Print Friendly and PDF

Varlığını Attın Mı, Can İçinde Canı Gör... Bölük Bölük Canlar, Hepsi De Tek

 


LX

Der hulâsa-y ışk âher şîve-i îslâm kû

Der şogoft-i muşkilâteş sâhib-i ’elâmkû

Aşkın özünde İslâm şivesi nerde... onun zorluklarını açmada bilgi sahibi olan hani?

Kendi göbeğindeki miske âşık olan Arş ceylanının yeme dönüp bakması beklenir mi? Nerde tuzağın çevresinde dönüp dolaşacak o?

Ayrılıkta her gün bir yıl kadar uzar ama ayrılıktan geçtin mi, gece nerde, gündüzler hani?

Canlılar, erkekle dişiden olurlar, ana rahminden doğarlar. fakat kutsal doğuşlarda nerde ana karnı?

A sâkî, akıl baştayken aşkı bulmanın imkânı yok. kadehinin kokusu kararsız bir hale getirdi beni; hani karar, nerde huzur?

Bu hacda ihramın, varlık libasını kendinden sıyırıp atmandır; ama nerde ihramın bu şartınıyerine getirmek?

Varlığını attın mı, can içinde canı gör... bölük bölük canlar, hepsi de tek; nerde orda

yıldızlar?!

Bütün susamış canlar, denizi buldular mı, denizde yok olur giderler; nerde bir tek bilenden başka bilen?

Uzak yakın, köy-şehir, iklim-ülke, hep denizin bu yanında; o yandaysa nerde şehir, hani iklim?

Şu beden, ne yazarsa mutlaka kalemle yazar. fakat canın kendisine yazdığı yazıda nerde kalemler?

İnsanoğlunun aklı da onsuz kalıp soğumasından meydana gelir, fikri de. fakat o şarap la kızıştı mı insan, nerde akıl, hani fikir?

Evet, o kendinden geçişte de bir başka çeşit akıl vardır; fakat nerde uyanıklıktaki akıl, nerde korkulu, karmakarışık, darmadağın rüyalara dalış?

Kuş kafeste kaldıkça bir başkasının buyruğu

altındadır; kafes kırıldı da kuş uçtu mu, nerde ona geçecek buyruklar?

Akıl baştayken nefis suçlar işletir; fakat aklın aklı geldi mi, nerde kalır nefsin suçları?

Beden bedene dokununca insan hamama muhtaç olur; fakat rûhların birleşmesinde hamama ihtiyaç yoktur.

Sen özüne râm oldun mu, bütün dünyada sana râm olur... Rüstem’in oğluysan nerde kara yağız atın?

Pişmiş yemekten vazgeçtiysen esriten şarap gerek sana. peki, hani kadehinde şarabın, nerde ağzında şarap kokusu?

İçtiysen gizlilik âlemine salına salına, ayaksız git. sarhoşsan sarhoşçasına gel; nerde o yürüyüş sende?

Aşka kulluk etmek farzdır; nerde farz, nerde sünnet, nerde vacip? Hani belletiş, nerde gerek sayış?

Canla başla aşka sarılıp oynamak. sonra da

ondan tiksinmek; imkân mı var buna? Adamın kolunu kanadını bağlamış aşk nerde; onun insanı ağırlaması görülmüş müdür hiç?

Âşıkın yüzüne vurulsa bu onun canına huzur verir... ordaki zahmet, meşakkat, lûtuftan, ihsandan başka bir şey midir ki?

Korkudan ağırlamak, hizmet etmek, hayvanların işidir; hayvanlarda aşkla hizmet etmek nerde?

Bu yol, Tanrı başarı verdi de elini tuttu mu, bir adımdır ancak; yol uzaklığının sözü de nedir, günlerle yıllar da ne oluyor ki?

Ancak, o güzelin gölgesinin sana vurması gerek, o güzelin. nerde güzeller içinde onun gibi bir güzel?

O, gerçekten de ulular ulusu Tanrı ve din Şemsi’dir; onun dengi, onun eşi nerde bütün babalar, atalar, bütün amcalar içinde?

Şu yedi deniz, nerden onun eşsiz, tek incisine denk olacak? Onun benzeri nerde canlar içinde, hani bedenler arasında?

Atının ardında yaya yürüyen kutsal canlar arasında Kubad’dan, Sencer’den, Kavus’tan, yahut Behrâm’dan başka kimler var ki?

Yel, göze Tebriz toprağından armağan getirsin; yoksa şu toprak bedene onun toprağından başka nerde rahat var, nerde huzur var?

Kaynak: Cilt7-2

Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar