SİVAS’IN KADERİNİ DEĞİŞTİRENLER
Alâeddin
Keykubad’m oğlu II. Gıyaseddin Keyhusrev zamanında (634-644 H / M 1237-1247)
Moğol kumandanı Baycu Noyan Erzurum’u zapt ile katliam yapmıştı.
Bu
vakayı haber alan Gıyaseddin etraftaki devletlerden yardım istedi.
Gıyaseddin’in ordusunda Frenk ve Ermeni askerleri de vardı.
Tecrübe
görmüş emirler ordunun Sivas’ta kalarak Moğolların burada karşılanmasını ve
Sivas gibi mühim bir noktayı müdafaa eylemeyi tavsiye ettiler ise de Gıyaseddin
buna ehemmiyet vermeyerek Sivas’ın tahminen 60 kilometre kadar şarkında bulunan
Kösedağ’a *doğru yürüdü..
* Kösedağ; Zara kasabasının şimâl-i şarkîsine vc Suşehri’nin
cenup taraflarına tedadüf eder. Bu dağa evvelleri Alakuh derlerdi.
641
H / M 1243 senesi Muharreminin 6. günü vukua gelen Kösedağ Muharebesi’nde
Selçukî ordusu dağıldı ve Gıyaseddin güç hâl ile kaçabildi. Bu galibiyet
üzerine Moğollar, müstahkem olan Sivas üzerine yürüdüler. Sivas kadısı
Necmeddin Kırşehrî, evvelce Harezm hükümdarı Mehmed Han’ın memleketinde iken
Moğollara mukavemet eden şehirlerin bi’l-muhârebe zaptını müteakip hak ile
yeksan ve ahalisinin katledildiklerini görmüş ve zaten ortada kendilerinin
yardımına gelecek bir kuvvet de kalmamış olduğundan Sivas’ın tahrip ve
katliamdan sıyaneti için Moğollara karşı çıkarak ahalinin mutavaatını bildirdi.
Moğol
kumandanı Baycu Noyan katliam ve tahripten sarf-ı nazarla şehrin üç gün yağma
edilmesini emretti. Bu hususa dair verdiği emir mucibince Sivas’ın bütün
kapıları kapanarak yalnız Erzincan Kapısı açık
kalacaktı. [Bu kapı sonradan Erzurum Kapısı ismini almıştır.]
Kumandanın
verdiği emir üzerine hareket edildi. Sivas üç gün yağma, levâzımât-ı harbiyye
ihrak ve suru hedmedildi.*
*(... Sivas'a yöneldiler. Sivas kadısı İmam Rabhani Necmeddin-i
Kırşehrî Moğolların Harezm’i istilası ve Mehmed’in sıkıntısı sırasında
oradaydı. Ona hizmet edip ferman vermişlerdi. Hediye ve armağanlarla karşıladı.
Baycu onu tanıdı. Fermanı gösterince onu öperek başına koydu. Şehri ona
bağışladı. Erzincan Kapısı'nı açık tutup diğerlerini kapattılar. Ordudan
bazıları şehre müdahale ettiler ve üç gün süreyle yağmaladılar. Dördüncü gün o
kapıyı da kapatmalarını emretti. Artık zahmet vermediler ve Kayseri’ye gittiler
[(İbn Bibî, Houtsma baskısı, s. 241.)]
Dördüncü
gün kumandanın emriyle kapı kapandığından169 Moğollar da buradan
hareketle Kayseri yolunu tuttular (641 H / M 1243).**
** Nüveyri’ye atfen Döson (C 3, s. 82) Moğolların bu esnada pek
çok insan kati ve şehir surlarını hedmettiklerini yazıyor. İbnü’l-Îrî Târîh-i
Muhtasara ’d-Düvel’inde şu malûmatı veriyor: (... işi gerçekleştirince Rum
ülkesine yayıldılar. Önce Sivas şehrine inip aman dileterek oraya sahip
oldular. Halkın mallarını canlarına karşılık aldılar, harp aleti olarak ne
varsa hepsini yaktılar ve şehrin surunu da yıktılar...) (s. 440 Beyrut tab’ı)
Encümen'in Osmanlı Tarihi de aynı malûmatı verir, (s. 445)
Sh:
79-80 (orijinal. 51-52)
Bundan evvelki kısmın sonlarında yazıldığı veçhile
Kadı Burhaneddin Ahmed’in katlinden sonra onun nüfuz ve kudretini idame edecek
evladı olmadığından dolayı kuvvetli bir hükümetin idaresine geçmek isteyen
Sivaslılar 801 H / M 1398 senesinde memleketi Yıldırım Bayezid Han’a teslim
eylemişler ve o da büyük oğlu Emîr Süleyman’ı Sivas’a hâkim nasbetmişti.*
* Sivas’ın Yıldırım'a geçmesini ( Tevârîh-i
Âl-i Osman, Heşt Bihişt) 797 H ve
Tâcu’l-Tevârîh798 H, İbn Hacer
Askalânî 799 II / M 1397 olarak göstermişlerse de hakiki olan tarih 801 H / M
1399 senesidir. Tarihlerin buna muhalif olarak beyân-ı mütalaa etmeleri,
Burhaneddin’in bu tarihten daha evvel vefatını zannettiklerinden ve bir dc
Burhaneddin’in Yıldırım Bayezid’le vaki ilk muharebesini müteakip Sivas’ın
alındığı zehabına kapılmalarından ileri gelmiştir.
Esbabı tarihlerde malûm olan vaziyetler dolayısıyla
Demirleng ile Yıldırım Bayezid’in araları açılmıştı. Demirleng
802 H / M 1399 senesi sonunda Sivas üzerine yürüdü. Sivas Emîri Süleyman,
babası Bayezid’den istimdat etti. Bayezid, o sırada İstanbul muhasarasıyla
meşgul olduğundan oğluna bizzat yardım edemedi. Mamafih diğer oğlu Çelebi
Mehmed ve Demirtaş vasıtasıyla muavin kuvvetler irsal eyledi.**
**Şerefeddin
Ali Yezdî’nin Timurname'siyle, Ravzatu’s-Safada Yıldınm ’ın oğlu Güreşçi’yi
Demirtaş’la beraber Sivas’a muavenete gönderdiği muharrerdir. Bazı Arap
tarihleri Çelebi Mehmed’e (Güreşçi) yani pehlivan derler. Bu ihtimale ve Çelebi
Mehmed’in o sırada Sivas’a yakın olan Amasya'da bulunmasına binaen biz, Mehmed
Çelebi’nin muavenete geldiğini kabul ile metinde onun ismini yazdık. Güreşçi
lakabı hakkında Hayrullah Efendi’de şu
kayıt vardır: (C 7, s. 75) “Çelebi Mehmed’e Güreşçi Çelebi dahi derler. Zira
memâlik-i Şarkiyye ahalisi katında güreş tutmak kahramanlığa delalet eder bir
alâmettir.”
Vaziyetin tehlikeli olduğunu gören Emîr Süleyman,
şehri müdafaa için icap eden tahkimatı yapmaya başladı, ümera ve rüesayı kale
bedenlerine dağıttı.
Emîr Süleyman, bizzat müdafaadan korktuğu için yerine
ümeradan Mustafa Bey’i vali bıraktı, mühimmat ihzar edip gelinceye kadar
kaleyi müdafaa etmelerini maiyyetine tavsiye ederek kaçtı, ümera çarnaçar
müdafaaya karar verdiler.
Sivas’a yaklaşan Demirleng etrafa gönderdiği casuslar
vasıtasıyla Emîr Süleyman’ın kaçmakta olduğunu öğrendi. Derhâl emirlerinden
Emîr Süleyman Şah, Emîr Cihanşah, Emîr Şeyh Nureddin ve Seyyid Hoca Şeyh Ali
Bahadır vesair ümerayı mühim bir kuvvetle Emîr Süleyman’ın takibine gönderdi.
Takip kuvvetleri Kayseri’yi geçerek firarilere
yetiştiler ve bunları dağıttıktan sonra aldıkları ganaimle Sivas önüne gelmiş
olan Demirleng ordusuna iltihak ettiler.
Demirleng 802 H / M 1401 senesi Zilhiccesinin on
yedisinde büyük bir kuvvetle * Sivas’a gelmişti.** Sivas kalesini görünce müteaddit
tecrübelerine binaen buranın az zamanda zapt olunacağını söyledi.***
*İnbâu’l-Gumr'da Sivas muhasarasının 803
H senesi Muharreminin ilk günü başladığı muharrerdir.
** Demirleng, Sivas hududuna geldikte
orada yerli Mehmed Paşa’yı buldu. Bu zat toplayabildiği askerle ordu kurmuştu.
Fakat vukua gelen müsademede mahv u perişan edildi (Minyö’nün Osmanlı Tarihi,s. 52). Bu mütalaayı başka yerde görmedik. Acaba bu
Mehmcd Paşa gerçekten yerli midir- Yoksa Çelebi Mehmed midir?
*** Acaibü 'l-Makdûr'a göre on sekiz günde
fethederim, demişmiş.
Üç dört bin kadar süvari ve okçudan ibaret olan
mahsurlar* kalenin metin ve müstahkem olmasına güveniyorlardı. Kale, daha evvel
Demirleng’in muhasara etmesi ihtimaline binaen Kadı Burhaneddin Ahmed
tarafından tahkim edilmiş ve üç tarafından yani garp, şimal ve cenuptan içi su
dolu hendekle çevrilmişti.
* Kale muhafızlarını Acâibü'l-Makdûrve en-Nücûmü'z-Zâhireüç bin, abîbii’s-Siyer, Fezleke, Ravzatu ’s-Safâ,
Tâcu 't-Tevârîh, Ravzatu ’l-Ebrâr, Timurnâme-i Yezdîdört bin gösteriyorlar.
Kale, temelinden burçlarına kadar Alâeddin Keykubad
tarafından yonma taştan yaptırılmıştı. Her taşı iki üç arşın tülünde idi.
Kalenin irtifası burçlarına kadar yirmi arşın idi. [
Ravzatu s-Safâ,cüz: 6, 1891 tab’ı.] Kale
duvarının temelinin genişliği on ve en üst kısmının genişliği de altı arşın
idi. [Timurname: Şerefeddin
Yezdî.]
Kale kumandanı Mustafa Bey kuvvetini icap eden
mahallere yerleştirmiş ve müdafaa vaziyeti almıştı. Kalenin yedi kapısı vardı.
Kalenin şark tarafında yani Demirhan’ın karargâhının
bulunduğu cihette hendek yoktu. Lağım kazarak, setler yaparak kaleye bu cihetten
taarruz edildi. Sekiz bin lağımcı istihkâmlar altına girdi. Toprağın akmasını
men için açılan lağımlara büyük kazıklar diktiler, kuvvetli tahtalar
döşediler. Lağımlar vüs’at-i matlûbeyi bulunca lağımcılar, kazıklara ateş
vererek geri çekiliyorlar ve istihkâmatın büyük parçaları müthiş gürültülerle
yıkılıyordu."[ Hammer Tarihi, Atabeg Tercümesi (C 2, s. 43).]
İçeriden ve dışarıdan mancınık ve arrade’. [Arrade, mancınıktan daha küçük bir harp aleti olup taşları uzak
yerlere kadar atardı. Râ’nm teşdidiyledir. Koşmak ve seğirtmek manasına olan
(Ta’rîd)’den alınmıştır. Çoğulu arrâdât’tır. (Muhîtü'l-Muhît ve Tâcu ’l-Arûs)] ile
taşlar ve mevâdd-ı müşte’ile istimal ediliyordu.
Demirhan, bütün şehre hâkim, yüksek bir mevki bina
ederek üzerine ateş saçan makinelerini, mancınıklarını yerleştirmişti. Bunlarla
suru tahrip ediyordu.
Her iki tarafta da fevkalade faaliyet ve gayret
görülüyordu. On yedi gün muharebeden sonra Demirleng ordusu tarafından mütemadiyen
atılan taş ve mevâdd-ı müşte’ile tesiriyle kale burçları yıkılmaya başladı.
Kalede delikler açıldı. Burçlara iskele kurdular. Surun destek hizmetini gören
kazıklarına ateş verildi. Çıkan duman, mahsurîne dehşet ve hayret verdi.
Kalenin bir hücum ile elde edilmesine bir şey kalmadı. Kale muhafızı Mustafa Bey
ümitsiz bir hâlde, ahali dc heyecan içinde idi. Kaleyi teslim etmekten başka
bir çare kalmadığı anlaşıldı.
Sivas’ın âyân, eşraf ve uleması Mustafa
Bey’le birlikte Demirleng’in katına çıkarak ayaklarına kapandılar ve
kendisinden merhamet istediler. Demirhan, istirhamlarını kabul etti.
Sivas, muhasaranın on sekizinci günü yani 803 H / M
1401 senesi Muharreminin iptidasında zapt ve kalesi tahrip edilmiştir.[ Acâibii 'l-Makdûr ile en-Nücûmü ’z-Zâhire Muharremin beşinci
günü zapt edildiğini yazarlar.]
Şehirdeki
Müslümanlara aman verildi ve ona mukabil kendilerinden fıdye-i necât olarak
bir miktar para alındı. Şehirdeki Hristiyanların malları yağma olundu, şehri
müdafaa eden ve ekserisi Türk’ün gayrı olan Yıldırım’ın askerleri’ [Dögini,
bu askerlerin kısm-ı a’zamının Ermenilerden mürekkep olduğunu yazar (C 7, s.
104).] kıtale
sebep olduklarından dolayı diri diri çukurlara atılıp üzerlerine toprak
örtülmek '' [Timurname, Ravzatu
’s-Safâ.] suretiyle itlaf edildiler. [Timürleng, güya kan dökmeyeceğine dair söz vermiş ve
yemin içmiş olduğundan muhafızları, diğer muhariplere ibret olmak üzere çukura
gömmek suretiyle kan dökmeden telef edilmelerini muvafık gölmüş ve "Ben
kan dökmedim, yeminimde sabitim" demiş. en-Nücûmü 'z-Zâhire, Avrupa
tab’ı, s. 50.]
Demirleng,
muhafız Mustafa Bey’i evvela esir addetti ve bilahare serbest bıraktı.*
* 352 Lütfi Paşa Tarihi(s.53,54)
Mustafa isminin yerine Malkoç Bey diyor. “Sivas’ta Malkoç adlı bir bey vardı,
onu öldürmedi ve eyitti: Git, var Yıldırım Han’a vaziyetimizi de, dedi.”
Hayrullah Efendi Tarihi(C 5, s. 17)
Mustafa Malkoç Bey diyor ve o da Lütfi Paşa’nm mütalaasını tekrar ediyor
“ İbn Arabşah, Acâibü’l-Makdûr'unda şöyle
diyor:
“Muharebe
bitip muharipleri derdest edince bunların hepsini bağlattı ve kazdırdığı
hendeklere diri diri attırdı.* Müdafıler
üç bin kişi idiler. Sonra yağmaya koyuldu. Ahalinin kısm-ı küllisini kati ve
bir kısmını esir eyledi.**Bu şehir, en güzel bir iklimde şehirlerin
en medeni ve en güzeli idi. Müstahkem ve
mamur ebniyesi ve âsâr-ı kadîmesi ve meâbid ve hayratıyla meşhurdu.”
Hammer Tarihi, Sivas’ın müstahkem şehirlerden olup
Timur istilası zamanında yüz binden fazla nüfusu olduğunu yazar. [Hammer Tercümesi,C 2, s.43.]
Sivas’ın zapt u
tahribine müteaddit tarihler söylenmiştir. (Harap) kelimesi Sivas’ın zaptına
tarih düşmüştür:
Fatih’in veziri Mahmud Paşa namına yazılmış Düstûrnâme
ismindeki manzum tarihte şu beyitler görülmektedir:
Çün sekiz
yüz üç yıla hicret irer
Geldi Sivas ’a Timür leşker direr
Ol la’in eyledi Sivas ’ı har âb
Döndü yine şahdan edip icünâb
Geldi Sivas ’a Timür leşker direr
Ol la’in eyledi Sivas ’ı har âb
Döndü yine şahdan edip icünâb
Bu manzum eser yirmi bab üzerine tertip edilmiştir.
Bir nüshası Ankara Maarif Kütüphanesi’ndedir. Demirleng Sivas’ı zapt ve tahrip
ettikten sonra Malatya üzerine yürüdü.
Âlî Tarihi, Demirleng’in Sivas’ı Kara Yülük Osman Bey’e verdiğini beyan
ediyor (c. 3, s. 27).
* Dört bin Ermeni süvarisi teslim
mukavelenamesi mucibince esir ediliyordu. Demir bu esirleri askerine teslim
etti, Hristiyanlar başları iplerle bacaklarının arasına sıkıştırılmış olduğu
hâlde onar onar geniş hendeklere dolduruldular. Çukurlar tahta ile örtülerek
üzerine toprak konuldu. Bu suretle bunlar eziyetle geç ölecek idiler (Hammer Tercümesi, C 2, s. 43).
** İbn Arabşah’ın bu mütalaasıyla Habîbü
’s-Siyer, Timurnameve Kavzattı
’s-Safâ’nın mütalaaları birbirini tutmaz. Bu eserler Demirleng’in yalnız muhafızları
itlaf ettiğini ve Hristiyanların mallarının yağma edilmesiyle iktifa olunduğunu
ve Müslümanların fidye-i necât ile selamete erdiklerini yazarlar. Diğer bazı
müverrihlerin mütalaaları da şöyledir:
en-Nücûmü ’z-Zâhire, Demirleng’in
Sivas’ı alarak halkının kısm-ı a’zamını katlettiğini yazar (Ayasofya
Kütüphanesi, C 6, s. 29).İbn Ayas
(Bedâyiü ’z-Zuhûr)ismindeki tarihinde (C 1, s. 326)
Demirleng’in Sivas’a girerek ahalisini
öldürdüğü ve bazı insanları diri diri toprağa gömerek bazılarını da ateşe atarak
yaktığı haberinin şayi olduğunu beyan eder. Tevârîh-i Âl-i Osmân,"Sivas
şehrini alıp harap edip halkını helak edip hisarını yıkıp (s. 32)
Hammer Tarihi"Sivas’ın eli silah
tutan ahalisinin ve hastalıklarının diğerlerine sirayet etmemesi için cüzzam illetiyle
ma’lul olanların katledildiğini yazar (C 2, s. 45).
Hayrullah Efendi de şöyle der: (C 5, s.6
4) “Derûn-ı hisârda bulunan sekene ve ahali bu hâlden gafil olarak başlarında
Kur’an, ellerinde toprak zükûr ve inastan altı bin kadar etfali önlerine katıp
kale kapısından taşra çıkıp huzûr-ı Timur’a vararak inayet ve merhamet
istidasında bulundular. Demirleng bunları atların ayağı altında telef
ettirip birtakımını dahi çukurlar ve kuyular kazdırıp içine
Sh:
143-147(orjinal 93-96)
Kaynak: Ord. Prof. Dr. İsmail
Hakkı UZUNÇARŞILI -Rıdvan Nafiz EDGÜER, SİVAS ŞEHRİ, Baskı:. 1928 /1346)
Hazırlayan: Prof. Dr. Recep TOPARLI, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu
Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara-2014
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar