Print Friendly and PDF

TİBET İNCİLİ

Bunlarada Bakarsınız


ÖNSÖZ

Bilindiği üzere İslam’da, özellikle de Kur’an-ı Kerim’de İsa, Hristiyanlıktan ve İncillerden farklı olarak, Allah’ın resulü ve peygamberi olarak tanımlanmaktadır. Kur’an’a göre, Tevrat ve İncillerde peygamberlerin özellikleri kasıtlı olarak tahrif edilmiştir ve bunu yapanları ağır cezalar beklemektedir. Örneğin Al-Bakara sûresinin 174-176. Âyetlerinde şöyle denilmektedir: “Allah’ın Tevrat’ta indirdiğini, çok cüz’i bir bedel karşılığında gizleyenlerin yedikleri karınlarında ateşten başka bir şey değildir.. Onlara bu azap, Allah’ın indirdiği Kitab’ı inkâr ve ketmederek hak yolundan ayrılmaları yüzünden verilmiştir. Onlar ki Kitab üzerinde, (bir kısmına inanıp, bir kısmına inanmamak suretiyle) ihtilaf etmişlerdir, haktan uzak bir ayrılık içindedirler”.

Hıristiyanların bazı apokrifik eserlerinde de (örneğin Barnabas İncili’nde), tıpkı Kur’an’da anlatıldığı şekilde, İsa’nın Allah’ın resulü olduğunu teyit eden bilgilere rastlanması ilginçtir.

Y. Lazarev, ‘Nauka i Religiya’ dergisinin 1989 yılı 7. Sayısında Issa (Buddistler İsa’yı ‘Issa’, Musa’yı da ‘Mossa’ diye adlandırmaktadırlar) hakkında Orta Asya apokrifik rivayeti “Tibet İncili” konusunda bilgi vermiştir. Rivayetin Avrupa dillerine (Fransızca’ya) ilk tercümesi Paris’te 1894 yılında basılmış, ilk Rusça tercümesi Kharkov’da ‘Vera i Razum’ adlı dergide yayınlanmış, daha sonra ise St.-Petersburg’da ‘Vestnik Znaniya’ yayınevince basılmıştır.

Eserin Fransızca’ya tercümesini gerçekleştiren Rus kökenli gazeteci Nikola Notoviç, Issa hakkındaki bu el yazma eseri 1887 yılında bulduğunu belirtmektedir. Ladak’a (Kuzey Hindistan) yaptığı bir seyahat sırasında ayağı kırıldığı için uzun bir süre Khemis Buddist manastırında kalmaya mecbur olan Notoviç, kaldığı manastırda Issa hakkında Tibetçe yazılmış eserlerin muhafaza edildiğini duyar. Lama, ona bu metinler ve manastırda muhafaza edilen kaynaklar hakkında bilgi verir. Onun anlattıklarına göre Issa’yla ilgili rivayetler, Hindistan’da I. Yüzyıl ortalarında, Issa, Hindistan ve Nepal’da yaşadığı zaman onu tanımış olan kişilerin ağzından, keza Kudüs’le ticarî ilişkilerini sürdüren Hintli tarihçilerin anlattıklarından naklen Pali dilinde yazılmıştır. Rulo halindeki bu kağıtlar, Miladi 200 yılma doğru Nepal’den Tibet’e götürülmüş, daha sonra ise Lhasa yakınlarındaki Marbur dağında yer alan bir manastırda Tibetçeye çevrilmiştir. Bu çevirilerin kopyaları Khemis’de muhafaza edilmektedir.

Bu el yazmalarının varlığını teyit eden ikinci Avrupa’lı N. K. Rerich’dir. Ünlü Orta Asya seyahati sırasında 1925 yılında Ladak’a uğrayan Rerich, 19 Eylül 1925 tarihinde hatıra defterine şunları yazmıştır: “Biz, Issa hakkındaki el yazması eserlerin gerçek olduğunu öğrendik. Khemi’de gerçekten de Palice yazılmış ve Lhasa yakınlarındaki ünlü manastırda muhafaza edilen el yazmasından yapılmış Tibetçe çevirisi vardır... Sahte el yazmaları hakkındaki efsaneler çürütüldü... El yazmasının Khemi’de muhafaza edilmesinin sebebi açıktır. Çünkü bu manastır, Moğol saldırıları sırasında laıssa’nın Hindistan’da bulunmuş olmasını, L. V Mitrokhin ‘Nauka i Religiya’ dergisinin 1995 yılı 5. Sayısında şöyle açıklamaktadır: “Issa’nın Hindistan’da bulunmuş olduğu konusunda yeni eserlerin ortaya çıkması, o’nun Hint panteonundaki yeriyle alâkalı teorik arayışlarla örtüşmektedir. Tarihçi Fida Khassaniani’nin kitabı da bu türdendir. Kitabın ‘Beşinci İncil’ adını taşıması çok anlamlıdır. Bu çalışmada, Hıristiyanlığın kurucusunun gençlik yıllarını Hindistan’da geçirdiğine dair yeni kanıtlar sunulmuştur. Khassaniani, Luka İncili’ne göre Tanrı’nın oğlunun yetişkin yaşlarında Kudüs’te ortaya çıkışına kadar çölde yaşamış olduğuna işaret eden bilgilere ve el yazması eserlere istinaden... Issa’nın yaklaşık on dört yaşlarında ebeveynini terk ederek Yahudi tacirlerle “Tanrı kelamını mükemmelleşmek için” Hindistan’a seyahat ettiğini kanıtlamıştır. Yazara göre İsa, yaklaşık 16 yıl Himalaya dağlarında yaşamıştır. Hint tarihçisinin iddiasına göre bu bilgi, Nikola Rerich’in 1925 yılında Tibet manastırında gördüğü Tibetçe el yazması eserlerden alınmıştır”.

Esasen İsa’nın hayatının muteber İncil’de bahsedilmeyen bölümünü (14 yaş ile 29 yaş arası) anlatan Tibet İncili’nde karşılaştığımız bazı görüşler, Kur’an’da verilen bilgileri çağrıştırmakta olup, İncil metninin tahrif edildiğini göstermektedir.

Dünya din kültürüyle ilgilenenler ve ilahiyatçılar açısından ilginç olabileceğini düşünerek, Tibet İncili’nin çevirisini okuyuculara sunuyoruz.

Doç Dr. Paşa ALİOĞLU

Azerbaycan Bilimler Akademisi El Yazması Eserler Enstitüsü

Tibet İncili

I.

1.       İsrail diyarında yeni işlenen bir cinayet yüzünden yer titredi, gökler ağladı.

2.       Orada, az önce, büyük mü’min Issa’ya işkence yaparak, idam ettiler; kâinatın ruhu onda yaşıyordu;

3.       Bütün insanlara iyilik yapsın ve kötü düşüncelerin kökünü kazısın diye sade bir insan suretine bürünmüştü;

4.       Hayatta barışı, hayırlı işlere sevgiyi ikame etsin... Ve günahlar içinde rezil olmuş insanları sonsuz merhamet sahibi Tek ve Bölünmez

1.       Yılda iki kere ürün veren çok bereketli bir toprakta yaşayan, büyük sürüler sahibi İsrail halkı, işlediği günahlar yüzünden Tanrı’nın gazabına dûçar oldu;

2.       Tanrı da onun toprağını, hayvanlarını ve bütün servetini elinden alıp, ona dehşetli bir ceza verdi; İsrail halkı, o sıralar Mısır’da hükümran olan kudretli ve zengin firavunlar tarafından esir edildi.

3.       Onlar, İsraillilere hayvanlardan daha kötü muamele yapıyor, onlara zahmetli işler yüklüyor, zincirlere vuruyorlardı; bedenleri yaralarla kaplanmıştı; yaralılara ise yemek vermiyor,

4.       Sürekli korku içinde yaşasınlar ve insana has her türlü şeyden mahrum kalsınlar diye dam altında yaşamalarına müsaade etmiyorlardı.

5.       Böylesine büyük bir felakete maruz kalan İsrail halkı, gökteki Hami’sini hatırlayarak, ona yöneldi, bağışlanma ve merhamet diledi.

6.       O sırada Mısır’da çok sayıda zaferler kazanmış, büyük servetler biriktirmiş, kölelerinin emeğiyle geniş saraylar yaptırmış ünlü bir firavun hükümdarlık ediyordu.

7.       Bu firavunun iki oğlu vardı; küçüğünün adı Mossa idi; bilge İsrailliler ona çeşitli ilimler öğretmişlerdi.

8.       Tüm azap çekenlere iyilik yaptığı ve merhametli davrandığı için Mısır’da Mossa’yı seviyorlardı.

9.       İsraillilerin, dayanılmaz azaplara rağmen, Mısır halkının insan eliyle yapılmış tanrılarına itaat etmediklerini ve kendi Tanrılarından dönmediklerini gördüğünde;

10.     Mossa onların, zayıf güçlerini bitmekten koruyan, göze görünmeyen Tanrı’sına iman etti.

11.     İsrailli hocaları onun gayretlerini takdir ediyor, kendi dindaşlarına karşı merhamet göstermesi için firavun babasından ricada bulunsun diye ona başvuruyorlardı.

12.     Prens Mossa, ne zaman bu zavallıların durumunun hafifletilmesi için ricada bulunsa, firavun ona sadece kızıyor ve kölelerinin çektikleri azabın daha da ağırlaştırılmasını emrediyordu.

13.     Bundan az bir süre sonra Mısır’a büyük felaket bir musallat oldu; her on kişiden birinin, gençlerin ve ihtiyarların, sağlıklı ve hastaların ölümüne sebep olan veba hastalığı ortaya çıktı. Firavun, bunu, tanrıların kendisine karşı bir gazabı olarak yorumladı.

14.     Fakat Prens Mossa, kölelerinin merhametli Tanrı’sının çaresizlerden yana olduğunu ve Mısırlıları cezalandırdığını söyledi.

15.     İşte o zaman firavun, oğlu Mossa’ya emrini açıkladı: Yahudi kavminden olan herkesi alıp şehirden dışarı çık ve payitahttan uzak bir yerde onlarla bir arada yaşayabileceğin başka bir şehrin temelini at.

16.     Mossa, Yahudi kölelere, onları Tanrı adına İsrail Tanrısı adına kurtardığını söyledi. Ve onlarla beraber şehri ve Mısır topraklarını terk etti.

17.     Ve böylece onları (bir zamanlar) günahları yüzünden kaybetmiş oldukları topraklara

Götürdü, onlara yeni kanunlar koydu ve merhameti sınırsız olan görünmez Tanrıya her daim dua etmeleri için onları ikna etti.

18.     Prens Mossa öldükten sonra İsrailliler onun kanunlarına hiç şaşırmadan uydular; böylece Tanrı onları Mısır’da maruz kaldıkları felaketler için mükâfatlandırdı.

19.     Onların saltanatı dünyada en kudretli saltanat oldu; hükümdarları servetiyle dünyada ün kazandı ve İsrail halkı içinde uzun bir süre barış hakim oldu.

III.     

1.       İsrail’in servetlerinin şöhreti dünyanın her tarafına yayıldı ve komşu kavimler onlara gıpta etmeye başladılar.

2.       Fakat yüce Tanrı, Yahudilerin muzaffer silahını onlara yönelttiğinden, putperest kavimler onlara saldırmaya cesaret edemiyorlardı.

3.       Ne yazık ki, insan her zaman kendi kendine tabi olamıyor... Bu yüzdendir ki İsraillilerin kendi Tanrılarına sadakati uzun sürmedi.

4.       Onlar, yavaş yavaş Tanrının kendilerine lütfettiği bütün nimetleri unuttular; o’nun adım yalnız arada bir anmaya başladılar ve yardım dilemek için büyücü ve üfürükçülere yöneldiler.

5.       Hükümdarlar ve yöneticiler, Mossa’nın getirdiği kanunların yerine kendi kanunlarını koydular; Tanrı’nın mabedi ve ibadetler terk edildi; halk sefahate daldı ve başlangıçtaki masumiyetini kaybetti.

6.       Tanrı, onları tekrar cezalandırmağa karar verdiğinde, Mısır’dan çıkışlarının üzerinden birçok asırlar geçmişti.

7.       Yabancılar İsrail topraklarına saldırmaya, tarlaları harap etmeye, köyleri yağmalamaya ve halkı esir ederek sürmeye başladılar.

8.       Putperestler deniz ötesinden, Romalılar’ın ülkesinden gelmişlerdi; onlar Yahudileri istila ettiler ve Kayser’in emri doğrultusunda onları yönetecek komutanlar atadılar.

9.       Mabetleri tahrip ederken, halkı bir daha görünmez Tanrı’ya ibadet etmemeye, putlara kurbanlar vermeye zorluyorlardı.

10.     Onların yiğit görünümlü olanlarını savaşçı yapıyor, kadınları kendilerine alıyor; sıradan binlerce insanı ise esir olarak deniz ötesine gönderiyorlardı.

11.     Hatta çocukları bile kılıçtan geçirdiler. Kısa zamanda bütün İsrail topraklarında yalnız ağıt ve feryat sesleri duyulmaya başladı.

12.     Böylesine çaresiz bir felaket içinde onlar kendi büyük tanrılarını hatırladılar; bağışlanmaları için yalvararak o’ndan merhamet dilediler. Ve Çabamız, tükenmez şefkatiyle onların yalvarışlarını duydu.

 

 

 

IV

1. İşte o sırada, şefkati bol olan merhametli Hakim’in kendisini insan ruhunda tecessüm ettirmeyi kararlaştırdığı o zaman geldi çattı.

2.       Ve mutlak bir huzur ve âli saadet makamında mukim Ebedi Ruh heyecana geldi ve bilinmeyen bire süre için Ebedi Varlık’tan ayrıldı...

3.       İnsan suretine girerek, Tanrı’ya kavuşmanın ve ebedi saadete ulaşmanın yolunu gösterebilsin diye..,

4. Ebedi saadetin hükümran olduğu Gök saltanatına kavuşmak için gerekli manevi paklığa ulaşmanın... Ruhu, kaba örtüsünden ayırmanın... Onu kemale eriştirmenin yolunu göstersin diye.

5.       Az sonra İsrail ülkesinde bir çocuk dünyaya geldi; Tanrı kendisi bu çocuğun diliyle cismani fakirlikten ve manevi büyüklükten bahsediyordu.

6.       Yeni doğan bu çocuğun ebeveyni fakir, ama mü’minliğiyle ünlü bir sülaledendi; Tanrı adını yüceltmek, o’nun gönderdiklerini belalara karşı birer sınama mahiyetinde şükretmek için... Bu dünyadaki eski ihtişamlarını unutmuşlardı.

7.       Hak yolundan dönmedikleri için Tanrı, bu ailenin yeni doğan yavrusuna inayet etti; onu günah içinde boğulanlara yardım ve de azap görenleri tedavi etmesi için gönderdi.

8.       Issa adı verilen çocuk, daha çok genç iken Tek ve Eşsiz Tanrı’dan bahsetmeye, yolunu şaşıran kalpleri tövbe etmeye ve işledikleri günahlardan arınmaları için ikna etmeye çalıştı.

9.       Her taraftan onu dinlemeye geliyorlardı ve çocuğun dudaklarından çıkan sözleri hayretle dinliyorlardı. Bütün İsrailliler, bu çocukta Ebedi Ruh’un yaşadığı konusunda kendi aralarında mutabakat sağladılar.

10.     Issa 13 yaşına geldiğinde ki bu yaşta her İsrailli kendi hayat yolunu belirlemeliydi,

11.     Onun sade, kendi emeğiyle yaşayan ebeveyninin evine, artık Kadir tanrı adına ibretli nutuklarıyla ün kazanmış olan genç İssa’yı damat olarak görmek isteyen zengin ve şöhretli insanlar gelmeğe başladılar.

12.     Fakat Issa ebeveyninin evini gizlice terk ederek, Kudüs’ten ayrıldı ve tacirlerle beraber,

13.     İlahi kelamda kamilleşmek ve büyük Budda’nın kanunlarını öğrenmek için Hint ülkesine doğru yola çıktı.

 

V

 1.      Tanrı’nın hayır duasını almış olan on dört yaşındaki genç Issa, Hint’in öteki sahiline geçti ve Tanrı’nın kutsamış olduğu ülkede Arilerin yanında yaşadı.

2.       Bu garip delikanlının ünü Kuzey Hint ülkesinin içlerine yayıldı; Pencap ve Racputan ülkelerinde Cayn tanrısına itikat eden insanlar, onu kendi evlerinde yaşamak için davet ettiler.

Bak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Jainizm

3.       Fakat o, yolunu şaşırmış olan Cayn müritlerini terk etti ve Viassa-Krişna’nın ölümlü cenazesinin defnedilmiş olduğu Gagernat’a, Orsis ülkesine yerleşti; orada Brahma’nın beyaz rahipleri onu samimiyetle karşıladılar.

4.       Ona okumayı ve Veda’ları anlamayı, dualarla tedavi usullerini, Mukaddes Kitab’ı halka anlatmayı, insana musallat olan cinler ile şeytanları kovmayı ve onu tekrar insan suretine sokmayı öğrettiler.

5.       O Gagernat, Radjagarh, Benares ve diğer  mukaddes şehirlerde altı yıl yaşadı; herkes onu  seviyordu, çünkü Issa, Mukaddes Kitab’ı anlattığı Vaysiler ve Sudrlar’a dostça davranıyordu.

6.       Ama Brahmin’ler ve Kşatriya’lar, büyük * Para-Brahma’nın, kendi bedeninden ve ayaklarından yaratılmış olanlara yaklaşmayı yasakladığını ona anlatmaya başladılar;

7.       Vaysi'lerin sadece Vedu’ları (ve sadece bayram günlerinde) dinlemesine müsaade edilmekteydi;

8.       Sudr’lara ise, değil Veda’lar okunan yerde bulunmak, hatta onlara bakmak bile yasaklanmıştı; onlar sadece Brahmin’lerin, Kşatri’lerin ve hatta Vaysilerin ebedi köleleri olmak zorundaydılar.

9.       “Yalnız ölüm onları bu esaretten kurtarabilir”, dedi Para-Brahma. “Onlardan ayrıl ve bizimle beraber tanrılara ibadet etmeye gel... İtaat etmediğin zaman onlar sana kızarlar.”

10.     Fakat Issa onları dinlemiyordu, Brahminler ve Kşatriler aleyhinde tebliğ yapmak için Sudr’ların yanına gidiyordu.

11.     O, insanın kendi yakınlarını her türlü liyakat emaresinden mahrum etme hakkına sahip olmasına itiraz ediyordu; gerçekten de o şunları söylüyordu: “Tanrı yarattıkları arasında hiçbir fark koymamış, o’nun katında herkes aynı derecede azizdir.”

12.     Issa, Veda ve Pura’nın ilahi kökenli olduklarını inkâr ediyordu; kendine inananlara, kanunların insanlara onların hareketlerine yön vermek için verildiğini öğretiyordu.

13.     “Kendi Tanrı’ndan kork, yalnız o’nun karşısında diz çök ve kendi gelirlerinden elde ettiklerinden yalnız o’na kurbanlar sun.”

14.     Issa, Trimurtini ve Para-Brahma'nın; Vişna, Şiva ve başka tanrılarda tecessüm etmiş olmasını da kabul etmiyordu; zira onlara şunu söylüyordu:

15.     “Ebedi Hakim ve Ebedi Ruh, dünyada O Tek ve Eşsiz Ruh’u yaratmıştır; tek olarak yaratılan O, her şeyi korur ve yaşatır.”

16.     “Dileyen ve Yaratan yalnız o’dur; O, ebedi olarak mevcuttur, o’nun varlığının sonu yoktur; göklerde ve yerde o’nun eşi yoktur.”

17.     “Büyük Yaratıcı kendi egemenliğini, size öğretildiği gibi, hiçbir kimseyle, hiçbir cansız  nesneyle paylaşmamıştır, çünkü yalnız o’nun egemenliği her şey üzerinde kaimdir.”

18.     “°O istedi ve dünya yaratıldı; O, sadece ilahi düşüncesiyle suları topladı ve kûrrey-i arzın kuru kısmını onlardan ayırdı. O, kendi varlığının bir zerresini içine (ruhuna) üflediği insanın gizemli hayatının tek sebebidir.”

19. “Toprakları, suları ve yarattığı her şeyi insana tabi kılan, her şeyin varlığını ayrıntılarına (varıncaya) kadar belirleyen ve değişmez olarak ayakta tutan o’dur.”

20.     “Tanrı’nın insanlara gazabı yakında zincirlerini kıracak; çünkü onlar mabetleri iğrençliklerle doldurarak kendi Yaratıcılarını unuttular ve kitleler Allah’ın onlara tabi kıldığı canlı mahluklara tapmaktalar.”

21.     “Çünkü o (insan), taş ve metallere hoş Görünmek için... İçinde Tanrı’nın ruhunun zerresi bulunan insanları kurban olarak sunmaktadır.”

22.     “İnsan, donatılmış zengin masa arkasında oturan bedavacının merhametine layık olmak için, ter içinde çalışanları aşağılamaktadır.”

23.     “Kendi kardeşlerini ilahi saadetten mahrum kılanların kendileri bundan mahrum olacaklar; Brahtninler ve Kşatriler, Ebedinin her zaman yanlarında yer aldığı Sudr’ların Sudr’u olacaklar.”

24.     “Çünkü nihai mahşer gününde Sudr’lar ve Vaysi’ler bilgisizlikleri yüzünden bağışlanacaklar... Ve Tanrı, onların haklarını ellerinden alanları sertçe cezalandıracaktır.”

25.     Vaysi ler ve Sudr’lar çok şaşırdılar ve Issa’ya, ilahi saadeti yok etmemek için nasıl dua etmeleri gerektiğini sordular.

26.     “Putlara tapmayın, zira onlar sizi duymazlar; hakikati saptıran Veda’lara uymayın, kendinizi her zaman birinci olarak görmeyin ve yakınlarınızı aşağılamayın.”

27.     “Fakirlere yardım edin, zayıfların elinden tutun, kimseye kötülük yapmayın, sizde olmayanı ve başkalarında gördüklerinizi dilemeyin

 

VI.

1.       Ak rahipler ve savaşçılar Issa’nın Sudr’lara hitaben söylediği bu sözleri duyduklarında onu öldürmeğe karar verdiler... Ve genç peygamberi bulup getirmeleri için kölelerine emir verdiler.

2.       Fakat Sudr’lar tarafından haberdar edilen Issa, Gagernat civarlarını terk ederek dağlara çıktı ve büyük Şakya-Muni’nin doğduğu Gautam’lar ülkesinde, tek ve azametli Brahm'a tapan halkın arasında yaşamaya başladı.

3.       Orada Pali dilini mükemmel biçimde öğrenen mü’min Issa, sudr’ların rulo halindeki kutsal yazılarını incelemeye başladı.

4.       Budda’nın kendi mukaddes sözlerini yaymak için seçtiği Issa, altı yıl geçtikten sonra bu kutsal yazıları artık mükemmel bir şekilde açıklayabiliyordu.

5.       0 zaman Nepal’ı ve Himalaya dağlarını terk ederek, Racputan vadisine indi ve garba doğru yürüdü, muhtelif halklara Tanrı’nın âli mükemmeliği,  

6        .kendi yakınlarına iyilik yapmanın Ebedi  Ruh’a çabuk itaat etmenin en itibarlı yolu olduğu konusunda vaazda bulundu: “Kendi ilk masumiyetini geri kazanabilen kişinin”, diyordu Issa, “günahları bağışlanacak ve ölümden sonra Tanrı’nın azametli suretini görme hakkına sahip olacaktır.

7        .Issa, putperest ülkelerinde yaptığı seyahatler sırasında, görünen tanrılara tapmanın tabiat kanunlarına aykırı olduğunu anlatıyordu.

8.       “Çünkü”, diyordu, “insan Tanrının cemalini seyretmek, Ebedi Olan’a benzetilen bu tanrılar yığınını yaratmak kabiliyetine sahip değildir.”

9.       “Bundan başka, ilahi masumiyetin büyüklüğünü, hayvanlardan veya insan eliyle taş ya da metalden yapılan eşyalardan aşağı tutmak insanın vicdanına uygun düşmez.”

10.     “Ebedi Kanun Koyucu, Tek’tir. Ondan başka Tanrı yoktur. O, dünyayı başka kimseyle paylaşmamıştır, kendi niyetlerini kimseye anlatmaz.”

11.     “Baba kendi evlatlarına nasıl davranırsa, Tanrı da insanları, ölümden sonra, kendi bağışlama kanunlarına göre öyle yargılayacaktır. O hiçbir zaman kendi evladını aşağılayarak, onun ruhunu hayvan bedenine geçmeye zorlamaz.”

12.     “Göklerin kanunu”, diyordu Yaratıcı, Issa’nın diliyle, “insanın put veya hayvana kurban edilmesine karşıdır; çünkü Ben bütün hayvanları ve yer yüzünde bulunan her şeyi insana kurban addetmişim.”

13.     “Her şey benimle, onun Yaratıcısıyla doğrudan ve sıkı bir birlik içindeki insana adanmıştır. Bu yüzden de Beni kendi yaratmış olduğumdan mahrum kılanlar ciddiyetle yargılanacak ve cezalandırılacaktır.”

14.     “Nasıl hayvan insan nezdinde bir hiçse, insan da ebedi Hakim nezdinde bir hiçtir.”

15. “Ve ben size söylüyorum: Putlarınızı bırakın, sizi Yaratıcınızdan koparan ve göklerin reddetmiş olduğu kahinlere bağlayan âyinleri icra etmeyin.”

16. “Onlar sizi gerçek Tanrı’dan koparmışlardır; onların hurafe ve acımasızlıkları ise, ruhunuzun körelmesine ve her türlü manevi duyguların yok edilmesine yol açmaktadır.”

VII.

1.       Issa’nın sözleri onun geçtiği ülkelerde putperestler arasında yayılıyor ve onlar taptıkları putları terk ediyorlardı.

2.       Bunu gören kahinler, Tanrı adını öven kişiden, halk arasında onlara karşı yaptığı eleştirilerin hakiki delillerini ve putların değersiz oluşunun ispat edilmesini talep ettiler.

3.       Ve Issa onlara cevap verdi: “Eğer sizin putlarınız ve sizin hayvanlar gerçekten de kudretliyseler ve gerçekten de olağanüstü egemenlik sahibiyseler, o zaman beni hemen şurada yok edebilirler.”

4.       “Mucize göster”, diye itirazda bulundu kahinler: “Eğer senin Tanrın bizimkilerden nefret ediyorsa, o zaman onları mahcup etsin.”

5.       Fakat Issa şöyle cevap verdi: “Bizim Tanrı’nın mucizeleri ilk günden, dünyanın yaratılışından beri ortaya çıkmıştır; onları görmeyen kişiler, hayatın en güzel nimetinden mahrum kalmış demektir.”

6.       “Ve Tanrı’nın gazabı doğrudan bu cansız taş, metal veya tahta parçalarına karşı yönelmeyecek; yaptıkları bu putlara göre yok edilmeleri ve bu şekilde kurtulmaları gereken insanlara karşı yönelecektir.”

7.       “İnsana nazaran hemen hemen bir hiç olan taş veya kum tanesi, bir gün insanın onu alarak herhangi bir yararlı şey yapacağını nasıl sessizce beklerse;

8.       İnsan da, vereceği kararla kendisini mükâfatlandıracak olan Tanrının ona bahşedeceği büyük merhameti öyle beklemelidir.”

9.       “Fakat yazıklar olsun size, ey insanların düşmanları, eğer bu sizin beklediğiniz merhamet değil de Tanrı’nın gazabıysa... Yazıklar olsun size, eğer o’nun kendi kudretini mucizeler yoluyla ispat edeceğini bekliyorsanız...”

10.     “O, gazabıyla yalnız putları değil, onları yüceltenleri de mahvedecek; onların kalpleri ebedi alevlerin meskeni olacak, parçalanmış bedenleriyse vahşi hayvanların açlığını giderecektir.”

Yan göğün küçük zerresini tanımayarak yoldan sapanları kendine geri döndürecektir.”

12.     “Kendi kahinlerinin güçsüzlüğünü gören putperestler, Issa’nın sözlerine inandılar ve Tanrı’nın gazabından korkarak, kendi putlarını paramparça ettiler; kahinler ise halkın intikamından kurtulabilmek için kaçtılar.”

13.     Issa, putperestlere, Ebedi Ruh’u gözleriyle görmeye çalışmamaları, onu kalpleriyle hissetmeye meyletmeleri ve o’nun merhametlerine layık olarak hakikaten temiz kalpli olmaları gerektiğini anlatıyordu.

14.     “Yalnız insanları kurban kesmekten vazgeçmekle yetinmeyin”, diyordu onlara; “umumiyetle hayat bahşedilmiş hiçbir hayvanı kesmeyin, çünkü her şey insanın faydalanması için yaratılmıştır.”

15.     “Başkasının malını çalmayın, çünkü bu, kendi yakınlarının alın teriyle kazandıklarının çalınması demektir.”

16.     “Kimseyi aldatmayın ki, sizi de aldatmasınlar. Nihai mahkemeye kadar beraat etmeye çalışın.”

17.     “Ahlaksızlık etmeyin; bu, Tanrı kanunlarını pisletmektedir.”

18.     “Siz, yalnız kendinizi temizlemekle değil, ayrıca başlangıçtaki mükemmeliyete ulaşma imkanı sağlayacak yolda diğerlerine önderlik etmekle âli saadete ulaşacaksınız.”

VIII

1.       Komşu ülkelerde Issa’nın vaazları konusunda şayialar yayılmıştı ve o, İran’a geldiğinde, kahinler korktular; halka onu dinlemeyi yasakladılar.

2.       Fakat bütün köylerin onu sevinçle karşıladığını ve vaazlarını hayranlıkla dinlediklerini görünce, onu tutuklayıp baş kahine getirmek üzere emir verdiler. Burada onu sorguya çektiler:

3.       “Sen hangi Tanrı’dan bahsediyorsun? Ey bedbaht, yoksa sen yegâne mü’min olan kutsal Zerdüşt’ün Âli Varlık’la ilişki kurmak şerefine ulaştığını bilmiyor musun?”

4.       “O kendi halkı için Tanrı sözünü, Zerdüşt tarafından cennette verilmiş olan kanunları yazmalarını meleklere emretmiştir.”

5.       “Sen kimsin ki, bizim Tanrı’mızı kötülemeye ve insanların kalbine şüphe tohumlan ekmeye cesaret ediyorsun?”

6.       Ve Issa ona cevap verdi: “Ben yeni tanrı’dan değil, gökteki Yaratıcı’mızdan haber veriyorum. O, bütün “ilk”lerden önce vardı ve ebedi âhiretten sonra da var olacaktır.”

7.       “Ben, o’nun hakkında, masum bir çocuk gibi, Tanrı’yı yalnız kendi akıl gücüyle idrak etmek ve o’nun ilahi ve ruhi büyüklüğüne nüfuz etmek gücünde olmayan halkla sohbet ediyordum.”

8.       “Fakat yeni doğmuş çocuk karanlıkta annesinin göğsünü bulabildiği gibi, yalan öğretileriniz ve dinî âyinlerinizle yolundan saptırılmış halkınız da, fıtrî bir meyille, müjdecisi olduğum Tanrı’sını Yaratıcı’da buldu.”

9.       “Ebedi Varlık, sizin halka benim dilimle şunu haber verdi: “Güneşe tapmayın; o, benim tarafımdan insan için yaratılmış kâinatın sadece bir kısmıdır.”

10.     “Güneş, Benim koyduğum kurala göre mesai yaptığınız zaman sizi ısıtmak için doğar... Ve size rahatlık vermek için batar.”

11.     “Sahip olduğunuz her şey, etrafınızda, sizden yukarıda ve aşağıda olan her şey, yalnız Bana ve sadece Bana mahsustur.”

12.     Kahinler itiraz ettiler: “Fakat, halkın öğretmenleri olmazsa, o, adalet kanunlarına göre nasıl yaşayabilir?”

13.     Bunun üzerine Issa cevap verdi: “Kahinlerin olmadığı zamanlarda halkları tabiat kanunları yönetiyordu ve onlar ruhlarının paklığını muhafaza edebiliyordu.”

14.     “Onların ruhları Tanrı’daydı ve onunla konuşmak için, sizin burada yaptığınız gibi, bir put ya da hayvanın veya ateşin aracılığına ihtiyaç yoktur.”

15.     “Siz, hayır ruhuna, şer ruhuna ve güneşe tapmak gerektiğini iddia ediyorsunuz; bense size diyorum ki, sizin öğretiniz iğrençtir. Güneş kendi kendine değil, ona başlangıç veren görünmez Tanrı’nın iradesiyle hareket etmektedir.”

16.     “O, bu gök cisminin gündüzleri ışık saçmasını, insanın emeğini ve ekinlerini ısıtmasını ister.”

17.     “Ebedi Ruh, bütün canlı mahlukatın canıdır ve siz onu ‘şer ruhu’ ve ‘hayır ruhu* diye bölmekle ağır bir günah işlemektesiniz, çünkü O yalnız hayrın Tanrı’sıdır;

18.     Aile babası gibi, kendi evlatlarına hayır getirir; eğer onlar pişmanlık duyarlarsa bütün günahlarını bağışlar.”

19.     “Şer ruhu ise yer yüzünde, Tanrı evlatlarını yolundan saptıran insanların kalbinde yaşar.”

20.     “Ve ben size diyorum: Mahşer gününden korkun; o zaman Tanrı kendi çocuklarım hakiki yoldan saptırarak, onlara evham ve hurafeler yükleme emrini veren herkese;

21.     Hayır taşıyıcılarına hastalık musallat ederek, insana hayır vermesi ve çalışmaları için Tanrı’nın ona tabi kıldığı eşyalara tapmayı tebliğ ederek, görenleri kör edenlere ağır cezalar verecektir.”

22.     “Böylece sizin öğretiniz yanılgılarınızın sonucudur; çünkü Hakikat Tanrı’sına yaklaşmak isterken, siz, kendinize sahte tanrılar yaratıyorsunuz.”

23.     Bunu dinleyen mag’lar, kendileri ona doğrudan zarar vermemek konusunda anlaştılar. Gece bütün köy halkı uyuduktan sonra onu götürüp ana yola bırakarak, çabukça vahşi hayvanlara yem olacağını ümit ettiler.

24.     Fakat Tanrı’mız tarafından himaye edilen Kutsal Issa, hiçbir macerayla karşılaşmadan yoluna devam etti.

IX.

1.       Günahlara batmış insanlara hakiki Tanrı’yı hatırlatmak için Yaratıcı’nın seçtiği Issa, İsrail ülkesine geldiğinde 29 yaşı dolmuştu.

2.       Issa gittikten sonra putperestler, İsraillileri daha büyük acılar çekmeye mecbur etmiş ve onlar büyük bir ümitsizliye kapılmışlardı.

3.       Onlardan birçoğu, vahşi istilacıları merhamete getirmek amacıyla artık kendi Tanrı’sını ve Mossa’nın kanunlarını terk etmeye başlamıştı.

4.       Böyle bir durumda Issa kendi hemşehrilerine ümitlerini kaybetmemeleri nasihatında bulundu, zira günahların temizleneceği gün yakındı; böylece onların atalarının Tanrı’sına olan inancını da teyit ediyordu.

5.       “Ey benim yarattıklarım, ümitsizliğe kapılmayın”, dedi Tanrı, Issa’nın diliyle, “çünkü ben sizin sesinizi duydum ve sizin feryatlarınız bana ulaştı.”

6.       “Artık ağlamayın, ey benim sevgililerim, çünkü sizin hıçkırıklarınız beni etkiledi ve ben sizin atalarınızı bağışladığım gibi sizleri de bağışladım.”

7.       “Kendi ailenizi ahlaksızlığa düşmek için terk etmeyin; histerinizin necipliğini mahvederek, çağrılarınıza karşı sağır olan putlara tapmayın.”

8.       “Benim mabedimi öz ümit ve sabrınızla doldurun ve atalarınızın dininden dönmeyin, çünkü yalnız Ben onlara yol gösteriyordum ve onlara iyilikler saçıyordum.”

9.       “Siz yolundan sapmışlara yardım edeceksiniz, açlara yemek verecek ve hastalara yar„ dım edeceksiniz... Sizin için hazırladığım mahşer gününde tamamen pak ve mü’min olabilmeniz için Yaratıcı’nız karşısında sizde var olması gereken tevekkülünüzle nurlandırın.”

13.     “Ve mukaddes kaplarınız sizin elleriniz ve gözlerinizdir; Tanrı’nın hoşuna gidenleri düşünün ve yapın, çünkü kendi yakınlarınıza iyilik yapmakla mabedi yani size güneşi bahşedenin ikametgâhını bezeyen âyini yerine getiriyorsunuz.”

14.     “Tanrı sizleri kendi suretine uygun, masum, temiz kalpli olarak yaratmış; size hayırhahlık bahşetmiş, sizi kötü niyetlerin yaranma yeri olarak değil, sevgi ve adalet mabedi olmanız için seçmiştir.”

15. “Kalbinizi kirletmeyin, diyorum, çünkü Ebedi Varlık her zaman orada yaşar.”

16.     “Mü’minlik ve sevgi işareti olan işler yapmak istiyor iseniz, bunu iyi yüreklilikle yapın ve hiçbir hareketiniz kazanç elde etmek ümidi ve ticaret hesabıyla yapılmasın.”

17.     “Bu tür işler sizi kurtuluşa yaklaştırmaz; hırsızlık, yalan ve cinayetin cesur bir hareket

X.

1.       Kutsal Issa, şehir şehir dolaşarak, ümitsizlik içinde teslim olmaya hazır İsraillilerin cesaretini Tanrı sözüyle kuvvetlendirdi ve vaazlarını dinlemek için binlerce insan onun peşinden gitti.

2.       Fakat şehir yöneticileri ondan korkuyorlardı... Ve Kudüs’te yaşayan baş hâkime giderek, ülkeye gelmiş olan Issa adında birisinin konuşmalar yapmak suretiyle halkı onların yönetimine karşı kışkırttığını, kitlenin ise onu ciddiyetle dinlediğini ve kamu işlerinden imtina ettiğini söylediler; keza onun (İssa’nın) yakın zamanda onları sahte hakimlerden kurtaracağına halkın inandığını da eklediler.

3.       O zaman Kudüs hakimi olan Pilat, Issa adlı vaizin yakalanıp şehre getirilmesini, halkın tepkisini çekmeden hakimlerin huzuruna götürülmesini emretti. Pilat, din adamlarına ve kitap bilicilerine, keza Yahudi yaşlılarına onu mabette muhakeme etmelerini emretti.  

4.       Issa ise o zaman kendi vaazlarını sürdürerek Kudüs’e geldi; onun gelişini haber alan, şöhretini duyan bütün halk onu karşılamaya çıktı.        

5.       Onu ihtiramla selamladılar, İsrail’in diğer şehirlerinde anlattıklarını kendi dilinden duyabilmek için mabetlerini ona açtılar.

6.       Ve Issa onlara dedi: “İnsan nesli inancının yetersizliğinden mahvolmaktadır, çünkü zulmet ve fırtınalar insan sürüsünü saptırmış ve onlar çobanlarını kaybetmişler.”

7.       “Fakat fırtınalar hep devam etmez ve zulmet hep ışığın önünü kesmez; gökyüzü yakında aydınlanacak, göklerin ışığı bütün yer yüzüne yayılacak ve şaşkın duruma itilmiş olan sürü, çobanın etrafına toplanacak.”

8.       “Çukura düşmek korkusuyla karanlıkta doğru bir yol aramaya çalışmayın; son güçlerinizi toparlayın, birbirinize dayanak olun, ümitlerinizi bütünüyle Tanrı’ya bağlayın ve ışığın ilk parıltılarının gelmesini bekleyin.”

9.       “Komşusuna dayanak olan, kendisini sağlamlaştırır ve kendi evini savunan, kendi  ülkesini savunmuş olur.”

10.     “Emin olun ki, zulmetten kurtulacağınız gün yakındır; bir aile gibi toplanın... Düşmanınız korkudan titreyecek; çünkü o, Büyük Tanrı’nın merhametli olduğunu bilmez.”

11.     Şaşkınlık içinde onu dinleyen din adamları ve ihtiyarlar ona sordular: “Hakim Pilat’a haber verildiği gibi, onun, halkı ülke yöneticilerine karşı kışkırtmaya çalıştığı doğru mu?”

12.     Ve Issa cevap verdi: “Zulmetin, yollarını ve kapılarını kapatmış olduğu, yolunu şaşırmış insanlara karşı ayaklanmak mümkün mü? Ben yalnız şimdi burada mabette yaptığım gibi, insanlara, bundan sonra zulmet yolunda hareket etmemelerini söyledim, çünkü ayaklarının altında uçurum var.”

13.     “Yer yüzündeki hakimiyetin ömrü kısadır ve birçok değişikliklere maruz kalabilir. İnsanın ona kızmasının hiçbir faydası yok, çünkü bir hakimiyet başka bir hakimiyetin mirasçısı oluyor... Bu, insan hayatının sonuna kadar böyle sürecektir.”

14.     “Yoksa siz, kudretlilerin ve devletlilerin göğün ebedi hâkimiyetine karşı isyan ruhu aşıladığını görmüyor musunuz?”

15.     O zaman ihtiyarlar sordular: “Sen kimsin ve bu ülkeye nereden geldin? Biz daha önceleri senin hakkında bir şey duymadık, hatta senin adını bile duymamıştık.”

16.     Ve Issa cevap verdi: “Ben İsrailliyim. Ben Kudüs’ün duvarlarını görmüş ve esaretteki kardeşlerimin hıçkırıklarını, putperestlerin yanma götürülen kız kardeşlerimin feryatlarını duymuşum.”

17.     “Kardeşlerimin Hakiki Tanrı’yı unuttuklarını gördüğümde, kalbim acı ve kederle doldu; çocuk iken başka halkların yanında yaşamak için baba evini terk ettim.”

18.     “Lâkin kardeşlerimin daha ağır azaplara maruz kaldığını duyduğumda... Kardeşlerimi atalarımızın, bize sabırlı olmayı tebliğ eden dinine tekrar davet etmek ve böylece onları tam ve âli saadetin göklerine ulaşmaya teşvik etmek için ebeveynimin ülkesine döndüm.”

19.     Ve bilge ihtiyarlar ona sordular: “İddialara göre sen Mossa’nın kanunlarını inkâr ediyor ve Tanrı mabedine karşı saygısızlığa davet ediyormuşsun.”

20.     Ve Issa cevap verdi: “Yaratıcı’nın verdiği ve günahkârların mahvettiği şeyi dağıtmazlar; lâkin ben her tür rezaletten kalb yoluyla arınmayı tavsiye etmişim, çünkü o, Hakiki Tanrı’nın mabedidir.”

21.     “Mossa’nın kanunlarını ise ben insanların kalbinde yeniden ikame etmeğe çahşmışım. Ve ben size söylüyorum: Siz, onların gerçek mânasını anlamış değilsiniz; çünkü onlar intikama değil, bağışlamaya davet etmektedir... Ama bu kanunların mânası tahrif edilmiştir.”

XI.

1.       Din adamları ve bilge ihtiyarlar Issa’yı dinleyip, onu kendi aralarında yargılamama yönünde karar aldılar; çünkü o, kimseye kötülük yapmamıştır. Ve Romul ülkesinin putperest hükümdarının Kudüs’e hakim tayin ettiği Pilat’a giderek, şöyle dediler:

2.       “Halkımızı isyana teşvik ettirmekle suçladığın adamı gördük, vaazını dinledik ve onun bizim hemşehrimiz olduğunu biliyoruz.”

3.       “Şehirlerin yöneticileri sana yalan haberler vermişler, çünkü o, adil bir kişidir, halka Tanrı sözünü öğretiyor. Sorguladıktan sonra, çekip gitsin diye, onu serbest bıraktık.”

4.       Hakim, çok kızdı ve Issa’nın bütün hareketlerini izlemeleri ve halka hitaben söylediği bütün sözleri haber vermeleri için, kıyafetini

5.       Fakat kutsal Issa, komşu şehirlere uğramaya ve Yaratıcı’nın gerçek yolunu tebliğ etmeye devam ediyor, Yahudileri sabırlı olmaya davet ediyor ve onların yakında kurtulacaklarını vaat ediyordu.

6.       Ve bütün bu süre boyunca, birçok insan onun peşine takıldı; nereye gittiyse onu takip ettiler ve ev hizmetçisi gibi ona hizmet ettiler.

7.       Issa ise şunu söylüyordu: “İnsan eliyle yapılan mucizelere inanmayın; çünkü yalnız tabiatın Sahibi tabiat üstü işler yapabilir; insan ise rüzgarların gazabına karşı dayanmaktan ve yağmur yağdırmaktan âcizdir.”

8.       “Ama öyle bir mucize var ki, onu insan da gösterebilir; o, tamamen samimi bir inançla kalbindeki tüm kötü niyetleri söküp atabilir ve bundan sonra amaca ulaşmak için kanunsuz yolları takip etmez.”

9.       “Tanrı’sız yapılan bütün işler mahiyet itibariyle sadece vahim yanlışlardır; yoldan sapmalar ve büyücülük, yalnız onu yapanların kalplerinin ne denli arsızlıklar, yalan ve ahlaksızlıklarla dolu olduğunu kanıtlar.”

Nin mabedini kirletir ve kendi Yaratıcı’sına tapınma konusunda inançsızlığını kanıtlamış olur.”

11.     “Büyücülerin geleceği haber verdiklerine inanmak, insanın tabii sadeliğini ve onun çocukluk masumiyetini bozar; cehennem güçleri ona hakim olurlar ve onu her tür suçu işlemeye iterek, putlara tapınmaya zorlarlar.”

12.     “Fakat Eş’i Olmayan Tanrımız, Tek’tir, ; Kadiridir, Her Şeyi Bilen’dir, Lâmekan’dır, Âlim-i küldür ve İlimlerin Sahibi’dir.”

13.     “Ümitsizlik karşısında teselli, işlerinize yardım, hastalığınıza şifa istiyorsanız, bizzat o’na başvurmanız gerekir. O, kendinden ümit bekleyenleri reddetmez.”

14.     “Tabiatın sırrı Tanrı’nın elindedir; dünya yaratılana kadar İlahi fikrin derinlerinde var olduğundan, Hakk Teala’nın iradesi ile maddi ve görünen hale gelmiştir.”

15.     “Tanrı’ya başvurmak isterken tekrar çocuk olunuz, çünkü siz ne geçmişi, ne şu anı, ne de geleceği biliyorsunuz; Tanrı ise zamanın sahibidir.”

 

 

 

XII.

1.       “Kudüs hakiminin tebdil-i kıyafet köleleri ona dediler: “Ey mü’min insan! Bizi aydınlat; Kayserin iradesini yerine getirmek gerekir mi, yoksa yakın olan kurtuluşu mu beklemeliyiz?”

2.       Ve Issa soru soranların onu dinlemek için gönderilen kişiler olduğunu anlayarak, onlara şöyle dedi: “Ben, Kayser’den kurtulacağınızı size müjdelemedim. Günahkâr kalplerin ondan kurtulacağını söylemiştim.”

3.       “Reissiz aile yoktur; Kayser olmadan halk arasında kanun kaide olmayacak, ona körü körüne itaat etmek gerekir; zira kendi hareketleri için Âli Hakim karşısında o tek başına cevap verecektir.”

4.       Casuslar ona bir soru daha sordular: “Kayser’in ilahi hakkı var mı ve o, insanların en iyisi mi?”

5.       “İnsanlar arasında en iyisi (diye bir şey) yok; lâkin hasta adamlar var... Seçilmiş, iktidar sahibi olan kişiler Lâmekan Yaratıcı’nın mukaddes kanunlarıyla kendilerine verilen araçları kullanarak onlara yardım etmelidir.”

6.       “Merhamet ve adalet, Kayser’e tevdi edilen en yüce yeteneklerdir; eğer bunları burada yerine getirebiliyorsa, onun namı yürür gider.”

7.       “Lâkin başka türlü davrananlar, tebaasına karşı iktidar haklarını aşanlar, kendi hayatlarını tehlikeye atmış olurlar; Büyük Hakim’e hakaret etmiş olur, insanların nezdinde kendi liyakatlerine zara verirler.”

8.       O sırada bir kocakarı, İssa’yı daha iyi duyabilmek için kalabalığa yaklaştı, fakat önünü kesen tebdil-i kıyafet kişilerden birisi onu kenara itti.

9.       O zaman Issa dedi: “Oğulun kendi annesini, ona ait olan öndeki yeri tutabilmek için, onu itmesi iyi değildir. Tanrı’dan sonra en mukaddes mahlûk olan annesine saygı göstermeyen kişi, oğul denilmeye layık değildir.”

10.     “Size anlatmak istediklerime kulak verin: “Kainatın anası olan kadına saygı gösterin; ' İlahi yaratılışın bütün hakikati ondadır.”

11.     “O, hayırlı ve güzel olan her şeyin temelidir; hayatın ve ölümün kaynağıdır. İnsanın bütün varlığı ona bağlıdır, çünkü o, insan emellerinin manevi ve tabii esasıdır.”

12.     “O sizin için acı çeker ve sizi alın teri içinde dünyaya getirir, sizin büyümenizi gözler ve ölene kadar siz ona eziyetler edersiniz. Onu yüceltin, ona saygı gösterin, çünkü o sizin yegâne dostunuz ve yer yüzündeki dayanağımızdır.”

13.     “Ona saygı gösterin, onu koruyun; böyle yapmakla siz onun sevgisini ve kalbini kazanırsınız ve Tanrı’nın hoşuna gidersiniz.”

14.     “Keza kendi eşlerinizi seviniz ve onlara saygı gösteriniz, çünkü onlar da yarın anne, daha sonra ise bütün bir neslin ulu ninesi olacaklardır.”

15.     “Kadına itaat edin; onun sevgisi insanı necip yapar, sertleşen kalbini yumuşatır, hayvanı ram ederek kuzu gibi yapar.”

16.     “Eş ve anne Tanrı’nın size verdiği paha biçilmez hazinedir; onlar kainatın en güzel süsleridir ve yer yüzünde yaşayanların hepsi onlardan doğmuştur.”

17.     “Bir zamanlar Güçler Tanrısı, ışığı karanlıktan ve karayı sudan ayırdığından beri kadın, insanın iyi niyetlerini kötü düşüncelerden ayırt etme kabiliyetine sahiptir.”

18.     “işte bu yüzden ben size diyorum ki, Tanrı’dan sonra en iyi fikirleriniz kadınlarla ilgili olmalıdır; kadın sizin için, çok kolayca tam saadete erişmenizi sağlayacak Tanrı mabedidir.”

19.     “Kendi manevi değerlerinizi bu mabetten alınız; orada siz kendi kederlerinizi ve başarısızlıklarınızı unutacak, yakınınıza yardım etmek için gereken, ama tükenmiş güçlerinizi tekrar geri alacaksınız.”

20.     “Onu aşağılamayın, bununla yalnız kendinizi aşağılamakla kalmazsınız; sevgi duygusunu, ki yer yüzünde hiçbir şey onsuz var olamaz, kaybedersiniz.”

21.     “Kendi eşlerinizi himaye edin, çünkü onlar sizin bütün ailenizi himaye ederler; kendi anneniz, eşiniz, dul kadın veya keder içindeki başka bir kadın için ne yapar iseniz, Tanrı için yapmış olacaksınız.” 

XIII

1.       Kutsal Issa üç yıl boyunca halkını böylece irşad etti; her şehirde, her köyde, yollarda ve ovalarda onun bütün söyledikleri aynen çıkıyordu.

2.       Bütün bu süre boyunca Pilat’ın tebdil-i kıyafet köleleri onu göz hapsinde tuttular, fakat bir zamanlar şehir yöneticilerinin Issa hakkında verdikleri bilgileri teyit edecek bir şey bulamadılar.

3.       Ama Pilat, halkın Issa’ya çok fazla bağlı olduğundan endişe ettiği için (zira Issa’nın düşmanlarının anlattıklarına göre o, halkı ayaklandırarak, kendisini kral ilan etmelerini istiyordu) kölelerinden birisine onu suçlamasını emretti.

4.       O zaman savaşçılara, onu yer altındaki zindana atmalarını tembihledi; burada ona, idam etmek için gereken itiraflarda bulunmaya

5.       Fakat sadece kardeşlerinin gerçek saadetini düşünen Kutsal Issa, kendi kutsi Yaratıcı’sı adına her şeye dayandı.

6.       Pilat’ın köleleri işkencelere devam ederek, ölmesine ramak kalacak hale getirdiler, ama Tanrı onun yanındaydı ve onun ölmesine izin vermedi.

7.       Mukaddeslerin çektikleri azap ve eziyetten haberdar olan büyük din adamları ve bilge ihtiyarlar, yakınlaşmakta olan büyük bayram dolayısıyla îssa’yı serbest bırakmasını hakimden rica etmek için ona gittiler.

8.       Fakat hakim onlara kati olumsuz cevap verdi. O zaman onlar, bayram öncesinde mahkum edilmesi veya aklanabilmesi için, Îssa’yı ihtiyar heyeti mahkemesine çıkarmayı emretmesi için ona baş vurdular. Pilat bunu kabul etti.

9.       Ertesi günün sabahında hakim, Issa’nın yargılanmasını emretmek için önemli komutanların, din adamlarının ve diğer kanun adamlarının gelmelerini emretti.

10.     Mukaddes’i zindandan getirdiler, ona hâkimin önünde iki eşkıyanın arasına oturmasını emrettiler. Bu iki eşkıyayı, sadece yalnız başına onun yargılanmayacağını halka göstermek için yargılayacaklardı.

11.     Pilat yüzünü İssa’ya çevirerek dedi: “Ey insan! Senin İsrail kralı olmak için ahaliyi iktidara karşı kışkırttığın doğru mu?”

12.     Ve Issa cevap verdi: “Kendi iradesi ile kral olunmaz ve benim halkı ayaklandırdığımı iddia edenler sana yalan söylemişler. Ben her zaman yalnız göklerin Hakim’inden bahsettim ve her zaman halkı o’na tapınmaya çağırdım.”

13.     “Çünkü İsrail oğulları başlangıçtaki masumiyetlerini kaybetmişlerdi ve eğer onlar gerçek Tanrı’ya ümit bağlamazlarsa, kurban edileceklerdi ve onların mabetleri harabeye dönüşecekti.”

14.     “Geçici hakimiyet ülkede kanun ve kaideleri bekler; ve ben onlara şunu söylüyordum: Toplum düzenini bozmamak için kendi durumunuza ve kendi kaderinize uygun biçimde yaşayın. Ve ben her zaman onları, kalplerine ve akıllarına kuralsızlığın hakim olduğuna inandırmaya çalışıyordum.”

15.     “Göklerin hakimi de onların ulusal krallarını cezalandırdı ve mahvetti; fakat ben, kaderlerine sessizce itaat etmeleri durumunda göklerin hakimiyetinin onlara kısmet olacağını söylüyordum.”

16.     Bunun üzerine şahitler getirildi. Onlardan bir tanesi şöyle söyledi: “Sen halka, yakın zamanda İsraillileri putperestlerin elinden kurtaracak olan kral karşısında geçici iktidarın hiçbir önemi yoktur diyordun.”

17.     Ve Issa dedi: “Ne mutlu sana, gerçekleri söyledin; Göğün Hakimi yeryüzünün kanunundan büyük ve kudretlidir; o’nun hakimiyeti bütün yeryüzü krallıklarından üstündür.”

18.     “Ve o zaman uzak değildir; Tanrı’nın iradesiyle İsrail halkı günahlarından arınacak, * çünkü ‘halkın kurtuluşunu ve onun tek bir aile olarak bütünleşmesini ilan edecek olan müjdeci zuhur edecektir’ denmiştir.”

19.     Ve hükümdar yüzünü hakimlere çevirerek dedi: “Siz de duydunuz mu? İsrailli Issa suçunu itiraf ediyor. Onu kendi kanunlarınıza göre yargılayın ve idam hükmünü ilan edin.”

20.     Din adamları ve ihtiyarlar cevap verdiler: “Biz onu yargılayanlayız. Sen kendin de duydun; o, Göklerin Hakimi’ni kastediyor ve kanunlara itaatsizlik etmeleri konusunda kimseye hiçbir şey tebliğ etmemiştir.”

21.     O  zaman hükümdarın çağırdığı bir şahit, kendi efendisi olan Pilat’ın tembihlediği gibi, îssa’yı sattı. Bu adam geldi ve yüzünü İssa’ya çevirerek dedi: “Göklere Hakim olanın seni, onun halkını hazırlamak için gönderdiğini söylerken, İsrail kralını kastetmiyor muydun?”

22.     Ve Issa onu kutsayarak dedi: “Sen bağışlanacaksın, çünkü kendi sözlerini söylemiyorsun.” Sonra hükümdara hitap etti: “Neden sen kendi liyakatini düşürerek, sana tabi olan insanlara yalanla yaşamayı öğretiyorsun? Oysa bu olmadan da senin günahsız insanları yargılama gücün var”

23.     Bu sözlerden sonra hükümdar dehşetli bir gazap içinde, İssa’nın idamından, iki eşkıyanın ise af edilmesinden yana olduğunu açıkladı.

24.     Hakimler, aralarında istişare ederek, Plat’a dediler: “Biz kanunlarımıza karşı çıkarak, bir masumu yargılayarak ve eşkıyaları af ederek üzerimize büyük bir günah almayacağağız

25.     “Ne istersen onu yap”. Bunu söyleyen din adamları ve ihtiyarlar dışarı çıktılar ve: “Biz bu mü’min insanın ölümünden suçlu değiliz”, diyerek, ellerini mukaddes kapta yıkadılar.

XIV.

1.       Hükümdarın emriyle askerler Issa’yı ve iki eşkıyayı yakalayarak idam yerine götürdüler ve onları yere dikilmiş haçlara çivilediler.

2.       Bütün gün Issa’nın ve iki eşkıyanın kan damlayan bedenleri askerlerin korumasında asılı durumda kaldı. Halk etrafta duruyordu; idam edilenlerin akrabaları da dua ediyor ve ağlıyorlardı.

3.       Güneş battıktan sonra Issa’nın ızdıraplan sona erdi. O, bilincini kaybetti ve bu mü’minin ruhu Tanrı katında itaate varmak için bedeninden ayrıldı.

4.       Merhametsizleşmiş günahkârları kurtaran ve böylesine acılar çekmiş olan Mukaddes Ruh’un seçkin temsilcisinin yer yüzündeki varlığı bu şekilde sona erdi. 

Lalan onu idam edildiği yerin yakınma defneler. Halk onun mezarı başında dua etmeye githıçkınk ve feryat sesleri etrafı yayıldı.

6.       Ûç gün sonra hükümdar, halkın gazabından endişe ederek, askerlerini Issa’nın cesedini gizlice alarak başka bir yere defnetmeleri için gönderdi.

7.       O gün sabah halk mezarın açık ve boş olduğunu gördü. Hemen, İlahi Ruh’un yer yüzünde hayat bulmuş olduğu mukaddesin cenazesini göklere götürmeleri için Âli Hakim’in melekleri göndermiş olduğu yönünde bir şayia yayıldı.

8.       Bu şayia Plat’a ulaşınca, o, gazaba geldi; ölüm ve köle edilme korkusu altında Issa adının hiçbir zaman söylenmemesini ve onun için Tanrı’ya dua edilmemesini emretti.

9.       Fakat halk, kendi mürşidine ağlamaya ve onu övmeğe devam ediyordu; bu yüzden çok insan köle edildi, işkencelere maruz kaldı, öldürüldü.

10.     Ve mukaddes Issa’nın şakirtleri İsrail ülkesini terk ettiler ve diğer ülkelerde putperestler arasına dağıldılar. Onlar, vahim yanlışları bir tarafa bırakarak, ruhların kurtuluşunu ve insanları bekleyen gayr-ı maddi ve pınl pırıl bir dünyadaki rahatlığı, tam bir masumiyeti... Kâmil azameti içinde Büyük Yaratıcı’nın var olduğu tam saadeti düşünmek gerektiğini tebliğ ediyorlardı.

11.     Putperestler, krallar ve askerler... Vaizleri dinliyor ve kalbi sonsuz merhametle dolu olan kainatın Bilge Yaratıcı’sını, krallar kralını övmek için... Mensubu bulunduktan saçmalık dolu dinlerini bırakıyor, kahinleri ve putları terk ediyorlardı.

**********************

Apokrif kabul edilen İncillerin başında şüphesiz  Barnabas gelmektedir. Dört muteber İncile oranla tezat teşkil eden Barnabas  İncili'nin nispeten Kuran’a yakın olması  sebebiyle Batıda yasaklandığı bilinmektedir.

 1887’de Tibet’in Ladak şehrinde Rus Nikola Notoviç tarafından tesadüfen ele geçirilen ve  Tibet İncili adı verilen bu apokrif İncil ise, önce  1894’de Fransa’da bir dergide yayınlanmış, daha sonra ise Rusya’da bir kitabevi tarafından bastırılmıştır.          ''

 Notoviç’in verdiği bilgiye göre Tibet İncili önce  Hintçe yazılmış, bilahere rahipler tarafından bir mağarada Tibetçeye tercüme edilmiştir.! " Muteber İncillerde İsa’nın 14-29 yaş arasında nerede olduğu belirtilmemekle, bazen cılız bir şekilde çölde yaşadığına işaret edilmektedir.

Tibet İncili’nde ise İsa’nın bir ticaret kervanıyla 14 yaşındayken Hindistan’a geldiği ve orada  Budda’nın öğretileriyle tanıştığı, daha sonra 29 yaşında Filistin’e dönerek Hristiyanlığı yaydığı  kaydedilmektedir.  



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar