Print Friendly and PDF

VARLIKTAN YOKLUĞA



Gavs-ı âzam ihramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi Hazretleri bu konuda buyurur ki;
          “Bir gün bize iki kimse geldi. 
          “İsmail Efendi, sen bu şeyhliği buldun mu?  Çaldın mı?  Aldın mı? Dediler.
          “Bende onlara; ne buldum, ne çaldım, ne de aldım. Hini sabâvetimden beri, kendimi bir yokluk içinde ve yok bilirim;  dedim.”  Onlar;
          “Haydi, İsmail Efendi, imtihanı kazandın dediler.”[3]
----

Kaynak: İlm-i Ledün Sırları


[1]  Ebû Saîdi’l-Kurâşî’den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
“Nebilerin uğradıkları musibet, vahyin ke­silmesi; Evliyaların uğradıkları musibet, kendilerinden keramet zuhur etmesi; müminlerin musibetleri ise, ibadetlerinde kusur etmeleridir.” (KARABULUT, Ali Rıza, Kayseri’de Meşhur Mutasavvıflar, Kayseri, 1984, s.61)
[2] Yokluk, Ahmed Âmiş kuddise sırruhu’l-azîz Efendinin buyurduğu gibi;

“Şeriatı tut (mak),   hakikati yut (mak)” tır.

Üstat Abdülâziz Mecdi kuddise sırruhu’l-azîz Efendi derdi ki; Bir gün mürşidim Ahmed Amiş kuddise sırruhu’l-azîz Efendi:
“Mecdi, sakın sırrı fâş (açığa vurma) etme!” dedi. ‘Acaba bir şey mi yaptım?’   Diye korktum. Benim korkumu gidermek ve bir hakikati bildirmiş olmak için buyurdular ki;
Edemezsin ki, edilemez ki! Ruhunu ortaya at, fâş et,   anlat ba­kalım.  Edemezsin.   İşte O da öyledir.”
Bununla ilgili olarak Abdülâziz Mecdi kuddise sırruhu’l-azîz Efendi demiştir ki;
“Cenabı Hak sırr-ı vahdetin gizlenmesini ister ve bu işi sayısı sınırlı kullarıyla idare eder. İrşat (hidayet)ve idlâl (dalâlet) hep kendisindendir.” (ERGİN,  a.g.e. s. 238–239)
Allah Teâlâ yolunun taliplerinden biri, bir velîye yalvarır:
“Ne olur, bana tasavvufu öğret! Ne olur, bana marifetullahı anlat!”
Rabbin velîsi tebessüm eder:
“Peki, ama önce sen bir aksır!” der. Adam şaşkınlıkla cevap verir:
“Aksırmam gelmedi ki, nasıl aksırayım?..”Velî sükûnetle cevap verir:
“İşte nasıl aksırman gelmeden aksıramazsan, Marifetullah da Hakk
tarafından kula verilmedikçe anlaşılamaz, sözle Öğrenilemez. Bunun için
“şeriatı tut hakikati yut” demişler.” (BURGAY, Hasan, Hazreti Muhammed (s.a.v.)’in Varisleri, Ankara, 1994, s.5)
[3]  Bu olaya benzer bir rivayette şu şekildedir.
Efendi Hazretleri buyurdu ki;
Eve biri gelerek;
"Efendi Hazretleri sizi Meydan Camiinden bekliyorlar." Dedi. Efendi Hazretleri;
"Üstümü giyinip geliyorum" dedim ama kapıya tekrar geldiğim zaman o zat orada yoktu. Bende Meydan Camiine vardım. Çağıran zat kapıda nöbet tutuyordu o gece karanlığında camiinin içi bembeyaz bir nur gibi parlıyordu. Bana;
"İçerde seni bekliyorlar" denildi, içeri girdim, bütün meşâyih-i izam ve Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem dâhil olmak üzere oradaydı. Bana şunu sordular:
“Senin için kutup mutup diyorlar, ne diyorsun?”
“Efendim ben kendimi yoklukta buldum” deyince:
“Tamam, şimdi gidebilirsin imtihanı kazandın” demişler. Efendi Hazretleri bu olayı anlatırken "ya bana dervişlikten sorsalardı, ne cevap verirdim."


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar