Print Friendly and PDF

SÂYENDE





Sâye, hakikatin öteye düşen ikizi. Hakikat küçük, sâye çok büyüktür. Sâyenin kudreti hakikatiyle, birliğinde ise figân, destan olur.
Sâyede bulduğumuz hakikatin ziyâsından emin değiliz. Sevindiğimiz, kavuştuğumuz ferahlık, bize mani, özgürlüğümüzü çalmış bir âteşindir. Evveli karanlık, sonu karanlık olan nurlu hayatımızda, başımızı sardığımız hâleler ancak bizi yok etmektedir.
Ey Sevgili
Saye-i hikmetinde menfaat, yine sâyende izah bulmuştur.
**

Çemen buhur vermez sâye-i gönlümde,
Hânende çağlayıp, efgende guyende
Sâyende görün deriz   gülşeni görende
Şerhûş olmuş bir leyli ne bilir ne söyler
***
Ne çemen ne sâye-i gül
Ne bahar ne boyu sümbül
Bana sitem etme bülbül
Men âşıkı kakül yâre
Can kurban ol şivekâre

**
Ya leyle bir daha ya leyli
Ya leyli on daha ya leyli
Men âşıkı kakül yâre
Can kurban ol şivekâre
**
Gel benim kakülü kemendim
Boyu boyuma menendim
Sen benim ağım efendim
Men âşıkı kakül yâre
Can kurban ol şivekâre

Urfa

Bu dünyadaki insanlar mum ateşi önündeki üç kelebek gibidir:
İlki ateşe yaklaşmış ve demiş ki: “Ben aşkı biliyorum.
İkincisi ateşe yavaşça kanadıyla dokunmuş ve demiş ki: “Aşkın ateşinin nasıl yaktığını bilirim.
Üçüncü kendini ateşin ortasına atarak yanıp kül olmuş.
Gerçek aşkı sadece o bilir.
(Ferudiddin Attar – Mantık’ut-Tayr (kuşların dili))



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar