Oscar Wilde ve Salome
Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (2012) 5/1, 141-159
Oscar Wilde'ın Salome Karakteri; Feminist mi Feminen mi?/
Deniz SALMAN
Deniz SALMAN
Salome, Oscar Wilde
tarafından 1891 yılının son
aylarında Paris'te Fransızca bir müzikal olarak yazıldı. Oyun 1893 yılında
Fransa'da yayınlandı. Bir yıl sonra İngilizceye çevrilse de Wilde oyunun
İngiltere'de 1905 yılında ilk sahnelenişini göremeden öldü. Hatta oyunun ilk
gösterimi 1896'da Fransa'da yapıldığında, onu bile izleyemedi. Çünkü o gün
kendi ülkesinde hapisteydi. Wilde bu oyunu İncil'deki Judea (Yahudiye) prensesinin
öyküsünden esinlenerek yazmıştır. Salome İncil'de bir ibret hikâyesi olarak yer alırken, Wilde'ın
kaleminde tutkulu ve saplantılı bir aşk hikâyesine dönüşmüştür. Yazıldığı
döneme göre radikal bir oyun olarak değerlendirilen Salome büyük
eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Viktorya dönemi izleyicisinin
tepkileri oyunun sansürlenmesi ve yasaklanmasına yol açmıştır. 19. yüzyılın
sonlarında İngiliz sahnelerinde bu oyunun çok büyük tepki görmesinin sebebi
büyük ölçüde oyuna adını veren kadın karakter Salome'dur. Ancak böyle bir
oyunun konusunun İncil'den alınmış olması da tartışmaların sebeplerinden
biridir. Çünkü o dönemde İncil'de adı geçen karakterlerin sahnelerde yer
alması yasaktı.
İncil'de
geçen öyküde Hirodes, kardeşi Filipus'un karısı Hirodiya'nın kışkırtması
yüzünden Peygamber Yahya'yı tutuklatıp zindana attırır ve zincire vurdurur.
Çünkü Hirodes bu kadınla evlenince Yahya ona, "kardeşinin karısıyla
evlenmen kutsal yasaya aykırıdır," demiş ve bu evliliği geçersiz
saymıştır.
Hirodiya bu
yüzden Yahya'ya kin tutar; onu öldürtmek ister ama başaramaz. Çünkü Yahya'nın
doğru ve kutsal bir adam olduğunu bilen Hirodes ondan korkmakta ve onu hapse
attırsa da, kısmen halkın tepkisinden çekindiğinden onu korumaktadır. Ne var ki
Hirodes'in kendi doğum gününde saray büyükleri, komutanlar ve Celile'nin ileri
gelenleri için verdiği şölende beklenen fırsat doğar. Hirodiya'nın
kızı Salome, kralın isteği üzerine içeri girip dans eder. Bu dans Hirodes'le
konuklarının o kadar hoşuna gider ki kral, genç kıza "Dile benden, ne
dilersen veririm," der. Ant içerek, "Benden ne dilersen,
krallığımın yarısı da olsa veririm," diyerek teklifini yineler. Kız
dışarı çıkıp annesine, "Ne isteyeyim?" diye sorar. "Vaftizci
Yahya'nın başını iste," der annesi. Kız hemen kralın yanına gelir, "Vaftizci
Yahya'nın başını bir tepsi üzerinde hemen bana vermeni istiyorum," diyerek
dileğini açıklar. Kral buna çok üzülürse de, konukların önünde içtiği anttan
ötürü kızı reddedemez. Kral olarak adının ve yetkisinin küçük düştüğünü
görmektense hemen bir cellât gönderip Yahya'nın başını getirmesini buyurur.
Cellât zindana giderek Yahya'nın başını keser. Kesik başı bir tepsi üzerinde
getirip genç kıza verir, kız da annesine götürür. Yahya'nın öğrencileri bunu
duyunca gelip cesedi alır ve mezara koyarlar.
İncil'de
geçen bu hikâyeyi oyuna uyarlayan Wilde birkaç ufak ama önemli değişiklik
yapar. İşte bu noktada Wilde, Salome karakterini annesinden emir alan küçük bir
kız yerine, ona rağmen tek başına hareket eden ve kendi arzularının peşinden
koşan bir kız olarak karşımıza çıkarır. Wilde'ın oyununda Salome annesine ne
istemesi gerektiğini sormaz. Hatta annesinin karşı çıkmasına ve istememesine
rağmen kral için dans eder. Çünkü en başından beri istediği, Yahya'dır ve dans
etmeden önce ne isteyeceğini bilmektedir. Amacına ulaşmak için kadınlığının
cazibesini kullanmaktan çekinmez. Bu yüzden bugüne kadar birçok tiyatro eleştirmeni
Salome'un "femme-fatale" (öldürücü güzelliğe sahip baştan çıkarıcı
kadın) yönünü vurgulamışlardır (Hedgecock, 2008). Zaten
Hıristiyan geleneğinde Salome, kadının baştan çıkarıcı yönünün ikonu olarak
bilinmekte ve resmedilmektedir.
Oyunun ilk
satırlarından itibaren Salome'un bu yönü karşımıza çıkar. Oyun ilerledikçe
özellikle merak edilen ve cevap aranan husus, Salome'un bunları yaparken,
feminist bir kimlikle kadınların davasına sahip mi çıktığı, yoksa kadınlara
yapıştırılan feminenlikle ki bu çalışmada kadının cinsel kimliğini kullanması
olarak ele alınmaktadır, kendi amacına yönelik mi yol aldığıdır. Wilde bu
süreci, oyun boyunca çeşitli eylem, söz ve imgelerle belirgin kılmaya çalışır.
Örneğin doğadaki nesneler sıkça Salome ile özdeşleştirilir. Bunların en başında
da ay imgesi gelir. Hatta ay oyun içindeki en temel imgedir denilebilir ve
oyunda sadece ölümü değil, aynı zamanda yaşamı da simgeler. Oyunun ilk
satırlarından itibaren Salome ile ay arasında bir eşleşme görülür. Salome'a
âşık olan genç Süryani, ayı, ayakları gümüşten sarı peçe takmış küçük bir
prensese benzetirken Süryani'ye derin duygular besleyen Herod'un hizmetçisi,
ayı, ölüleri arayan ölü bir kadına benzetir. Her iki karakter de
duygularının tesirinde kaybolmuş gibidir ve eşzamanlı olarak ayda farklı şeyler
görürler. Nitekim bu iki karakter dar bakış açılarından dolayı eninde sonunda
kendi trajedilerinin kurbanı olacaktır. Bu esnada Salome'un sahneye girişi
oyuna farklı bir bakış açısı kazandırır. Orada kalmasını isteyen krala
söylediği "Hayır, kalmayacağım, kalamam!" sözleri bu anlamda dikkat
çekicidir (Wilde, 2005, s. 23).
Salome bu
sözleriyle daha oyunun en başında Herod'un, yani kralın otoritesini ve sürekli
kendisine yönelttiği bakışlarını reddeder ve Herod'un bakışlarından kurtulmak
için sarayı terk edip terasa çıkar. Oyunun başlarında Genç Süryani'nin de
belirttiği gibi duru, saf ve masum olarak betimlenen Salome'un bu davranışı
bağımsız bir role büründüğünün göstergesidir. Üzerindeki baskılardan kurtulmak
istercesine terasa çıkan Salome bunu sözleriyle şu şekilde ifade eder:
Salome: Hava burada ne
kadar hoş! Burada nefes alabiliyorum! (Wilde, 2005, s. 23).
Salome, erkek
egemen toplumun en büyük temsilcisi olan kralın bulunduğu ortamdan uzaklaşıp bu
sözü söyleyerek, otoritenin baskısından uzaklaşmasının ilk sinyallerini verir.
Geleneksel Viktorya toplumunda hemen her kadının isteyebileceği bir şeyi, en
güçlü ve en zenginin ilgi ve beğenisini kazanıp onun yanında kalmayı reddeder
Salome. Yaşadığı toplumun normlarından kendi kimliğinin üzerine basa basa
sıyrılan Salome hemen sonrasında gökyüzünde gördüğü ay için şu sözleri kullanır
ve bir anlamda ona bakarak kendini tasvir eder (Price, 1996).
Salome: Ayı görmek ne
kadar güzel! Küçük bir madenî para gibi. Sanki gümüş bir çiçek. Soğuk ve saf.
Eminim ki o bir bakiredir. Onda bir bakirenin güzelliği var.
Evet, bir bakire.
Kendisini hiç lekelememiştir. Asla diğer tanrıçalar gibi kendisini erkeklere
vermemiştir (Wilde, 2005, s. 24).
Salome
bakire ayı överek aslında kendini anlatmaktadır. Bunlar küçük bir kızın ürkek
düşünceleri ya da şımarık övgüleri değil, tam tersine ilk cinsel deneyiminden
korkmayan ve sıkılmayan bir kadının övgüleridir. Salome kendini etrafındaki her
şeyden daha üstün görmektedir ve bu sözleri onun bekâretinin güçlendiğinin
göstergesidir. Erkek otoritesine başkaldırarak feminist bir görüntü çizen
Salome, bakire oluşunun ve bunun erkekler üzerindeki etkisinin farkındadır. "Feminenlik
özellikle erkeklerin gözünde cinsel çekiciliklerini arttırarak kadınlar için
avantaj sağlamaya çalışan bir sistemdir," diyen
Kipnis'in tanımında olduğu gibi Salome dişiliğinin ve çekiciliğinin, kendisine
verdiği gücü ve sağladığı avantajları görmüş gibidir (Kipnis, 2006). Bu noktada
Salome, Pagan ay tanrıçası Kibele ile özdeşleştirilebilir. Çünkü Kibele gibi
Salome da bekâretini koruma çabası içindedir. Bu gücün farkında olan Salome,
bir yandan da feminen, yani kadınsı cinsel kimliğine döner. Böylesine güçlü bir
kadına göre de, içinde bulunduğu ataerkil düzen bir şey ifade etmez.
Salome,
yazıldığı dönemin düzeninden ve geleneksel kadın tiplemelerinden sıyrılmış bir
karakterdir. Viktorya dönemi kadını cinsel konular hakkında özgürce konuşup
kendini ifade edemezdi. Cinsel olarak yükümlü olduğu tek kişi kocasıydı.
Üstelik kadın evlilik konusunda erkeğini seçen değil erkek tarafından
seçilendi. Ancak Salome, bu durumun tam tersine seçilen değil, seçen taraftır.
Kendi seçtiği kişiye bekâretini verecektir. Oysa Viktorya döneminde kadınlar
özgür bir iradeye sahip değillerdi ve kendi çocukları üzerinde bile söz hakkı
olmayan, eşlerinin iradesi altında yaşayan kişilerdi. Salome ise kendi
düşüncelerini özgür bir şekilde dile getirip kararlarına başkasının karışmasına
izin vermeyen özgür bir genç kız olarak bu oyunda karşımıza çıkar. Aya yaptığı
betimlemeler doğrultusunda bir yandan da erkeklerin kendi üzerindeki gücüyle
alay eder ve bunu, Herod'un saraya dönmesi gerektiği konusundaki buyruğunu reddederek
en iyi şekilde kanıtlar. Oyunun ilerleyen sahnelerinde ise egemen olan güce,
yani bir kral olarak Herod'un gücüne karşı Salome'un tehlikeli konumu ön plana
çıkar. Bu konum onu, Herod'un istemediği, hatta yapmaktan korktuğu bir şeyin
yapılmasını istemeye iter.
Salome,
Peygamber Yahya'nın sarnıçtan gelen sesini duyar ve onu görmek ister, ancak
askerler onun bu isteğini reddederler. Herod Yahya'nın görülmesini kesinlikle
yasaklamıştır. Salome ise hemen pes edecek bir kadın değildir. Wilde bu
oyunda Salome karakterini hemen her yönüyle erkeğe üstün özelliklerle çizer. Çağının
tam tersine erkek, Salome gibi bir kadının gücü karşısında acizleşmiştir. Salome
burada masumiyetin gücünden cinselliğin gücüne geçiş sürecindedir ve sahip
olduğu bu gücün farkındadır. Başkalarının buyruğuna boyun eğmeyen bir kadın
olduğundan, Peygamber Yahya'yı görmeye kararlıdır. Nöbetçilere karşı
çekiciliğini ve güzelliğini, yani feminen görüntüsünü kullanarak Yahya'nın esir
tutulduğu sarnıçtan çıkarılmasını sağlar. Yahya ile karşılaştığı sahne oyunda
bir dönüm noktasıdır, denilebilir. Çünkü oyunun en başından beri erkeklerin
sürekli bakışlarına maruz kalan Salome bu sahnede kendi bakışlarını bir erkeğe
yöneltmiştir. Toplumun cinsel obje olarak gördüğü bir kadın olmaktan çok, kendi
cinsel hedefine, her ne pahasına olursa olsun, gitmeye kararlı bir kadındır
artık. Yahya'yı görür görmez ona karşı çok güçlü bir arzu duyar. Peygamber
Yahya'yı baştan çıkarmaya çalışması, feminenliğinde yatan güçle
ilişkilendirilebilir. Ay ile özdeşleştirilen Salome'un Yahya uğruna saflığı ve
masumiyeti reddetmesiyle birlikte ay imgesi de değişir.
Kendine
duyduğu güven onu bu şekilde güçlü ve aykırı kılmıştır. Viktorya dönemi
kadınları hayat verirken, yani evlenip çocuk doğururken, Salome hayat sonlandıran
bir kadındır. Diğer yandan Viktorya dönemi kadını iffetli olmak, en azından
öyle görünmek zorundaydı. Salome ise kendini peygamber Yahya'dan üstün görmekle
kalmayıp, ona güçlü cinsel duygular hissetmekte, bunu tüm cesaret ve açık
sözlülüğüyle ifade eder:
Salome: Yahya senin bedenine aşığım, Yahya! Bedenin tırpancıların hiç
biçmediği bir zambak tarlası kadar beyaz. Bedenin Judea'nın dağlarında yatan ve
vadilere dökülen karlar gibi beyaz. (Wilde, 2005, s. 36).
Salome'un
Yahya'yı baştan çıkarmak için özenle seçtiği sözcükler adeta onun tanrısal
gücünün göstergesidir (Bird, 1977, s. 88). Yahya ise Salome'u her defasında
reddeder. Salome'un Yahya tarafından reddedilmesi aynı zamanda onun gücüne ve
cinsel kimliğine duyduğu güvenin de hor görülmesidir. Yahya, Tanrı'nın
peygamberidir ve o da kendini Salome'dan üstün görmektedir. İlahî bir kudrete
sahip olan Yahya için Salome'un çekiciliğinin ya da cinselliğinin hiçbir önemi
yoktur. Çünkü ona göre Salome, soyundan dolayı kirlenmiştir:
Yahya: Geri dur,
Sodom'un kızı. Dokunma bana. Tanrı'nın mabedini kirletme (Wilde, 2005, s. 37).
Yahya'ya
göre günah dünyaya kadınlarla gelmiştir. Havva nasıl Hz. Adem'i baştan çıkarıp
yasak elmayı yemesini sağladıysa, Salome'un annesi de kocasının erkek kardeşini
baştan çıkarmış ve onunla evlenmiştir. Yahya bu yüzden Salome'a, onu dinlemek istemediğini ve kendisinin
sadece Tanrı'nın buyruk ve emirlerini dinlediğini söyler. (Wilde, 2005: 36)
Ancak bu kabul edilmeyiş, Salome'un hevesini kırmak yerine iyiden iyiye
arzusunu ve tutkusunu kamçılar. Yahya'ya karşı duyguları daha da tutkulu hale
gelir. Yahya'nın bütün yakarışlarını duymuyormuşçasına, o sadece kendi
arzularını dile getirir. Salome bu şekilde birkaç kez yineler ona olan
duygularını, çünkü artık Yahya'nın değil, kendisinin ne istediği önemlidir
Salome için ve bunu elde edinceye kadar pes etmeyecek bir kişiliğe sahiptir.
Kararlılığının ifadesi olarak onunla konuştuğu süre boyunca dokuz kez aynı
cümleyi tekrarlar:
Salome: Seni ağzından öpeceğim Yahya, öpeceğim (Wilde, 2005, s.
35-38).
Salome'un
konuştuklarını duyan Genç Süryani bunlara daha fazla dayanamaz ve kendini
öldürür. Süryani Salome'a âşıktır, ancak kendi ataerkil duygularının bir kadın
tarafından böylesine hor görülüp reddedilmesine dayanamaz. Salome'un kendi
şehvetini bu kadar aşikâr bir şekilde ifade etmesi Süryani'nin sonunu hazırlar.
Böylece Süryani, Salome'un ilk erkek kurbanı olur.
Genç Süryani: Prenses,
mür buketlerine benzeyen tüm güvercinlerin güvercini gibi olan Prenses, o adama
bakma, ona bakma! Ona böyle şeyler söyleme. Buna dayanamam. Prenses, Prenses,
böyle şeyler söyleme (Wilde, 2005, s. 38).
Bunlar,
Süryani'nin son sözleridir. Kadının cinsel anlamda toplumun çizdiği sınırların
dışına çıkması Süryani'nin tahammül edemeyeceği bir durumdur. Ayrıca Salome'un
bir erkeğin aşkını ve arzusunu ifade edebileceği yoğunlukta kendi duygularını
ve şehvetini ifade etmesi Süryani'yi kendini öldürmeye sevk etmiştir. 19.
yüzyılda normalde bu tür bir şiirsellik ve böylesine güçlü duygular sadece bir
erkeğin ifade edebileceği türdendir. Kadınsa sadece bu tür duygu ve
iltifatların hedefi olabilir. Bu nedenle Salome'un oyunda böyle bir şey
yapması, onu bir erkekle eşit, hatta ondan daha üstün ve güçlü konuma getirir.
Süryani'nin cesedinin Salome ile Peygamber arasına düşmesinin her iki karakteri
bekleyen kaderden ziyade, erkek ile toplum içerisinde sömürülmüş kadın
arasındaki duvarı simgelediği söylenebilir (Price, 1996, s. 158-159).
Tüm bunlar
olup bittikten hemen sonra Kral Herod, Herodias ve kralın tüm maiyeti terasa
gelirler. Herod yine ay doğrultusunda Salome'u ve oyunun gidişatını tasvir
eder.
Herod: Bu gece ay bir
garip görünüyor. Garip görünmüyor mu? Her yerde âşıklar arayan histerik bir
kadını andırıyor. Hem de çıplak, çırılçıplak. Bulutlar onun çıplaklığını
örtmeye çalışıyor, ama o istemiyor. Kendini gökyüzünde çıplak olarak sergiliyor
(Wilde, 2005, s. 43).
Herod'un
sözleri onun kontrol edilemeyen arzularını yansıtmasının yanı sıra Salome'un
ihtirasından korktuğunun da bir göstergesidir. Herod bulutlar ayın çıplaklığını
örtmeye çalışırken, onun buna izin vermemesini eleştirir. Oyunda ay Salome'un
bir yansıması olduğuna göre, ayda gördüğü çıplaklık onun aklındaki çıplak
Salome'un görüntüsüdür. Salome artık onun için son eşinin kızı olmaktan öte, genç ve
diri güzelliğiyle, cinsel cazibesiyle, ulaşılması gereken genç bir kadındır.
Aslında feministlerin tamamen reddettiği "cinsel obje olarak kadın"
imgesidir, Herod'un kafasında oluşan. Ancak ayın açık saçıklığını eleştirirken, kendi ikiyüzlülüğünü de
göz ardı etmektedir. Bir yandan kadını toplum içerisinde uygun ve ahlaklı
davranışlarıyla kabul etmek isterken, diğer yandan da Salome'u arzulamakta ve
dans etmesini istemektedir. Herodias açısından olaya bakılacak olursa ayı
sadece ay olarak gören ya da görmek isteyen, sadece kendisidir. Aya belirli
nitelikler ve anlamlar yüklemeyen tek kişi Herodias'tır.
Herodias: Hayır, ay,
ay gibi işte, hepsi bu. (Wilde, 2005, s. 43).
Gerçekte
Herodias'ın sezgileri diğerlerininkilerden daha kuvvetlidir. Kızı Salome'daki
değişimin farkındadır ve bu değişim kendisini korkutmaktadır. Bu bakımdan,
Herodias'ın duygularını bastırmaya çalıştığı söylenebilir. Salome'un gücü
sürekli artmaktadır ve eğer Salome erkek üzerinde güç kazanırsa, bu Herodias'ı
da alt ettiği anlamına gelecektir. Zira o dönemde bir kadının kralı önünde bu
dansı yapması, onun kralın yatağına gireceği anlamına da gelirdi. Dolayısıyla
Salome'un gücü artarken Herodias'ınki azalmaktadır. Salome'un femme fatale bir
kadın oluşu sadece erkekler için değil, annesi Herodias için de bir tehlikedir
artık. Çünkü Salome güzelliğiyle erkekleri büyüleyen bir kadındır, herkesin
bakışı onun üzerindedir. Herodias bu nedenle Herod'u uyarır. Herod'un sürekli
kızına bakmasından korkar. Çünkü Salome bu hiyerarşi içerisinde annesinin
gücünü kolaylıkla gölgede bırakabilecek bir feminen güce sahiptir. Burada
Wilde'ın kendi hayatından da izler bulmak mümkündür. Wilde kendi evliliğini ve
eşini tasvir ederken şu sözleri kullanır:
Evlendiğimde eşim
güzel bir kızdı, bir zambak gibi ince ve beyaz; gözleri dans ediyor, dalga
dalga yayılan neşeli gülücükleri müzik gibi geliyordu sanki. Bir yıl içinde o
çiçek zarafeti tamamen kayboldu; kilo alıp ağırlaştı, şekilsizleşti ve deforme
oldu. Korkunç bir şeydi. Ona karşı nazik olmaya çalıştım; kendimi ona dokunup
onu öpmeye zorladım. Ama o her zaman hastaydı ve. Ağzımı yıkardım her seferinde
ve camı açardım, içeri giren temiz havayla dudaklarımı temizlemek için (White,
1998, s. 160).
Gerçek
hayatında bu sözlerin sahibi olan Wilde, oyunda yaşça ilerlemiş eşi dururken
genç bir kıza yönelen kralın durumuna da bir anlamda açıklık getirmiş olur.
Wilde gibi estetik zevki kuvvetli olan ve sanat için sanat peşinde koşan bir
erkeğin gözünden, estetik görüntüsünden uzaklaşmış bir kadının bu şekilde
tasvir edilmesi kaçınılmazdır. Bu bağlamda oyunda erkek dikkatinin, genç ve
diri vücuduyla Salome'a yoğunlaşması şaşılası bir durum değildir. Diğer yandan
Herodias, belki de yine bu durumun farkında olduğundan, kızını kıskanmaktadır,
çünkü artık Kral Herod'un tek ilgi odağı kızı Salome olmuştur. Herod Salome'a
kendisiyle birlikte şarap içmesini teklif eder, ancak Salome Herod'un bu
teklifini de reddeder. Birlikte meyve yemeyi teklif eder, fakat yine olumlu bir
cevap alamaz. Herod artık Salome'un karşısında iyice acizleşmiştir. Salome'a
duyduğu arzu öylesine güçlüdür ki kolay kolay bu duygusundan vazgeçemez.
Erkeğin bir kadına duyduğu böylesi abartılı bir tutku, onu kadının karşısında
küçültürken, kadını yüceltecektir. Hele ki arzu edilen kadın Salome gibi, kendi
his ve tutkularına düşkün özgürlükçü ve ben merkezli bir kadınsa, kendisine
duyulan bu arzu ve isteği, kolaylıkla kendi lehine kullanacaktır. Herod Salome
karşısında böyle bir acizliğe düşmek üzeredir, ancak son olarak Salome'dan
kendisi için dans etmesini ister. Salome ilk başta bu teklife de sıcak bakmaz.
Herod'un sözü kralın sözüdür ve herkes için bir emirdir. Salome Herod'u
reddederek ataerkil düzeni de reddetmiş olur. Bir kral olan Herod Salome
karşısında gücünü kaybetmiş ve yenilgiye uğramıştır. Bir ülkeyi yöneten Kral
Herod Salome'a sözünü dinletememiştir. Bunun üzerine ona dans etmesi için
yalvarır: "Salome, dans edin benim için. Yalvarırım dans edin benim
için." (Wilde, 2005, s. 65)
Salome beyaz
masum bir prensesken, bir anlamda yöneten ve emreden erkeksi bir güce
kavuşmuştur. Sınırsız hükmetme yetkisine sahip olan Herod, onun dişiliğinin
büyüsüne kapılmış, adeta gücünün kontrolüne girmiştir. Salome'un feminenliği,
erkek egemenliğinin en güçlü temsilcisi olan Kral Herod karşısında zafer
kazanmıştır. Herod ve Salome rol değiştirmiştir sanki. Salome erkek gibi güçlü,
Herod ise kadın gibi zayıf bir konumdadır artık. Diğer bir deyişle Salome'un
dişiliği erkek gücüne bir tehdit oluşturmuştur. Çünkü Salome dişiliğinin
verdiği bütün mirası kullanarak erkeklerin mantıklı düşünme yetisine son verebileceğini
fark etmiş, böylece son derece feminen bir karakter olarak hareket etmeye
başlamıştır. Herod Salome'a ne isterse vereceğini söyler, hatta krallığının
yarısını bile teklif eder:
Herod: Hayatım
üzerine, tacım üzerine, Tanrılarım üzerine. Benden ne dilerseniz vereceğim,
krallığımın yarısını bile, sadece benim için dans ederseniz. Oh, Salome,
Salome, benim için dans edin! (Wilde, 2005, s. 66).
Herod'un
Salome'a yalvarışı güç değişimini temsil eder. Herod her ne kadar kendi
arzusunu gerçekleştirmek için çabalıyor görünse de, durum bundan ibaret
değildir. Salome'un yapacağı dans onu kendi arzusuna ulaştıracak bir araçtır
sadece. Aslında Herod için değil, kendisi için dans edecektir. Diğer yandan
Herod, Salome'un, dans ederse Yahya'yı arzulamadan önceki saflığına geri
döneceğini sanmaktadır. Ayaklarının beyaz güvercinler gibi olacağını, bir
ağacın üstünde dans eden küçük beyaz çiçeklere benzeyeceğini söyler:
Herod: Ah! Çıplak
ayaklarla dans edeceksiniz. Çok iyi! Çok iyi! Küçük ayakların beyaz güvercinler
gibi olacaklar. Bir ağacın üstünde dans eden küçük beyaz çiçeklere
benzeyecekler (Wilde, 2005, s. 69).
Ancak daha
sonra Salome'un kan üzerinde dans edeceğini fark eder ve ayın kan gibi kırmızı
olduğunu söyler. Ayın bu şekilde değişmesi Salome'un istediğini elde edeceğinin
ve kararlılığının işareti olarak yorumlanabilir. Diğer yandan ay, yeniden
doğuşun olması için ölümün gerekliliğini temsil etmektedir (Price, 1996, s.
160). Yahya'nın ölümü Salome'un daha da güçlü olarak doğuşudur. Çünkü arzusunu
gerçekleştirmiş bir kadın olacaktır. Salome bu duygularla, görünürde Herod
için, esasen kendisi için Herod'un önünde dans eder. Yaptığı yedi peçeli dans,
dişil erotizmin doruğa ulaştığı noktadır. Aynı zamanda cinsel uyanışın en somut
ifadesidir. Salome yedi peçeli dansıyla Yahya'ya olan arzusunu dilsel bir
anlatımdan çıkarıp bedensel bir görüngüye dönüştürür. Yahya tarafından
reddedilişine isyan edercesine duygularını bu dans yoluyla dışa vurur. Çünkü
yedi peçeli dans, dans eden kadının vücudunu örten yedi renk peçenin dans
boyunca birer birer atılıp en sonunda kadının vücudunun çırılçıplak kaldığı bir
danstır. Salome çok çekici, güzel ve baştan çıkarıcı bir kadındır, ancak
Yahya peygamber tarafından reddedilince ona olan arzusu tehlikeli bir hâl alır.
Duygularının ve kendisinin hor görülmesine dayanamaz, intikam
almak ve amacına ulaşabileceğini göstermek ister. Yaptığı yedi peçeli dans da
bunun ispatıdır. Yahya'yı cezalandırmak için kadınlığını ve dişil gücünü
kullanır. Bu bağlamda Salome, bir nevi kadınların erkekler üzerinde sahip
olduğu gücü ve bunu nasıl kendi çıkarları için kullanabileceklerinin
göstergesidir. Bu gücün yanlış yönde intikam hırsıyla kullanıldığı takdirde ne
tür sonuçlar doğurabileceğini, hatta ölümle bile sonuçlanabileceğini gösterir.
Wilde da bunun farkında olmuş olacak ki, eleştirmen White (1998) Wilde'ın
kadınlara duyduğu korku ve nefretin, feminist sayılabilecek duygulara ait daha
parlak fikirlerle örülmüş karanlık bir fikrin ve görüşün onun eserlerinde
görüldüğünü söyler (White, 1998, s. 158). Hatta Wilde'ın kadınlardan nefret
edip korkması ile eşcinselliği arasında da bir bağlantı kurar.
Salome,
oyunda hiçbir şekilde pasif rol üstlenmemiştir ve üstlenmeye de niyeti yoktur.
Yine o dönem geleneksel genç kız anlayışının dışına taşan Salome'un yedi peçeyle
dans etmesi ve bu peçeleri dans ettikçe çıkarması bir isyanın göstergesidir.
Dine ve yasal otoriteye isyan edip kendi duygu ve hislerinin dışa vurumudur.
Herod yedi peçeli dansını yaptıktan sonra Salome'a ne istediğini sorar ve
Salome gümüş bir tepsi içinde Yahya'nın başının getirilmesini ister.
Salome ölüm
fermanı verdirecek kadar femme fatale bir kadındır. Bu istek karşısında eli
ayağı tutuşan Herod, Salome'a zümrüt v.s. bir sürü başka teklifte bulunur,
ancak Salome kendisine verdiği sözü hatırlatarak bu teklifleri reddeder. Salome
için dış dünyanın zenginlikleri o an hiçbir şey ifade etmez, çünkü o artık
sadece kendi tutku ve arzularının peşindedir. Herod ise verdiği sözün kölesi
olmuştur ve bu onun bir erkek ve kral olarak en zayıf düştüğü andır. Çünkü
Herod bir kral olarak elinde gücü tutan kişidir ve onun her sözü bu mutlak
gücün fiili göstergesidir. Ancak gücü Salome'u ikna etmeye yetmez, çünkü
Herod'un o andan sonra söyleyeceği sözlerin bir faydası yoktur. Salome'un
Herod'un isteklerini kararlı bir şekilde reddetmesi, kendi arzu ve cinselliğini
inkâr eden ataerkil tanrısal bir gücü reddetmesi anlamına gelmektedir
(Dellamora, 1990, s. 108-109). Sadece Yahya'nın başı Salome'un arzu ve öfkesini
tatmin edecektir. Cellât gidip Yahya'nın başını alarak sarnıçtan dışarı çıkar.
Salome duygusal açıdan tatmin olmuştur:
Salome: Ah! Sen
ağzından öpmeme izin vermek istemedin Yahya. Şimdi onu öpeceğim, onu olgun bir
meyveyi ısırır gibi ısıracağım dişlerimle. Evet ağzını öpeceğim, Yahya
söylemiştim sana, söylememiş miydim?... Ama neden bana bakmıyorsun Yahya?
Küçümseme ve öfkeyle dolu olan korkunç gözlerin şimdi kapalı. Neden kapalılar?
(Wilde, 2005, s. 79-80).
Bu sözler
Salome'un amacına ulaştığının en güçlü kanıtıdır. Aynı zamanda kendisine hiçbir
gücün karşı koyamayacağının da göstergesidir. Tanrının vekili olan bir
peygamber olsa da Yahya, Salome'un arzusunun kurbanı olmuştur. "Yahya'nın
kafası, iddia edildiği üzere, hadımlaştıran kadının bir temsili değildir,"
der
eleştirmen Price ve ekler: "Bunun yerine, onun kafası, karakterin
hayattayken temsil ettiği şeyi temsil eder. Bu, kendisini, büyük tanrıça
Kibele'nin onuruna değil, kendi verimsiz tanrısı için hadım edilmiş kör bir
adamdır." (Price, 1996, s. 65). Salome Yahya'nın ağzını öperek kendisine
karşı koyabilecek bir erkeğin var olmadığını gösterir:
Salome: Ah! Öptüm
ağzını Yahya, senin ağzını öptüm. Acı bir tat vardı dudaklarında. Kan tadı
mıydı?...
Hayır; ama belki aşkın
tadıydı. Aşkın acı bir tadı olduğunu söylerler. Ama ne önemi var? Ne fark eder?
Senin ağzını öptüm Yahya, ağzını öptüm (Wilde, 2005, s. 81).
Ay bu kez
Salome'un üzerine düşer ve onu aydınlatır. Herod artık olanlara katlanamayıp,
sanki yaşadığı sahneden kaçmak istercesine meşalelerin söndürülmesini, aydan ve
yıldızlardan gelen ışık sayesinde kendisini görmemeleri için saklanmak ister.
Ancak tüm bu çabaları olanları değiştirmeyecektir. Herod'un "Korkmaya
başladım." sözü yaşadığı trajedinin en büyük kanıtıdır belki de.
Herod saraya
gitmek için merdivenleri çıkarken geri dönüp askerlere, Salome'u öldürmelerini
emreder ve askerler Salome'u kalkanlarının altında ezerek öldürürler. Annesi
Herodias ise, daha Salome dans etmeye başladığı an sahneyi terk etmiştir. Kadın
olmasının ve yaşının getirdiği tecrübe ve duygularla, olacakları önceden tahmin
etmiş gibidir. Salome öldürülmesine rağmen Herod gönülsüzce izlediği gerçekten
kaçamaz. Salome'u öldürtmüştür belki ama ayı uzaklaştıramaz. Bu da onun bu
gerçeğe boyun eğmesi gerektiğinin göstergesidir ve sonuçta galip gelen
Salome'dur. Price'ın belirttiği gibi Salome'un verdiği son ders onun tutkusunun
karşısında duracak bir erkeğin var olmadığıdır (Price, 1996, s. 161). Salome'un
sonunda öldürüleceğini bilerek böyle bir şeyi yapmakta ısrarcı olması da,
muhtemelen bekaretini koruyarak ölmeyi istemesiyle açıklanabilir. Her ne kadar
daha önceki kısımlarda bekaretini Yahya'ya teslim etmek istediğini söylese de,
ne şekilde olursa olsun arzuladığı erkeğin dudaklarını öpmek ve onunla ölüme
gitmek fikri, onu baştan çıkarmış gibi görünmektedir.
Son olarak
belirtmek gerekir ki, Salome erkekler arasındaki tutkunun ifade edilmesini
sağlayan bir araç olmaktan ziyade, bir kadın olarak kendi tutku ve arzusunu
ortaya koyar. Powell'ın ifade ettiği gibi, Salome sadece Viktorya döneminde
kadınlarla ilgili algıları yıkmakla kalmaz, aynı zamanda amaçsız ve sonuçsuz da
olsa, kendi cinselliğini yaşamaktaki ısrarını sürdüren ve seks için seks
peşinden koşan bir kadındır (Powell, 1990, s. 34). Sahip olduğu dişil
enerjiyle, aslında ataerkil kültürün temellerine saldırır ve bunu başarır. İşte
bu yönüyle Salome karakteri ve oyunu, eleştirmenler tarafından çirkin ve bayağı
bulunmuştur. Çünkü Salome, evdeki melek olarak görülen Viktorya dönemi kadın
ideolojisine meydan okuyan bir karakterdir (Dellamora, 1990, s. 247). Viktorya
dönemi geleneksel kadını feminenliğini, yani kadınlığını sadece kocasını memnun
etmek için kullanırken, Salome dişiliğini veya kadınlığını kendi arzularını
elde etmek için kullanan baştan çıkarıcı tehlikeli bir kadın olarak karşımıza
çıkar. Bir anlamda Salome, baskıcı topluma karşı isyan eden son dönem Viktorya
kadınının yeniden ifade ediliş biçimidir. Nitekim Wilde'ın oyunlarındaki
kadınlara bakıldığında, White'ın da belirttiği gibi, çoğunun ya lekesiz
bakireler ya da son derece lekelenmiş hayat kadınları olduğu görülür (White,
1998, s. 160). İşte bu oyunda Salome ilk grubu, annesi de ikinci grubu temsil
ediyor olarak düşünülürse, Salome lekesiz bir bakiredir ve sonunda ölse de
kazanandır. Ancak annesi hayatta kalsa da kaybedendir. Çünkü Salome bekâreti ve
feminen kimliği sayesinde erkek egemen toplumda güçlü olma ve var olma savaşını
kazanmıştır. Bu yönüyle de Salome'un feminen yanının, feminist sayılabilecek
kimliğinin önüne geçtiği söylenebilir.
Kaynakça
Bird, A. (1977). The Plays of Oscar Wilde. Londra: Vision
Press.
Dellamora, R. (1990). Traversing the Feminine in Oscar Wilde's
Salom.T. Morgan içinde, Victorian Sages and Cultural Discourse (s. 247). New Brunswick: Rutgers University Press.
Hedgecock, J. (2008). The Femme Fatale in Victorian Literature. New York: Library of Congress Cataloging-in-Publication Dataa.
Ibsen, H. (2011). Nora, Bir Bebek Evi. (T. Öğüt, Çev.)
İstanbul: Mitos Boyut.
Kipnis, L. (2006). The
Female Thing: Dirt, Sex, Envy, Vulnerability. London: Vintage.
Martin, J. (1999).
Women and Politics of Schooling in Victorian and Edwardian England. Londra:
Liecester University Press.
Pollard, A. (1967). Victorian Thought. A. Cockshut içinde, The Victorians (s. 1-24). Londra: Penguin Books.
Powell, K. (1990). Oscar Wilde and the Theatre of 1890s. Cambridge: Cambridge University Press.
Price, J. (1996). “A
Map With Utopia" Oscar Wilde's Theory for Social Transformation. New York:
American University Studies.
Rousseau, J. (2005). Emile "Bir Çocuk Büyüyor". (Ü. Akagündüz, Çev.) İstanbul: Selis Kitaplar.
White, V. (1998). Women of No Importance: Misogyny in the Work of
Oscar Wilde. J. McCormack içinde, Wilde the Irishman (s. 160). Londra:
Yale University Press.
Wilde, O. (2005). Salome. (M. Erşen, Çev.) Ankara: İmge Kitabevi.
*****
17/02/2006
Zeynep AKSOY
Kitap: SALOMÉ , Çeviren: Murat Erşen,
İmge Kitapevi, 2005, 82 sayfa, 5 YTL.
Oscar Wilde'ın
hikâyesinin kaynağını İncil'den aldığı 'Salomé' tek perdelik bir dram. Eser,
modern tiyatro tekniğinde devrim yaratmasıyla da ün kazanmıştı. Modern ve
sembolist dramanın en önemli simgelerinden biri, birçok kez sinemaya aktarılan,
Richard Strauss'un operasını bestelediği, Oscar Wilde'ın ünlü Salomé'si
Türkçede. Murat Erşen'in bol dipnot ve referans kullanan, oyundaki bütün İncil
göndermelerini ayrıntılarıyla açıklayan yetkin çevirisiyle. Kutsal kitaplarda,
erkeklerin başına felaket getiren birçok kadından biri olan Salomé'nin
öyküsüne, Matta ve Markus İncillerinde rastlanır. Hıristiyanlığın ilk yayılmaya
başladığı zamanlarda geçen öyküye göre, Roma İmparatorluğu zamanında eski
Filistin'in Güney kısmı, Ürdün'ün Batı'sında kalan bölge olan Judaea'nın
tetrarkı (kralı) Herod, erkek kardeşinin karısı Herodias'la evlenerek ensest
ilişkiye girdiği içinYahya Peygamber'i (Vaftizci Yahya) sinirlendirmiştir.
[tetrarch(i.) bir eyaletin dörtte birini yöneten vali; bağımlı yönetici.
tetrarchate, chy (i.) böyle valilik veya krallık.]
İki incildeki
öyküde de Herodias kızı Salomé'yi (yani Herod'un üvey kızını) kullanmak
suretiyle Yahya'nın başının kesilmesine sebep olur. Tetrark, Salomé'ye kendisi
için dans ederse istediği her şeyi yapacağını söyler. Salomé, annesine 'ne
isteyeyim' diye sorar, annesi de, 'Vaftizci Yahya'nın başını' diye yanıt verir.
Salomé, yedi duvak dansını yaptıktan sonra karşılık olarak Yahya'nın başını
talep eder. Kral, söz verdiği için infazı yerine getirir.
İncil'deki öykülere
göre, suç, kızını bu isteğe kışkırtan Herodias'ındı, fakat zaman geçip de Yahya
daha büyük hürmet gören bir azize dönüştükçe Salomé de (sonuçta başı isteyen o
olduğu için) daha çok suçlanmaya başlanır. Salomé efsanesi edebiyatta ve görsel
sanatlarda Rönesans'a kadar çok sık işlenegeldi, 19. yüzyılda ise, özellikle
Avrupa'nın Doğu'daki sömürgeci yayılmasıyla yeniden popüler oldu.
Edebi formasyonu
çok sağlam olan Oscar Wilde kuşkusuz tarihte Salomé'yi işleyen birçok eseri
tanıyordu ve 1892 yılında yazdığı oyununda da İncil referanslarının yanı sıra
bunlara da başvurmuştu. Özellikle de sembolist şiir ve dram yazarlarının en
önemlilerinden Maurice Maeterlinck'ten etkilenmişti: Salomé oyununun evrensel
bir gizemi öne çıkaran, olacak bir felaketi kehanet eden tarzı (ölü bir kadına
benzeyen ay, çok kötü şeyler olacağının sık sık tekrarlanması, bir intihar,
yerdeki kana basmanın uğursuzluğu, kralın duyduğu kanat çırpışları, vs.) ve
karakterlerin mekanik, basit, absürde kaçan dili hep Maeterlinck'in oyunlarına
özgü şeylerdir.
Oscar Wilde oyunu
1891'de Paris'te Fransızca olarak yazdı. Özellikle Gustave Moreau'nun Salomé
çizimlerinden ilham aldığı söylenir. 1892 Haziranı'nda İngiltere'de oyunun
provaları başladı ancak oyun İncil'den karakterlerin sahnede tasvir edilmesinin
yasak olduğu gerekçesiyle sansürlendi. Asıl sebep, tabii ki oyunun cinsel
açıdan oldukça cüretkâr olmasıdır. Sonunda, yazıldıktan beş yıl sonra, 1896'da
Paris'te sahnelendi.
Wilde'ın metninde Salomé, Yahya'nın özellikle de onun cazibesine
kapılmamasından, kendini dine vermişliğiyle kendisine bakmaktan bile
kaçınmasından etkilenir. Onun beyaz bedenini, siyah saçlarını, kırmızı dudaklarını
arzular ve bunlar ona Yahya'nın kesilmiş başı şeklinde bir gümüş tepside
sunulduğunda onu öpmekten kaçınmaz. Bu bariz nekrofilinin yanı sıra Kraliçe'nin
pajı (savaş sanatını ve başka hizmetleri öğrenmesi için soyluların yanına
verilen soylu genç) ile Genç Süryani arasında da eşcinsel bir ilişki vardır.
Dolayısıyla İngiltere'de sansüre uğraması ve ilk kez 19. yüzyıl sonlarında çok
daha avangard bir yaşamın merkezi olan Paris'te sahnelenmiş olması çok doğal.
Salomé, 1894'de
Aubrey Beardsley'in meşhur çizimleriyle yayımlandı ki, elimizdeki Salomé'de de
bu çizimler kullanılıyor. Wilde'sa bu çizimlerden birini beğenmiş, geri
kalanını çok 'Japon etkileşimli' bulmuş, kendi oyununun çok daha Bizans'a özgü
olduğunu söylemişti.
Bir perdelik,
ihtirasın özyıkıcılığına dair bir trajedi 'Salomé'. Dili basit ve tekrarlarla
dolu. Özellikle Yahya'nın konuşmalarında İncil'den birçok direk alıntı var.
Konu da son derece basit ve o kadar sadelikle işleniyor ki ilk okumada
sembolist ayrıntıların güzelliği ve dilde yarattığı atmosfer gözden
kaçabiliyor. Hatta 'Salomé'nin sahnelendiğini yaşarken hiç göremeyen Oscar
Wilde'ı düzgün bir şey yaratmamış, sadece İncil'den ve kendisinden önce aynı
konuyu işleyenlerden alıntı yapmış olmakla suçlayan eleştirmenler olmuştur. Ama
şu da bir gerçek ki, o yazdıktan sonra neredeyse diğer bütün 'Salomé'ler
unutuldu ve Richard Strauss'un operası da, 20. yüzyılda çekilen birçok 'Salomé'
filmi de Wilde'ın metnini temel aldı.
Ama
neden bana bakmıyorsun Yahya?
Küçümseme ve öfkeyle dolu olan korkunç
gözlerin şimdi neden kapalı.
Neden
kapalılar?
Aç gözlerini! Kaldır gözkapaklarını Yahya.
Neden bakmıyorsun bana?
Benden korktuğun için mi bakmıyor bana Yahya?
.. Ve
dilin, zehir atan kırmızı bir yılan gibi olan dilin, artık hareket etmeyecek,
zehirini bana akıtan bu al renkli yılan tek kelime edemeyecek Yahya. Garip,
değil mi?
Bu kırmızı yılan nasıl olur da artık
kımıldamaz?
...
Beni istemedin, Yahya. Beni reddettin. Bana karşı utanç verici laflar ettin.
Şehvet düşkünü bir kadın, bir fahişe gibi davrandın bana karşı, bana,
Salome'ye, Herodias'ın kızına, Judea'nın prensesine!
İşte
Yahya, ben hâlâ yaşıyorum, ama sen ölüsün ve başın bana ait. Onunla ne istersem
yapabilirim. Onu köpeklere ya da gökteki kuşlara atabilirim... Köpeklerin bıraktığını
gökteki kuşlar yiyip bitirir...
Ah!
Yahya, sen sevdiğim tek erkektin. Tüm diğer erkekler beni iğrendiriyor. Ama sen
güzeldin! Bedenin gümüş ayaklar üzerine inşa edilmiş fildişinden sütunlardı.
Gümüşten zambaklarla ve güvercinlerle dolu bir bahçeydi. Fildişi siperlerle
çevrilmiş gümüşten bir kuleydi. Dünyada senin vücudun kadar beyaz başka hiçbir
şey yoktu. Dünyada senin saçların kadar siyah hiçbir şey yoktu. Sesin tuhaf
kokular yayan bir buhurdanlıktı ve sana baktığımda garip bir müzik duyardım.
Ah!
Neden bana bakmadın Yahya?
Ellerinin ve küfürlerinin örtüsüyle yüzünü
sakladın. Gözlerinin üstüne tanrısını görmek isteyenin bağını koydun.
İşte
sen Tanrı'nı gördün, Yahya, ama beni asla görmedin. Eğer beni görseydin,
severdin. Ben seni gördüm ve seni sevdim. Oh, ne kadar sevdim seni!
Hâlâ
da seviyorum Yahya. Sadece seni seviyorum... Senin güzelliğine susadım;
bedenine açlık duyuyorum; ne şarap ne de meyveler arzumu dindirebilir. Ne
yapacağım şimdi Yahya?
Ne seller ne de okyanuslar tutkumu söndürebilir.
Ben
bir prensestim ve sen beni hakir gördün. Ben bir bakireydim ve sen bekâretimi
benden aldın. İffetliydim ve damarlarımı ateşle doldurdun...
Ah!
Ah neden bana bir kez bakmadın?
Baksaydın, severdin. Biliyorum ki beni
severdin ve aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyüktür.
Sadece
aşka bakmak gerekir.
Kaynak:
SALOMÉ , Çeviren: Murat Erşen, İmge Kitapevi, 2005, 82 sayfa, 5 YTL.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar