Print Friendly and PDF

Falcı (1996) Thinner

 


 93 dk

Yönetmen:Tom Holland

Senaryo:Stephen King, Michael McDowell, Tom Holland

Ülke:ABD 

Tür:Fantastik, Korku

 Vizyon Tarihi:25 Ekim 1996 (ABD)

Dil:İngilizce

Müzik:Daniel Licht

 Oyuncular

Robert   Burke

Lucinda   Jenney

Bethany   Joy Lenz

Time   Winters

Howard   Erskine

Tüm Kadro

Özet

Gerilim ve korku romanlarının Dünyaca ünlü,usta yazarı Stephen King'in,Richard Bachman takma adıyla yazdığı kitabından sinemaya uyarlanmış.İyi bir koca ve sevgi dolu bir baba olan Billy Hallecek,Conneticut'da yaşamakta ve New York'da avukatlık yapmaktadır.Amerikan iyi yaşam'ın keyfini çıkartan bir kurban.Phalı bir ev,iyi bir aile ,itibarlı bir meslek...Normalden yirmi beş kilo fazlası var,otuz altı yaşında ve doktorunun sürekli hatırlattığı gibi kalp krizi riski altında.Ama günün birinde güney Conneticut'da bir çingeneye çarpması sonucu Billy Hallecek'in tüm yaşamı değişir.Bölgesel mahkemede sevimli bir yargıç ve dost bir şerif tarafından aklanmasına karşın hakında daha karanlık ve daha kötü bir karar alınmıştır.Ölen çingenenin babası Billy'e büyü yapıp onu lanetler.Ondan sonra bu kilolu adam ne yerse yesin ani bir şekilde zayıflamaya başlar.

Altyazı

Çingene karavanı.

 Tanrı aşkına, şu çingeneler!

 Mecbur muyum?

 - Mecbur muyum?

 - Evet.

 Pekâlâ?

 135.

 Billy, geçen hafta da 135 kiloydun.

 Bu diyetlerin işe yaraması biraz vakit alabiliyor.

 Heidi, bana ne yapıyorsun?

 - Günaydın.

 - Babanın arabasının arka   koltuğunda yapmamı istediğin şeyi: Aşkımı kanıtlıyorum.

 - Bugün Bay Mafya'yı kurtaracak mısın?

 - Lütfen ona öyle deme.

 Babanın onu savunması yeterince kötü zaten.

 Bir de şakaları dinleyemem.

 Bunun adalet olduğunu söyleyeceksin.

 Bu adalet değil.

 Biraz daha devam et.

 Video kartını alacağım.

 - Bunu yapmazsın.

 - Bir dene istersen şekerim.

 - Bunu komik bulmanıza sevindim.

 - Hadi.

 Masum olduğuna inanmasaydım Ginelli'nin davasını almazdım.

 Belki.

 Bu sefer.

 Arabam geldi.

 Tataglia'nın etkisiz bilimini silmeye gidiyorum.

 Hoşça kal.

 Seni seviyorum.

 Savunma Max Duggenfield'i kürsüye çağırıyor.

 İtiraz ediyorum.

 Sanığın Bay Duggenfield'in ölümünü   emretmekle suçlandığı göz önünde bulundurulursa  Bay Halleck, bu tanığı çağırmak istediğinizden emin misiniz?

 Max Duggenfield müvekkilimin onu öldürtmek için 40.000 dolar   ödediğine inanıyorsa, mahkemede bunu beyan etmesini istiyorum.

 Max Duggenfield'i kürsüye çağırın.

 Bay Max Duggenfield lütfen.

 - Ne halt ediyorsun sen?

 - Dedektiflik bürosunu hatırla.

 - Yani aslında sen  - K.çını ateşten kurtarmak için.

 Sağ elinizi kaldırın.

 Doğruyu, sadece doğruyu söyleyeceğinize yemin eder misiniz?

 - Evet.

 - Kayıtlar için adınızı söyleyin.

 Max Duggenfield.

 Bay Duggenfield.

 Ölmenizi isteyen başkaları da var mı?

 - Belki.

 Olabilir.

 - Bildiğiniz kadarıyla,   daha önce başınıza para konmuş muydu?

 Pekâlâ  - Üç yıl önce.

 - Kimdi peki Bay Duggenfield?

 Üç yıl önce canınız için anlaşma yapan kimdi?

 - İtiraz ediyorum.

 - Reddedildi.

 Eşimdi.

 Bir ara çok kavgacıydı.

 Ay başı durumlarıydı belki.

 Nasıl olduklarını bilirsiniz.

 Bir de para meselesi çıktı.

 Sayın Yargıç.

 Ama menopozu atlattı, her şey harika.

 - Teşekkürler anne.

 - Guillermo.

 - Sadece işimi yapıyorum.

 - Boş versene.

 Sana çok büyük bir borcum oldu.

 Dinle.

 Bu davayı almak için Bay Beyaz Zambak Yakalı ortağına kulis   yapmak zorunda kaldığını biliyorum.

 - Yani asıl mesele  - Bu yüzden firmana   bir servet ödedikten sonra bile sana hâlâ borçlu kalacağım.

 Mangia!

 Ateşle oyun mu?

 Anladın, bayım.

 Gerisini denedin, şimdi en iyisini dene.

 Ne düşünüyorsunuz?

 Hadi millet!

 Bu çok eğlenceli!

 Öğleden sonra asansörü yapmaya geliyorlar.

 Ve tebrikler.

 Öğlen haberlerine çıktınız.

 Billy, başardın.

 Hiç ihtimal vermiyordum.

 Kirk Penchley bir kez daha kanıtladı, inanç olmadan   iyi eylemler ölüdür.

 Evlat, birkaç kilo vermelisin.

 Gel.

 Sana bir şey görmek istiyorum.

 Bu sabah sokağın karşısına baktın mı?

 Şuna bir bak.

 Oradaki çingene hatunu görüyor musun?

 Görmememe imkan var mı?

 Tamam.

 Ona bu çeyrekliği ver ve eteğini kaldırmasını söyle.

 - Seninki altıncı sınıfta kaçmadı mı?

 - Umarım kaçmamıştır.

 - Sorun nedir?

 - Seni duymasından mı korkuyorsun?

 Günün geri kalanında izin alıyorum.

 - "İyi günler, Billy" de.

 - İyi günler, Billy.

 Bu gece kulübe gidiyoruz unutma.

 Kutlama yapacağız.

 Hopley neden bu kadar gecikti?

 - Saatler önce çıkmış olmalıydılar.

 - Merhaba, Yargıç.

 Beni o dedektiflik bürosuna gönderdiğiniz için teşekkürler.

 Bu sabah büyük bir dava kazanırdı bana.

 Boş ver.

 Bir grup pis, hırsız çingene tarafından istila edildik.

 Bilemiyorum Yargıç.

 Bence biraz eğlence getirdiler.

 Hastalık, suç ve fahişelik getirdiler.

 Bunun neresi eğlence?

 - Yaşlı adam kim?

 Şefleri, adı Lampke.

 - Sonunda.

 İyi atlattın.

 - Henüz değil.

 Lars Ancaster'in çiftliğinde yer kiralamışlar.

 Onları özel araziden çıkaramazsın, yargıç.

 Çıkarabilirsin.

 Tabii lise futbol takımının alkışlamasını istiyorsan başka.

 Parayı köpek dövüşlerinden kazanıyorlar!

 Yargıç, sorun değil.

 Dell Barton Araştırma Servisleri'ne.

 New England'ın en iyisi!

 Ve kazanmaya!

 Hep bu kadar tatlı olsun!

 Tamam.

 Sakin ol!

 Dur!

 Hayır, hayır!

 Hayatta olmaz, kahramanım.

 Sen patlamadan çıkalım.

 - Parti bitti.

 Gidelim.

 - Arabaları getirir misin?

 Arabayı ben getiririm.

 Yoldan pasta alırız.

 Hayır.

 - Bu şekilde yemeyi bırakmalısın.

 - Biliyorum.

 Billy, mezarını çatal ve kaşıkla kazmayı bırakmanı istiyorum.

 Seni seviyorum.

 Yoksa çenemi kapalı tutardım.

 Elimde değil, Heidi.

 Tek düşünebildiğim yemek.

 Belki kafanı başka şeylerle meşgul etmeni sağlayabilirim.

 Heidi.

 Hâlâ yemek düşünüyor musun?

 Bunu burnum için doldurmanı istiyorum.

 - Neye bakıyorsun?

 - Hiçbir şeye.

 Devam et sen.

 Hayatta yiyecekten başka şeyler de var.

 - Sadece  - Ne?

 - Sadece durma.

 - Ne "durma"?

 - Lütfen.

 - Lütfen ne?

 Lütfen!

 Baba, soğuk.

 Gidip ceketimi alacağım.

 Tanrım!

 - Mahkemen nasıl bu kadar çabuk geldi?

 - Mahkeme değil.

 Sorgu yargıcının toplantısı.

 Daha basit bir süreç.

 Ama bir kazaydı.

 Peki olabilecek en kötü şey ne?

 Babana bir şey olmayacak, Linda.

 Yanlış bir şey yapmadı.

 Yani tamamen paçayı yırtacak mısın?

 "Paçayı yırtacak" bir durum yok.

 Yanlış bir şey yapmadım.

 Kaza bir suç değildir.

 Yaşlı kadını dükkandan çıkarken gördünüz, Bay Bangor.

 - Koşuyor muydu?

 - Zannedersem.

 Çalıyorlardı.

 Ama koşuyordu, değil mi?

 Belirlemek istediğim bu.

 Eminim diyemem.

 Eczanenin arka tarafındaydım.

 Bu kadar, Bay Bangor.

 İnebilirsiniz.

 Şef Hopley.

 Şef, belki siz yardım edebilirsiniz.

 Bay Halleck yasal hız sınırında mı gidiyordu?

 Evet, efendim.

 Şahitlerimiz var lastik izleri de bunu kanıtlıyor.

 - Alkol muayenesi yapıldı mı?

 - Evet, efendim.

 - Peki sonuç neydi?

 - Bay Halleck hakim kadar ayıktı.

 Bu şartlar altında bunu duymazdan geleceğim.

 Gidebilirsiniz Şef.

 Bu mahkeme William Halleck'i, Suzanne Lempke'yi öldürmekle   suçlamak için hiçbir dayanak görmüyor ve   ölümünü kaza ilan ediyor.

 Bu duruşma bitmiştir.

 Sen sür.

 Efendim.

 Daha zayıf.

 Arabaya bin.

 128 kilo.

 Biri Richard Simmons'ı çağırsın.

 - Tartıldın mı?

 -128.

 -128.

 Yalan söylemiyorsun, değil mi?

 - Hayır.

 Yedi günde 7 kilo eder bu.

 - Tebrikler.

 - Evet, fena değil, değil mi?

 Daha zayıf görünüyorsun.

 Ama yemeyi bıraktığını görmedim.

 - Belki vicdan azabındandır.

 - Bu çok aptalca.

 Senin yeme düzenini ne kadar etkilediyse benimkini de   o kadar etkiledi.

 - Bugün buraya neden geldim?

 - Egzersiz için.

 Görünüşe bakılırsa sonunda işe yarıyor gibi.

 Bir insanın hayatını değiştirmek için birinci dereceden   cinayet suçlamasından kurtulmak gibisi yoktur.

 Çok zekice Kirk, çok da merhametli.

 - Ne demişti?

 - Ağızda ayak hastalığı.

 Bu tür davranışların yüzünden mahkemede kaybedersin.

 Özellikle de benimkinde.

 Beni rahat bırak yoksa Billy'nin golf arabasıyla   seni çiğnemesini sağlarım.

 - Kirk?

 - Ne?

 Bana küçük bir öpücük ver, şekerim.

 Tam buraya.

 Billy, aklını mı kaçırdın?

 Birkaç kilo verince bunu yapmak ne kadar kolay oluyor tahmin edemezsin.

 Hadi.

 Mike, şuna bakar mısın?

 - Sedef hastalığın geri geliyor.

 - Neden?

 Hep televizyonda sordukları gibi "Neden, neden diye sordun?

" Stres yüzündendir herhâlde.

 Geçen seferki merhemi kullan.

 Atlar için.

 İnekler için daha iyi.

 127!

 Bu sabahtan beri bir kilo mu vermişim?

 Bu mümkün mü?

 Sakin ol.

 Yakında toplarını ayna kullanmadan da görebileceksin.

 Dinle, Cary.

 Bana göz kulak olduğun için sana teşekkür etme fırsatım olmadı.

 Ondan sonra ne olduğunu anlatmadım, değil mi?

 Leda'yla yemeğe gittik.

 Dışarı çıktığımızda yaşlı çingene beni bekliyordu.

 - Hani burnu  - Evet, o.

 Yürüdü ve bana dokundu.

 Tam buraya.

 - Bir şey söyledi mi?

 - Ne bileyim ben?

 Empetigo kaparım diye korktum!

 Ya da bitlenirim diye!

 - Bu diyeti bırakmanı istiyorum.

 - Diyette gibi mi görünüyorum?

 - Ne zaman bıraktın?

 - Bir hafta önce.

 11 kilo daha.

 İki haftada 19 kilo eder bu.

 Bir karar ver artık!

 Şişman olmamı mı istiyorsun, zayıf olmamı mı?

 Ben sadece  Ani kilo kaybı uyarı işareti olabilir.

 - Neyin işareti?

 - Biliyorsun.

 Tanrım!

 Kilo alırsam kalp krizi geçiriyorum.

 Kilo verirsem kanser oluyorum.

 Bir türlü ortasını bulamıyorum.

 Dün Mike Houston'la karşılaştım.

 Bir kaç test yaptırmanı istiyor.

 Tamam.

 Kendin için ya da benim için yapmak istemiyorsan,   Linda için yap.

 Her şey gayet iyi.

 - İyi mi?

 - Evet.

 Bütün kan değerlerin iyi.

 Hatta benimkinden bile iyi.

 Kolesterol ve trigliseritler düşük.

 Mary Lou Singer'ı lisede becerdiğinden beri bu kadar   sağlıklı olmamıştın.

 Adı Sangster'dı ve onu yatağa atmayı asla beceremedim.

 Mike, bundan emin misin?

 108 kiloya düştüm.

 Bir bavulun ağırlığı kadar kilo kaybettim.

 Dinle, önemli olan sakinleşmen.

 Bu kadar kafana takma.

 Kilon bir noktada sabitlenecektir, sonra biraz da kilo alırsın.

 İnan bana, her şey yoluna girecek.

 Bay Halleck!

 Sonunda işe yarayan bir diyet bulmuşsunuz.

 Harika görünüyorsunuz.

 - Doğru.

 Ve yeni görünüşüme uyacak yeni giysiler istiyorum.

 Yani sen  Hemen işe koyulalım!

 40 beden olmuşsunuz.

 38 bile olabilir.

 Bu doğru olamaz.

 Tartınız var mı?

 Yaptığınız diyet, nedir acaba?

 Diğer bütün diyetleri denedim.

 Belki bunu da denemeliyim.

 Seveceğini sanmıyorum, Henry.

 Aslına bakarsan hiç hoşuna gitmez.

 Baba.

 Bir şey sorabilir miyim?

 Erkek menopozu diye bir şey var mı?

 Hani hormonların saçmaladığı  - Ne demeye çalışıyorsun?

 Senin için endişeleniyorum.

 Endişelenecek ne var ki?

 İşe yarayan bir diyet buldum.

 İstediğin kadar yiyorsun ama yine de kilo veriyorsun.

 - Ne oldu?

 - Bilmiyorum.

 Ters bir şey söyledim herhâlde.

 - Yapma.

 Onu daha fazla üzersin.

 Al.

 Billy, biraz yavaşlar mısın?

 Neden böyle yiyorsun?

 Bütün bunlar sadece kafamda mı, bilemiyorum.

 - Dr.

 Mikey öyle düşünüyor.

 - Ona böyle demenden nefret ediyorum.

 Bildiğim tek bir şey var.

 Bugüne kadar her gün 1,5 kilo verdim.

 Yeniden kilo mu alıyorsun?

 Harika!

 Bugün yemeği kaçırdım.

 1,5 kilo yerine, ofisten eve geldiğimde   3 kilo zayıftım.

 Anladın mı?

 Böyle yemek zorundayım!

 Bu bir yarış ve ben kaybediyorum.

 - Benim suçummuş gibi konuşuyorsun.

 Özür dilerim.

 Oral seksi kendime mi yapıyordum?

 Çok korkunç bir şey bu.

 O anda şikayet etmiyordun.

 Linda birkaç haftalığına Rhoda teyzesini ziyarete gitsin.

 - Ne?

 - Seni bu hâlde görmemeli.

 Çok üzülüyor.

 Olanlara baksana.

 Onu yarın götürürüm.

 Billy.

 Sonunda o uzmana ulaşabildim.

 Ve?

 İyi haberlerim var.

 Test sonuçlarına ve ona anlattıklarıma göre   kesinlikle parazit değilmiş.

 Tenya değil.

 - Ne tavsiye ediyor?

 - Glassman Kliniği’ni.

 Seni yarın bekliyorlar.

 Billy, gitmek istemiyorsan bile gitmek zorundasın.

 Heidi'nin hatırı için.

 Çok üzülüyor.

 Mike.

 Leda dün akşam da yalnız yiyordu.

 Yargıç hasta mı?

 Hayır.

 Şehir dışında.

 Ablası kötü bir trafik kazası geçirmiş.

 Cary Rossington'ın ablası yok ki.

 Öyleyse Leda'nın ablasıdır.

 Rahatla biraz.

 Yarın görüşürüz.

 - Leda.

 Cary evde mi?

 - Minnesota'da akraba ziyaretinde.

 - Ona ne oldu?

 Kilo mu veriyor?

 - Neden bahsediyorsun sen?

 50 kilo verdim.

 5-0 şeklinde yazılıyor.

 - Çingeneler yaptı, değil mi?

 - Çingeneler mi?

 - Yaşlı adam sana dokundu mu?

 - Bunun olayla ne ilgisi var.

 İçeri gel, Billy.

 Al.

 Buna ihtiyacın olacak.

 Cary Minnesota'da ama akraba ziyaretinde değil.

 Mayo Klinik'te.

 - Leda.

 Çingene laneti diye bir şey yoktur.

 Beni mi ikna etmeye çalışıyorsun, kendini mi?

 Milton'daki La Zuppas'tan çıkarken bize doğru geldi.

 Cary anahtarlarını arıyordu.

 Yaşlı adamın geldiğini görmedi.

 Ama ben gördüm.

 Onu uyarmaya çalıştım ama geç kaldım.

 Ona dokundu.

 Sonra kulağına bir şeyler fısıldadı.

 Cary ne söylediğini duymadığını iddia ediyor.

 Ben duydum.

 - Ne?

 Ne söyledi?

 - Tek kelime.

 Kertenkele.

 Derisi kabuklanmaya başladı, pul pul oldu.

 Tersine evrim geçiriyor.

 Hilkat garibesi gibi.

 Tanrı aşkına!

 Mayo'ya gitmek için bir uçak tuttu.

 Bunu söylemiş miydim?

 İnsanların ona bakmasına dayanamıyordu.

 Son günde, gitmeden önce, elleri pençe gibiydi!

 Gözleri derin boşluklar içinde iki parlak benek gibi görünüyor.

 Alüminyum folyo gibi.

 Burnuysa  - Glassman Kliniğine gitmeliyim.

 Metabolik düzensizlik çekiyorum.

 - Buraya neden geldin?

 Kocamı neden arıyorsun?

 - Notlarımızı karşılaştırmak istedim.

 Tanrım.

 Sana ne dedi?

 Yaşlı çingene sana ne dedi?

 - Hiçbir şey!

 - Buna inanmıyorum.

 Hepsinin senin suçun olduğuna inanıyorum!

 O yaşlı kadına çarptın!

 Ona çarpan sendin!

 Sen!

 Cary değil!

 Ben yazdım ama kocan boyadı.

 Hem de büyük memnuniyetle yaptı.

 Glassman'da mutluluklar, Billy.

 Yemeklerin iyi olduğunu duydum.

 Çingene laneti diye bir şey yok.

 Bir kaç hafta sonra 20-30 kilo verip geri geleceksin!

 O zaman neye inandığını söylersin.

 Evet, o zaman neye inandığını   söylersin.

 Beni duyuyor musun?

 Neye inandığını söyle bana!

 Söyle bana!

 - Bunu bana sen verdin.

 - Öyle mi?

 Bay Ginelli, Billy Halleck sizi arıyor.

 - Senin için ne yapabilirim?

 - Sana çılgınca bir şey soracağım.

 - Devam et, avukat.

 - Çingene lanetlerine inanır mısın?

 Dostlarımın anlattıklarına ve gördüklerime inanırım.

 Annemse bambaşka bir hikaye.

 Bekle.

 Evet.

 İnandığını söylüyor.

 Eski ülkedeki çingeneleri tanırdı.

 Laneti ancak onu okuyan kaldırabilir diyor.

 Başkası yapamazmış.

 Bütün bunlar ne demek oluyor?

 - Seni tekrar ararım.

 Sağ ol.

 - Dün akşam Rossington’larda ne oldu?

 - Leda Rossington yaşlı çingene   Tadzu Lempke'nin beni ve Cary'yi lanetlediğini düşünüyor.

 Ne?

 Kulağa nasıl biliyorum ama böyle düşünüyor.

 - Cary deri kanseri.

 - Çingene laneti diye bir şey yoktur.

 Olsaydı bile lanetlenen sen ve Cary olmazdınız.

 Bütün şehir olurdu.

 Öyle mi?

 Bütün şehir karısını öldürüp örtbas etmeye çalışmadı.

 - Ben ve Cary yaptık.

 Bir de  - Ne?

 Hopley de.

 O da ört basa yardım etti.

 Billy, şu anda yapman gereken tek şey kliniğe yatıp iyileşmek.

 O kadar.

 Dikkat et!

 Geldik.

 Hopley, cevap ver, kahretsin.

 - Günaydın, Bay Halleck.

 - Günaydın.

 Test sonuçlarınızı sentezlemek için bilgisayarı kullandık.

 İnanılmaz.

 Günde 12 bin kaloriden fazla alıyorsunuz ama   hâlâ kilo veriyorsunuz.

 Buyurun, Bay Halleck.

 İstediğiniz gibi ekstra kremalı.

 Çok İyi protokollerimiz var.

 Ama işe yaraması 1-2 hafta sürer.

 Ya bunlardan bir sonuç çıkmazda?

 - Testlere devam ederiz.

 Pes etmeyiz.

 Bundan emin olabilirsiniz.

 - Nereye gidiyorsunuz?

 - Yemek almaya.

 Duncan, ben Billy Halleck.

 İstasyondaki adam hasta olduğunu söyledi.

 İyi misin?

 Hadi, Duncan.

 Yargıca olanları biliyorum.

 Sana ne oldu?

 Bilmek isteyeceğini sanmıyorum ama içeri gel.

 Yani sonunda Rossington'ın içi dışına yansıdı diyorsun.

 Çok komik.

 Şu hâline bak.

 Sonunda işe yarayan bir diyet bulmuşsun.

 Her ne yaptıysak, bunu hak etmedik.

 - Öyle mi?

 Sen yaşlı kadını ezdin geçtin.

 Rossington durumu   o kadar iyi düzeltti ki ehliyetine el bile konmadı.

 Ben de hepsini ilçe sınırları dışına attım.

 Yapma.

 Ben suçlu değilim.

 Sarhoş değildim.

 Bunu nereden bileyim ki?

 Sana alkol muayenesi yapmadım.

 Yaptığımı söyledim.

 Fairview'da işleri böyle hallederiz, değil mi?

 Canı cehenneme!

 Yaşlı kadın yanlış yerden geçiyordu.

 Sarhoş değildim.

 Ama başka bir şeyler dönüyor olabilirdi.

 - Ne gibi?

 - Boş ver.

 Yaşlı adamı bulup bunu hak etmediğimizi söylemek istiyorum.

 Seni lanetlediğini mi düşünüyorsun?

 Shock Tiyatrosu'ndaki gibi eski moda bir çingene laneti mi?

 Fark eder mi?

 Ona söylemek istediklerim var.

 Benimle gelmek istersin belki.

 Tanrı aşkına Hopley.

 - Özür dilerim.

 - Dileme.

 Seninki biraz daha yavaş ilerliyor.

 Ama sen de bu noktaya varacaksın.

 Hayır, hiçbir yere gitmiyorum.

 Onu sen bul, Billy.

 Onu bul.

 Ve onu bulduğunda  O ihtiyar pisliği öldürmeni ve bunun benden olduğunu söylemeni istiyorum.

 Yapamam.

 Onu öldüremem.

 Laneti kaldırması için ona ihtiyacım var.

 Bunu yapabilecek tek kişi o.

 Laneti kaldıracağını mı sanıyorsun?

 Ona burnunu çekerek "çok özür dilerim" mi diyeceksin?

 Bak ne kadar da üzgünüm!

 Aptal olma!

 Silahı al!

 Hadi!

 Alsana!

 Silahı al!

 Lanet olası silahı al!

 Silahı al!

 Vur onu!

 Yaşayacağın tek tatmin bu olur çünkü laneti asla kaldırmayacak!

 Asla!

 Asla!

 Mike Houston buradaydı.

 Klinikten niye ayrıldın?

 Billy?

 İyi misin?

 İyiyim.

 Seni önemsiyoruz, tatlım.

 Ben seni önemsiyorum.

 Linda.

 Glassman Kliniği’ndeki doktorlar bana yardım edemez.

 Onlar edemezse, kimin edebileceğini düşünüyorsun?

 Gelmeden önce Duncan Hopley'i gördüm.

 Silahını vermeyi önerdi.

 Almadım.

 - Tanrı'ya şükür!

 - Ama alsaydım daha iyi olabilirdi.

 Çıktıktan sonra silah sesi duydum.

 Belki Duncan bir fare görüp ona beyin ameliyatı yapmak istemiştir.

 Ama pek sanmıyorum.

 Lempke onu da lanetledi.

 Yüzü  - Lütfen!

 Yine şu lanet lafını açma!

 - Başka ne olabilir?

 Diyette değilim!

 Anoreksia olmadım!

 Tenyam da yok!

 Altı haftadır deliler gibi yiyorum!

 Günde en az 12 bin kalori!

 Ve hâlâ kilo veriyorum!

 Siliniyorum.

 Peki ya Glassman?

 Beni senin için arayıp duruyorlar.

 Glassman'ı unut.

 Heidi bana lanet hakkında söylediklerini anlattı.

 Sana çok şey anlatıyor, değil mi?

 Kulağına sırlar fısıldıyor.

 - Bu da ne demek şimdi?

 - Boş ver.

 Hiçbir şey hatırlamana gerek yok.

 Bu bir gerçek, bir lanet.

 Bana inanmıyorsan Rossington'a sor.

 Heidi onun hakkında söylediklerini anlattı.

 Bu yüzden Leda'yı aradım.

 - Deri kanseriymiş.

 Tedavi oluyor.

 - Deri kanseriymiş!

 K.ımın kenarı!

 - Vaktin daralıyor.

 - Yapma ya!

 İki hafta sonra kendi başıma banyoya bile gidemeyeceğim.

 - Kliniğe dönmelisin.

 - Yanlış.

 Çingeneleri bulmalıyım.

 - Neden bahsettiğimi anladın mı?

 - Evet, sanırım başı belada.

 Çok mantıksız davranıyor.

 Yerinde olsaydım  Mike.

 Tadzu Lempke.

 Kralları.

 Aynı zamanda arabanla çarptığın kadının babası.

 - Babası mı?

 - Bu imkansız.

 O kadın çok yaşlıydı.

 75-80 vardı.

 - Lempke 106.

 Bu onun torunun torunu ve kocası.

 -106.

 1917'de Avrupa'dan geldiğinde 29 yaşında olduğunu söylemiş.

 Sen hesapla.

 - Nereye gittiklerini anlatır mısın?

 - Tamam.

 Onları Raintree'ye kadar takip ettim.

 Sonra Milford'a gittiler.

 Sonra da Greenough'a ki orası hiç duymadığım bir yer.

 - Şimdi nereye gidiyorlar sence?

 - Maine kıyısına.

 Her sezon sonu Bar Limanı'na giderler.

 Orada bulabilirsin.

, Çok fazla vaktim yok.

 Emri aldım.

 Tek yapman gereken imzalamak.

 İmzalamak mı?

 Bilemiyorum.

 Belki de haklısın.

 Bunu istemediğini biliyorum ama ikimiz için de en iyisi bu.

 Yasal yollara başvurursak, öğrendiğinde ne yapar?

 Ne tür yasal yollar?

 Çok geç olmadan seni Glassman Kliniğe göndermek amaçlı.

 Tamam.

 Geri döneceğim.

 Billy!

 Çok sevindim.

Sevgili Heidi, Lempke'nin peşinden gidiyorum.

 Yaşlı benim adam ne yaptığımı biliyor ama   senin yaptıklarını bilmiyor.

 Bu sebepten ötürü de   lanetin kafamda olduğunu düşünme özgürlüğün var.

 Ne yazık ki bu benim sahip olmadığım bir lüks.

 Bu arada, Dr. Mikey'le aranda bir şey varda, bunu hemen bitir.

 Billy.

 Biff Quigley.

 Bana Biff de.

 Sakıncası yoksa nereye gittiklerini neden öğrenmek   istediğini sorabilir miyim?

 - Evet, Biff, sakıncası var.

 Peki.

 Bill?

 Bir erkeğin sebepleri ona kalmalı.

 Güzel.

 Madem hepimiz bunda hemfikiriz  Ama bu yine de sana 800 dolara patlayacak.

 - Ne?

 - Bilgi için değil.

 Bilgi bedava.

 800, karına ve doktora bilgi vermediğim için.

 Seyahat çeki kabul ediyor musun?

 Yakaladım!

 Çingene kralın ağırlığınızı tahmin etsin ve kaderinizi söylesin.

 Utanmayın.

 Yaşlı adam her şeyi bilir.

 Her şeyi görür.

 Teraziye bile çıkmana gerek yok.

 Ağırlığını buradan söyleyebilirim.

 72 kilosun, değil mi?

 Gelecek hafta 64 olacak.

 Ondan sonraki hafta  Bunu düşünmek istemiyoruz, değil mi?

 Kusura bakma bayım ama kaybettin.

 Ama bir bakalım.

 Hayır.

 Evet.

 Yine de bir ödülün var.

 Billy, bin seni salak!

 Cary?

 Hazır mısın, Billy?

 Sen ve ben o çingene pisliğine göstereceğiz!

 Ne yapıyorsun?

 Seni kurtarıyorum, Billy.

 İstediğin bu değil miydi?

 Sıkı dur, ortak!

 Leda, ben Billy Halleck.

 Cary ile görüşebilir miyim?

 Üzgünüm, Billy.

 Cary şu anda telefona gelemez.

 Dün Lincoln'üyle bir gaz tankerine çarptı.

 Mutlu bir son aslında.

 Hep yakılmak isterdi.

 Çok üzgünüm, Leda.

 Affedersiniz.

 Bu adamı gördünüz mü?

 - Adı Tadzu Lempke.

 - Taddy Lempke mi?

 Buralarda olduğunu biliyordum.

 - Lempke'yi tanıyor musun?

 - Nasıl unutabilirsin ki?

 Yüzünün ortasında kocaman, kara bir kanser var.

 10-20 yıl önce dönme dolapta çalıştığımdan beri onu görmedim.

 Ama dün geceki oydu.

 Bana ne dedi biliyor musunuz?

 "Flash.

 Güzel karın nerede?

 Önemli değil.

 Onu yakında göreceksin.

" Karım 5 yıl önce öldü.

 Ve bunu biliyordu.

 Çingeneler ayrıldıktan sonra ne tarafa gitti gördün mü?

 Hayır ama onları duydum.

 Kullandıkları eski arabaların seslerini duymamak imkansız.

 27'den çık, Kuzey 1'e dön.

 Dinle.

 Teşekkürler.

 Çok teşekkür ederim.

 Dikkatli olun beyim.

 Taddy sizi çiğneyip yutar.

 - Evet?

 - Linda.

 Baba, neredesin?

 Çok endişelendim.

 Sesini duymak ne kadar güzel.

 Eve ne zaman geldin?

 Dün.

 Annem gerçekten çok üzgün.

 - Şimdi nerede?

 - Mutfakta Dr.

 Houston'la.

 Dr. Mikey orada ne yapıyor?

 - Buraya çok geliyor.

 Neden?

 - Billy, sen misin?

 Tatlım, Mike'la konuşuyordum ve diyor ki  Kaltak!

 Kaltak!

 Hepsi senin suçun, seni kaltak!

 Utan!

 Annem!

 Annemi öldürdün!

 Sen bir iblissin ve seni öldürmeliyiz!

 Sana göre ben bu muyum?

 Bir iblis?

 Bana bak.

 Sana şehirli beyaz adam diyor.

 Senin bizimle bir işin yok, bizim de seninle bir işimiz yok.

 Defol.

 Seninle işim bitmedi.

 Kızın park etmiş iki arabanın arasından çıktı.

 Onu göremedim.

 Neden bakmıyordun, şehirli beyaz adam?

 Neden yola bakmıyordun?

 Bizi asla görmüyorsun!

 Bunu bana yapman kızını geri getirmez.

 Duncan Hopley öldü.

 Cary Rossington da öldü.

 Hiçbiri kızını geri getirmedi.

 Adalet ölüleri diriltmek değildir, beyaz adam.

 Adalet, adalettir!

 Dostların, polis ve yargıç, sana hiçbir şey olmaması için   seni kolladılar.

 Ama ben onlara bir şey olmasını sağladım.

 Bu adalet, beyaz adam.

 Çingene adaleti.

 Ben türbin motorlardan ne kadar anlıyorsam sen de adaletten   o kadar anlıyorsun.

 Şimdi şu soktuğumun lanetini kaldır üzerimden!

 Asla kaldırmam.

 Ağzımda onunla öleceğim.

 Özür dilerim.

 Benim suçumdu.

 Lütfen.

 Rica ediyorum.

 Bu iş iyice uzamadan laneti kaldır.

 - Defol yoksa daha da kötü yaparım.

 O kadar kötü olur ki, ilkinde seni kutsadığımı düşünürsün.

 Bunun gibi.

 Tamam, gideceğim ama önce seni lanetleyeceğim.

 Seni ve bu ateşin ışığında gördüğüm herkesi lanetliyorum!

 Şehirli beyaz adamın laneti!

 Doğru, gülün.

 Şimdi gülün, sonra ağlarsınız!

 Bütün bunlar yıkılıp ayağınıza düşünce ağlarsınız!

 Bir şeyi kafasına koyunca şehirli beyaz adamın neler yapabileceğini   görmek mi istiyorsun?

 Beni kışkırtma, yaşlı adam!

 Beni kışkırtma!

 Hâlâ fırsatın varken laneti kaldır!

 Defol buradan!

 Kampı terk et, katil pislik!

 Şehirli beyaz adamın laneti üzerinizde, oğlum!

 Bu kitaplarda yazmaz ama üzerinizde.

 Ben Billy Halleck.

 Richie Ginelli'yle görüşebilir miyim?

 Bekleyin.

 - William.

 Nasılsın, avukat?

 - Pek iyi değil, Richie.

 - Doktora ihtiyacım var.

 - Sabah sana birini gönderirim.

 Doktor değil ama çok yakın.

 Çelik misket demek?

 Benim için bir ilk.

 - Bu tür bir acı da benim için ilk.

 - Bunun bir nedeni var.

 Senden daha iyi görünen cesetlerle çalışmıştım.

 Bunlar benim ama senin daha çok ihtiyacın var.

 Potasyum tabletleri.

 - Acıya iyi gelir mi?

 - Hayır.

 Kalbinin durmasını önler.

 Diyet yapıyorsan artık bırakabilirsin.

 İzin veriyorum.

 - Yarın bir ziyaretçi bekle.

 - Kim?

 - Bufferin'i al ve biraz dinlen.

 Beni daha önce aramalıydın, Billy.

 Çok daha önce.

 - Şahsen gelmeni beklemiyordum.

 - Bunu dünyada kaçırmazdım.

 Tamam, anladım.

 S.tir!

 Kimi kandırıyorum?

 "Yoklukta teslim" diye bir şey duymuş muydun?

 Tabii.

 Birinin muayene edilmeden akıl hastanesine kapatılması demek.

 Genelde biri kafayı sıyırıp kaçınca uygulanır.

 Tanrı aşkına!

 Houston, Heidi olmadan yapamazdı.

 Lanet olsun onlara!

 İkisine de.

 - O ve doktor, sence

 - Evet.

 Tabii ki.

 İnanmak istememiştim ama 

Bir gece arabasını, garaj yolundan çıkarken gördüm.

 Sadece uğradığını söyledi.

 Sakin ol.

 Endişelenecek bir şey yok.

 Bu emir yürürlüğe girene kadar ya bu iş çözülecek   ya da sen ölmüş olacaksın.

 Paçayı yırtarsan, boş vakitlerinde onlarla uğraşırsın.

 Bunun hesabını vereceksin Heidi.

 Yemin ederim.

 Richie.

 Kimseye zarar vermeyeceksin, değil mi?

 Hayır.

 Ama, Billy, sana yardım edeceksem bu soruyu bir daha soramazsın.

 Ne diyorsunuz, millet?

 Çingene gibi mi kokuyorum?

 Kim striknin ister?

 Al bakalım!

 Şehirli beyaz adam, laneti kaldır diyor.

 Çocuk, uyan.

 Para perisi ziyarete geldi.

 - Adın ne?

 - Spurton.

 Frank Spurton.

 Tamam, Frank Spurton.

 Bak bakalım.

 - Kaydedilecek hiçbir işi yapmam.

 - Çok iyi planmış Stan!

 Yol boyunca kamp yapan çingeneler var.

 Ateş yakınca beni ara.

 - Başkası açarsa kimi isteyeceğim?

 - Endişelenme.

 Ben çıkacağım.

 - Bunu seviyorsun, değil mi?

 - Sevmek mi?

 Dalga mı geçiyorsun?

 Buna bayılıyorum!

 Evet.

 92'nin çıkışında küçük bir çiftlikteler.

 Ama beni fark ettiler.

 Yerinde olsam, hemen orayı terk ederdim.

 Numaramı de kaybet.

 Bak sen.

 Billy!

 Yer değiştirmeliyiz.

 - Bu iş çığırından çıkıyor.

 - Yanlış.

 Bu iş yaşlı çingene sana dokunduğunda çığırından çıktı.

 Bense her şeyi yoluna sokacağım.

 O çocuğa yaptıkları şeyin yanlarına kalmayacağını onlara göstermeliyim.

 O çocuk pislikti.

 Ama benim pisliğimdi.

 Balyoz Richie.

 Lütfen yapma.

 Orada!

 O tarafta!

 Hayır!

 Gabe!

 Hayır, Gabe!

 Hayır!

 Şehirli beyaz adam laneti kaldırmanı söylüyor.

 - Evet?

 - F.B.l. Özel Ajan Stoner.

 Birkaç sorum var, Bayan Grimani.

 - Bu adamı teşhis edebilir misiniz  - Bu domuz yaşlı annemi öldürdü!

 - Kocamı öldürdü.

 - Bay William Halleck mi?

 Dün gece bu kampta mıydı?

 Hayır ama saldırması için birini tuttuğuna inanıyoruz.

 Onu nezaretimize aldık.

 Onu bizzat teşhis edebilir misiniz?

 Tanrım!

 Yine mi?

 Arabada bekliyor.

 - Burada araba yok.

 - Neredeyse unutuyordum.

 Kampa saldırdığını düşündüğümüz adamın fotoğrafı var!

 - Sendin!

 - Asit, kaltak.

 Tekrar bağırırsan seni öldürürüm.

 Yüzüne sadece soda ve kabartma tozu fırlattım.

 Billy, çık dışarı!

 Richie, hayır!

 Bu sefer yaşayacaksın çünkü arkadaşım öyle istedi.

 Gelecek sefer ölü bir o u olursun!

 Canın cehenneme!

 Onun da canı cehenneme!

 İşte bu gerçek olay.

 Senden yapmanı istediğim şudur.

 Hayatının sonuna kadar suratın çingene eşarbına dönsün   istemiyorsan, sakın kıpırdama!

 Yaşlı çingeneye iki saat sonra fenere gelmesini söyle.

 Arkadaşın bir domuz!

 Zayıf ölecek!

 Ama önce sen öleceksin, seni pislik!

 Bir saat sonra seninle bankta buluşacak.

 - Teşekkürler, Richie.

 - Bana teşekkür mü etmek istiyorsun?

 O yaşlı p.

çe gününü göster.

 Uyan.

 Rüyaların bana kötü kokuyor.

 Berbat kokuyorlar.

 Belki hâlâ rüya gördüğünü sanıyorsundur.

 Bu sana rüya gibi mi geliyor, şehirli beyaz adam.

 Kızımı öldürdün ve paçayı yırttın.

 Bunun için ölümü hak ediyorsun!

 Bu yüzden seni lanetledim!

 Ama şimdi manyak arkadaşının Galina'ya zarar vermemsi için   bunu yapmalıyım.

 Zaten kocasını öldürdü.

 Küçük kızının incinmesini ister misin?

 Bunların hiçbirini istemedim.

 Lanetten kurtulmak mı istiyorsun?

 Önce laneti bu turtaya vermen gerek.

 Sonra bu turtayı içindeki lanetle birlikte bir başkasına vereceksin.

 Tamam.

 Hemen kilo almaya başlayacaksın.

 O kadar hızlı kilo alacaksın ki ne olduğunu bile anlamayacaksın.

 Ama yakın zamanda biri bu turtayı yemeli.

 Turtadan kim yerse çok hızlı ve kötü bir ölüm yaşayacak.

 - Birisi var mı?

 - Evet.

 Evet, birisi var.

 Neden doğru olanı yapmıyorsun?

 Kendi turtanı ye.

 Zayıf ölürsün ama temiz ölürsün.

 Uzak dur benden.

 Seninle işimiz bitti.

 Temiz öl, şehirli beyaz adam.

 Temiz öl.

 - Baba, iyi misin?

 - Hâlâ zayıfım ama iyi olacağım.

 Dinle.

 Baban bu akşam eve geliyor ama sürpriz olsun istiyorum.

 Evet.

 Tabii.

 - Georgia’larda kalmanı istiyorum.

 - Baba, hayır!

 Evet.

 Annenle konuşmam gereken bazı meseleler var.

 - Georgia’larda kalacağına söz ver.

 - Tamam.

 Teşekkürler, tatlım.

 Anneni ver bakayım.

 Billy, sen misin?

 Eve gelmeden önce yapmam gereken bazı şeyler var.

 Birkaç gün içinde görüşürüz.

 Uyan şehirli beyaz kadın.

 Billy.

 Billy!

 En azından 65 kilo olmamı bekle.

 Hafta sonuna kadar gelmeni beklemiyordum.

 Seni görmek için sabırsızlanıyordum.

 Sana bir hediye bile getirdim.

 Mutfakta, tezgahın üzerinde.

 Eve neden erken geldiğini biliyorum.

 Ne düşündüğünü biliyorum.

 Yemin ederim Mike Houston'la aramda hiçbir şey olmadı.

 Bunları sabah konuşuruz.

 Yukarı çıkacağım.

 Çok yorgunum.

 Tamam.

 Ben de seninle geleceğim.

 Hayır.

 Daha erken.

 Sana getirdiğime baksana.

 Seveceksin.

 Eski sersem hâlin gibi konuşuyorsun.

 Eski sersem hâlim gibi hissetmeye başladım.

 Baksana.

 - Orada mı?

 Hadi!

 Çilekli mi?

 Billy, en sevdiğimden!

 - Biliyorum.

 Aynı zamanda intikam olarak da biliniyor seni kaltak!

 Heidi?

 Heidi.

 Uyanık mısın?

 Denedin mi?

 Evet.

 Denemişsin.

 Çilekli turta.

 Şahsen o kadar çok yemek istemem.

 diyet yiyeceği.

 Şu hâline bak.

 Tekrar 6 beden oldun.

 Hatta dört bile olabilir.

 Baba!

 Çok zayıf görünüyorsun ama yine de seni gördüğüme sevindim.

 Georgia’larda kalmadığım için özür dilerim ama    seni görmeden önce annemle konuşmam lazımdı.

 Senin yaşadıkların yüzünden ikimizin arası açıktı.

 Bu yüzden sen yattıktan sonra eve geldim.

 Arayı düzelttik.

 Kahvaltı için turtandan bir dilim yedim.

 - Sen  - Evet, baba.

 Çok lezzetliydi.

 Annemle aramız da gayet iyi.

 Lisa'yla futbol oynayacağız.

 Ama sonra konuşuruz.

 Hoşça kal.

 Seni seviyorum.

 Tanrım!

 Ben ne yaptım?

 - Billy, evdesin.

 - Dr. Mikey.

 Ev ziyareti için biraz erken, değil mi?

 Düşündüğün gibi değil.

 Heidi çok üzgündü.

 Nasıl olduğuna bir bakayım dedim.

 Dert etme.

 Yerinde olsam ben de aynı şeyi yapardım.

 Sonuçta pislik gibi davranıyordum.

 Ama şimdi iyiyim.

 Kilo bile aldım.

 Kahvaltı için turta yiyecektim.

 Bana katılmaz mısın?

 - Aslında gelmesem daha iyi.

 - Yapma Mike.

 Heidi'yle aramı düzelttim.

 Şimdi sıra sende.

 - Turta da çok lezzetli!

 - Rahatsız etmediğime emin misin?

 Kesinlikle.

 Şehirli beyaz doktor.

 

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar