İsmail Hayyam
İsmail Hayyam, şehrin kenarında denize bakan sakin ve huzurlu evinde otururdu.
Genelde odasının penceresi yanında oturur, uzun uzun ufka bakardı.
Bir manası var mı bilmez ama elinden eksik olmayan uzun ipleri birer birer atardı...sanki bir dokuma parçasını yaparmış gibi...
İşi buydu...bir çok evin çadırında onun emeği vardı.
Hayyam hala elinde ipleri diktiği çadırlarda izleri durmaktaydı.
Fakat insanlar kıymet bilmeyi geç bildiklerinden, çadırları yıkılınca ona ihtiyaçları olduğunu anlamaları olmasa iyiydi... ama, gelen geçmiş giden gitmiş bu fani dünyada kaç Hayyam ölüp gitmişti…İsmail Hayyam da sessizliğine gitti.
Dünya değirmeninde ne çok buğday ve taş öğütüldü de soranı olmadı.
O da gitti değişen bir şey olmadı.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar