Print Friendly and PDF

“THE RAINS CAME ” YAĞMURLAR GELİNCE (Hind Rüyası)-LOUIS BROMFIELD





Tercüme eden: ÖMER RIZA DOĞRUL
Bu eser bir inkılâbın hikâyesidir. Ve bir inkılâbın hikâyesi olduğu için dilimize çevrilmeğe değer büyük bir eserdir.
Eserin anlattığı inkılâbın sahnesi bir Şark memleketidir ve bugünkü Hindistan’ın bir parçasıdır.
Hindistan, bizim yabancımız olmayan bir memlekettir.
Ora halkının büyük bir kütlesini, Müslüman - Türkler teşkil eder. Moğol - Türk padişahları bu memlekette asırlarca hükümran oldular ve ölmez eserler bıraktılar. Hindistan tarihinin övünerek andığı Babürler, Ekberler, Hümayunlar bizim öz Türk Timur’un torunlarıydı. Bugünkü Hindistan’ın en güzide mefahiri arasında bunların eserleri en değerli ve en muhteşem mevkii tutuyor.
Eserin bahis mevzuu ettiği saha, bu yüzden bizim yabancımız değildir.
Eserin mevzuu ise, bize büsbütün yakındır. Çünkü bir Şark milletini yenilemek ve asrın ileri zihniyeti ile cihazlamaktır.
Şark milletleri birbirlerine benzemezler ve her birinin yükselme ve alçalma sebepleri apayrıdır. Fakat Şark milletlerinin gerilemesinde müessir olan müşterek sebepler bulmak da mümkündür. Birtakım yüksek mefhumların tereddisi,( Gerilemek. Soysuzlaşmak. Aşağı düşmek. * Şal ve örtü örtünmek )  bu sebeplerin biridir. Bu mefhumlara misal olan tevekkülü ele alalım. Tevekkül, beşer takatinin erişebileceği her gayreti sarf ettikten sonra Allaha güvenmek mânasını ifade ettiği halde, bu mâna tereddi ettikten sonra kayıtsız şartsız, mukavemetsiz teslimiyet ve inkıyad (Boyun eğme. Muti olma. Teslim olma. İtaat etme. İmtisal) şeklini alarak zillet ve meskenetin (Miskinlik. Tembellik. Uyuşukluk. Bitkinlik. Beceriksizlik. Fakirlik. Yoksulluk )  müradifi (eş ve aynı olan) olmuştur. Şarkın gerileme devrinde her şey, ayni tereddiye uğradı ve bunun neticesi olarak Şark âlemi, gün doğuşu gibi her yüksek ilhamın, her dürüst hidayetin, her yaşatıcı ve ilerletici hamlenin, her faziletli medeniyetin baş kaynağı olduğu halde bir sürü tesirler altında, herşeyi ters anlayan, kendi öz faziletlerini soysuzlaştıran, hakikat mahşeri sayılacak âlemşümul aydınlıkları karanlığa çeviren, velhasıl cehaletin tesiri altında kendi doğurduğu her hak ve hakikate hurafe ve esatir rengi veren, hak ve hakikate bağlanacağına hurafe ve esatire tapınan bambaşka bir âlem oldu.
Ve bu âlem hakikaten müthiş bir gerilik devri yaşadı ve yaşıyor.
* * *
Fakat bu gerilik devrini bir yeni doğuş takip edemez mi?
Ve Şark âlemi bir bâsübadelmevte, (ölümden sonra yeni bir kalkınmaya) kavuşamaz mı?
Tercüme ettiğim bu kitap bu suale müsbet cevap veriyor, evet, diyor ve bütün bu eser bu müsbet cevabın hikâyesidir.
Hikâye cidden önemlidir.
Hindistan’ın bir köşesinde, tevekküle, mukadderata körü körüne teslimiyete, hurafelere tapmağa alışık bir cemiyeti, bütün bu telâkkilerin yarattığı sefalet ve meskenetten kurtarmağa çalışan bir önder, uzun bir gayretin neticesi olarak devrin fen medeniyeti ile mücehhez temiz, müreffeh ve istikbaline güvenen bir cemiyet vücuda getirmeğe muvaffak oluyor.
Fakat bu mübarek önder, eserini tamamlayacağı sırada, birçok değerli arkadaşlarla birlikte mevcudiyetini, yeni hayata kavuşmasına hasrettiği ülke, büyük bir tabiî felâkete uğruyor, ve onun arkadaşlarıyla birlikte bir ömür pahasına vücuda getirdiği bütün tesisat ve teşkilât yıkılıyor. Zelzele ve tuğyanların savletine mukavemet edemeyen beşeri eserler, birer birer devriliyor, ve bir neslin bütün âbidevî verimleri bir anda hâk ile yeksan oluyor.
Halk tekrar, tereddi ,( Gerilemek. Soysuzlaşmak. Aşağı düşmek.) eden eskiye mi dönecekti?
Yoksa bir nesillik ömrü olan yeniye mi sarılacaktı?
İnkılâbın geçirdiği en büyük imtihan buydu! İnkılâbın halk ruhunda kök salıp salmadığını bir imtihan gösterecekti.
Fakat halk, tereddi eden eskiye dönmedi. Yeniden kollarını sıvayarak yeniyi diriltmeğe uğraştı ve muvaffak oldu.
Eserin asıl tezi budur. Ben de bu teze sadık kalmak için, bu tezi belirtmek için elimden geleni yaptım, belki de muharririn heyecanına heyecan kattım. Çünkü bu eser içinde bizi en çok ilgilendirmesi icabeden, bu eser içinde bize derinden hitabeden, bizi derinden heyecanladırabilecek olan safha, bu safha idi.
Ben de bilhassa bu safha ile alâkalandım ve bu safhayı belirtmek için nâçiz kuvvetimi de muharririn kuvvetine ekledim.
Fakat muharrir bu eserinde yalnız eski ve yeni Şark ile alâkadar olmamış, bütün eski dünya ve yeni dünyayı incelemiş, ve eserine bütün dünyayı kavrayan, bütün dünyanın hal ve istikbalini kucaklayan bir çeşni vermiştir.
Bu da eser için ayrı bir değerdir. Fakat bu âciz muharrir, yani mütercim, eserin bütün dünyayı ilgilendiren safhalarından fazla, bir parçası olduğu doğu âlemini kalkındıran, ona yeni doğuş vâdetmekle kalmıyarak bu yeni doğuşu gerçekleştiren safhasını benimsemiştir. Çünkü bu âciz muharrir, bütün dünyanın istikbalini, doğu âleminin yeni doğuşunda görenler ve bu yeni doğuşun bütün insanlık âlemi için yeni bir nimet ve rahmet kaynağı olacağına inananlardandır.
Ömer Rıza DOĞRUL (1955)
Bu eserin birinci basımı çıktıktan sonra, Hindistan’ın büyük emeli tahakkuk etmiş ve bu diyar istiklâline kavuşmuştur.

İTHAF
Bütün Hintli dostlarıma: Prenslere, muallimlere, siyasîlere, avcılara, kayıkçılara, yolları süpüren işçilere, bilhassa H. G. ye... Çünkü o olmasaydı, Hindistan’ın hârikalarını ve güzelliğini tanımayacak, Hind Rüyası’nı anlamayacaktım.
***
İki adam bir barda oturmuşlardı. 'Biri ötekine sordu:
        Amerikalıları sever misin?
Diğeri hararetle cevap verdi :
        Hayır.
Birincisi tekrar sordu :
        Fransızları sever misin ?
İkincisi aynı hararetle cevap verdi :
        Hayır.
        O halde İngilizleri mi ?
        Hayır.
        Rusları mı ?
        Hayır.
        Almanları mı ?
        Hayır.
Birinci adam durakladı ve kadehini kaldırarak sordu
        O halde kimleri seviyorsun ?
Diğeri tereddüt etmeden cevap verdi :
        Dostlarımı severim.
Müellif bu fıkrayı dostu Erich Maria Remarque’a borçludur.
Bu eserin İngilizce adı : “THE RAINS CAME ” dir. Sineması da “HİND RÜYASI” diye çevrilmiştir.
http://www.barnesandnoble.com/sample/read/2940014014632
**********

HİNT RÜYASI / The Rains of Ranchipur (1955)

Dram | Macera | Romantik | 104 dakika
Dil: İngilizce
Yapım: 1955 | ABD
Yönetmen: Jean Negulesco
Senaryo: Louis Bromfield
Başroller: Lana Turner, Richard Burton , Fred MacMurray
KADRO
Lana Turner (Lady Edwina Esketh)
Richard Burton (Dr. Major Rama Safti)
Fred MacMurray (Thomas "Tom" Ransome)
Joan Caulfield (Fern Simon)
Michael Rennie (Lord Albert Esketh)
Eugenie Leontovich (Maharani)
Gladys Hurlbut (Mrs. Simon)
Madge Kennedy (Mrs. Smiley)
Carlo Rizzo (Mr. Adoani)
Beatrice Kraft (Oriental Dancer)

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar