MUHAMMED ABİD EL-CABİRİ’NİN ESERLERİNDE DİN-SİYASET İLİŞKİSİ
Hzl:
Mustafa Selim YILMAZ
İslam dünyasının en
önemli düşünürlerinden biri olan Cabiri, Fas’ın doğusundaki Figuig şehrinde
doğdu.
1967 yılında felsefe
dalında yüksek lisans diploması aldı. 1970 yılında da yine felsefe dalında
Rabat’taki Muhammed El-Hamis Üniversitesi’ne bağlı Edebiyat Fakültesi’nde
doktora yaptı. Câbiri 1970`li yıllardan bu yana Arap dünyasında sol bir toplum
projesini savunanlar arasında yer almıştır.
1959 yılında
"İstiklal" partisinin sol kanadı olarak ayrılan "Union Nationale
des Forces Populaires" (UNFP)`nin aktif üyelerinden biriydi. UNFP 1973
yılında Fas`ta yasaklanınca, Câbiri 1975`ten 1988`e kadar "Union
Socialiste des Forces Populaires"in politbürosuna üye oldu. El-Câbiri
eğitim bakanlığı tarafından resmi eğitim malzemesi olarak yayınlanan bir
felsefe kitabının da yazarları arasında yer aldı. Aynı fakültede felsefe, Arap
fikri ve İslami fikir profesörü olarak görev yaptı. 1967’den vefatına kadar adı
geçen fakültede felsefe ve Arap-İslâm düşüncesi hocalığı yaptı.
FRANSIZLARA KARŞI DİRENİŞE KATILDI
4 Mayıs 2010’da
Kazablanka (wikipedia ya göre 3 Mayıs 2010 tarihinde Rabat’ta) şehrinde vefat
eden Câbirî, geçen yüzyılın 50’li yıllarında ülkesinde Fransız sömürüsüne karşı
direnişçi gruplara katıldı. Ülkenin bağımsızlığını kazanmasından sonra 1963
yılında Halk Kuvvetleri’nin Ulusal Birlik Partisi’nden bazı liderlerle beraber tutuklandı.
1965 yılında da o yıl ülkede görülen grevlerin ardından bir grup eğitmenle
birlikte tutuklandı.
Uzun süre Halk
Kuvvetleri’nin Sosyalist Birlik Partisi’nin ünlü bir lideri olarak kaldı. 1981
yılının Nisan ayında fikri üretime yönelmek için parti sorumluluğundan istifa
edip siyasi çalışmadan uzaklaştı.
Medya alanında da
faaliyetleri vardı. “İlim” ve “Muharrir” gazetelerinde çalıştı. Aklam
dergisinin ve 1968 yılında yayın hayatına başlayan haftalık “Filistin”
dergisinin çıkmasına katkıda bulundu. Yazdığı yenilikçi ve tartışmalı
yazılarıyla bilinen filozofun 30`dan fazla eseri bulunuyordu.
-
Bağdat Arap kültürü, Unesco ödülü 1988 Haziran
- Fas
kültür ödülü 1999 Mayıs
- Arap
Dünyası’nda Fikri Araştırmalar Ödülü 2005 Kasım
- Dünya
Felsefe Günü münasebetiyle Unesco İbni Sina Madalyası 2008 Ekim
Eserlerinden bazıları
-
Taassup ve Devlet : İslam tarihinde İbn Haldun teorisinin parametreleri.
(doktora tezi metni)
-
Fas’ta Eğitim Sorunu Üzerine Işık Tutmak
- Bilim
Felsefesine Giriş (iki cilt)
- Biz
ve Miras : Felsefe mirasımızın çağdaş bir değerlendirmesi
-
Çağdaş Arap Söylemi : Eleştirel analitik bir araştırma
- Arap
Aklının Oluşumu
- Arap
Aklının Yapısı
- Arap
Fas’ta Eğitim Politikaları
-
Çağdaş Arap Düşüncesinin Sorunları
-
Çağdaş Fas : Hususiyet, kimlik…modernlik ve kalkınma.
- Arap
Siyasi Aklı
- Batı
ve Doğu Diyalogu : Dr.Hasan Hanefi ile ropörtaj
-
Gelenek ve Modernite : Araştırma ve münakaşalar
- Arap
Aklını Eleştiriye Giriş
-
Kültürel Mesele
- Arap
İslam Uygarlığındaki Aydınlar, İbn Hanbel’in sıkıntısı, İbn Rüşt’ün felaketi
-
Kimlik Meselesi : Araplık ve İslam…ve Batı
- Din
ve Devlet ve Şeriatın Uygulanması
- Arap
Rönesans Projesi
-
Demokrasi ve İnsan Hakları
-
Çağdaş Düşüncedeki Sorunlar (Evrensellik, uygarlıkların çatışması, ahlaka ve
hoşgörülülüğe dönüş, demokrasi ve değerler sistemi, felsefe ve şehir)
- Bir
Görüş : Çağdaş Arap Düşüncesi meselelerinin yeniden inşa edilmesi yönünde
- İbn
Reşid : Siret ve düşünce 1998
- Arap
Ahlaki Aklı : Arap Kültüründe değerler sistemine yönelik analitik, eleştirel bir
araştırma
-
Konumlar dizisi (cep kitabı boyutunda kitaplar dizisi)
-
Kur’an’a Giriş
-
Kur’an’ın Anlaşılması : Nüzul tertibine göre açık tefsir
Muhammed Abid El-Cabiri’nin
Eserlerinde Din-Siyaset İlişkisi
Günümüzün
gerek global gerekse de lokal çerçevede olsun yaşamış olduğu en büyük sorunlardan biri, din ile
siyaset arasındaki bağıntının doğru
bir şekilde ortaya konamayışı ve reel
hayatın gereklerine uygun çözümlerin üretilemeyişidir. İşte bu noktadan hareketle Cabiri’nin ortaya koymuş olduğu görüşlerin
araştırılması, bu görüşlerin ışığında sorunun
değerlendirilmesi ve realist ve rasyonalist bir anlayışla bu önemli
soruna yeni bir perspektif getirilmesi
tezimizin temel amacıdır. Din ve siyaset
insan yaşamının en önemli iki kavramıdır. Bilindiği gibi siyasetin
en önemli meselesi “meşruiyet”tir. Konumuzun önemi, işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. Çünkü din, bu çerçevede çok
istismar edilmiş ve çağlar boyunca siyasi meşruiyet için kullanılmıştır. Hala kullanılmaktadır. Bu da zulme, sömürüye
ve adaletsizliğe neden olmaktadır. Bunun için dinin ve siyasetin
kavramsal boyutu
tüm yönleriyle açık bir şekilde ortaya konmalı
ve siyasetin elinden
muzdarip olan din, onun tasallutundan kurtarılmalıdır. Zira bu araştırmada bu gerçek, gözler önüne serilmeye çalışılmış ve çözüm önerileri noktasında yeni ufukların açılmasına gayret edilmiştir.
Cabiri, günümüzün
sorunlarının yerinde
tespit edilmesi ve bunlara
çözüm önerilerinin getirilebilmesi için tarihi tekrar okumaya
girmiştir. Bu bakımdan
Müslümanların tarihini
üçe ayırmıştır:
- Referans çerçevesi olan; Hz. Peygamber ve Raşid Halifeler dönemi.
- Referans çerçevesinin indirgemeci yansıması olan Emeviler ve Abbasiler dönemi.
- Bu iki dönemde çağının meşruiyetini arayan ve bu noktadaki statükoyu korumaya çalışan siyasal
anlayış dönemi.
Cabiri’nin yapmış olduğu
bu ayrım önemlidir. Buradan
hareketle o, bu dönemleri
daha iyi anlayabilmek ve düşünce çerçevelerini açık bir şekilde ortaya koyabilmek için bazı terimler
kullanmıştır. Bunlar;
kabile, ganimet
ve akidedir. Nitekim bu terimler,
Arap-İslami kültürünün siyasi açıdan doğru bir şekilde tahlil edilmesini sağlayan terimlerdir. Diğer taraftan bu tahlilin kuvvetlendirilmesi için bazı batılı
kavramlar da kullanmıştır. Bunlar;
siyasi akıl, siyasi şuuraltı,
sosyal muhayyile ve siyasi alandır.
Cabiri, çizilen bu çerçeve dışında
Batılı toplumlar ile Doğulu toplumların siyasi tasavvurlarını da karşılaştırmış ve bu şekilde
Müslüman dünyanın, diğer kültür çevreleriyle olan ilişkisini de daha net bir şekilde
ortaya koymaya
çalışmıştır. Ayrıca bu bağlamda, karşılıklı etkileşimlerin tarihsel
kökenleri ve altyapıları da açıklanarak bunların, yerinde olup olmadıklarını tartışmıştır.
Bu yerinde
tespitlere rağmen Cabiri’nin bir çok yanlış
tespitleri de olmuştur.
Bunlardan en önemlisi, Müslüman kültür tarihini tamamen Araplara mal etmeye çalışmasıdır.
Eğer bu tarihi,
tamamen Araplar
yapmış olsalardı bu bağlamdaki otoriteleri, h. III. asırdan itibaren ellerinden gitmezdi. Nitekim
bu noktadan sonra hakimiyet, mevali diye tabir edilen Türk, Farisi v.d. Müslümanların ellerine geçmiştir. Zira onların kültürel altyapıları, Araplarınkinden daha köklü ve kuvvetlidir. Fakat onların da büyük bir hataları
olmuştur. Bu da, bu kültür
tarihini Arapça
ile oluşturmaya devam etmeleridir.
Cabiri’nin ikinci yanlışı,
din ile siyaseti ayrı düşünememesidir. Buna sebep olan temel etken de Hz. Peygamber’in mücadelesindeki metotsal yapıyı tam olarak ayıramamasıdır. O, Muhammedi Davetin, bidayetinden beri siyasi bir projesi olduğunu söylemektedir. Halbuki bu, doğru değildir. Çünkü, Hz. Peygamber’in böyle bir amacı olsaydı, en başta müşriklerin tekliflerini kabul eder ve fırsat
bulunca da amaçlarını gerçekleştirmeye çalışırdı. Fakat o, böyle yapmadı. Zira onun için önemli olan şey, davetin
tam anlamıyla insanlara ulaştırılmasıydı. Bu noktayı
Cabiri de kabul etmekle
beraber, dinin siyasetin
tasallutundan nasıl kurtarılacağı noktasında açık ve seçik bir şekilde konuşmamaktadır. Dolayısıyla sorunların tespiti bağlamında gösterdiği dikkati, çözümleri
noktasında tam anlamıyla
ortaya koyamamaktadır.
Diğer taraftan, dini-dünyevi ayrımını yapması da bir diğer hatadır. Zira böyle bir ayrımın yeri, İslami bir anlayış değil, aksine, Hıristiyanlık orijinli bir anlayıştır. Çünkü İslam, böyle bir ayrıma kesinlikle karşı çıkmaktadır. Cabiri de böyle bir yanlışın farkında olması ve bunu yermesine rağmen, bundan,
kendisini kurtaramamıştır.
Cabiri,
dinin siyasallaştırılmasından şikayet etmektedir. Fakat bunun önüne geçilmesi noktasında getirmiş olduğu bakış açısı, bu olumsuzluğu giderici bir tarzda değildir.
Zira o, bu noktada, İslami düşüncede çoğulculuğun esas alınmasını önermektedir. Fakat bunun nasıl gerçekleştirileceği noktasında tutarlı bir öneri getirememektedir. Bu çoğulculuk, sadece demokrasiyle gerçekleşebilecek bir şey değildir.
Zira İslami düşünce,
böyle bir yapıya hazır değildir. Cabiri,
bu durumu da göz önünde
bulundurur. Fakat bu çoğulculuk, istismardan nasıl soyutlanacak? Bu noktada onun düşünceleri, açık değildir. Bu altyapının hazırlanmasındaki diğer önemli saç ayağı olan laikliği görmezden gelmektedir. O, bu kavrama
taraflı yaklaşmakta ve bunu yanlış yorumlamaktadır. Laikliği,
ülkesinin derin etkisinde kaldığı Fransa’nın ilk laisizm tecrübesindeki şekliyle anlamaktadır. Zira bu, tam anlamıyla
bir sekülerizmdir.
Laiklik, tam anlamıyla
Sekülerizmi ifade eden bir bağlamda
başlamıştır. Dini bir
kurum olan Kilisenin baskı ve zulmünden
bunalan devrimciler, bu anlamda
dini, hayattan tamamen
kovmuşlardır. Dolayısıyla bu içeriğe takılarak, laikliği tanımlamak ve sonraki aşamaları göz ardı etmek hatalı bir tavır olacaktır. Sonraki aşamalar
itibariyle bu kavram olgunlaştırılmış ve “laisite”
belirlemesine ulaşılmıştır. Bu; “rejime
göre din” ve “dine yada dini anlayışa
göre rejim” anlayışlarını reddetmektir. Yani; dinin, siyasetin
tasallutundan kurtarılması demektir.
Laiklik
kavramının içeriği noktasında, bilimsel veriler ışığında saptamaların yapılması gerekir. Aksi takdirde, kavram
kargaşasına yol açılır ve indirgemeci bir yaklaşıma
girilmiş olur.
Buradan hareketle; laiklik, Cabiri’nin yaptığı gibi Sekülerizm olarak
yorumlanamaz. Çünkü laiklik,
Sekülerizm değildir. Zira laiklik, din-dünya ayrımı değil,
sistematik bir alan ayrımıdır. Yani; siyasi ve hukuki alanda dini referansta
bulunmayarak, dinin istismardan kurtarılması demektir. Dolayısıyla bu çerçeve, sıkıntısı çekilen dışlayıcılıktan kurtularak çoğulculuğa ulaşmanın temelidir. Bu nedenle; laiklik ve demokrasi birlikte benimsenmediği
müddetçe, siyasi ve düşünsel
alandaki sıkıntılardan kurtulmak mümkün değildir.
Kaynak:
Mustafa Selim YILMAZ , Muhammed Abid El-Cabiri’nin Eserlerinde Din-Siyaset
İlişkisi, T.C Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Temel İslam
Bilimleri(Kelam) Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi -2005 , Ankara
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar