Print Friendly and PDF

Her Şeyin Olduğu Gibi Kalması İçin Her Şeyin Değişmesi Gerek

Bunlarada Bakarsınız

 

 

Leopar (1963) l gattopardo

186 dk

Yönetmen:Luchino Visconti

Senaryo:Giuseppe Tomasi di Lampedusa, Suso Cecchi D'Amico, Pasquale Festa Campanile

Ülke: İtalya, Fransa

Tür:Dram, Tarihi

Vizyon Tarihi:01 Ocak 1965 (Türkiye)

Dil:İtalyanca, Latin, Fransızca

Müzik:Nino Rota

Nam-ı Diğer:The Leopard | The Leopard

Oyuncular

 

    Burt Lancaster

Claudia Cardinale

    Alain Delon

Paolo Stoppa

    Rina Morelli

Özet

Guiseppe di Lampedusa’nın İtalyan aristokrasisinin çöküşünü ve burjuvazinin yükselişini konu alan romanına dayanan göz kamaştırıcı bir destan. 20th Century-Fox’un finanse ettiği ve Avrupa’da gösterime girdiğinde eleştirmenlerden büyük övgü alan Leopar, ABD’de ilk gösterildiğinde talihsiz bir biçimde kuşa çevrilmiş olarak izleyici karşısına çıktı ve ancak yıllar sonra, 1983’te restore edilmiş bir versiyon gösterime girdiğinde hak ettiği alkışı aldı.

 

Filmde, 1860’ların İtalyası’nın hızla değişen toplumsal yapısına uyum sağlamaya çalışan yaşlı bir prensi canlandıran Burt Lancaster, statüsünü ve yaşam tarzını sağlama alma çabasıyla yeğeni Tancredi’nin (Alain Delon) zengin bir tüccarın kızı olan Angela’yla (Claudia Cardinale) evliliğini ayarlar; ve filmin final bölümünü oluşturan neredeyse bir saate yakın balo sahnesi boyunca, hem ait olduğu toplumsal sınıf hem de kendi geçmişiyle bugünü üzerine derin düşüncelere dalar. Birey ve toplum arasındaki etkileşimi büyüleyici ve görkemli bir dille anlatan böyle bir filmi, ancak Visconti gibi aristokrat kökenli bir Marksist yönetebilirdi. (Lancaster, rolünü Visconti’nin karakterinden yola çıkarak canlandırdığını söylemiştir). Aristokratların artık gücün yeni zenginlerin eline geçtiğini kabullendikleri balo sahnesi, haklı olarak sinema tarihinin en ustaca çekilmiş sahnelerinden biri olarak kabul edilir.

Altyazı

Nedir bu gürültü?

 Ne oluyor?

 Konuş!

 Ekselansları, bağışlayın.

 Bahçede ölü bir asker bulundu.

 Ne?

 Şehrin her yerinde kargaşa yaşanıyor.

 Bu mektup, Malvica Dükü'nden geldi.

 Çok acil dendi.

 "Sevgili Fabrizio, korkunç haberi gazeteden oku.

 Piedmonteliler karaya çıktı.

 Yenildik.

 Bu gece, ailemle birlikte bir İngiliz savaş gemisine sığınıyoruz.

 Senin de aynı şeyi yapmak isteyeceğinden eminim.

 Tanrı, kralımızı korusun.

 Saygılarımla " Korkak!

 "11 Mayıs tarihinde, Marsala sahilinde silahlı adamlar karaya çıktıklarında   korsanca bir saldırı eylemi gerçekleşmiştir.

 800 kişiden oluşan grubu Garibaldi'nin komuta ettiği söylendi.

 Kraliyet birlikleriyle karşı karşıya gelmemeyi başararak   Castelvetrano'ya doğru gidiyor   ve yol boyunca halkı yağmalayıp, yakıp yıkıyorlar.

" Garibaldi!

 Paolo, bu gece Palermo'daki saraya yerleşeceksin.

 Böyle zamanlarda boş ev, kaybedilmiş ev demektir.

 Hayır, Fabrizio, çok tehlikeli!

 Fabrizio, yapma!

 Bu bir savaş!

 - Francesco Paolo, Mimi'yi çağır.

 - Peki baba, hemen.

 Mimi!

 Mimi!

 Devrim!

 Tanrım yine krizi tuttu!

 Madam!

 Damla, damla!

 Nefes alamıyorum!

 Concetta, gel.

 Çabuk!

 İşte Madam.

 Bunu için, iyi gelecek.

 Mimi!

 Domenico!

 Mimi!

 Mimi şimdi geliyor baba.

 - Baba  baba!

 - Mimi!

 - Ekselansları, bağışlayın, bahçede  - Biliyorum!

 Biliyorum!

 Mimi!

 Git Don Antonio'ya atları arabaya koşmasını söyle.

 Hadi!

 Yemekten sonra hemen Palermo'ya gideceğim.

 - Peder Pirrone.

 - Evet?

 - Siz de benimle geleceksiniz.

 - Ben mi?

 Tanrı bizi korusun.

 Sokaklar asker kaynıyor.

 Sakin ol.

 Arkadaşlarınızla, Casa Professa'da iki saat geçirebilirsiniz.

 11:00'de döneriz.

 Peki ekselansları.

 Yarım saate kadar yemekte olun.

 Hepiniz.

 Ne yapacağız?

 Bu domuzlar ölünce bile leş gibi kokuyor.

 - Salvatore haber verdin mi?

 - Evet efendim.

 Gelip onu almaları için kışlaya haber verdik ekselansları.

 Zaman kötü ekselansları.

 Dağlardaki ateşlere bakın ekselansları.

 - İsyancıların kamp ateşleri.

 - Görüyorum peder, görüyorum.

 Don Tancredi konusunda endişeli misiniz ekselansları?

 Don Tancredi, bu tür dostluklar konusunda dikkatli olmalı.

 Bu tür tehlikeli ilişkileri bırakmalı.

 Bu Don Tancredi'nin suçu değil.

 Tek suçlu şu andaki şartlar!

 Elbette.

 Bugünlerde, soylu bir aile çocuğu   tehlikeli ilişkilere girmeden iskambil bile oynayamaz.

 - Anlıyorum ekselansları.

 - O zaman kes artık!

 Yine de, biraz tedbir  Kes dedim.

 Dur!

 Çavuş!

 Çavuş!

 Villa Airoldi kontrol noktası.

 - İyi akşamlar ekselansları.

 - İyi akşamlar Çavuş.

 Affedin ekselansları.

 Geçmelerine izin verin.

 Ekselansları, Salina Prensi.

 - İyi akşamlar ekselansları.

 - İyi akşamlar.

 Burası ne güzel bir ülke olurdu, ekselans.

 Eğer 

Bu kadar çok Cizvit olmasaydı!

 İki saate kadar gelip sizi alacağım.

 Peder  iyi dualar.

 Gidelim.

 Nereye gidebiliriz?

 - Limandaki meyhaneye.

 - Evet orayı biliyorum İyi akşamlar yakışıklı.

 - Malına o sana göre değil.

 - Sen kendi işine bak.

 Prensim.

 Günaydın dayı.

 Tancredi.

 Dün gece neler karıştırdın?

 Dün gece mi?

 Hiç.

 Arkadaşlarımla sakin bir gece geçirdim.

 Tanıdığım biri gibi eğlenmek için Palermo'ya gitmedim.

 Kimmiş o tanıdığın?

 Sensin dayı, sensin.

 Seni gözlerimle gördüm, Villa Airoldi   kontrol noktasında çavuşla konuşuyordun.

 Bu yaşta güzel bir şey tabi  üstelik bir papazla birlikte.

 - Seni yaşlı hovarda.

 - Bu doğru.

 Mimi.

 Neden böyle giyindin?

 Neler oluyor?

 Sabahın köründe maskeli balo mu var?

 Bir saat sonra gidiyorum.

 Sana veda etmeye geldim.

 Neden?

 Nereye gidiyorsun?

 Düello olmasın?

!

 Evet, büyük bir düello, kralla düello.

 Franceschiello ile.

 (Küçük Francis) Figuzza dağlarına gidiyorum.

 Büyük şeyler olmak üzere, evde oturacak değilim.

 Zaten kalırsam, beni hemen tutuklarlar.

 Deli misin sen?

 Bunlar mafya, hepsi başbelası!

 Bir Falconeri bizimle kalmalı.

 Kral için!

 Kral için.

 Tabi.

 Ama hangi kral?

 Sen de kaç defa söyledin.

 Ferdinando hala yaşasaydı tamam  Ama Franceschiello?

 Tanrı korusun, hayır olmaz.

 Sence o Piedmonteli daha mı iyi olacak?

 Napoli lehçesi yerine, Torino lehçesi ile konuşur.

 Hepsi bu!

 Don Peppino Mazzini'nin cumhuriyetine ne dersin peki?

 İnan bana dayı, bu işe el koymazsak   cumhuriyeti bize zorla kabul ettirecekler.

 Her şeyin olduğu gibi kalması için   her şeyin değişmesi gerek.

 Anlatabildim mi?

 Görüşmek üzere.

 Üç renkli bayrakla geri döneceğim.

 Üç renkliymiş!

 Hep aynı şeyi söylüyorsunuz.

 Bizim altın zambaklı beyaz bayrağımız yanında o nedir ki?

 O çirkin renklerden ne bekliyorsun?

 - Bekle, haklı olduğumu göreceksin.

 - Hayalperestler!

 Hoşça kal dayı.

 Güle güle.

 Görüşürüz.

 - Hoşça kal Rosalia.

 Görüşmek üzere.

 - Güle güle Tancredi.

 - Carolina.

 - Görüşürüz.

 - Hoşça kalın.

 - Hoşça kal.

 Tancredi  Bekle!

 Evet dayı?

 Ne yapıyorsun?

 Şimdi de devrime para yardımı mı yapıyorsun?

 Teşekkürler.

 Çok teşekkürler dayı.

 Yakında görüşürüz.

 Benim için yengemi öp!

 Tancredi!

 Concetta, yapma.

 Yakında döneceğim.

 Hoşça kal.

 Şimdilik hoşçakal Concettina.

 Günaydın ekselans.

 Günaydın peder.

 Ekselansları günah çıkarmaya mı geldi?

 Günah çıkarmak mı?

 Bugün Cumartesi değil.

 Beni dinleyin ekselans.

 Günah çıkarın.

 Buna gerek yok.

 Zaten her şeyi biliyorsunuz.

 Ekselans, günah çıkarmanın faydası   yalnızca anlatmak değil, ayrıca pişmanlık  Biliyorum!

 Benden ne istiyorsun?

 Ben güçlü bir adamım.

 Yatakta sarılmadan önce daima haç çıkaran bir kadın beni tatmin edemez.

 Sonrasında "Yüce Tanrım" demekten başka bir şey yapmıyor.

 Onunla yedi çocuk yaptık.

 Ve daha göbek deliğini bile görmedim!

 Bu adil mi?

 Size soruyorum peder.

 Bu adil mi?

 Asıl günahkar o.

 Ekselans, size biraz kaba davrandım.

 Merhametinize sığınmak isterim.

 Ama beni dinleyin ve günah çıkarın.

 Buna hiç niyetim yok.

 En azından bugün.

 Önemli bazı politik keşiflerde bulundum.

 Ülkemizde neler oluyor biliyor musunuz?

 Hiçbir şey.

 Yalnızca bir sınıftan diğerine farkedilemez bir değişim.

 Orta sınıf bizi yok etmek istemiyor.

 Sadece yerimize geçmek istiyorlar, gayet tatlılıkla   bu arada belki cebimize bir kaç bin düka altın koyarlar.

 Sonra her şey eskisi gibi olacak.

 Anlıyor musunuz peder?

 Bizimki bir anlaşmalar ülkesi.

 Kısaca, siz beyefendiler liberallerle anlaşıyorsunuz.

 Hatta masonlarla bile.

 Hem de kiliseyi hiçe sayarcasına.

 Sonra mallarımız, yani fakirlerin hakkı olan mallar   çete liderleri tarafından gasp edilip paylaşılacak.

 Ya sonra?

 Kilise tarafından desteklenip yol gösterilen   onca fakiri kim besleyecek?

 Bu umutsuz çoğunluğu nasıl yatıştıracaksınız?

 Ben söyleyeyim.

 Önce onlara topraklarınızdan bir parça vererek başlayacaksınız   sonra bir parça daha, sonunda tamamını vereceksiniz!

 Tanrı, bedenen kör olanları iyileştirdi   peki ya ruhları kör olanlar, onlara ne olacak?

 Bizim ruhumuz kör değil, sevgili peder.

 Değişmekte olan dünyada, yalnızca birer insanız.

 Ne yapmalıyız?

 Kiliseye ölümsüzlük vaat edilmiş.

 Biz sosyal sınıda ise edilmemiş.

 Bize 100 yıl daha yaşamayı bağışlayacak   herhangi bir sus payı sonsuzluğa bedeldir.

 Kendi ellerimizle dokunamadıklarımızın ötesine   bir yükümlülüğümüz yok.

 Ama kilisenin var, çünkü kaderinde ölümsüzlük var.

 Umutsuzluğunda bile bir teselli var.

 Sence bir gün kilise   bizi feda ederek kendini kurtarabilecek olsa   bunu yapmaz mı?

 Tereddüt etmez, elbette yapar.

 Cumartesi günü iki şey için günah çıkaracaksınız.

 Dün gece bedeninizin işlediği günah, ve bugün ruhunuzun işlediği günah.

 Unutmayın.

 Bakın peder.

 Bakın ne kadar güzel!

 Her gün üzerimize akan bu sihirli iksiri değiştirmek için   ne kadar Victor Emmanuel gerekiyorsa feda edebilirim.

 Sıraya girin!

 Hadi!

 Nişan al!

 Ateş!

 Çekilin vatan hainleri!

 Asalım onu!

 İşte orada!

 Asalım!

 Bırakın beni!

 Ben masumum!

 İleri!

 Tehlike yok!

 Gelin!

 Duvara yakın durun.

 Sen, beni takip et.

 Yardım edin bana!

 O bir polis casusuydu!

 Bir katildi!

 Bunu haketti!

 Gelin, beni takip edin!

 Süvariler!

 Ateşi kesin!

 Bekleyin!

 Ateş!

 Bayan!

 Evet sen!

 Buraya gel!

 Ne tarafa gittiler?

 İlerliyorlar.

 Çoktan limana varmışlardır.

 Hadi gidelim hadi!

 Ne düşünüyorsunuz Peder?

 Bu görkemli yeni günler bize daha iyi şeyler sunacak mı?

 Hükümet  Yolu açın!

 Geçemiyoruz!

 - Dur!

 - Yolu açın.

 - Dur!

 - Neden?

 Gidemezsiniz.

 Yol kapalı.

 - İzin belgemiz var.

 - Faydasız.

 Yok kapalı.

 Durdurun!

 Arabaları durdurun!

 Üzgünüm ama kimse geçemez.

 Dur!

 Daha ileri gidemezsin.

 İzin belgeniz lütfen.

 Belge geçerli değil mi?

 Öyle bir şey demedim.

 Ama sivillere verilen izin belgeleri bir süre askıya alındı.

 Burada zevk için mi duruyoruz?

 Geri dönün diyorsam, geri dönün!

 Yolu boşalttıracağım böylece arabalar geçebilir.

 - Nereye gittiğinizi sanıyorsunuz?

 - Kimse geçemez!

 Ben Yüzbaşı Prens Tancredi Falconeri.

 Sizinle Palermo'da savaştım!

 Bana emir verildi.

 Bu da bir emir!

 Açın yolu!

 Sen soyluların arasında yaşıyorsun.

 Bu büyük gelişmelerle ilgili ne diyorlar?

 Salina Prensi ne diyor   hala asabi ve gururlu mu?

 Soylu dediklerinizi anlamak kolay değildir.

 Kendi dünyalarında yaşarlar   Tanrının değil, kendilerinin, yüzyıllar süren   deneyim, sıkıntı ve sevinçle yarattığı dünyada.

 Sizin ve benim için çok az önemli olan şeyler   onlar için hayati önem taşır   bunlara çok sevinirler yada üzülürler.

 Kötü insanlar demiyorum.

 Tersine.

 Onlar  farklı.

 Bizim önemli saydığımız şeyleri onlar önemsemez   ve bizim farkında olmadığımız korkuları vardır.

 Örneğin Salina Prensi için, yakında varacağımız   Donnafugata'daki yazlığından vazgeçmek bir facia olur.

 Ama ona, devrim konusunda ne düşündüğünü sorarsanız   devrim olmadığını ve her şeyin   eskisi gibi olacağını söyleyecektir.

 - Keşke öyle olsa.

 Demek keşke öyle olsa?

 En iyisi biz dua kitabından bir şeyler okuyalım.

 44. ilahi.

 Hızlı hızlı çocuklar!

 Güzelce yayın.

 Sen şişeleri, sen de kadehleri al.

 Acele edin!

 Ekselansları geliyor!

 Umarım herşey yolunda gider.

 Sizi tekrar gördüğüme sevindim.

 Şimdi biraz dinleneceğiz.

 Ağaçların altında yiyebilirsin.

 Bir saat sonra Donnafugata'ya gideceğiz.

 Askerler buradan da geçti mi?

 Zarar ziyan var mı?

 - Cezayirden çok daha kötü.

 - Cezayir çok farklı hayatım!

 Ne güzel!

 Sen yıkamak istemiyor musun?

 Şakaklarınızı ve alnınızı nemlendirin.

 Ne ferah.

 Çok hoş!

 - Daha iyi değil mi?

 - Evet.

 Çabuk olalım yoksa öğle yemeği kalmayacak.

 Geri alabilr miyim?

 Gidelim hadi.

 Aç mısın?

 Herkes, ekselansın, bu sene Palermo'dan ayrılamayacağını söylüyordu.

 Böyle zamanlarda nasıl seyahat edebiliyor?

 Ya ailesinin başına bir şey gelirse, nasıl haberi olacak?

 Ama siz sapa sağlamsınız.

 Tanrıya şükür.

 Bize ne olacağını sanıyorsun?

 Her zaman kolaydı.

 Aslında Garibaldi, Palermo'ya girdikten kısa süre sonra   Tancredi eve Toskana'lı bir general getirdi   villadaki freskleri görmek istiyordu   ondan sonra da bize Donnafugata için gerekli izinleri almamıza yardım etti.

 Ailem ve ben, sizi evimizde misafir etmekten şeref duyuyoruz General.

 Teşekkürler ekselans.

 Size ekselans diyerek   Garibaldi'nin birinci kuralını çiğnedi.

 - Concetta!

 - Hoş geldiniz.

 Yeğenim, freskleri görmek istediğinizi söyledi.

 Memnun olurum ekselans.

 Hava aydınlıkken gidip bakalım.

 Ortada Jüpiter ve Juno  Mars, Venüs ve Merkür.

 Bu taraftaki Thetis, orman perileri ve tritonlardan önce gelir.

 Apollo, bulutlarla çevrili.

 Hepsi de Salina ailesini göklere çıkarıyor.

 Nane şekeri ister misin?

 Teşekkürler.

 En sevdiğim.

 Onları, özellikle sizin için getirdim.

 Ne kadar solgun.

 Ciddi bir yara olmadığı doğru mu?

 Ne?

 Savaşta terfi etmek, yaralanmaya değer.

 Arabalar geliyor!

 Arabalar geliyor!

 Sizi ağırlamaktan çok memnunum ekselans.

 Don Onofrio, nasılsınız?

 İyiyim.

 Sarayı size bıraktığınız gibi teslim ediyorum.

 Çok iyi.

 Bu ne toz böyle!

 Zavallıcık!

 Sen de gel bakayım buraya.

 Palermo'nun yaralı kahramanı ile el sıkışmaktan gurur duyuyorum.

 Yaralı mı!

 Beni yüzbaşılığa terfi ettirdiler çünkü gözüme sinek kaçtı.

 Çok uğraştığınızı biliyorum Don Calogero.

 Crispi, sizden çok iyi bahsetti.

 - Don Ciccio!

 - Hoş geldiniz ekselans.

 Sevgili Teresina, seni yeniden görmek çok güzel.

 Sizi de tabi.

 Yeni bir haber var mı Don Ciccio?

 Haber mi?

 Bilmiyorum ekselans.

 İzninizle ben  - Elbette.

 Bu akşamki yemeğin davetiyelerini unutma.

 Eşleri de çağırmalıyız.

 - Neden?

 - Bu en iyisi.

 Don Calogero'yu davet et ve eşiyle gelmesini söyle.

 Noter ve karısı.

 Ve Don Ciccio Tumeo, çok şükür onun yok.

 Geri kalanlara yemekten sonra gelmelerini söyle.

 Ne oldu?

 Mimi geldi ekselans.

 - Peder Pirrone  - Peder Pirrone ne?

 Peder Pirrone hemen sizi görmek istiyor.

 - İyi, içeri alın.

 - Tabi ekselans.

 Ekselans, izin veri  Affedersiniz.

 Saçmalamayın peder.

 Siz çıplak ruhlara alışkınsınız.

 Çıplak bedenler çok daha masum.

 - Bana havluyu verin.

 - Ne?

 - Havlu.

 - Tabi, hemen.

 Acele edin peder.

 - Daha güçlü peder hadi.

 - Tabi tabi.

 Ve tavsiyeme uyun  siz de arada sırada banyo yapın.

 Oturun.

 Neden benimle konuşmak için acele ediyorsunuz?

 Konu şu ekselans.

 Bana çok hassas bir görev verildi.

 Sevdiğiniz biri bana kalbini açtı   ve size bir şey söyleme görevi verdi, belki de   benimle ilgili düşüncenizde yanıldı  Konuya gelin!

 Tabi.

 Bu sadece  Kim peki?

 Prenses mi?

 Hayır.

 Prenses çok yorgun, dinleniyor.

 Bayan Concetta.

 Aşık olmuş.

 Bayan Concetta mı?

 Yok artık!

 Saçma!

 Affedin, keyfinizi kaçırdım.

 - Ben bunu  - Bakın peder.

 45 yaşında bir erkek kendini hala genç sayabilir   aşık olma çağına gelen çocukları olduğunu fark edene kadar.

 Sonra tüm yaşlılığı bir hamlede üstüne çöker.

 Ekselans  adamın kim olduğunu sormadınız.

 - Aşık olduğu adam  - Gerek yok.

 Aptal kız!

 Neden gelip bana söylemedi?

 Peki ne dememi bekliyorsun?

 Hıristiyan bir aile kurma isteği   kilise için çok uygun bir davranış.

 Yüce Tanrımızın huzurunda bu evlilik.

 Konudan sapmayın.

 Ben bu evlilikten konuşmak istiyorum, Cana'dakinden değil   yada genel evlilik kurumundan değil.

 Don Tancredi açıkça evlenme teklif etti mi ve ne zaman?

 Tam olarak etti sayılmaz.

 Ama Bayan Concetta oldukça emin.

 İlgisi, bakışları   yorumları.

 Sevildiğinden emin   ve yakında teklif edeceğini hissediyor.

 Merak etme.

 Tehlike yakınlarda bile değil.

 Bunlar yalnızca romantik okul kızı hayalleri.

 Neden "tehlike" dediniz?

 Concetta'yı, Viyana yada Petersburg'da sefire olarak düşünebiliyor musun?

 Concetta'yı severim   çok kendi halinde ve uysal biri   ama Tancredi'nin önünde muazzam bir gelecek var.

 Pasif meziyetleri ve çekingenliği ile, hırslı kocasının   yeni bir toplumun kaygan merdivenlerinde   yükselmesine nasıl yardım edebilir?

 Tancredi'ye para gerek.

 Concetta'nın çeyizi vardır tabi.

 Ama servetimiz yediye bölünmek zorunda kalacak   ve Tancredi'ye çok daha fazlası gerek.

 Sutera kızlarından biri olabilir mi?

 Evet biliyorum.

 Çok çirkinler zavallı şeyler, ama çok zenginler!

 - Evet ama  - Ama ne?

 Aşk mı?

 Elbette aşk.

 Bir yıl süren alevlerin ardından 30 yıllık küller gelir.

 Aşkı iyi bilirim.

 Ne var?

 Ekselans, yemekte hangi takımı giyeceksiniz?

 Peder, Concetta'ya kızmadığımı söyleyin   ama bunu sonra konuşmalıyız, hayal ürünü olmadığından emin olunca.

 - Dün giydiğimi, öğle yemeğindeki.

 - Baş üstüne ekselans.

 - İyi günler peder.

 - Ama ekselans  Baba, Don Calogero merdivenlerden yukarı çıkıyor!

 Frak giymiş!

 Dayı, bu haber sizi Marsala'da karaya çıkma haberinden daha çok etkiledi.

 Don Calogero ve beyaz frak?

 Bu devrim taarruzuna alamet.

 Evet bu bir frak, doğru ama şuna bir bak.

 Hele ayakkabıları.

 Eşim rahatsız.

 Üşütmüş.

 - Çok üzüldüm.

 - Teşekkürler Prens.

 Kusuruma bakmazsanız yerine kızım Angelica'yı getirdim.

 Ne demek.

 Artık bir yetişkin olduğu için, son bir aydır sürekli   size takdim edilmeyi ne kadar arzuladığını söylüyor.

 Başka bir şey demiyor.

 Çocukluğunu çok iyi hatırlıyorum.

 Tatlı bir kızdı.

 Onu yeniden görmek hoşumuza gider.

 - İyi akşamlar Don Calogero.

 - İyi akşamlar küçükhanım.

 - Prenses.

 - İyi akşamlar Don Calogero.

 Kızım birazdan burada olur.

 Tam hazır değildi.

 Bizim ev buradan bir kaç adım ötede.

 Tabi bekleriz.

 - Karım pek iyi değildi.

 - Üzüldüm.

 Kilisenin acilen bakıma ihtiyacı var.

 Güzel.

 İzninizle prenses.

 - Prenses.

 - Angelica!

 Uzun zaman oldu.

 Çok değişmişsin ama kötü değil.

 Böyle güzel bir çiçekle evimizde bir araya geldiğimiz için   çok şanslıyız Bayan Angelica.

 Umarım sizi burada daha sık görürüz.

 Teşekkür ederim Prens.

 Çok naziksiniz, babama karşı da her zaman olduğunuz gibi.

 Nasılsınız Bayan Concetta?

 Lütfen Angelica.

 Çocukken o kadar resmi değildik.

 - İyi akşamlar peder.

 - İyi akşamlar.

 Kont, size kızımı tanıştırabilir miyim?

 Yemek hazır.

 Hepsi farklı kat kat  Prens geleneğe uyuyor.

 Enfes kokuyor.

 - Yolculuk yorucu muydu?

 - Çok değil.

 Sizedaha servis yapılmadı.

 Kusura bakmayın, hemen geliyor.

 - Güzel kız.

 - Evet, Concetta.

 Şehrin dışında yaptırdığım küçük ev   gösterişsiz olacak ama   aynı zamanda çok rahat.

 Hepimize afiyet olsun.

 Çorbayla başladığımızı düşün.

 Uunutulmaz günlerdi!

 Silahlar ve silahlılar.

 Yalnızca tek parola: Arms and armed men.

 General, Sicilyalıların işiciddiye aldığını anladı.

 Neden Garibaldi'ye katıldınız?

 "Garibaldi'yi silah arkadaşı olarak küçümsemezseniz   yalnızca sizin tarafınızda savaşmak ister.

" Garibaldi'nin kendi sözleri.

 Ama yorucuydu.

 Hiç bu kadar yürümedim.

 O gece Gibilrossa'ya doğru ilerledik.

 - Bixio ile tanıştınız mı?

 - İnatçı!

 İnatçı acayip tipler, hepsi de.

 Bixio ve La Masa'nın olayını anlatsam ağzınız açık kalır!

 Peki ya Porta Termini'nin ele geçirilmesi?

 Oradaydım  ama kısa bir süre.

 Çok eğlenceliydi.

 Ama en çok 28 Mayıs gecesi güldük.

 General, Origlione manastırına gözcü koymak istedi.

 Kapıyı çaldık, yumrukladık, lanet ettik  açmadılar.

 Dünyaya kapalı bir manastırmış!

 Bu arada, yarın Kutsal Ruh Manastırına gidiyoruz   Kutsal Rahibe Corbera'nın mezarında dua edeceğiz.

 İyi, iyi.

 Ekselanlarının geleceği, rahibelere çoktan haber verildi.

 Ziyaretiniz için hazırlık yapıyorlar.

 Geldiğimizin ertesi günü hep gideriz.

 Peki sonra ne oldu?

 Anlatacağım.

 Tassoni, Aldrighetti, ben ve diğerleri   kapıyı kırmaya çalıştık, ama işe yaramadı.

 Yakındaki bombalanmış evden bir direk bulduk   ve sonunda kapı korkunç bir gürültüyle açıldı.

 İçeri girdik.

 Görünürde hiçkimse yoktu.

 Sonra koridorun sonundan çığlıklar duyduk.

 Rahibeler küçük kiliseye sığınıp, sürü gibi sunağın etrafında toplanmıştı.

 Bu kışkırtıcı genç erkeklerden neden korktuklarnı Tanrı bilir!

 Oldukça komikti.

 Siyah kıyafetli, yaşlı ve çirkindiler   gözleri korkuyla açılmış, ama hepsi de   şehit olmaya hazırdı.

 Köpek gibi mızıldanıyorlardı.

 Tassoni bağırdı  "Zamanımız yok rahibeler!

  Aranıza yeni rahibe adayları katılınca tekrar geleceğiz.

" Gülmekten ölüyorduk.

 Onları orada şaşkın bir halde bırakıp, kralın yandaşlarını vurmaya gittik.

 10 dakika sonra yaralandım.

 Ne iyi askerler!

 Keşke ben de sizinle olsaydım!

 Olsaydınız, rahibe adaylarını beklememiz gerekmezdi.

 Tancredi, böyle ayıp hikayeler günah çıkartırken anlatılır   masadaki genç kızlara değil   en azından ben varken!

 Doğru, haklı.

 Ona yardım edeceğim.

 Buna rağmen bunda bir rezillik olduğunu inkar edemezsin.

 Sevgili Gigugin 15 yaşında sevişti 16 yaşında evlendi 17 yaşında kocasını terk etti O kadar üzgün durma peder.

 Cenaze kaldırmıyoruz burada.

 Rüzgar çok kötü esiyor.

 Tanrıya şükretmelisin.

 Rüzgar olmasaydı gölün leş gibi kokusu duyulurdu.

 Sıraya girin beyler.

 Önce kim gelirse o, oy verir.

 Burada kesinlikle  Donnafugata'lı Cavour Kontu.

 Büyük bir şeref.

 Don Onofrio.

 Oy verdiniz mi?

 Hayır, Peder Pirrone burada ikamet etmiyor.

 Oylamaya bir kaç dakika ara verildi.

 Benimle bir şeyler içme   şerefini bana verir misiniz?

 İçkiler!

 Buyurun ekselans.

 Beyaz alayım.

 Teşekkürler.

 Muhtemelen en hafifi bu.

 Burbonlara son bir saygı duruşu.

 Bugün içemem.

 Midem çok ağrıyor.

 Böyle bir günde ağrılarınızın ikinci planda kalmalı!

 Teşekkürler, hiç içmem.

 Bana gelince, zevkle kabul ediyorum.

 Ben  bir şeyler söylemek isterdim   ama en büyük mutluluk, sessizlik.

 Büyük bir heyecanla ben  Donnafugata halk oylamasının sonucunu açıklamaktan   büyük onur duyuyorum.

 22 Ekim 1860 tarihinde, Donnafugata'da   saat 18:00'da   Belediye Seçim Komitesi, bu kentin seçmenlerinin   yaptığı halk oylamasının oylarını incelemek için   bir araya geldi.

 Sicilya halkı birleşmiş ve ayrılmaz bir İtalya istiyor   başında, anayasanın tayin ettiği   Kral Victor Emmanuel'i   ve tahtın varisleri olarak onun yasal varislerini.

 Nesi var bunun?

 Tüm oylar toplandıktan ve dikkatle  Tüm oylar toplandıktan  Tüm oylar toplandıktan ve dikkatle incelendikten sonra   şu sonuçlar elde edildi: Kayıtlı seçmen sayısı: 515.

 Kullanılan oy sayısı: 512.

 Evet: 512!

 Hayır: Sıfır!

 Ya sen Don Ciccio, 21'inde ne oy verdin?

 Neden korkuyorsun?

 Burada bizden, rüzgardan ve köpeklerden başka kimse yok.

 Affedersiniz ama sorunun amacını anlamadım.

 Biliyorsun Donnafugata'da herkes evet oyu verdi.

 Hatta sen, herkese bu şekilde oy kullanmalarını söylemişsin.

 Doğru.

 O zaman sen de evet dedin?

 Hayır ekselans, ben hayır dedim.

 Yüzlerce defa hayır!

 Evet, bana ne dediğini biliyorum:  ihtiyaç, birlik, fırsat.

 Belki haklısın.

 Politikadan hiç anlamıyorum.

 Ama Ciccio Tumeo dürüst bir adam   anlaşılması zor bir sanatçı, sefil ve perişan, antalonu delik deşik   ama bana yapılan iyilikleri unutmam.

 Ve siz de biliyorsunuz, Kraliçe lsabella   İspanyol Calabria Düşesi iken, okumamı sağladı.

 Şu anda ne olduysam onun sayesinde.

 Bir kilise orgcusu.

 Ekselanslarının ilgisine nail olmuş biri.

 O büyük sefalet yıllarında   annem mahkemeye dilekçe gönderince   anında beş altın göndermişlerdi.

 Peki şimdi bu kutsal kral ve sevgili kraliçeler   yukardan bizi izliyorlarsa, ne derler?

 Leonardo Tumeo'nun oğlunun onlara ihanet ettiğini mi söylerler?

 Hayır!

 En azından, cennette gerçekler biliniyor.

 Sakin ol.

 Sadakatini ve vefakarlığını takdir ediyorum   ama Garibaldi'nin zaferleri yüzünden insanların aşırı heyecanlandığını   anlaman gerek.

 Anarşiyi hızla engellemenin tek yolu halk oylamasıydı.

 Bizim için yalnızca kötünün iyisiydi.

 Buna rağmen, Savoylar   hala krallık yönetiminde.

 Bu olaylar, sevdiğin insanların çıkarlarını köstekledi   ama hala hayatta ve meşrular.

 Bir şeyler değişmeliydi   her şeyin eskisi gibi olması için.

 Devrim zamanı geçti.

 Bugün doğan İtalya'nın, Donnafugata'da dahi   çok yaşayıp başarılı olmasını umalım.

 Hayır dedim!

 Belediyedeki o domuzlar benim oyumu yuttular   çiğnediler ve istedikleri şekilde tükürdüler.

 Ben siyah dedim, onlarsa bana beyaz dedirttiler.

 Ben sadık bir vatandaştım   şimdiyse pis bir burboncu oldum.

 Artık hepsi Savoy'lu.

 Ama benim için savoy yalnızca bir tür lahana!

 Bak, sen bu çevredeki kişileri iyi tanıyorsun.

 Don Calogero hakkında gerçekten ne düşünüyorlar?

 Düşüncemi açıkça ifade ettiğimi sanıyordum.

 O ve ailesi hakkındaki gerçeği öğrenmek istiyorum.

 Gerçek şu ekselans, Don Calogero çok zengin   ve ayrıca çok nüfuzlu.

 Cimri, ama şeytan kadar zeki.

 Geçen Nisan yada Mayıs onu görmeliydiniz.

 Bütün bölgeyi, yarasa gibi, bir yukarı bir aşağı dolaştı   arabayla, atla, katırla, yürüyerek, yağmurda çamur demedi.

 Gittiği her yerde gizli dernekler kuruyor   gelecek olanlar için zemin hazırlıyordu.

 Tanrı'nın belası biri!

 Ve bu sadece kariyerinin başlangıcıydı.

 Bir kaç ay sonra Torino parlamentosunda milletvekili olacak.

 Bir kaç yıl sonra, kilise malları satışa çıkarılınca   Marca, Fondachello mülkleri için   hiç denecek kadar az bir para ödeyecek.

 Sonunda bölgedeki en büyük toprak sahibi olacak.

 Don Calogero böyle biri.

 Geleceğin adamı.

 Ne yazık ki böyle olması gerek.

 Peki ailenin geri kalanı nasıl?

 Yıllardır karısını benden başka kimse görmedi.

 Yalnızca ayine gitmek için evden çıkıyor.

 Saat 05:00'de, boş olduğunda.

 Bir defasında onu görmek için erken kalktım.

 Şeferim üstüne yemin ederim, güneş kadar güzeldi!

 Böcek gibi bir adam olan Don Calogero'yi   karısını herkesten uzak tuttuğu için suçlayamazsın.

 Ama en iyi saklanan evlerin sırları bile duyulur.

 Hizmetçiler konuşur.

 Anlaşılan Donna Bastiana bir çeşit hayvan.

 Okuma yazma bilmiyor   saati söyleyemiyor.

 Hemen hemen hiç konuşamıyor.

 Kendi kızını bile sevmekten aciz.

 Yatmak için iyi, hepsi bu.

 Ama ne bekliyorsun?

 Kimin kızı biliyor musun?

 Senin Runci'deki köylülerden birinin kızı.

 Adı Peppe Giunta.

 Öyle pis ve vahşiymiş ki   herkes ona Peppe İnekboku dermiş.

 Kusura bakmayın.

 Don Calogero, Bastiana ile kaçtıktan iki yıl sonra   onu sırtında 12 kurşunla ölü olarak bulmuşlar.

 Bu korkunç!

 Bir de Concetta ile evlenmesini istedim!

 O bir hain, onun türünden diğer liberaller gibi!

 Önce kralına sonra bize ihanet ediyor!

 O, yalancı yüzü   tatlı sözleri ve zehirli hareketleri!

 İşte kendi kanından olmayan birini evine alırsan   olacağı bu.

 Hadi gel.

 İç, al.

 Şunu iç.

 Hep söyledim, ama kimse beni dinlemedi.

 O züppeye asla katlanamadım!

 Ama sen aklını onunla bozdun.

 Ve sana sorma küstahlığında bulundu, dayısına   gönül eğlendirdiği kızın babasına, o namussuza teklifi sunmanı istedi   o fahişenin babasına!

 Bunu yapmamalıydın!

 Yapmamalıydın!

 Yeter!

 Ne dediğini bilmiyorsun!

 Angelica fahişe değil.

 Bir gün olabilir, ama şu anda tıpkı diğer kızlar gibi   diğerlerinden daha güzel, ve iyi bir evlilik yapmak istiyor.

 Tancredi'ye aşık bile olabilir, tıpkı diğerleri gibi.

 Çok parası var Stella.

 Daha çok bizim paramız, ama Don Calogero iyi işletti   ve Tancredi'nin buna ihtiyacı var.

 O bir beyefendi.

 Çok hırslı.

 Çok paraya ihtiyacı var.

 Concetta'ya hiç bir vaatte bulunmadı, yani ona ihanet etmiyor.

 Zamana uyuyor, hepsi bu   politika kadar, özel hayatında da.

 Ayrıca o çok hoş bir genç adam, biliyorsun.

 Artık evimde yaygara istemiyorum!

 Ne odamda, ne de yatağımda!

 Kes artık!

 Ben karar veririm!

 Kararımı verdim bile, senin haberin yok!

 Bu kadarı yeter!

 Artık uyuyalım.

 Yarın ava gideceğim.

 Erken kalkmalıyım.

 İyi geceler Stella.

 Her şeyden konuştuk   zalim anneler, pis büyükbabalar, ama beni asıl ilgilendirenden bahsetmedik: Bayan Angelica.

 Söyleyecek bir şey yok.

 Kendi adına konuşuyor.

 Annesinin güzelliğini almış   büyükbabasının pis kokusundan eser yok.

 Hem zeki de.

 Gerçek bir hanımefendi.

 Okuldan dönünce   beni eve davet etti ve benim için mazurka dansı yaptı.

 Kötüydü, ama onu seyretmesi zevkliydi.

 O siyak bukleler, o gözler, o teni   o göğüsleri!

 Hiç gübre kokmuyordu!

 Çarşafları cennet gibi kokuyordur.

 Sakin ol şimdi.

 Bundan sonra ondan bahsederken saygılı olacaksın.

 Bugün, Don Calogero'den Tancredi adına kızını isteyeceğim.

 İlk sen öğrendin, ama bu ayrıcalığın karşılığını vereceksin.

 Don Calogero gidene kadar, yukarda silah odasında   köpeklerle kilitli kalacaksın.

 Hiçbir şeyin ortaya çıkmasını istemiyorum.

 Gidelim.

 Ekselans, bu çok yanlış!

 Yeğenin, sana sürekli zarar vermek isteyen   birinin kızı ile evlenmemeli!

 Onu baştan çıkarmaya çalışmak bir zafer oyunu olabilir   ama bu kayıtsız şartsız teslim olmaktır.

 Bu, Falconeri'lerin sonu!

 Ve de Salinalar'ın!

 Ekselans!

 Lütfen  Hiçbir şeyin sonu değil.

 Bu her şeyin başlangıcı!

 Hem evlilik güzel bir gelenektir.

 Anlayamayacağın şeyler var.

 Hadi eve gidelim.

 Anlaşmamızı unutmadın değil mi?

 Durumu benim aleyhime çevirmeyin.

 Basit bir öpücük için ne bu tantana!

 Unutma, seni çağıran bendim.

 Evet tabi ama  Yeğenimden gelen bir mektuptan bahsetmek istiyorum sana.

 Dün akşam geldi.

 Hatta dün gece.

 Mektubunda, kızınıza olan tutkusunu anlatıyor   ve benden size sormamı rica etti   Bayan Angelica ile resmen evlenmek istiyor.

 Şimdi ne düşündüğünüzü söyleme sırası sizde.

 Beni affedin Prens.

 Bu sürpriz karşısında nutkum tutuldu.

 Angelica'nın kalbinden ve aklından geçen herşeyi biliyorum   ve hepimiz onurlandıran Don Tancredi'nin sevgisinin   içten bir karşılığı olduğunu söyleyebilirim.

 Tanrı bu evliliği korusun.

 - Sizin mutluluğunuz benim mutluluğum.

 - Teşekkürler peder.

 Fırtına çıkmak üzere.

 Don Calogero   Falconerilerin ne kadar ünlü olduğunu söylememe gerek yok.

 Sicilya'ya Charles D'Anjou ile geldiler   Aragonese, İspanya ve Bourbon krallarının yönetimlerinde geliştiler   huzurunuzda isimlerini söylememin sakıncası yoksa.

 Onlar Lordlar Kamarası Soyluları, İspanya Asilzadeleri   Santiago Şövalyeri.

 Size Falconeri ailesinin geçmişini anlatmak   ne kadar gereksizse   yeğenimin durumunun, ailesinin isminin büyüklüğü ile   eşit olmadığını söylemek de; maalesef bir o kadar anlamsız   çünkü bunu zaten biliyorsunuz.

 Eniştem Don Ferdinando, tutumlu bir baba değildi.

 İhtişamlı hayat tarzı yeğenimin mirasına maloldu.

 Bütün bu sorunların sonucu; Tancredi'dir.

 Bunları biliyoruz.

 Belki atalarınız servetlerini boşa harcamasaydı   Tancredi'nin bu kadar seçkin, duyarlı ve çekici olması   imkansız olacaktı.

 En azından, Sicilya'da.

 Hepsini ve daha fazlasını biliyorum   ama aşk  aşk herşeydir   bunu da biliyorum.

 Bakın  Ben görmüş geçirmiş bir adamım.

 Açık konuşmak isterim.

 Gençlerimiz neye güveneceklerini bilmeli.

 Nikahta kızıma, Settesoli malikanesini   devredeceğim.

 1.010 hektar.

 Hepsi buğday.

 Birinci sınıf toprak   havadar ve serin.

 Ayrıca Gibildolce'de 500 hektar üzümbağı ve zeytin ağacı.

 Düğün günü   damada 200.

000 altın ons vereceğim.

 Ailem benim herşeyim.

 Yıllardır karısını benden başka kimse görmedi.

 Yalnızca ayine gitmek için evden çıkıyor.

 Saat 05:00'de, boş olduğunda.

 Bir defasında onu görmek için erken kalktım.

 Şerefim üstüne yemin ederim, güneş kadar güzeldi!

 Böcek gibi bir adam olan Don Calogero'yi   karısını herkesten uzak tuttuğu için suçlayamazsın.

" Bana çok az para kalacak ama sonuçta o benim kızım.

 Biliyorum, şu anda söyleyeceklerim   İmparator Titus ile Kraliçe Berenice'nin aşkından gelen   sizi pek etkilemeyecektir.

 Ama Sedàra'lar da soylu bir aile   Majesteleri 4.

 Ferdinand'ın verdiği ünvan sayesinde.

 Aferin, Don Calogero.

 Hoşça kal.

 Evraklar tamam.

 Yalnızca kayda geçirilmesi gerek.

 Bir gün, yeğeninin  Baronessina Sedàra del Biscotto ile evlendiği herkesçe duyulacak.

 Del Biscotto mu?

 Tebrikler Don Calogero!

 Evraklar tamam.

 Eksik olan yalnızca bir  Üzgünüm Don Ciccio, ama bunu yapmalıyım.

 Anlıyorum.

 Herşey yolunda mıydı?

 Mükemmel.

 Daha iyi olamazdı.

 Hoşça kal Don Ciccio.

 Beni affet.

 "Ocak ayının ortasında soğuk bir gündü.

 Kuzey rüzgarının buz gibi esintisiyle donan hava   ölümcül sessizliği içinde kurşun gibiydi.

 Saatlerdir şiddetle kar yağıyordu   buna rağmen, sırtında sert bir battaniye olan   zavallı bir at, bu ıssız yolda   yorgun argın, iki tekerlekli bir arabayı çekiyordu.

 'Giddyap!

 Lanet olası!

 ' Diye bağırdı köylü   atıyla konuşmaya alışıktı.

" Ekselans, Efendi Tancredi geldi!

 Bagajları indirilirken avluda bekliyor.

 Dayı!

 Dikkat et, sırılsıklamım!

 - Seni tekrar gördüğüme sevindim!

 - Ben de.

 Tancredi, Angelica'nın sevincini düşünsene.

 Affedersin, heyecandan unuttum.

 Kont Cavriaghi ile birlikte geldik.

 Daha önce tanışmıştınız.

 Generalle birlikte villaya gelmişti.

 Bu da benim emir erim, Mızraklı süvari Moroni.

 Seni bekliyorduk ama bu havada  Prenses, Prenses geldiler.

 Hem de bu fırtınada!

 Buraya hiç yağmur yağmadı dediler.

 Son iki gün, denizin içinde gibiydik!

 - Gerçekten mi?

 - Evet.

 Geldi.

 Sırılsıklam olmuş.

 İşte Tancredi.

 Nasılsın?

 Kusura bakma yenge.

 Sırılsıklamım.

 Ne güzel bir ateş.

 Yenge, Kont Cavriaghi Milano'dan geldi.

 Onunla, Palermo'da tanıştınız, generalle birlikte gelmişti.

 Kont   buraya hiç yağmur yağmadı sanıyordun   ama görüyorsun sağanak yağıyor!

 Burada zatürre olunmaz sanma   yoksa ateşlenip kendini yatakta bulursun.

 Efendi Tancredi ve misafir odasının   şöminelerini yakın.

 Yanındaki küçük odayı asker için hazırlayın.

 Koş koş!

 Sizi anlamıyorum.

 En son kırmızılar içinde değil miydiniz?

 Ne demek istiyorsunuz?

 Siz Garibaldiciler artık kırmızı giymiyor musunuz?

 Ne Garibaldicisi!

 Hepsi geçmişte kaldı.

 Cavriaghi ve ben, Tanrıya şükür   Majesteleri İtalya Kralının ordusunda subayız.

 Garibaldi'nin ordusu parçalanınca   iki seçeneğimiz vardı; Eve dönmek yada kralın ordusuna katılmak.

 O, ben ve daha bir sürü kişi orduya katıldık.

 O ayaktakımı ile kalamazdık, değil mi Cavriaghi?

 Korkunç bir güruh.

 Tek iyi tarafı pusu kurmak ve yağmalamaktı.

 Artık, gerçek birer subayız.

 İnsanlar tavuklarını çalacağız diye korkmuyor!

 Görmeliydin.

 Yeni bir at istediğimiz zaman   sihirli kelimeleri söylüyoruz: "Majestelerinin emri.

" Sonra hepsini anlatırsınız.

 Şimdi gidip üstünüzü değişin.

 İzninizle yenge.

 Bekle!

 Önce sana Angelica'nın yüzüğünü göstermek istiyorum.

 Ne güzel!

 Ne güzel yüzük.

 Çok güzel.

 Uzman değilim ama değerli bir şeye benziyor.

 - Güzel mi?

 - Evet.

 - Beğendin mi?

 - Çok.

 Çok pahalı olmalı.

 Çok para verdin mi?

 Paranı iyi şekilde kullandım.

 Bana gönderdiğin 200 altın onstan yeterince artmıştı.

 Bir kaç hoşça kal hediyesi için, anladım!

 Teğmenimiz geri döndü.

 O nedir?

 - Bayan Concetta'ya hediye.

 - Ne kadar naziksin.

 Aleardi'nin şiirleri mi?

 Umarım beğenir.

 Umarım.

 Bayan Concetta   bu, en sevdiğim şair Aleardi'nin şiirleri.

 Sana hediye aldım.

 - İsminin baş harflerini işlettim.

 - Teşekkürler.

 "Ebediyen sağır.

" Neden sağır?

 Gayet iyi duyuyorum.

 İç çekişlerime duyarsızsın.

 Gelebilir miyim?

 Duyduğuma göre  Al hayatım.

 - Tancredi'den sana bir hediye.

 - Teşekkürler.

 - Dayıma da teşekkür etmelisin.

 - Teşekkürler.

 Gel.

 Angelica, neredesin?

 Angelica hadi!

 Biliyor musun orası fare dolu?

 Gidelim o halde.

 Angelica, neredesin?

 Tancredi, neredesin?

 Korkuttun beni.

 Orası fare dolu.

 Olmasaydı şaşardım.

 Tancredi nerede?

 Onu bulamıyorum.

 Hadi gidelim.

 Seni korkuttum değil mi?

 İşte geliyor Hadi tüyelim buradan.

 Hayır yeter artık dolandığımız!

 Yoruldum!

 Ne kadar büyük bu saray?

 Kaç tane odası var?

 Kimse bilmiyor, dayım bile.

 Her odasını bildiğin bir saray yaşanmaya değmez der.

 - Yanına gidelim hadi.

 Kızcağız yalnız.

 - Peki ya diğerleri?

 Concetta bahçeye geri gitti.

 Francesco Paolo'nun gidip istasyondan bir misafiri karşılaması gerekiyordu.

 - Kimi?

 - Bilmiyorum.

 Torino'dan biri.

 Hadi gidelim.

 Gelin.

 Hayır daha fazla görmek istemiyorum.

 Aslında ben gidiyorum.

 Zaten burada ne işim var?

 Concetta beni sevmiyor.

 Onunla konuştun mu?

 Gerek yok.

 Onun gözünde bir solucan olduğumu hissediyorum, ve haklı.

 Bana katlanacak bir dişi solucan bulmalıyım.

 Konuş onunla.

 Sonra karar verecek çok zamanın olacak.

 Yada belki böylesi daha iyidir.

 Beni dinle, Concetta iliklerine kadar Sicilyalı.

 O adadan hiç ayrılmadı.

 Milano'da asla kendini evinde hissedemez.

 Bir makarna yemek için bir ay önceden plan yapmalısınız.

 Ona sandık sandık makarna alırım.

 Bunlar kadar büyük sandıklarda.

 Biz kaçıyoruz.

 Zavallı Kont.

 Concetta onunla asla ilgilenmez.

 Aptal kız.

 Daha ne istiyor?

 Cavriaghi yakışıklı, itibarlı ve varlıklı.

 İyi kısmet dediklerinizden.

 Concetta hala sana aşık.

 - Bu yüzden mi onu buraya getirdin?

 - Hiç de değil.

 Bence öyle.

 Değil diyorum.

 Beni dinle.

 Concetta haklı.

 Seni sevdikten sonra onunla evlenmek   şey tattıktan sonra su içmek gibi.

 Ne tattıktan sonra?

 Marsala.

 (İtalyan şarabı) Ne tuhaf odalar.

 Burada nasıl yaşamışlar hayret?

 Aslında, hiç kimse yaşamadı.

 Atalarım buraya, biraz kuralları çiğnemek ve   sıradan ölümlülerin aksine, olağandışı anılar yaşamak için gelmişler.

 Kuralları çiğnemek mi?

 Çok sıkılmışlar sevgilim.

 Afedersiniz, siz Süvari Aimone Chevalley di Monterzuolo musunuz?

 Benim.

 Ben Salina Prensinin oğluyum.

 Ne büyük zevk.

 Babam gelip sarayda kalmanızı istiyor.

 Çok nazik.

 Şapkanızı takın isterseniz.

 Burada güneş çok yakıcıdır.

 Siz de öyle.

 Prensle görüştükten hemen sonra ayrılmayı düşünüyorum.

 Bunun için eve gelmeniz gerek.

 - Tabi - Bu taraftan.

 İzninizle süvari.

 İzin veremem  Ağır değil, değil mi?

 Saray yukardaki mi?

 Angelica ve Tancredi nerede?

 Yukarda değiller.

 Bahçede olmalılar.

 Biz de bahçeye girebilir miyiz?

 Bu imkansız.

 Angelica'nın sorumluluğu bende.

 Prenses'e haber vermem gerek.

 Olamaz!

 Artık seni sevmediğimi mi sanıyorsun?

 Korkma.

 Seni istiyorum, ama şimdi olmaz.

 Karım olana kadar olmaz.

 Tanrım!

 Bak, işte misafir.

 Senden tam olarak ne istiyor?

 Bilmiyorum.

 Bir aydır Sicilya'da dolaşıyor çok mutsuz olmalı.

 Yemeklerimiz de midesini bozmuş.

 Haydutların onu bağırsaklarından bıçaklamasından korkuyor.

 Onu iskambil oynamaya davet edeceğim.

 Kağıt oynamaya ne dersin?

 Ekselans, sizinle özel görüşebilir miyim   yarın dönmeyi planlıyorum.

 Yarın mı?

 Burada rahat değil misin?

 Elbette rahatım.

 Sevgili Chevalley, artık benim evimdesin   ve seni dilediğim kadar rehin tutacağım.

 Gel.

 Peder Pirrone'den uzak dur.

 Her zaman kazanır.

 Lütfen oturun.

 Oyundaki eşiniz ben olacağım.

 Ben puanları sayarım.

 - Gerçekten Milano'lu musun?

 - Evet.

 Hangi rüzgar attı seni buraya?

 Prenstin konukseverliğinden faydalanıyorum ve   bundan son derece zevk alıyorum.

 Donnafugata'yı görmek istersen   sana rehberlik edebilirim, Baron Mutolo'nun evini gösterebilirim.

 Francesco Paolo, yine başlamayalım.

 Artık o ev kapalı.

 Ailesi Girgenti'de yaşıyor   baron'un oğlu haydutlar tarafından kaçırıldığından beri.

 Zavallılar.

 Kim bilir onu serbest bırakmaları için ne kadar ödediler.

 Hiçbir şey ödemediler.

 Zaten finansal sıkıntı içindeydiler   hazırda paraları yoktu, buradaki diğer herkes gibi.

 Ama yine de oğullarını geri aldılar   taksitle.

 Taksitle mi?

 Ne demek bu?

 Taksitle.

 Parça parça.

 Önce sağ elinin işaret parmağı.

 Bir hafta sonra sol ayağı.

 Sonunda bir sepet içinde, incir dallarının altında   başı geldi.

 Francesco Paolo, yeter!

 Ben görmedim.

 O zaman çocuktum.

 Babam anlattı.

 Şu Bourbonların polisleri de ne beceriksiz.

 Şüphesiz.

 Benim köyümde de üzücü olaylar oldu.

 Babam müfettişti   bir süre öncesine kadar   hem ailesi hem kendi için oldukça tehlikeli bir işti.

 Jandarmalar gelince buna bir son verecekler.

 Bazı propagandaların tersine   kiliseye saygı yeniden sağlanacak ve eskisi gibi sürecek.

 Daha çok, umarım.

 Çünkü Santa Ninfa bölgesi pederi beş yıl önce öldürüldü   hem de ilahi okurken.

 Dehşet verici!

 Kilisede mi vurdular?

 Hayır.

 Biz iyi katolikleriz burada ve daha fazla batmak istemeyiz.

 Hayır, komünyon şarabına zehir koydular hepsi bu.

 Bu daha yalın.

 Hatta daha ayinsel.

 Asla kim olduğu bulunamadı.

 Rahip mükemmel biriydi Düşmanı yoktu.

 Çok ilginç.

 Gerçekten eğlenceli.

 Roman yazmalısın.

 Çok güzel hikaye anlatıyorsun.

 Evet bunların hepsi hikaye.

 Bir Milanolu olarak bana inan   Sicilya büyük bir ülke.

 Sevindirici ilhaktan sonra  Demek istediğim   Sicilya ve Sardunya krallığının muhteşem birleşmesi   Torino hükümeti, bazı ünlü Sicilyalıları   krallık senatörlüğüne aday göstermek istiyor.

 Hemen sizin adınız geçti.

 Eski çağlara dayanan geçmişiyle   sağladığı itibarla   bilimsel meziyetleriyle   ve son olaylar sırasındaki ağırbaşlı ve liberal tutumuyla bilinen bir isim.

 Listeyi Torino'ya göndermeden önce   üstlerim sizi bilgilendirmenin ve bu teklif için   onayınızı almanın uygun olacağını düşündü.

 Hükümet kabul etmenizi arzuluyor.

 Bu benim görevim   böylece sizi ve ailenizi tanıma ve bu muhteşem saraya gelme   şerefi bana bağışlanmış oldu.

 Söylesene, Chevalley   senatör olmak, ne demek?

 Nedir gerçekten?

 Bir şeref ünvanı, süsleme gibi yada  Senato, krallığın en yetkili yasama meclisidir.

 Ülkenin gelişimi için yönetimin sunduğu yasaları   inceler, tartışır, onaylar yada reddeder.

 Senatör olunca   artık, sarılacak yaralarıyla, karşılanacak arzularıyla   modern dünya görüşüne katılan   bu güzel ülkenizin sesini duymamıza yardımcı olacaksınız.

 Bakın  Beni düşündükleri için hükümete minnettarım.

 Kartvizite basılacak önemsiz bir şeref ünvanı olsaydı   zevkle kabul ederdim.

 Ama bunu, kabul edemem.

 Beni iyi dinleyin.

 Ben eski bir yönetim sınıfının üyesiyim   umutsuzca eski rejime bağlıyım   ve buna terbiye zincirleriyle bağlıyım, yada sevgi.

 Talihsiz bir kuşağa mensubum   iki dünyayı da idare eden ve ikisinde de huzursuz.

 Ve dahası, tamamen hayal yoksunuyum.

 Diğerlerini yönlendirmek isteyenlerin olmazsa olmazı   kendini kandırma fakültesinin yokluğu içindeki   tecrübesiz bir meclis üyesini senato ne yapsın?

 Hayır, politika için parmağımı bile kıpırdatmam.

 Isırıp koparırlar.

 Buna inanamıyorum.

 Kendi halkınızın içinde bulunduğu   maddesel kirlilik durumunu ve kör ahlaksal sefaleti   hafifletmek için   bir şeyler yapmayı gerçekten red mi ediyorsunuz?

 Yaşlıyız biz, Chevalley.

 Çok yaşlı.

 25 yüzyıldan daha uzun süredir dışardan gelen   asla kendimizin yaratmadığı, hiç kimsenin bizim diyemeyeceği   süper uygarlıkların ağırlığına katlanmak zorundayız.

 2.500 yıldır, bir sömürgeden başka bir şey değiliz.

 Şikayet etmiyorum.

 Bu bizim hatamız.

 Ama yıprandık ve tükendik.

 Ama bunlar bitti artık.

 Sicilya artık fethedilmiş bir ülke değil   bağımsız bir devletin bağımsız bir üyesi.

 Niyetiniz iyi, ama çok geç.

 Uyu sevgili Chevalley, uzun süre uyu   Sicilyalıların tek istediği bu.

 Onları uyandırmaya gelenlerden daima nefret edecekler   onlara en muhteşem hediyeleri getirseler bile.

 Hem aramızda kalsın, yeni krallığın çantasında bize verilecek   çok fazla hediye olduğundan şüpheliyim.

 Burada dile getirilen bütün dışavurumlar   en sert olanlar bile unutulmayı arzu eder.

 Duygusallığımız, unutulma özlemi duyuyor.

 Bıçak darbelerimiz ve tüfek atışlarımız ölme özlemi duyuyor.

 Uyuşukluğumuz   sohbetlerin içimize işleyen tatlılıkları   zevk düşkünü hareketsizliğin özlemini duyuyor, ki   bu yine ölüm.

 Abartmıyor musunuz Prens?

 Torino'da Sicilyalılarla bizzat tanıştım   uyumak dışında her şeyi yapar gibiydiler.

 Kendimi iyi ifade edemedim.

 Üzgünüm.

 Sicilyalılar dedim.

 Oysa Sicilya demeliydim.

 Bu atmosfer, manzaranın şiddeti   iklimin acımasızlığı, her şeydeki sabit gerilim  İklimin üstesinden gelinebilir   manzara geliştirilebilir   kötü yönetimlerin hatıraları silinebilir.

 Elbette Sicilyalılar da gelişmek istiyorlar.

 Çok azı, bir kere adadan ayrıldı mı, uyanabilir; bunu inkar etmiyorum   ama çok genç ayrılmalılar.

 20'sinden sonra çok geç.

 Kabuk çoktan oluşmuş oluyor.

 Chevalley, senin ihtiyacın olan   bireysel ilgilerini, belirsiz kamusal ideallerle   harmanlamakta başarılı olan biri.

 Üstlerine bazı önerilerde bulunabilir miyim?

 Memnuniyetle.

 Senato için önermek istediğim bir isim var.

 Hayır teşekkürler.

 Sigara içmiyorum.

 O da   Calogero Sedàra.

 Seçilmeyi hakeden, benden çok daha iyi niteliklere sahip biri.

 Duyduğuma göre ailesi eski bir aile, yada yakında olacak.

 Sizin itibar dediğinizden çok daha fazlasına sahip.

 Güce sahip.

 Bilimsel meziyetler yerine, pratik meziyetlere sahip   ayrıca oldukça seçkin.

 Mayıs krizinde, en çok onun çalışmalarından faydalanıldı.

 Hayallere gelince   benden daha çok hayali olduğunu sanmıyorum   ama ihtiyaç duyulduğunda yaratabilecek kadar zeki.

 Tam size göre bir adam.

 Evet, Sedàra'dan bahsedildiğini duydum.

 Ama senin gibi dürüst adamlar geri çekiliyorsa   yol, vicdanı ve vizyonu olmayanlara açık olacak   Sedàra ve benzerleri için   ve gelecek yüzyıllar için herşey eskisi gibi olacak.

 Vicdanını dinle   ağzından çıkan gururlu gerçekleri değil.

 Rica ediyorum, işbiliği yapmaya çalış.

 Sen bir beyefendisin Chevalley.

 Seninle tanışmış olmayı bir ayrıcalık olarak görüyorum.

 Bütün söylediklerinde haklısın   bir tek şey hariç; "Elbette Sicilyalılar da gelişmek istiyorlar.

" Asla gelişmek istemiyorlar.

 Kendilerini kusursuz sanıyorlar.

 Kibirleri, sefaletlerinden çok daha büyük.

 Otur.

 Sana bir hikaye anlatacağım.

 Garibaldi, Palermo'ya girmeden kısa süre önce   limandaki savaş gemisinden bazı İngiliz subaylar   evimin terasına çıkmak için izin istediler   insan oradan şehrin etrafındaki bütün tepeleri görebilir.

 Manzarayı görünce kendilerinden geçtiler   ama sokakların bakımsızlığının ve pisliğinin, onları   çok şaşırttığını itiraf ettiler.

 Size yapmaya çalıştığım gibi, biri diğerinden türer diye   onlara anlatmaya çalışmadım.

 Subaylardan biri sordu  "Bu Garibaldiciler, gerçekten Sicilya'ya ne yapmak için geldiler?

"' Ben de cevap verdim "Bize görgülü olmayı öğretmeye geldiler   ama başaracaklarını sanmıyorum, çünkü biz tanrıyız.

" Güldüler ama anladıklarını sanmıyorum.

 Geç oldu.

 Neredeyse akşam yemeği zamanı.

 Gidip üstümüzü değiştirmeliyiz.

 İsterseniz yarın şafakta gidin.

 Belki inanmayacaksınız ama, şimdiki durum sürekli olmayacak.

 Etkin ve çağdaş yönetimimiz herşeyi değiştirecek.

 Bütün bunlar sürekli olmamalı ama daima olacak.

 İnsanın "daima" dediği, yalnızca bir-iki yüzyıl.

 Ondan sonra farklı olabilir  ama daha da kötü olacak.

 Hoşça kalın.

 Hoşça kalın.

 Her şey için için teşekkürler Prens.

 Biz leoparlar ve aslanlardık.

 Bizim yerimizi alacak olanlar ise çakallar ve sırtlanlar.

 Ve hepimiz   leoparlar, aslanlar, çakallar ve koyunlar   kendimizi toplumun en değerli insanları sanmaya devam edeceğiz.

 Tam anlayamadım.

 Ne dediniz?

 Hiç.

 Ne dediniz?

 Duymadım.

 Erken geldiniz.

 Konuklarınız henüz gelmedi.

 Sevgili Stella, harika görünüyorsun!

 Tancredi de çoktan geldi.

 Aspromonte'de çok iyi işler yapan Pallavicino'yu bekliyoruz.

 Teşekkürler yenge.

 Bu yaptığın büyük fedakarlık biliyorum   ama davet edilmeleri gerekiyordu.

 Bu, Angelica'nın sosyeteye ilk takdimi olacak Don Calogero'nun kuyruklu ceketine ne oldu?

 Bu gördüğün o değil.

 Onu en iyi terziye götürdüm.

 Ceket iyi görünüyor.

 Asıl stil yoksunu olan Don Calogero.

 Nasılsınız?

 Harika görünüyorsunuz!

 - Gidip dans edebilir miyim anne?

 - Elbette tatlım.

 Bir çiçek kadar güzelsin!

 Gerçekten güzel değil mi?

 Bu balolar hoşuma gitmiyor ama kızlar için gelmeliyiz.

 Albay!

 Sizi görmek büyük şeref.

 O şeref bana ait.

 Margherita, gel.

 Albay Pallavicino'yu tanıştırmaktan onur duyarım.

 Aspromonte fatihini evimde ağırlamaktan gurur duyuyorum.

 Çok naziksiniz.

 Bu olanağa sahip olduğum için çok memnunum.

 Umarım siz ve subaylarınız hoş bir akşam geçirirsiniz.

 Lampedusa Prensesi.

 Kontes Sutera.

 Tanıştığımıza memnun oldum.

 Salina Prensesi Corbera.

 Memnun oldum prenses.

 Afedersin dayı Angelica geldi mi, bir bakayım.

 Tabi.

 Git hadi.

 Albay, söylesenize  Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum kontes.

 Çocuk gibi ağlıyordum.

 - Ne acıklı!

 - Peki nasıl biriydi?

 Başmelek kadar yakışıklı ve sakin.

 Olağanüstü!

 Gerçek bir kahraman!

 Olağanüstü değil mi?

 Nasılsın yenge?

 Albay onları rahatlatmaya çalışıyor   ama adamlarının tüfek atışlarından sonra çok gereksiz.

 O tüfek atışları tam zamanında oldu.

 Geç kaldın.

 Seni bekliyordum.

 Mükemmel görünüyorsun.

 Gel de prensesle tanış.

 Prenses   size nişanlımı takdim edebilir miyim?

 Angelica Sedàra.

 Dur sana bir bakayım tatlım.

 Evet, doğru.

 - Hatta söylediklerinden daha güzelsin.

 - Teşekkür ederim.

 Bu nedir?

 İtalya Kraliyet Ailesinin Haç Nişanı.

 The cross of the Order Kesinlike.

 Here you need better than that.

 Asla zevkinizden şüphe duymadım.

 Müstakbel kayınpederim Süvari Don Calogero Sedàra.

 - Burası güzelmiş.

 - Hoşuna gitti mi?

 Sakin olun çocuklar!

 Tancredi, beni nişanlınla tanıştırmayacak mısın?

 Angelica, bu benim arkadaşım Gioacchino Lanza.

 Ve bu da Fulco.

 Tancredi için sakıncası var mı bilmiyorum   ama dans kartınızda benim çin bir vals ayrırırsanız  Bu kadar acele etmeyin çocuklar.

 Sonra da zamanınız olur.

 Tancredi, ne kadar bencilsin!

 Üzgünüm ama bu benim suçum değil.

 Hanımefendi partnerlerini kendi seçiyor.

 Bu benim valsim.

 Dans edebilir miyiz?

 - Dayıma merhaba demeliyim.

 - Daha sonra dersin.

 Her zamanki gibi çok güzelsin.

 Sevgili Fabrizio, iyi görünüyorsun.

 Sıkıldın mı Fabrizio?

 Kuzenler arasında sıkça yapılan bu evliliklerin   soyumuzu geliştirdiği söylenemez.

 Şunlara bak.

 Avizelere tırmanıp, kuyruklarıyla tutunup sallanarak   popolarını göstermeye hazır, maymunlara benziyorlar.

 Eleanora Giardinelli   kurbağalar havuzunda beyaz bir kuğu.

 Aklıma gelmişken: Yeğeninizin nişanını tebrik ederim.

 Kız bir afet.

 Bu herkese örnek olacak.

 - Ne dediniz?

 - Diyordum ki  Burası çok sıcak.

 Evet çok sıcak.

 Gelmekle hata ettim.

 Çok yorgunum.

 Ama artık buradayım, o yüzden kalmam gerek.

 Gitmek kabalık olur.

 Haklısın.

 Görüşürüz.

 İyi akşamlar.

 Nasılsınız?

 Dört dans için söz verdim bile.

 Prenses, bana bu şerefi verirseniz çok mutlu olurum.

 Lütfen reddetmeyin.

 Ama yıllardır dans etmedim!

 Bu kadar güzel kadın varken   üstelik yaşım da  Burası çok güzel.

 Günümüzde böyle evler yapmıyorlar   altın yapraklarının şimdiki fiyatlarını düşünürsek.

 Evet, Don Calogero, çok pahalı.

 Ama hiçbir şey genç çiftimize benzemiyor.

 İyi akşamlar Prens.

 Angelica merhaba demek istedi.

 Neden burada yapayalnızsın?

 Neye bakıyorsun?

 Ölüme davetiye mi çıkarıyorsun?

 Harika görünüyorsun.

 Don Diego'nun hayranlıkla izlemesi için ne melankolik bir sahne.

 Senede bir gün buraya gelirse bu mucize olur.

 Haklısın.

 Acaba benim ölümüm de böyle olacak mı?

 Keten daha uygun olacak.

 Ölen kişinin çarşafları daima kirlidir.

 Umarım kızlar daha adam gibi giyinir.

 Ama sanırım   aşağı yukarı aynı olur.

 Dayı, sen neden bahsediyorsun?

 Aklından ne geçiyor?

 Sık sık ölümü düşünüyorum.

 Bu düşünce beni korkutmuyor.

 Siz gençler bunu anlayamaz.

 Sizin için ölüm diye bir şey yok.

 Başkalarının başına gelen bir şey.

 Aile mezarında bazı onlarımlar yaptırmalıyız.

 Mendilini alabilir miyim lütfen?

 Burada olduğunuzu duyduk prens, ve nefesimizi tutmaya geldik   ayrıca size bir şey sormaya geldik.

 Umarım geri çevirmezsiniz.

 Dinliyorum.

 Bir sonraki mazurkada benimle dans etmenizi rica ediyorum.

 Evet deyin.

 Yaramazlık yapmayın.

 Bir zamanlar çok iyi bir dansçı olduğunuzu biliyoruz.

 Daha önce hiç bu kadar cazip bir teklif almamıştım   bu yüzden geri çevirmek zorundayım.

 Lütfen.

 Yalvarıyorum.

 Tekrar genç hissetmemi sağladığınız için teşekkürler.

 Kabul, ama mazurka olmaz.

 Fazla genç hissederim.

 İlk valsi kabul edin.

 Ne kadar iyi bir dayın var görüyor musun Tancredi?

 Senin gibi kapris yapmıyor.

 Sana sormamı istemedi.

 Çok kıskanç.

 Böyle zeki ve yakışıklı bir dayın olunca bu gayet doğal.

 Ama bu sefer bir istisna yapacağım.

 Gidelim mi?

 Vals!

 Sanki orkestrayla anlaşma yapmışım gibi.

 - Öyle değil mi?

 - Ne?

 İşte vals.

 Yoksa fikrinizi değiştirecek misiniz?

 Hayır elbette.

 Lütfen beni affedin.

 Herkes bana karşı çok nazik ve çok mutluyum dayı.

 Tancredi bir melek, siz de öyle.

 Tancredi seni duymadığı için şanlısın.

 Ciddiyim.

 Bunların hepsini size borçluyum  hatta Tancredi'yi.

 Çünkü razı olmasaydınız  Yine de seninle evlenirdi.

 Sen bunu hak ediyorsun.

 Bu doğru değil.

 Doğru.

 Tancredi bile senin güzelliğine karşı koyamazdı.

 İyi bir dansçı olduğunuzu duydum.

 Sizi tekrar hayal kırıklığına uğratacağım affedin.

 Ama iyiden de ötesiniz.

 Çok keyifli bir dansçısınız.

 Evet o benim babam.

 - Sıradaki.

 - O zaman mazurka.

 Herkes bize bakıyor.

 Babanla dans eden şu kız ne şahane.

 Çok güzel.

 Dayıcığım, alkış tufanı kopmadıysa   sırf sizin gibi bir aslan saygı beklediği içindir   yine de alkış yağmurunu hak ettiniz.

 Gelin birlikte akşam yemeği yiyelim.

 Hayır, gençlik anılarım hala çok canlı   ve yaşlı bir dayıyla akşam yemeğinin ne kadar yorucu olduğunu bilirim.

 Bu doğru değil.

 Aşıklar yalnız kalmak istiyor.

 Hem aç değilim.

 Şimdi Tancredi ile git.

 Beni merak etme.

 Teşekkürler dayı.

 - Hala harika bir dansçısın.

 - Muhteşemdin.

 Merhaba Fabrizio.

 Nasılsın?

 Bir şey almıyor musun?

 Karar veremedin mi?

 Çok fazla seçenek var.

 Margherita Hanım işini iyi bilir.

 Ama tüm bunlar bana çok fazla.

 Ne harika şamdanlar!

 Onlar Madrid'den.

 Birini, İspanya'da diplomatik görevi sona erince   Diego'nun büyükbabasına hediye ettim.

 Acana ne kadar toprak değerindedir.

 Hayatımın en etkileyici anı.

 Amma sıkıcı adam!

 Salina Prensi, masamıza oturarak bize şeref verir misiniz?

 Solcular beni çarmıha germek istedi   çünkü adamlarıma Garibaldi'ye ateş açma emri verdim.

 Söyleyin prens, başka ne yapabilirdim?

 Yazılı emirler taşıyordum.

 Ama itiraf etmeliyim, Aspromonte'de   yüzlerce kişilik kalabalıkla karşı karşıya kalınca   kimi fanatik gibi bakıyordu   kimi de profesyonel provokatör gibi.

 Direktiflerimin, duygularımla uyumlu olması hoşuma gitmişti.

 Bir kaç tüfekçimiz gizlice ateş etti   en çok Garibaldi'ye faydası oldu.

 Onu etrafında gezinen o insan sürüsünden kurtardılar.

 Kim bilir onu ne için kullanıyorlardı   belki de Tuileries Sarayı yada Palazzo Farnese tarafından kışkırtıldılar.

 Doğru.

 Onunla Marsala'da karaya çıkanlarla alakaları yoktu   karaya çıkanlar 1848 tekrarı ile İtalya'nın   yeniden kurulacağına inanıyordu.

 Ve general bunu biliyordu   önünde diz çöktüğümde, şimdi bu hareketim çok meşhur   elimi sıktı   bana kısık sesle şöyle dedi  "Teşekkürler, Albay.

" Ne için teşekkürler?

 Soruyorum size.

 Onu ömür boyu sakatladığım için mi?

 Hayır onu korkaklığa ikna ettiğim için   ve belki daha da kötüsü, o güvenilmez taraftarları yüzünden.

 Bağışlayın albay ama   biraz ileri gitmiyor musunuz   el öpmeler, diz çökmeler?

 Kesinlikle hayır.

 Onu görmeliydiniz, o zavallı koca adam   bir kestane ağacının altına serilmişti   vücudu acı çekiyordu   ama aklında daha fazlası vardı.

 Üzgün bir bakış.

 Sicilya'da tekrar karaya çıktığında kendi kendine öyle söylemedi mi?

 "Bilinmeyene doğru yürüyoruz.

" Etkilenmemek zor   hem neden etkilenmeyecekmişim?

 Ben yalnızca kadınların elini öperim.

 Buna rağmen, Prens   bir krallığın kurtuluşu için   biz askerlerin hürmet ettiği bir hanımefendinin elini öptüm.

 İzninizle.

 Haftada üç balo çok geldi.

 Bitmesini bekleyemeyeceğim.

 Acaba neden herkes bu kadar mutlu?

 Bir kaç firkete verir misin?

 Ne sıkıcı.

 Bu davetler sürdüğü sürece şehirde kalmalıyız.

 San Lorenzo'daki evimize dönmek için sabırsızlanıyorum   yine sakin hayatımıza geri döneceğiz.

 Saçma.

 Dilerim bu balo hiç bitmez.

 Çok güzel.

 Trabiasların balosu nasıl olacak acaba.

 Yeşil bir tuvalet ısmarladım.

 Soluk yeşil.

 Ya sen?

 Çok muyluyum.

 Tancredi melek gibi.

 Hepiniz bana karşı çok iyisiniz.

 Keşke daha mutlu olsaydın.

 Yapabileceğim bir şey var mı?

 Daha önce sosyal ortamlarda bulunmadım.

 Dans etmeyi bile sevmem.

 Çok da iyi edemem zaten.

 Kimle dans ettiğine bağlı.

 Hoşuna giden bir partner ara.

 İlgilenmiyorum.

 Öyle olsun.

 Seni kaç erkek dansa kaldırmak ister biliyor musun?

 Hepsine engel oluyorsun.

 Zavallı Cavriaghi gibi.

 Hatırladın mı?

 Ona nasıl davranmıştın!

 İşte buradasın!

 Bir türlü seni bulamadım.

 Toparlanmak için buraya sığındık.

 Ya sen?

 Bir döndüm ortadan yok oldun.

 Albay Pallavicino'yu dinliyordum.

 Dahi değil ama mantıklı konuşuyor.

 Doğru, yeni krallığın kanun ve düzene ihtiyacı var.

 Herhangi bir anarşi girişimi olursa bastırılmalı.

 Artık macera ve kargaşa yok   Garibaldi'ye katılmak için ordudan kaçan şu çılgınların   idam edilmeleri gibi sert ve acılı tedbirler gerektirse bile.

 Onları kurşuna dizecekler mi?

 Bilmiyor muydun?

 Yarın gün ağarınca, şafakla.

 Onlar asker kaçağı.

 Eskiden böyle konuşmazdın.

 Yanılıyorsun hayatım.

 Hep böyle konuşurum.

 Neyse, sen bunları anlamazsın.

 Concetta dur.

 Dinle.

 Bırak beni!

 Sanırım çok iyi anlıyorum.

 Gel hadi.

 Eskiden böyle konuşmazdın dedim.

 Yeter!

 Bırak beni!

 Çok tatlı, özellikle sinirlenince.

 Zavallı Concetta.

 Hala sana aşık.

 Sen de bana hala aşık mısın?

 - Salina Prensini gördünüz mü?

 - Hayır görmedim.

 Salina Prensini gördünüz mü?

 Don Calogero.

 Gel, gitme vakti geldi.

 Kendine çeki düzen ver.

 Sıcak bir kahve lütfen.

 Şeker?

 Bu unutulmaz akşam için teşekkürler.

 Çok naziksin.

 Gidiyor musun?

 Evet doğru kışlaya, en iyi askeri gelenek.

 Görevimiz bunu gerektiriyor.

 Ayrıca, gece çalışmamız henüz bitmedi.

 Toparlanın ve mumları söndürün.

 Bu mükemmel akşam için teşekkürler.

 Böyle erken gitmene üzüldüm.

 Sen de mi erken gidiyorsun?

 İşte buradasın!

 Yengem seni arıyor.

 Kızların hepsi gitmeye hazır.

 Bana bir iyilik yapar mısın?

 Ben çoktan veda ettim.

 Yengen için arabayı çağır.

 Ben eve kadar yürüyeceğim.

 Gecenin bu saatinde mi?

 Temiz havaya ihtiyacım var.

 Dayı.

 - İyi misin?

 - Biraz başım ağrıyor.

 Temiz hava iyi gelir.

 Çok iyiydim öyle değil mi?

 Mükemmeldin, teşekkürler.

 Yakında iyi haberlerim olacak.

 Pinzoni ile konuştum.

 Gelecek seçimlerde  - Aday olacaksın.

 - Biliyor muydun?

 İzninle.

 - Hoşça kal Tancredi.

 - Hala en sevimli sensin.

 Seni tekrar gördüğüme sevindim.

 Annibo'ya selam söyle.

 Ey sadık yıldız   bana ne zaman daha fani bir görev vereceksin   bütün bunlardan uzak   ebedi kesinliğin mabedi senin kendi bölgende?

 Kaliteli bir ordu.

 İşini ciddiye alıyor.

 İhtiyacımız olan da buydu   Sicilya için.

 Artık rahat edebiliriz.

Leopar (roman) Il Gattopardo

Leopar, İtalyan yazar Giuseppe Tomasi di Lampedusa'nın ölümünden bir yıl sonra 1958 yılında yayımlanan dönemsel tarihi romanıdır. Özgün adı Il gattopardo dur.

1860'larda İtalyan birliğinin oluşturulması (Il Risorgimento) sürecinin sonunda Sicilya'da Bourbon Krallığı'nın çöküş yıllarında toplumsal yaşantıda meydana gelen köklü değişimlerin anlatıldığı roman, Sicilyalı soylu Prens Fabzio Salina'nın ailesinin yaşam öyküsü üzerine odaklanmıştır.

Roman İtalya'da önce iki büyük yayınevi tarafından geri çevrilmiş, ancak daha sonra ülkenin en çok satan ve en çok baskısı yapılan romanlarından biri olmuştur. Modern İtalyan edebiyatının en önemli eserlerinden biridir.[1]. Roman 1963 yılında ünlü İtalyan yönetmen Luchino Visconti tarafından aynı adla sinemaya da uyarlanmıştı.

Lampedusa'nın romanı Türkiye'de ilk kez 1963 yılında Altın Kitaplar Yayınevi tarafından Nihal Yeğinobalı'nın Türkçe çevirisiyle yayımlanmıştı. 1998 yılında bu kez Can Yayınları Semin Sayıt'ın çevirisiyle romanı tekrar yayımladı (ISBN 975-510-824-6). Ayrıca Türkiye'de Bilgi Yayınevi 1972 yılında Luchino Visconti'nin filminin senaryosunu Alpagut Erenuluğ'un Türkçe çevirisiyle yayımladı. Roman, film ve senaryo aynı adı taşıyordu: Leopar

Can yayınları'nın yaptığı baskının arka kapağında şunlar yazmaktadır[2]:

« Bazı eleştirmenler, 'Leopar'ın yalnız İtalyan değil, dünya edebiyatının bir başyapıtı,20. yüzyılın en önemli romanlarından biri olduğunu ileri sürer. Roman, Sicilya'da Bourbon Krallığının çöküş yıllarında soylu bir ailenin, özellikle de ailenin reisi Prens Fabrizio Salina'nın yaşamöyküsünü anlatır.70 yaşına gelmiş, ilginç özellikleri ve uğraşları olan Fabrizio Salina, soylulara özgü dünyanın çöküşüyle birlikte yavaş yavaş ilerleyen kendi çöküşünü de hüzünle yaşar. Israrla sürdürdüğü geleneklerin, içine kapandığı görkemli dünyayı oluşturan öğelerin sessizce kayıp gittiğini, dönüşü olmayan sonun yaklaşmakta olduğunu gözler. Ne var ki, arkadan cıvıl cıvıl bir kuşak gelmekte, onun vaktiyle yaşadığı tüm duyguları, tüm heyecanları başka bir dekor içinde, başka koşullar altında onlar da tüm yoğunluğuyla yaşamaktadır. Bir yolculuk sırasında rahatsızlanarak, denize bakan bir otel odasında, dinlenmeye çekilen Prens, mumun, alevinin sönmek üzere olduğunu sezinler. Hayatının muhasebesini yapar ve 'Her şeyin olduğu gibi kalmasını istiyorsak, her şeyi değiştirmeliyiz, ' diye düşünür. 'Leopar',60'lı yıllarda Luchino Visconti tarafından beyaz perdeye aktarılmış filmde Burt Lancester, Claudia Cardinale ve Alain Delon rol almışlardı. »

KİTABIN GATTOPARDO ÖZETİ.

Yeni ve eski arasındaki çatışma. Leopar, yazarın ailesinin tarihi Tomasi di Lampedusa'dan esinlenen tarihi bir romandır ve Prens Fabrizio Salina romanında adı geçen yazarın büyük dedesi Giulio Fabrizio Tomasi'nin yaşadığı Risorgimento'da yer almaktadır. 1860'da Sicilya'dayız ve kitabın hikayesi aynı yılın Mayıs ayında Bin'in seferi sırasında başlıyor. Salina'nın prensi olan Don Fabrizio, Palermo yakınlarındaki bir arazinin aristokrat bir toprak sahibi ve Garibaldi birliklerinin gelmezliğini, horluğunu ve şüpheciliğini görüyor. Değişim sürüyor: bildiğimiz gibi Garibaldi iktidarı Savoy'a devredecek ve gerçekten bir dönemin sonu olacak. Bir tarafta Don Fabrizio varsa, diğer tarafta ise Savoy ordusunun saflarında gönüllü olan yeğeni Tancredi Falconeri'yi buluruz. Amcası bununla ilgili çekinceleri ifade ettiğinde Tancredi, "Her şeyin olduğu gibi kalmasını istiyorsak, her şeyin değişmesi gerekir" şeklinde ünlü ifadeyle cevap verir. Tancredi yeniliği temsil ediyor: genç ve hırslı ve gerçekleşen tüm değişikliklere, ilk önce Don Fabrizio tarafından hor görülen yeni burjuvazinin yükselişine uyarlandı. Aksiyon sahnesi Ağustos ayında hareket ediyor: Tancredi, hızla zenginleşen ve hatta Salina'nın yazlık evi Donnafugata belediye başkanı haline gelen bir keskin nişancı olan Don Calogero Sedara'nın kızı olan güzel Angelica'ya aşık oluyor. İki genç arasındaki aşk ve tutku çok güçlü, ancak yaratılacak olan bağ daha da fazla: Tancredi temel olarak asil bir aileye bağlı, ancak kendi başına çok şey yok ve bu birliği sıkılaştırarak Sedara ailesinin servetinde politik isteklerini geliştirmek için mükemmel bir araç bul. Bu arada, Don Fabrizio'nun kızı ve Tancredi'ye aşık olan Concetta, bu aşk ilişkisinden derinden hayal kırıklığına uğrayacak. Tancredi'nin tutkusu gelecek, Don Fabrizio'nun nasıl uyum sağlayacağını bilmemesi geçmişle bağlantılı bir tutum.

 

ÖZET GATTOPARDO. Dans ilerleyen yenidir. Salina'nın prensi Don Fabrizio, Sicilyasının geleneksel değerlerine o kadar bağlı ki, tüm bu ani dönüşümleri isteyerek kabul etmiyor ve hatta Valilik sekreteri Piedmontese şövalye Aimone de Chevalley, Savoy parlamentosunun temsilcisi doğrudan senatöre aday gösterilen Don Fabrizio, yerine Don Calogero'yu belirterek vazgeçti. Bununla birlikte, iki Sicili'nin Krallığı bir değişim aşaması geçiriyor ve bu da Ponteleone sarayındaki büyük dansın ünlü sahnesinde açıkça görülüyor. Dans aslında Angelica'nın eski asaletinin dünyasına ve yeni zenginlerin sınıfına girmeyi işaret ediyor: şimdi engeller para ve tarihi olaylarla yıkıldı. Don Fabrizio, zamanın diğer birçok Sicilyalısı gibi geleceğe doğru hareket edemedi, 1883'te Napoliten gezisinden dönen bir otel odasında öldü, bu arada Tancredi milletvekili oldu.

 

GATTOPARDO DETAYLI ÖZET. Hareketsizliğe dönüş. Roman uzun yıllar sonra, 1910'da sona erdi: Don Fabrizio, Concetta, Caterina ve Carolina'nın evli olmayan kızları, soylu aile atacılığından kıymetli olanı kurtarmakla ilgileniyorlar ve onları hatıralarını kurtarma niyetinde buluyoruz, şimdi bir sembol Büyük Dane köpeği Bendic,, Don Fabrizio'nun sadık arkadaşı kürk gibi Salina çürümesinin. Bu ailenin geriye kalanları atığa atılacak ve sonsuza kadar dağılacak. Roman, Bin keşifinin ellinci yıldönümü kutlamalarını organize etmeye kararlı olan Angelica'nın arabasına varışıyla sona eriyor. Sahne bir öncekiyle tam bir tezat oluşturuyor: gelecek gerçekleşti ve bunu Angelica figüründe görebiliyoruz; geçmiş kaybolur ve geriye kalan tek şey yeni topluma uyum sağlamaktır. Ancak çöküş duygusu güçlü: kitabın başlığının dayandığı Tomasi ailesi kretinde yazıyı alıyoruz: “Biz Leoparlar, Aslanlardık; bizi değiştirecek olanlar çakallar, sırtlanlar olacak; ve hepsi Leoparlar, çakallar ve koyunlar dünyanın tuzuna inanmaya devam edecekler ". Alıntıda, şimdi tamamen değişmiş bir dünya illüzyonunda sonsuza kadar demirlemiş ve kapalı kalacak olan Salina ailesinin tutumu açıklanıyor.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar