NAZİLER İKTİDARI NASIL ELE GEÇİRDİ? BİR ALMAN KASABASI ÖRNEĞİ 1922-1945
Yirminci yüzyılın en önemli politik ve ahlaki sorunlarından
biri, medeni bir demokrasinin nasıl olup da nihilist bir diktatörlüğe
dönüştüğünü anlama çabasıdır. Bu sorunu
ele alırken tek bir şehrin araştırılması yöntemini seçilmiştir. Çünkü Nazi
devriminin yerel etkileri üzerine, olaya yakın mercekten bakan hiçbir
araştırma yoktur.
Bahsedilecek konu Weimar Cumhuriyeti'nin[1]
son yıllarıyla, Üçüncü Reich'ın[2]
ilk yıllarında küçük bir Alman şehrinde olup bitenleri anlatmaktadır.
Tek bir parça hiçbir zaman bütünü tümüyle yansıtamaz. Bu nedenle şimdilerde bir şehir olan (Northeim)[3]
pek çok açıdan ortalama bir Alman şehrini temsil etmez. Sakinlerini ağırlıklı
olarak orta sınıfın oluşturduğu bu kasaba, diğer Alman şehirlerine oranla,
endüstri bölgelerinden çok taşrayla iç içeydi; Luthercilik hakimdi; Nazizmi
Almanya'nın geri kalanına nazaran çok daha erken ve güçlü bir şekilde
benimsemişti. Ancak bu kasaba pek çok yönden, temsili bazı özellikleri de
yansıtmaktadır: Nazi Partisi'nin aktivizminde, Sosyal Demokratların sosyolojik
açıdan güçlü ve zayıf oldukları noktalarda, milliyetçi orta sınıfın
tavırlarında, oy verme eğilimlerinde, politik etkinliklerin ve partizanlık
şiddetinin artışında ve -diğer şehirler benzer ayrıntılar açısından incelendiğinde
muhtemelen ortaya çıkacak- başka birçok alanda temsilî nitelikler taşımaktadır.
Bu anlamda, tüm nitelikleri taşıyan
mikro ölçekte tipik bir örnek olmasa da genel eğilimleri anlamak açısından
öğretici olabilir.
Nazilerin “yerel
düzeydeki etkinlikleri”, Almanya'da üçüncü Reich'in inşasının kilit
noktasıydı. Hitler iktidara gelmeden önce, yerel parti örgütlenmelerinin
düzgün ve uyumlu çalışmaları sayesinde büyük destek kazanmıştı. 1933 yılının
ilkbaharında iktidarın fiilî olarak ele geçirilmesi tabandan gelen destek
sayesinde gerçekleşmiş olsa da, Hitler'in Almanya'nın Şansölyesi konumuna
gelmesi bunu kolaylaştıran ve mümkün kılan bir etkendir. Führer gücün zirvesine tırmanabildi, çünkü yandaşları aşağı seviyede,
tabanda başarılıydılar.](s.13-14)
……….
[Her ne kadar Northeim II Dünya Savaşı sırasında
fiziksel açıdan zarar görmediyse de şehir savaş sırasında ve sonrasında büyük
bir değişim yaşadı. Üçüncü Reich'ın sona ermesiyle Naziler tabii ki yok
oldular. Ernst Girmann üç yıl bir
P.O.W kampında kaldıktan sonra Northeim yakınlarındaki bir şehre yerleşti.
1950'lerin sonunda Northeim'a döndüyse de her şeyden elini eteğini çekmiş
olarak yaşamını sürdürdü. "Nazilikten
arındırma" sürecinden diğerlerinin de geçmesi gerekti ve bu süreçte
oy kullanma, memuriyete girme gibi haklardan mahrum bırakıldılar. Bundan sonra
Üçüncü Reich'la ilgili olarak toplu bir hafıza kaybı yaşadılar. Şehir halkı
Nisan 1945'de gamalı haçlı bayraklarını yaktı ve bundan kısa süre sonra İngiliz
ordusu görülen tüm Nazi sembollerinin kaldırılması işinin denetimini üstlendi.
Ayrıca işgal kuvvetleri 853 Nazi kitabım halk kütüphanesinden kaldırdılar ve
yeniden dönüştürülmeleri için kâğıt hamuru haline getirdiler. Seçimi Wilhelm
Spannaus yapmıştı. Northeimer Beobachter yok oldu.
1942'de "savaş ekonomisi önlemi" olarak kapatılan Northeimer Neueste Nachrichten (artık
adı "ve Göttingen-Grubenhagensche Zeitung" olmuştu) yayınına devam
etti ve kısa zamanda şehrin en çok okunan gazetesi oldu.
İşgal kuvvetleri Cari Querfurfu Northeim kaymakamı
ilan etti. O da hızla ve sessizce demokratik yerel hükümeti yeniden kurdu.
Thomas Galland şehrin baş idarecisi oldu. Sosyal Demokrat Parti bir gecede
tekrar kuruldu ve siyasi olayların akışına göre şehri muhafazakârların
yönetmediği her durumda onlar yönetti. 1960'ların ortalarında Belediye
Meclisi'ndeki 21 koltuk şu şekilde dağılmıştı: 10 SPD, 8 CDU ve 3 FDP. Bu
oran, Hitler öncesi duruma çok yakındı ama en önemli fark Sosyalistlerle
muhafazakârların birbirlerinin meşruiyetini kabul etmeyi öğrenmiş olmalarıydı.
Günümüze dek de bu durumda pek bir değişim olmadı.
Bunun bir nedeni, görünen sürekliliğe rağmen
Northeim'ın artık aynı şehir olmamasıydı. Savaş sırasında Almanya'nın büyük
şehirlerinde yaşayanlar, bombalardan kaçmak için Northeim'a sığınmış. Üçüncü
Reich'ın yıkılmasının ardından da çoğu orada kalmıştı. Ruslar tarafından işgal
edilen topraklardan kaçan pek çok kişi de Northeim'a geldi. 1960'da Northeim
nüfusu ikiye katlanmıştı. Şehrin o dönemki nüfusu içinde muhtemelen her üç
kişiden sadece biri, Hitler iktidara geldiğinde Northeim'da oturmaktaydı.
Nazi
dönemi öncesinde mevcut olan katı, birbirini dışlayan gruplar halinde bölünmüş
sosyal yapı da bir daha ortaya çıkmadı. Savaş sonrasında ortaya çıkan ekonomik
sefalet 1945'ten 1948'e dek o kadar eşit bir dağılıma sahipti ki o dönemde Almanya'da
gerçekten sınıfsız bir toplumun hüküm sürdüğü söylenebilir. Statüye bağlı
farklılıklar varlığını sürdürdüyse de her tarafta egemen olan yoksulluk göz
önüne alındığında bunun pek bir anlamı kalmamıştı. Ardından Batı Almanya'nın
mucizevi ekonomik gelişimi sonucu gelir eşitsizlikleri tekrar ortaya çıktı,
ama yeni bir ekonomi yeni bir elit sınıf yarattığından eski durgunluk ve derin
uçurumlar yoktu, nitekim sürekli istihdam mekanizmaları artı kademeli gelir
vergisi, gelir düzeyleri arasındaki farkları azaltmıştı. Geçici işlerde
çalışan yabancıların oluşturduğu yeni bir alt sınıf da ortaya çıktı ve buna
bağlı olarak (neredeyse tüm dünyada saat başına en yüksek ücreti alan) eski
Alman proletaryası sosyal olarak birkaç çentik yukarı tırmandı. Sınıflar arasındaki geçişlilik de daha
akışkan bir hâl almıştı; bunun bir sebebi, Nazilerin resmi toplumu ezip
dağıtmış olması; diğer sebebi de, mültecilerin şiddetli ve kitlesel akınıyla
eskiden net ve katı olan sınıf organizasyonlarının ve gruplarının karışmış
olmasıydı.
Northeim
ne daha önce "tipik" bir Alman şehri olmuştur, ne de şimdi öyledir.
Gerek Weimar döneminde gerekse Nazi günlerinde Northeim'ın bileşimi
Almanya'nın geri kalanına benzemiyordu. Fazla sayıda devlet memuru vardı ve
şehre ekonomik olarak demiryolları hâkimdi. Almanya'da Üçüncü Reich'a, NSDAP'a
(Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) üçte iki oy vererek giren pek az yer
vardı. Ülke çapının ortalaması beşte ikiydi. Öte yandan Üçüncü Reich'ın başlarında
Almanya'daki pek çok yer, Northeim'da kinden çok daha fazla şiddet yaşamıştı.
O halde, Nazi yıllarında Northeim'da yaşananlardan ne
öğrenilebilir?
Öncelikle
şu kesindir ki, birbirini izleyen seçimlerde ve iktidarın ele geçirilmesinde
Naziler açısından en önemli arena yerel düzeydekiydi ve burada önem taşıyan
figürler yerel Nazi liderleriydi.
Northeim Nazileri kendi imajlarını kendi girişimleri,
gayretleri ve propagandalarıyla yarattılar.
1933 ilkbaharında iktidarı ele geçirebilmek için ne yapmaları gerektiğini
gayet iyi biliyorlardı ve yukarıdan gelen genel bazı direktifler dışında bunu
kendileri başardılar. Bütün bu sürecin tam olarak ne kadarının yerel
birimlerin inisiyatifinde olduğunu ve ne kadarının da diğer şehirlerden alınan
örneklere ya da Bölgesel veya Ulusal Nazi liderliğinin desteğine bağlı olduğunu
tam olarak tespit etmek mümkün değildir. Yukarıdan gelen yazılı emirlerin olmaması
sözlü emirler almadıklarını göstermez. Fakat asıl inisiyatif açıkça yerel
liderlerdedir. NSDAP'ın, sonradan tüm hareket tarafından uygulanacak olan azim
ve inisiyatif ruhunu yerel birimlerine aşılamak için tam olarak hangi
yöntemleri kullandığını bilmek son derece ilginç olacaktır. Bu otoriter aygıt
içinde koordinasyonun esneklikle nasıl kaynaştırıldığını detaylarıyla bilmek
yararlı olacaktır. Fakat yine de, aktif ve etkili bir yerel örgütlenme
olmaksızın Northeim'da -en azından burada anlattımız ölçüde topyekün- bir Nazi
devriminin olamayacağını gösterir.
Hitler,
Goebbels ve diğer Nazi liderleri siyasi kararları alırken; ideoloji, ulusal
propaganda ve sonrasında da devletin kontrolü devrimi mümkün kıldı. Hitler aynı zamanda
destekçilerine başka hiçbir partinin paylaşmadığı basit bir hedef verdi: İLK FIRSATTA İKTİDARI MÜNHASIRAN VE HER YÖNÜYLE, TOPYEKÜN ELE GEÇİRME
FİKRİ. Fakat Northeim'da olduğu gibi Almanya'nın genelinde de devrim yüzlerce
yerel alanda gerçekleştirildi. Üçüncü Reich'ın temelini onlar oluşturdu.
Northeim'da belli bir şekilde yaşanan tecrübenin
arkasında yatan nedenlere gelince, Nazizmin
zaferindeki en önemli faktör şehirde net bir sınıfsal ayrışmanın var
olmasıydı. Naziler iktidarı ele geçirmelerini sağlayan kampanyalarına
başladıklarında, şehir içerisinde bir bağlılık ve uyum vardı ama bu etken ancak
orta sınıfın ya da işçi sınıfının kendi içinde söz konusuydu; şehrin
geneline yayılmamıştı. Nazizmin zaferi büyük ölçüde Northeim orta sınıfının,
alt sınıflan ve özellikle de onların siyasi temsili olan Sosyal Demokrat
partiyi bastırma istekleriyle açıklanabilir. Nazizm bu yoldaki ilk etkili
araçtı.
Northeimlılar Nazizmin zaferinden bu nedenle mutlu oldular ve
diktatörlüğün kurumlarını bu nedenle alkışladılar. Orta sımfm antipatisinin hedefi SPD'nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi)
tek tek üyeleri değil bu örgütsel yapının kendisiydi; işçi sınıfına değil onun
siyasi ve sosyal amaçlarına karşıydılar ve son olarak, karşı oldukları şey
SPD'nin hakiki hâli değil onun hakkında kendi yarattıkları efsaneydi. Northeim orta sınıfı çeşitli sebeplerle Sosyal
Demokratları yıkmaya o kadar kararlıydı ki seçtikleri aracın bir gün kendilerine
karşı işleyebileceğini göremediler.
Northeimlıların Sosyalistlere karşı neden bu kadar
katı olduğu sorusunu cevaplayabilmek için sadece bu şehri incelemek yetmez.
Cevap, imparatorluk ve Weimar Almanyası'nın tarihinde ve sosyal yapısında
yatıyor ve muhtemelen bu yanıtı sadece bir sosyal psikolog verebilir.
Yine de SPD'nin yapısının, şehir sakinlerinin tutumları ve kanılarıyla bir
ilişkisi olduğu bariz.
Northeim Sosyalistleri, gerçekle bağdaşmayan sloganlar ve yöntemler
kullandılar. Bir devrim
yapmaya hazır değilken devrimci parti havasına hüründüler. Hiçbir zaman orta
sınıfla aralarını düzeltmeye çalışmadılar; dar görüşlülükleri ve yüzeysel
saldırganlıklarıyla sık sık burjuva duyarlılıklarına saldırdılar.
Fakat tüm suçu Northeim Sosyal Demokratlarına atmanın
doğru hiçbir yönü yoktur. Orta sınıf SPD'nin varlığına neredeyse paranoyakça
bir tepki verdi. SPD'yi, artık öyle
olmadığı bir zamanda "Marksist" bir parti olarak görmekte ısrar
ettiler. Örgütlü işçi sınıfının etkinlik sağlama çabasının kaba kuvvet yoluyla
engellendiği günlere geri dönmeye çalıştılar. Bu örgütlenmenin varlığı bile
onların kendilerini tehdit altında hissetmelerine neden oluyordu. SPD'ye
yönelik böyle bir bakış açısı gerçeklere uymuyordu, çünkü nesnel bir açıdan
bakıldığında SPD'nin Northeim'daki amacı, tam da orta sınıfın istediği gibi
şehri olduğu haliyle korumaktı.
Nazileri durdurmak için Northeim'da gerekli olan şey,
-vaatleri ne olursa olsun- Nazizmin yakışıksız bir şey olduğunu anlayacak
aklıselim insanların, mensup oldukları partinin hiçbir önemi olmaksızın
yapacağı bir siyasi koalisyondu. Nazilerin
iktidara gelmesinin temel sebebi böyle bir koalisyonun asla kurulamamış
olmasıydı. Fakat onlara bu şansı veren orta sınıftı.
Belki de Northeimlı iyi yurttaşların davranışını,
onların milliyetçiliğe ne denli bağlı oldukları noktasından düşünerek daha iyi
anlayabiliriz. Nazi öncesi dönemde
şehirde hüküm süren aşırı vatansever duygular, Nazizm için önemli bir manevi
takoz işlevi görmüştü. Northeimlıların Weimar döneminin son yıllarındaki
eylemleri ve inançları pek çok açıdan, I. Dünya Savaşı sanki hiç sona ermemiş
gibi bir izlenim veriyordu. Böyle bir atmosferde SPD vatana ihanet ediyor
görünürken, Naziler makul kabul edilmiş olabilir.
Bunalım da benzer bir etki yaratmıştı. Northeim orta
sınıfı krizden belirgin bir şekilde etkilenmediği halde, halk bunalımın
etkilerine yönelik -özellikle de işsizliği gördükçe- sürekli endişe ve korku
üretmiş, kendini umutsuzluğa kaptırmıştı.
Depresyonun alt sınıflar üzerindeki etkileri de aynı derecede büyüktü. İşsizlerin
giderek uzayan işsizlik dönemlerinin de gösterdiği üzere artan umutsuzluk
şehirde demokrasi güçlerini zayıflatmıştı. Bu durum SPD'nin savaşma arzusunun
kuyusunu kazmış ve Nazizme rol gereği tepkiler vermesine neden olmuş olabilir. Tüm güçlerini Nazizmle mücadeleye vermek
bir yana, bunu yaparken ortadaki ekonomik sefaleti yaratmış olan sistemi savunmak
durumunda kalmak Sosyalistlere zor gelmişti. SPD bunalıma cevaben
demokratik sosyalizmi ciddi olarak yaymaya çalışsaydı, kendi yandaşları
arasında yeni güç kaynakları bulabilir ve NSDAP'a sadece bunalımı sona erdirme
vaadinde bulunduğu için oy veren pek çok Northeimlının oyunu alabilirdi. Kısacası,
bunalımın gerektirdiği şey güvenilir, aklıselim bir radikalizmdi ve
Sosyalistler bunu sunmadı.
Bunalım Northeim Sosyalistlerini başka şekillerde de
etkiledi. Şeker fabrikasında ve demiryollarında ekonomik baskının kullanılması
SPD'nin prestijini ve gücünü çok sarstı. Şartlar kötüleşip aleyhine
döndüğünde kendi insanlarını bile koruyamıyorsa, demokrasiyi nasıl savunacak,
sosyalist bir toplumu nasıl kuracaktı? Yönetimin demiryollarındaki
başarısı şüphesiz Naziler için çeşitli olanaklar yaratmıştı. Naziler işçilerin
ekonomik açıdan ne kadar savunmasız olduğunu orada öğrendiler; SPD'nin
savaşmayacağını aslında orada öğrendiler.
Fakat bunalımın en önemli etkisi şehri radikalleştirmesiydi. Başka koşullarda Northeimlılar kendilerini kızdıran veya ilgilendirmeyen
yaklaşımları hoş görürlerdi. Fakat bu koşallarda, kan kaybına sebep olan iğrenç
parti kavgaları ve şiddet, diktatörlükten önceki yıllarda mantar gibi
yayılmıştı. Northeim'daki şiddetin boyutu, radikal durumun bir ifadesiydi fakat
aynı zamanda şiddeti normal ve kabul edilebilir göstererek durumu daha da
kötüleştiriyordu. Milliyetçiliğin ve bunalıma yönelik tahammülsüzlüğün
artışının yanı sıra şiddetin ve siyasi gerilimin yükselmesi de şehri Nazilerin
kucağına iten önemli faktörlerdendi.
Tüm bu faktörler kayda değer bir kurnazlıkla Nazi
propagandası tarafından suistimal edildi. Siyasi kavgaların ve beceriksizliğin
sürekli birbirini izlediği bu açmaza karşılık Naziler bütünlüklü, hedefi belli
ve enerjik bir alternatif sunuyorlardı. Propagandaları halkın tüm korkularına,
ihtiyaçlarına yanıt veriyordu ve neredeyse, destek verme ihtimali taşıyan tüm
gruplara yöneltilmişti. Bunun en büyük nedeni de Nazilerin propagandalarında
programları açısından esnek olmayı kabul etmeleri ve propagandalarının
etkinliğin ölçmek ve gerekli uyarlamaları yapmak için basit bir geri bildirim
sistemi kurmuş olmalarıydı. Northeim Nazileri enerjileri, uyum sağlama
kabiliyetleri ve çabalarıyla, şehrin kafası karışık, dertli orta sınıfının
sadakatini yakalamayı becermişti.
İktidara giden yol bu şekilde hazırlandı fakat
devrimin kendisi de başarıyı garantileyecek şekilde hayata geçirilmişti.
Konrad Heiden'in sözleriyle, Reichsbanner
in herhangi bir anda durumu değiştirmek üzere müdahale etmesine
engel olacak şekilde "kısım kısım
yapılan bir darbe"idi bu. SPD parçalanana dek terör sistemi de, büyük
oranda toplumsal destek yoluyla, uygulamaya konmuştu.
Bu süreçte önem taşıyan yegâne faktör, Northeim'ın sosyal yapısının tezahürünün
yok edilmesiydi. Şehirde sosyal bağlılık adına ne varsa kulüplerde ve
cemiyetlerde tesis edilirdi ve Nazi yönetiminin daha ilk aylarında bu yok
edilmişti. Sosyal örgütlenmelerinin ellerinden alındığı ve terörün bir
gerçeklik olarak yaşandığı bu dönemde Northeimlılar birbirlerinden yalıtılmışlardı.
Bu durum orta sınıf için geçerliydi ama işçiler için daha da geçerliydi; çünkü
SPD'nin ve sendikaların ortadan kalkmasıyla, bu süper-cemiyetin inşa ettiği
tüm karmaşık sosyal bağlar yok olup gitmişti. Naziler, Northeim halkını atomize
olmuş bireyler haline getiriyor ve bunun sonucunda ortaya çıkan kitleyi
istedikleri gibi yönlendirebiliyorlardı. Muhtemelen Northeim'da devlet
memuru sayısının fazlalığından dolayı, bu süreç diğer yerlerde olduğundan daha
rahat işlemişti. Devlet memurluğunun
yapısı gereği bu kişiler devlete daha bağımlı durumdaydılar ve hayatlarını
idame ettirebilmek için Nazilerle çalışmaktan başka seçenekleri yoktu. Özellikle Northeim'ın sosyal ve
kültürel elitini oluşturan öğretmenler, kendilerini neredeyse bir anda NSDAP'ın
ellerinde buldular. 1933 ilkbaharında diğer Northeimlılar da Nazilerin peşine
takılınca; ayrıca terör ve güvensizlik iyice belirgin hale gelince Hitler'e
karşı koymanın imkânı artık kalmamıştı.
Bunun ötesinde Naziler
özellikle ilk aylarda, aldıkları desteği artırmak için ciddi anlamda eylemlere
girişmişti. Sürekli olarak mitingler ve geçit törenleri düzenliyorlardı ve
bu etkinlikleri, karşı koyulmaz bir coşku ve onay hissi yaratıyordu.
Ekonomik alandaki gayretleri, neredeyse diktatörlüğü haklı çıkartacak kadar
güçlüydü. Fakat Nazilerin bizzat gösterdikleri çabaların yanı sıra işlerine
yarayan başka faktörler de vardı. Pek çok işaret, 1933'lerde bunalımın yavaş
yavaş hızını kestiğini göstermektedir. Ayrıca bir önceki rejim sırasında
ayrılmış olan fakat ancak Nazilerin döneminde kullanılabilen bayındırlık
projesi fonları da vardı. Dikkate alınması gereken bir başka nokta da
diktatörlüğün kurulması yönündeki asıl etkinliklerin ilkbaharda yapılmasıydı;
o dönemde coşku duymak uygun görünüyordu ve devrim doğallıktan tümüyle uzak
değildi.
Böylece pek çok faktör Northeim'da Nazizmi mümkün
kıldı. Aynı zamanda şehir de Nazizmin yapısını etkiledi. Mesela Üçüncü
Releri'in ilk zamanlarında fazla şiddet yaşanmaması, küçük bir şehir olan Northeim'ın
kendi yapısından kaynaklanmış olabilir. Nazilerin
çoğu Sosyalistlerin temsil ettiği şeylerden nefret ediyordu ama her iki taraf
da birbirini, soğuk ve sistematik bir şiddetin oluşmasına engel olacak kadar
iyi tanıyordu. SA mensupları komşularını bir sokak kavgasında yumruklamaya
razı olabilirdi ama görünüşe göre, savunmasız olduklarında Sosyalistlere
saldırmaktan çekiniyorlardı. Bütün bunlar herhangi bir şiddet olayının
yaşanmadığı anlamına gelmiyor, fakat Nazi rejimi sırasında kimsenin öldürülmemiş
olması ve rejiminin ilk yıllarında çok az kişinin toplama kamplarına gönderilmesi
gibi gerçeklerin açıklanmasında şüphesiz bir anlamları olacaktır. Ernst
Girmann, Carl Querfurt'un ve onun ufak tütün dükkânının üzerine Fırtına Birliği
milislerini salmaya karar verdiğinde, bu pis işi yapacak olanlar Northeim SA [4]
üyeleri değil, toplantı için komşu şehirlerden kamyonlarla gelen Fırtına Birliği
milisleriydi. Querfurt'la Girmann arasında sonradan geçenler şunu bir daha
kanıtlıyordu: aynı mahallede birlikte büyüdüğü birine saldırmak, en fanatik
kişi için bile kolay değildi.
Şehrin küçüklüğü, pek çok ailenin birbirini kuşaklardır tanıyor olması
şüphesiz artık oturmuş olan diktatörlüğün karakterini değiştirmişti. Nazilerin gelip gidebilirlerdi, ama -her türden politik görüşe sahip
ihtiyarın bir araya geldiği- "Northeim Şeref Madalyası Sahipleri Savunma
Kulübü" toplanmaya, yıllık bedava bira ve şehir ormanından 18 mark
değerindeki odun istihkakları için birlikte mücadele etmeye devam etti. Hitler
iktidara geldikten sonra değişmeyen başka şeyler de vardı. Naziler
hayırseverlik işlerinde eşsiz olduklarını iddia etseler de, 1933 öncesinde
Northeimlıların kendi yardım organizasyonlarına da o kadar destekte bulunduğu
görülebilir.
…….
Northeim'daki Nazi rejiminin az da olsa umut veren
yönlerinden biri, fanatik Nazilerin bile saygı duymak zorunda kalacakları
sınırlarda görülebilir. İnsanların doğasına meydan okuyacak ve onu
değiştirme iddiasında bulunacak kadar küstahça bir varsayımları olmasına rağmen
Nazi liderleri, şehir halkının onlara içten bir bağlılık duymaksızın biçimsel
bir şekilde itaat etmesini kabul etmek zorunda kalmıştı. Naziler en azından
1935 ile 1945 yılları arasında sıkıntı ve kayıtsızlığın üstesinden
gelemediler. Northeimlıları toplantılara
katılmaya ve coşkuluymuş gibi davranmaya zorlayabiliyorlardı. Ama herkes bu
tavırların sahteliğinin farkındaydı ve asıl bilinmeyen kimin kimi aldattığıydı:
Davranışlarının bir anlamı varmış gibi yapanlar mı yoksa onları böyle
davranmaya zorlayanlar mı? Göstermelik bu itaat sayesinde Nazi liderleri
olgun Üçüncü Reich döneminde şehir halkı üzerinde fazla şiddet uygulamadılar
ama itaatin sözle ifade edilmeyen bir şiddet tehdidinden kaynaklandığının ve
göstermelik olduğunun da farkındaydılar. Bu gerçeklerin kabul edilmesi,
gündelik hayatı pek çok açıdan daha yaşanılır kılmıştı.
Bu şüpheli bir zaferdir; ve Northeim halkının, ulusal
hükümetin kanlı eylemlerinden temize çıkacağı anlamına asla gelmemelidir. Nazi
tecrübesine daha geniş bir çerçeveden baktığımızda bu örnek bize insanların
etkisiz alaycılığı, hileyi, uyumu, ilgisizliği, inkarı ve kararlı kayıtsızlığı,
hayatta kalabilmek için nasıl kullandıklarını gösterir. Northeimlıların
Nazi liderlerini uymaya zorladıkları koşullar, onların Üçüncü Reich'ta hayatta kalabilmelerini
sağladı ama diğer yandan, halk genelindeki bu pasiflik, Nazilerin o insanlık
suçlarını işleyebilmelerine imkân sağladı. Bir anlamda en büyük Nazi suçu, ahlaki
duyarsızlığı desteklemek ve haklı çıkarmaktı; hatta bu, Nazilere karşı olanlar için
bile geçerliydi. Çünkü bu ahlaki duyarsızlık, diğer tüm utanç verici Nazi
suçlarının bir önkoşuluydu.
Ayrıca Nazi diktatörlüğü nihayetinde, onunla barış
içinde yaşayan Northeimlılara bile acı vermişti. Sonunda hemen her Northeimlı
Üçüncü Reich'ın onlara neler getirdiğini anlamıştı. Pek çok Northeimlı
diktatörlüğün ne demek olduğunu, güven ve toplumsal iletişim genel olarak
çöktüğünde anlamıştı. Hitler'in politikaları önlerine savaşı -halkın korktuğu
ve nefret ettiği savaşı- getirdiğinde herkes bunları anlamıştı. Nazi
yılları öncesindeki olağanüstü-vatanseverliklerine rağmen, 1939 yılında
garnizon Northeim sokaklarında yürüyüş yaptığında kimse coşkuya kapılmadı.
Savaş, özelikle 1945'ten sonra beraberinde açlığı da getirmişti ve pek çok
Northeimlının askeriyeye olan sevgisi Rusya'nın dondurucu steplerinde
azalmıştı. Aileleri ise Nazizmin ölüm anlamına geldiğini öğrenmişti.
Fakat Northeim
orta sınıfının ezici bir çoğunlukla Nazilere oy verdiği günlerde bunu kimse
tahmin edememişti. Ve belki de şehrin, Nazilerin iktidara gelmesinden ve
bunun öncesindeki tecrübelerinden alacağı en önemli ders buydu. O günlerde
Northeim'da neredeyse kimse neler olduğunu kavrayamamıştı. Hitler iktidara
geldiğinde şehirde neler yaşayacağına dair çoğu kişinin bir fikri yoktu ve
Nazizmin ne demek olduğu anlamamışlardı.
Sosyal Demokratlar Nazilerin çekiciliğinin özünü anlamamışlardı.
Aynı şey, Nazi kamçısı altında acı çeken Yahudiler ve Lutherciler için de
geçerliydi. Hatta NSDAP'ın Wilhelm
Spannaus gibi inançlı üyeleri bile Nazilerin neyi desteklediği hakkında yanlış
bir algıya sahipti. Northeim'ın ünlü okullarındaki bir tek öğretmen bile,
eğer Almanlar Hitler'in söylediği gibi bir Herrenvolk
ise farz edilen kaderlerine varmak için korkutulmuş bir serfler
ulusu haline gelmelerine niçin gerek duyulduğunu sormamıştı.
Her grup Nazizmin başka bir yönünü görmüş ama kimse
onu bütün korkunçluğuyla görmemiştir. Bu ancak çok sonraları aşikâr bir hâl
aldı ama yine de herkes için aynı düzeyde aşikâr değildi. NAZİZM SORUNU
ÖNCELİKLE BİR ALGILAMA SORUNUYDU. Bu anlamda, Northeim'daki güçlükleri ve
Northeim'ın kaderini muhtemelen, benzer koşullardaki farklı şehirlerde yaşayan
insanlar da paylaşmıştır. Bu hastalığın çaresi kolayca bulunamayacaksa, da
bilgi ve anlayış bu yolda atılacak ilk adımlar olacaktır. (s421-431)
Kaynakça
William Sheridan Allen trc. Zarife BİLİZ
[Kitap]. - Naziler İktidarı Nasıl Ele Geçirdi? Bir Alman Kasabası Örneği
1922-1945.
[1] Weimar Cumhuriyeti (Weimarer Republik)
1919 ile 1933 arasında Almanya’yı yönetmiş olan cumhuriyetin adıdır. Bu dönem
Alman tarihinde Weimar Dönemi diye bilinir.
Cumhuriyet ismini, I. Dünya
Savaşı’ndan yenilgiyle ayrılınması sonucu, lağvedilen Alman monarşisi yerine,
milli meclisin yeni anayasayı oluşturmak için 1919 yılında toplandığı Weimar
kentinden alır. Ancak cumhuriyet o dönemde hala kendini “Deutsches Reich” Alman
İmparatorluğu olarak adlandırıyordu.
Almanya’da liberal bir demokrasiyi
yerleştirmek için yapılan bu ilk girişim, yoğun sivil anlaşmazlıkların olduğu
bir döneme rastgeldi ve Adolf Hitler’in Nazi Partisi'nin iktidara gelmesiyle
sona erdi. Aslında teknik olarak 1919 Anayasası II. Dünya Savaşı'nın sonuna
kadar yürürlükten kaldırılmadı. Ancak 1933 yılındaki Nazi Hükümeti
düzenlemeleri, tipik “demokratik” sistemin mekanizmalarını tahrip etti, o
yüzden 1933 Weimar döneminin sonu olarak kabul edilir.
[2] III. Reich,
(Üçüncü İmparatorluk, Almanca: Drittes Reich) Nasyonal Sosyalistlerin
kullandığı bir propaganda terimidir. Günümüzde
günlük konuşmada ve tarihi metinlerde Nazi Almanyası dönemini kastetmek için kullanılır.
Bu terim 24 Mart 1933'ten 8 Mayıs 1945'e kadar kullanılmıştır. 1943'ten
itibaren Großdeutsches Reich-büyük Alman İmparatorluğu terimi de
kullanılmıştır. Großdeutsches Reich ile 1938'ten itibaren Avusturya'nın da
Almanya'ya katılması kastedilmektedir.
[3] Northeim:
Aşağı Saksonya , Almanya
[4]
Sturmabteilung (kısaca SA) NSDAP'nin, Weimar Cumhuriyeti zamanında
nasyonal-sosyalistlerin yükselişinde çok önemli rol oynayan paramiliter askerî
örgüttü. Nasyonal-sosyalistlerin Almanya'da iktidara gelmesinden sonra kısa
süreliğine yardımcı polis (Hilfspolizei) olarak atanan SA, 1934 yazında gerek
SS'in daha da gelişmesi gerekse SA'ların zamanla fazla güçlenerek kendi başına
hareket etmeye başlaması nedeniyle gitgide değer kaybetmeye başladı. 1934
yılında, 30 Haziran'ı 1 Temmuz'a bağlayan gece Adolf Hitler, SA'nın üst
kademelerinde yer alan kişilerin tutuklanması ve idamını emretti. Bu gece Uzun
bıçaklar gecesi olarak anılır ve o gece en az 85 üst düzey SA liderinin
bıçaklanarak öldürüldüğü tahmin edilmektedir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar