Print Friendly and PDF

CESARE PAVESE'den DUYGULARIMA TERCÜMAN

Bunlarada Bakarsınız




Hep denizden geliyorsun,
onun boğuk sesi var sende,
hep çalılıklar arasında akan suyun
gizemli gözleri var,
ve alçak bir alnın, tıpkı
bulutlarla yüklü alçak bir gökyüzü gibi.
Her defasında yeniden yaşıyorsun
yüreğin zaten bildiği
ve içinde gizlediği
eski ve yabanıl bir şey gibi.
Her defa bir kopuş,
her defa ölüm.
Hep savaştık.
Çarpışmayı seçenler
ölümü tattı
ve kana giden kapıyı.
Artık birbirinden nefret etmeyen
uzlaşmış düşmanlar gibi
sesimiz aynı,
aynı cezamız
ve çıplak gökyüzü altında
yan yana yaşıyoruz.
Tuzaklar yok aramızda,
gereksiz şeyler yok -
hep savaşacağız.
Yine savaşacağız,
hep savaşacağız,
çünkü birlikte
ölüm uykusunu arıyoruz
ve boğuk bir sesimiz var
alçak ve yabanıl bir alnımız
ve özdeş bir gökyüzümüz.
Bunun için yaratılmışız.
Sen ya da ben darbeyle karşılaşırsak,
uzun bir gece izler bunu
barış ya da ateşkes olmayan
ve gerçek ölüm olmayan.
Sen artık yoksun. Kollar
boşuna çırpınıyor.
Yüreğimiz sarsılana dek.
Senin bir adını söylediler.
Ölüm yeniden başlıyor.
Bilinmez ve yabanıl şey
yeniden doğdun denizden.
19-20 Kasım 1945
Sh: 103-104
Topraksın ve ölümsün.
Mevsimin karanlık
ve sessizlik. Hiçbir varlık
yok senden daha uzak
şafağa.
Uyanmış gibi göründüğünde
yalnızca acısın,
gözlerinin içinde acı ve kanında
ama sen duymuyorsun. Bir taş
nasıl yaşarsa, sert toprak,
öyle yaşıyorsun.
Düşler sarıyor seni
görmezlikten geldiğin
hareketler, hıçkırıklar. Acı,
bir gölün suyu gibi
titreşip seni kuşatıyor.
Suda halkalar var.
Sen onları y o k olmaya bırakıyorsun.
Topraksın ve ölümsün.
3 Aralık 1945
Sh: 106

Ölüm gelecek ve gözleri gözlerin olacak -Bize eşlik eden bu ölüm
sabahtan akşama, uykusuz,
sessiz, eski bir pişmanlık
ya da saçma bir alışkanlık gibi. Gözlerin
boş bir söz olacak,
susturulmuş bir haykırış, bir sessizlik.
Böyle görüyorsun onları her sabah
tek başına kendi üzerine eğilirken
aynada. Ey sevgili umut,
o gün biz de bileceğiz
yaşam ve hiçlik olduğunu.
Ölümün bir bakışı vardır herkese.
Ölüm gelecek ve gözleri gözlerin olacak.
Kötü bir alışkanlığı bırakmak gibi olacak
aynada ölü bir yüzün
belirdiğini görmek gibi,
kapalı bir dudağı dinlemek gibi.
Suskun ineceğiz dipsiz burgaca.
22 Mart 1950
Sh:117

Yaşamsın ve ölümsün.
Martta geldin
çıplak toprağa -
ürpertin sürüyor.
İlkbaharın kanı
- anemon ya da bulut -
hafif adımın
toprağı altüst etti.
Yeniden başlıyor acı.
Hafif adımın
yeniden açtı acıyı.
Toprak soğuktu
çıplak gökyüzü altında,
kıpırtısız v e kapalıydı
bulanık bir düşte,
artık acı çekmeyen birisi gibi.
Yüreğinin derinliklerinde
kırağı bile tatlıydı.
Yaşam ile ölüm arasında
umut susuyordu.
Şimdi, her yaşayan varlığın
bir sesi ve bir kanı var.
Şimdi toprak ve gök
güçlü bir ürperti,
umut çarpıtıyor onları,
sabah altüst ediyor onları
adımın, şafak soluğun
tümüyle örtüyor onları.
Baharın kanı,
tüm toprak titriyor
eski bir ürpertiyle.
Yeniden açtın acıyı.
Yaşamsın ve ölümsün.
Çıplak toprak üzerinden
hafifçe geçtin
kırlangıç ya da bulut gibi,
ve yürekteki sel
yeniden uyandı v e taşıyor
ve göğe yansıyor
ve yeniden yansıtıyor eşyayı -
ve eşya, gökyüzünde ve yürekte
acı çekip kıvranıyor
seni beklerken.
Sabahtır, şafaktır
baharın kanı,
sen toprağı altüst ettin.
Umut dönmüş,
seni bekliyor, seni çağırıyor.
Yaşamsın ve ölümsün.
Hafiftir adımın.
25 Mart 1950
Sh:118-119
Yaşlı adamın toprağı var gündüzleri, ve geceleri
kendisine ait bir kadını - düne kadar ona ait olan.
O nu keşfetmekten hoşlanırdı, toprağı deşercesine,
ve ona bakmaktan uzun uzun,
gölgede yatıp bekleyerek. Kadın gözleri kapalı gülümserdi.
Bu gece yaşlı adam tarlasının kenarına
oturmuş, ama uzakta bir leke gibi duran çiti
incelemiyor. Elini uzatmıyor
bir ot koparmak için. Topraktaki saban izleri arasında
yakıcı bir düşünceye dalmış. Toprak açığa vurur
birinin elinin değdiğini, birinin onu işlediğini:
karanlıkta bile açığa vurur. Ama yaşayan hiçbir kadın
bir erkeğin ona sarılışının izini korumaz.
ihtiyar adam kadının yalnızca gözleri kapalı
gülümsediğini fark etti, sırtüstü beklerken,
birden o genç bedenin üzerinden
düşünde bir başka anıya ait kavrayışın geçtiğini anlıyor.
Yaşlı adam artık tarlayı görmüyor gölgede.
Dizleri üstüne çöküp, toprağı sıkıyor
sanki bir kadınmışçasına, sanki konuşabilirmiş gibi.
Ama gölgede uzanmış kadın konuşmuyor.
Kapalı gözlerle uzandığı yerde konuşmuyor kadın,
gülümsemiyor da, bu gece, bükülmüş dudağından
çürük omzuna. Nihayet bedeni
bir erkeğin sarılışını açığa vuruyor: onda iz bırakan
tek sarılış ve gülümsemesine son veren...
sh:83

Kaynak: CESARE PAVESE- Bütün Şiirlerinden Seçmeler, Kemal ATAKAY, Kavram Yay. Aralık,1997, İstanbul

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar