Print Friendly and PDF

Gönlümü Sen Aldın Da Ben Mahsustan Başkalarında Arıyorum

Bunlarada Bakarsınız

 



XCI

Bütün halkın başını yarmış da sonra tutmuş, hastayım, başım ağrıyor diye başını çatmış. Feleğin hırkasını bile çekip almış da sonra tutmuş, çıplağım, giyecek bir elbisem bile yok demeye kalkışmış.

Vay o taş yüreğinden, eyvah o çeşitli nazlarından, işvelerinden; fakat taş gibi olan o değil, asıl benim ki bu fitneyi durmadan uyandırıyorum, âlemi birbirine katıyorum.

Kan deryasının ta dibindeyim, kan içe içe sarhoş olmuşum; fakat öyle de hoşum, öyle de neşeliyim ki sanki kan içinde değilim de üzüm şırasına gark olmuşum.

*              A aşk, öylesine büyüksün, yücesin ki göklere bile sığmıyorsun, yalnız ne haldir bu, şu

benim görünmeyen gönlüme nasıl sığmadasın?

*             Sıçradın, gönül evine girdin, kimsecikler gelmesin diye kapıyı da örttün, kilitledin; artık ben kandil konan yerim, sırça kandilim, yahut da nur mu nur kesilmişim, ışık mı ışık.

Beden, gebe bir Zenci kadın, gönülse onun rahminde bir Rum dilberi; şu halde benim yarım misk, yarım kâfur.

Gönlümü sen aldın da ben mahsustan başkalarında arıyorum; görmeden arayıp aktarıyorum amma şu gözü görmeyen körlerden değilim ben.

A benim canım, şu sapsarı yüzüm günün birinde toprağa girerse, bir gün olur da ölür gidersem mezarımın başucundan sarı güller bitecektir.

Süleyman da bir karıncanın derdini duymadı mı? Sen de nihayet bir Süleyman’sın, tut ki bir karıncayım ben.

Ne diye ağlar, inlersin, balla dolu yüz kovanın var dedin; balansıyla aynı hırkayı giyinmişim;

hem petek yapmadayım, hem ağlayıp inlemede.

Bu dertten ağlarım, inlerim amma bu onulmaz yarayı, bu iyileşmez illeti yüzlerce devlete de değişmem ben.

Çeng gibi feryat ederim, çünkü gül bahçesinin bülbülüyüm ben. Yılan gibi kıvranıp dururum, çünkü definenin başucundayım ben.

Ben diyorsun dedin, ululukla, benlikle eşsin; hayır, ben benlikten uzağım, ululuk yok bende; fakat bendeki benlik, senden geliyor, bu ululuk, senin ululuğundan vuruyor, senin ululuğundan geliyor bana.

Ben çiğim, yanıp kavrulmuşum, gülüyorum, ağlıyorum; hem şaşırıp kalmışım, hem halkı hayretlere salmışım; vuslattayım, aynı zamanda ayrı düşmüşüm dosttan.

 

Kaynak: Cilt 2

Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar