TÜRK ÜTOPYASI “SİYASİ RÜYA”YLA BAŞLAR
Soner Yalçın
Tunus halkının “siyasi rüyası” için
yaptığı eylemler bölgede domino etkisi yaptı. Köhnemiş yapılar yıkıldı,
yıkılıyor. İnsanların karanlık bir cendere içinde tutulmaya çalışıldığı
dönemlerde ütopyalara büyük ihtiyaç duyuluyor. Thomas More’un 1516 yılında
dostu Rotterdamlı Erasmus’a yazdığı ütopyasından beri insanlar alternatif bir
toplum projesi düşünüyor. Peki, bizim aydınlarımızın daha iyi bir gelecek için
tasarladığı ütopyaları neydi?
Ütopya, insanın yeryüzünde bir cennet
hayatı oluşturma çabasıdır. Düşseldir. Daha iyiye, güzele ulaşma isteğidir.
Platon’un “Devlet”i belki Batı edebiyatında ütopya türüne ilk örnek
sayılabilir. Ancak Yeniçağ Avrupası’nda ütopyalara daha çok tanık oluruz.
Türkiye’nin “ütopya” kavramıyla tanışması
19’uncu yüzyılın ortalarına denk geldi. 150 yıllık bir geçmişe sahip Türk
ütopyası genel anlamda “siyasi rüya”yla başlar. Bu süreç aynı zamanda Türkiye
toplumunun çağdaşlaşma ve modernleşmesinin başlangıcıdır.
Kavramın felsefi, siyasi ve edebi açıdan
incelenmesi 50 yıl önceye, yoğun olarak işlenmesi ise 1980 darbesinden
sonrasına aitti.
İnsanın insan üzerindeki baskısı arttıkça
hep yeni/alternatif bir toplum projesi/ütopya anlayışı doğdu.
Ütopyalar, aslında toplumsal çelişkilere
dikkat çeken ilk eleştirel metinlerdi. Manifestolardı.
Ütopyanın (Utopia) yazarı Thomas More bir
politikacıydı. Başbakanlık yaptı. İngiltere Başbakanı olmasına rağmen, bu
eseriyle ezilenlerin ve özellikle de köylülerin içinde bulunduğu yoksulluğa
dikkat çekti.
Ancak “Utopia” zengin çevrelerin tepkisini
çekti. More gözden düşürüldü. Ve idam edildi!
Ütopyalar yerleşik iktidarları hep
korkuttu.
Ütopyaların Batı’dan kopya edildiği, Batı
merkezli olduğu iddiası aslıda kendimize yönelik bir haksızlıktı. Çünkü, Doğu
edebiyatında “Binbir Gece Masalları”, “Şehname” gibi eserler ütopik unsurlar
içermekteydi.
Bizim aydınlarımızın bazı ütopyalarından
örnekler vereyim…
19’uncu yüzyılın sonundan itibaren Osmanlı
münevverleri arasında en gözde yazı konusu “turan” hayaliydi.
Örneğin Halide Edip Adıvar’ın 1912’de
yazdığı “Yeni Turan” adlı eserin baş kahramanı Oğuz’du.
Oğuz Osmanlı halkını uyandırıp etrafında
toplayarak, onları İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde örgütler. İttihatçıların
iktidar olmasını sağlayarak halkın aydınlanmasına yardımcı olur.
Anadolu baştan başa okullarla donatılır.
Bu sayede tüm Osmanlı tebaasını kardeşlik
temelinde birleştirir.
Bütün ülke bayındır edilir; kentler
demiryollarıyla birbirine bağlanır. Her köşe başında sıra sıra fabrikalar
dizilir. Artık yoksulluk kalmamıştır. Halk çok mutludur.
“Turan” ütopyası şiirde de kendisini
gösterdi. Ziya Gökalp, “Kızıl Elma” (1915) şiirinde Türklük aşkıyla dolup taşan
Azerbaycanlı bir kızın Turan arayışını tasvir etti.
O, “Turan ülkesinde” her fennin bir
medresesi, ziraat, ticaret, sanat evleri vardır. Her yer gelişmiş, yoksulluk
yok edilmiştir. “Turan” ülkesi yepyeni bir insan yaratmıştır. Aşıklar bile
birbirine kavuşur.
Ahmet Haşim, dönemin aşk anlayışını
temelden değiştiren bir anakara hayal eder. “O Belde”nin (1921) kadınları ince,
temiz , güzeldir.
Hüseyin Cahit Yalçın’ın Tevfik Fikret,
Mehmet Rauf, Hüseyin Kazım Kadri ile Yeni Zelanda’ya giderek komün hayatı kurma
girişimini bu sayfada yazmıştım. Yalçın “Hayat-ı Muhayyel” adlı eserinde bu
ütopyayı kaleme aldı.
TKP kurucusu Ethem Nejat’ın “Mesut Köy”
(1918) adlı eseri, tarımsal ağırlıklı eğilimi yani köy enstitüleri modelini
savunur. Köy ağırlıklı, eşitlikçi, özgür, yeşil bir ülke tasarlar. Ethem Nejat
tarihimizde okullar kanalıyla ilk Ağaç Bayramı etkinliklerini başlatan
eğitimcidir.
Müfide Ferit Tek Hanım “Aydemir” (1918)
adlı eserinde halkçı-sosyalist bir toplum düşler. Roman herhangi bir ülkeyi
tasvir etmez, ancak Türkistan’ın şahsında geleceğin Türkiye’sini öngörür. Bu
ülkede tarım gelişmiştir, işçiler sendikalıdır, yobazlık yok edilmiştir, halk
aydındır.
Bu kitabın kahramanı “Aydemir”den çok
etkilenen Şevket Süreyya, 1934’te soyadı olarak kendine “Aydemir”i aldı.
Kılıçzade İbrahim Hakkı’nın “Pek Uyanık
Bir Uyku” (1915) başlıklı eseri de Cumhuriyet dönemi uygulamalarının bir
önyazısıdır. Aklın topluma hakim olacağını belirtir. İnsanlar, toplumu
tembelliğe iten softaların-şeyhlerin yerine Kuran-ı Kerim’e inanacaktır.
Üfürükçülük yasaklanacak, tekke, zaviye ve medreseler kapatılacaktır. Bırakın
her erkeği, kızların bile spor yapacağını öngörür. Kadınlar istediği gibi
giyinecektir. Yerli mallar üretecek fabrikalar kurulacaktır.
Molla Davudzade Mustafa Nazım da “Rüyada
Terakki ve Medeniyet-i İslamiyeyi Rü’yet” (1913) adlı eserinde, kalkınmış,
modernleşmiş bir İslam uygarlığı düşü kurar.
İnsanoğlunun politik düşleri hiç
bitmeyecek.
O düşler ki; bugün Tunus’u, Musur’ı,
Libya’yı yerle bir ediyor…
Yıl: 1869
Ziya Paşa bir yıldır Londra’da sürgündü.
Namık Kemal ile birlikte “Hürriyet” gazetesini çıkardı. Osmanlı’nın içinde
bulunduğu çöküşü durdurmak için projeler geliştirdiler:
Parlamenter sistem, Batı sömürgesinden ve
siyasi baskısından kurtulmak, halkın refahını sağlamak vs.
Ziya Paşa o atmosfer içinde “Rüya” eserini
yazdı. “Rüya”sında roman kahramanı bakın ne yapıyor: Sabah gazeteleri,
mektupları okuyunca, Osmanlı’daki Haberleri öğrenince canı sıkılıyor. Efkarını
dağıtmak için “Hamiş Fort” bahçesine gidiyor, havuzun kenarındaki bankta
oturunca düşüncelere dalıyor. Birden kendini İstanbul Boğaziçi’nde buluyor.
Padişahın huzuruna çıkıyor. Padişaha memleketin içinde bulunduğu acıklı durumu,
sadrazamın yabancı elçilerin elinde nasıl oyuncak olduğunu anlatıyor. Padişah
şaşırıyor çünkü bunu bilmiyordur!
Kahraman, sefil durumdan kurtulmak için
padişaha önerisini de yapıyor: Millet meclisi açılmalı, Kanuni Esasi
hazırlanmalıdır.
Ziya Paşa’nın ütopyası budur. Padişah bunu
uygulamaya koyunca ülke kurtulacaktır!
Namık Kemal “Görülmüş Bir Rüyadır” eserini
1877’de yazdı. Namık Kemal diyordu ki; bu kitabı İstanbul’da kimse basamaz.
Dediği oldu, Avrupa’da basıldı. Çünkü üslubu radikaldi.
Namık Kemal’in ütopyası şöyleydi;
Roman kahramanı bir akşam üstü
Boğaziçi’nde denize nazır bir bağ evinde pencerenin köşesine oturur, düşünür ve
uyuya kalır. Rüyasında Fransız devriminin hürriyet abidesi, bir bulut içinden
peri gibi görünür; Osmanlı topraklarında uğradığı tüm yerleri canlandırır,
şenlendirir.
Bütün çiçekler, ağaçlar açar. Her yere nur
yağar, ülke cennete döner. Ülkede herkes ahlaklı olur, her birey kafaca
gelişir. Mahkemelerde adalet hüküm sürer. Hükümet halkındır. Toplumsal
ilişkilere akıl hakimdir. Ülkenin en zengini de, en yoksulu da padişah kadar
mutludur. En az zekaya sahip insanın beyni bile, bir kütüphane kadar bilgi
doludur. Halk gaflet uykusundan uyanmıştır. İnsanca yaşamak için savaşması
gerektiğini bilir.
Ziya Paşa ve Namık Kemal gibi Yeni
Osmanlılar’ın düşleri ne yazık ki Sultan II.Abdülhamid’le karadüşe dönüştü.
Cumhuriyet döneminde yazılan ütopyaların
en gelişmişi Türk devrimini anlatan “Ankara” (1934). Yazarı, Yakup Kadri
Karaosmanoğlu.
Karaosmanoğlu üç bölümden oluşan eserinde
özlem duyulan yeni toplumsal düzeni yazdı. Romanın kahramanı Selma Hanım’ın
gelişim hikayesiyle aslında Türkiye anlatıldı.
İsmail Hakkı Baltacıoğlu ise “Rüyamdaki
Okullar” (1936) adlı eserinde geleceğin köy enstitülerini işaret etti.
Bu öyle bir eğitim sistemiydi ki; herkes
ihtiyaca göre eğitim görecek, eğitim ezbere dayanmayacaktı.
Memduh Şevket Esendal “Yurda Dönüş” (1940)
ütopyasında doğayla barışık yaşanan köylülerden bahsediyor.
İsteği halkçı-sosyalist bir toplumdur.
Roman kahramanı yıllar sonra ülkesine gelmişti ve ilk gördüğüyle şoke olur.
Gümrükte güzel, eğitimli, kişilikli Türk
kadını çalışmaktadır.
Eskinin miskin, dalkavuk memurları
kovulmuştur.
Ülkenin her yanı yeşilliktir. Köyler,
ilçeler, şehirler gelişmiştir.
Peyami Safa da “Yalnızız” (1951) adlı
romanında yeni bir ülke, Simeranya’da bir model düşlemektedir.
O ülkede, akla önem verilir, aklın
rehberliğini benimser. Ülkede komünizm yoktur ama mülkiyet eşitsizliği yine de
kaldırılmıştır!
Cumhuriyet ilk kuşağının son ütopya yazarı
Şevket Süreyya Aydemir’dir. “Toprak uyanırsa” (1963) romanında bir köy
öğretmenin yoksullukla mücadelesini anlatır. Öğretmen devrimcidir ve köylülere
özgür, başı dik birey olmayı hayatın pratiğiyle gösterir, öğretir.
Ütopya hiç bitmez…
Bitmeyecektir…
Odatv.com
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar