Print Friendly and PDF

ŞEYHİM YOK DİYE ÜZÜLEN HER KİŞİYE İCÂZET KASÎDESİ


                                                                                                         
Sâlikâ dinle beni diyem sana bir hoşça râz
Çün gereklidir be-gâyet eyle gönülden rikâz

Hak Te'âlâ Hazreti buyurdı gizlü kenz idim
Halkı yaratdım ki bilsünler beni bî-inhicâz

Bildiler anı bilenler oldılar üç tâ'ife
Birisinin bildiği çok biri evsat biri az

Biri taklîd ile bildi biri istidlal ile
Biri tahkik ile bilüb itdi Hakka inhiyâz

Şol mukalliddir ki ilden işidüb bildi anı
Müstedil naklen ü 'aklen bilüben oldı türâz

Bildi Allahı muhakkak bî-gümân 'ayne'l-yakîn
Cümlesinden anı a'lâ eyledi ol bî-niyâz

Kim ki bu sırra olursa âşinâ Hakkı bilür
Hakkı bilmek diler isen bunu levh-i dilde yaz

Ma'rifet virildi inşâna hemîn gayride yok
Anın içün oldı inşân cümle mahlûkdan firâz

Ma'rifet didikleri bir feyz-i Rabbânî-durur
'İlm-i zahir ile ancak kişi anı bulamaz

'İlm-i bâtın zâkirin kalbinde tîz hâsıl olur
Zühd ü takva itmek ile kimse 'arif olamaz

Okusan bin cild kitabı eylesen bin yıl 'amel
Ma'rifetden zerre tammaz kalbine gel itme nâz

Hem bu denlü olsa 'ömrin eylesen hac her sene
Her gice kılsan kamu şart-ıla bin rek'at namaz

Sâ'im olsan her gün asla yimesen hem içmesen
Cân kulağı ders-i 'irfan noktasını tuyamaz

Cümle halk olsa muhibbin itseler i'zâz seni
Anı 'izzet sanma çün Hakk ile olur i'tizâz

Dir isen kim nice tahsîl olunur bu ma'rifet
Cân u dilden dinle diyem sana eyle iktiyâz

Ma'rifet gönülde toğar cezbe ile gün gibi
Cezbe de zikr-ile tolub kalbe ider ihtiraz

Zikrin envâ'ı dahi çokdur kamunın efdali
Nefy-ile isbât buyurdı sâkin-i arz-ı Hicaz

Bu yola şeyhsiz sülük itmekde var havf u hatar
Bir icazet sahibi şeyhden izin al kıl cihaz

Bulamaz safi şeyhi sana benden olsun izn-i tâm
Eyle imdi zikr-i Hudâ itme asla ihtiraz

Bu icazet 'âmmedir virdim izin isteyene
Tâ kıyamet günine dek zâkirine var cevaz

Yazana okuyana dinleyene virdim izin
Bu hakîkat emridir zann itmeniz emr-i mecaz

Didi Peygamber ki taşa hüsn-i zann iden dahi
Nef'ini bulur o taşın menzili olur nişâz

Her kim eyler bu icâzet-nâmeye hoş hüsn-i zann
Anı Allah ehl-i 'irfandan ider mahrum komaz

Girmek istersen erenler zümresine ey 'azîz
Turma dâ'im eyle tevhîd gice gündüz kış u yaz

Dört neferden 'uzlet eylersen bulursın tîz murâd
Ehl-i dünyâ ehl-i gaflet ehl-i bid'at hîle-bâz

Kesme dilden her nefes her dem beher hâl zikri sen
Zâkirin kalbine şeytân mâsivâyı koyamaz

Bulmadım bir şeyh deyüb terk itme zikrullahı çün
Sana Kuddûsî icazet virdi oldun sen mücâz
                                &
                       
DERVİŞ                                     
Çille-i Işka giriftâr olmayan, Dervişmolur?
Gice gündüz derd ile zâr olmayan, Dervişmolur?
Bir zaman Rûm'ı, Hicâz'ı yalın ayak baş açık
İbn-i Edhem gibi devvâr olmayan, Dervişmolur?
Ta'n-ı âdâya tehammül herkesin karı değil
Cevre katlanup cefâkâr olmayan, Dervişmolur?
Bülbül âsâ âh'u efgan eyler Ehl-i ışk olan
Işk ile nâlân'u giryan olmayan, Dervişmolur?
Zâhidin, dünyâ vü ukbâda merâmı izz ü nân
Mübtelâ-yi zill ü ekdâr olmayan, Dervişmolur?
Şerr-i münkirden firar edüb ilinden ayrılup
Ulu dağda sâkîn-i gar olmayan, Dervişmolur?
Ağusunu firkatın' yutup ümîd-i vasl ile 
Başına işbu cihân dar olmayan, Dervişmolur?
 Dost yolunda çekmeyen dürlü be dürlü mihneti
Sabr edüp derdine tîmâr olmayan, Dervişmolur?
Yavrusunu aldırup huzn ile ağlayup hemin
Çeşmi beyzâ, gönlü bîmar olmayan, Dervişmolur?
 Vahşet edüben halâyıktan kaçup ıssız çöle
Üns-i Yâr ile beher bâr olmayan, Dervişmolur?
 Âşıkın gönlüne nûr-ı ışk dolar deryâ misâl
İçi, dışı dolu Envâr olmayan, Dervişmolur?
 Hubb-i dünyâ, her günahın başıdır dedi Resûl
Tarîk-i dünyâyı pür hâr olmayan, Dervişmolur?
Derviş oldum sanma Kuddûsî! Değilsin şüphesiz
Gayrı koyup vâsıl-ı Yâr olmayan, Dervişmolur?
KELİMELER
 Giriftâr : f. Tutulmuş. Yakalanmış.
Çille-i Işka giriftâr : Aşkın çilesine tutulmuş.
Devvâr : Durmayıp dönen, devreden. Devredip gezen. * Gerdân. * Kâbe-i Muazzama'nın bir adı. * Haremden alıp beraber tavaf edilen taş.
Ta'n-ı âdâya : Düşmanın kınaması.
Cefâkâr : f. Eziyet eden, cefa eden. * Halk arasında: Eziyet çeken, cefa çekmiş mânalarında da kullanılır.
Âh'u efgan : ah ve ağlayıp sızlama.
Bülbül âsâ : Bülbül gibi.
Nâlân : f. İnleyen, sızlayan, figân eden.
Giryan : f. Gözyaşı döken. Ağlayan.
İzz : Kıymet. Değer. Güçlü oluş. Alikadir olmak. Kavi. Şerif. Azim.
Nân : Ekmek.
Merâm : Maksad. Niyet. Arzu. İstek. İçten tasarlanan.
Mübtelâ : (Bel'. den) Yenilmiş. Yutulmuş.
Zill : Aşağılık, horluk, hakirlik, alçaklık.
Ekdâr : (Keder. C.) Kederler, acılar, üzüntüler.
Sâkîn-i gar : Mağarada oturan.
Ümîd-i vasl : Kavuşma umudu.
Mihnet : Zahmet. Eziyet. Dert. Belâ. * Mc: Tecrübe, sınamak.
Tîmâr : Tedavi.
Huzn : (Hüzün) Gamlı olmak. Keder Sıkıntı.
Bîmar : (C.: Bimârân) f. Mariz, hasta, alil.
Beyzâ : (Müe.) Parlak. Beyaz. Sefid. * Afet, dâhiye, belâ, musibet.
Halâyık : Halk.
Beher bâr : Her bir gün.
Üns-i Yâr : Yâr alışkanlığı.
Pür hâr : Diken dolu.
Gayrı koyup : Başkasını terk edip.
Vâsıl-ı Yâr : Yâre kavuşum.
[slideshare id=49230517&doc=ahmedkuddushazretleri-150610163648-lva1-app6891&type=d]
[slideshare id=49230545&doc=seyyidahmedkuddsdvni-150610163735-lva1-app6892&type=d]
[slideshare id=49230519&doc=borlukdireyhiahmedkuddshazretleri-150610163657-lva1-app6892&type=d]

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar