Efendimin ayak izi dahi kaybolmayacak
Hz. Peygamber salla'llâhü aleyhi ve selleme Hassan B. Sabitin Söylediği Mersiyelerden
بَطَيبَةَ رَسمٌ
لِلرَسولِ وَمَعهَدُ
مُنيرٌ وَقَد تَعفو
الرُسومُ وَتَهمَدِ
وَلا تَمتَحي الآياتُ
مِن دارِ حُرمَةٍ
بِها مِنبَرُ الهادي
الَذي كانَ يَصعَدُ
وَواضِحُ آثارٍ وَباقي
مَعالِمٍ
وَرَبعٌ لَهُ فيهِ
مُصَلّى وَمَسجِدُ
بِها حُجُراتٌ كانَ
يَنزِلُ وَسطَها
مِنَ اللَهِ نورٌ
يُستَضاءُ وَيوقَدُ
مَعارِفُ لَم تُطمَس
عَلى العَهدِ آيُها
أَتاها البِلى فَالآيُ
مِنها تُجَدَّدُ
عَرِفتُ بِها رَسمَ
الرَسولِ وَعَهدَهُ
وَقَبراً بِها واراهُ
في التُربِ مُلحِدُ
ظَلَلتُ بِها أَبكي
الرَسولِ فَأَسعَدَت
عُيونٌ وَمِثلاها مِنَ
الجِنِّ تُسعَدُ
يُذَكِّرنَ آلاءَ
الرَسولِ وَما أَرى
لَها مُحصِياً نَفسي
فَنَفسي تَبَلَّدُ
مُفَجَّعَةً قَد
شَفَّها فَقدُ أَحمَدٍ
فَظَلَّت لِآلاءِ
الرَسولِ تُعَدِّدُ
وَما بَلَغَت مِن كُلِّ
أَمرٍ عَشيرَهُ
وَلَكِن لِنَفسي بَعدُ
ما قَد تَوَجَّدُ
أَطالَت وُقوفاً تَذرِفُ
العَينُ جُهدَها
عَلى طَلَلِ القَبرِ
الَذي فيهِ أَحمَدُ
فَبورِكتَ يا قَبرَ
الرَسولِ وَبورِكَت
بِلادٌ ثَوى فيها
الرَشيدُ المُسَدَّدُ
وَبورِكَ لَحدٌ مِنكَ
ضُمِّنَ طَيِّباً
عَلَيهِ بِناءٌ مِن
صَفيحٍ مُنَضَّدُ
تَهيلُ عَلَيهِ التُربَ
أَيدٍ وَأَعيُنٌ
عَلَيهِ وَقَد غارَت
بِذَلِكَ أَسعُدُ
لَقَد غَيَّبوا حِلماً
وَعِلماً وَرَحمَةً
عَشِيَّةَ عَلَّوهُ
الثَرى لا يُوَسَّدُ
وَراحوا بِحُزنٍ لَيسَ
فيهِم نَبيُّهُم
وَقَد وَهَنَت مِنهُم
ظُهورٌ وَأَعضُدُ
يُبَكّونَ مَن تَبكي
السَمَواتُ يَومَهُ
وَمَن قَد بَكَتهُ
الأَرضُ فَالناسُ أَكمَدُ
وَهَل عَدَلَت يَوماً
رَزِيَّةُ هالِكٍ
رَزِيَّةَ يَومٍ ماتَ
فيهِ مُحَمَّدُ
تَقَطَّعَ فيهِ مُنزَلُ
الوَحيِ عَنهُمُ
وَقَد كانَ ذا نورٍ
يَغورُ وَيُنجِدُ
يَدُلُّ عَلى الرَحمَنِ
مَن يَقتَدي بِهِ
وَيُنقِذُ مِن هَولِ
الخَزايا وَيُرشِدُ
إِمامٌ لَهُم يَهديهِمُ
الحَقَّ جاهِداً
مُعَلِّمُ صِدقٍ إِن
يُطيعوهُ يَسعَدوا
عَفُوٌّ عَنِ الزَلّاتِ
يَقبَلُ عُذرَهُم
وَإِن يُحسِنوا
فَاللَهُ بِالخَيرِ أَجوَدُ
وَإِن نابَ أَمرٌ لَم
يَقوموا بِحَملِهِ
فَمِن عِندِهِ تَيسيرُ
ما يَتَشَدَّدُ
فَبينا هُمُ في نِعمَةِ
اللَهِ وَسطَهُم
دَليلٌ بِهِ نَهجُ
الطَريقَةِ يُقصَدُ
عَزيزٌ عَلَيهِ أَن
يَجوروا عَنِ الهُدى
حَريصٌ عَلى أَن
يَستَقيموا وَيَهتَدوا
عَطوفٌ عَلَيهِم لا
يُثَنّي جَناحَهُ
إِلى كَنَفٍ يَحنو
عَلَيهِم وَيَمهَدُ
فَبَينا هُمُ في ذَلِكَ
النورِ إِذ غَدا
إِلى نورِهِم سَهمٌ
مِنَ المَوتِ مُقصَدُ
فَأَصبَحَ مَحموداً
إِلى اللَهِ راجِعاً
يُبكيهِ حَقُّ
المُرسِلاتِ وَيُحمَدُ
وَأَمسَت بِلادُ
الحُرمَ وَحشاً بِقاعُها
لِغَيبَةِ ما كانَت
مِنَ الوَحيِ تَعهَدُ
قِفاراً سِوى مَعمورَةِ
اللَحدِ ضافَها
فَقيدٌ تُبَكّيهِ
بَلاطٌ وَغَرقَدُ
وَمَسجِدُهُ
فَالموحِشاتُ لِفَقدِهِ
خَلاءٌ لَهُ فيهِ
مَقامٌ وَمَقعَدُ
وَبِالجَمرَةِ الكُبرى
لَهُ ثَمَّ أَوحَشَت
دِيارٌ وَعَرصاتٌ
وَرَبعٌ وَمَولِدُ
فَبَكّي رَسولَ اللَهِ
يا عَينُ عَبرَةً
وَلا أَعرِفَنكِ
الدَهرَ دَمعَكِ يَجمَدُ
وَما لَكِ لا تَبكينَ
ذا النِعمَةِ الَّتي
عَلى الناسِ مِنها
سابِغٌ يَتَغَمَّدُ
فَجودي عَلَيهِ
بِالدُموعِ وَأَعوِلي
لِفَقدِ الَذي لا
مِثلُهُ الدَهرُ يوجَدُ
وَما فَقَدَ الماضونَ
مِثلَ مُحَمَّدٍ
وَلا مِثلُهُ حَتّى
القِيامَةِ يُفقَدُ
أَعَفَّ وَأَوفى
ذِمَّةً بَعدَ ذِمَّةٍ
وَأَقرَبَ مِنهُ
نايِلاً لا يُنَكَّدُ
وَأَبذَلَ مِنهُ
لِلطَريفِ وَتالِدِ
إِذا ضَنَّ مِعطاءُ
بِما كانَ يُتلَدُ
وَأَكرَمَ صيتاً في
البُيوتِ إِذا اِنتَمى
وَأَكرَمَ جَدّاً
أَبطَحيّاً يُسَوَّدُ
وَأَمنَعَ ذِرواتٍ
وَأَثبَتَ في العُلى
دَعائِمَ عِزٍّ شامِخاتٍ
تُشَيَّدُ
وَأَثبَتَ فَرعاً في
الفُروعِ وَمَنبِتاً
وَعوداً غَذاهُ المُزنُ
فَالعودُ أَغيَدُ
رَباهُ وَليداً
فَاِستَتَمَّ تَمامُهُ
عَلى أَكرَمِ الخَيراتِ
رَبٌّ مُمَجَّدُ
تَناهَت وَصاةُ
المُسلِمينَ بِكَفِّهِ
فَلا العِلمِ مَحبوسٌ
وَلا الرَأيُ يُفنَدُ
أَقولُ وَلا يُلفى لِما
قُلتُ عائِبٌ
مِنَ الناسِ إِلّا
عازِبُ العَقلِ مُبعَدُ
وَلَيسَ هَوايَ نازِعاً
عَن ثَنائِهِ
لَعَلّي بِهِ في
جَنَّةِ الخُلدِ أَخلَدُ
مَعَ المُصطَفى أَرجو
بِذاكَ جِوارَهُ
وَفي نَيلِ ذاكَ
اليَومِ أَسعى وَأَجهَدُ
1. Taybe'de [1] ,
Peygamber’in izi ve ışık saçan toplanma yeri bulunmaktadır; izler silinip yok
olabilir.
2. (ancak) Önderin üzerine çıktığı minberin
bulunduğu şeref ve saygı evinin izleri asla yok olmaz,
3. Açık izler ve işaretler; Peygamber’in namazgah
ve mescidinin bulunduğu ashabıyla toplandığı evinin bir köşesi, bunlar da yok
olmaz.
4. Orada, ortasına, Allah katından,
kendisiyle yol bulunan bir nurun indiği odalar bulunmaktadır
5. Üzerinden zaman geçmesine rağmen
silinmemiş izler vardır; zamanla yıpranmış ancak geri kalan izleri onu
hatırlatmaktadır.
6. Orada (Taybe), Peygamber’in hayalini ve
onunla birlikte geçirilen zamanı ve onu toprağın altına gizleyen acımasız kabri
tanıdım.
7. Orada durup Peygamber’e gözyaşı döktüm,
ne mutlu onun için gözyaşı döken gözlere ve kirpiklere
8. Peygamber’in iyiliklerini hatırlıyorum,
kendimi onları sayacak gibi görmüyorum, şaşırdım kaldım.
9. Ahmed’in kaybının acısına rağmen,
(yüreğim) Peygamber’in yaptıklarını sayıp durdu.
10. Topluluğun içindeki herkes görevini yerine
getirmektedir, ancak bana düşen ise gördüklerine şükretmektir
11. Uzun süre ayakta dururken, Ahmed’in
bulunduğu kabrin üzerine gözyaşları sel olup akıyordu.
12. Ne mübareksin ey Resulullah’ın kabri,
sen de mübarek kılındın içinde Allah’ın desteklediği Peygamberin bulunduğu
toprak!
13. Üzerinde lahit taşı dizili, içinde iyi
insanı barındıran mezar, sen ne mübareksin!
14. Eller üzerine toprak döküyorken, gözler ona
dikili kaldı, böylece toprağa
15. Yumuşak başlılığı, ilmi ve merhameti
kaybettiler, yastıksız, toprağın örttüğü bir akşamda.
16. Aralarında Peygamberleri olmadan, kolları
ve belleri bitkin düşmüş bir halde, hüzünle kala kaldılar.
17. O gün gözyaşı döktükçe gökyüzünü de
ağlattılar, kendisine toprağın ağladığı kimse için insanlar, daha çok üzülmeli,
ağlamalı
18. Herhangi birinin öldüğü günün
sıkıntılarıyla, Hz. Peygamber’in öldüğü günün sıkıntısı birbirine denk midir?
19. O gün aralarından vahyin kaynağını
yitiriyorlar ki o, yükseklere inip çıkan bir nura sahipti.
20. O, kendine uyanı rahmana götürür, belaların
felaketinden korur ve doğruya iletir.
21. O, arkadaşlarını büyük bir çabayla hakka
ulaştıran bir rehber ve dürüstlüğün öğretmenidir, eğer ona itaat ederlerse
mutlu olurlar.
22. Kusurları affeden, özürlerini kabul
edendir. Eğer iyilik ederlerse, Allah, iyilik edenlerin en cömertidir.
23. Eğer başlarına bir felaket geldiğinde bu
durumda O’na hamd etmeliler, zira felaket ne olursa olsun bunu kolaylaştıran
yine odur!
24. Allah’ın verdiği nimetin içindeyken bu onun
varlığına delildir. Onun yoluyla ancak maksada varılır.
25. insanların doğru yoldan ayrılması ona çok
zor gelmekte ve onları doğru yola ve hidayete götürmeye özen göstermektedir.
26. Onlara karşı müşfiktir, rahmet kanatlarını
onlara sermeyi esirgemez.
27. Onlar bu nurun içinde iken, nurlarına bir
ölüm oku isabet etti.
28. Sabah vaktinde şükrederek Allah’a kavuştu,
melekler, Peygamber’e gözyaşı döktüler (yas tuttular) ve ona dua ettiler.
29. Mekke kenti, ıssız bir yer olarak (yalnız,
tek başına) akşamladı, vahyin mekanı olması özelliğini kaybettiği için
30. Mezar taşı ve Medine mezarlığının yas
tuttuğu, yitiklerin konuk olduğu mezarların dışında ıssız bir çöl gibiydi.
31. Mescidi onun yokluğundan ıssız kaldı, onun
makam ve oturduğu mekanı bomboştu.
32. Oradaki çakıl taşları (haccın rükünlerinden
olan üç cemre), evler, arsalar, araziler ve doğduğu yer (onun ayrılığıyla)
tenha kaldı.
33. Ey gözlerim Resulullah'a gözyaşı döktün ve
artık senin yaşlarının durduğunu görmedim.
34. Sana ne oluyor da insanlara sürekli ve bol
miktarda akan nimet sahibine ağlamıyorsun?
35. Ona gözyaşı dökmede cömert olun ve feryat
edin, dünyada bir eşi bulunmayan insanın kaybı için.
36. Öncekiler Muhammed gibi birisini
kaybetmediler, kıyamete kadar da bir benzeri kaybedilmeyecek.
37. O, insanları hep bağışlamış, söz ve
teminatına tam sadık olmuştur ve cimrilik etmeden, çok ihsanda bulunmuştur.
38. Kendilerine eskilerden miras kalanlar
cimrilik ettikleri halde, eski ve yeniye bol ikramda bulunmuştur (fedakar
davranmıştır).
39. Saygı duyulan bir kabileye mensuptu, Mekke
ve Kureyş içinde efendi sayılan bir dedeye sahipti.
40. Zirveleri muhkemleştirdi, yükseklere taht
kurdu, sapasağlam yüce, onurlu desteklerle
41. Öyle bir kök bırakıp (ruh) ekti ki sabah
bulutunun nemiyle beslenen güçlü bir yapı oluşturdu.
42. Onu yüce bir Rab, çocukken büyütmüş ve
iyilik konusunda en cömert kişi olarak yetiştirmiştir.
43. Onun ayrılmasıyla Müslümanların vasiyeti
sona erdi, artık geride gizli bir bilgi, çürütülmüş bir görüş kalmadan
44. Diyorum ki, benim bu sözümü aklından zoru
olanlar dışında kimse beni ayıplayamaz,
45. Gönlüm onu övmekten vazgeçmiş değil, onunla
sonsuz cennette sürekli beraber olma ümidiyle gönlüm onu övmekten geri durmaz.
46. Orada onun komşusu olmayı umuyorum, o güne
ulaşmaya gayret ediyorum.
[salla'llâhü
aleyhi ve sellem]
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar