YOM KİPUR
Yılın en kutsal günü olarak kabul edilen Kefaret Günü Yom
Kipur, On Teşuva Günü’nün doruk noktasını oluşturur. Yahudi geleneklerine göre
Moşe Rabenu, 10 Tişri’de, ikinci On Söz tabletleri ile Sina Dağından iner.
Bu
şekilde Yahudilerin altın buzağı günahından dolayı affedildiklerinin müjdesi
gelmiş olur. Bu şekilde Yom Kipur, aynı zamanda Tora’nın ikinci kez veriliş
günü sayılır. Bugün, insanların Tanrı ile ilişkilerindeki açıkları kapama
fırsatı bulacakları, özlerine, Tanrı’ya yakınlaştıkları eşsiz bir gündür.
Yom
Kipur orucu, yıl boyunca tutulan oruçlar içinde, Tora’nın özellikle tutmamızı
emrettiği tek oruç günüdür... “yedinci ayın onunda-o
gün, günahlarınız için Onarım Günü’dür-sizin için kutsal bir bayram olacaktır.
Oruç tutun…”
(Vayikra 23:27)
Bu
yıl Yom Kipur orucu, 11 Ekim 2016 Salı güneş
batmadan başlıyor.
Bugün
yemez, içmez, yıkanmaz, krem ve parfüm kullanmaz, eşler arası ilişkide
bulunmaz, deri ayakkabı giymeyiz. Bugün Tanrı’nın dünyaya kutsallığı getiren ve
şekillendiren Varlığı ‘Şehina’yı saflıkla karşılamaya hazırlanırız. Bugün her şey, tüm
dünyayı kaplayan Tanrı’nın Kutsal Varlığı ile ilgilidir. Günahlar silinir,
çünkü tamamen Tanrı olan bir dünyada kötülüğe yer olmaz. Tanrı’nın önünde
şeffaf olarak durduğumuz zaman, teşuva ve pişmanlık düşünceleri otomatik olarak
içimizi kaplar. Bu süreçte düşüncemiz ve dualarımız, Tanrı’nın bu dünyadaki ve
içimizdeki kötülüğü iyiye dönüştürmemize yardım etmesi üzerine yoğunlaşır.
Bugün günahlarımız affedilir.
*Bugün ihtiyacımız olduğunu sandıklarımızı,
bağımlılıklarımızı, planlarımızı bir kenara koyarak, yepyeni boş bir bir tuval,
yeni bir başlangıç, yeni bir şans yaratalım. Yeni doğan bir bebek gibi,
affedilmiş olarak bizi bekleyen yeni ve gerçek hayatımıza başlayalım.
*Bugün, yetenek, beceri ve gücümüzün Tanrı’dan geldiğinin
bilinciyle, bunları dünyayı iyileştirme yolunda kullanmaya niyet edelim.
*Bugün, yaradılışın İlahi Düzeni’nin içinde kendi
değerimizi ve önemimizi idrak edelim. Bizler, Tanrı’nın elçileriyiz. Tanrı,
bizim vasıtamızla dünyanın ihtiyaçlarını karşılar.
*Bugün, kendi kendimize yetelim. Bizim olmayan herhangi
bir şeyi istemeyelim. İçimizdeki kıskançlık duygularını üzerimizden atalım,
Tanrı’nın, ihtiyacımız olan tüm spiritüel, duygusal ve fiziksel araçları bize
sağlamış olmasının güvencesini hissedelim.
*Bugün, hiçbir şeyin bizi öfkelendirmesine izin
vermeyelim. Öfkenin, kendi kendimize yer açmak için Tanrı’yı kenara itmemize
sebep olduğunu aklımızda tutalım.
*Bugün, bir an durup eşimizin veya arkadaşımızın bize
Tanrı tarafından yollanmış olduğunu takdir edelim. Onları oldukları gibi kabul
edelim. Onları değiştirmeye çalışmayalım.
*Eğer yaşamımızda birileri bizden etkilendiyse, onları bu
vesileyle Tanrı’yı takdir etmeleri için yönlendirelim, kendimizi takdir
etmeleri için değil.
*Tanrı’nın hakkını verelim. Bugün birçok kez: “Teşekkür
ederim Tanrım” diyelim.
YOM
KİPUR YAKLAŞIRKEN
Kapara: Yom Kipur’dan önceki günlerde kapara yapma âdeti vardır.
Geleneksel olarak canlı bir tavuğun ya da bir miktar paranın insanın başının
üstünde döndürülüp, kapara duası edilerek kefaret olarak ilan edilmesidir.
Kapara, Matan Baseter gibi ilgili kurumlardan telefonla da yapılabilmekte, ismi
verilen kişiler için Kapara duası okunmaktadır.
Tsedaka: Tanrı’nın bize dağıtmamız için verdiklerini, adil
bir şekilde ihtiyaçlılara ulaştırmak, bizim görevimizdir. Tsedaka vermek hem
görevimizdir, hem bunu samimiyetle yapmak övgüye değer bir davranıştır. Ayrıca
hakkımızda verilebilecek sert hükümleri iptal etme, hatta ölümden kurtarma
gücüne sahiptir. ‘Tsedaka tatsil
min amavet’. Tsedakayı,
kurumlara ulaştırdığımızda, onlar tarafından ihtiyaçlılara yönlendirilmektedir.
Teşuva: Pişmanlık diye tercüme edilen Teşuva, aslında kendi
özüne, Tanrı’ya Dönüş anlamını taşır. Bunun için önce, hatalı davranışlara son
verilir. Daha sonra bu olumsuz davranışlar için dürüstçe ve samimiyetle
pişmanlık duyulur. Bundan sonraki adımda Tanrı’ya, sözlü olarak hatalar itiraf
edilir. En son olarak da gelecekte bu olumsuz davranışları tekrar etmemeye
dürüstçe niyet edilir. Bunlar sadece kul ile Tanrı arasındaki hatalı davranışlar
için geçerlidir. İnsanlar arasındaki yanlış davranışlar için ilgili kişilerden
özür dilemek gerekir. R.Abraham Twerski, Teşuva’nın başka bir anlamı olan
‘cevap’a dikkat çeker. Baal-sahip, baal teşuva da cevap sahibi anlamına gelir. Teşuva cevap ise,
soru nedir? Belki de bu, varoluşsal bir sorudur: “Kimim ben ve varlığımın amacı
nedir?” Bunu bir adım daha ileri de alabiliriz: “Varlığımın bir amacı var mı?”
Tora’yı kabul eden ve onun kurallarına göre yaşayan herkesin cevabı vardır. Bu
cevap, Tora’nın ilk kelimelerinin içindedir: “Başlangıçta Tanrı gökleri ve
yeryüzünü yarattı.” Her kişi, “Sadece O’nun bildiği nedenlerle, Tanrı evreni
yarattı ve beni de aynı şekilde, O’nun ana planının bir parçası olduğum için
yarattı. Yerine getirmem gereken bir görevim var ve başkaları üzerinde bir
etkisi olmasa bile yaptığım her hareketten sorumluyum” diye cevap verebilir.
Günahların listelendiği Al Hetbölümünde “Senin önünde işlediğimiz….günahı için” deriz,
çünkü Tanrı’nın İsteği’ni ihlal etmek, Tanrı’nın beni yaratma amacından sapmak
anlamına gelir. Dolayısıyla Teşuva, pişmanlıktan öte bir kavramdır. Pişmanlık,
bir hayat amacını belirlemez. Birisine bir zarar verdiysem, pişmanlık ifade
eder, özür diler, zararı bir şekilde telafi etmeye çalışabilirim. Ama bunlar,
benim bu dünyadaki varlığımın temel bir amacı olduğunu göstermez. Tora’nın ve
Yaradılış’ın İlahi Kaynağı’na olan inanç, insan yaşamına amaç ve anlam verir.
Aramızda
olmayan yakınları ziyaret etme: Yom Kipur’dan önce mezarlığa gidip artık aramızda olmayan
yakınlarımızı ziyaret etme âdeti vardır. Ayrıca tsadiklerin mezarlarını ziyaret
etme ve dua etme âdeti de vardır.
Dua etmek için tsadiklerin mezarını ziyaret eden
kişilerin duaları bu tsadiklere değil, her zaman Tanrı’ya yapılır. Tanrı’dan,
bu tsadiklerin liyakati hatırına merhamet bağışlaması için dua edilir.
“Yedinci ayın onunda-o
gün, günahlarınız için ‘Onarım Günü’dür-sizin için kutsal bir bayram olacaktır.
Oruç tutun.” (Vayikra 23:27)
"Ve Rab
Musa’ya söyleyip dedi: İsrailoğullarına söyle, yedinci ayın onuncu günü kefaret
günüdür. O gün sizin için bir kutsal toplantı günü olacaktır. O gün,
benliklerinizi alçaltacak Rab’be ateşle ikramlarda bulunacak ve o günde hiçbir
iş yapmayacaksınız. Çünkü o gün sizler için efendiniz Tanrı’nın önünde arınmak
üzere kefaret günüdür. O günde kendini alçaltmayan her kişi kavminden ve
milletinden dışlanacaktır. O günde herhangi bir iş yapanı kendi milletinin
arasından ayıracağım. Hiçbir iş yapmayacaksınız ve bu bütün nesillerinizce ve
yaşadığınız her yerde ebedi kanun olacaktır. (Levililer 23)
Yahudi takviminin
en önemli, en yüce ve en kutsal günü... Nedamet, pişmanlık, dua, yakarış,
kişinin vicdanıyla ve Tanrı’yla hesaplaşarak yargılanma ve sonra da kendini
yenileyerek temize çıkma, Teşuva’ya ulaşma günüdür Yom Kipur.
Kişinin zaaflarını
yenerek ruh ve vicdanını arındırdığı, Tanrı’ya yaklaşmaya çalıştığı ve
hemcinsleri ile barıştığı gündür Yom Kipur.
"Kipur"
sözcüğü, İbranice’de, Tanrı’yla hesaplaşıp temize çıkma, kefaret ödeme
anlamındaki "Lehaper" fiilinden türemiştir. Aynı fiilden türeyen bir
diğer sözcük de iyi tanıdığımız "Kapara" sözcüğüdür. Arapça ve
Türkçe’de aynı anlamda kullanılan "Kefaret" kelimesi de aynı kökten
kaynaklanır.
İbranice’de
"Yom Ha Kadoş" kutsal gün olarak tanımlanan "Yom Kipur",
diğer Yahudi bayramlarının çoğundan farklı olarak ne milli, ne tarihsel, ne de
toprağın veya doğanın değişimi ile ilgili bir olayı simgeler. Kipur bir dua,
tefekkür ve vicdan muhasebesi günüdür ve bu günün en belirgin özelliği 25 saate
yakın süren yeme ve içme yasağıdır.
* Yom Kipur, güneş batınımdan önce
başlar ve ertesi gün yıldızların görünmesinden sonra sona erer.
* Sağlıklı her insan oruç tutmakla
yükümlüdür. Erkekler için zorunlu oruç tutma yaşı 13, kızlar için ise 12
yaşından sonradır. Ancak 9 yaşını doldurmuş ve sağlıklı bir çocuğa oruca
alıştırmak amacı ile birkaç saatlik kısa bir oruç tutturulabilir.
* Hamile kadın sağlığı el veriyorsa,
lohusa ise doğumdan 8 gün sonra oruç tutar.
* Kipur, Tanrı’ya vakfedilmiş kutsal
bir ibadet ve yakarı günüdür; bu günde herhangi bir iş yapmak, ticari anlaşma
yapmak, çalışmak, karı-koca ilişkisinde bulunmak yasaktır. Şabat gününün
tüm yasakları Kipur için de geçerlidir.
* Kipur’da yıkanmak yasaktır, ancak,
sabah kalkışta eller ve gözler hafifçe yıkanabilir ama ağız çalkalanamaz.
* Bebek veya çocuk sahibi kadınlar,
çocuklarım beslemek için gerekli tüm işleri yapabilirler.
* Yahudilikte insan hayatı herşeyden
üstün tutulduğundan, yaşam kurtarmak için gerekli her türlü iş, doğal afet veya
savaş sırasında gerekli çalışmalar yapılabilir, hatta gerektiğinde oruç dahi
kesilebilir.
* Kipur’da Brit-Mila (sünnet)
yapılabilir, ancak "Beraha" şarapsız okunur.
* Kipur’da deri giysiler, deri
ayakkabılar giyilmez. Bu yasak 30 günlüğe kadar olan lohusalar ve ayağında yara
olanlar için geçersizdir.
* Roş Aşana ve Kipur arasındaki günlerde
hiçbir iş, hiçbir ilişki başlatılmaz, düğün yapılmaz, mahkeme açılmaz.
* Kipur’dan bir önceki gün herhangi bir
nedenle oruç tutulamaz.
* Kipur arifesinde yıkanmak şarttır.
Ayrıca "Mikve"ye giderek Tevila yapmak suretiyle de bedenen ve ruhen
arınmış olarak Kipur’a başlanır.
* Kipur’dan önceki günlerde ölmüş aile
fertlerinin mezarları ziyaret edilir.
* Kipur’dan önce tüm dargınlıkların sona
ermesi, dargınların özür dileyip barışması şarttır. Eşler birbirlerinden,
öğrenciler öğretmenlerinden vs. geçmişteki hataları için af dilemelidir.
Kipur öncesinin en
yaygın adetlerinden biri de "Kaparot"tur.
Tarihte,
Yeruşalayim’deki Bet-Hamikdaş’ın var olduğu devirde, Yahudiler, yaşamlarının
kefareti olarak Tanrı’ya korban sunarlardı. O devirde, her yıl Kipur gününde,
"Kohen Ha Gadol" Bet-Hamikdaş’ın en kutsal bölümü olan ve kimselerin
giremediği -kendisinin de yılda bir tek kez, o gün girebildiği
"Kutsalların kutsalı" olarak adlandırılan bölüme girerdi. Burada
gerçekleştirdiği özel bir tören ve ibadetten sonra, tüm Yahudi milletinin
günahları karşılığında adadığı bir keçiyi (Azazel) çöle göndererek halkın
günahlarını da çöle sürmüş olurdu.
Bet-Hamikdaş'ın
ikinci kez Romalılarca yıkılmasından sonra bu tören artık yapılamaz olmuş ve
yerine "Kaparot" adeti yerleşmiştir.
Günümüze kadar
geçerliliğini sürdüren bu geleneğe göre, bir tavuk veya horoz simgelediği
kişinin başı üzerinde üç kez döndürülerek: "Bu benim kefaretimdir,
benim yerime bu tavuk ölecektir, ben ise sağlık ve barış dolu uzun bir yaşam
sürdüreceğim" türünden bir dua okunduktan sonra kesilir. Ailenin her
ferdi için bir tavuk veya tüm aile adına bir tek horoz kesilir ve eti fakirlere
verilir.
Kipur günü
arifesi, 9 Tişri akşamı sofra, "Seudat Mafseket" adı verilen oruç
öncesi yemeğine hazırlanarak donanır. Masada saflığın, barışın ve mükemmelin
simgesi olarak beyaz örtü, ölmüş aile fertleri anısına bir şamdan; ışığın,
bilginin ve gerçeğin sembolü olarak da iki mum bulundurulur.
Ayrıca, ilahi
yargının ve kendini tartmanın simgesi olarak bir terazi, kutsal mesajı yaymanın
simgesi olarak da bir "Şofar" bulundurulması bazı ailelerde adettir.
Kipur öncesi temiz
ve mümkünse yeni ve beyaz giysiler giymelidir. Beyaz, Kipur’da özgü renktir.
Saflığı ve arınmayı simgeler. Sinagogda "Sefer Tora" örtüleri ve
bütün dinsel aksesuarlar da beyaz renktedir.
Kipur orucuna
başlanmadan önce çok zengin ve besleyici bir yemek yenmelidir. Yenecek gıdalar,
kolay hazmedilir türden olmalı ve aşırı baharatlı yiyeceklerle alkollü içkilerden
kaçınılmalıdır.
Kutsal sayılan
Kipur öncesi sofrasından kalkan aile fertleri, beyaz giysileriyle sinagoga
gitmeden önce bir araya gelirler ve çocuklar anne ve babalarından, eşler
birbirlerinden geçmiş kızgınlıklar ve anlaşmazlıklar için af dilerler. Aile
büyükleri, çocuklarını teker teker kutsayarak onların Tanrı’ya sadık birer kul
olmalarını, dürüst ve geleneklerine sadık nesiller yetiştirmelerini, uzun yaşam
defterine kayıtlı olmalarını, Yahudiliğin gerektirdiği "Mitsvot"ları
yerine getirebilecek ve Tora öğrenmeye vakit ayırabilecek olanaklara sahip
olmalarını Tanrı’dan dilerler.
Kipur’un başladığı
akşam, bembeyaz giysiler giymiş ve beyaz "Taltifleri bürünmüş bir cemaat,
ışıl ışıl parıldayan sinagogu doldurur. Bu kutsal ve anlamlı günün arifesinde,
Kipur günü ibadetleri, günün son ışıklarıyla başlatılır. "Aron
Hakodeş"in kapıları açılır, cemaat ayağa kalkar, "Sefer Tora"
ruloları dışarı çıkarılır ve "Hazan" Kipur’un açılış duası olan ve
neredeyse Kipur’un simgesi haline gelen "Kal Nidre"yi okumaya başlar.
Çok etkileyici bir müzik eşliğinde okunan Kal Nidre, kişinin yerine
getiremediği veya gerçekleştiremediği tüm vaat ve adaklarını iptal eden ve
geçersiz kılmayı dileyen bir ortak yakarıdır.
Kal Nidre, Arami
dilinde vaat veya adak anlamındaki "Neder" sözcüğünden türeyerek
Türkçe’de "Tüm Vaatlerim" anlamına gelir.
Kal Nidre’nin
okunmasına henüz hava kararmadan önce başlanmalı ve gün batışına kadar devam
edilmelidir. Sinagoga geç gelenlerin de katılabilmeleri amacıyla, Kal Nidre üç
kez tekrarlanır. İlkinde çok yavaş ve adeta bir fısıltı halinde okunurken, ses,
her okunuşta biraz daha yükseltilir ve sonra da hep bir ağızdan, yüreklerden
gelen bir sesle ve coşkuyla okunur.
Kal Nidre, kişinin
sadece Tanrı’ya karşı yaptığı vaatleri, işlediği suçları kapsar. Kişinin diğer
kullara karşı işlediği kusurlar için, Kipur’dan önceki günlerden şahsın
kendinden af dilenmesi gerekir. Yahudi dinine göre, Tanrı, kulun kula karşı
işlediği kusuru bağışlamaz.
Kal Nidre’nin
kaynağı hakkında çeşitli varsayımlar vardır. İlk yazılı haline sekizinci
yüzyılda "Babilli Geonim"lerin belgelerinde rastlanıyorsa da, diğer
bir görüşe göre yedinci yüzyıl İspanya’smda Yahudilerin Vizigotlarca dinlerinin
zorla değiştirilmeleri sırasında doğmuştur. Daha sonraları, 8. ve 9. yüzyılda,
Bizanslılarca Yahudilere uygulanan zulüm döneminde ve 15. yüzyıl İspanyol
Engizisyonu süresince dinlerinin gereklerini layıkıyla yerine getiremeyen
toplumlarda bu bildiriye sık sık başvurulur olmuştu.
Kal Nidre’nin
melodisinin bugünkü "Aşkenazi" yorumu, Yahudi olmayan Alman
kompozitör Max Bruch’un eseridir. Müzik, 1880 yılında, Liverpool Yahudi
Cemaati’nin özel siparişi üzerine bestelenmiş ve kompozitörün en ünlü eseri
haline gelmiştir.
Kal Nidre’nin
Türkçeleştirilmiş metnine kısaltılmış olarak aşağıda yer verilmiştir:
"Geçtiğimiz
Kipur gününden, rahat ve huzurla gelen bugünkü Kipur gününe kadar, yaptığımız
tüm vaatlerin, verdiğimiz tüm sözlerin, ettiğimiz tüm taahhütlerin, ağzımızdan
çıkan antların ve yeminlerin tümünün bugün geçersiz ve değersiz olduklarını
ilan ederiz. Kendimize uygulamaya yemin ettiğimiz tüm yasaklar, mahrumiyetler,
lanetler ve adakların tümü artık hükümsüz sayılsın... Bunların tümünden
sıyrılıyoruz ve artık onları yerine getirmekle zorunlu değiliz. Tanrı,
İsrailoğullarını affettiği gibi, yanlarında barınan yabancıları da affetsin
çünkü hepimiz suç işledik...
Tanrım, yüce sevgi
ve merhametinle, bu milleti Mısır’dan ve esaretten buraya, bugüne kadar nasıl
getirip bağışladmsa öyle bağışla ve günahlarını affet..."
Akşamdan Kal Nidre
ile başlayıp ertesi gün boyu okunan Kipur dua ve ilahilerinin tümüne
"Avodat Yom Akipurim" adı verilir. Kipur günü duaları sabah çok erken
başlar ve ilk yıldızların görünmesine kadar, gün boyu durmaksızın devam eder.
Sabah duaları,
diğer bayram günlerinin benzeri olup "Şahrit" adım alır. Daha sonra
ise, Tevrat’tan, "Levililer" kitabının bazı bölümleri okunur. Öğlene
doğru okunan bölüme, İbranice’de ek, ilave anlamına gelen "Musaf' adı
verilir. Öğleden sonra ve akşama doğru okunan bölüm ise "Minha"dır.
Akşamın son dua bölümü ise "Neila" (Kapanış) adını alır. Gün boyu
okunan çeşitli dua ve ilahilerin tümü son derece anlamlıdır. Bunların içinde en
belirgin olanı "Aşamnu, Bagadnu" (Suç işledik, isyan ettik) ve
"Al Het" (Hatalarımız) adlı iki ilahi en güçlü birer suç ve günah
itirafı dualarıdır. Bu dualardan kısaltılmış örnekler verelim:
*
"Ey Tanrım ve atalarımızın Tanrısı! Duamız sana ulaşsın! Lütfen
yakarışlarımızdan dikkatini kaçırma çünkü biz, dürüst, doğru ve adil
olduğumuzu, asla günah işlemediğimizi iddia edecek kadar inatçı ve kibirli
değiliz...
Evet!
suç işledik, hata ettik, ahlaksızlığa ve kötü yola sevk ettik, kibirlilik
ettik, şiddet ve zor kullandık, yalan söyledik ve yalancıya yataklık ettik,
alay ettik, isyan ettik, yalan yere yemin ettik, küfür ettik, ahlaksızlık
ettik, haksızlık ettik, zulmettik, inatçılık ve itaatsizlik ettik, kötülük
ettik, doğru yoldan saptık ve saptırdık."
"İsteyerek
veya bilinçsizce yaptığımız bütün bu suçları affet, bağışla bizi ve bizi temize
çıkar. Merhamet dolu Tanrım!"
* "Rüşvet
vermekle, inkar etme ve yalan söylemekle, kötü dille, alayla, hatalı
alışverişle, hatalı yemek veya içmekle, kibir ve gururla, kandırıcı göz
kırpmamızla, dudaklarımızın aldatıcı sözleriyle, yüksekten bakan gözlerimizle,
disiplinsizlik ve itaatsizlikle, pervasızlıkla, kurduğumuz tuzakla, göz
koymakla, havailikle, inatçılıkla, kötüye koşmakla, dedikodu ve çekiştirmeyle,
yalan yere yemin etmekle, bize ait olmayana el koymakla, sebepsiz nefretle,
kötü kalplilikle... isteyerek veya bilinçsizce işlediğimiz tüm suçları affet,
merhamet dolu Tanrım, bağışla bizi ve bizi temize çıkar!..."
"Tanrım
ve atalarımızın Tanrısı! Başlayan şu yeni yılın biz, senin milletine ve İsrail
kavmine nerede olurlarsa olsunlar kuraklık yılı değil de bereket ve bolluk yılı
olmasını sağla. Kavmini günlük yiyecekleri için ne birbirlerine ne de
yabancılara muhtaç etme!
Önümüzdeki
yıl boyunca hiçbir anne karnındaki meyvesini kaybetmesin, tarladaki tüm ağaçlar
bize meyvelerini bahşetsin ve hükümranlık ulusunun elinden asla yok
olmasın!"
Kipur ibadetinin
en belirgin bölümü de Neila -kapanış-tır. Kadişle başlayan "Neila"
duaları günün tüm dualarının doruğa ulaşmasıdır. Neila’nın en ilginç
ilahilerinden biri de "Pizmon"dur. Pizmon, bir ağızdan söylenen
melodili dua demektir. Neila’nm son "Pizmon"u da, gün içinde okunan
değişik melodili 13 Pizmon’un ilk mısralarından oluşur.
13 Pizmon
arasından seçtiğimiz üç tanesi aşağıda sunulmuştur:
* "Bu dinlenme gününün nihayetinde
sana geliyoruz Tanrım! Tüm övgülerin zirvesinden ve göklerin en üstünden kulak
ver ve yakarışlarımızı dinle..."
* "Günahlarımız bizi sana karşı suçlu
kılıyorsa senden ve ulu adından özür dilemeye geldik. Bir babanın evladına
merhameti misali, bizi gene bir annenin çocuğunu tesellisi misali affet.
Gazabını bize yöneltme.
* "Topraktan çanak yapan sanatçının
elinde şekillenen kil gibiyiz senin ellerin arasında... Dilediğinde açıp
genişlettiğin, istediğinde daraltıp küçülttüğün hamur gibi... Yakarıyoruz sana,
birliğimize yönelt bakışlarını ve kabahatlarımızla zaaflarımızı görme
Tanrım!"
Kipur günü akşamı,
gün ışıkları zayıflarken ve heyecan da doruktayken okunan "Neila"
ilahileri ile kapıların örtülme vakti yaklaşmıştır artık. Bet-Hamikdaş'ın ve
göklerin kapıları kapanmaktadır. Aynı anda, örtülmekte olan insan ruhunun da kapılarıdır...
Hazan ve tüm cemaat hep bir ağızdan seslenmektedir:
"Kapıların
kapanmakta olduğu bu zamanda, bize kapılarını aç Tanrım... Gün bitti, güneş
alçalmakta, izin ver, kapılarından içeriye girebilelim Tanrım!"
Neila’dan sonra,
Kipur duaları, hep bir ağızdan tam yedi kez tekrarlanan bir haykırışla son
bulur: "Ad... Elohenu, Ad... Ehad!"
("Ad... Tanrımızdır, Ad... Tektir!)
Bu haykırışı,
orucun sona erdiğini ilan eden Şofar'ın sesi izler. Tek, uzun ve kesiksiz bir
çalış... Kipur öncesi söylenen "Hatima Tova" (iyi yazgılar) dileği
artık "Gimar Hatima Tova" (iyi yazgıların sonu) sözlerine dönüşürken,
kişi, ruhen arınıp yenilenmiş olarak yeni bir yıl yolculuğuna çıkmaya hazırdır
artık.
Sh: 43-50
Kaynak:
DİNSEL BAYRAMLAR-DİNSEL KAVRAMLAR-DİNSEL GEREÇLERYAHUDİLİKTE KAVRAM VE
DEĞERLER, Hazırlayanlar: Suzan ALALU, Klara ARDİTİ, Eda ASAYAS Teri BASMACI,
Fani ENDER, Beki HALEVA, Dalya MAYA, Ninet PARDO, Sara YANAROCAK,Gözlem, 1996,
İstanbul
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar