Print Friendly and PDF

TARTIŞIYORUZ TARTIŞMIYORUZ  


Tartışıyoruz. Tartışmıyoruz. Yarışıyoruz.
Kim yenecek?
Geçip. Karşılıklı oturuyoruz. Gelip. Onca yoldan. Çıkarıp, sigaraları. Yakıyoruz. Dumanaltı olup. Birbirimizi, boğazlıyoruz.
Kim yenecek?
Birbirimize zaman ayırıp. özel zamanlarda birbirimizi yiyoruz. Gollük orta bekliyoruz. Karşımızdakinin söylediklerini çürütmek için torbamıza eğilip, bir örnek çıkarıyoruz. Teslim olmak yok. Beraberlikle bitmez bizim müsabakalarımız. Uzatmalara gidip. Geliyoruz.
Rakibimiz kendi anlattığım güçlendirici iki örnek bulmuşsa, biz torbamıza eğilip. En az üç örnek. Gösteriyoruz. Kitaplar, filmler, gazeteler hepsi ardı ardına bize savlarımızı destekleyici kanıtlar taşıyıp. Gol kaydına muvaffak olmamızı sağlıyorlar. Yetmezse yolda, otobüste, vapurda gördüklerimiz; yetmezse üst kat komşumuz, bakkalımızın oğlu ya da gelini, işyerimizdeki kapıcı; yetmezse “Bu bilimsel olarak kanıtlanmıştır bilader” ya da “Bugün. Batı da da böyle”ler yedekten soyunarak oyuna girip. Rakibimizi kendi onsekizi içine hapsetmemize vesile oluyorlar.
Yaşantılarımızı vesile olsunlar diye yaşayıp. Biriktiriyoruz. Karşımızdaki konuşurken. Susup, dinlemiyoruz. İçimizden konuşuyoruz. Karşı savlarımızı, yem örneklerimizi hazırlıyoruz. Dinliyor-muş gibi yapıyoruz. Karşımızdaki sussa da lafa girsek. Üç yeni kanıt bulduk. Hani, unutmadan. Susmuyorsa lafa girip. Sazı elimize alıyoruz. Ve mesela, demokrasiden bahsediyoruz, örnekler uymuyorsa hafif tertip tahribat yapıp. Uyduruyoruz.
Haklıyız, öyleyse kazanacağız. Madem ki kazanacağız demek ki haklıyız. Yarışıyoruz. Sözcükleri yarıştırıyoruz. Cephanemiz tükenirse, alakasız bir konuya sıçrayıp. Arkadan dolanıyoruz. Pes etmek yok. Karşımızdaki binbir sözcükle konuşuyorsa ve bini doğruysa, biz yanlış olan birini alıp. Bin yapıyoruz. Baktık olmuyor. Baktık rakip güçlü. Baktık, faka bastık. Hava ve saha koşullan onun lehine. “Vay ibne!“ deyip. Memnuniyetsiz. Doğrudan kendisine saldırıp. 'Sanki sen…."lerle faullü gol atmaya çalışıyoruz.
Tartışıyoruz. Tartışmıyoruz. Benler arası şampiyonluk mücadelesi yapıyoruz. Ortada bir kupa var. Kim yenerse, Ben kupası onun olacak.
Tartışıyoruz. Tartışmıyoruz. Önce şöyle bir rakibimizi tartıyoruz. Eni, boyu, kilosu, dağarcığı, abnüları, başvurduğu isimler, kaynaklar. Açığı var. Saldırıyoruz. Topyekün.
Tartışıyoruz. Tartışmıyoruz. Bildiklerimizi, inandıklarımızı karşımızdakine kabul ettirip. Karşınızdakini boyun eğdirip. Kendimize aşk mektuptan yazmaya, kendimizi gözlerimizden öpmeye çabalıyoruz. Kaba kuvvet yok. Kaba kuvvet yok. Hepimiz okumuş insanlarız. İncelmişiz. Cahiller gibi birbirinin kolunu kıvırıp. Bağırttırmak yok. Kol kıvırmıyoruz. Hayır. Önce saçma olur, sonra bize yakışmaz ve ardından da ve benzerleri (v.b.) ve daha neleri neleri (v.d.n.n.) olur.
Hop! Kaba kuvvet yok. Sözcüklerimiz var. Onları biliyoruz. Onları bıçak gibi biliyoruz.
Biz biziz. Öyleyse doğruyuz. Bu durumda haklıyız. Mademki haklıyız. Demek ki kazanacağız.
Doğruyuz, herkes bize biat etmeli.
(Varsa) bütün şapkalar çıkmalı. (Varsa) diğer doğrular arasında en doğru mutlaka bizimki olmalı.
Tartışıyoruz. Tartışmıyoruz. İnsanlar arasında önceden bilmediğimiz, belirlemediğimiz bir paylaşım anma ulaşmayı hedeflemiyoruz. Sürprize yer yok. İyi taktik aldık. Tartışıyoruz. Tartışmıyoruz. Gol kokluyoruz.
Tartışmalarda 9 no'lu forma ile sahada yerimizi alıyoruz. Bu dünyaya maça geldik. Hepten deplasmandayız. Karşımızdaki “Yanılmışım, sen haklısın” derse, sırtına vurup. “İyi müsabakaydı, sen de fena değildin’ diyerek, formalarımızı değişiyoruz. Sonra torbamızı sırtımıza asıp. Yeni müsabakalara doğru yola çıkıyoruz.
Gökte ay var.
AFB
Şizofrengi Dergi, Sayı 10,
Eylül 1993

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar