TİBET İNCİLİ
ÖNSÖZ
Bilindiği üzere İslam’da,
özellikle de Kur’an-ı Kerim’de İsa, Hristiyanlıktan ve İncillerden farklı
olarak, Allah’ın resulü ve peygamberi olarak tanımlanmaktadır. Kur’an’a göre,
Tevrat ve İncillerde peygamberlerin özellikleri kasıtlı olarak tahrif edilmiştir
ve bunu yapanları ağır cezalar beklemektedir. Örneğin Al-Bakara sûresinin
174-176. Âyetlerinde şöyle denilmektedir: “Allah’ın Tevrat’ta indirdiğini,
çok cüz’i bir bedel karşılığında gizleyenlerin yedikleri karınlarında ateşten
başka bir şey değildir.. Onlara bu azap, Allah’ın indirdiği Kitab’ı inkâr ve
ketmederek hak yolundan ayrılmaları yüzünden verilmiştir. Onlar ki Kitab
üzerinde, (bir kısmına inanıp, bir kısmına inanmamak suretiyle) ihtilaf
etmişlerdir, haktan uzak bir ayrılık içindedirler”.
Hıristiyanların bazı apokrifik
eserlerinde de (örneğin Barnabas İncili’nde), tıpkı Kur’an’da anlatıldığı
şekilde, İsa’nın Allah’ın resulü olduğunu teyit eden bilgilere rastlanması
ilginçtir.
Y. Lazarev, ‘Nauka i Religiya’
dergisinin 1989 yılı 7. Sayısında Issa (Buddistler İsa’yı ‘Issa’, Musa’yı da
‘Mossa’ diye adlandırmaktadırlar) hakkında Orta Asya apokrifik rivayeti
“Tibet İncili” konusunda bilgi vermiştir. Rivayetin Avrupa dillerine
(Fransızca’ya) ilk tercümesi Paris’te 1894 yılında basılmış, ilk Rusça tercümesi
Kharkov’da ‘Vera i Razum’ adlı dergide yayınlanmış, daha sonra ise
St.-Petersburg’da ‘Vestnik Znaniya’ yayınevince basılmıştır.
Eserin Fransızca’ya tercümesini
gerçekleştiren Rus kökenli gazeteci Nikola Notoviç, Issa hakkındaki bu el yazma
eseri 1887 yılında bulduğunu belirtmektedir. Ladak’a (Kuzey Hindistan) yaptığı
bir seyahat sırasında ayağı kırıldığı için uzun bir süre Khemis Buddist
manastırında kalmaya mecbur olan Notoviç, kaldığı manastırda Issa hakkında
Tibetçe yazılmış eserlerin muhafaza edildiğini duyar. Lama, ona bu metinler ve
manastırda muhafaza edilen kaynaklar hakkında bilgi verir. Onun anlattıklarına
göre Issa’yla ilgili rivayetler, Hindistan’da I. Yüzyıl ortalarında, Issa,
Hindistan ve Nepal’da yaşadığı zaman onu tanımış olan kişilerin ağzından, keza
Kudüs’le ticarî ilişkilerini sürdüren Hintli tarihçilerin anlattıklarından
naklen Pali dilinde yazılmıştır. Rulo halindeki bu kağıtlar, Miladi 200 yılma
doğru Nepal’den Tibet’e götürülmüş, daha sonra ise Lhasa yakınlarındaki Marbur
dağında yer alan bir manastırda Tibetçeye çevrilmiştir. Bu çevirilerin
kopyaları Khemis’de muhafaza edilmektedir.
Bu el yazmalarının varlığını
teyit eden ikinci Avrupa’lı N. K. Rerich’dir. Ünlü Orta Asya seyahati sırasında
1925 yılında Ladak’a uğrayan Rerich, 19 Eylül 1925 tarihinde hatıra defterine
şunları yazmıştır: “Biz,
Issa hakkındaki el yazması eserlerin gerçek olduğunu öğrendik. Khemi’de
gerçekten de Palice yazılmış ve Lhasa yakınlarındaki ünlü manastırda muhafaza
edilen el yazmasından yapılmış Tibetçe çevirisi vardır... Sahte el
yazmaları hakkındaki efsaneler çürütüldü... El yazmasının Khemi’de muhafaza
edilmesinin sebebi açıktır. Çünkü bu manastır, Moğol saldırıları sırasında laıssa’nın
Hindistan’da bulunmuş olmasını, L. V Mitrokhin ‘Nauka i Religiya’ dergisinin
1995 yılı 5. Sayısında şöyle açıklamaktadır: “Issa’nın Hindistan’da bulunmuş olduğu konusunda yeni
eserlerin ortaya çıkması, o’nun Hint panteonundaki yeriyle alâkalı teorik
arayışlarla örtüşmektedir. Tarihçi Fida Khassaniani’nin kitabı da bu türdendir.
Kitabın ‘Beşinci İncil’ adını taşıması çok anlamlıdır. Bu çalışmada,
Hıristiyanlığın kurucusunun gençlik yıllarını Hindistan’da geçirdiğine dair
yeni kanıtlar sunulmuştur. Khassaniani, Luka İncili’ne göre Tanrı’nın oğlunun
yetişkin yaşlarında Kudüs’te ortaya çıkışına kadar çölde yaşamış olduğuna
işaret eden bilgilere ve el yazması eserlere istinaden... Issa’nın yaklaşık on
dört yaşlarında ebeveynini terk ederek Yahudi tacirlerle “Tanrı kelamını
mükemmelleşmek için” Hindistan’a seyahat ettiğini kanıtlamıştır. Yazara göre
İsa, yaklaşık 16 yıl Himalaya dağlarında yaşamıştır. Hint tarihçisinin
iddiasına göre bu bilgi, Nikola Rerich’in 1925 yılında Tibet manastırında
gördüğü Tibetçe el yazması eserlerden alınmıştır”.
Esasen İsa’nın hayatının muteber
İncil’de bahsedilmeyen bölümünü (14 yaş ile 29 yaş arası) anlatan Tibet
İncili’nde karşılaştığımız bazı görüşler, Kur’an’da verilen bilgileri
çağrıştırmakta olup, İncil metninin tahrif edildiğini göstermektedir.
Dünya din kültürüyle ilgilenenler
ve ilahiyatçılar açısından ilginç olabileceğini düşünerek, Tibet İncili’nin
çevirisini okuyuculara sunuyoruz.
Doç Dr. Paşa ALİOĞLU
Azerbaycan Bilimler Akademisi
El Yazması Eserler Enstitüsü
Tibet İncili
I.
1. İsrail diyarında yeni işlenen bir cinayet yüzünden yer
titredi, gökler ağladı.
2. Orada, az önce, büyük mü’min Issa’ya işkence yaparak, idam
ettiler; kâinatın ruhu onda yaşıyordu;
3. Bütün insanlara iyilik yapsın ve kötü düşüncelerin kökünü
kazısın diye sade bir insan suretine bürünmüştü;
4. Hayatta barışı, hayırlı işlere sevgiyi ikame etsin... Ve günahlar
içinde rezil olmuş insanları sonsuz merhamet sahibi Tek ve Bölünmez
1. Yılda iki kere ürün veren çok bereketli bir toprakta yaşayan,
büyük sürüler sahibi İsrail halkı, işlediği günahlar yüzünden Tanrı’nın
gazabına dûçar oldu;
2. Tanrı da onun toprağını, hayvanlarını ve bütün servetini
elinden alıp, ona dehşetli bir ceza verdi; İsrail halkı, o sıralar Mısır’da
hükümran olan kudretli ve zengin firavunlar tarafından esir edildi.
3. Onlar, İsraillilere hayvanlardan daha kötü muamele yapıyor,
onlara zahmetli işler yüklüyor, zincirlere vuruyorlardı; bedenleri yaralarla
kaplanmıştı; yaralılara ise yemek vermiyor,
4. Sürekli korku içinde yaşasınlar ve insana has her türlü şeyden
mahrum kalsınlar diye dam altında yaşamalarına müsaade etmiyorlardı.
5. Böylesine büyük bir felakete maruz kalan İsrail halkı, gökteki
Hami’sini hatırlayarak, ona yöneldi, bağışlanma ve merhamet diledi.
6. O sırada Mısır’da çok sayıda zaferler kazanmış, büyük
servetler biriktirmiş, kölelerinin emeğiyle geniş saraylar yaptırmış ünlü bir
firavun hükümdarlık ediyordu.
7. Bu firavunun iki oğlu vardı; küçüğünün adı Mossa idi; bilge
İsrailliler ona çeşitli ilimler öğretmişlerdi.
8. Tüm azap çekenlere iyilik yaptığı ve merhametli davrandığı
için Mısır’da Mossa’yı seviyorlardı.
9. İsraillilerin, dayanılmaz azaplara rağmen, Mısır halkının
insan eliyle yapılmış tanrılarına itaat etmediklerini ve kendi Tanrılarından
dönmediklerini gördüğünde;
10. Mossa onların, zayıf güçlerini bitmekten koruyan, göze
görünmeyen Tanrı’sına iman etti.
11. İsrailli hocaları onun gayretlerini takdir ediyor, kendi
dindaşlarına karşı merhamet göstermesi için firavun babasından ricada bulunsun
diye ona başvuruyorlardı.
12. Prens Mossa, ne zaman bu zavallıların durumunun hafifletilmesi
için ricada bulunsa, firavun ona sadece kızıyor ve kölelerinin çektikleri
azabın daha da ağırlaştırılmasını emrediyordu.
13. Bundan az bir süre sonra Mısır’a büyük felaket bir musallat
oldu; her on kişiden birinin, gençlerin ve ihtiyarların, sağlıklı ve hastaların
ölümüne sebep olan veba hastalığı ortaya çıktı. Firavun, bunu, tanrıların
kendisine karşı bir gazabı olarak yorumladı.
14. Fakat Prens Mossa, kölelerinin merhametli Tanrı’sının çaresizlerden
yana olduğunu ve Mısırlıları cezalandırdığını söyledi.
15. İşte o zaman firavun, oğlu Mossa’ya emrini açıkladı: Yahudi
kavminden olan herkesi alıp şehirden dışarı çık ve payitahttan uzak bir yerde
onlarla bir arada yaşayabileceğin başka bir şehrin temelini at.
16. Mossa, Yahudi kölelere, onları Tanrı adına İsrail Tanrısı adına
kurtardığını söyledi. Ve onlarla beraber şehri ve Mısır topraklarını terk etti.
17. Ve böylece onları (bir zamanlar) günahları yüzünden kaybetmiş
oldukları topraklara
Götürdü, onlara yeni kanunlar
koydu ve merhameti sınırsız olan görünmez Tanrıya her daim dua etmeleri için
onları ikna etti.
18. Prens Mossa öldükten sonra İsrailliler onun kanunlarına hiç
şaşırmadan uydular; böylece Tanrı onları Mısır’da maruz kaldıkları felaketler
için mükâfatlandırdı.
19. Onların saltanatı dünyada en kudretli saltanat oldu;
hükümdarları servetiyle dünyada ün kazandı ve İsrail halkı içinde uzun bir süre
barış hakim oldu.
III.
1. İsrail’in servetlerinin şöhreti dünyanın her tarafına yayıldı
ve komşu kavimler onlara gıpta etmeye başladılar.
2. Fakat yüce Tanrı, Yahudilerin muzaffer silahını onlara
yönelttiğinden, putperest kavimler onlara saldırmaya cesaret edemiyorlardı.
3. Ne yazık ki, insan her zaman kendi kendine tabi olamıyor... Bu
yüzdendir ki İsraillilerin kendi Tanrılarına sadakati uzun sürmedi.
4. Onlar, yavaş yavaş Tanrının kendilerine lütfettiği bütün
nimetleri unuttular; o’nun adım yalnız arada bir anmaya başladılar ve yardım
dilemek için büyücü ve üfürükçülere yöneldiler.
5. Hükümdarlar ve yöneticiler, Mossa’nın getirdiği kanunların
yerine kendi kanunlarını koydular; Tanrı’nın mabedi ve ibadetler terk edildi;
halk sefahate daldı ve başlangıçtaki masumiyetini kaybetti.
6. Tanrı, onları tekrar cezalandırmağa karar verdiğinde,
Mısır’dan çıkışlarının üzerinden birçok asırlar geçmişti.
7. Yabancılar İsrail topraklarına saldırmaya, tarlaları harap
etmeye, köyleri yağmalamaya ve halkı esir ederek sürmeye başladılar.
8. Putperestler deniz ötesinden, Romalılar’ın ülkesinden
gelmişlerdi; onlar Yahudileri istila ettiler ve Kayser’in emri doğrultusunda
onları yönetecek komutanlar atadılar.
9. Mabetleri tahrip ederken, halkı bir daha görünmez Tanrı’ya
ibadet etmemeye, putlara kurbanlar vermeye zorluyorlardı.
10. Onların yiğit görünümlü olanlarını savaşçı yapıyor, kadınları
kendilerine alıyor; sıradan binlerce insanı ise esir olarak deniz ötesine
gönderiyorlardı.
11. Hatta çocukları bile kılıçtan geçirdiler. Kısa zamanda bütün
İsrail topraklarında yalnız ağıt ve feryat sesleri duyulmaya başladı.
12. Böylesine çaresiz bir felaket içinde onlar kendi büyük tanrılarını
hatırladılar; bağışlanmaları için yalvararak o’ndan merhamet dilediler. Ve
Çabamız, tükenmez şefkatiyle onların yalvarışlarını duydu.
IV
1. İşte o sırada, şefkati bol
olan merhametli Hakim’in kendisini insan ruhunda tecessüm ettirmeyi
kararlaştırdığı o zaman geldi çattı.
2. Ve mutlak bir huzur ve âli saadet makamında mukim Ebedi Ruh
heyecana geldi ve bilinmeyen bire süre için Ebedi Varlık’tan ayrıldı...
3. İnsan suretine girerek, Tanrı’ya kavuşmanın ve ebedi
saadete ulaşmanın yolunu gösterebilsin diye..,
4. Ebedi saadetin hükümran olduğu
Gök saltanatına kavuşmak için gerekli manevi paklığa ulaşmanın... Ruhu, kaba
örtüsünden ayırmanın... Onu kemale eriştirmenin yolunu göstersin diye.
5. Az sonra İsrail ülkesinde bir çocuk dünyaya geldi; Tanrı
kendisi bu çocuğun diliyle cismani fakirlikten ve manevi büyüklükten
bahsediyordu.
6. Yeni doğan bu çocuğun ebeveyni fakir, ama mü’minliğiyle ünlü
bir sülaledendi; Tanrı adını yüceltmek, o’nun gönderdiklerini belalara karşı
birer sınama mahiyetinde şükretmek için... Bu dünyadaki eski ihtişamlarını
unutmuşlardı.
7. Hak yolundan dönmedikleri için Tanrı, bu ailenin yeni doğan
yavrusuna inayet etti; onu günah içinde boğulanlara yardım ve de azap görenleri
tedavi etmesi için gönderdi.
8. Issa adı verilen çocuk, daha çok genç iken Tek ve Eşsiz
Tanrı’dan bahsetmeye, yolunu şaşıran kalpleri tövbe etmeye ve işledikleri
günahlardan arınmaları için ikna etmeye çalıştı.
9. Her taraftan onu dinlemeye geliyorlardı ve çocuğun
dudaklarından çıkan sözleri hayretle dinliyorlardı. Bütün İsrailliler, bu
çocukta Ebedi Ruh’un yaşadığı konusunda kendi aralarında mutabakat sağladılar.
10. Issa 13 yaşına geldiğinde ki bu yaşta her İsrailli kendi hayat
yolunu belirlemeliydi,
11. Onun sade, kendi emeğiyle yaşayan ebeveyninin evine, artık Kadir
tanrı adına ibretli nutuklarıyla ün kazanmış olan genç İssa’yı damat olarak
görmek isteyen zengin ve şöhretli insanlar gelmeğe başladılar.
12. Fakat Issa ebeveyninin evini gizlice terk ederek, Kudüs’ten
ayrıldı ve tacirlerle beraber,
13. İlahi kelamda kamilleşmek ve büyük Budda’nın kanunlarını
öğrenmek için Hint ülkesine doğru yola çıktı.
V
1. Tanrı’nın
hayır duasını almış olan on dört yaşındaki genç Issa, Hint’in öteki sahiline
geçti ve Tanrı’nın kutsamış olduğu ülkede Arilerin yanında yaşadı.
2. Bu garip delikanlının ünü Kuzey Hint ülkesinin içlerine
yayıldı; Pencap ve Racputan ülkelerinde Cayn tanrısına itikat eden insanlar,
onu kendi evlerinde yaşamak için davet ettiler.
Bak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Jainizm
3. Fakat o, yolunu şaşırmış olan Cayn müritlerini terk etti ve
Viassa-Krişna’nın ölümlü cenazesinin defnedilmiş olduğu Gagernat’a, Orsis
ülkesine yerleşti; orada Brahma’nın beyaz rahipleri onu samimiyetle
karşıladılar.
4. Ona okumayı ve Veda’ları anlamayı, dualarla tedavi usullerini,
Mukaddes Kitab’ı halka anlatmayı, insana musallat olan cinler ile şeytanları
kovmayı ve onu tekrar insan suretine sokmayı öğrettiler.
5. O Gagernat, Radjagarh, Benares ve diğer mukaddes şehirlerde altı yıl yaşadı; herkes
onu seviyordu, çünkü Issa, Mukaddes
Kitab’ı anlattığı Vaysiler ve Sudrlar’a dostça davranıyordu.
6. Ama Brahmin’ler ve Kşatriya’lar, büyük * Para-Brahma’nın,
kendi bedeninden ve ayaklarından yaratılmış olanlara yaklaşmayı yasakladığını
ona anlatmaya başladılar;
7. Vaysi'lerin sadece Vedu’ları (ve sadece bayram günlerinde)
dinlemesine müsaade edilmekteydi;
8. Sudr’lara ise, değil Veda’lar okunan yerde bulunmak, hatta
onlara bakmak bile yasaklanmıştı; onlar sadece Brahmin’lerin, Kşatri’lerin ve
hatta Vaysilerin ebedi köleleri olmak zorundaydılar.
9. “Yalnız ölüm onları bu esaretten kurtarabilir”, dedi Para-Brahma.
“Onlardan ayrıl ve bizimle beraber tanrılara ibadet etmeye gel... İtaat etmediğin
zaman onlar sana kızarlar.”
10. Fakat Issa onları dinlemiyordu, Brahminler ve Kşatriler
aleyhinde tebliğ yapmak için Sudr’ların yanına gidiyordu.
11. O, insanın kendi yakınlarını her türlü liyakat emaresinden
mahrum etme hakkına sahip olmasına itiraz ediyordu; gerçekten de o şunları
söylüyordu: “Tanrı yarattıkları arasında hiçbir fark koymamış, o’nun katında
herkes aynı derecede azizdir.”
12. Issa, Veda ve Pura’nın ilahi kökenli olduklarını inkâr ediyordu;
kendine inananlara, kanunların insanlara onların hareketlerine yön vermek için
verildiğini öğretiyordu.
13. “Kendi Tanrı’ndan kork, yalnız o’nun karşısında diz çök ve
kendi gelirlerinden elde ettiklerinden yalnız o’na kurbanlar sun.”
14. Issa, Trimurtini ve Para-Brahma'nın; Vişna, Şiva ve başka
tanrılarda tecessüm etmiş olmasını da kabul etmiyordu; zira onlara şunu
söylüyordu:
15. “Ebedi
Hakim ve Ebedi Ruh, dünyada O Tek ve Eşsiz Ruh’u yaratmıştır; tek olarak yaratılan
O, her şeyi korur ve yaşatır.”
16. “Dileyen ve
Yaratan yalnız o’dur; O, ebedi olarak mevcuttur, o’nun varlığının sonu yoktur;
göklerde ve yerde o’nun eşi yoktur.”
17. “Büyük
Yaratıcı kendi egemenliğini, size öğretildiği gibi, hiçbir kimseyle, hiçbir cansız
nesneyle paylaşmamıştır, çünkü yalnız o’nun
egemenliği her şey üzerinde kaimdir.”
18. “°O istedi ve dünya yaratıldı; O, sadece ilahi düşüncesiyle
suları topladı ve kûrrey-i arzın kuru kısmını onlardan ayırdı. O, kendi varlığının
bir zerresini içine (ruhuna) üflediği insanın gizemli hayatının tek sebebidir.”
19. “Toprakları, suları ve
yarattığı her şeyi insana tabi kılan, her şeyin varlığını ayrıntılarına
(varıncaya) kadar belirleyen ve değişmez olarak ayakta tutan o’dur.”
20. “Tanrı’nın insanlara gazabı yakında zincirlerini kıracak;
çünkü onlar mabetleri iğrençliklerle doldurarak kendi Yaratıcılarını unuttular
ve kitleler Allah’ın onlara tabi kıldığı canlı mahluklara tapmaktalar.”
21. “Çünkü o (insan), taş ve metallere hoş Görünmek için... İçinde
Tanrı’nın ruhunun zerresi bulunan insanları kurban olarak sunmaktadır.”
22. “İnsan, donatılmış zengin masa arkasında oturan bedavacının
merhametine layık olmak için, ter içinde çalışanları aşağılamaktadır.”
23. “Kendi kardeşlerini ilahi saadetten mahrum kılanların kendileri
bundan mahrum olacaklar; Brahtninler ve Kşatriler, Ebedinin her zaman yanlarında
yer aldığı Sudr’ların Sudr’u olacaklar.”
24. “Çünkü nihai mahşer gününde Sudr’lar ve Vaysi’ler
bilgisizlikleri yüzünden bağışlanacaklar... Ve Tanrı, onların haklarını
ellerinden alanları sertçe cezalandıracaktır.”
25. Vaysi ler ve Sudr’lar çok şaşırdılar ve Issa’ya, ilahi
saadeti yok etmemek için nasıl dua etmeleri gerektiğini sordular.
26. “Putlara
tapmayın, zira onlar sizi duymazlar; hakikati saptıran Veda’lara uymayın,
kendinizi her zaman birinci olarak görmeyin ve yakınlarınızı aşağılamayın.”
27. “Fakirlere yardım edin, zayıfların elinden tutun, kimseye
kötülük yapmayın, sizde olmayanı ve başkalarında gördüklerinizi dilemeyin
VI.
1. Ak rahipler ve savaşçılar Issa’nın Sudr’lara hitaben
söylediği bu sözleri duyduklarında onu öldürmeğe karar verdiler... Ve genç
peygamberi bulup getirmeleri için kölelerine emir verdiler.
2. Fakat Sudr’lar tarafından haberdar edilen Issa, Gagernat
civarlarını terk ederek dağlara çıktı ve büyük Şakya-Muni’nin doğduğu
Gautam’lar ülkesinde, tek ve azametli Brahm'a tapan halkın arasında yaşamaya
başladı.
3. Orada Pali dilini mükemmel biçimde öğrenen mü’min Issa, sudr’ların
rulo halindeki kutsal yazılarını incelemeye başladı.
4. Budda’nın kendi mukaddes sözlerini yaymak için seçtiği Issa,
altı yıl geçtikten sonra bu kutsal yazıları artık mükemmel bir şekilde
açıklayabiliyordu.
5. 0 zaman Nepal’ı ve Himalaya dağlarını terk ederek, Racputan
vadisine indi ve garba doğru yürüdü, muhtelif halklara Tanrı’nın âli mükemmeliği,
6 .kendi
yakınlarına iyilik yapmanın Ebedi Ruh’a
çabuk itaat etmenin en itibarlı yolu olduğu konusunda vaazda bulundu: “Kendi
ilk masumiyetini geri kazanabilen kişinin”, diyordu Issa, “günahları
bağışlanacak ve ölümden sonra Tanrı’nın azametli suretini görme hakkına sahip
olacaktır.
7 .Issa,
putperest ülkelerinde yaptığı seyahatler sırasında, görünen tanrılara tapmanın
tabiat kanunlarına aykırı olduğunu anlatıyordu.
8. “Çünkü”, diyordu, “insan Tanrının cemalini seyretmek, Ebedi
Olan’a benzetilen bu tanrılar yığınını yaratmak kabiliyetine sahip değildir.”
9. “Bundan başka, ilahi masumiyetin büyüklüğünü, hayvanlardan
veya insan eliyle taş ya da metalden yapılan eşyalardan aşağı tutmak insanın
vicdanına uygun düşmez.”
10. “Ebedi
Kanun Koyucu, Tek’tir. Ondan başka Tanrı yoktur. O, dünyayı başka kimseyle
paylaşmamıştır, kendi niyetlerini kimseye anlatmaz.”
11. “Baba kendi evlatlarına nasıl davranırsa, Tanrı da insanları,
ölümden sonra, kendi bağışlama kanunlarına göre öyle yargılayacaktır. O hiçbir
zaman kendi evladını aşağılayarak, onun ruhunu hayvan bedenine geçmeye
zorlamaz.”
12. “Göklerin kanunu”, diyordu Yaratıcı, Issa’nın diliyle, “insanın
put veya hayvana kurban edilmesine karşıdır; çünkü Ben bütün hayvanları ve yer
yüzünde bulunan her şeyi insana kurban addetmişim.”
13. “Her şey benimle, onun Yaratıcısıyla doğrudan ve sıkı bir birlik
içindeki insana adanmıştır. Bu yüzden de Beni kendi yaratmış olduğumdan mahrum
kılanlar ciddiyetle yargılanacak ve cezalandırılacaktır.”
14. “Nasıl
hayvan insan nezdinde bir hiçse, insan da ebedi Hakim nezdinde bir hiçtir.”
15. “Ve ben size söylüyorum:
Putlarınızı bırakın, sizi Yaratıcınızdan koparan ve göklerin reddetmiş olduğu
kahinlere bağlayan âyinleri icra etmeyin.”
16. “Onlar sizi gerçek Tanrı’dan
koparmışlardır; onların hurafe ve acımasızlıkları ise, ruhunuzun körelmesine ve
her türlü manevi duyguların yok edilmesine yol açmaktadır.”
VII.
1. Issa’nın sözleri onun geçtiği ülkelerde putperestler arasında
yayılıyor ve onlar taptıkları putları terk ediyorlardı.
2. Bunu gören kahinler, Tanrı adını öven kişiden, halk arasında
onlara karşı yaptığı eleştirilerin hakiki delillerini ve putların değersiz
oluşunun ispat edilmesini talep ettiler.
3. Ve Issa onlara cevap verdi: “Eğer sizin putlarınız ve sizin
hayvanlar gerçekten de kudretliyseler ve gerçekten de olağanüstü egemenlik
sahibiyseler, o zaman beni hemen şurada yok edebilirler.”
4. “Mucize göster”, diye itirazda bulundu kahinler: “Eğer senin
Tanrın bizimkilerden nefret ediyorsa, o zaman onları mahcup etsin.”
5. Fakat Issa şöyle cevap verdi: “Bizim Tanrı’nın mucizeleri ilk
günden, dünyanın yaratılışından beri ortaya çıkmıştır; onları görmeyen kişiler,
hayatın en güzel nimetinden mahrum kalmış demektir.”
6. “Ve Tanrı’nın gazabı doğrudan bu cansız taş, metal veya tahta
parçalarına karşı yönelmeyecek; yaptıkları bu putlara göre yok edilmeleri ve bu
şekilde kurtulmaları gereken insanlara karşı yönelecektir.”
7. “İnsana nazaran hemen hemen bir hiç olan taş veya kum tanesi,
bir gün insanın onu alarak herhangi bir yararlı şey yapacağını nasıl sessizce
beklerse;
8. İnsan da, vereceği kararla kendisini mükâfatlandıracak olan
Tanrının ona bahşedeceği büyük merhameti öyle beklemelidir.”
9. “Fakat yazıklar olsun size, ey insanların düşmanları, eğer
bu sizin beklediğiniz merhamet değil de Tanrı’nın gazabıysa... Yazıklar olsun
size, eğer o’nun kendi kudretini mucizeler yoluyla ispat edeceğini
bekliyorsanız...”
10. “O, gazabıyla yalnız putları değil, onları yüceltenleri de
mahvedecek; onların kalpleri ebedi alevlerin meskeni olacak, parçalanmış
bedenleriyse vahşi hayvanların açlığını giderecektir.”
Yan göğün küçük zerresini
tanımayarak yoldan sapanları kendine geri döndürecektir.”
12. “Kendi kahinlerinin güçsüzlüğünü gören putperestler, Issa’nın
sözlerine inandılar ve Tanrı’nın gazabından korkarak, kendi putlarını
paramparça ettiler; kahinler ise halkın intikamından kurtulabilmek için
kaçtılar.”
13. Issa, putperestlere, Ebedi Ruh’u gözleriyle görmeye
çalışmamaları, onu kalpleriyle hissetmeye meyletmeleri ve o’nun merhametlerine
layık olarak hakikaten temiz kalpli olmaları gerektiğini anlatıyordu.
14. “Yalnız insanları kurban kesmekten vazgeçmekle yetinmeyin”,
diyordu onlara; “umumiyetle hayat bahşedilmiş hiçbir hayvanı kesmeyin, çünkü
her şey insanın faydalanması için yaratılmıştır.”
15. “Başkasının malını çalmayın, çünkü bu, kendi yakınlarının alın
teriyle kazandıklarının çalınması demektir.”
16. “Kimseyi aldatmayın ki, sizi de aldatmasınlar. Nihai mahkemeye
kadar beraat etmeye çalışın.”
17. “Ahlaksızlık etmeyin; bu, Tanrı kanunlarını pisletmektedir.”
18. “Siz, yalnız kendinizi temizlemekle değil, ayrıca başlangıçtaki
mükemmeliyete ulaşma imkanı sağlayacak yolda diğerlerine önderlik etmekle âli
saadete ulaşacaksınız.”
VIII
1. Komşu ülkelerde Issa’nın vaazları konusunda şayialar
yayılmıştı ve o, İran’a geldiğinde, kahinler korktular; halka onu dinlemeyi
yasakladılar.
2. Fakat bütün köylerin onu sevinçle karşıladığını ve vaazlarını
hayranlıkla dinlediklerini görünce, onu tutuklayıp baş kahine getirmek üzere
emir verdiler. Burada onu sorguya çektiler:
3. “Sen hangi Tanrı’dan bahsediyorsun? Ey bedbaht, yoksa sen
yegâne mü’min olan kutsal Zerdüşt’ün Âli Varlık’la ilişki kurmak şerefine
ulaştığını bilmiyor musun?”
4. “O kendi halkı için Tanrı sözünü, Zerdüşt tarafından cennette
verilmiş olan kanunları yazmalarını meleklere emretmiştir.”
5. “Sen kimsin ki, bizim Tanrı’mızı kötülemeye ve insanların
kalbine şüphe tohumlan ekmeye cesaret ediyorsun?”
6. Ve Issa ona cevap verdi: “Ben yeni tanrı’dan değil, gökteki
Yaratıcı’mızdan haber veriyorum. O, bütün “ilk”lerden önce vardı ve ebedi
âhiretten sonra da var olacaktır.”
7. “Ben, o’nun hakkında, masum bir çocuk gibi, Tanrı’yı yalnız
kendi akıl gücüyle idrak etmek ve o’nun ilahi ve ruhi büyüklüğüne nüfuz etmek
gücünde olmayan halkla sohbet ediyordum.”
8. “Fakat
yeni doğmuş çocuk karanlıkta annesinin göğsünü bulabildiği gibi, yalan
öğretileriniz ve dinî âyinlerinizle yolundan saptırılmış halkınız da, fıtrî bir
meyille, müjdecisi olduğum Tanrı’sını Yaratıcı’da buldu.”
9. “Ebedi Varlık, sizin halka benim dilimle şunu haber verdi:
“Güneşe tapmayın; o, benim tarafımdan insan için yaratılmış kâinatın sadece bir
kısmıdır.”
10. “Güneş, Benim koyduğum kurala göre mesai yaptığınız zaman sizi
ısıtmak için doğar... Ve size rahatlık vermek için batar.”
11. “Sahip olduğunuz her şey, etrafınızda, sizden yukarıda ve
aşağıda olan her şey, yalnız Bana ve sadece Bana mahsustur.”
12. Kahinler itiraz ettiler: “Fakat, halkın öğretmenleri olmazsa, o,
adalet kanunlarına göre nasıl yaşayabilir?”
13. Bunun üzerine Issa cevap verdi: “Kahinlerin olmadığı zamanlarda
halkları tabiat kanunları yönetiyordu ve onlar ruhlarının paklığını muhafaza
edebiliyordu.”
14. “Onların ruhları Tanrı’daydı ve onunla konuşmak için, sizin
burada yaptığınız gibi, bir put ya da hayvanın veya ateşin aracılığına ihtiyaç
yoktur.”
15. “Siz, hayır ruhuna, şer ruhuna ve güneşe tapmak gerektiğini
iddia ediyorsunuz; bense size diyorum ki, sizin öğretiniz iğrençtir. Güneş
kendi kendine değil, ona başlangıç veren görünmez Tanrı’nın iradesiyle hareket
etmektedir.”
16. “O, bu gök cisminin gündüzleri ışık saçmasını, insanın emeğini
ve ekinlerini ısıtmasını ister.”
17. “Ebedi Ruh, bütün canlı mahlukatın canıdır ve siz onu ‘şer ruhu’
ve ‘hayır ruhu* diye bölmekle ağır bir günah işlemektesiniz, çünkü O yalnız
hayrın Tanrı’sıdır;
18. Aile babası gibi, kendi evlatlarına hayır getirir; eğer onlar
pişmanlık duyarlarsa bütün günahlarını bağışlar.”
19. “Şer ruhu ise yer yüzünde, Tanrı evlatlarını yolundan saptıran
insanların kalbinde yaşar.”
20. “Ve ben size diyorum: Mahşer günün। den korkun; o zaman Tanrı
kendi çocuklarım hakiki yoldan saptırarak, onlara evham ve hurafeler yükleme
emrini veren herkese;
21. Hayır taşıyıcılarına hastalık musallat ederek, insana hayır
vermesi ve çalışmaları için Tanrı’nın ona tabi kıldığı eşyalara tapmayı tebliğ
ederek, görenleri kör edenlere ağır cezalar verecektir.”
22. “Böylece sizin öğretiniz yanılgılarınızın sonucudur; çünkü
Hakikat Tanrı’sına yaklaşmak isterken, siz, kendinize sahte tanrılar
yaratıyorsunuz.”
23. Bunu dinleyen mag’lar, kendileri ona doğrudan zarar vermemek
konusunda anlaştılar. Gece bütün köy halkı uyuduktan sonra onu götürüp ana yola
bırakarak, çabukça vahşi hayvanlara yem olacağını ümit ettiler.
24. Fakat Tanrı’mız tarafından himaye edilen Kutsal Issa, hiçbir
macerayla karşılaşmadan yoluna devam etti.
IX.
1. Günahlara batmış insanlara hakiki Tanrı’yı hatırlatmak için
Yaratıcı’nın seçtiği Issa, İsrail ülkesine geldiğinde 29 yaşı dolmuştu.
2. Issa gittikten sonra putperestler, İsraillileri daha büyük
acılar çekmeye mecbur etmiş ve onlar büyük bir ümitsizliye kapılmışlardı.
3. Onlardan birçoğu, vahşi istilacıları merhamete getirmek
amacıyla artık kendi Tanrı’sını ve Mossa’nın kanunlarını terk etmeye başlamıştı.
4. Böyle bir durumda Issa kendi hemşehrilerine ümitlerini
kaybetmemeleri nasihatında bulundu, zira günahların temizleneceği gün yakındı;
böylece onların atalarının Tanrı’sına olan inancını da teyit ediyordu.
5. “Ey benim yarattıklarım, ümitsizliğe kapılmayın”, dedi Tanrı,
Issa’nın diliyle, “çünkü ben sizin sesinizi duydum ve sizin feryatlarınız
bana ulaştı.”
6. “Artık ağlamayın, ey benim sevgililerim, çünkü sizin
hıçkırıklarınız beni etkiledi ve ben sizin atalarınızı bağışladığım gibi
sizleri de bağışladım.”
7. “Kendi ailenizi ahlaksızlığa düşmek için terk etmeyin;
histerinizin necipliğini mahvederek, çağrılarınıza karşı sağır olan putlara
tapmayın.”
8. “Benim mabedimi öz ümit ve sabrınızla doldurun ve atalarınızın
dininden dönmeyin, çünkü yalnız Ben onlara yol gösteriyordum ve onlara
iyilikler saçıyordum.”
9. “Siz yolundan sapmışlara yardım edeceksiniz, açlara yemek
verecek ve hastalara yar„ dım edeceksiniz... Sizin için hazırladığım mahşer
gününde tamamen pak ve mü’min olabilmeniz için Yaratıcı’nız karşısında sizde
var olması gereken tevekkülünüzle nurlandırın.”
13. “Ve mukaddes kaplarınız sizin elleriniz ve gözlerinizdir;
Tanrı’nın hoşuna gidenleri düşünün ve yapın, çünkü kendi yakınlarınıza iyilik
yapmakla mabedi yani size güneşi bahşedenin ikametgâhını bezeyen âyini yerine
getiriyorsunuz.”
14. “Tanrı sizleri kendi suretine uygun, masum, temiz kalpli olarak
yaratmış; size hayırhahlık bahşetmiş, sizi kötü niyetlerin yaranma yeri olarak
değil, sevgi ve adalet mabedi olmanız için seçmiştir.”
15. “Kalbinizi kirletmeyin,
diyorum, çünkü Ebedi Varlık her zaman orada yaşar.”
16. “Mü’minlik ve sevgi işareti olan işler yapmak istiyor iseniz,
bunu iyi yüreklilikle yapın ve hiçbir hareketiniz kazanç elde etmek ümidi ve
ticaret hesabıyla yapılmasın.”
17. “Bu tür işler sizi kurtuluşa yaklaştırmaz; hırsızlık, yalan ve
cinayetin cesur bir hareket
X.
1. Kutsal Issa, şehir şehir dolaşarak, ümitsizlik içinde teslim
olmaya hazır İsraillilerin cesaretini Tanrı sözüyle kuvvetlendirdi ve
vaazlarını dinlemek için binlerce insan onun peşinden gitti.
2. Fakat şehir yöneticileri ondan korkuyorlardı... Ve Kudüs’te
yaşayan baş hâkime giderek, ülkeye gelmiş olan Issa adında birisinin konuşmalar
yapmak suretiyle halkı onların yönetimine karşı kışkırttığını, kitlenin ise onu
ciddiyetle dinlediğini ve kamu işlerinden imtina ettiğini söylediler; keza onun
(İssa’nın) yakın zamanda onları sahte hakimlerden kurtaracağına halkın
inandığını da eklediler.
3. O zaman Kudüs hakimi olan Pilat, Issa adlı vaizin yakalanıp
şehre getirilmesini, halkın tepkisini çekmeden hakimlerin huzuruna
götürülmesini emretti. Pilat, din adamlarına ve kitap bilicilerine, keza Yahudi
yaşlılarına onu mabette muhakeme etmelerini emretti.
4. Issa ise o zaman kendi vaazlarını sürdürerek Kudüs’e geldi;
onun gelişini haber alan, şöhretini duyan bütün halk onu karşılamaya çıktı.
5. Onu ihtiramla selamladılar, İsrail’in diğer şehirlerinde
anlattıklarını kendi dilinden duyabilmek için mabetlerini ona açtılar.
6. Ve Issa onlara dedi: “İnsan nesli inancının yetersizliğinden
mahvolmaktadır, çünkü zulmet ve fırtınalar insan sürüsünü saptırmış ve onlar
çobanlarını kaybetmişler.”
7. “Fakat fırtınalar hep devam etmez ve zulmet hep ışığın önünü
kesmez; gökyüzü yakında aydınlanacak, göklerin ışığı bütün yer yüzüne yayılacak
ve şaşkın duruma itilmiş olan sürü, çobanın etrafına toplanacak.”
8. “Çukura düşmek korkusuyla karanlıkta doğru bir yol aramaya
çalışmayın; son güçlerinizi toparlayın, birbirinize dayanak olun, ümitlerinizi
bütünüyle Tanrı’ya bağlayın ve ışığın ilk parıltılarının gelmesini bekleyin.”
9. “Komşusuna dayanak olan, kendisini sağlamlaştırır ve kendi
evini savunan, kendi ülkesini savunmuş
olur.”
10. “Emin olun ki, zulmetten kurtulacağınız gün yakındır; bir aile
gibi toplanın... Düşmanınız korkudan titreyecek; çünkü o, Büyük Tanrı’nın
merhametli olduğunu bilmez.”
11. Şaşkınlık içinde onu dinleyen din adamları ve ihtiyarlar ona
sordular: “Hakim Pilat’a haber verildiği gibi, onun, halkı ülke yöneticilerine
karşı kışkırtmaya çalıştığı doğru mu?”
12. Ve Issa cevap verdi: “Zulmetin, yollarını ve kapılarını kapatmış
olduğu, yolunu şaşırmış insanlara karşı ayaklanmak mümkün mü? Ben yalnız şimdi
burada mabette yaptığım gibi, insanlara, bundan sonra zulmet yolunda hareket
etmemelerini söyledim, çünkü ayaklarının altında uçurum var.”
13. “Yer yüzündeki hakimiyetin ömrü kısadır ve birçok değişikliklere
maruz kalabilir. İnsanın ona kızmasının hiçbir faydası yok, çünkü bir hakimiyet
başka bir hakimiyetin mirasçısı oluyor... Bu, insan hayatının sonuna kadar böyle
sürecektir.”
14. “Yoksa siz, kudretlilerin ve devletlilerin göğün ebedi hâkimiyetine
karşı isyan ruhu aşıladığını görmüyor musunuz?”
15. O zaman ihtiyarlar sordular: “Sen kimsin ve bu ülkeye nereden
geldin? Biz daha önceleri senin hakkında bir şey duymadık, hatta senin adını
bile duymamıştık.”
16. Ve Issa cevap verdi: “Ben İsrailliyim. Ben Kudüs’ün duvarlarını
görmüş ve esaretteki kardeşlerimin hıçkırıklarını, putperestlerin yanma
götürülen kız kardeşlerimin feryatlarını duymuşum.”
17. “Kardeşlerimin Hakiki Tanrı’yı unuttuklarını gördüğümde, kalbim
acı ve kederle doldu; çocuk iken başka halkların yanında yaşamak için baba
evini terk ettim.”
18. “Lâkin kardeşlerimin daha ağır azaplara maruz kaldığını
duyduğumda... Kardeşlerimi atalarımızın, bize sabırlı olmayı tebliğ eden dinine
tekrar davet etmek ve böylece onları tam ve âli saadetin göklerine ulaşmaya
teşvik etmek için ebeveynimin ülkesine döndüm.”
19. Ve bilge ihtiyarlar ona sordular: “İddialara göre sen Mossa’nın
kanunlarını inkâr ediyor ve Tanrı mabedine karşı saygısızlığa davet
ediyormuşsun.”
20. Ve Issa cevap verdi: “Yaratıcı’nın verdiği ve günahkârların
mahvettiği şeyi dağıtmazlar; lâkin ben her tür rezaletten kalb yoluyla arınmayı
tavsiye etmişim, çünkü o, Hakiki Tanrı’nın mabedidir.”
21. “Mossa’nın kanunlarını ise ben insanların kalbinde yeniden ikame
etmeğe çahşmışım. Ve ben size söylüyorum: Siz, onların gerçek mânasını anlamış
değilsiniz; çünkü onlar intikama değil, bağışlamaya davet etmektedir... Ama bu
kanunların mânası tahrif edilmiştir.”
XI.
1. Din adamları ve bilge ihtiyarlar Issa’yı dinleyip, onu kendi
aralarında yargılamama yönünde karar aldılar; çünkü o, kimseye kötülük
yapmamıştır. Ve Romul ülkesinin putperest hükümdarının Kudüs’e hakim tayin
ettiği Pilat’a giderek, şöyle dediler:
2. “Halkımızı isyana teşvik ettirmekle suçladığın adamı gördük,
vaazını dinledik ve onun bizim hemşehrimiz olduğunu biliyoruz.”
3. “Şehirlerin yöneticileri sana yalan haberler vermişler, çünkü
o, adil bir kişidir, halka Tanrı sözünü öğretiyor. Sorguladıktan sonra, çekip
gitsin diye, onu serbest bıraktık.”
4. Hakim, çok kızdı ve Issa’nın bütün hareketlerini izlemeleri ve
halka hitaben söylediği bütün sözleri haber vermeleri için, kıyafetini
5. Fakat kutsal Issa, komşu şehirlere uğramaya ve Yaratıcı’nın
gerçek yolunu tebliğ etmeye devam ediyor, Yahudileri sabırlı olmaya davet
ediyor ve onların yakında kurtulacaklarını vaat ediyordu.
6. Ve bütün bu süre boyunca, birçok insan onun peşine takıldı;
nereye gittiyse onu takip ettiler ve ev hizmetçisi gibi ona hizmet ettiler.
7. Issa ise şunu söylüyordu: “İnsan eliyle yapılan mucizelere
inanmayın; çünkü yalnız tabiatın Sahibi tabiat üstü işler yapabilir; insan ise
rüzgarların gazabına karşı dayanmaktan ve yağmur yağdırmaktan âcizdir.”
8. “Ama öyle bir mucize var ki, onu insan da gösterebilir; o,
tamamen samimi bir inançla kalbindeki tüm kötü niyetleri söküp atabilir ve
bundan sonra amaca ulaşmak için kanunsuz yolları takip etmez.”
9. “Tanrı’sız yapılan bütün işler mahiyet itibariyle sadece vahim
yanlışlardır; yoldan sapmalar ve büyücülük, yalnız onu yapanların kalplerinin
ne denli arsızlıklar, yalan ve ahlaksızlıklarla dolu olduğunu kanıtlar.”
Nin mabedini kirletir ve kendi
Yaratıcı’sına tapınma konusunda inançsızlığını kanıtlamış olur.”
11. “Büyücülerin geleceği haber verdiklerine inanmak, insanın tabii
sadeliğini ve onun çocukluk masumiyetini bozar; cehennem güçleri ona hakim
olurlar ve onu her tür suçu işlemeye iterek, putlara tapınmaya zorlarlar.”
12. “Fakat Eş’i Olmayan Tanrımız, Tek’tir, ; Kadiridir, Her Şeyi
Bilen’dir, Lâmekan’dır, Âlim-i küldür ve İlimlerin Sahibi’dir.”
13. “Ümitsizlik karşısında teselli, işlerinize yardım, hastalığınıza
şifa istiyorsanız, bizzat o’na başvurmanız gerekir. O, kendinden ümit
bekleyenleri reddetmez.”
14. “Tabiatın sırrı Tanrı’nın elindedir; dünya yaratılana kadar
İlahi fikrin derinlerinde var olduğundan, Hakk Teala’nın iradesi ile maddi ve
görünen hale gelmiştir.”
15. “Tanrı’ya başvurmak isterken tekrar çocuk olunuz, çünkü siz
ne geçmişi, ne şu anı, ne de geleceği biliyorsunuz; Tanrı ise zamanın
sahibidir.”
XII.
1. “Kudüs hakiminin tebdil-i kıyafet köleleri ona dediler: “Ey
mü’min insan! Bizi aydınlat; Kayserin iradesini yerine getirmek gerekir mi,
yoksa yakın olan kurtuluşu mu beklemeliyiz?”
2. Ve Issa soru soranların onu dinlemek için gönderilen kişiler
olduğunu anlayarak, onlara şöyle dedi: “Ben, Kayser’den kurtulacağınızı size
müjdelemedim. Günahkâr kalplerin ondan kurtulacağını söylemiştim.”
3. “Reissiz aile yoktur; Kayser olmadan halk arasında kanun kaide
olmayacak, ona körü körüne itaat etmek gerekir; zira kendi hareketleri için Âli
Hakim karşısında o tek başına cevap verecektir.”
4. Casuslar ona bir soru daha sordular: “Kayser’in ilahi hakkı
var mı ve o, insanların en iyisi mi?”
5. “İnsanlar arasında en iyisi (diye bir şey) yok; lâkin hasta
adamlar var... Seçilmiş, iktidar sahibi olan kişiler Lâmekan Yaratıcı’nın
mukaddes kanunlarıyla kendilerine verilen araçları kullanarak onlara yardım
etmelidir.”
6. “Merhamet ve adalet, Kayser’e tevdi edilen en yüce
yeteneklerdir; eğer bunları burada yerine getirebiliyorsa, onun namı yürür
gider.”
7. “Lâkin başka türlü davrananlar, tebaasına karşı iktidar
haklarını aşanlar, kendi hayatlarını tehlikeye atmış olurlar; Büyük Hakim’e
hakaret etmiş olur, insanların nezdinde kendi liyakatlerine zara verirler.”
8. O sırada bir kocakarı, İssa’yı daha iyi duyabilmek için
kalabalığa yaklaştı, fakat önünü kesen tebdil-i kıyafet kişilerden birisi onu
kenara itti.
9. O zaman Issa dedi: “Oğulun kendi annesini, ona ait olan
öndeki yeri tutabilmek için, onu itmesi iyi değildir. Tanrı’dan sonra en
mukaddes mahlûk olan annesine saygı göstermeyen kişi, oğul denilmeye layık
değildir.”
10. “Size
anlatmak istediklerime kulak verin: “Kainatın anası olan kadına saygı gösterin;
' İlahi yaratılışın bütün hakikati ondadır.”
11. “O, hayırlı ve güzel olan her şeyin temelidir; hayatın ve ölümün
kaynağıdır. İnsanın bütün varlığı ona bağlıdır, çünkü o, insan emellerinin manevi
ve tabii esasıdır.”
12. “O sizin için acı çeker ve sizi alın teri içinde dünyaya
getirir, sizin büyümenizi gözler ve ölene kadar siz ona eziyetler edersiniz.
Onu yüceltin, ona saygı gösterin, çünkü o sizin yegâne dostunuz ve yer
yüzündeki dayanağımızdır.”
13. “Ona saygı gösterin, onu koruyun; böyle yapmakla siz onun
sevgisini ve kalbini kazanırsınız ve Tanrı’nın hoşuna gidersiniz.”
14. “Keza kendi
eşlerinizi seviniz ve onlara saygı gösteriniz, çünkü onlar da yarın anne, daha
sonra ise bütün bir neslin ulu ninesi olacaklardır.”
15. “Kadına
itaat edin; onun sevgisi insanı necip yapar, sertleşen kalbini yumuşatır,
hayvanı ram ederek kuzu gibi yapar.”
16. “Eş ve anne Tanrı’nın size verdiği paha biçilmez hazinedir;
onlar kainatın en güzel süsleridir ve yer yüzünde yaşayanların hepsi onlardan
doğmuştur.”
17. “Bir zamanlar Güçler Tanrısı, ışığı karanlıktan ve karayı sudan
ayırdığından beri kadın, insanın iyi niyetlerini kötü düşüncelerden ayırt etme
kabiliyetine sahiptir.”
18. “işte bu yüzden ben size diyorum ki, Tanrı’dan sonra en iyi
fikirleriniz kadınlarla ilgili olmalıdır; kadın sizin için, çok kolayca tam
saadete erişmenizi sağlayacak Tanrı mabedidir.”
19. “Kendi manevi değerlerinizi bu mabetten alınız; orada siz kendi
kederlerinizi ve başarısızlıklarınızı unutacak, yakınınıza yardım etmek için
gereken, ama tükenmiş güçlerinizi tekrar geri alacaksınız.”
20. “Onu aşağılamayın, bununla yalnız kendinizi aşağılamakla
kalmazsınız; sevgi duygusunu, ki yer yüzünde hiçbir şey onsuz var olamaz,
kaybedersiniz.”
21. “Kendi eşlerinizi himaye edin, çünkü onlar sizin bütün ailenizi
himaye ederler; kendi anneniz, eşiniz, dul kadın veya keder içindeki başka bir
kadın için ne yapar iseniz, Tanrı için yapmış olacaksınız.”
XIII
1. Kutsal Issa üç yıl boyunca halkını böylece irşad etti; her
şehirde, her köyde, yollarda ve ovalarda onun bütün söyledikleri aynen
çıkıyordu.
2. Bütün bu süre boyunca Pilat’ın tebdil-i kıyafet köleleri onu
göz hapsinde tuttular, fakat bir zamanlar şehir yöneticilerinin Issa hakkında
verdikleri bilgileri teyit edecek bir şey bulamadılar.
3. Ama Pilat, halkın Issa’ya çok fazla bağlı olduğundan endişe
ettiği için (zira Issa’nın düşmanlarının anlattıklarına göre o, halkı
ayaklandırarak, kendisini kral ilan etmelerini istiyordu) kölelerinden birisine
onu suçlamasını emretti.
4. O zaman savaşçılara, onu yer altındaki zindana atmalarını
tembihledi; burada ona, idam etmek için gereken itiraflarda bulunmaya
5. Fakat sadece kardeşlerinin gerçek saadetini düşünen Kutsal
Issa, kendi kutsi Yaratıcı’sı adına her şeye dayandı.
6. Pilat’ın köleleri işkencelere devam ederek, ölmesine ramak
kalacak hale getirdiler, ama Tanrı onun yanındaydı ve onun ölmesine izin
vermedi.
7. Mukaddeslerin çektikleri azap ve eziyetten haberdar olan büyük
din adamları ve bilge ihtiyarlar, yakınlaşmakta olan büyük bayram dolayısıyla
îssa’yı serbest bırakmasını hakimden rica etmek için ona gittiler.
8. Fakat hakim onlara kati olumsuz cevap verdi. O zaman onlar,
bayram öncesinde mahkum edilmesi veya aklanabilmesi için, Îssa’yı ihtiyar
heyeti mahkemesine çıkarmayı emretmesi için ona baş vurdular. Pilat bunu kabul
etti.
9. Ertesi günün sabahında hakim, Issa’nın yargılanmasını emretmek
için önemli komutanların, din adamlarının ve diğer kanun adamlarının
gelmelerini emretti.
10. Mukaddes’i zindandan getirdiler, ona hâkimin önünde iki
eşkıyanın arasına oturmasını emrettiler. Bu iki eşkıyayı, sadece yalnız başına onun
yargılanmayacağını halka göstermek için yargılayacaklardı.
11. Pilat yüzünü İssa’ya çevirerek dedi: “Ey insan! Senin İsrail
kralı olmak için ahaliyi iktidara karşı kışkırttığın doğru mu?”
12. Ve Issa cevap verdi: “Kendi iradesi ile kral olunmaz ve benim
halkı ayaklandırdığımı iddia edenler sana yalan söylemişler. Ben her zaman
yalnız göklerin Hakim’inden bahsettim ve her zaman halkı o’na tapınmaya
çağırdım.”
13. “Çünkü İsrail oğulları başlangıçtaki masumiyetlerini
kaybetmişlerdi ve eğer onlar gerçek Tanrı’ya ümit bağlamazlarsa, kurban
edileceklerdi ve onların mabetleri harabeye dönüşecekti.”
14. “Geçici hakimiyet ülkede kanun ve kaideleri bekler; ve ben
onlara şunu söylüyordum: Toplum düzenini bozmamak için kendi durumunuza ve
kendi kaderinize uygun biçimde yaşayın. Ve ben her zaman onları, kalplerine ve
akıllarına kuralsızlığın hakim olduğuna inandırmaya çalışıyordum.”
15. “Göklerin hakimi de onların ulusal krallarını cezalandırdı ve
mahvetti; fakat ben, kaderlerine sessizce itaat etmeleri durumunda göklerin
hakimiyetinin onlara kısmet olacağını söylüyordum.”
16. Bunun üzerine şahitler getirildi. Onlardan bir tanesi şöyle
söyledi: “Sen halka, yakın zamanda İsraillileri putperestlerin elinden
kurtaracak olan kral karşısında geçici iktidarın hiçbir önemi yoktur diyordun.”
17. Ve Issa dedi: “Ne mutlu sana, gerçekleri söyledin; Göğün Hakimi
yeryüzünün kanunundan büyük ve kudretlidir; o’nun hakimiyeti bütün yeryüzü
krallıklarından üstündür.”
18. “Ve o zaman
uzak değildir; Tanrı’nın iradesiyle İsrail halkı günahlarından arınacak, *
çünkü ‘halkın kurtuluşunu ve onun tek bir aile olarak bütünleşmesini ilan
edecek olan müjdeci zuhur edecektir’ denmiştir.”
19. Ve hükümdar yüzünü hakimlere çevirerek dedi: “Siz de duydunuz
mu? İsrailli Issa suçunu itiraf ediyor. Onu kendi kanunlarınıza göre yargılayın
ve idam hükmünü ilan edin.”
20. Din adamları ve ihtiyarlar cevap verdiler: “Biz onu
yargılayanlayız. Sen kendin de duydun; o, Göklerin Hakimi’ni kastediyor ve
kanunlara itaatsizlik etmeleri konusunda kimseye hiçbir şey tebliğ etmemiştir.”
21. O zaman hükümdarın
çağırdığı bir şahit, kendi efendisi olan Pilat’ın tembihlediği gibi, îssa’yı
sattı. Bu adam geldi ve yüzünü İssa’ya çevirerek dedi: “Göklere Hakim olanın
seni, onun halkını hazırlamak için gönderdiğini söylerken, İsrail kralını
kastetmiyor muydun?”
22. Ve Issa onu kutsayarak dedi: “Sen bağışlanacaksın, çünkü kendi
sözlerini söylemiyorsun.” Sonra hükümdara hitap etti: “Neden sen kendi
liyakatini düşürerek, sana tabi olan insanlara yalanla yaşamayı öğretiyorsun?
Oysa bu olmadan da senin günahsız insanları yargılama gücün var”
23. Bu sözlerden sonra hükümdar dehşetli bir gazap içinde, İssa’nın
idamından, iki eşkıyanın ise af edilmesinden yana olduğunu açıkladı.
24. Hakimler, aralarında istişare ederek, Plat’a dediler: “Biz
kanunlarımıza karşı çıkarak, bir masumu yargılayarak ve eşkıyaları af ederek
üzerimize büyük bir günah almayacağağız
25. “Ne istersen onu yap”. Bunu söyleyen din adamları ve ihtiyarlar
dışarı çıktılar ve: “Biz bu mü’min insanın ölümünden suçlu değiliz”, diyerek,
ellerini mukaddes kapta yıkadılar.
XIV.
1. Hükümdarın emriyle askerler Issa’yı ve iki eşkıyayı
yakalayarak idam yerine götürdüler ve onları yere dikilmiş haçlara çivilediler.
2. Bütün gün Issa’nın ve iki eşkıyanın kan damlayan bedenleri
askerlerin korumasında asılı durumda kaldı. Halk etrafta duruyordu; idam
edilenlerin akrabaları da dua ediyor ve ağlıyorlardı.
3. Güneş battıktan sonra Issa’nın ızdıraplan sona erdi. O,
bilincini kaybetti ve bu mü’minin ruhu Tanrı katında itaate varmak için
bedeninden ayrıldı.
4. Merhametsizleşmiş günahkârları kurtaran ve böylesine acılar
çekmiş olan Mukaddes Ruh’un seçkin temsilcisinin yer yüzündeki varlığı bu
şekilde sona erdi.
Lalan onu idam edildiği yerin
yakınma defneler. Halk onun mezarı başında dua etmeye githıçkınk ve feryat
sesleri etrafı yayıldı.
6. Ûç gün sonra hükümdar, halkın gazabından endişe ederek,
askerlerini Issa’nın cesedini gizlice alarak başka bir yere defnetmeleri için
gönderdi.
7. O gün
sabah halk mezarın açık ve boş olduğunu gördü. Hemen, İlahi Ruh’un yer yüzünde
hayat bulmuş olduğu mukaddesin cenazesini göklere götürmeleri için Âli Hakim’in
melekleri göndermiş olduğu yönünde bir şayia yayıldı.
8. Bu şayia Plat’a ulaşınca, o, gazaba geldi; ölüm ve köle edilme
korkusu altında Issa adının hiçbir zaman söylenmemesini ve onun için Tanrı’ya
dua edilmemesini emretti.
9. Fakat halk, kendi mürşidine ağlamaya ve onu övmeğe devam
ediyordu; bu yüzden çok insan köle edildi, işkencelere maruz kaldı, öldürüldü.
10. Ve mukaddes Issa’nın şakirtleri İsrail ülkesini terk ettiler ve
diğer ülkelerde putperestler arasına dağıldılar. Onlar, vahim yanlışları bir tarafa
bırakarak, ruhların kurtuluşunu ve insanları bekleyen gayr-ı maddi ve pınl
pırıl bir dünyadaki rahatlığı, tam bir masumiyeti... Kâmil azameti içinde Büyük
Yaratıcı’nın var olduğu tam saadeti düşünmek gerektiğini tebliğ ediyorlardı.
11. Putperestler, krallar ve askerler... Vaizleri dinliyor ve kalbi
sonsuz merhametle dolu olan kainatın Bilge Yaratıcı’sını, krallar kralını övmek
için... Mensubu bulunduktan saçmalık dolu dinlerini bırakıyor, kahinleri ve putları
terk ediyorlardı.
**********************
Apokrif kabul edilen İncillerin
başında şüphesiz Barnabas gelmektedir. Dört muteber İncile oranla tezat
teşkil eden Barnabas İncili'nin nispeten
Kuran’a yakın olması sebebiyle Batıda
yasaklandığı bilinmektedir.
1887’de Tibet’in Ladak şehrinde Rus Nikola
Notoviç tarafından tesadüfen ele geçirilen ve
Tibet İncili adı verilen bu apokrif İncil ise, önce 1894’de Fransa’da bir dergide yayınlanmış,
daha sonra ise Rusya’da bir kitabevi tarafından bastırılmıştır. ''
Notoviç’in verdiği bilgiye göre Tibet İncili
önce Hintçe yazılmış, bilahere rahipler
tarafından bir mağarada Tibetçeye tercüme edilmiştir.! " Muteber
İncillerde İsa’nın 14-29 yaş arasında nerede olduğu belirtilmemekle, bazen
cılız bir şekilde çölde yaşadığına işaret edilmektedir.
Tibet İncili’nde ise İsa’nın bir ticaret kervanıyla 14
yaşındayken Hindistan’a geldiği ve orada
Budda’nın öğretileriyle tanıştığı, daha sonra 29 yaşında Filistin’e
dönerek Hristiyanlığı yaydığı
kaydedilmektedir.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar