâ ile imtihan edilenlerdir. En önde ise, belâ ehlinin önderi
Eyyub (aleyhisselâm) bulunacaktır. Çünkü, cennetin bütün kapıları iki kanattır.
Yalnız sabır kapısı tek kanatlıdır. Oradan ilk girecek belâ ehlidir. "
59. "Nebiler
arasında tercih yapmayınız. "
60. "Kur’ân’ı
okuyunuz, garîblerini isteyiniz. "
61. "Yemek yedirip
şükreden, oruç tutup sabreden gibidir. "
62. "Altun ve
gümüşü toplayıp yığmak hakkında nazil âyet-i celîle nâzil olduktan sonra Hz.
Ömer:
- Hangi maldan
servet edinelim? diye sorunca, Rasûlullah:
- Siz, zikreden
dil, şükreden kalbe sahib olunuz, buyurdu. ”
63. "Hz. Peygamber
adamın birine:
- Nasıl sabahladın?
diye sordu. Adam:
- Hayır üzereyim,
dedi. Resûl-i Ekrem aynı soruyu üç kere tekrarladı ve üçüncüde adam:
- Allah'a hamd u
senalar olsun, iyiyim, deyince, Rasûlullah:
_ İşte senden bu cevabı bekliyordum, bunun için bu soruyu
tekrarladım, buyurdu. ”
64. "Elhamdülillah
demenin katlı mükâfatı gibi, hiç bir zikrin mükâfatı olamaz. "
65. "Sübhânellah"
diyene on hasene, “Lâ ilâhe illallah" diyene yirmi hasene, "Elhamdü
lillah" diyene de otuz hasene vardır"
66. "Hamd,
Rahman’ın cübbesidir. (Ridâsıdır. )"
67. "Zikrin efdali
tevhîd, duanın da en makbûlu hamdetmektir. "
68. "Hz.
Peygamber, وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ “Ve tec’alûne rızkakum ennekum tukezzibûn
(tukezzibûne). [Siz, rızkınızı (şükürle karşılıyacağınız yerde) yalan saymanıza
çeviriyor (onunla nankörlük yapıyorsunuz.) ], "(Vakıa, 82) âyet-i
kerimesini " “Ve tec’alûne
şükrikum " şeklinde okumuştur. "
69. "Allah’ım,
Sen'in bana verdiğin afiyet benim için daha sevimlidir. "
70. "Hz. Ali,
duasında "Allah 'ım, senden sabır ve metanet isterim" dediği vahit
Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem "Sen, zımnen belâ
istiyorsun. Allah’tan afiyet dile" buyurmuştur. "
71. "Hz.
Peygamber, ayakları şişinceye kadar namaz kıldığından dolayı kendisine
serzenişte bulunulduğunda "Şükredici bir kul olmayayım mı? buyurdu"
72. "Kıyamet günü
"Hamdedenler kalksın" diye bir münâdi seslenir. Bunun üzerine bir
zümre kalkar, onlar için bir bayrak dikilir. Ve bayrak altında cennete
girerler. Hammâd kimlerdir, sorusuna Hz. Peygamber "Her halükârda Allah'a
şükrederlerdir" Diğer bir rivayette "Darlık ve genişlikte
şükredenlerdir. " buyurmuştur. "
73. "Hayat, ahiret
hayatıdır. "
74. "Dünyalıkta
kendisinden aşağısına, dinde de kendisinden üstüne bakan ve buna göre davranan
kimseyi Allah Teâlâ hem sabreden hem de şükrederlerden yazar. Fakat, dünyalıkta
kendisinden üstününe, dinde de kendinden düşüğüne bakanları Allah Teâlâ ne
sabreden ne de şükredenlerden yazar. "
75. "Allah Teâlâ,
şöyle buyurmaktadır: “Velilerimden birine eziyet eden, Bana karşı muharebe
açmıştır. Ben, velim için intikam alırım. Onun yardımını da, kendimden
başkasına bırakmam. "
76. "İki nimette
insanların çoğu aldanmıştır: ”sıhhat ve boş vakit”
77. "Allah
Teâlâ’nın kula olan nimeti çoğalınca insanların da, ona ihtiyaçları çoğalır. Bu
külfete katlanmayanın elinden bu nimet alınır. "
78. "Kim yiyecek ve içeceğin dışında Allah
Teâlâ'nın kendisine bahşetmiş-olduğu nimetleri bilmezse, ilmi azdır. Ve azap
vakti gelmiştir. "
79. "Allah’ım, Sen’den
nimetin tamamını (temâmun-ni’me) isterim diyen bir adamı Hz. Peygamber duyunca:
Nimetin tamamı nedir, biliyor musun? buyurdu. Adam "hayır" deyince
Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem "Cennete giriştir.
"buyurdu. "
80. "Kim ırzından
ve malından emîn olarak sabahlar, vücudunda afiyet ve günlük nafakası bulunursa
bütün dünya kendisine bahşedilmiş gibidir. "
81. “Adamın birisi
yetmiş yıl Allah'a ibadet eder. Allah, rahmeti ile cennete sokulmasını emreder.
Fakat o adam, hayır amelim sebebiyle cennete sok, der. Bunun üzerine Allah,
kulumu cennete ameliyle sokun, buyurur . Adam, cennette yetmiş sene durur. Daha
sonra Allah ona çıkmasını emreder ve kendisine amelinin karşılığı olan sevap
müddetini tamamladın, denir. Elleri üzerine düşer, pişman olur ve kendisiyle
Rab'bı arasında mevcut olan en kuvvetli şeye bakar. Onun reca ve hüsn-ü zan
olduğunu görünce şöyle der: Ey Rab’bim, beni amelim sebebiyle değil de
rahmetin sebebiyle cennette bırak. Bunun üzerine Allah Teâlâ, kulumu
cennetimde rahmetimden dolayı bırakınız, buyurur. "
82. "Kur’ân'la
müstağni [zenginleşin/ezberleyin/yaşayın] olunuz. Kim, Allah'ın âyetleriyle
müstağni olmazsa, Allah onu zenginleştirmez. "
83. "Muhakkak
Kur'ân bir zenginliktir ki, artık onun üstünde zenginlik olmadığı gibi, onunla
beraber fakirlik de yoktur. "
84. "Kur'ân
kendisine nasib olan kimse, başkasının kendisinden daha zengin olduğunu
sanırsa, Allah. Teâlâ’nın âyetleriyle alay etmiş olur. ”
85. "Kur'ân’ı
güzel sesle okumayan bizden değildir. "
86. "Zenginlik
olarak yakın yeter. "
87. "Allah'dan
afiyet isteyiniz, kula verilen en faziletli afiyet sadece yakîndir. "
88. "Ey kalblerin
çeviricisi, kalbimi taâtın üzere sabit kıl. "
89. "Size
bahşettiği nimetlerden ve yedirdiği şeylerden dolayı Allah Teâlâ'yı seviniz.
"
90. "Biz
peygamberler topluluğu, insanlar içerisinde en fazla belâya uğrayan kimseleriz.
. . "
91. "Sabır,
imânın, yarısıdır. Şükür de imânın yarısıdır. Yakîn ise, imanın tamamıdır.
"
92. "Hz.
Peygamber, Zümer 53. âyet-i kerîmeyi okuduğunda "Aldırış etmez O, gafur ve
rahimdir. "buyurdu.
93. "Allah Teali,
bir avuç alır ve şöyle buyurur: Bunlar o cennetliktir, aldırmam. "
94. "Nebî
(salla’llâhu aleyhi ve sellem), durmadan ümmetinin affını Allah'dan dilerken,
kendisine "Bu âyet nazil olduğu halde hala razı olmadın mı? "denildi.
(وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ وَقَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِمُ الْمَثُلاَتُ وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ لِّلنَّاسِ عَلَى ظُلْمِهِمْ وَإِنَّ رَبَّكَ لَشَدِيدُ الْعِقَابِ
Ve yesta’cilûneke bis seyyieti kablel haseneti ve kad halet min
kablihimul mesulât(mesulâtu), ve inne rabbeke le zû magfiratin lin nâsi alâ
zulmihim, ve inne rabbeke le şedîdul ıkâb(ıkâbi).)
Senden, iyilikten önce kötülüğü çabucak istiyorlar. Halbuki önlerinden
pek çok örnek gelip geçti. Doğrusu insanlar kötülük ettikleri halde
Rabbin onlar için affedicidir. Rabbinin azabı elbette çok şiddetlidir. (Ra'd, 6. )"
95. "Ümmetim,
rahmet olunmuş bir ümmettir. Ahiretde onlar için azap yoktur. Allah Teâlâ, onların
cezalarını deprem ve kargaşalıklar gibi şeylerle dünyada verir. Kıyamet günü
olduğu vakit, ümmetimden her birinin yerine ehl-i kitabdan biri getirilir. Ve
"Bu cehennemde senin fidyendir"denir. Diğer bir ifade ile "Bu
ümmetten her biri, bir yahudi veya hristiyan ile cehenneme gider ve işte bu
cehennemden benim fidyemdir' der de, o cehenneme atılır. "
96. "Sıtma,
cehennemin kaynama ve sıcaklığındandır. Mü'minin cehennemden nasibi budur.
"
97. يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ "(O gün, Allah peygamberini ve imân edip onunla beraber
olanları-rüsvay etmeyecek. ) (Tahrîm, 8) Ayet-i Celîlesinin tefsirinde rivayet edildiğine göre
Allah Teâlâ Hz. Rasûlu’llâh (salla’llâhu aleyhi ve sellem)’a: Ümmetinin
hesabını sana vereyim mi, buyurdu. (diye vahyetti) Hz. Peygamber: Yok Ya Rabbi! onlar için Sen benden daha hayırlısın, dedi. Bunun
üzerine Allah Teâlâ, o zaman Ben de ümmetin hususunda seni rüsvay etmem. "
98. "Hz.
Peygamber, ümmetinin günahları hususunda: Ya Rabbi, ümmetimin kusurlarını başkasının duymaması için
onların hesabını bana ver, dedi. Allah Teâlâ, “Onlar
senin ümmetin ise Benim de kullarımdır. Ben onlara, senden daha merhametliyim,
başkaları ve sen kusurlarına muttali olmamanız için, onların hesaplarını Ben
göreceğim. "
99. "Hayatım da
sizin için hayırlıdır, ölümüm de hakkınızda hayırlıdır. Hayatımın hayırlı
olması size şeriatlar ve sünnetler getirmem bakımındandır. Ölümümün hayırlı
olması, sizin amellerinizi bana gösterilir, iyi amellerinizi gördüğüm vakit
Allah'a hamdederim, Kusurlarınızı gördüğüm vakit, sizin için Allah'tan mağfiret
dilerim. "
100. "Kul,
günahlarından tevbe ettiğinde Allah Teâlâ bu kulun masiyetlerini meleklerine ve
yeryüzündeki beldelere unutturur. 0 masiyetleri, iyiliklere tebdil eder. Öyle
ki, kıyamette onun aleyhine şehadet edecek hiçbir şey bulunmaz. "
101. "Hz.
Peygamber bir gün "Ya
Kerîme’l-afv" dedi. Cebrail (aleyhisselâm) bunun ne demek olduğunu biliyor
musun, bu günahları rahmetiyle affeder, keremi ile de sevaba çevirir demektir.
"
102. "Hz. Peygamber,
bir adamın "Allah’ım, Senden nimetin tamamını isterim" dediğini
duydu. . . "
103. "Kul, bir günah
işleyip akabinde tevbe ettiği vakit Allah Teâlâ, meleklerine kuluma bakın,
günah işledi, günahının cezasını veren ve mağfiret eden bir Rab’bi olduğunu
bildi ve tevbe etti. Şahit olun, onu mağfiret ettim, buyurdu. "
104. "Kim bir günah
işler ve Allah Teâlâ da dünyada onu örterse, Allah Teâlâ o örtüyü ahirette
açmaktan daha kerem sahibidir. Kim bir günah işler de, dünyada cezaya
çarptırılırsa, Allah kuluna ahirette cezasını tekrarlamaktan daha âdildir.
"Diğer bir lafızda "Kul
dünyada günah işler da, Allah Teâlâ onu örterse, ahirette affolunur. ”
105. "Eğer kulum,
göklerdeki bulutlara kadar yükselecek günah işlese Ben’den ümidini kesmeyip
mağfiret diledikçe Ben onu mağfiret ederim. "
106. "Kulum Bana yer
dolusu günah, ile gelse, Bana hiç bir şeyi şerik koşmadıkça, Ben ona yer dolusu
mağfiret ile mülâki olurum. "
107. "İnsan bir
günah işlediği zaman, altı saatlik bir süre melek günahı yazmadan bekler, adam
tevbe ederse onu hiç yazmaz, tevbe etmezse bir günah olarak yazar. " Diğer
bir lafızda "Soldaki melek günahı yazdıktan sonra, adam bir iyilik
yaparsa, reis olan sağdaki melek soldaki meleğe; sen o günahı hesabdan düş,
der. Soldaki de bunun bir iyiliğinin karşılığı olan on mükâfatın birini düşürür
dokuzunu yazar ve böylece günah düşmüş olur, "
108. "Kul bir günah
işlediği zaman aleyhine olarak defterine yazılır. Bedevinin biri;
- Tevbe ederse ne
olur? deyince, Resûl-i Ekrem;
- Defterinden
silinir, buyurdu. Adam;
- Tekrar günah
işlerse ne olur? diye sordu. Rasulullah;
- Tekrar yazılır,
buyurdu. Adam;
- Tekrar tevbe
ederse? Resûl-i Ekrem;
- Tekrar silinir,
buyurdu. Adam;
- Defterden günahın
silinmesi ne zamana kadar devam eder? dedi. Resûl-i Ekrem;
- Tâ tamamen tevbe
edip Allah'a yönelinceye kadar devam eder, buyurduktan sonra devamla, "Kul
istiğfardan usanmadıkça Allah Teâlâ da mağfiretten usanmaz. Bir kul iyilik
yapmaya niyet ettiği vakit, daha onu yapmadan sağdaki melek, hemen defterine
bir sevap yazar. Niyyet ettiği bu iyiliği yaptığı yaptığı vakit, bire on
nisbetinde artırarak yazar, sonra yediyüz dereceye (ve daha fazlaya) yükseltir.
Kötülük yapmağı niyet ettiği vakit, yapmadan bir şey yazılmaz. Niyet ettiği bu
kötülüğü yaptığı vakit defterine bir günah olarak geçirilir. Bununla beraber
ilerde Allah Teâlâ'nın af ve mağfireti vardır. "
109. "Adamın biri
Resûl-i Ekrem'e gelerek; yalnız Ramazan orucunu tutar ve yalnız farz olan beş
vakit namazı kılarım, bunlara bir şey ilâve etmem. Zekât, sadaka verecek ve
haccedecek de bir şeyim yoktur. Öldüğümde neredeyim? diye sorar, Hz. Peygamber,
cennettesin, der. Adamın Ya Rasûlallah seninle beraber mi? Sorusuna Resûl-i
Ekrem gülümseyerek karşılar ve: "Evet, benimle berabersin, eğer kalbini
iki şeyden; gıllu gış ve hasedden; dilini iki şeyden, gıybet ve yalandan;
gözünüde iki şeyden, Allah Teâlâ'nın haram kıldığı şeye bakmaktan ve Müslümana
hakaretle nazar etmekten. İşte bunları yerine getirirsen, benimle beraber
cennette yan yana olursun, buyurdu. "
110. "(Enes'in
rivayet ettiği uzun bir hadîsde) Bedevinin biri Resûl-i Ekrem'e; "Bütün bu
insanların hesabını kıyamet gününde kim takib edecek" dedi, Resûl-i Ekrem;
Allah Teâlâ takib edecek, buyurdu. Bedevi, bizzat kendisi mi? diye tekrar etti.
Hz. Peygamber yine evet, deyince bedevi güldü. Resûl-i Ekrem bedeviye niçin
güldün? buyurdu. Bedevi; Kerem Sahibi gücü yettiği vakit affeder, hesaba
gördüğü vakitte de müsamaha eder, dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem; Bedevi
doğru söyledi, Allah Teâlâ'dan daha Keremli kimse olamaz. O bütün keremlilerden
daha keremlidir, dedikten sonra, bedevi fakih oldu, buyurdu.
Bu uzun hadîsde yine, Allah Teâlâ Kabe'yi şereflendirdi ve
yüceltti. Eğer bir kul taş taş Kâbe’yi yıksa, sonrada yaksa, Allah'ın
velîlerinden birisine hakaret edenin günahı gibi günah işlemiş olmaz, buyurdu.
Bedevi, Allah'ın velîleri kimlerdir? diye sorunca, Resûl-i Ekrem;
Mü'minlerin hepsi Allah'ın velîleridir. Allah Teâlâ’nın "Allah imân edenlerin yardımcısıdır, onları karanlıktan
nura çıkarır"(Bakara, 257) sözünü duymadın
mı? buyurdu. "
111. "Mü'min
Kâ'be’den üstündür. "
112. "Mü'min temiz
ve tâhirdir. "
113. "Mü’min Allah
katında meleklerden efdaldır. "
114. "Kim Benim bir velîmi küçümser ise, Bana alenen harb ilân
etmiştir. Ben velimin dünya ve ahirette intikamını alırım"
115. "Sizden
herhangi biriniz ölürken, mutlak surette Allah'a hüsnü zan ederek ölsün. "
116. "Allah Teâlâ
buyurur ki, Ben kulumun zannı üzereyim (Ben'i nasıl sanırsa öyle bulur) Ben'i
dilediği gibi sansın. "
117. "Hz. Peygamber,
ölüm döşeğinde yatan bir hastanın ziyaretine giderek, ona kendisini nasıl
hissettiğini sorar, Adam, günahımdan dolayı korkuyorum, fakat Allah’ın
rahmetinden ümidimi kesmiyorum, deyince Rasul-i. Ekrem, mü’minin kalbinde korku
ile ümid bir arada bulunduğu müddetçe Allah Teâlâ o kulun, umduğunu verir ve
onu korktuğundan emin kılar, buyurur. "
118. "Kim bir günah
işler de, günahı onu üzerse istiğfar etmezse bile günahı affedilir. "
119. "Dua ettiğiniz
zaman icabet olunacağına yakînen inanınız. Çünkü Allah ancak yakînen inanan ile
kalbinden açık duada bulunan kimsenin duasını kabul eder. "
120. "Dua ibadetin
yarısıdır. Allah Teâlâ, sadece temiz duayı kabul eder. "
121. "Sıla-ı rahmi
kat' ve masiyet dışında icabet edileceğine yakînen inanarak dua edene Allah
Teâlâ şu üç şeyden birini verir; ya istemiş olduğu şeylerde duasına icabet eder
veya ondan onun gibi bir kötülüğü kaldırır veya âhirette onun için ondan daha
hayırlısını saklar. "
122. "Hz. Peygamber,
bana tavsiyede bulun diyen adama, "Aleyhine hükmettiği hususlarda
Allah Teâlâ'ya ithamda bulunma. " buyurdu. “
123. "Hz. Peygamber gökyüzüne bakar ve güler. Bunun sebebi
sorulunca, şöyle buyurur: Allah Teâlâ'nın mü'min için kazasına (hükmetmesine)
şaştım. Her hükmü mü’min için hayırlıdır. Eğer lehine hükmeder ve razı olursa o
zaman bu onun için hayır olur. Eğer aleyhine bir sıkıntıya hükmeder ve razı
olursa, yine' hayırdır. ”
124. “Allah Teâlâ'ya
hüsn-i zanda bulunmak, Allah Teâlâ'ya husn-ı ibâdettendir,
125. "Allah Teâlâ,
kıyamet gününde kuluna kötülüğü gördüğün vakit onu Önlemekten senin alıkoyan
neydi, diye sorar. Allah Teâlâ ona hüccetini telkin ederse adam, Ya Rab, sana
ümid ettim ve onlardan korktum, diye cevap verir. Bunun üzerine Allah Teâlâ Ben
de seni mağfiret ettim, buyurur, "
126. "Adamın biri, insanlara ödünç para verir ve onlara müsamaha
eder. Eli dar olanlara da alacağını bağışlardı. Adam Öldü, bundan başka da bir
iyiliği yoktu. Allah Teâlâ, Biz buna
senden daha çok lâyıkız, buyurur
127. "Muhâcir,
kötülükten hicret eden; mücahit de Allah için nefsiyle cihâd eden, ma'buda,
hizmet olan namazı kılan, gizli açık az çok malını sarfeden ve bundan dünya
ticaretine fırsat bulamayan kimsedir. "
128. "Yaptığı
iyiliğe sevinen, kötülüğe üzülen mü'mindir. "
129. "Ümmetimin en
hayırlıları iyilik yaptıklarında sevinen, kötülük işlediklerinde istiğfar
edenlerdir. "
130. "Zeydu'l-Hayl,
Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve selleme: Sana Allah Teâlâ'nın murâd edip
etmediği kimselerin alâmetlerini sormaya, geldim, dedi. Hz. Peygamber, ne halde
sabahladın diye sordu. Adam, hayrı ve hayır adamlarını severek sabahladım.
Sevabını düşünerek elimden geldiği kadar iyilik yapmayı istedim. Yapamadığıma
üzüldüm, hasretini çektim, deyince Hz. Peygamber, işte bu Allah Teâlâ'nın murâd
ettiği davranıştır. Eğer hakkında başka şey murâd etse, seni ona hazırlar ve
sonra hangi vadide helâk olacağına aldırış etmezdi, buyurdu. "
131. "Allah Teâlâ,
cehennemi kendi fazl-u rahmetinden bir kamçı olarak yarattı. O sayede,
kullarını cennete sevk eder. "
132. "Allah Teâlâ, şöyle buyurur: Mahlûkatı Benden
yararlanmaları için yarattım. Yoksa, Ben onlardan yararlanmak için değil, ”
133. “Allah Teâlâ’nın
yarattığı hiçbir şey yoktur ki, ona galip geleni yaratmış olmasın. Rahmetini
de, gazabına galip kılmıştır. "
134. "Allah Teâlâ,
mahlûkatı yaratmadan önce rahmeti kendine yazdı, ye muhakkak rahmetim gazabıma
galiptir, buyurdu. ”
135. "Lâilâhe
illallah diyen cennete girer. "
136. "Son sözü lâ
ilahe illallah olan kimseye cehennem ateşi temas etmez. "
137. "Allah'a ortak
koşmadan O'na mülâkî olan kimseye cehennem ateşi haram olur. "
139. "Eğer, kafir
Allah’ın geniş rahmetini bilse cennetten hiçbiri ümidini kesmezdi."
140. "İnsanlara,
Rab’lerinden bahsettiğinizde onlara korkutucu ve nefret ettirici şeyler
anlatmayınız. "
141. "Müjdeleyin,
nefret ettirmeyin, Kolaylaştırmaz, zorlaştırmayınız, "
142. "Şayet benim
bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. " .
143. "Cebrâil
(aleyhisselâm), Hz. Peygamberin yanına inip Allah Teâlâ'nın, kullarım benden
niçin ümid kesiyorlar, buyurduğunu söyleyince, Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu
aleyhi ve sellem insanların yanına çıktı
ve onları umutlandırdı, şevklendirdi. "
144. "Rasûl-i Ekrem,
"Muhakkak o saatin zelzelesi büyük bir şeydir. " (el-Hacc, l) âyeti
kerîmesini okuduğu zaman bu günün hangi gün olduğunu biliyor musunuz, bugün
Öyle bir gündür ki, o günde(atamız) Âdem (aleyhisselâm)'a, kalk soyundan
cehenneme girecekleri ayır ve cehenneme sevk et denecek, Âdem (aleyhisselâm ),
ne kadarını, diye sorunca her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuzunu cehenneme
ve birini de cennete, denilecektir, buyurdu. Bunu duyan ashab şaşırdı, o gün iş
ve güçlerinden vazgeçip, ağlayıp sızlamaya başladılar. Bunun üzerine, Hz,
Peygamber bunların yanına giderek, size ne oluyor, siz ümmetler içerisinde
siyah öküzün sırtında beyaz kıllar
gibisiniz, buyurdu. "
145. "Eğer siz günah
işlememiş olsaydınız, Allah Teâlâ başka mahlûk yaratır, onlar isyan eder ve
Allah Teâlâ onları mağfiret ederdi. "Diğer bir lafızda "Sizi helak
eder, başka mahlûk yaratır. Onlar isyan eder ve onları mağfiret ederdi. Çünkü
O, fazlası ile mağfiret edici ve büyük rahmet sahibidir. "
146. "Eğer günah işlemezseniz, sizin işin günahlardan daha fena
olan şeyi yapmanızdan korkardım. Nedir? diye sorulunca, Rasûlullah, "ucubtur" buyurdu. "
147. "Allah Teâlâ
kıyamet günü, kimsenin hatırına gelmeyecek şekilde büyük umûmî bir af ilan
edecek, hatta şeytan hile bu aftan kendisine bir şey isabet eder mi diye
ümitlenecektir. "
148. "Allah
Teâlâ’nın yüz rahmeti vardır. Doksan dokuzunu nezd-i İlâhîsinde alıkoydu ve
dünyaya bir rahmeti indirdi. Halkın birbirine rahmeti, annenin-evladına şefkati
ve hayvanların yavrularına acımaları hep bu bir rahmetin tesiridir. Kıyamet
günü olduğu vakit O, bir rahmeti de doksan dokuz rahmetine ekler ve yüz rahmet olarak
halka açar. Her rahmeti, yer ve gökler genişliğindedir. Artık o günde ancak tam
manasıyla helake layık olanlar helak olur. "
149. "Amel ediniz ve
amelinize sevinin, fakat iyi biliniz ki, kimseyi ameli kurtaramaz. "
150. "Sizden hiçbirinizi ameli, ne cehennemden
kurtarabilir, ne de cennete koyabilir. Ashâb; Senide mi koyamaz? deyince, Hz.
Peygamber; "Evet beni de koyamaz, ne ola ki Allah Teâlâ rahmeti ile
kusurlarımı bağışlaya" buyurmuştur.
151. '"Şefaatimi,
ümmetimin büyük günah sahipleri için sakladım. “
Bir diğer lafızda "Siz onu itaat eden müttekîler için mi sanıyorsunuz? o,
günahkâr olup da ihlaslı kullar içindir. "
152. "Hz. Peygamber,
Muâz ve Ebû Musa'yı Yemen'e vâlî olarak gönderirken onlara şunları tavsiye
etmiştir; kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.
"
153. "Allah Teâlâ
azimetlerinin alınmasını istediği gibi, ruhsatlarının da alınmasını ister.
"Diğer bir lafızda "Allah Teâlâ ma'siyetlerin yerine getirilmesini
kerih gördüğü gibi, ruhsatlarının kabul edilmesini de sever. "
154. "Muhakkak ki bu
din, metîn ve kuvvetlidir. Ona yumuşaklıkla yaklaş, yani güç yetiremiyeceğin
şeylere girme. Allah'a karşı ibadeti nefsine yok ettirme, yani ağırlanmayacak
şekilde ibâdet et. Dinin en hayırlısı en kolay olanıdır, "
155. "İnce eleyip
sık dokuyan helak oldu, zorlanarak iyi konuşmaya özenenler helak oldu. "
156. "Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur: "Ben, rahmet ve afva cezadan daha yakınım. "
157. "Ben, hak,
kolay ve âsin bir din ile gönderildim. "
158. "Dinimizde
müsamaha olduğunu kitab ehlinin bilmesini isterdim. "
159. "İnsanlara
Rab'lerinden bahsettiğiniz vakit, onlara, korkutucu ve nefret ettirici şeyleri
anlatmayınız. "
160. "Hz. Peygamber;
size, Nebî ve şehîd olmadıkları halde, nûrdan minberler üzerine oturmaları
sebebiyle, Allah Teâlâ nezdindeki mevkilerine nebî ve şehîdlerin gıbta
ettikleri bir kavimden haber vereyim mi? buyurunca, ashâb;
bunlar kim? diye sordu. Hz. Peygamber, Allah'ın kullarını
Allah Teâlâ'ya, Allah Teâlâ'yı da kullarına sevdirenler-ve yeryüzünde insanlara
nasihat edenlerdir, buyurdu» Ashabın, Allah Teâlâ’yı kullarına sevdirme
işini anladık, peki, Allah’ın kullarını Allah Teâlâ’ya nasıl
sevdiriyorlar şeklinde sorusuna, Hz. Peygamber, onlara Allah'ın
sevdiğini emredip, haram kıldığından kaçındırıyorlar. Şayet onlar bu
söylenenleri yapıyorlarsa, Allah da onları seviyor, şeklinde cevap verdi.
"
161. "Allah Teâlâ
buyuruyor ki, "Ben kulumun zannı üzereyim, (Beni nasıl sanırsa öyle bulur)
Beni dilediği gibi sansın. "
162. "İsrail
oğullarından biri, insanlara dîni zorlaştırır ve onlara Allah Teâlâ’nın
rahmetinden ümit kestirirdi. Allah Teâlâ kıyamet-günü şöyle buyuracak: Sen
kullarımı rahmetimden ümid kestirdiğin gibi, bugün Ben de seni rahmetimden
ye’se düşüreceğim. "
163. "İsrail oğullarından iki kişi Allah için kardeşlik
olmuşlardır. Bunlardan birisi nefsine zulüm ile isyan eder. Diğeri ise ibâdet
eder. İbâdet eden durmadan isyân. edeni ikâz eder, günahtan mene çalışır.
Âsî-olanı da, "Sen bana murakıb mı tâyin oldun? beni, Allah, aşkına rahat
bırak "der. Bir gün, ' âbid bu adamı büyük bir günah işlerken görünce,
buna kızarak, Allah seni afvetmez, afvetmesin, der. Kıyamet gününde Allah Teâlâ
bunları hesaba çeker ve âsiye, "Benim rahmetimi kim menedebilir? Ben
seni afvettim” buyurur. Âbide de; bu sözün karşılığı olarak seni
cehenneme atıyorum, buyurur. Nefsim Yed-i Kudretinde olan Allah’a yemin
ederim ki, âbid bir sözü ile hem dünyâ, hem de âhiretini mahvetti. "
164. "İbn Abbâs'ın
rivâyet ettiğine göre, Hz. Peygamber müşriklere kızıp onları namazında tel'în
(lanet-beddua) ettiği vakit. Kullarımın işinden hiç bir şey sana ait
değildir. . . "(Al-i İmrân, 128) âyet-i celîlesi nâzil oldu ve Resûl-i
Ekrem bedduasından vazgeçti. Daha sonra Allah onlara hidâyet nasîb etti de
topluca müslüman oldular. "
165. "Muhammed b.
Hanefiyye'nin Hz. Ali kerrema’llâhu vechehû ve radıya'llâhu anhden rivayetinde
"Şimdilik sen aldırış etme(Onlara karşı) güzel ve (tatlı muamelede) bulun.
" (Hıcr, 85) âyeti nazil olduğu vakit Rasûl-i Ekrem Cebrail’e bunun manasını
sordu. Cebrail de, sana kötülük edeni affettiğin vakit artık ona sitem etme
demektir, dedi. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem
:
Ey Cebrail, Allah Teâlâ affettiğini itabdan daha keremlidir, dedi
ve Cebrail ile ağlamaya başladılar. Hemen Allah Teâlâ, Mikâil'i gönderdi ve Mikâil
Allah size selâm ediyor ve şöyle buyuruyor, dedi. Elbette affettiğimi itab
etmem, benim keremime yakışmaz. "
166. "Allah'tan
istediğiniz vakit rağbeti yükseltin. Ve Firdevs-i Ali'yi isteyin. Zira Allah
Teâlâ'ya hiçbir şey büyük ve güç gelmez. "
167. "Allah'tan çok
ve yüksek dereceler isteyiniz. Zira cûd ve kerem sahibinden istiyorsunuz.
"
168. "Adamın biri
cehennemden çıkartılır ve Allah Teâlâ'nın huzuruna getirilir. Allah Teâlâ, o
adama yerini nasıl buldun diye sorar. Adam, Ya Rabbi en kötü bir mekân der.
Bunun üzerine Allah Teâlâ onu yerine tekrar götürün, buyurur. Adam, yürürken
arkasına döner. Allah Teâlâ niçin dönüyorsun diye, buyurur. Adam, ey Rab’bim
cehennemden çıkarttıktan sonra beni tekrar oraya döndürmeyeceğini ummuştum,
der. Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle buyurur: Onu cennete götürün, "
169. “Allah Teâlâ şeyle buyurur: Ben'im bazı kullarım vardır. Onları,
sadece zenginlik ıslah eder. Şayet, onları fakirleştirirsem ifsâd olurlar.
Yine bazıları vardır ki, sadece sıhhat ıslah eder. Şayet hasta
kılsam, bu da onları ifsâd eder.
Ben, kullarımı ilmim ile evirip çeviriyorum. Onlardan
haberdarım. Aynı şekilde, bazı kullarımı da sadece reca ıslah eder ve onların
kalbleri ancak onunla istikamet bulur. "
170. "Allah Teâlâ, muayyen olan kıyamet günü için bütün
canlıları mahşer yerine topladığı vakit yakındakiler olduğu gibi, uzaktakiler
de aynı şekilde duyacakları bir sesle nida eder ve şöyle buyurur: Ey insanlar,
sizi yarattığımdan bugüne kadar hep Ben sustum ve sizi dinledim. Bugün siz
susun ve Ben'i dinleyin. Bugün size amellerin karşılığı verilecektir.
Ey insanlar, Ben sizin aranızda bir neseb, asalet koydum. Siz de,
kendi aranızda bir neseb tayin ettiniz. Ben'im koyduğum nesebi düşürdünüz ve
kendi nesebinizi yücelttiniz. Ben, en keremliniz, en çok müttekî olanınızdır
dedim. Fakat, siz buna yaklaşmadınız ve falan zade falan dediniz. İşte bugün
Ben de sizin koyduğunuz asalet ünvanını düşürür ve Ben'im koyduğum asaleti
yüceltirim. Müttekîler nerede? Hemen bunlar için bir sancak çekilir, onlar bu
bayrağın ardına takılır, yerlerini alır ve hesapsız olarak cennete girerler.
"
171. “Allah'ım, senden refîk-A'lâ'yı isterim. "
172. "Kul kabre girdiğinde, Allah'ın dışında korkacağı,
sadece onu kıyamet gününe kadar korkutacak bir şekil kalır. "
173. "Allah'ın
laneti ümmetimi aldatan üzerine olsun. Ünmetinin aldatılması nedir ya Hz.
Rasûlu'llâh denildi. Şöyle buyurdu: Onlar işin tâbi olacaklara bid’at ihdas
etmeleridir . Kim böyle yaparsa, onları aldatmış olur. "
174. "Bir kimse elli
yıl cennet ehli amelini işler. Öyle ki, o kimse için cennet ehlinden, denir.
Bir diğer haberde öyle ki cennetle arasında sadece bir karış kalır. Kitab ona galebe çalar ve cehennem ehli ameliyle
hitam buldurur. Bir diğer haberde, öyle ki cennetle arasında bir devenin ikinci
defa sağılmasına kadar bir mesafe kalır. Ve onun için, cehennem ehlinin
ameliyle son verdirilir. "
175. "Allah Teâlâ, şöyle buyurdu: Bunlar
cehennemliktir. Aldırmam. "
176. "Allah'a yemin
olsun ki, Allah Teâlâ bid’at sahibinin amelini kabul etmez. O, Allah Tealâ’nın
sünnetlerini reddettiği için, Allah da onun amellerini reddeder. O, çalışmayı
artırdıkça, Allah’dan uzaklaşmayı da artırır. "
177. "Ashab-ı
Suffe’den olup bir savaşta şehit düşen bir zât için annesi, ne mutlu sana
Rasûl-i Ekrem ile hicret ettin ve şimdi de şehit oldun. Cennet kuşlarından bir
kuşsun, (uçarak cennete gittin) deyince Hz. Peygamber, Ne biliyorsun belki lüzumsuz sözler konuşur ve kendisine zarar vermeyen şeyleri
engellerdi, buyurdu. "
178. "Rasûl-i Ekrem,
malûl olan ashabından birinin yanına girdi. Bu sırada, kadının biri "Senin
için cennet hazırdır, dedi. "Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem
böyle Allah’a karşı peşin hüküm veren kimdir diye sorunca, hasta annemdir,
dedi. Bunun üzerine Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem Ne biliyorsun,
belki boş sözler konuşur ve müstağni kalamadığı şeylere cimrilik
ederdi, buyurdu. "
179. "Nebî
(salla’llâhu aleyhi ve sellem ) bir çocuğun cenaze namazını kıldırırken bir
rivayette duasında:
Allah'ım, sen bunu kabir ve cehennem azabından koru, diye dua
ediyordu. İkinci bir rivayette kadının birisinin "Ne mutlu sana, cennet
serçelerinden bir serçe" dediğini duyunca Rasûl-i Ekrem hiddetlenerek:
Öyle olduğunu ne biliyorsun, Allah'a yemin ederim ki ben peygamber olduğum halde,
Allah Teâlâ’nın hakkımda ne muamele yapacağını bilmem. Allah Teâlâ, Cenneti
yarattı. Adamlarını da yarattı. Cehennemi yarattı, sakinlerini de yarattı.
Bunlar ne artar, ne de eksilirler. ”
180. "Hud ve onun
kardeşleri olan Vakıa, Tekvîr ve Amme sûreleri beni kocatmıştır."
181. "Hz. Peygamber
ve Cebrâil (aleyhisselâm), Allah korkusundan ötürü ağlarken Allah Teâlâ onlara,
niçin ağlıyorsunuz, halbuki Ben sizi emniyette kıldım demesi üzerine, onlar Ya
Rabbi, Sen’in mekrinden kim emin olabilir, dediler. " ,
182. "Kader,
Allah’ın sırrıdır. Onu ifşa etmeyiniz, "
183. "Rahimlerde
görevli melek, nutfeyi eline aldıktan sonra Ya Rab, erkek mi dişi mi, sağlam mı
kusurlu mu, rızkı ve ameli nedir, izi ve yaradılışı nedir? diye sorar. Sonra
Allah Teâlâ, onun elinde buyurduğu gibi yaratır. Suretlendirdiğinde, Ya Rabbi
ona şakî veya saadetle mi, nefh edeyim, diye sorar. "
184. "Dört vasıf
kimde bulunursa, namaz kılıp oruç tutsa ve kendini müslüman bilse de hâlis
münâfıktır. Kendinde bu vasıflardan bir tanesi bulunursa onu terk edinceye
kadar, kendisinde nifaktan bir parça var demektir. Bunlar, konuştuğu vakit
yalan söyleyen, vadettiği vakit sözünde durmayan, emniyet edildiği vakit
emanete ihanet eden, hasımlaştığı vakit haksızlığa kaçmaktır, »Diğer bir lafızda
muahede ettiğinde ahdi bozmaktır. ”
185. "Bilenin
fazileti, Bana amel edenin faziletinden daha sevimlidir. Dininizin en hayırlısı
verâdır. "
186. "Hz. Peygamber
etin göğüs ile omuz veya boş böğür ile kürek kemiği arasındaki kısmı severdi.
"
187. "Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem el-Hâkka sûresinden bir âyet okuyunca
bayıldı. "
188. "Hz. Peygamber
düşmanla karşılaştığında, şöyle der: Seninle değişirim, Seninle savaşırım ve
Seninle saldırırım. "
189. "Hz. Peygamber
şöyle dua ediyordu: Allah’ım, Sen’den Sana sığınırım. "
190. "Dikkat et, Allah’ın dışında herşey bâtıldır. Hz. Peygamber, bu beyt inşâd
edilince doğru söyledi, buyurdu. ’’
191. "Allah Teâlâ,
şöyle buyuruyor: Semâ ve arz Ben’i kaplıyamaz. Ben, mü’min kulumun kalbine
sığarım. "
192. "Allah Teâlâ,
Dâvûd (aleyhisselâm)'a şöyle vahyetti: Ey Dâvûd, Ben'den ava alıştırılmış
yırtıcı hayvandan korktuğun gibi kork. "
193. "ümmetimin
fakirleri, cennete zenginlerinden kırk yıl önce gireceklerdir. ”
194. "Mü'minlerin
fakirleri, cennete zenginlerinden elli yıl önce gireceklerdir. "
195. "Bana cennet
gösterildi, ahalisinin çoğu fakirlerdi. Cehennem gösterildi, ekserisi de
zenginlerdi. Aynı manada bir diğer haberde, zenginler nerede, dedim. Onları had
hasetti, dedi. ’”
196. “İhsan nedir diye
sorulduğunda, Hz. Peygamber: Allah'ı görüyormuşçasına ibadet etmendir, buyurdu.
"
197. "Mü’minin
dünyadaki hediyesi fakirliktir. "
198. "Fakirlik,
mü'mine atın yanağındaki dizgin ve alnındaki beyazdan daha süslüdür, "
199. "•Peygamberlerden
en son cennete girecek olan zenginliği sebebiyle Süleyman (aleyhisselâm )
"dır. .
200. "Âlimler,
dünyaya dalmadıkları sürece Rasullerin eminleridir. Dünyaya daldıklarında,
dininiz için onlardan sakınınız
201. "Lâ ilahe
illallah, dünyalarında (imanlarını) eksiltecek şeylere dalmadıkları müddetçe
kullardan Allah Teâlâ'nın hoşnutsuzluğunu kaldırmaya devam eder. ”
202. "Dünya alış
verişini dinlerine tercih etmedikçe ve Lâ ilahe illallah dedikleri halde, bunu
yaparlarsa Allah Teâlâ “Yalan söylediniz, siz bunda samimi ve doğru değilsiniz,
buyurur. "
203. "Allah Teâlâ,
bir kulunu sevdiği vakit onu belâ ile ibtilâ' ve imtihan eder. Sevgisi son
haddine vardığı vakit aile, mal ve evlât diye kendisinde hiçbir şey bırakmaz.
"
204. “Kendisine susmak ve
zühd verilen kimseyi gördüğünüz vakit, ona yaklaşın. Zira, o hikmet telkin
eder. "
205. "Kim dünyalık
peşinde olarak sabahlarsa, Allah Teâlâ onun işini zorlaştırır. Malzemesini
dağıtır. Kendisini açgözlü kılar. Yoksulluğu gözünün önünde canlanır. Dünyada
da nasibinden-fazla birşey kendisine verilmez. Ama, ahiret düşüncesiyle
sabahlayan kimsenin işini, Allah Teâlâ, kolaylaştırır, varlığını korur, kalbini
zengini eştirir, kendisi yüz çevirdiği halde dünyalık da ona teveccüh eder.
"
206. "Ashab’dan biri
şöyle anlatıyor. Rasûl-i Ekrem'e insanların en hayırlısı kimdir, diye sorduk.
Kalbi mahmûm [Ateşli olan. Mecnun] , dili doğru olan kimsedir, buyurdu. Biz kalbi mahmûn ne
demektir diye sorduk, Hz. Peygamber takva sahibi gıll u gışşı, azgınlık ve
çekememezlik bulunmayan temiz kalbtir, buyurdu. Bunun üzerine bundan
sonra: hayırlı olan kimdir, diye
sorulunca; Hz. Peygamber dünyayı kötüleyip ahireti sevendir, buyurdu. "
207. "Allah Teâlâ,
yarattığından beri dünyaya bakmadı ve ona şöyle dedi: Otur, basit, değersiz
şey. Sen ve ehlin cehennemliktir. "
208. "Kıyamet günü
Allah Teâlâ, dünyaya; içinde benim için olanları ayır, diğerlerini cehenneme
at, buyurur. "
209. "Allah Teâlâ
zikir ve ona tâbi olanlar hariç, dünya ve içindekiler; lanetlenmiştir.
"Diğer bir lafızda" dünya, iblis gibidir. Allah Teâlâ, onu kul için
yaratmıştır. "
210. "Dünya, yer ile
gök arası boşluğundadır. Yaratıldığı günden beri, Allah Teâlâ ona nazar
etmemiştir. . . "
211. "Rasûl-i Ekrem;
uyuz, ve kuru bir ölü koyunun yanından geçerken; gördüğünüz şu koyun ölüsünün
sahibi nezdinde bir kıymeti var mı, diye sorunca, orada bulunanlar; kıymeti
olmadığı için onu buraya attı, dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: Bu dünya,
bu koyunun sahibi yanında olan kıymetinden ziyade Allah katında değerli değildir.
"Diğer bir lafızda" Hz. Peygamber, hanginiz bunu dirhem mukabili
almak ister buyurunca, ashab, hangimiz alır, üstelik hangi şey buna müsavidir,
dediler. Bunun üzerine Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem, dünya
sizin yanınızda olan kıymetinden ziyade Allah katında değerli değildir,
buyurdu. "
212. "Eğer dünyanın Allah katında sivrisinek kanadı kadar bir
kıymeti olsaydı, Allah Teâlâ ondan kâfire bir yudum su içirmezdi. "
213. "Hz,
Peygamber kişinin yemiş olduğu şeyi, ehline değişip kokmasını darbı mesel
getirerek Bedevi’ye şöyle buyurur: . Yedikleriniz ve içtikleriniz için ne
dersin? Büyük abdest bozmuyor musunuz, bevletmiyorsunuz? Bedevî, evet dedi. Hz.
Peygamber, ne hale gelirler buyurunca Bedevi, Ya Rasulallah bildiğimiz hale
gelir, dedi. Bunun üzerine, Hz. Peygamber siz de biriniz evinin arkasına oturup
def-i hacette bulununca kokudan dolayı eliyle burnunu tutar değil mi, buyurdu.
Bedevi, evet dedi. Peygamberimiz, Allah Teâlâ dünyayı Âdemoğlundan çıkana
benzetti, buyurdu. "
214. “Allah Teâlâ, dünyaya nezdindekine rağbet etmeleri için velî
kullarıma acı, kendilerine bana kavuşmayı istememeleri; için de, düşmanlarıma
tatlı ol, buyurdu. "
215. "Allah’a kavuşmak isteyene, Allah da mülâki olmak
ister. Kavuşmak istemeyene, Allah da mülâkî olmak istemez. "
216. “O, sağlam bir
iptir. Doğru yoldur. hidâyeti onun dışında arayanı Allah saptırır."
217. “Dünyadan yüz çevir
ki, Allah Teâlâ seni sevsin. "
218. "Haram olan şeylerden sakın ki, Allah Teâlâ seni
sevsin. "
219. "Gaza yapmadan ve gaza yapmayı düşünmeden ölen nifaktan
bir şube üzerine ölür. "
220. “Hz. Peygamber, cuma
günü duanın kabul olunduğu saat hakkında, o cumanın son saatidir, buyurdu.
"
221. "Hz.
Rasûlu'llâh (salla’llâhu aleyhi ve sellem) 'a, mahrem bir şey arzedip konuşmak
için gerekli sadakayı emreden âyet (Mücadele, 12) nâzil olunca Hz. Peygamber
Ali'ye konuşmak için takdim edilmesi gereken sadakanın miktarı konusunda ne
dersin, buyurdu. Ali, altın parçası diye cevabını verince Ha. Peygamber, sen de
çok zâhidsin, fakat biz bir dinar yapalım, buyurdu. "
222. "Zühd ile verâ,
her gece gönülleri dolaşırlar. İmân ve haya bulunan kalbe rastlarlarsa orada
ikamet ederler. Böyle bir kalb bulamazlarsa geçer giderler. "
223. "Zenginlik
olarak yakîn, meşguliyet olarak ibadet, vâız olarak da ölüm yeterlidir. "
224. "Zenginlik
servet çokluğundan değil, gönül tokluğundandır. "
225. "Harise, Hz.
Peygambere ben gerçek mü'minim dediği vakit Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi
ve sellem: İmanın hakikati nedir, diye sordu. Harise, dünyadan sarfı nazar ettim.
Benim için taş ve altın müsavi oldu. Ha cennetteyim, ha cehennemdeyim. Sanki
ben, açıkça Rabbimin Arş’ındayım, dedi. Rasûl-i Ekrem, bildin buna devam et,
Allah Te alalın kalbini imânla nurlandırdığı kul, buyurdu. "
226. "Hz. Peygamber,
hakkıyla Allah'tan haya edin, buyurdu. Ashab, haya ediyoruz deyince Rasûl-i
Ekrem: öyle değil, oturmayacağınız
evleri yapar, yemeyeceğiniz serveti toplarsınız, buyurdu. "
227. "Rasûl-i
Ekrem'in ziyaretine gelen bir kabile, biz mü'miniz dediklerinde Hz, Peygamber
imanınızın alâmeti nedir diye sordu, Onlar; kazaya rıza gösterir, darlıkta
sabreder, zenginlikte şükrederiz. Düşmanlarımıza bir felâket geldiği vakit,
onlara husumeti terk ederiz. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem, öyle ise
yemeyeceğinizi toplamayın. Oturmayacağınız meskenleri yapmayın, bırakıp
gideceğiniz şeye göz dikemiyiniz, buyurdu. "
228. "Câbir
(radıya'llâhu anh )diyor: Hz. Peygamber, irâd buyurduğu bir hutbesinde Kelime-i
Tevhîd ile gelip, buna başka birşey karıştırmayan kimseye cennet vâcib olur,
buyurdu, Bunun üzerine Ali ayağa kalkarak, o karıştırmayacağımız şeyi bize
açıklar mısın deyince, Rasûl-i Ekrem dünyaya uymak ve dünyayı aramak suretiyle
dünya sevgisidir. Öyle insanlar var ki, peygamberler gibi konuşur. Zâlimler
gibi iş görür. İşte bütün bunlardan sâlim olarak Kelime-i Tevhîd ile gelen
kimseye cennet vâcib olur, buyurdu. "
229. "Rasûl-i Ekrem
"Allah, kime doğru yolu gösterir, imâna muvaffak ederse, onun göğsünü
İslama açar" (En’âm, 125) âyetindeki "şerh" kelimesi sorulunca;
nûr kalbe girdiği vakit göğüs açılır ve onun için genişler, buyurdu. Bunun
alâmeti var mı dediklerinde, Hz. Peygamber, evet vardır . Aldanma yeri olan
dünyaya arka çevirip, ebedî hayat olan âhirete dönmek-gelmeden önce ölüme
hazırlanmaktır, buyurdu. "
230. "Cömertlik,
imân sağlamlığından gelir. İmânı, sağlam olan cehenneme girmez. Cimrilik de şek
ve şüpheden gelir. Şüphe içinde olan cennete giremez. "
231. "Cömert;
Allah'a yakın, insanlara yakın, cennete yakın ve cehennemden uzaktır. Cimri ise
Allah'dan uzak, insanlardan uzak ve cehenneme yakındır, "
232. "Kelimenin en
doğrusu, şairin dediği "Allah'ın dışında herşey bâtildir” sözüdür."
233. "Adamın birisi,
Allah'ım dünyayı sen nasıl görüyorsan bana öyle göster dediği vakit, Rasûl-i
Ekrem: Böyle deme, belki Allah'ım dünyayı salih kullarına gösterdiğin gibi bana
da öyle göster, de. "
234. "Hz.
Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem "Sağ duyulular o kimselerdir ki,
ayakta iken, otururken ve yatarken daima Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin
yaradılışı hakkında iyice düşünürler, . . "(Âl-i İmrân, 191)âyetini
okuduktan sonra, bu âyete okuyup da tefekkür etmeyene yazıklar olsun, buyurdu.
"
235. "Dünya sevgisi,
bütün hataların başıdır. "
236. "Dünya, yeri
olmayanın evi; serveti olmayanın malıdır. Aklı olmayan, dünyalık toplar. "
237. "İbnu'l-Müseyyib’in,
Ebû Zer'den rivâyet ettiği hadîste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Dünyadan
yüz çeviren kimsenin kalbinde Allah Teâlâ, hikmeti yerleştirir, dilinde
konuşturur, dünyanın dert ve dermanını ona bildirir. Ve onu, salim olarak
dünyadan çıkarıp Dâru's-Selam'a ulaştırır. "
238. "Rasûl-i Ekrem,
birgün ashabı ile on aylık gebe deve sürüsüne rastladı. Bunlar, arapların en
kıymetli mallarıydı. Çünkü, sırtından, sütünden, etinden, tüyünden ve
yavrusundan istifade edilen bir hayvandır. Bu kadar kıymetli olan bu develere
Hz. Peygamber yüzünü çevirip, dönüp bakmadı. Araplar, bu bizim en kıymetli
malımızdır, niçin bakmıyorsun dediklerinde Hz. Peygamber: Rabbim, beni bunlara
bakmaktan nehyetti, buyurdu ve “Onlardan bir sınıfa, kendilerini fitneye düşürmemiz
için ve faydalandırdığımız dünya hayatına ait ziynetlere ve debdebelere salcın
iki gözünü dikme. " (Tâ Hâ, 131)âyetini okudu. "
239. "Hz, Ömer'den
gelen bir rivayette "Altını ve gümüşü yığıp, biriktirip de Allah yolunda
harcamayanlar. . , "(Tevbe, 34) âyeti nazil olduğunda Rasûl-i Ekrem, altın
ve gümüş kahrolsun, buyurdu. Ashab-ı Kiram, Allah Teâlâ altın ve gümüş
yığmaktan bizi men etti, ne yığalım diye sordular. Hz. Peygamber, sizden her biriniz zikreden dil, şükreden kalbe
sahip olsun. Bir de âhireti hususunda kendisine yardımcı olacak bir kadın elde
etsin, buyurdu. "
240. "Huzeyfe
(radıya'llâhu anh)’nin rivayetinde Hz. Peygamber Dünyayı, âhirete tercih eden
kimseyi, Allah Teâlâ şu üç şey ile ibtilâ eder. Kalbinden hiç çıkmayan sıkıntı,
hiç kurtulamadığı fakirlik ve doymak bilmeyen hırs, buyurdu. "
241. "Kişi, bilinmek
bilinmemekten, bir şeyin azı kendisine çoğundan daha sevimli olmadıkça imânını
kemâle erdiremez. "
242. "Kötü
görünüm (fakir) ve Pejmürde
(perişan-eski) giyim, imândandır. "
243. "Kim muktedir
olduğu halde, Allah Teâlâ'ya tevazuundan dolayı güzellik elbisesini terk ederse
Allah Teâlâ onu, imân elbiselerinden istediğini giymekte muhayyer bırakır.
"Diğer bir lafızda "Kim Allah Teâlâ için zîneti terkederse, güzel
elbiseyi Allah Teâlâ'ya tevazu olsun ve Rızâyı Bârî'yi elde etmek düşüncesiyle
giymezse, Allah Teâlâ ona incilerle işlemeli cennetin’ en üstün kumaşlarından
giydirir. "
244. "Resûl-i Ekrem
Mekke'den Medine'ye gelirken Küba'ya vardığında Kubalılar kendisine bal ile
karışmış bir bardak süt takdim ettiklerinde, Hz. Peygamber; Gerçi ben bunun
haram olduğunu söylemiyorum, Fakat Allah için tevazu göstererek içmiyorum,
buyurdu. "
245. "(Resûl-i Ekrem
zevklenmekten menetmiş ve buyurmuştur ki) .Allah'ın öyle kulları vardır ki,
onlar katiyyen süs, zevk ve , safaya dalmazlar. "
246. "Fadile b.
Ubeyd, Mısır valisi iken, yalınayak, saçı başı dağınık ve üstü başı tozlu
vaziyette görülür. Kendisine bunun sebebi sorulunca o, Rasûlullah bizi çok
zînet kullanmaktan nehyetti, bazan yalınayak yürümemizi emretti, der. "
247. "Türlü
nimetleri yiyip zevklenenler, çeşitli kumaşlar giyenler ve ağızlarını eğip
bükerek konuşanlar, ümmetimin şerlilerindendir. ".
248. "Mele-i
A'lâ'dan bana haber verildiğine göre, ümmetimin hayırlılarından öyle kimseler
var ki, Allah’ın rahmetinin genişliğine dayanarak toplum arasında gülerler,
azabından korkarak da gizli gizli ağlarlar. İnsanlara külfetleri hafif,
kendilerine ağır, eski giyerler, ruhban kılığına girerler vücutları yerde, gönülleri ise Arş’tadır. ”
249. "Allah Teâlâ
giydiğine aldırış etmeyen mübtezel insanları sever. "
250. "Dünya sevgisi
bütün hataların başıdır. "
251. "Süfyân'ın
Yahya b. Selînır et-Tâif î ’ den merfû olarak rivayet ettiği haberde Hz.
Peygamber şöyle buyurdu; "Şayet kul, Allah Teâlâ'ya yer ve gök yüzü
ehlinin ibadeti kadar ibadet ettiği halde Allah'a dünyayı severek mülâki olsa,
Allah Teâlâ onu mahlûkat içerisinde, bu falan oğlu falan Allah'ın buğzettiği
şeyi sevmiştir, diyerek teşhir edeceği bir makama koyar, "
252. "Resûl-i Ekrem bir sefer dönüşünde Hz, Fâtıma'nin evine
uğradı. Kapısında asılı bir perde ve elinde gümüş. iki bilezik görünce, hemen
geri döndü. Bu arada Ebû Râfi' Hz. Fâtima'nin yanına geldi ve Fatıma'yı ağlar
gördü. Sebebini sorunca, Hz. Fatıma; Resûl-i Ekrem'in kapıya kadar gelerek
içeri girmeden geri döndüğüne ağladığını, söyledi. Ebû Râfi' durumu Hz.
Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem sordu. Hz. Peygamber, perde ve
bilezikler yüzünden içeri girmediğini söyleyince, durumu Hz. Fâtıma'ya
bildirdi. Fâtıma hemen perde ve bilezikleri Hz. Bilâl ile Hz. Rasûlu'llâh
salla’llâhu aleyhi ve selleme gönderdi ve ben bunları sadaka ediyorum, nasıl
istersen öyle harca, dedi. Resûl-i Ekrem Bilâl'e, bunları sat ve paralarını
Ashâb-ı Suffe'ye ver, buyurdu. O da onları iki buçuk dirheme satıp paralarını
onlara verdi ve bundan sonra Hz. Peygamber, Fâtıma’nın evine girerek, kızım,
çok güzel yaptın, buyurdu. "
253. "Kim süslü
elbise-(şöhret elbisesi) giyerse, -Allah'ın sevdiği kimse olsa da elbiseyi
çıkarıncaya kadar Allah Teâlâ ondan yüz çevirir. "
254. "Hz.
Peygamber'in gömleği, zeytin yağcının gömleği gibi idi. "
255. "Hz. Peygamber
bir defasında sündüsten işlemeli, yüz dirhem tıynetinde bir elbise giydi.
Ashâb-ı Kirâm elbiseyi eller, ve onun güzelliğine hayran kalarak, bu cennetten
mi geldi sana, diye söylerlerdi. Bu, Mukavkıs’ın hediyyesi idi. Sonra Hz.
Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem
onu sırtından çıkararak bir müşrike verdi ve ipek ve dîbâc giymeyi
erkeklere yasakladı. "
256. "Hz. Aişe
kendisine hizmet eden Bureyre'yi satın alıp âzâd edeceği zaman bir kabîlenin
câriyesi idi. 0 kabile, "Velâ"nın bize ait olması şartıyla bunu
veririz, dediler. Hz. Aişe Resûl-i Ekrem'e sordu. Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu
aleyhi ve sellem de; olsun, bu şartla al onu, buyurdu ve sonra da , , Velâ, ,
yı yasakladı. "
257. "Hz. Peygamber
işlemeli bir gömlekle namaz kıldı, selam verdiği vakit, bu işlemeler beni
meşgul etti. Bunu Ebû Cehm'e götürün de onun kaba elbiselerini bana getirin,
buyurdu. "
258. "Resûl-i Ekrem
Hz. Aişe’nin kapısında bir perde asılı görünce ona kopardı ve bunu gördükçe
dünyalığı hatırlıyorum. Onu al falancalara gönder, buyurdu. "
259. "Bir gece Hz.
Aişe, Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem altına yeni, bir döşek
serer. Halbuki Resûl-i Ekrem İki katlı bir aba üzerinde yatardı. Bu defa sabaha
kadar uyanamadı. Sabahleyin, benim eski yatağımı getir ve bunu kaldır, zira
beni sabaha kadar uyandırdı, buyurdu. "
260. "Hz. Peygamber
bir gün altın yüzük taktı. Minberde gözü ona ilişti. Bu yüzük beni meşgul etti,
diye yüzüğü parmağından çıkarıp attı. "
261. "Beni seven sünnetime sarılsın. "
262. "Benim ve
benden sonra gelen Hulefâ-i Râşidîn'in sünnetine uyun ve onlara bütün gücünüzle
sarılın. "
263. "Hz. Peygamber Aişe'ye, bana ulaşmağı arzu ediyorsan,
zenginlerle oturmaktan sakın, elbiseni iyice eskimedikçe onu sırtından çıkarma,
buyurdu. "
264. "Hz. Peygamber
bir defasında yeni malinler giydi, hoşuna gitti, hemen secdeye kapandı ve
bunlar hoşuma gitti, Rabbim bana kızar korkusu ile secdeye kapandım, dedi ve
onları ayağından çıkararak ilk karşılaştığı yoksula verdi. "
265. "Dünyada rızkı
günü birlik azık olan kuluna Allah azâb etmez. "
266. "Bir gece. Hz.
Peygamberin eline beş veya altı altın geçti. Onları sabaha yakına kadar
dağıtmadan uyuyamadı. Hz. Aişe diyor, Paranın bittiğini duyunca rahat bir
uykuya yattı ve hatta uyku esnasındaki nefes alıp vermesini duyuyordum. Maksadı
bir emr-i Hak vukuunda yanında dünya malının bulunmaması idi. "
267. "Hz.
Peygamberin nalinlerinin kayışı eskidi ve yenileriyle değiştirdi. Namaz
kıldıktan sonra, benim eski kayışları getirin, bunlarda namazda beni meşgul
etti, ' buyurdu. "
268. "Kıyamet
gününde bana en yakın olacaklar, dünyada benim olduğum gibi olanlardır. "
269. "Allah’ım,
Âl-u Muhammed’in rızkını ölmeyecek kadar azık kıl.”
270. "Islâm’a
hidâyet olunup yetesiye nafakası olan ve buna kanaat eden, diğer bir lafızda,
sabreden kimseye müjdeler olsun. "
271. "Zengin olsun,
fakir olsun herkes kıyamet gününde, keşke dünyada ölmeyecek kadar nafakam
olsaydı (fazlası bulunmasaydı) diye temenni edecektir. "
272. "Allah'ım,
beni seven ve da’vetime icabet edenin mal ve çocuklarını azalt, bana buğzeden
ve da'vetime icabet etmeyenin mal ve çocuğunu çoğalt. "
273. "Dünyalığın eksilmesi âhiretin artması, artması da âhiretin
eksilmesidir. Bir kimseye verilen dünyalık, Allah Teâlâ' nın nezdinde kıymetli
olsa da o kişinin derecesini eksiltir. "
274. "Hz, Peygamber,
İbn Abbâs'ın yaptırdığı yüksek bir çardağın yıkılmasını emretti. "
275. "Hz. Peygamber
bir yere uğradı ve orada yüksek kubbeli bir bina gördü, kimin olduğunu sorup
öğrendi. Ashab'dan olan bu zat Resûl-i Ekrem’in huzuruna geldiği vakit,
Peygamberimiz ona eskisi gibi iltifat buyurmadılar. Adamcağız merak edip
sebebini öğrenince, binayı yıktı. Bir müddet sonra Peygamber Efendimizin yolu o
tarafa düştü. Binayı göremeyince, bu bina ne oldu, diye sordu. Yıkıldığını
haber verdiler. Resûl-i Ekremde sahibine dua etti. "
276. "İhtiyacından
fazla inşaat yapana, kıyamet gününde, bunu sırtına al, diye teklif edilir.
"
277. "Âdemoğlunun
her nafakasında ecri vardır, yalnız toprak- su harcına sarfettiği paranın
mükâfatı yoktur. "
278. "Sıcak ve
soğuktan koruyan müstesna, bütün inşaatlar kıyamette sahiplerine vebaldir.
"
279. "Evinin
darlığından şikâyet edene, Hz. Peygamber cennette genişlik ara, buyurdu. "
280. "Her ümmetin, bir buzağısı vardır. Bu
ümmetin buzağısı da altın ve gümüştür. "
281. "Eğer böyle
yaparsanız, size sizden öncekiler sebkat [Geçmek, ilerlemek ] edemediği gibi, sizden sonrakiler de yetişemez. "
282. "Zeyd b .
Eslem'in Enes'den rivayet ettiği hadîse göre, fakirler Hz. Peygambere bir elçi
gönderdiler. Ve elçi şöyle der: Ben, fakirlerin sana gönderdiği elçisiyim. Hz.
Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem sana ve yanlarından geldiğin,
sevdiğimi topluluğa merhaba, dedi. Adam, sözüne şöyle devam etti: Ya
Rasulallah, fukara şunu ileri sürüyor: Zenginler, cennete girmeye sebep olan
amel ve sevapları alıp götürdüler. Onlar haccediyorlar, biz güç yetiremiyoruz.
Umre yapıyorlar, biz yapamıyoruz. Hastalandıkları zaman, zahire olarak
mallarının fazlasını gönderiyorlar. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Benden, fakirlere şunu ilet. Sizden sabredip sevabını Allah’dan bekleyenler
için, zenginlerde olmayan üç haslet vardır. Birincisi, cennette birtakım odalar
var. Yeryüzü sakinleri, gökyüzünün yıldızlarına baktıkları gibi, cennet ehli de
o odalara bakar. Oraya; ancak fakir nebî veya fakir şehit yahut fakir mu'min
girer. İkincisi; fakirler, zenginlerden yarım gün önce cennete girerler. Yarım
gün, beşyüz senelik bir zamandır. Uçüncüsü, zengin Subhanallahi ve’l
hamdülillahi velî ilahe illallahu vallahu ekber, dese fakir de aynısını
söylese, zengin onbin dirhem infâk etse de fakire yetişemez. Bütün iyilik
amelleri böyledir. Elçi, fakirlere döndü, durumu bildirdi. Bunun üzerine fakirler,
razı olduk, razı olduk dediler. "
283. "İsmail bi
Ayyâş-Abdullah b. Dînâr-Abdullah b. Ömer'den rivayet edilen haberde, Hz.
Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem ashabına: İnsanların hayırlısı
hangisidir, diye sordu. Ashab nefsinde ve malında Allah hakkını ödeyen
zengindir, dediler. Rasûl-i Ekrem, bu çok güzel bir adam, fakat dediğim o
değildir, buyurdu. Ashab, 0yle ise insanların hayırlısı kimdir ey Allah'ın
Rasulü, dediklerinde Hz. Peygamber: Zorlukla kazandığından infak eden fakirdir,
buyurdu. “
284. "Bu ümmetin,
hayırlısı, fakirleri ve en süratli cennete girip yerleşecekleri de
zayıflarıdır. "
285. "Hz. Peygamber,
Bilâl’e Allah Teâlâ'ya fakir olarak mülâki ol, zengin olarak mülâki olma,
buyurmuş, Bilâl de bu benim için nasıl olur deyince Hz. Peygamber,
istenildiğinde mâni olma, verildiğinde de gizle. "
286. "Allah Teâlâ'ya
rıza ve yakîn ile salih amel işle. Bu olmazsa hoşlanmadığın şeylere sabırda da
büyük hayır vardır. ”
287. "Atâ'nın, Ebû
Saîd el-Miudrî'den rivayet ettiği hadîste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Allah'ım, beni fakir olarak vefat ettir, zengin olarak vefat
ettirme, ”
288. "Ümmetimin
fakirleri, cennete zenginlerden yarım gün önce girecektir. Bu da, beşyüz
senelik bir zamandır. "
289. "Allah'ım beni
fakir olarak vefat ettir/ ettirme. Ve beni miskinler zümresinde haşret. "
290. "Allah Teâlâ
şöyle "buyuruyor: İzzet, elbisem, kibir ridâmdır. Bu iki konuda benimle
münazaa edeni cehennemde mahvederim.
291. "Amr b,
Meymûn'un, Zübeyr b. el-Avvâm'dan rivayet ettiği hadîste Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur: By Zübeyr, Allah'ın haramlarından samimî olarak kaçınmak
suretiyle, şüpheli şeyler ve şehevî arzuların geldiği anda, nefsine hâkim ol
ki, hesaba çekilmeden cennete giresin. ”
292. "Dört şey,
sadece ücûple idrâk edilir. Susmak, ki, ibâdetin ilkidir, tevâzu, çok zikir, az
şey. "
293. "Kişi,
bilinmemek kendisine bilinmekten, birşeyin azı çoğundan daha sevimli olmadıkça,
imânın hakikatına ulaşamaz"
294.
295.
296.
297.
298. "Hz. Peygamber,
hangi insan daha hayırlıdır sorusuna, âhireti seven ve dünyaya uzak duran
kimse, buyurdu. "
299. "Kim, kederleri
tek bir keder haline getirirse Allah Teâlâ onun âhiret ve dünya işine kifayet
eder. "
300. "Gönül hoşluğu,
nimetlerdendir. "
301. "İyi mal, iyi
adam için güzel şeydir. "
302. "Allah Teâlâ, dünyayı sevdiğine ve sevmediğine, dini ise
sadece sevdiğine verir. "
303. "Yemek yediren,
şükreden, oruç tutup sabreden gibidir. "
304. "Zenginlik
olarak yakîn yeter. "
305. "Hamd Rahman'ın
ridâsıdır. "
306. "Kul kabre konulduğunda.
. . "
307. "Sizi
"Şayet" demekten sakındırırım. Çünkü o, şeytanın ameline kapı açar.
"
308. "Kullarla
izzetlenip onlara karşı ululuk taslayanı Allah zelîl kılar. "
309. "Eğer siz
hakkıyla Allah'a tevekkül, edeydiniz, kuşların rızkını verdiği gibi, sizin de
rızkınızı verirdi. Onlar sabaha aç çıkarlarken, akşama tok olarak dönerler ve
duanızla dağlar zail olur. "
310. "Mahlûkât Allah
Teâlâ'nın ’ıyâlıdır (fakirleridir). Onların Allah'a en sevgili olanı iyâline en
faydalı olandır. ”
311. "Sadaka,
zengine ve kazanabilen kuvvetli kimseye helal değildir. "
312. "Zühd, Allah
Teâlâ'nın elinde bulunandın senin elinde olandan sana daha garantili olması. .
. "
313. "Âdemoğlu malım
der. Malından senin için yeyip tükettiğin, giyip eskittiğin ve tasadduk edip
gerçekleştirdiğindir. Bunun dışındakiler vârisin malıdır. ”
314. "Ecelin kulu
arayıp bulduğu gibi, rızık da kulu arayıp bulur. ”
315. "Her kulun
takdir edilmiş bir rızkı, vardır. Bunda şüphe yoktur. Kim rızkına kanaat eder
rıza gösterirse, onun için bereketli kılınır. Kanaat getirmeyip rıza
göstermezse onun için bereketli kılınmaz ve onu kaplamaz. "
316. "Hz. Peygamber İbn Abbâs'a vasiyyet ederken şöyle
buyurur. İstediğinde, Allah’tan iste, yardım taleb ettiğinde Allah'tan yardım
taleb et. Bil ki, mahlûkât, Allah'ın senin işin takdir etmediği şeyle sana
yardım etmeye gayret etseler, buna güç yetiremezler. Aynı şekilde Allah
Teâlâ’nın senin için takdir etmediği bir şeyle sana zarar vermeye gayret
etseler buna da güç yetiremezler. Sahîfeler dürüldü, kalemler kurudu. "
317. "Akıl ve acze
varıncaya kadar her şey kaza ve kader iledir. "
318. "Bil ki,
(takdir-i İlâhiye göre) başına gelmeyecek olan şey sana isabet etmeyecektir.
Sana isabet edecek şeyden de sen kurtulamayacaksın. "
319. "Allah Teâlâ şöyle buyurur; mahlûkâtı yaratayım da, rızık
vermeyeyim mi? "
320. "Allah'ım,
Senin verdiğini menedecek, menettiğini de verecek yoktur. Senin katında, hiç
bir varlık sahibine, varlığı fayda verecek değildir. "
321. “Bu malı vermekte
fitnedir, mâni olmak da. Adamın birisi amcasının oğluna sabah gider ve Allah'ın
verilmesini takdîr etmiş olduğu ihtiyacını ister. O da vermemezlik edemez ve
onun için takdîr olunan şeyi verir. Böylece, ona şükreder, bundan dolayı hayır
dualarda bulunur. Ertesi yıl döner, Allah'ın verilmesini takdîr etmediği bir
ihtiyacını ister. Fakat birinci yıl vermemeye mâni olamadığı gibi, bu sefer
vermeye güç yetiremez ve verilmesi takdîr olunmayan şey ona mâni olur, döner.
Onun için günah biriktirir, şer duada bulunur. Agâh olun, bu malın verilmesi de
fitnedir, verilmemesi de. "
322. "İfk hâdisesiyle ilgili olarak Hz. Aişe şöyle der;
Ebeveynim kalktı ve beni bağırlarına bastılar. Bunun üzerine ben, size ve
arkadaşınıza hamdetmeksizin, beni azîz kılan ve berâet ettiren Allah'a
hamdederim, dedim. "
323. "Yine ifk
hâdisesiyle ilgili olarak; Hz. Ebû Bekir, Hz. Aişe'ye, kalk Hz. Rasûlu'llâh
salla’llâhu aleyhi ve sellemin başını Öp, deyince; Aişe: Allah'a yemin olsun
ki, bunu yapmam ve sadece Allah'a hamd ederim, der. Bunun üzerine Hz.
Peygamber; bırak ya Ebâ Bekir, buyurur. "
324. "Kul,
geceleyin, dünya ve ticâret işlerinden öyle şeyler düşünür ve öyle plânlar
peşinde dolaşır ki, eğer onları yapacak olsa helak olurdu. Fakat Allah Teâlâ
Arş’ının üzerinde ona rahmetle nazar eder ve onu bu -düşüncelerinden vaz
geçirir de gam ve gussa içinde sabahlar.
Komşusunu, amcasının oğlunu araştırır ve kim beni geçti, kim benden akıllı
çıktı? diye bakar, Bu ise, Allah Teâlâ’nın ona olan rahmetinden başka bir şey
değildir. "
325. "Melek rahme
girer nutfeyi eline alır cesed olarak sûretlendirir. .
326. "Ölüm meleği
ile hayat meleği münazara ettiler. Ölüm meleği: Hayattakileri ben öldürürüm,
dedi. . Hayat meleği de: ölüyü ben diriltirim, dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ:
Siz, size verilen işe bakın. Öldüren de benim, dirilten de benim. Benden Benden
başka kimse ne öldürebilir ve diriltebilir. “
327. "Ümmetimde
şirk, karanlık bir gecedeki karıncanın yürüyüşünden daha gizlidir. "
328. "Hz. Peygamber,
hurmayı almakta olan kimseye eğer sen onun peşine gitmezsen, o sana gelecektir,
buyurdu. "
329. "Tevbe
edenin birisi, Muhammed'e değil, Allah'a tevbe ederim, deyince
deyince Hz.Peygamber; ehlini bildi ve hakkı ehline verdi,
buyurdu
330. "Allah'ın
dışında her şey bâtıldır. . . "
331. "Kulun en helâl
yiyeceği elinin emeğidir. Her türlü alışveriş makbuldür. "
332. "Sizden
birinizin ip ve baltasını alarak dağa gitmesi ve odun kesip, kazanarak yemesi,
tasaddukda bulunması, insanlardan istemesinden daha hayırlıdır. Zira, insanlar
ona ya verecekler veyahut da vermeyeceklerdir. "
333. "Misvak ağması
bile olsa, insanlardan müstağni kalınız, "
334. "Kim bana bir
hasleti tazmin ederse, ben de ona cenneti tazmin ederim; İnsanlardan birşey
istememek. "
335. " İnsanlardan
dilenmek, fahiş günahlardandır. Fâhiş günahlar da helâl kılınmış değildir.
"
336. "Müstağni olanı
Allah zenginleştirir. İffetli olmak-isteyeni Allah iffetli kılar. Kim kendisine
dilencilik kapısını açarsa Allah da ona fakirlik kapısını açar. "
337. "Hz. Peygamber,
Muaz’ı Yemen'e gönderirken şöyle buyurur: Seni refah içinde yaşamaktan
sakındırırım. Zira, Allah'ın kulları müreffeh değildirler. "
338. "Fedâle b.
Ubeyd, Mısır valisi iken yalınayak, saçı başı dağınık, üstü başı tozlu
vaziyette görülür. . . "
339. "Hz.
Peygamber, Halîd’in İki oğlu Habbe ve Süvai'ye şöyle buyurur: Başınızı titreten
rızıktan dolayı Ye’se düşmeyin. Zira, Ademoğlunu annesi üzerinde giyeceği
olmadığı halde doğurdu. Sonra, Allah ona rızık verdi. "
340. "Eğer sen, onun
peşine gitmezsen o sana gelecektir. "
341. "Hz.
Peygamberin ruhu kabzalunduğunda dokunmuş iki hırkası vardı. "
342. "Hz.
Peygamber abdest bozar bozmaz, suya vâsıl olmadan önce teyemmüm ederdi.
Kendisine suyun uzak olmadığı hatırlatılınca, ne bileyim belki suya yetişemem,
buyururdu. "
343. "Şehr b.
Havşeb'in, Ebû Umâme'den rivayet ettiği bir hadîse göre yoksul olarak ölen bir
adamı yıkamak üzere Rasûl-i Ekrem Hz. Ali ve Usâme 'ye emretmiş, cenazeyi
yıkayıp kendi bürgüsüne sarıp defnettikten sonra, Hz. Peygamber: Bu adam
kıyamet günü yüzü ayın ondördü gibi parlak olarak mahşer yerine gelecektir.
Bunun bir hasleti vardı, eğer o haslet de olmasa, kuşluk güneşi gibi yüzü
parlak olduğu halde mahşer yerine gelirdi buyurdu. Bu haslet nedir diye
sorduklarında Rasûl-i Ekrem, bu adam devamlı olarak gece namaz kılar, gündüz
oruç tutar ve Allah'ı bol bol zikrederdi. Ancak, kış geldiği vakit yaz
elbisesini, yaz geldiği vakit de kış elbisesini saklardı. Size verilenin en
azı, yakîn ve sabır azimetidir . Kime, bunun hazzı verilirse o kimse geçirmiş
olduğu gece ve gündüz namazlarına aldırmaz. '*
344. "Her derdin,
bir dermanı vardır. Bilen bildi, bilmeyen bilemedi. Yalnız, ölümün çaresi
yoktur. "
345. "Ey Allah'ın
kulları, tedavi olunuz. "
346. "Tedavi ve
rukyenin, Allah'ın kaderinde birşey değiştirip değiştirmeyeceği kendisinden
sorulduğunda, Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Onlarda Allah'ın takdiriyledir.
"
347. "Mele-i Alâ'da
hiçbir melek görmedim ki, ümmetine kan aldırmayı emret dememiş olsunlar. "
348. “Yine Hz. Peygamber
kan aldırmayı emrederek(arabî aylarm)17, 19, 21 nci günlerinde kan aldırın,
galib: gelip sizi öldürmesin, buyurmuştur. "
349. "Munkatı' bir
haberde şöyle vârid olmuştur: (arabî ayın) onyedinci salı günü kan aldıran
kimsenin bir senelik hastalığı şifa bulur. "
350. "Ehli beytten
gelen bir rivayette Kz. Peygamber her gece gözüne sürme çeker, her ay kan
aldırır, her yıl da ilâç içerdi. "
351. "Ashab-ı
Suffa'dan birisi öldü. Arandı ise de kefen bulunamadı. Hz. Peygamber,
sırtındaki elbiseyi yırtın ve kefen yapın, buyurdu. Râvi, elbisenin içinde iki
altın (dinar) bulduk diyor. Bunun üzerine Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve
sellem, dağlanmak için iki dağ, buyurdu. "
352. "Hz. Peygamber,
gözü ağrıyan Ali’ye olgun hurma yeme. Rafadan ye. Çünkü, bu sana daha uygundur,
buyurmuştur. "
353. "Hz. Peygambere
vahiy geldiği vakit, başı ağrır ve kına ile başını sarardı, "
354. "Hz. Peygamber,
vücudunda bir yara çıktığı zaman oraya kına kordu. "
355. "Hz.
Peygamber, son derece sıcak bir günde seferde oruçluydu, Sıcağın hararetinden
başına su döküyor ve ağaç altında gölgeleniyordu. Hâlbuki oruçlunun suyla
serinlemesine ruhsat yok idi. Hz. Peygambere, ahali oruç fakat kendilerine bu
durum zor geliyor denilince, içinde su bulunan bir kap getirtti, içti. Bunun
üzerine insanlar da iftar ettiler. Hz. Peygamber, onlar için durumunu terketmişti.
Kendisine, bazıları iftar etmediler denilince: Onlar isyankârdırlar, buyurdu.
"
356. "Kuvvetli
mü'min, zayıf mü'minden Allah indinde daha sevimlidir. "
357. "Mü’minler
içerisinde, Allah için taştan daha şiddetli olanı olduğu gibi, sütten daha yumuşak
olanı da vardır. "
358. "Mü'min,
yaprağı düşmeyen hurma gibidir. "
359. “Mü’min, rüzgârın
sağa sola döndürdüğü başak gibidir. "
360. "Mü 'min,
yenmesi iyi, konulması hoş olan hurma gibidir. "
361. "Mü'min, yazdan
kış için toplanan hurma gibidir. "
362. "Ukkâşe, bu
konuda seni geçti*"
363. "Hz. Peygamber,
hastalığından dolayı ölen kardeşini tedavi etmek isteyen birisine, o şayet iyi
olsaydı ben iyileştirdim, diyecektin buyurdu. ”
364. "Ukkaşe, bu
konuda seni geçti. "
365. "Siz, vahşi
hayvanlar gibi ne hasta olup ne de üzüntüye düşmemeyi mi ''istiyorsunuz. ”
366. "Fakirlik
hapishanem, hastalık bukağımdır. Mahlûkattan sevdiklerimi bununla hapsederim.
Kul tedaviden sonra afiyet bulursa, nefsin güçlenerek hevâsının ifsâd
etmesinden emin olamaz. Çünkü, ma'siyetler afiyetlerdedir. Bir yıl hastalık bir
ma'siyetten daha iyidir. "
367. "İnsanların
çoğu, şu iki nimette aldanmışlardır. . . "
368. "Sıtma ve
hararet insanın günahlarını eritir. Ve günahsız olarak yeryüzünde dolaşır.
"
369. "Bir günlük sıtma,
bir yıllık günaha keffarettir. "
370. '"Rasûl-i
Ekrem, sıtma hastalığının mükâfatını anlattığı vakit Zeyd b. Sabit, sıtmadan
kurtulmamak için Allah'a dua etti.”
371. "Kimin iki
gözünü Allah Teâlâ alırsa, ona cennetten başka bir sevap verilmesine razı
olmaz. "
372. "Sıtma, Hz.
Peygambere gelip izin istediğinde Hz. Rasûlu’llâh (salla’llâhu aleyhi ve
sellem) ona Kubâ ehline git, buyurdu.
"
373. "Biz
peygamberler topluluğu, İnsanların en çok ve en şiddetli belâ ile mübtelâ
olanlarıyız. Sonra derecesine göre gider. İmânı kuvvetli olanların ibtilâları
şiddetli, zayıf olanların ise belâları hafif olur, Siz altınlarınızı ateşte
denediğiniz gibi, Allah Teâlâ da kullarını belâlarla tecrübe eder. Kimisi tam
ayar hâlis altının aynı parlaklıkta ateşten çıktığı gibi parlak çıkar, denemeyi
kazanır. Kimisi biraz karışık ve bir kısmı da yanmış ve kararmış olarak
tecrübeden çıkar. "
374. "Allah Teâlâ,
bir kulunu sevdiği vakit onu ibtilâ eder. Sabrederse, onu korur. Razı olursa,
onu tercih eder. "
375. "Amellerin en
faziletlisi, zorlanarak yapılanlarıdır. “
376. "Allah Teâlâ,
hasta için meleklerine sağlam iken yaptığı gibi, salih amel olarak amellerini
yazın. Çünkü o, benim bağım altındadır. Onu bırakır ve geri çevirirsem,
erittiğim etinden daha iyi et ve kanından daha iyi kan kendisine veririm. Onu
öldürürsem, rahmetime, cennetime alırım. "
377. "Adamın birisi,
Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve selleme bana nasihat et deyince Hz.
Peygamber: Aleyhine hükmettiği şeyde Allah'a itham etme. "
378. “Allah Teâlâ şöyle
buyurur: Düçâr ettiğim belâya sabretmeyen, kazama rıza göstermeyen, verdiğim
nimetlere şükretmeyen, kendisine benden başka bir Rab edinsin, "
379. "Lezzetleri yok
eden(ölümü)çok anın. ”
380. "Hz.
Peygamberin evleneceği bir sırada, bir kadının iyi meziyetlerini kendilerine
anlattıklarında onunla evlenmeye karar vereceği vakit, bir de kadının hiç hasta
olmadığı meziyetini ortaya koymaları üzerine, Rasûl-i Ekrem Benim o kadına
ihtiyacım yok, buyurdu. "
381. "Rasûl-i Ekrem,
birgün hastalıktan ve sancılardan bahsediyordu. Adamın biri, başağrısı da
nedir, ben bunu hiç bilmem deyince Hz. Peygamber: Yanımdan kalk, cehennemliğe bakmak isteyen, bu adama baksın, buyurdu. ”
382. "Sıtma
hastalığı, her mü'minin ateşten nasibidir, "
383. "Enes ve
Aişe’den gelen bir rivayette Rasûl-i Ekrem'e, kıyamet günü şehitlerle başka
kimseler de bulunabilir mi, diye sorduklarında, Hz. Peygamber; Evet, günde
yirmi kez ölümü hatırlayan, diğer bu rivayette günahlarını hatırlayıp ona
üzülen buyurdu. "
384. "Bir yerde veba hastalığının çıktığını
duyduğunuz vakit, oraya gitmeyin. Bulunduğunuz yerde veba görüldüğü vakit
kaçarcasına oradan çıkmayınız. "
385. "İnsanların
Allah’ın hoşnutsuzluğuna rıza göstermesi, Allah’ın rızkından dolayı insanlara
hamdetmesi ve Allah’ın vermediği şeyden dolayı yine insanları zemmetmesi,
yakînin za’fiyetindendir. Zira, Allah’ın rızkını hırslının hırsı çekmediği
gibi, istemeyenin istememesi de reddedemez. Allah, hilmi celâli ile neşe ve
sevinci rıza ve yakînde gam ve hüznü de şüphe ve hoşnutsuzlukta kılmıştır.
"
386. "Dünyadaki
noksanlık, ahiretteki fazlalıktır. . . "
387. "Kul
hastalandığı vakit Allah Teâlâ iki melek gönderir, gidin bakın ziyaretçilere ne
diyor? Eğer, Allah' a hamlediyor ve iyiyim diyorsa siz de ona iyilikle dua
edin. Şayet şikâyet ediyor ve fenalığından bahsediyorsa öyle olasın deyin,
buyuruyor. "
388. "Hz. Ali
kerrema’llâhu vechehû ve radıya'llâhu anh hastalanır, onun Allah'ım bana belâya
sabır ver dediğini duyan Rasûl-i Ekrem: Sen bu duan ile Allah'tan belâ istiyorsun, Allah'tan afiyet
iste, buyurdu. "
389. "Vaiz olarak
ölüm, zenginlik olarak takva, meşguliyet olarak da ibadet yeter. "
390. "Kim,
düşünceleri tek bir keder haline getirirse Allah onun âhiretine yeter. . .
"
391. "Kim, Allah'dan
başkasını kaygı edinerek sabahlarsa, Allah'dan değildir. "
392. "Abdullah b.
Dinar'ın Amr b. Meymûn’ûan rivayet ettiği hadîste Hz, Peygamber şöyle buyurdu:
Rabbinizin ne buyurduğunu biliyor musunuz. Allah ve Rasulli daha iyi bilir
dediler. Allah, Arş'a istivâ edip mahlûkatına nazar ettiğinde şöyle buyurdu:
Kullarım, siz benim yaratıklarımsınız. Ben, sizin Rabbinizim.
Size, elimle ben rızık veriyorum. Öyle ise, tekeffül ettiği noktalarda
nefsinize uymayın. Rızıklarınızı benden isteyin. Nefislerinizi bana nasbedin.
İhtiyaçlarınızı bana arz edin ki, rızıklarınızı size dökeyim. Hz. Peygamber,
biliyor musunuz Rabbınız size ne dedi buyurdu; Ashab, Allah ve Rasulü daha iyi
bilir, dediler. Allah şöyle buyurdu:
Kulum, infâk et ki, ben de sana infâk edeyim. Geniş tut ki, ben
de sana geniş tutayım. Dar tutma ki, ben de sana dar tutmayayım, Şüphesiz rızık
kapıları Arş'da gece ve gündüz kapanmaz. Ben oradan, her kulun rızkını niyeti,
iyâli, sadaka ve nafakasına göre indiririm. Kim çok hayır yaparsa, ben de çok
veririm. Kim de az verirse, ben de az veririm. Kim cimrilik eder tutarsa, ben
de tutarım. Ey Zübeyr, Allah infâkı sever, cimriliğe buğzeder. O halde ye ve
doyur. Cimrilik etme ki, Allah da sana cimrilik etmesin. Sıkıştırıp güçleştirme
ki, sana da zorlaştırılmasın. Kardeşleri doyur, iyileri yücelt, komşuları
ziyaret et, kötülerle yürüme ki hesapsız olarak cennete giresin. İşte bu,
Allah'ın bana, benim de sana vâsiyetimdir. "
393. "Allah Teâlâ,
her sanatkâr ve sanatını yaratmıştır. "
394. "Allah Teâlâ,
dünyaya şöyle vahyetti: Bana hizmet edene hizmet et, sana hizmet edeni yor.
"
395. "Altın, ve
gümüşe kul olan helâk olmuştur. Zevcesine kul olan helâk olmuştur. Bakışlı
elbiseye kul olan helâk olmuştur. "
396. '(Deveni) bağla,
sonra tevekkül et. "
397. "Hz. Peygamber,
azli terkedip meniyi konulması gereken yere koyan kişi için şöyle buyurur: 0nun
için, doğmasa bile bu cimâdan, doğmuş, yaşamış ve Allah yolunda öldürülmüş bir
çocuk ecri vardır, Bu kişi şöyle diyecektir: Sen yaratırsın, rızkı da sen
verirsin. Diriltmek ve öldürmek sana aittir. Ben yerine bırakıyorum, gerisi
sana ait. "
398. "Zâlim de olsa,
mazlum da olsa kardeşine yardım et. "
399. "Senden,
kendisiyle dünya musibetlerinin hafif geldiği yakın istiyorum. "
400. "Zâlimine beddua eden, ona yardım etmiş olur. "
401. "Kul, kendisine
zulmedene sövüp saymakla o kadar zulmeder ki, hakkı kaybolduğu gibi, asıl
zâlimin üstelik kendisinde alacağı kalır da, ondan alınıp kendisine verilir. ”
402. "Rabbimiz, bize
gülerek tecellî etti. ”
403. "Rızâda, Allah
için yakînle amel et. Eğer olmazsa, hoşuna gitmeyen şeylere sabırda çok hayır
vardır. "
404. "Allah'ı
görüyormuşçasına ibadet et. Zira sen onu görmüyorsan da, o seni görür. "
405. "Allah Teâlâ,
mü'minlere tecelli eder. Ve benden isteyiniz buyurur. Bunun üzerine, kullar
senden rızanı istiyoruz. Ya Rab, derler. "
406. "•Hz. Peygamber
mü'minlerden bir gruba: Siz nesiniz diye sorunca, onlar da biz mü’miniz,
dediler. .
407. "Hâkimler, âlimler anlayışlarından dolayı neredeyse nebî
olacaklardır. "
408. "Allah'ın
taksim ettiğine rıza göstermek kula verilen hayırlı şeylerdendir. "
409. "İslâm'a
hidâyet olunmuş rızkı yeterli ve o rızka rıza gösterene müjdeler olsun. "
410. "Kim, Allah'ın
az rızkına rıza gösterirse Allah da onun az amelinden razı olur."
411. "Allah bir kulu sevdiğinde, onu belâya düçâr eder. . .
"
412. "Allah Teâlâ
nezdindeki durumunu bilmek isteyen kişi, Allah Teâlâ’nın kendi yanındaki yerine
baksın. Çünkü, kul nefsinde Allah’ı terkettiği müddetçe, Allah Teâlâ da onu
terkeder. ”
413. "Kıyamet
gününde Allah, ümmetimden bir grup için kanatlar yaratır. Böylece onlar,
kabirlerinden cennete uçarlar. 0rada başıboş dolaşırlar ve istedikleri gibi
nimetlerinden istifade ederler. Bunun üzerine melekler onlara şöyle derler: Siz
hesap gördünüz mü, hayır kasap görmedik derler. Sıratı geçtiniz mi diye
sorarlar. Hayır geçmedik, diye cevap verirler.
Cehennem gördünüz mü
sorusuna, hiçtir şey görmedik derler, Siz hangi ümmettensiniz, diye sorarlar.
Muhammed (salla’llâhu aleyhi ve sellem) ümmetindeniz cevabını verirler.
Melekler: Allah aşkına dünyada yapmış olduğunuz amelleri bize anlatır mısınız
deyince, onlar iki hasletimizden dolayı Allah rahmetinin fazlıyla bizi bu yere
ulaştırdı, derler. Ve bu iki hasleti de, yalnız kaldığımızda isyan etmekten
haya eder ve Allah'ın bizim için ayırmış olduğu az şeylere rıza gösterirdik,
şeklinde açıklarlar. Bunun üzerine melekler, bu sizin için layıktır, derler.
"
414. “Kim, Allah’IN az
rızkına rıza gösterirse, Allah da onun az amelinden razı olur."
415. “Kalbinizden, rızayı
Allah'a verin ki, fakirliğinizin sevabına nail olasınız. "
416. “Kadere iman, keder
ve hüznü giderir. "
417. “Ben, kendinden
başka ilâh olmayan Allah'ım. Musallat kıldığım belâya sabretmeyen, kazama rıza
göstermeyen, ihsan ettiğim nimetlerime şükretmeyen, benden başka bir Rab
edinsin. "
418. "Allah Teâlâ
şöyle buyuruyor: Verilecek miktarları takdir ettim, herşeyi tam olarak düzene
koydum. Rızâ gösterene Bana mülâkî olduğunda Bentten rızâ, hoşlanmayana yine
Bana mülâki olduğunda Ben'den hoşnutsuzluk vardır. "
419. "Mûsâ (aleyhisselâm)'ya
emredilenin ilki şudur: Ben, kendisinden, başka ilâh olmayan Allah'ım. Hükmüme
râzı olan kazama boyun eğen ve musallat ettiğin belâlarıma sabredeni sıddîk
olarak yazarım ve onu kıyamet gününde sıddîklerle beraber haşrederim. "
420. "Allah Teâlâ şöyle buyurur: Hayır ve şerri takdir ettim ve
onları kullarımın elinde icrâ ediyorum. Hayır için yarattığım ve onun elinde
hayrı icra ettiğim kimseye ne mutlu. Şer için yarattığım ve elinde şerri icra
ettiğim kimseye de yazıklar olsun. Niçin ve nasıl diyen kimseye de yazıklar
olsun ve yine yazıklar olsun. ”
421. "Allah hükmü ve
celâliyle, neşe ve sevinci rızâ ve yakında, gam ve hüznü de şevk ve
hoşnutsuzlukta kıldı. "
422. "Az haya,
küfürdür, "
423. "Hz. Peygamber
bir yemeği katiyetle ayıplamamış, arzu ettiyse yemiş, değilse terketmiştir.
"
424. "Enes şöyle
dedi: Hz. Peygambere on yıl hizmet ettim. Her yaptığım bir şeyden dolayı bana
niçin yaptın, yapmadığım iş için de keşke yapsaydım, olan bir iş için keşke
olmasaydı, olmayan bir iş için de keşke olsaydı, demedi. Fakat o, şöyle
buyururdu: Şayet , birşey takdir edilmişse o olur. "
425. "Allah'a mülâki
olmak isteyene, Allah da mülâki olmak ister. "
426. "İmân
bakımından mü'minlerin en faziletlisi veya imân bakımından mü'minlerin en
kâmili ömrü uzun, ameli güzel olandır. "
427. "Şerre delâlet
eden, onu yapan gibidir. "
428. Doğuda bir kişi öldürüldüğünde, batıda bir başkası buna rızâ
gösterirse, o kimse de bu kişinin öldürülüşüne ortaktır. "
429. "Allah; dinde
kendinden üstüne, dünyada kendinden alt mertebede olan bakana sabreden ve
şükreden bir kul olarak yazar. "
430. "Müslümanların
işine önem vermeyen, Müslümanlardan değildir. “
431. "İmân
kulplarının en sağlamı, Allah için sevmek ve buğz etmektir. "
432. "Allah Teâlâ;
her mü'minden her münafığa, her münafıktan her mü’mine buğzetmesi için misâk
aldı. "
433. "Kişi,
sevdiğiyle beraberdir. Ve Allah'tan beklediği mükâfat da onun içindir. ”
434. "Kim, dünyada
bir kavmi sever ve ona tâbi olursa kıyamet gününde onlarla beraber gelir.
"
435. "Allah’ım,
yanımda fâcire ait bir nimet kılma ki bundan dolayı kalbim o fâciri sevmesin.
"
436. “Ameline rıza göstermediğiniz fâcirin
hediyesini reddediniz. "
437. "Allah indinde
insanların en sevgilisi, mü'minin kötülüğüne uyup, iyiliğini terkeden kimsedir.
"
438. "İki şeyde
gıbta vardır: Allah’ın kendisine verdiği hikmeti insanlara yayan ve onlara
Öğreten kişiyle, yine Allah'ın kendisine verdiği malın helakini Hakk’ın hükmü
altına veren kişiye gıbta (hased) edilir. Hadîsin; bir başka lafzında şöyle
buyrulmuştur: Allah'ın kendisine ihsan ettiği Kur'ân'ı gece gündüz tatbikat
sahasına koyan kişiye gıbta (hased) edilir. İnsanlar şöyle derler: Şayet Allah,
şuna verdiğini bana da vermiş olsaydı ona yaptığı gibi yapardım. "
439. "Allah, sevdiğine
ateşle azab etmez. "
440. "Allah, kulu
sevdiği zaman günah ona zarar vermez. Günahdan tevbe eden, günahsız gibidir.
Hz. Peygamber daha sonra şu âyeti okudu: Allah, tevbe edenleri ve temiz
olanları sever. (Bakara, 222)"
441. "Allah dünyayı
sevdiğine ve sevmediğine, imânı ise sadece sevdiğine verir. "
442. ". . . Allah ve
Rasulü, , o kişiye herşeyden daha çok sevimli olmalıdır. "
443. "Sizden
biriniz, Allah yo Rasulü kendisine başkalarından daha sevinil olmadıkça, imân
etmiş olmaz. "
444. "Allah'a yenin
olsun ki, kul iman etmiş olamaz. Ta ki, ben ona ehlinden, nalından ve bütün
insanlardan, bir rivayette de kendi nefsinden daha sevimli olmadıkça. "
445. "Allah
Teâlâ'nın size verdiği sayısız nimetler için O'nu seviniz. Beni de, Allah
sevgisinden dolayı seviniz. "
446. “Bir adam, Ya
Rasûlallah ben seni seviyorum dedi. Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve
sellem fakirliğe hazırlan buyurdu. Adam ben Allah'ı seviyorum، deyince. Hz. Peygamber: halde belâya da hazır ol buyurdu. "
447. "Allah’ım, beni miskin
olarak yaşat. Miskin olarak vefat ettir ve beni miskinler zümresinde haşret.
"
448. “Allah'ın her güm
mahlûkatına vermiş olduğu bir sadakası vardır. Allah’ın kula ihsan etmiş olduğu
sadaka, kulun kalbine zikrini ilham etmesinden daha efdaldır. ”
449. “Hz. Peygamber,
hangi amel daha efdaldır sorusuna şöyle cevap verdi: Haram olan şeylerden
ictinâb etmek. Ayrıca ağzın devamlı olarak Allah'ın zikriyle ıslak kalsın.
"
450. “Allah'ı o kadar çok zikret ki, insanlar sana mecnun desinler.
"
451. "Allah'ı o
kadar çok zikrediniz ki, münafıklar size murâi desinler. "
452. "Kim Allah için
tevâzu gösterirse, Allah onu yüceltir. Kim de, tekebbür ederse Allah onu
alçaltır. Kim, Allah'ı çok zikrederse Allah onu sever. "
453. "Yürüyünüz,
müferridler (ibadet için bir köşeye çekilen kimseler)öne geçtiler. Kimdir
bunlar diye sorulunca Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Allah’ı zikre aşırı
düşkünlük gösterenler. Zikir, çalardaki günahları üzerinden kaldırır, onlar da
kıyamete hafif olarak gelirler. "
454. "Allah'a
kavuşmayı sevenle, Allah da mülâki olmayı sever.
455. "Ebû Huzeyfe,
kızkardeşini azâdlı kölesi Salim'e verdiği vakit Kureyş ailesi kendisini hem
kınadı ve hem de azarladı. Hiç böyle asil bir kız, öyle bir köleye verilir mi,
dediler. Huzeyfe yemin ederek, ben kızkardeşimi ona verirken oma.
kızkardeşimden çok daha üstün olduğunu bilerek verdin, Deyince, Kureyş, o işten
ziyâde bu söze kızdı ve tamamen çılgına döndüler. Nasıl olur, dediler. Bunun
üzerine Huzeyfe: Ben Hz. Peygamberin bütün kalbi ile Allah’ı seven kimseye
bakmak isteyen Salim’e baksın, buyurduğunu işittim, diye onlara cevap
verdi. "
457. "Allah, kulunu
sevdiğinde onu belâya düçâr eder. . . "
458. "Allah, kulunu
sevdiğinde onu belâya düçâr eder. . . "
459. "Kulum, Bana
Beni sevinceye kadar nafilelerle yaklaşır. "
456. "İçkiye müptelâ
olan Nuayman, bir defa sarhoş olarak Hz. Peygamberin huzuruna çıkarılıp
cezalandırılınca, lanet olası ne kadar da çok içki içiyor demesi üzerine
Rasûl-i Ekrem onu lanetleme, zira o Allah ve Rasulünü sever buyurur.
"
460. "Allah Teâlâ
şöyle buyurur: Gece kendisini gizlediğinde Ben'den gaflet ederek uyuyan kişi
Ben'i sevdiğini iddia ediyorsa, yalan söylüyordur. "
461. "Kim, Allah'ın,
kendisini sevmesini istiyorsa dünyaya zâhid olsun(yüz çevirsin)"
462. "Sakın, korkmadan
çalışmayan kötü köle veya almadan çalışmayan kötü işçi gibi olmayın. "
463. "Hz. Aişe, Hz.
Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve selleme şöyle demiştir. “Rabbinin senin
arzunu hemen yerine getirdiğini görüyorum. "
464. “Allah Teala şöyle
buyurur: Gece kendisini gizlediğinde. . ”
465. “Ümmetim içinde en
fazla korktuğun şeyler gizli şehvet ve eğlenceye sevkeden nağmelerdir. "
466. "Allah Teâlâ
şöyle buyurur: Kulunu sevdiğim vakit onun işiten kulağı, gören gözü, tutan
kavrayan eli ve düşünen kalbi olurum. Eğer benden isterse oma veririm. Susarsa
omum içim saklarım. Şayet, onun nûrunu yeryüzü üzerine taksim etseydim hepsine
yeterdi. "
467. "Cennet ehlinin
çoğu, safdil insanlardır. Alâ-i İlliyyîn yüksek makamlar, basiret sahipleri
içindir. "
468. "Sende, cahiliyye
âdeti vardır. "
469. "Kul bilinmemek bilinmekten, bir şeyin azı kendisine
çoğundan daha sevimli olmadıkça imânını kemale erdiremez. "
470. "Sizden birimiz
şu üç hasleti üzerinde bulundurmadığı müddetçe imânını ikmal edemez.
Gazaplandığında gazabı Hakk’tan çıkarmayan, razı olduğunda rızasını bâtıla
sokmayan, takdir olunduğunda kendisi için olmayanı almayan, "
471. "Üç şey kime
verilirse, ona Dâvûdoğullarına verilenin benzeri verilmiş olur. Rıza ve gazab
anında adalet, fakirlik ve zenginlikte mutedil davranmak, gizli ve açık Allah
Teâlâ’dan korkmak. "
472. "Allah içir
birbirinizi seviniz. O'nun için birbirinizi "Bağışlayınız. Samimi dostlar
olunuz . Kullarından birini halîl (dost)edinmesi Allah. Teâlâ’nın kereminden
değil midir? "
473. "Allah Teâlâ,
İbrahim (aleyhisselâm)'i halîl edindiği gibi arkadaşınızı da halîl edindi.
"
474. "Allah Teâlâ,
Musa (aleyhisselâm )'ı seçkin dost, beni de sevgili edindi. "
475. "Allah Teâlâ,
sana ümmetimden bana imân edenlerin benzeri kadar, bana da Âdemoğullarından
bana iman edenlerin misli kadar imân verdi. "
476. "Allah
Teâlâ'nın üçyüz huyu vardır. Kim tevhîdle birlikte bunlardan biriyle Allah'a
mülakî olursa cennete girer. Ebû Bekir, Ya Rasûla’llah bende huylardan biri var
mı diye sorunca Hz. Peygamber: Hepsi sende mevcuttur ya Eba Bekir der ve
devamla bunlar içerisinde Allah'a en sevimli olanı sehâvettir, buyurur.
477. "Mizanı, semâdan, salınmış olarak gördüm. Ben bir kefesine
kondum ve insanlara üstün geldin. Ebû Bekir bir kefesine kondu, ümmetim
getirildi ve diğer kefesine konuldu. Ebû Bekir, onlara üstün geldi. Sıddîklarla
Rasûller arasında sadece nübüvvet derecesi vardır. ”
478. "Ali, benim
yanımda Mûsa(aleyhisselâm )'a göre Harûn mesabesindedir. "
479. "Şayet
insanlardan bir halîl edinmiş olsa idim, Ebû Bekir'i edinirdim. Fakat,
arkadaşınız Allah Teâlâ’nın halîlidir. "
480. "Kişi
sevdiğiyle beraberdir. . . "
481. "Kim,
mertebelerden bir mertebe üzere olursa, kıyamet günü onun üzerine haşrolunur.
"
482. "Kalbinde zerre
ağırlığınca imin olanı, cehennemden çıkarınız. "
483. "Sehâvet,
yakîndendir. Yakîn ehli cehenneme girmez. "
484. "Sabır, imânını
yarısıdır. Şükür imânın yarısıdır. . . "
485. "Allah’la
mahlûkat içerisinde rahmetine gark eylediği ve afiyetinin gölgesinde kıldığı
gözde kulları vardır. Onları belâ ve katilden esirger. Afiyet içerisinde
diriltir. Ve cennete afiyet içerisinde sokar. Kapkaranlık geceleri parçalayan
fitnelere uğramasına rağmen, onlar bu fitnelerde afiyet içerisindedirler.
"
486. "Kim, tababeti
bilmeden hekimlik taslar ve öldürürse tazmin eder. "
487. "Hz. Peygamber
ashabına: İnsanların hayırlısı kimdir. . . "
488. "Hz. Peygamber
Bilâl'e Allah'a fakir olarak mulâkî ol. . . "
489. "Haline razı
olduğu vakit, fakirden efdal kimse yoktur. "
490. "Allah
Teâlâ, ailesi kalabalık iffet sahibi fakiri sever. "
491. "Ümmetimin
fakirleri, zenginlerden beşyüz yıl önce cennete gireceklerdir*. "
492. "Allah'ım beni
miskin olarak yaşat, miskin olarak vefat ettir. .
493. "Bu ümmetin
hayırlısı fakirleri ve en süratli cennete girip yerleşecekleri de zayıflarıdır.
"
494. "At üzerinde de
gelse, dilenci için hak vardır. "
495. "Haşlamamış bir
paça kemiği de olsa, dilenciye verin, "
496. "İnsanlardan
dilenmek, fahiş günahlardandır. . . "
498. "Bizden
isteyene veririz. Müstağni olanı, Allah zenginleştirir. Bizden istemeyen ise,
bizim için daha sevimlidir. "
499. "İnsanlardan
müstağni olun. Dilenciliğin azı çoğundan daha hayırlıdır. Senden de mi sorusuna
Hz. Peygamber: Evet benden de, buyurmuştur. "
500. "Müstağni olduğu
halde, dilencilik eden cehennem korlarını çoğaltmış olur. Geçinecek kadar malı
olduğu halde dilenen kimse, kıyamet günü yüzünde hiç eti olmadığı ve yüzünün
kemikleri birbirine değerek ses çıkardıkları halde mahşer yerine gelir. "
501. "Geçinecek
kadar malı olduğu halde, dilenen kimsenin, dilenciliği yüzünde cerahet ve yara
olur. "
502. "Allah'ın sizi
gani kılmasıyla başkalarından müstağni olun. Bunun miktarı nedir diye sorulunca
Hz. Peygamber: Yirmi dört saatlik nafaka, buyurmuştur. "
503. "Elli dirhem
veya bunun karşılığı olan altını olduğu halde dilencilik eden, dilencilikte
ilhah [zorlama] ve ısrar edenlerdendir. "
504. "Allah'ım sizi
gani kılması ile başkalarından, müstağnî olun. . . "
505. “Ey fakirler
topluluğu, Allah 'a kalblerinizden rızâ veririz. . . »
506. “Fakirliğin sana
geldiğini gördüğün vakit, hoş geldin ey sâlihlerin şiarı diye onu karşıla.
Zenginliğin teveccüh ettiğini gördüğün ikâbı acele edilmiş bir günahtır de.
"
507. "Allah’ım,
senden İyilik, hayırlı işler ve miskinlere karşı sevgi isterim, "
508. "Allah
Teâlâ'nın en çok sevdiği kulu rızkına kanâat edip, Allah Teâlâ'nın taksimatına
râzı olan fakirdir. "
509. "Hz. Peygamber,
Aişe'ye: Bana ulaşmayı istersen fakir hayatı yaşa, zenginlerle düşüp kalkmaktan
sakın. . . "
510. ". . .
Fakirler, Hz. Peygambere zenginlerin kendilerini hayır ve sadakalarla geçtiğini
şikâyet ettiler. . . "
511. "Bu mal,
Allah'ın malıdır. Kim onu hakkıyla alır ise Allah onun için o malda bereket
kılar. Kim de, nefsin isteğiyle alırsa Allah onun için o malda bereket kılmaz.
Sanki o kimse yiyip da doymayan gibi olur. "
512. "Kime bu maldan
istemeksizin birşey gelirse, o Allah'ın kendisine takdim ettiği rızkıdır.
"
513. "Kime ki rızkı
istemeden gelir ve reddederse Allah'a, karşı reddetmiş olur. "
514. "Varlığı
halinde veren kimse, yokluğu halinde bunu kabul edenden daha çok me'cur [Karşılık
almaya, mükâfata hak kazanmış kimse. ] değildir.
"
515. "Beldeler
Allah'ın beldesidir. Mahlûkat, Allah'ın kullarıdır. Nerede rızık bulursan, onu
al ve Allah'a hamdet. "
516. "Âdemoğlunun
ancak üç şeyde hakkı vardır: Belini doğrultacak kadar yemekte, avret yerini
örtecek kadar elbisede ve kendini saklayacak evde, Fazlasının ise hesabı
vardır. "
517. "İstemeden
kendisine bir rızık geldiği halde, onu reddeden, Allah'a karşı reddetmiş olur.
"
518. "Hz.
Peygambere; yağ, keş ve bir koç hediye edilir. Yağı ve keşi kabul eder, koçu
reddeder. ”
519. ”Artık;
Kureşî, Sekafî, Ensârî ve Dûsî kabilelerinden başka kimseden hibe kabul
etmemeye azmettim. "
520. "Kime ki, rızkı
istemeden gelip de reddederse. . . "
521. "Veren el,
âlidir. Verilen el de düşüktür. "
522. "Sadaka sâilin
eline konulurken, onun eline düşmeden Allah'ın eline düşer, "
523. "Allah'ın eli
âli, verenin eli vustâdır. "
524. 'Sadakanın efdali,
fakirin gücü nisbetinde gizlice başka bir fakire verdiği sadakadır. "
525. "İşlerinize
gizlilikle yardım talep ediniz. Çünkü, her nimet hased edilmiştir. "
526. "Kendisine
hediye verildiği vakit, yanında bulunanla o hediyeye ortaktır. "
527. "Kişinin
kardeşine vereceği hediyenin en makbulü gümüş veya ekmek yedirmektir. "
528. "Allah Teâlâ,
nimetini verdiği kulunda nimetinin eserinin görülmesini ister. "
529. "Hz. Peygamber,
kendisine falan kişiye bir dinar verdim. Bundan dolayı senâda bulundu ve
şükretti, diyene şöyle buyurdu: Fakat, ben falan kişiye birkaç dinâr verdim, Ne
övdü, ne şükretti. "
530. "Hz. Peygamber,
şair İbnu'l-Hammâme'ye şöyle buyurdu: Beni methetmekten vazgeç, fakat Allah Teâlâ'yı methe devam et.
Çünkü o, methi sever. "
531. "Muhacirler
şöyle dediler: Ey Allah'ın rasulü, bu ensâr servetlerini yarı yarıya bizimle
bölüştü. Bize pek çok ikramda bulundular. Korkarız ki, bizim ecrimizi hep onlar
alacaklar. Bunun üzerine Hz. Peygamber sizin onlara teşekkürünüz ve onlara medh
ü sena etmeniz onların ikramlarına karşılıktır. "
532. "Size bir
hediye verene, siz de mukabelede bulunun. Eğer buna gücünüz yetmezse,
mukabelede bulunduğunuza kanâat getirinceye kadar onu medh u sena edin ve
hakkında hayır duada bulunun. "
533. "İnsanlara
teşekkür etmeyen, Allah Teâlâya şükret m emiştir?
534. "İnsanları
hatırlamayan, Allah'ı da hatırlamaz. "
535. "Mü'min
medhedildiği zaman, kalbindeki imânı artar. "
536. "Hz. Peygamber,
huzurunda medhedilen bir kişi işin boynunu vurdunuz. Eğer medhinizi duysaydı
felâh bulmazdı, buyurdu. "
537. "Bu, Veber [Bedevi, ] ehlinin efendisidir. "
538. "Bir kavmin
büyüğü size geldiği vakit, ona ikram ediniz. "
539. "Bazı
ifadelerde (Beyanın bazılarında), çekicilik ( sihir) vardır. "
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar