TEVBE
(Ey iman
edenler, tevbe-i nasuh ile, hâlisâne, samimi bir tevbe ile günah işlemekten
vazgeçerek, Allah’a itaate yönelin, üzerinizdeki başkalarına ait hakları
sahiplerine iade edin. Umulur ki, Rabbiniz kusurlarınızı siler, bağışlar. Sizi
altından ırmaklar akan cennet konaklarına koyar. Allah’ın, peygamberini ve
onunla birlikte, iman edenleri utandırmayacağı bir günde, sizi cennetlere
koyar.
Onların
imanlarından, işledikleri hayırlardan ve sâlih amellerinden kaynaklanan
nurları, genişleyerek ve yayılarak önlerini, sağlarını, sollarını aydınlatır.
Onlar:
'Rabbimiz,
bizim faydalanmamız için nurumuzu devam ettir, bizi koruma kalkanına al,
bağışla. Senin her şeye gücün kudretin yeter.' derler. (Tahrim -8)
Tevbe, her
şeyden Allah Teâlâ’ya dönmek demektir. Çünkü her şey Allah Teâlâ’nındır.
“Tûbû ilâllah”
(Allah Teâlâ’ya tevbe edin) âyet-i kerîmesinde hem işaret vardır, hem müjde
vardır. Eğer Allah Teâlâ tevbeyi kabul etmeye
idi, emretmezdi.
Emir kabule
delildir. Taksirini (kusurunu) görmekle
bile.
Habibim! Deki:
Rabb-i Teâlâ,
tevbeden sonra onların günahlarını mağfiret edici ve tevbelerini kabul ile
merhamet buyurucudur.
Tevbe-i nâsuh
makamına kaim olup (bir daha yapmayacağına söz vermek), o halde, kendileri için
mağfiret talep olunmakla Allah Teâlâ’yı afv edici bulurlar. Mademki günahı
itiraf ile nedameti (pişmanlıklarını) izhar eylediler, o halde mağfur olmuş
(affedilmiş) oldular.”
Hacı
Hasan Akyol Efendi
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar