LEONARDO DA VINCI
"Ve yazgıma gözyaşı dökecek olan krallarla birlikte, yaşlı ve onurlu
öleceğim. Ben Leonardo
da Vinciyim.”
Manly Wade Wellman,
Zamanda İki Kere
Zamanda İki Kere
Çok önemli bilginler, geleceğin sezgisel algısına, onun doğal
kehanetine "Leonardo
da Vinci etkisi"
demeyi önerdiler. Geleceğin yolcusu Leonardo da Vinci konusu, kurgu-bilimin
klâsik bir konusudur ve buna başvuran yirmi kadar öykü roman sayılır en
azından.
Burada, okuyucudan benimle
bir an oyun oynamasını ve şu Leonardo'nun gelecekten geldiği varsayımını ciddiye almasını
isteyeceğim.
Ve Coleridge'in (a) sözünü ettiği bu
"inanılmazlığın ertelenmesi" ile, okuyucu, sanırım, zararını
kapatmış olacak.
Bu yaşam öyküsü, hem, önemli eksiklikleri
içerse bile, Leonardo'nun yaşam öyküsü konusunda herkesin üzerinde anlaştığı
belli bir sayıda sağlam nokta var.
Leonardo da Vinci 1452’de
doğuyor ve 2 Mayıs 1519'da bu dünyadan göçüyor. Yalnız eşcinsel değil, ayrıca da kadınlardan
nefret eder ve üreme sürecinin düşüncesi bile onu iğrendirir.
Ressamdır, biraz heykelcidir, özellikle
mühendistir. Kendisine adanmış olan en iyi yapıt 1892'deki bir Fransız kitabıdır:
Gabriel
Seailles'in "Leonardo da Vinci, Sanatçı ve
Bilgin”i.
İleriki sayfalarda, kurgu-bilim öykülerine
değil, ama daha çok Leonardo da Vinci'nin kendisinin günlükleri ve Not
Defterleri sayesinde, iyice ortaya konmuş gerçeklere başvuracağız. Ve sanırım,
yepyeni sonuçlara varacağız.
Leonardo, her şeyden önce, ilk çevrebilimci
olarak görünüyor. Çevrebilim, değişik yaşam biçimlerindeki ilişkinin ve
iç-bağın bilimi, bugün yol açtığı olanca saçmalıklara karşın, yararlı, belki
kendi yaşamımız için kaçınılmaz bir bilimdir. Leonardo da Vinci, ilkin,
çevre-bilimsel bir sistem tasvir ediyor.
Temel düşünce ona suyun devretmesiyle
gelmiştir. Ona göre, toprağın kanı, her yaşamın kaynağı, bitki, hayvan ve bütün
yaratıkların temel ve gerekli öğesidir. Not
Defterleri'nde ve yazılarında durmadan bu düşünceye döner.
Bu sonuca nasıl varmış olduğu
düşünülmeksizin, biliyor ki insan % 90 sudan oluşmuştur. Ve bu doğrudur.
Ona göre, su
başlangıç ve sondur. Bir tufanlar dizisi tasarlıyor,
ilk kurgu-bilim öyküsü olarak düşünebileceğimiz biçimde, birini de tasvir
ediyor. Bu su düşüncesi, öz düşüncesi, düşüncesinin temel direğidir. Üzerine
Leonardo’nun anlayışım gösterir bir bilgiyi dayandırabileceğimiz belli tek öğe
gene budur. Gerçekten, Freud'un çözümlemeleri, Meyer Schapiro ve başka seçkin
psikanalistlerce bütün bütüne çürütülmüş de oldu (*). Bu, Bertrand Russell’ın
içburkucu sözünü anımsatır: "Psikanalizde gerçek, psikanalistlerin
inandığı, imgelem de hastaların inandığı şeydir."
(*) Meyer Schapiro: Journal of the History oj Ideas,
cilt. XVII, No. 2, Nisan 1956 say. 147-178.
Biz, Leonardo’nun kendisinin ne
düşünebildiğini bilmiyoruz. Kendinden rastlantıya bağlı falan ya da filan
sanat koruyucusu diye söz ederken, kendisini, yalnızca askerî mühendis olarak
tanımlar. Resim yaptığı, taslak çizdiği olgusu ona önemsiz gelir. Sanki
geldiği yerde herkes doğal olarak resim yapar ve taslak çizermiş ve sonuç
olarak, bu konularda yeteneğin önemi yokmuş gibi.
Çevrebilim bugünün bir bilimidir, üstelik
yarının da olabilir. Suyun devretmesi ancak kısa zaman önce anlaşıldı; gene de,
çağdaş sanayi etkinlikleri nedeniyle, devretmenin şimdiden iyice bozulmuş
olmasından korkulabilir. Bunun için, deniz suyunu belki atom enerjisi
yardımıyla tuzsuzlaştırarak, tatlı su açığını kapatmak düşünülebilir.
Çağdaş uğraşılar, Leonardo'nun
çalışmalarıyla gittikçe birleşiyorlar. Kendisinin somut tasarılarından bazıları
bize kalmıştır. Böylece, Floransa'yla Piza arasındaki bitip tükenmez bir
savaşı sonuçlandırmak için, Pizayı ırmağından öylece yoksun bırakarak, Arno’yu
tersine akıtmayı düşünmüştü. Çok daha sonra, Mısır’ı yenmek için, Nil'i
tersine akıtmak düşünüldü!
Suyun
devretmesi kehanetlere neden olur. Ama başlangıçta,
Leonardo kehanetlerde bulunur. Milano'da ele geçen ve 1494'ten kalan bir dizi
not, şu adı taşır: "Kehanetler".
Özellikle Hristiyanlık gibi, her düşmanı
uzaklaştırmak için, Leonardo şöyle yazar: "Burada hayvanlara yapılmış
olacak olan yırtıcılıklardan söz ediyorum." Ama bu düpedüz söz
ebeliğine yaraşır, değersiz bir önlemdir. Ne ince organ tetkiki karşısında, ne
de teşrih (b) karşısında kılı kıpırdamayan bir bilgin, niçin hayvanların
gelecekteki yazgısıyla bu kadar ilgilenmiş olsun?
Gerçekten anlanabilirse, açıkça görülebilir
ki, 1974’te, bu kehanet düpedüz toplama
kamplarının ayrıntılı bir tanımıdır!
Okuyucuyu bu tanımdan uzak tutmayı
yeğliyorum, ama bu tanım, taslaklarla dolu dört sayfadan ve ince bir yazıyla
doldurulmuş parçalardan oluşma bütünde, "Codice
Atlantico"da bulunur. Bu sayfalar, özellikle mühendis için
matematiğin önemi üstüne belli bir sayıda düşünceden başka, Leonardo'nun az
kişisel kanısını kapsar. Leonardo bir matematik yaratıcısı değildir,
matematiğin buluşlarını geliştirmedi. Ama onda, daha sonra Albert Einstein’da
olduğu gibi, matematiğe kolay bir uygulama getirme gibi şaşırtıcı bir yetenek
vardır. Ve kendini her zaman bir mühendis ve bir pratisyen olarak görür.
Resim ve sanatlara mühendisin yöntemlerini
uygulamayı bile dener.
Leonardo, çağında gerçekleştirilemeyen, ama
tümüyle mantıksal makineler çizdi. Makinelerini yapmak için onda eksik olan tek
şey, bilyeli yataktır. Çağdaş teknolojinin, özellikle uçak ve otomobil
konularında, Leonardo'ya en çok bilyeli yatağı borçlu olduğunu söylemek de bir
saçmalık olur.
Buluşları kafayı karıştırır: Her şeyden
önce, zamanında başkalarının tasarladıkları makinelere aykırı olarak, kuşların
uçuşuna bakarak, kanat çırpmayan, uçan makineleri. Onunkiler hem
helikopterlere, hem havada asılı duran teknelere (c), hem de planörlere
benzer. Kendilerini ileri salmak için bir füze rampası, ya da kendilerini
çekmek için bir uçak edinmek koşuluyla, planörler bugün gerçekleştirilen
araçlardır. Plânörlerin İkinci Dünya Savaşı'nda oynadıkları büyük rolü
biliyoruz. Almanlar kırk tonluk bir tankı taşıyabilenini yapmıştı.
Şu son zamanlarda, İsrail'in sesten hızlı
bir planörü bulmuş olduğu söyleniyor. Ve havada asılı duran araçların yarım ve
önemi üzerinde fikir birliği var. XVI. yüzyıldaki bir insanın bunları bu kadar
iyi bilmiş olması şaşırtıcıdır üstelik!
Leonardo da Vinci’de, ayrıca, tanklar,
paraşütler, denizaltılar buluyoruz. Çok tehlikeli oldukları için de, yok etmiş
olacağı çalışmalardan söz ediliyor.
Bana izin verilsin de kişisel bir öykü
anlatayım burada. Henri Viard’la birlikte televizyon için kaleme alınmış, "Olabilirin Sınırları" adlı
dizide, "Altıncı Kıta İçin Savaş" adlı
kesimde, içinde özel bir gaz karışımı sayesinde (tüple), dalgıç elbisesi
olmadan, korkunç derinliklere dalma olanağını tanımladığı bir elyazmasını
Leonardo da Vinci’nin yok etmiş olduğunu düşünmüştüm. Bölümün metnini bir
pazartesiye erteledim.
Ertesi gün, bulunmuş olduğunu sandığım bu
elyazmasının, düpedüz var olduğunu ve Torino’da, bir sergide saklanmış
olduğunu gazetelerden öğreniyordum.
Leonardo da Vinciyle her ilişki, ölümden
sonra bile, nasıl da bozuyor zamanı!
Leonardo, kurbağa-adamlar, dalgıç
elbiseleri, savaş aygıtları, toplar, makineli tüfekler de çizdi. Yarının bir
sanat koruyucusuna. Dük Ludovico Sforza'ya (d) yazdığı bir yazıda, şunları
sıralıyor:
"Ünlü Beyefendi, fişekçi ustaları
olduklarını ve savaş âletlerinde çok başarı gösterdiklerini ileri süren
herkesin çalışmasını derinliğine inceledim, emrinize gizli buluşlar sunmaya
hazırım."
Çoğunu bir bir ortaya döküyor:
-
Çok hafif ve çok dayanıklı köprü,
-
Surları yıkmak için bir dizi çarpışma silâhı,
-
Bir yığın küçük küçük taş atan, düşmanı yıldıran bir duman da
salan bir çeşit bombardıman,
-
Gürültüsüz açılabilen gizli bir geçit,
-
Arkalarında bütün orduların ilerleyişlerini gizleyebildikleri
örtülü vagonlar.
Yazı ayrıca, noktası noktasına, büyük
kundaklı yayları, mancınıkları, doldurulması kolay toplan tasvir ediyor.
Ve Leonardo ekliyor: "Barış zamanında,
kim için olursa olsun heykeller yapabilir ve resimler çizebilirim. Özel olarak
size. Ünlü Beyefendi, babanız prensin ve ünlü Sforza ailesinin ölümsüz anısına
tunçtan bir at yapmayı öneriyorum."
Leonardo böylece, birkaç satırla, resim ve
heykelcilik dehasını ortaya döküyor, ama askerî mühendislikle ilgili eşsiz
nitelikleri üzerinde ayrıntılıca duruyor. Bununla birlikte -ve bu düpedüz
ortaya konmuş gibidir-hiç bir zaman öğrenim
yapmadı.
Genç yoksul Floransak, okuma, yazma ve çörkü
(e) öğrendi. Daha sonra, Verrocchio'nun (f) çırağı olmuştur ve o zaman daha
çok yalnız sanatçı bir ortamla görüşür. Bununla birlikte matematiği iyi
biliyordu. Fizik ve kimya üstüne de sağlam bilgileri vardır.
Ve sudan daha akıcı, pırıl pırıl bir dille
konuşuyor!
Özellikle Leonardo da Vinciyi inceleyen
sanat tarihçileri, sonra filozoflar, sıkıntısını anlamayarak yan çiziyorlar bu
soruna. Böylece Sir Kenneth Clark, "Leonardo
da Vinci’sinde (Pelican Book) Leonardo'nun çok okuduğunu,
bu yolla da bilgilerini topladığını düşünüyor. Clark’ın bilimleri tanımadığı
iyi anlaşılıyor.
Tek başına matematik öğrenmek, güç mü güç,
hemen hemen olanaksızdır. Yalnız Ramanuj an’mki gibi (Bkz. "Le Matin des Magiciens” (g)), birkaç
örnek biliyoruz.
Öte yandan Leonardo, Arkhimedes'in Yunanca
yazılmış olan çalışmalarını derinlemesine biliyor. Sir Kenneth Clark şöyle
varsayıyor: "Bunu Lâtince çevirilerden edinmiş olmalı." Ama bu, tarih
bakımından kanıtlanmış değildir. Ve Sir Kenneth Clark, tutarsızlığı
anlamaksızın, Leonardo'nun ancak 1494'te kendi kendine Lâtince’yi öğrendiğini
ekliyor.
Olaylara iyi bakarak insan, Leonardo da
Vinci'nin eşsiz bilgilerinin başka bir yaşamda edinilmiş olabildiği sonucuna
varmak zorundadır: Yaşamında, bu bilginin edimine
gerekli fırsat ve zaman için yer yoktur.
Sir Kenneth Clark biliyor ki "Leonardo
da Vinci'nin yaşamı henüz toplanmamış olan büyük bir bilmecedir, bulunacak
çok şey kalıyor. Bunun için alabildiğine derin bir bilgi gereklidir."
Leonardo da Vinci'yi inceleyenlerin hiç
biri, ne yazık, bu alabildiğine derin bilgiyi edinmişe benzemiyor. İçlerinden
çoğu, gene, ne pek merak etmişe benziyor, ne de aman aman soru sormuşa. Böylece
Sir Kenneth Clark bile, kitabında, Leonardo'nun Not Defterlerİ'nde Leonardo'nun yavaşlatılmış hareketle
oynatılan filmler hazırlamış olmasından ileri gelmiş olabilecek uçan kuşların
taslaklarının bulunduğunu söylüyor. Ve bundan şu sonuca varıyor: "Kuşkusuz
Leonardo’nun göz ve beyin sinirleri olağandışıydı ve ona hızötesi hareketler
görmek ve düzenlemek olanağım veriyordu."
İnsan soyunda, hiç bir zaman, bu denli
duyarlı ve hızlı duyu organlarıyla donatılmış bir kişi görülmedi.
Ve kamu anlayışı, Leonardo da Vinci'nin
yavaşlatılmış hareketli filmler görebilmiş olduğunu düşünmeye engel olur. Ama,
böyle bir insan için, kamu anlayışı yeter mi?
Buna karşılık, Leonardo'nun garip,
anlaşılmaz yönünde Sir Kenneth Clark'la uyuşabiliyoruz. "Not
Defterleri'nde ve yazılarında bize düşüncesinden sağlam izler kalır. Hiç bir
insan kafası bu kadar iz bırakmadı. Ve bununla birlikte, bu büyük gereçte hemen
hemen bir insan coşkusunun gölgesi yoktur. Sevgilerinden, beğenilerinden,
sağlığından, günlük olaylar üstüne düşüncesinden yana hiç bir şey bilmiyoruz."
Bu başka bir zamanın, belki başka bir soyun
anlayışıdır. İnsanlar üstüne onun bize aktarılan birkaç düşüncesi, insanlara
karşı çok derin küçümseme duyduğunu gösterir. Ona göre, insanlar boş
inançlıdırlar, kendilerini şu savaş denen hayvanca, iğrenç ve aptalca işe
kaptırırlar ve doğaya egemen olacak güçten yoksun görünürler.
Kıyamet'i de,
yalnızca su kıyametini değil, ateş Kıyametini de bildirir. Bu yazılarda bulunan taslaklar korkunçtur.
Ve Leonardo da Vinci emindir ki, uygarlık zaman zaman bozulmuştur. Ve emindir
ki, uygarlık gene bozulacaktır. Ve içinde yaşadığı zamanın süresini biliyor
gibidir.
Savaştan iğrenir, ama zamanının silâhlarını
geliştirmekte duraksamaz. Bununla birlikte, belli bir noktaya kadar
duraksamaz. Bu uygarlığı çok erken, zamanından önce ortadan kaldırmak olasılığı
içindeymişlercesine, bazı çok öldürücü buluşları yok etmişe benzer.
Matematik konusunda düşünceleri zamanına
göre alabildiğine şaşırtıcıdır:
"Gerçekliği yalnız matematik sağlar.
Bir sorun fizikötesi tartışmaya ve dinsel dalaşlara uygun olur olmaz, bunun
incelenmesini bırakmak gerekir, çünkü o zaman bu gerçek bilimsel bir sorun
değil, ancak tanrıbilimsel tartışmalar benzeri bir gevezeliktir."
Zamanına göre garip, gelecekten gelmiş de
sanılabilen gerçeklik.
Başka ilginç nokta: Çok zaman, pazılarını
yöntemlice düzenlemek için fırsat bulamadığını söyler. Bütün zamanı, aramaya ve
bilgi toplamaya ayrılmıştır. Onun bütün yaşam öyküsünü yazanlar, bu tutkuyu, bu
bilgi açlığını dile getirdiler. Bunu, bu bilgiyi ne yaptı? Kimse bunu
bilmiyor.
Ama bu bilgiyi ilettiyse, başka yerde ya da
yarında, birine, zamanının en sağlam görüşlülerinden birine iletti.
Bazı tarihçiler, sentez anlayışı yok diye
Leonardo'yu eleştirirler. Bu, Leonardo'nun bir bilgin değil, bir mühendis
olduğunu unuttukları içindir. Kendisi genel düşüncelerle alay eder. Yaptığı
gözlemlerden, örneğin, kan dolaşımından başlayarak, onu sonuç çıkarmış
olmamakla eleştirmek de bir zırvalıktır.
Mühendisin işi yapılabilirin ve bağlantı
kurmanın işidir. Mühendis, yeni
bilimlerin bulunmalarını aramaz. Daha önceden bulunan parçaları toplar, yazı
makinesini ya da tepkili motoru kurar böylece. Bu çalışma, belirteyim ki, resmî
daireler, buluşların ille de yeni olmaları gerektiğini ileri sürdüklerinden,
ortaya buluş belgesi sorunları çıkarır. Böylece Hermann Oberth (h), büyük
füzeler uzmanı, 1930' da bir astronef (i) buluş belgesini tescil ettirmek
istedi. Buluş belgesi dairelerinin uzmanları, isteğini geri çevirdiler, çünkü
dediklerine göre bu ancak eski buluşların yeni bir düzenlemesiymiş: Su
geçirmez alavera havuzları daha önceden denizaltılarda varmış, falan filân.
Leonardo da Vinci gibi, genel düşüncelerden yoksun diye eleştirilmiş
olabilecekti, Oberth.
Leonardo da Vinci'nin hangi amacı izlediği,
artık sorulabilir.
Karşılık bana kolay gibi geliyor:
Onun için bu dünya sanki yeniymiş gibi,
dünyamız üstüne mümkün olduğunca çok şey öğrenmeye çalışıyor.
Bu arada, geçimini sağlamak ve yaşamını
kazanmak zorundadır. Askerî mühendislik bilgileri ona geçimini sağlayamadığı
için de, istemeye istemeye, resim yapmalıdır.
En yakın arkadaşlarından biri, Fra Pietro
Della Novellara şunu yazıyor:
"Hababam geometriye çalışıyor ve
fırçalarını artık sevmiyor." Ve : "Matematik çalışmaları onu
resimden öylesine uzaklaştırdı ki, bir fırçanın görünüşü bile onu öfkelendiriyor."
Gene bu 1502 yılında, Leonardo, Cesare
Borgia’nın hizmetine girerek resmin köleliğinden kaçmayı düşünüyor. Bu ara
hükümete karşı o denli girift bir suikast girişimine karışmıştır ki, onu bundan
kurtarmak bir türlü başarılamadı. Gerçek olan, 31 Aralık 1502 günü,
Leonardo'nun en iyi arkadaşı, Vitellozzo Vitelli, Cesare Borgia'nın emriyle
boğazlanmıştır.
Leonardo kaçıyor, gene Floransa'ya sığmıyor
ve fırçalarını eline almak zorundadır. Üç yıl boyunca, yığınla resim yapıyor.
Sonra yeniden araştırmalarına, bilgi avına dalıyor.
İşte o zaman, sağdan sola yazdığı bir sürü
not tutuyor.
Dostum Jacques Couelle, ünlü mimar, Leonardo'nun tersinden
yazmasının nedeninin basit olduğunu düşünüyor: Asıl çalışmalarını böyle bir
yığın örnekle çoğaltarak, yaymak istediği metinler ve taslaklar hazırlıyormuş.
\ Bunu yaptı mı? Bilgilerini iletti mi? Kimse bunu bilmiyor.
Hiç bir zaman işkence görmüş olmuşa
benzemiyor, anatomik çalışmalarını durdurduysa da bu. Papa Léon
X'un oldukça dostça bir
uyarısı üzerinedir. Bütün açımlama çalışmalarını, özellikle Floransa'da, Santa
Maria
Nuovia hastanesinde
izledi.
Öyleyse notlarını böyle tersinden tutması
kuşkusuz ne düşüncesini saklamak içindir, ne de işkenceler korkusundan ötürüdür.
Hem, bir şey gizlemek istemiş olsaydı,
matematik oyunlarının en ilginç alanı olarak gördüğü şifreli yazıyla, bilgilerinden
kolayca yararlanabilmiş olacaktı. Oysa, hiç bir zaman bunu yapmadı. En
tehlikeli buluşları yok ediyor, tüm geriye kalanı da ayrıntılıca yazıyordu.
Leonardo da Vincinin bütün kâğıtlarının
bulunmuş olduğu kesin değildir, ama bildiğimiz kâğıtlar yer değiştiren...
zaman içinde yer değiştiren bir kişiyi düşünmeyi gerektirir yeterince.
NOT:
Bir on yıl kadar önce, İtalya'da, yayımcı
Sansoni'yle birlikte, ilk fasikül fasikül satılan ansiklopediyi çıkardım.
Yayıncılıkta bu bir devrim oldu. Kuşkusuz buna şu adı vermiştim: II. Leonardo.
AÇIKLAMALAR:
a.
İngiliz ozan, eleştirmen, filozof (1772-1834).
b. Anatomi.
c. İngilizler'in
"hovercraft'', Amerikalılar’ın "sled" dedikleri tekneler.
d. Sanat koruyucusu,
Milano dükü (1451-1508).
e. İçinde, birbirine
paralel olarak bulunan dört maden çubuğa onar tane toparlak geçirilmiş olan
bir çerçeveden oluşma, yalm hesap âleti.
f.
Heykelci, ressam (1435 1488).
g. Büyücülerin Sabahı,
h.
1894 doğumlu. Alman mühendis.
i.
Gezegenler arası taşıt. Çevirimizde, yer yer, uzay aracı diye de
kullandık.
Sh: 64-73
Kaynak: Jacques BERGIER, ZAMANIN GİZLİ SAHİPLERİ, Kitabın
Orjinal Adı LES MAÎTRES SECRETS DU TEMPS, Çeviren: Vedat Gülşen ÜRETÜRK, 2.
Baskı 1990, İstanbul
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar