SAAT TAMİRCİSİ
Zaman benim der saat tamircisi… ONU sayan, dakikalara,
saniyelere parçalayan… yıllara, yüzyıllara bütünleyen, her zembereği
çarkı, vidayı ait olduğu yere oturtan, aralarında hiç bilmedikleri bağlantılar
yaratan benim der.
Bilinenden
bilinmeyene akan bir zamanı kuran, tanımlayan, açıklayan, kavramlaştıran,
anlamlandıran… hayat denileni kurgulayan… var olanı zamansal yapan, oyunu
ortaya koyan, oynanabilir kılan kimdir diye sorar saat tamircisi.
En kısa gölge
onunkidir.
Saat tamircisi çocukluğunda oynadığı oyunları keyifli
bir buruklukla anımsar.
Birbirini iten çeken gezegenlerin, kayan
yıldızların, gökyüzünü yaran şimşeklerin, şekilden şekle giren renkli
bulutların… hayatın içinde kaygısızca dolaştığı zamanlar çocukluğunun mutlu
günleridir.
Güneşin dünya
ile oynadığı gölge oyununu izlemekten hiç bıkmamıştır.
Oynamaktan ve
oynayanları izlemekten hoşlanır… ve Herakleitos’un şu sözünü ağzından hiç
düşürmez saat tamircisi.
“Dama oynayan bir çocuktur zaman.
Krallık çocukta.
’’
Saat tamircisi, uyumadan, yorulmadan, dinlenmeden
zemberekleri, telleri vidaları bir araya getirmeyi, onlardan onlara benzemeyen
farklı bir şeyi ortaya koymayı, düzensiz işleyenleri düzene sokmayı, ayarsız
olanları ayarlamayı sever… Bir saatin içine sığdırılan onca malzeme, yayların
dişlilerin tasarımdaki doğruluğu, uygunluğu ve tüm bu parçaları bir araya
getirilmesini sağlayan bilgi, ona hiç tükenmeyen bir çalışma gücü verir.
Arada bir, bin türlü malzemeyle dolu tezgâhının
başında oturup, penceresinden dışarıya baktığında; zamanın avucunun
içinde olduğunu, tüm çağları, tüm dünyayı ve giderek tüm evreni görebildiğini
düşünür.
Övünmeyi sever
zamanın ulu yapıcısı.
Saat tamircisi tüm dünyayı kaplayacak büyüklükte olan
bir saatin kadranını düşlüyor.
Dünyanın bir
saat gibi işleyebileceği umudu ve tek bir saniyenin bile heba olmayacağı
düşüncesi onu heyecanlandırıyor.
Akrebin ve
yelkovanın arasında mekanikleşen zamanın dünya üzerindeki tüm boşlukları yok
ederek mutlak bir egemenliğe ulaşacak olması ve geleceğin gözlerimiz önünde
geçmişe dönüşüyor olmasıyla eğleniyor.
Saatlerin tamircisi neşeli bir gününde bir yandan
döner, bir yandan tekerleme söyler, çaktırmadan bıyık altından güler.
Her satır
üzerine on bin sayfalık bir kitap yazmayı düşler.
Zamanı başlatan Oyundur.
Oyun'u kuran Evrendir.
Evreni yaratan Tanrıdır
Tanrı'yı bulan İnsandır
İnsan’ı vuran Zamandır.
Zaman… der saatlerin efendisi; benim için
yalnızlıktır.
Yalnız benim
için akıyor gibidir.
Benim geçmişim, benim düşlerim ve içinde bulunduğum an
yalnız bana aittir… Hatırlamak bana aittir, unutmak insanlara.
Sonsuzluk bana
aittir, ölüm insanlara.
Gerçek bana
aittir, tarih insanlara.
Hiç dostu olmadığından yakınır saat tamircisi.
Vaat edilmiş bir dünyanın kadranı içinde amaçsızca
koşturan, gösteriş budalası çocuklaştırılmış bir zaman ve onu yakalamak zorunda
olan saat tamircisi.
Oturduğu
tezgâhın başında, zamanı anlamak ve mekanik bir saatin içinde zapt etmek için
harcadığı uzun yüzyılları düşünmektedir.
Şimdi sadece arada bir baktığı küçük penceresinden
dünyayı seyreden sıkıntılı bir adamdır.
Zaman evrendeki en büyük labirenttir.
Gördüğünü bize
böyle söyler saat tamircisi.
İnsanı
labirentin küçük bir köşesine sıkışmış, geçmiş ve gelecek arasında sallanan
salıncağa mahkûm olmuş görür.
Salıncağı tutan
sonsuzluktur.
İnsan ise
sonunun ölüm olduğunu bilir.
İşte bu onun
yaşantısını dünya üzerinde oynadığı bir oyuna çevirir.
Zaman şaşırtır,
kandırır, kendine bağlar… onun değişkenliğinde insanı bekleyen, acıklı bir
çırpınmadır.
Zaman biçare insanla oynar, önüne girilmesi tehlikeli
yollar açar.
Kuşkuyla
girdiği her yolun ortasında bulduğu, var olma çabasıdır.
Yolun sonunda
ise ölüm beklemektedir onu.
Labirentin
çıkışı yoktur.
Tamirci
labirente tepeden bakar.
Felsefeyle zerrece ilgisi yoktur ve kısa boylu, ufak
tefek bir adamdır saatlerin usta tamircisi.
Zamanın içine
doldurduğu doğumlar ölümler.
savaşlar… dizleri üzerine çöken imparatorluklar…mezar
taşları üzerinde kurulan krallıklar…sayısız kere doğan ve batan güneş ve
elbette ki kitaplar…hiçbir kütüphaneye sığamayacak, hiçbir insanın
bilemeyeceği kadar bilgi….
Yorgundur.
Saat tamircisi penceresinden dışarıya baktı.
Bakışlarının
ulaştığı her nesne dağılıyor toza dönüşüyordu.
Her şey kozmik
bir oyunun parçası gibiydi.
Keyifle
gülümsedi.
Yeni, farklı bir
saat yapmanın ZAMANIYDI.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar