Tanrı’nın Ululuk Nuru Bile Senin Yüzüne, Senin Güzelliğine Âşık
Ey Tanrı ilhamıyla konuşan,
ey gerçekler gözü, ey şu ateşlerle dolu denizden halkın kurtulmasına çare olan,
Sen pek eski bir pîrsin,
evveline evvel yok; sen çok büyük, eşsiz bir padişahsın; canın elinden tutan,
ilgiler, bağlantılar âfetinden kurtulmasına yardım eden sensin.
Can verme yolunda canları
avlayan sensin, ah, kimin canıdır avlanmaya lâyık olan şu avlar arasında?
Mahlûk da kim oluyor ki
senin aşkından söz etsin, Tanrı’nın ululuk nuru bile senin yüzüne, senin
güzelliğine âşık.
O aşka avlandım, aşk
hastasıyım, ağlayıp inliyorum, ey mahir doktor, ne çareye başvurayım diyorsun.
Lûtfun gel diyor, kahrın dön
git; bir haber ver bize, bu ikisinden hangisi doğru sözlü, hangisi gerçek?
Ey canların güneşi, ey
Tebrizli Tanrı Şems’i, her zerre senin ışıklarınla can kesildi, letafete
kavuştu, söze geldi.
Kaynak: Cilt 1
Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar