Print Friendly and PDF

NEYZEN TEVFÎK



Acaba ben de bugün kendime insan mı desem
Yoksa emsalimi temsil ile hayvan mı desem

Her yanından kemirir yurdumu azgın bir hırs
Çekilen kahra, lutûf, çileye ihsan mı desem

Dahli yok kimseciğin, hep kabahat kendimde
Delilik mintarafıllâh bana bir şan mı desem

Gözünü açma da sen var elin efkârına uy
Eli dinle, ele bak, el sözüne kan mı desem

Şu sadakat denilen köhne tuzak yok mu bugün,
Yeni dinde buna ben sure-i şeytan mı desem.

Dalkavukluk denilen ilm-i hulûlun sırrı
Bilinirse apışır servet-ü sâman mı desem

İşte yüz bulduların yaptığı iş, bildiği söz
İstikamet karaborsa, çala tırpan mı desem.

Gizlidir bir el izi var her dolabın çarhında,
Ser dümen dalgada, gel bak şuna kaptan mı desem.

Soramaz kimse cesaretle şeririn işini,
Astığı astık olur, kestiği kurban mı desem.

Yedi Eylül ile fethetti refâhın yolunu,
Topatan kal’asına işte kumandan mı desem.

Eski bir egzamadır şimdiki Van meselesi,
Çok karıştırma yalandır, bu da bühtan mı desem.

Karagözcü ne komuş perdeye (gösterme) ye bak
Sen bırak da sözü, git dertlerine yan mı desem.

İsterim ben de öğünmek hani bilgi nerede,
Her kelin perçemine sünbülü reyhan mı desem.

Vâızın sunduğu kevserle cemaat sarhoş,
Camiye bar mı desem, mescide dükkân mı desem.

Yaptırır âdeme her şey’i geçim dünyası,
Kara kaplı kitabın falları ferman mı desem.

Sonu yoktur, bu didişmek ezelîdir
Neyzen Hikmetin buyruğu elân kemakân mı desem.
Düzelmeyen şu âlemin işini,
Ulu Tanrı’m olan nûra bıraktım.
Sabreyledim, kırk yıl sıktım dişimi,
Gün görmeyi Nefh-i Sûra bıraktım.

Avrupa’yı siyâseti, plânı,
Devletlerce, uydurulan yalanı,
İngiliz’i, Fransız’ı, Yunan’ı
Felek denen şu kambura bıraktım.

Enver’ini, Topal’ını, Şaşı’yı
Sakallı’yı, bizim Çeribaşı’yı
Malta’daki tavşanlara aşıyı
Vurmak için bir doktora bıraktım.
Burada kastedilen isimler, sırası ile;
Enver Paşa, dönemin Levazım Dairesi Başkanı İsmail Hakkı Paşa, Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Talat Paşa ve II. Abdülhamid’dir.

Tetkik ettim her mesleği, her dini,
Bulamadım gamsız bir tek ferdini
Anlatmak için Siyonist’e derdimi,
Marko Paşa ile Tur’a bıraktım.

Binbir asrı doğururken bir gece,
Güvenilmez bu feleğe zerrece
Bak tarihe saltanatlı bir nice
Süleyman tahtını murga bıraktım.
Murg: Karınca
Çok krala çalkayınca eleği,
Hâkim ettim kazma ile küreği,
Milyarlarca mehpâreyi, meleği
Mezâr gibi bir çukura bıraktım.

Görsün cihan serseriler pîrini,
Allah’a da vermem Türk’ün yerini,
Müselleste olan üçün birini,
Kostantin’le Anzavur’a bıraktım.

Kulak asmam gürültüye, sese ben,
Baktım kalbim ile ben.
Yeri göğü yapan mühendise ben
İrfân adlı bir mezura bıraktım.
Mezur/a: Ölçü
Feylosofa kaptan etsem Papi’yi.
Göremezler fırtınayı tipiyi
İspermeçetzâde ile Kirpi’yi
Mihrân ile Haçador’a bıraktım.

Dilencilik yetmez gibi eline,
Dâr-ül hikme çıktı hakkın halline,
İstibrâyı sürsün frenk eline,
Mes’eleyi bir kubura bıraktım.

Yeni sahne zannetme ki bozuktur.
Piyesine hırlıyanlar buçuktur.
İnci midir sancı mıdır ne boktur.
Kemiğini direktöre bıraktım.

Veli Neyzen al mansuru destine,
Terâneyle selâm yolla dostuna.
 Matbuatın masasının üstüne
Seyyâh iken kırık billûr bıraktım

Tıp Fakültesi Hastanesi Haydarpaşa,
12
/ 2 / 1337[12.04.1921]

Iztırabın sonu yok sanma, bu âlem de geçer,
Ömr-i fâni gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez, hânde-i hurrem de geçer,
Devr-i şadî’de geçer gussa-i mâtem de geçer,
Gece gündüz yok olur, ân-ı dem âdem de geçer.

Bu tesellî-i hayat aşk ile büktü belimi,
Çağlıyan göz yaşı mı yoksa ki hicrân seli mi?
İnliyen sâz-ı kazânın acaba bam teli mi?
Çevrilir dest-i kaderle bu şu’ûnun filimi,
Ney susar, Mey dökülür, gulgule-i Cem’de geçer.

İbret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan,
Nefsini kurtara gör masyâd-ı mâfihâdan.
Niyyet-i hilkâtı bul aşk-ı cihân - arâdan,
Önü yokdan, sonu boktan, bu kuru da’vadan
Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer.

Ne şeriat, ne tariykat, ne hakiykat, ne töre,
Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
Câhilin korku kokan defterini Tanrı düre!
Mâ’rifet mahkemesinde verilen hükme göre,
Cennet iflâs eder, efsâne-i Âdem’de geçer.

Serseri Neyzen’in aşkınla kulak ver sözüne,
Girmemiştir bu avâlim, bu bedyi’ gözüne.
Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
Pîr olur sâkiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne
Hâk olur pîr-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer.
İstanbul - Fatih, 11 Birinci kanun 1943 [11.12.1943]
KIT’A
Gözünü aç daha meydan var iken
Dizginin cambaz elinde Neyzen
Girmedim ya kapısından baktım,
Cennet’i at pazarı sandım ben
KIT’A
Boka basmış gibiyim arza sübût eyleyeli
Âdem’in sıçtığı balçık hâlâ yaştır
işimi emr-i İlâhiye menut eyliyeli,
İşe bak ki başımı derde sokan kardaştır.
KIT’A
Gitti amma Çırağan, geldi tedâbir-i hariyk,
Çıktı eski kovalar, kadroya girdi yeniler,
Öyle bollaştı ki her dairede şimdi kova,
Gelen erbâb-ı mesâlih bile kullanda yeter.
1910
KIT’A
Kim demiş kanun alınmıştır ayaklar altına
Böyle bir halin vukuunda hamiyyet çiğnenir.
 Devleti yolsuz görenler halt eder bir beldede,
 Kaldırım olmazsa kaanun-ı hükümet çiğnenir.
1911
KIT’A
Sorulsun Sadrâzam’dan, bizimçün varsa lütfetsin
Hududa tahta perde çekmenin imkân-ı icâdı,
Alır ibret bugün enkaz-ı devletten nazar ehli,
Çıkınca Padişah tahta, Serasker oldu Bağdadî!
Ayasofya, 1912
KIT’A
Câh-ü mevki’ ve kadın çok oldu gözümden düşeli,
Bunların hiçliğini ben bilerek öğrendim.
Şimdi de kalmadı nakdin nazarımda kadri,
Kirli ellerde görünce paradan iğrendim!
Ayasofya, 1912
KIT’A
Kimse ta’yip edemez biz kafa göz yarsak da,
Döğüşe, kavgaya var milletin elbet hakkı,
Yatalı beş senedir sade mısır ekmeğine,
Kalmadı halkımızın Hind horozundan farkı!
1915
KIT’A
Evet, târih-i âlem tekerrürden ibarettir,
Şu vak’a ehl-i im’anca bugün şâyeste-i tabcîl
Bakın adl-i İlâhinin semâ-yı intikamında,
Ebâbil oldu tayyare, denildi bombaya Siccil.
1917
KIT’A
Fırka parti diye halkın boğazından sıkarak
Milletin on senedir olmuş idi mengenesi,
kazdığı çâh— belâya yine kendi düştü,
Örsünü, kıskacını....,iği,min Çingene’si.
1918
Câh: kuyu
Kaynak:
Neyzen Tevfîk Külliyatı, Şevki KOCA/Murat AÇIŞ, Nazenin Yay. 2000, İstanbul

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar