Print Friendly and PDF

Bakır Gibi Müridleri Altına Çeviren Şeyh İsmail Efendi

 


Necmeddîn Kübrâ, Harezm ve İran bölgesinde uzun yıllar kendisine bağlanacağı bir pîr aradı. Fakat yanına gittiği hiçbir şahıs onun derdine devâ olamadı. En sonunda, ümitsiz bir vaziyette Bağdad’a, Şeyh İbrahim dergâhına gitti. Yedi yıl boyunca, bir oğul gibi ona hizmette bulundu. Bir gün şeyh abdest alıyordu, Necmeddîn su kabını getirdi. Şeyh de ayağını yıkamaya başladı. Bu sırada onun gözyaşları şeyhinin ayağına düştü. Şeyh İbrahim birdenbire onun olgunlaştığını anladı ve abdest aldığı suyu içmesine izin verdi. Necmeddîn suyu içince hâl ilmi ona açıldı. O zaman şeyhi ona Necmeddîn’ lâkabını verdi.

Bu olayın üzerinden birkaç gün geçtikten sonra, Şeyh İbrahim yine abdest alıyordu, Necmeddîn de elindeki havluyla onu bekliyordu. Şeyh vesveseyi defetme âdâbını yerine getirmeyi unutmuştu. Bunu gören Necmeddîn kalbinden “Pîrim müstehab bir işi unuttu.” diye geçirdi. Şeyh onun içinden geçenleri okudu, onu kınadı ve edeb öğrensin diye Bistâm’a, Şeyh İsmail’in yanına gönderdi.

Necmeddîn oraya varınca, Şeyh İsmail abdest almak için dergâhın dışına çıkmış ve bir havuzun kenarına gitmişti. Necmeddîn de onu takip etti. Şeyhin etrafında birkaç kişinin dikeldiğini ve havuzun suyunun da ağzına kadar dolu olduğunu gördü. Necmeddîn sahip olduğu şer’î bilgilerle gururlanarak kendi kendine şöyle söylendi: “Şeyh olan bir adam bu havuzun suyuyla hiç abdest alır mı? Bu su bâtıldır.” Şeyh İsmail genç müridin içinden geçenlere vâkıf oldu ve üzerine biraz su serpti, bu sudan bir damla onun diline düştü. Bunun üzerine Necmeddîn kendinden geçti ve mahşer günü gözünün önüne geldi. Melekler mahkumlara işkence ediyorlardı. Mahkumlardan birini cehennem meleğine teslim etmek istediklerinde o şöyle bağırdı: “Çekin elinizi üzerimden, benim pîrim Şeyh İsmail’dir.” Melekler onu serbest bıraktılar, Necmeddîn bu tablo karşısında hayretler içerisinde kaldı.

Bu hâdise tam iki kere tekrar etti. Meleklerden biri Necmeddîn tarafına geldi ve onu mîzâna götürmek istedi. Bunun üzerine o, kendisinin Şeyh İsmail’in müridi olduğunu söyledi. Melek de onu şeyhin livâsının altına götürdü. Necmeddîn bir de ne görsün! Söz konusu bu livânın altında 180 tane daha livâ var ve onların her biri de bir şeyh-i kâmile ait.

Bu mânevî tecrübeleri yaşayan Necmeddîn, bir süre sonra kendine geldi ve şeyhe ne diyeceğini bilemedi. Şeyh İsmail bununla da yetinmeyip ona bir tokat attı ve Necmeddîn ikinci kez kendinden geçti. Bu kez o, şeyhin kudret ve azametini müşâhede etti ve onu cennette ruhânî varlıklarla otururken gördü.

Necmeddîn tekrar kendine geldiğinde, Şeyh İsmail abdestini bitirmiş, namaza durmuştu. Namazını tamamlayınca, onun ayağına kapandı ve müridi oldu. Yedi gün sonra şeyh ona Kübrâ lâkabını verdi ve onu tekrar Şeyh İbrahim’in yanına gönderdi. Necmeddîn, Şeyh İsmail’in bir kağıda yazdığı şu sözlerle birlikte Bağdad yoluna koyuldu: 

“Eğer onun böyle bakır gibi müridleri varsa bize göndersin de biz onları altına çevirelim. Eğer onların taş gibi sert kalbleri varsa biz onları yumuşak muma çevirelim.”

 

Kaynak: Süleyman GÖKBULUT,Necmeddîn Kübrâ Ve Kübrevîlik

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar