Print Friendly and PDF

Hikmetler -1-

Bunlarada Bakarsınız

Öznelliğim ve Tanrı, bir beyin için ikisi çok fazla.
**
Gate Gate paragate parasamgate bodhi svaha
Gitti gitti öteye gitti tümüyle öteye gitti yaşasın uyandı!
--
Gitmeden uyananlar arıyorum, var
**

"Tekamül hayatın yasasıdır.
Sayı evrenin yasasıdır.
Birlik'te Tanrı'nın yasasıdır."
Pythagoras'a addedilen bir söz
**
"Her parıltılı nesne altın değildir" İngiliz atasözü
**
"Aşağılanmış bir kadının öfkesi cehennem ateşlerinden kızgındır"
**
"Kötülük düşüncenin ve kalbin isteği ile yapılır." Dion
**
Kaynak ne kadar yakınsa su o kadar temizdir. İlk ilkeleri keşfetmek için pınarın başına gitmeliyiz.
**
Bombasıyla kendini havaya uçuran doğaötesel yalnız terörist figürü on dokuzuncu yüzyıl sonunda Rusya'da ortaya çıktı... El Kaide şiddetinin gerçek kaynağının Kuran'a özgü şehitlik anlayışından çok Batı'ya özgü birey geleneğiyle ve ele geçirilmesi olanaksız ideal bir dünya uğruna karamsar bir başkaldırıyla ilgisi vardır.
Olivier Roy
**
Sınırsız özgürlükten çıkarak sınırsız despotluğa vardım.
Dostoyevski'nin Cinler adlı romanından Şigalyev'in sözleri
**
Kaliteli ipekten bir giysi, saklamaya birebirdir
İçinde gizlenen kendini beğenmiş eşeği.
Anlayabilmek için sadece Tanrı’nın bildiği gerçeği
Kumaşların zarafetinden öteye bakmak,
Derinin bile altına sızıp orada aramak,
Engelleri aşıp, içeride ne olduğunu keşfetmek gerekir.
Pırıltı ve şaşaaya aldanma sen,
Gerçek, gözün gördüğünün ötesinde bir yerdedir.
Sor bir yol, ‘Hak nedir? Doğru nedir? Gerçek nedir?'
Sadece domuzlar hiç soru sormadan pislikle beslenir

Equal of the Sun/ ANITA AMIRREZVANI
**
Ey kullarını ezen zorba,
Bu daha ne kadar böyle sürer ki?
Sen ki, otoriteden anladığın bu;
insanları ezmendense, ölmen çok daha iyi.
Sâdi Şirazî
**

 “insan hayatının başkentidir karnı.
Korkacak bir şey yoktur zira boşalıyorsa
Ama açılmamak üzere kapanıyorsa
Pekâlâ, yürek yaşadığına kahredecek,
Ve kapanmamak üzere açık kalıyorsa
Dünya ahvalinden el etek çektirecektir. ”
Sâdi Şirazî
**
Şu gerçeği kanıtlamıştır ki, hassas derisi saydam görünse de dışında
içini saran onulmaz öfkeye dair en ufak bir ipucu vermez dışına.
Nice kalem efendileri genelde şiirlerde ustalaşıp yükseldiğinden,
O, en büyük kubbeleri aşan yüksek mertebelere layıktır.
Bu bir erkek midir? Kadın mı yoksa? İkisi de midir biraz acaba?
Üçüncü bir cinsten öğrenecek çok şeyimiz var kanımca.
Bugünden ebediyete kadar bir isimde olacak anahtar:
Bu isim de, Payam Cevahir-i Şiraz olacak, payidar. ”

Equal of the Sun/ ANITA AMIRREZVANI
**
 “Benim soylu efendilerim, daha önce hiç görülmedi
Bugün haçımızda olan kadar korkunç bir kral,
Fakirlerden çaldıklarını har vurup harman savuran,
Hükümdarlığı katliam, kargaşa, matem ve savaş olan.
Herhangi bir geçmiş hükümdarlık dönemi duyulmamıştır
Bu kadar kötücül ve bunca acıya vesile olan.
Böyle birinin tohumunu tahtta görmek istemeyiz
Ve sonra, yüzümüzü yalnızca Tanrıya döneriz.
"Şehname’den"
**
“Matem salyasıyla örme örümcekler gibi ağlarını,
Attığın düğüm ve çekmeler hep heder olur.
Bu matemi sana bahçeden Tanrı’ya yolla ağıtlarını
Ve bir daha da hiç bahsetme ondan, ne olur.
Zira, sessiz kaldığında Tanrı’nın kelamı senin sözün,
Ağları örmekten vazgeçtiğinde de örücün O olur. ”
"Mevlâna Rumî"
**
“Nice yürekten şiirler yazılmıştır kim bilir,
Anneler, babalar, kız evlatlar ve oğullar işin.
Ailesinde böyle hâzinelere sahip olanlar bilir
Hayat boyu mutlulukla kutsananlardır onlar her daim
Lâkin hayatta başka hediyeler de aynı kıymette olabilir.
Tıpkı senin ve Cevahir’in arasındaki dostluk gibi,
Bazen kişisel bağlar kan bağından bile öte gelişir,
Gözümüzün feri kadar kıymetli hale gelir.
Söyle bana: Şendeki sevginin bu bitimsiz membaı nereden gelir?
Öğrendiğin bir şey midir, yoksa Tanrı katından sana bir hediye midir?
Ne bir melek senden daha itinalı ve gerçek,
Ne de bir yoldaş senin kadar yürekten sevilmiştir. ”
Güneş Gibiydi-Equal of the Sun/ ANITA AMIRREZVANI
**

“İyileşme ve şifalanma inanç ve nasip işidir”
**
“Biz onlara zulmetmeyiz. Onlar kendi kendilerine zulmederler” Ku’ran-ı Kerim
**
Biz unuttuk ama, Toprak; Anabilgisayardır. Bir müşkülünüz varsa, o’na gidin. O halleder
**
O halde durum böyle iken hastalıklarımızın enerjilerini niçin toprağa sağaltmıyoruz.
Toprağa yüzükoyun yatarız. Avuç içi ve parmaklarımızı toprağa koyarız. Başımızı yan çevirip şöyle söylemeliyiz. “ Şimdi üzerimde bulunan ve bana ait olmayan, hastalık yapan tüm parazit enerjiler toprağa aksın gitsin. Hamdolsun Allah’ım.’’ Bu olumlama cümlesiyle birlikte ilk beş dakika içinde ellerimizden nabız atışına benzeyen bir atış toprağa doğru hissedilmeye başlar. Yaklaşık 20 dakika bekledikten sonra sırtüstü döner ve yine aynı olumlama cümlesini söyleriz. Sonra sağ tarafımızı, sonra sol tarafımızı. Nasıl rahatladığınıza siz de şaşıracaksınız.
**
Eski uygarlıkların kalıntılarında madde bedenler ölmüştür. Ancak; orada yaşanan olaylar ve yaşayan insanların niyetleri, düşünce replikleri halen o bölgenin taşına toprağına sirayet edip, siklonlanmışlardır. Onlar, o kayıtlar canlıdırlar. Orada, düşünce ve enerji boyutunda bulunmakta ve yaşamaktadırlar. Bizim iyi ayarlanmış bir düşünce Frekansı ile onları yakalayıp, kripto etmemiz, hatta onlardan da öte başka boyut ve frekanslara ulaşabilmemiz mümkündür. Böyle yerlerde yapılan her meditasyon ve dip çalışması bir yerleşik anıyı ya da yaşanmış olay ve düşünceleri uyandırıp, onu aktif hale getirebilir.
**
 Tanrı, kendilerine yardım eden insanlara yardım eder.
Euripides
Havarîler: Biz Allah yolunun yardımcılarıyız, Allah'a inandık, şahit ol ki bizler Müslümanlarız cevabını verdiler." (Âl-i İmrân, 3/52)
**
"insan yeni okyanusları keşfedemez, ta ki kıyıyı gözden kaçırmayı göze alıncaya kadar.
-ANONİM-
**
"içinizdeki güçle ne kadar çok ilişki kurarsanız hayatınızın her alanında o kadar özgür olursunuz."
-LOUISE L. HAY
**
 Hazreti Osman der ki; "Allah gerçekleştirmeyeceği hayali
kurdurtmaz. "
Siz mesela ne yapmak isterdiniz?
**
'insanı sadece en yakınındaki yok eder.
**
Ruh hep aynı yaştadır, dünya hayatında yaşlanan ya da eskiyen bedendir. Nasıl bir arabayı kullanırsın ya da bir eşyayı zamanla eskir, beden de onun gibidir. Beden ruhun kullandığı eşyadır. Ama bu eşya Allah tarafından verilen çok güzel ve çok kutsal bir eşyadır. Kullanırken dikkat etmek gerekir.
**
"İnsanı sadece en yakınındaki yok eder... Ali Aşiroğlu
1971 - 2017"
Tayfun Şahin-Mehdi
**
«Geri peri ola, ger melek, ger ins
Kendü cinsine meyleder her cins»
ibn Kemal-Tevârih-i Âl-i Osman
**
«Bir şeyin tabu olması için anlaşılması değil, anlaşılmaması şarttır».
Kemal Tahir-Yorgun Savaşçı
**
“Kabe’nin içinde Kıble aranmaz”
“Okuyun kendi kitabınızı..”
**

 ( Bahr-ı Harabe’nin bazı söz ve yazıları, Ertan TÜRKMEN tarafından bu kitapta toplanmıştır)
 A’raf vadisinde safi bir gönül gördü gözlerim
Arama ey harabi gönlüm, sendedir hislerim,
Yanmak, sönmek ve kül olmakmış cevherim,
Gel gör ey Gönül.. Vuruldum bir Türkmen’e…
Bahr-ı Harabe
**


 “There is ‘we’ in laughter, ‘you’ and ‘I’ in tears”
Metin Üstündağ
**
Kahkahada 'biz' var,
'Sen' ve 'ben' gözyaşları içinde
**


Aydınlığı bulmanız dileğiyle...
Bir sabah gözünü açarsın, bir bakarsın ki hiç bir şey eskisi gibi değildir.
Yaşadığın onca yıldan geriye hiç bir şey kalmamış, hayatın başka yollara girmiş, değer verdiklerin değerini yitirmiş, dost olan, dost görünen, arkandan konuşan, dolu atıp boş tutan, kuru sıkan belli etmiştir kendini...
Yeniden doğuşu yaşayan benliğinde kararlar beyninde uçuşup hedefi bulduğunda, geriye sadece sen kalmış, aydınlanmanın dibine vurmuşsundur...
Ne yaşadığın şehir kalmıştır geride, ne harcanan yıllar...
 İçine yani kürkçü dükkânına dönme vaktidir.
Daha bir umutlu, daha bir ayakta, daha bir mutlu.
Keşkeleri, belkileri, değersizleri geride bırakıp hayatın getirisine eyvallah ederek bakarsın geleceğe umutla, yine yeni yeniden diyerek bir cümleye sığınırsın.
Hayal ettiğin kadardır her şey...
Bekir IŞILCA

 “Kur’an’ın tamamı tek  bir  sûre,  hatta  tek  bir  âyettir”
Fahreddin  er-Râzî (ö. 606/1209)
**
“Hz. Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem, maharetli bir doktor gibi, Kur’an da terkibi ile hasta kalpleri tedavi eden ilaçların toplamından ibarettir.” Râzî,  c. XVII, s. 121
**
“Teenni Allah’tan, acele şeytandandır”
el-Beyhakî, el-Câmi‘u li Şu‘abi’l-Îmân, bölüm 33, hadis no: 4058, c. VI, s. 211
**
Henüz dünyada belli bir son bildiren hiçbir şey olmadığı gibi, dünyanın en son sözü de, dünya üzerine en son söz de henüz söylenmiş değildir; dünya açık uçlu, bütünüyle de özgürdür, her şey hala gelecekte yatıyor, hep de gelecekte yatacak.
Dostoyevski
**
“Sahip oldukların sana bir tuzaktır”
Rock kültürü
**
“Okurlarımın beni merak etmesinin okurlarıma da bana da yararı yok. Sanatta önemli olan işin kendisidir, işçi değil. Ayrıca kendimi tarif etmem pek mümkün değil. Mezar taşında bir yazanlar yeterli olabilir, yani doğum ve ölüm yılı beni tarif için kafidir, çünkü aradaki tire kadarım.”

Hakan Günday
**
«Halk şeytanın farkına varmaz, hatta yakasına yapışsa bile.»
Goethe
**






Ney-i bezm-i gamem ey mah ne bulsan yele ver;
Oda yanmış kuru cismimde hevadan gayrı

Ben bu gam meclisinde Ey ay yüzlü, ey sevgili,
bu ateşlerde yanmış kuru bedenimde
aşktan başka ne bulursan yele ver gitsin…
Bir üfleyiş ile yok olacak benliğinden
Son üfleyişten evvel sıyrılabilene aşk olsun…

Sen’de Hakkın
Ben de Hakkın
O’da Hakkın
Bu da Hakkın…
Ne ki Hakkın değil!
Hakk’da olmayan bâtıl ise o da Hakkın!
Bunları düşünemeyen gafil ise gafil de Hakk’ın!
İmdi Gel Ya Hak diyelim,
Hakk bizde, biz Hakk’ta olalım…
Derviş olan sâdık olur,
sâdık olan aşkı bulur,
aşık olan maşuku bulur.
Mâşuk Hak olduğuna göre
Aşk demek Hakk demektir,
Hakk demek aşk demektir.
Hakk bir aşk da birdir.
Ey davasız davalılar!
Davamız Hakk,
Aşkımız Hakk,
meşkimiz Hakk,
Ya Hakk
Ya Hakk
Ya Hakk
Huu medet Allah eyvallah

**
"Dünya’da büyük bir olayın büyük bir planın yapıldığını ve
bizim de bu planda sadık bir uşak olarak hizmet edebildiğimizi
görmeyen kördür.
 Churchill
** Siz, beni hor gören büyük adamlar!
Nerden beslendi politikanız,
Dünyayı yönettiğiniz sürece?
Hançer yaralarından ve cinayetlerden!

Charles de Coster, Ulenspiegel
**
Kutsal sözcüklerin tohumunu ektim yeryüzüne.
Çok geçmeden kötülükler silinecek
Savaşçılar ölecek
Taşlar toprak olacak;
Çok geçmeden anlı şanlı krallar
Kuru güz yaprakları gibi savrulacak:
Her tufanda, binlerce Nuh gemisi
şu sözlerimi yankılatacak:
Ekilen tohumlar
Ürün verecek.

"Dinle Küçük Adam" Kitabından
**
Baktıkça bakıyorsunuz kendinize
Yetişir! Bu da hiç konuşmayan adam yapıyor sizi

Edip Cansever, Amerikan Bilardosuyla Penguen

**
Kerbela'dan yıllar sonra bir Kufe'li İmam Cafer'e gelir ve sorar:
Ey İmam! İhramlı iken bir sineği ezersem, onun kanı Haccı bozar mı?
İmam sesini yükselterek :
Be utanmaz! Hüseyin'in kanını dökerken çekinmediniz de çıkmış benden sineğin kanının hükmünü mü soruyorsun.
Yıkıl karşımdan!
**
No man is an island, entire of itself; every man is a piece of the continent, a part of the main. ..
JOHNDONNE
Hiç kim se bir ada değildir, kendi başına; herkes bir parçasıdır anakaranın, asıl olanın bir parçası
**
Aşk Bir Günah Olabilir mi?
**


“I’m Right, You’re Wrong, Go To Hell”
“Ben Doğruyum, Sen Yanlışsın, Haydi Doğru Cehenneme”
Prof. Dr. Bernard Lewis
**
Aynaların içi insanlarla dolu.
Görünmez insanlar bizi görürler.
**

Her işe, Fazullah-ı Hurufi'nin şu rubaisi ile başlamayı uğur sayarlardı :

iyilerdir aşk mutfağında kesilenler
kötülerden zayıflardan… kesmezler
aşık… sadık isen bil…ölümden kaçmış
kesilmeyen herkes murdardır.
Fazlullah
**
**"YA RABBÎ! BİZE SIĞINACAK BİR MAĞARA DAHİ BIRAKMADILAR"
Biz neye ve kime sığınalım?
“(İçlerinden biri şöyle demişti:)“Mademki siz, onlardan ve Allah'tan başka taptıkları putlardan ayrıldınız, o halde mağaraya sığının ki, Rabbiniz sizin için rahmetini yaysın ve işinizi rast getirip kolaylaştırsın.” (18, Kehf/16)
“Kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” (12,Yusuf/87)
**
“Sizden hiç biriniz Allah’a karşı hüsnü zan beslemeksizin ölmesin.” (Müslim, Ebu Davud)
Allah sizlerin intikamını  alacaktır.

**
Hz. Mevlâna
“Birleşikti¸ benim ruhumla seninkisi başlangıçta¸ senin görünüşün ve sırrın¸ benim görünüşüm ve sırrımdı onlar. "Benimki ve seninki" demek boşunadır artık¸ Çünkü ne ben vardır¸ ne sen¸ benimle sen arasında”
Kaynak: Eva de Vitray –Meyerovitch¸ İslâm"ın Güleryüzü¸ çev: Cemal Aydın¸ VII. baskı¸ İstanbul 2003¸ 72.
**
Şimdiye kadar söylediğim sözlerden vazgeçtim. Çünkü kalpte parlayan ince manaları anlatmaya yeteri kadar söz bulmak mümkün olmadığı gibi, o maksatla söylenen sözlerde de mânâ yoktur.
Hakim Senai
**
Gerçek bir düşte değil, birçok düştedir.
PIER PAOLO PASOLINI/Binbir Gece Masalları
**
Hiç bir şey bilmeyen, biç bir şeyi sevemez.
Hiç bir şey yapamayan, hiç bir şey anlamaz,
Hiç bir şey anlamayan, değersizdir»
Oysa anlayan kişi aym zamanda sever  farkına varır, görür...
Bir şeyin aslında, ne kadar bilgi varsa daha fazla sevgi vardır...
Tüm yemişlerin böğürtlenlerle aym zamanda olgunlaştığını düşleyen kişi, üzümlere ilişkin bir şey bilmiyor demektir.
PARACELSUS
**
Gözlerin işi bitti, şimdi gidip yürek – gücünle hallet içinde hapsolmuş imajları; azdıran sensin onları: ama hâlâ ne olduklarını bilmiyorsun.
Rainer Maria RILKE, “Wendung” çev. Nurçay Türkoğlu
**
" Nasıl ki tiryak. engerek yılanından elde ediliyorsa, derdimin panzehi rini de hastalığımın köklerinden çıkarmak isterim." ROBER BURTON, 1621
**
Hipokondri: kişinin sürekli, kendi sağlığı konusunda kaygılanması ve iyileşmezliği yolunda düştüğü saplantılı ruh halini anlatır.
**
"Aşktan başka hiçbir yerde sığınak bulamazsın"
**
gelecekte bir zaman birileri bizi anımsayacak
7. yy. Yunan şairi Sappho
**
Uyumak kendine dönmektir.
Eski Çin Atasözü
**
nota bene: iyice dikkat et
**
Yüksekler maymunlara olsun.
Maymun tırmandıkça da, mabadi görünür.

**
Dr. Önal: Evlilikte saadetin bestesi
"O.,.benim sultanım!..
Ben onun kulu!..
 Ben onun Şahı!.. O bana bende!..
Ne şah var...Ne bir bende!..
Biz iki can yaşıyoruz...Bir tende!.."
**
Hiçlik noktasından, Shakespeare basit bir karıncadan ne daha büyük, ne daha kalıcıdır.
**
 Her şeyin hiçliği, her şeyden onun öcünü alır.
**

Gökler sonsuz güzelliklerini gözlerinin önüne sermek için seni çağırıyor ve çevrende
dönüyor. Öyleyken senin gözün hâlâ yere bakıyor.
-DANTE
**
Fransız Dauphin’i Lewis, İspanyol sevgilisi Blanche şunları söylüyor

İtiraf etmeliyim ki onun gözünün bebeğinde
Kendi aksimi bulduğum bugüne kadar
Sevgi nedir anlayamamıştım
**
O'nu Bilmedikleri Halde Tanrı'ya Ulaşmış Olmaları Büyük Bir Mucizeydi.
**
Beni okuyan, ...münhasıran sûfilerin tasavvufunu da okumalıdır.
Arthur Schopenhauer
**
“Namuslu olmak, ne zor şeymiş meğer? Bir gün Almanların pabucunu yalayan, ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika`ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da kendi cefakeş milletimizdir.

Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri gibi kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. İç ve dış bankalara para yatırmadık, han apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız, bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik.

Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar: “Görüyor musun şu haini! İlle de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor…”

Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?”

Sabahattin Ali
**
Halka gerçeği sunarsan işleri karıştırırsın.
Çünkü onu tartışmak isteyeceklerdir.
Halk tartışmaya başladığında problemlerle karşılaşırsın.
Gerçeği vermek yerine hayali yeterli olacaktır
**
Bir Erkeğe Muhtaç Olmadığını İdrak Eden Bir Kadından Daha Şahane Bir Şey Var mıdır?

Bir erkeğe muhtaç olmadığını idrak eden bir kadından daha şahane bir şey yoktur. Bütün evrende, kurtuluşunun bir erkek kanalı ile olmayacağını keşfden bir kadından daha muhteşem bir şey yoktur.
Amacım, bu sözlerle erkekleri aşağılamak değil, daha çok hepinizi, sizi tereddüde düşüren her ne ise açıkça söylemeniz için teşvik etmek istiyorum. "Artık mazeretim yok. Ben kendi kişiliğimin sahibiyim. Bunu yapacağım" deyin.

Tiranların Son Valsi kitabından
**
 Bir şeyden şikayetimiz, Tanrı'dan şikayetimiz demektir. Çünkü var olan her şey Tanrı'dadır
**
"Türkler, içlerinden çok akıllı biri çıktığı zaman, bizden çok Tanrı'ya yaraşır diyerek, tutup asıyorlar..."
Bir Arap Gezgini
**
“Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşmanız gerekmez.”
Goethe
**
Bir kez geçer, bir insan bir karşı'ya,
Ondan sonra artık her-şey karşı'dır.
**
Silver Birch şöyle diyor:
"Nerede olursanız olun, bilgiyi sunun... Bazen bilgi reddedilecektir; sizlerle alay edecekler, güleceklerdir. Bunlara önem vermeyin ve sakın alınmayın. Henüz hazır olmayanlar, ister istemez bunları kabul etmezler. Ama siz yine de görevinizi yapmış olursunuz'
**

“Ey yumuşamaz taş! 
Daha ne zamana kadar demiri bileyeceksin; ama kendin keskin olmayacaksın?”
İmam Gazzâli
**
Newton’un Westminister Manastırındaki mezarına Wordsworth’ün şu mısraları kazınmıştır:
«Düşüncenin yabancı denizlerinde seyahat etti. Tek başına!»
Büyük düşüncelerin özelliğidir bu : daima yalnızdırlar.

Einstein da demişti ki:
«Eğitime inanmıyorum. Kendi modelin yine kendin olmalısın : İşte bu dehşet vericidir.»
**
İnsanlara… günahları vardı dediler

hayvanlara… hayvandır dediler

Sıra bitkiler de…  ne diyorlar

sessizlerin tek sahibi Allah'sa
susuyor mu, seyrediyor mu
bekliyor mu…

bitkiler kadar masum olan
canlı var mı…
"Allah zalimlerden intikamını elbet alacaktır."
"Zeytine ve incire yemin olsun"
Tin'den
**
«Herşey olasıdır, ölümsüzlük bile.
Gün gelecek insanlar, atalarının, ölümün kaçınılmaz olduğu görüşünün dehşet verici gölgesi ardında ve kendilerinin haberi olmadan binlerce nesil boyunca yaşadığını öğrenecekler.»
Raymond Abellio «Le Courrier d’İmmortalite»
**
«Ölülerin uyanacağı saat yaklaşıyor, bunlara kendilerini yaşıyor sananlar da dahildir.»
Bir Nazi Marşı
**
Bir maymunun bizi hayal edememesi gibi biz de insanüstü yaratıkları ve ölümsüzleri hayalimizde canlandırmıyoruz.
**
Einstein kendisine yapılan bütün suçlama ve hakaretlerden sonra son günlerinde :
«Eğer dünyaya yeniden gelseydim bir muslukçu olurdum ve hiç kimsenin beni teşhis etmesine izin vermezdim» demişti.
Acaba dışardan gelip aramızda muslukçuluk yapan kaç ziyaretçi var acaba?
**
Adso:   Arınmışlıkta sizi korkutan nedir?
William : Acele.”
Umberto Eco; “Gülün Adı”
**
HANGİ ORUÇ
Meryem Ana'nın yaşadığı toplumda ORUÇ, (BAÇAG) yalnızca gün boyu yemekten içmekten kesilerek değil, gün boyu hiç kimse ile konuşmamak biçiminde tutuluyordu. Oruçlu kişi dilini yok sayıyordu. Deyim yerindeyse, 'dilini yutuyor'du. Meryemoğlu Isa da: "Kişiyi kirleten ağzından girenler değil, ağzından çıkanlardır," demiş. Bu da onun ağızdan çıkan sözlere, dile verdiği önemi gösteriyor. Ağızdan çıkan sözcükler, kişinin kirlenmesine neden olabiliyor
**
"Ol Bağırsak Tangrı'nın Adıyla!.."
'Yaratgan, türütgen, bağırsak Tangrı"
"Bismillahirrahmanirrahiym"
**
"Ey büyüğü küçülten, küçüğü büyüten
Allahım! Bu bendekini küçült!"
**
“Ölümden korkmak anlamsızdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur,
ölüm geldiğinde ise artık biz yokuz.”
Epikür
***
“Ölümden korkmak anlamlıdır, çünkü yaşadığımız sürece ölüm vardır,
ölüm geldiğinde ise artık biz varız.”
***
DELİLİĞE ÖVGÜ*, YENİDEN VE HEP
“Gerçek bilgelik, deliliktir.” Erasmus
"Deli" olabilmek öyle pek kolay olmasa gerek. Çünkü “deli” dediğin,
maddi-manevi zarara uğramayı göze alarak, hatta umursamayarak, otosansür uygulamadan doğru bildiğini alenen söyleyen, görüşlerini açıkça
savunan, bunları yazan, çizen, türküleştiren ya da fiziki eyleme döken,
inandığı doğruların kavgası veren kişidir. İçinde bulunduğu toplumun ve
çağın baskın normlarının dışında, hatta ötesinde normları savunan ve bu
bağlamda dizgenin bekası için bir tehdit unsuru olan, bu yüzden de dizge
tarafından, işsizlik, sessizlik suikastı, mikro ve makro boyutta sosyal
yalıtılma, hapis, sürgün, manevi veya fiziki linç ile cezalandırılıp
edilginleştirilmek istenen kişidir “deli”. Tabi buraya kadar ki “deli”
tanımlamasında, doğuştan zeka engeli olan ya da sonradan psikiyatrik
rahatsızlık nedeniyle bilinci, mantıksal çözümleme yetisinden yoksun
kalmış insanların kast edilmediğinin altını çizmek isterim.
“Deli” diyorduk, evet, örneğin Che Guevara: Akıllı işi midir, mis gibi
doktorluk mesleğini ve memleketini bırakıp Küba'da ve diğer ülkelerde
devrim örgütlemek, Küba'daki devrim sonrası bakan olmuşken, makamı
falan bırakıp başka bir ülkede devrimi örgütlemeye çalıştığı sırada
vurulup ölmek. İşte size bir zır deli.
Bugün de, Che'nin benzeri bir başka zır deli dolanıyor yeryüzünde, Güney
Meksika dağlarından dünyanın kalbine sarkarak, “silahımız” diye
tanımladığı sözcükleri insan onuruna örgütleyerek, kocaman kalbiyle:
Subcomandante Marcos. O da Che gibi doktorluğu bırakıp dağlara çıkmış
devrim yapacağım, hatta dünyadaki tüm ezilen, sömürülen, horlanan ve
yok sayılanların, yani tüm ötekilerin dili olacağım diye. Buyurun size
çağımızın en tipik zır delisi.
Bir başka örnek de Nazım Hikmet: Mis gibi, Falik Rıfkı Atay'ın
elçiliğinde, Mustafa Kemal'in teklifi üzerine, CHP'ye çağrılmışken ve pekçok şair! gibi milletvekili, hatta kültür bakanı olma yolu açılmışken, sen
git komünist şair olmaya devam et, hapislerde çürü, pisi pisine 13 sene
içerde yat, sonra ülkeden kaçmak zorunda kal ve gurbette memleket
hasretiyle kavrula kavrula öl. Alın size dünyaca ünlü deli bir başka deli...
Bu isimlere daha pek çokları eklenebilir dünya tarihine alnının akıyla
geçmiş.
Yani demem o ki, "deli" gibi zor ve onurlu bir sıfatı yüklenmek için bunun
hakkını verebilmek gerek, hatta yerine göre canınızı dahi bu yolda.
“Bizi gören sanır deli/ Usludan yeğdir delimiz” Muhyi
Serkan Engin
Aralık 2010
**
ANU > HAN-SÜMER
HAN –AN’U da başka bir olgu daha gözlüyoruz. Bir zamanlar yöneticiler için kullanılan bu kelime aslında özünü korumuş olarak kadınlar için kullanılıyor ve ses tanım olarak eski kadın yöneticiler için kullanılmış olduğu da açıkça ortaya çıkıyor da diyebiliriz…. Bugün herhangi bir kadına Ayşe – Fatma Hanım derken, Ya da karımıza Hanım diye seslenirken güncel lisanda anlamını yitirmiş şekilde ama eski özüyle tanrıçam diye hitap ediyoruz bilincimiz farkında olmayıp sadece kelimeyi o çok eskilerden beri taşıyarak. Tabii bir de artık “a” sesini uzatmadan söyler hale gelmişiz. Oysa öz telaffuzu Hân’ım şeklinde. İran’da hâlâ öyle söyleniyor. Bizim eski Osmanlıcada da olduğu gibi. Aynı bilinçsizliği de bugün güncel lisanda Hanımım diye kadınımızı, eşimizi takdim ederken yapıyor ve farkında olmadan iki kere benim benim diyoruz …ımım derken…
**
SAAT
Bir bakacaksın üç
Bir bakacaksın hiç
.................Özdemir Asaf

Seni bulmaktan önce aramak isterim
Seni sevmekten önce anlamak isterim
Seni bir yaşam bitirmek değil de,
Sana hep hep yeniden başlamak isterim
.................. Özdemir Asaf
**
aşk bile dolduramaz bazı aşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran

heves uykuduysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan

Haydar Ergülen
**

"Sessiz Savaşlar İçin Sessiz Silahlar"
Sessiz savaş, uluslararası elitler [BILDERBERG GRUBU] tarafından 1954 yılında yapılan toplantılarında sessizce ilan edildi.
**
"Bana, bir ulusun parası üzerinde kontrol yetkisi verilirse, o ulusun yasa yapıcıları hiç önemli değil."
Mayer Amschel Rothschild 1743-1812
**
Roshaniyalılar kendileri için Mezhep de derler.
Yeni üyeler yeminle başlayarak Mezhep’e sadakatlerini ilan ederler ve şöyle derler:
"Daima sessizliğimi koruyacağım, sadakatim sarsılmayacak ve Mezhep’e itaat edeceğim. Bizim gizli
işaretimizle kendisini tanımlamayan bütün insanları avlamak caizdir."
**
Ey Özgürlük! Henüz değil, gözlerini huzurla kapatma
Düşmanının asla uyumadığını aklından çıkartma!
Bryant
**
“Şeytanın zaferi için gereken tek şey, iyi adamların hiçbir şey yapmamasıdır. ’’
Edmund Burke, 1729-1797
**
"gerçekler bazen öldürücüdür!..”

**
Ahmet Süreyya Emin buyurdu: "Can yakma hanuman söndürme, maneviyat oyuncak değildir ha"
**
Hz.Mevlana Celâleddini Rumî Mesnevi:
Azizanı Hakk'tan gayrı diye bakıp bilenler bu bakış ve biliş kendilerinde İblisten kalma bir mirastır.
**
Hz.Mevlana Celâlettini Rumi buyurur,
"Senin eline Hz. Ali’nin zülfikarı düşerse ne yapabilirsin,
onu kullanacak Hz.Ali kerremallâhü vecheh ve radıya'llâhu anhnin bileği nerede?
Hz. Nuhun gemisi eline geçerse ne yaparsın?
Hz. Nuh gibi bir gemici nerede?
Evliyanın ilmi eline geçerse ne yaparsın?
Onların ilâhî ahlak ve sıfatı nerede?
Bir sözle ucûb ve kibrinden geç ey kıh kişi."
**
Hz.Süreyya Divanı:  "Vücud-u mukaddesin mabudu yoktur."
Bunun izahı şudur : Ruh-u İzafiye yani Muhit-i Nur-u Muhammede, "Vücudu Mukaddes" veya "Vücudu Akdesü'l Mukaddes" denir, ki bikülli Cenab-ı Hakk'ta mahvdır. Vücudu, sıfatı ve efali feyizleri (kemâlât mertebelerinde) bikülli Cenab-ı Hakk'a muzaftır.
**
Abdulkadiri Geylani Hazretleri, Cenâb-ı Muhammed için ,"Habibî ve imamî" yani "habibim ve imamım." buyurur. Cümle enbiya ve evliyanın imamı, Hz. Muhammed Mustafa Sultanıdır, ayniyyeti ilâhiyeye sahihtir.
Bunun izahı şudur : Ruh-u İzafiye yani Muhit-i Nur-u Muhammede, "Vücudu Mukaddes" veya "Vücudu Akdesü'l Mukaddes" denir, ki bikülli Cenab-ı Hakk'ta mahvdır. Vücudu, sıfatı ve efali feyizleri (kemâlât mertebelerinde) bikülli Cenab-ı Hakk'a muzaftır.
**
"Allah verdiğini geri almaz; o büyüklüğe yakışmaz.
İlâhî tearüfte kuldan görünen kemâl hakikatta Hakk'ındır.
**
Bir kere de Hz.Süreyya mürşitleri için şu bilgiyi vermisti: "Bekrül Cezbi'ye intisabımın ilk senesi idi, kendisine dedim, Şeyhim, Allahın tuhaf işlerine hayret ederim, mesela hasta bir adamı senelerce yatakta biçare bırakır; kendisi ve bakanları nice elem ve zahmet çekerler ve sonra o hastayı öldürür; hemen öldürse de bu eziyetler olmasa ne olurdu?"
Hz.Mürşidi, "Neden böyle yapıyorsun? Allah'a sor. Bakalım ne cevap verecek" der.
Hz.Süreyya mürşidine, "nasıl sorayım?" diye sual edince, Hz.Bekr, "Gözünü yum, dediğini Allah'a içinden sor" der.
Hz.Süreyya gözünü yumup sorunca sadrında şu beyanı duyar, "İcraatımı beğenmiyorsan mülkümden dışarı çık."
Gülerek gözünü açar ve duyduğunu şeyhine söyler. Şeyhi de, "Elbette Allahın mülkünden dışarı çıkamayız, O bizi sarmıştır" der.
**
“Hakk, bir açıdan halktır.
İbret alınız!
Diğer bir açıdan ise halk değildir.
Düşününüz!
Benim dediğim şeyi anlayan kimsenin basîreti, yanılmaz.
Benim dediğimi ancak basarı olan kimse bilebilir.
İster birleştir (cem’ et), ister ayır (fark et).
Hakîkat (ayn), tektir ve o çoktur. O, terk etmez ve bırakmaz”
İbnü’l-Arabî, Fusûsu’l-Hikem
**
Mevlânâ ile aynı semâ meclisinde bulunan Irakî onun övgüsüne mazhar olmuştun Nitekim Irâkî’de onun hakkında "Hiç kimse Mevlânâ'yı gereği gibi anlayamadı. O, bu dünyaya
garip olarak geldi, garip olarak gitti.”demiştir.
Dünyaya geldi, bize bir iki gün yüzünü gösterdi
Fakat öyle çabuk gitti ki kim olduğunu bile bilemedim
Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri (çev. Tahsin Yazıcı), İstanbul: Kabalcı, 2006, s. 332.
**
Hayat ve ölüm dilin elindedir.
Onunla dost olan meyvesini yer.
**
Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı.
Rızık bakımından üstün kılınanlar (kendilerine bol rızık verilenler) ellerinin altında bulunanlara kendi rızıklarından (kendileriyle eşit seviyeye gelecek derecede) vermezler.
Hâlbuki bunda hepsi eşittir (ellerinin altında bulunanların rızkı sadece onlara emanet edilmiştir). Yoksa Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
Nahl; 71
***
kader bizi cammışız gibi kırıyor,
ve parçalarımız bir daha hiç birleşmiyor."
Eğer ölüp gidenlere hükmüm yetseydi ve insanları değiştirebilseydim,
Bazı erkeklere kadın, bazı kadınlara erkek derdim.
ebu'l-a'la el-ma'arri
**
Kadir gecesi aydınlık bir gecedir: Sıcak değildir, soğuk değildir, bulutsuz ve yağmursuzdur. O gece rüzgâr da olmaz. O gecede (şeytanlar) yıldızla kovalanmaz. Güneşin şuasız doğması o günün barız belirlilerindendir!
**
Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem öfkelendiklerinde, Ali’den başkası yanına yaklaşamazdı.
**
Aranızda dolaşmak için giyiniyorum, hem de iyi giyiniyorum.
İyi giyinene iyi değer verdiğiniz için.
İçgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için.
Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz.”
TEZER ÖZLÜ
**
"Oturur bir gece yarısı, bir adamın bir kadına yazdığı şiir olursun…
O şiir öyle güzel olmuştur ki içinde ruh bulursun.
Ahh o adamlar iyi ki âşık olmuşlar.
Ahh o kadınlar aşk'a ne çok yakışmışlar…"
Cemal Süreya
**
Bir kökü Doğu’da biri Batı’da
Kader öyle çizmiş o tam ortada
O şimdi bir dünyanın eşiğindedir
Bütün ilimlerin beşiğindedir.
Kul Ozan mısrana sığar mı Meriç?
Kemal-i Cemil’dir ya heptir ya hiç.
(Fırat Kızıltuğ’dan aktaran Yazan
1998: 142-43)
**
KİMBİLİR KAÇ KİŞİ SENİ SEVDİ

Kimbilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi
Kaç kişi güzelliğini sevdi
Belki gerçek aşkla; belki değil
Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.

William Butler Yeats
**

Prof. Hans-Peter Dürr: ''Madde her ne ise, maddeden yapılmamıştır.''
**
 Kulaklar her zaman “ruha giriş kapısı” olarak görülmüştür.
** Tout cherche tout, sansbut, sans trêve, sans repos — Her şey her şeyi arıyor, amaçsız, sonu olmadan, durmaksızın.
Hugo
**
"Sadece gözlerle değil ruhla görmeyi öğreneceğiz." "Bedenimizden çıkıp ruhumuzla cana geleceğiz."
**
Gözü görmez, kulağı işitmez canı, anadan yeni doğmuş boynu bağlı bir kurbanlık kuzu gibi dara çekeceğiz.
**
"Eline, beline, diline sağlam olacak mısın?",
"Gelme, gelme! Dönme, dönme! Gelenin malı, dönenin canı."
**
Sev, seni sevdim diyem can-ı azizi can ile
Hem sevmek, hem sevilmektir veren ruha gıda. . .
**
"Sevmek, daima sevmek!
Karşımızdakinden hiçbir şey beklemeksizin, daima kendimizden vermek, esef etmemek, pişman olmamak, sevmek, daima sevmek!"
**
Ger, ben ben isem, nesin sen ey yar..
Ver, sen sen isen, neyim ben-i zar..
FUZULİ
**
Kimi aşka vermiş değer
Kimisi boynunu eğer
Kimisi atlas libas giyer
Şükür bize aba düştü
(Kul Yusuf)
**
Yok ise kalbinde muhabbet sevi
Yıkıktır kalbinde Allah'ın evi
Özünden haberi olmayan devi
Salıver yabana yorulsun gitsin
(Budala)
**
Gel gönül mülküne bir nazar eyle
Muhabbet arzeder hallerimiz var
Ayn-i cemde bugün aşk-ı yâr ile
Hakka doğru gider yollarımız var
(Derun Abdal)
**
Kadılar müftüler fetva yazarsa
İşte kement işte boynum asarsa
İşte hançer işte kellem keserse
Dönen dönsün ben dönmezem pirimden
(Pir Sultan Abdal)
**
Bu dünyada sen çok yaşlar yaşarsın
Bilip dört kitabın dersin açarsın
Her harfine binbir mana verirsin
Yine bir mürşide varmadan olmaz
(Pir Sultan Abdal)
**
Atatürk'ün çok az bilinen  henüz 23 yaşında iken 1905 yılında Türklük adına kendisinin yazdığı siir

"Gafil, hangi üç asır, hangi on asır
 Tuna ezelden Türk diyarıdır.
 Bilinen tarihler söylememiş bunu
 Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
 Dinleyin sesini doğan tarihin,
 Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
 Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.
 Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
 Avrupa'nın Alpleri'nde Oğuz torunları
 Doğudan çıkan biz
 Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
 Türk sadece bir milletin adı değil,
 Türk bütün adamların birliğidir.
 Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
 Ey yığın yığın insan gafletleri
 Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
 Hakikat nerede?"
**
"Eskiden, yelkenli gemiler okyanuslarda sefer yaparken zor durumda kaldıklarını bildirmek için şişeye mesaj koyup denize atarlarmış, sonunda birisi bulup yardım çağırır umuduyla. Sanatın bu rolü üstlenmesi isteniyor. Pek çok sanatçı birbiriyle güç, para ve itibar için mücadele ediyor - ama son tahlilde her şey dönüp dolaşıp şuna geliyor: Denize bir şişe atacaksınız, birisi de onu bulacak." Iannis Xenakis
**
YERÇEKİMLİ  KARANFİL
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına  veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.

Edip CANSEVER 
**
Ya Âli! Allah'ı Ben ve Sen Bildik
Ya Âli! Beni Allah ve Sen bildi
Ya Âli! Seni Allah ve Ben bildik
Anı daimde bizde buna itikat ettik ve bildik.
**
içindeyim nasılsa
içimdesin nasılsa

içindeyim nasılsa.
yine...


içindeyim nasılsa
içimdesin nasılsa

içindeyim nasılsa
yine...

bu aşk...
bu aşk...

sonu yokmuş nasılsa
ölüm de yok nasılsa
içindeyim nasılsa
yine...

sonu yokmuş nasılsa
ölüm de yok nasılsa
içindeyim nasılsa
yine...

bu aşk...
bu aşk...
'This Is Love'

After all in your soul
After all in my heart
After all in your soul
Again

There is no end after all
There is no death after all
After all in your soul
Again

This is love
**
9 İhtimal
Düşündüğünüz,
Söylemek istediğiniz,
Söylediğinizi sandığınız,
Söylediğiniz,
Karşınızdakinin duymak istediği,
Duyduğu,
Anlamak istediği,
Anladığını sandığı,
Anladığı..

arasında farklar vardır
Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal var.


Sylviane Herpin
**
Birdenbire kapın açılır gibi sevdalanmak birilerine ansızın oysa beni seviyorsun ama bunun farkında değilsin.
Nazım Hikmet
**

YOK
Bu nasıl memleket bu nasıl dünya
Gamı defetmeye meyhaneler yok
Bu nasıl yaşamak bu nasıl hülya
Sakiler elinden peymâneler yok
*
Kanarya terketmiş boştur kafesi
Bülbülün goncadan geçmiş hevesi
Kesilmiş gelmiyor baykuşun sesi
Gidip eğlenecek viraneler yok
*
Yetti Zülal artık etme ah u zar
Bulamazsın bir münasip şivekar
Bari Sahralarla olsam kafadar
Hani Mecnun gibi divaneler yok..
Âşık Zülâli
**

'Ben sizden de değilim, diğerlerinden de.'
 Ben, ölüme dair yemin etmeyenlerden, tehdit savurmayanlardan, dinini ve ırkını aklının yerine koymayanlardanım. 'Ben hâlâ şiir okuyanlardanım.'
'Ben ölürken vatanını yahut dinini değil, sevgiliyi düşünecek olanlardanım.
Masum Çetin                       
**
Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız  kim karar verebilir birbirine dokunan taş ve su  hakkında, kimin kimi ayakta tuttuğuna, ve günün  aslında kumdan, tuzdan ve ışıktan oluşmadığına?  Boşlukları doldurduğumuzda belirecek hayatın  anlamı, taşı ve suyu doğru yorumladığımızda, bir  yarı öbür yarıyı anlayacak: olgunluk bize yaban  meyvesi gibidir; gevşek ağızlarımıza dokunan zehir!  Kim sana verdiklerimi, senden aldıklarımı çözebilir? Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız,  hayalleri dik tutmak gerekir. 
… 
Birhan Keskin, Kim Bağışlayacak Beni s.63 ‘Olgunluk’
Fotoğraf: Mary Ellen Mark, Gypsy Camp, Barcelona 1987.                       
Ben hangi kelimeye açsam ağzımı
Ben hangi kelimeyi nereye koysam
Bir sonbahar konaklar sesimde.

Birhan Keskin, Kim Bağışlayacak Beni s.168
 ‘Hüzünlü Gezinti Güvertesi’
**
Dilin, sözün, kelâmın temelleri ya
«hazf»tır, yani ölümdür, ya da «sükûn»dur.
İbn-i Arabî, El-Fütûhatül-Mekkiye.
**
“The time is out of joint”
 “Çığrından çıkmış bir zaman bu”

William Shakespeare
**

Fransız Yönetmen Laurence Attali’nin, Senegal’de geçen ve üç öyküden oluşan “Love Trilogy” (Aşk Üçlemesi) filminden.
“Biz hepimiz zamanın duvarcılarıyız, gölgeleri kovar ve yağmuru göbeğimizde toplarız; herkes kendi evini saatlerle inşa eder, herkes kovanını zamanla kurar ve balını zamanla toplar, ateşi canlandırmak için zamanı sidik torbalarında getiririz”.
  Milorad Pavic
**
Kalbi Aliyy olan kaç kişi kaldı
Kahramanlık ve sevgide aşkına sadık
Kaç kişi kaldı Ehl-i Beyt'e kurban olan
**

Şimdi hani dediğim bey erenler
Dünya benim diyenler
Ecel aldı yer gizledi
Fâni dünya kime kaldı
Gelimli gidimli dünya
Ahir son ucu ölümlü dünya

Dede Korkut
**
Felsefemdir kitab-ı imanım ;
Taparım kendi ruhumun sesine;
Secde eder hakikatim her an.
Kalbimin kutsal ateşine!
Neyzen
**
“Bazı insanlar, bazı insanlara şifadır."
“Biri gelir seni sen eder, biri gelir seni senden eder."
**
Ne zaman dilsiz bir hüzün kaplasa içimizi..
Ne zaman en uzak olsa, en yakınımız..
Şarkı söyler yüreğimiz.. Kederli bir şarkı.
---
Portekizli besteci Francisco Lacerda (1869-1934)’dan Cançao Triste-
Kederli Şarkı..
Soprana Lia Altovila seslendiriyor..
**
Kime arz-ı hâl edem sen var iken ey serv-i nâz
Çâresiz derd-i dile sensin tabîb-i çâre-sâz

Pâdişâhım bâb-ı ihsânından isterim atâ
Nâ-ümîd-i lutfun olmam eylerim her dem niyâz

Dostluğun devlet yeter bana iki âlemde ger
Cümle âlem olsalar düşmânım etmem ihtirâz

Eşiğin Kâ’bem  hem kıblem cemâlindir senin
Secde-gâhımdır kaşın mihrâbı eylerim namâz

Bu Hulûsî âsitânında zelîl bir bendedir
Bendene ihsânını ister çok eyle ister az
**
Herkesi herşeyi seviyorum
Her zerremden akıyor sevginin ateşi
Ancak sizi bir başka seviyorum
Mansur un Hakkı gibi can veriyorum
***
Hz. Ali kerremallâhü vecheh ve radıya'llâhu anh
“Ben Allah’ı her istediğimi vermemesinden tanıdım”
**
Birisi Hz. Ali’ye geldi ve “O kadar dertliyim ki sıkıntıdan ölüyorum.” dedi. Hz. Ali; “İki soru soracağım, cevabını verip dermanını bulacaksın. dedi. Adam; “Sor Ya Ali dedi. Hz. Ali; “Dünyaya geldiğin zaman bu dert seninle birlikte mi dünyaya geldi?” Adam; ”Hayır.” Hz. Ali; ”Dünyadan giderken bu dert seninle birlikte olacak mı? Adam; ”Hayır” dedi. Hz. Ali son olarak şöyle buyurdu; “Seninle birlikte gelmeyen ve giderken de seninle birlikte olmayacak olan bir dert, senin bu kadar zamanını almamalı. Sabırlı ol. Yer yüzündekilere çok ümit bağlamaktansa yüzünü Âlemlerin Rabbine çevir.”
**

Ah! şu gönlüm. Bir sevebilmeyi öğrense. Aynaya bakarcasına, Sebebsizce.  Başka bir şey istemem, Herşeyin içinde olduğu, sırra erince.
s.gul
**

Sır da biziz ayna da bakan da bakılan da biziz
mantık almıyor, hz.Cebrail misal daha fazla aklımız gidemiyor ama umalım bu sırrı gönlümüz kabul buyursun ve mutmain olsun
“fal”

**
Geldik gidiyoruz
bildiğimiz bilmediğimiz
erenler kapısında
ol öl ile beraberdir

“İ”
**

Mutluluk veren zaman! Biz oturuyorken sen ve ben
Bir ruh ve iki şekille, sen ve ben
Her şeyi hızlandırır parfüm, kuşların şarkısı,
Biz bahçeye girerken sen ve ben
Acele eder göğün bütün yıldızları bizi görmeye
Ve biz gösteririz onlara kendi ayımızı sen ve ben
Sözler olmadan sen ve ben, olmadan biz sen ve ben
Sevinçte bitişiğiz, sen ve ben
Şeker çiğner cennetin papağanları o yerde
Biz otururken, tatlı tatlı gülerken, sen ve ben
Sen ve ben gariptir birlikte
Bu kuytu köşede, ayrıdırlar binlerce mil ötede
Birbirini görmeye, sen ve ben
Bir şekil bu tozun içinde, diğeri o ülkede
Orada hiç bitmeyen tatlı cennette, sen ve ben
Saadet zamanı; avluya oturmuşuz, sen ve ben
Endamımız çift, ruhumuz tek, sen ve ben
Bulandıran palavralardan âzâde, gamsız bir keyif, sen ve ben
Sen ve ben, ne sen varsın, ne de ben, bir olmuşuz aşk elinden…

Mevlana'nın Dîvân-ı Kebîr eserinden...
**
Noktanın çizgiye kavuştugu yerde
Küçük bir karınca kalemin kağıt üstüne birşey yazdığını gördü.
Gitti ,bu sırrı öbür karıncalara söyledi,O kalem kağıda şaşılacak şeyler yazdı.
Feslegen gibi ,susam gibi ,gül gibi acayip şeyler yaptı  dedi.Karıncanın biri O sanatı yapan parmaklarıdır..Bu kalem iş görmekte esas değil fer dir.Üçüncü karınca İş ne parmaktan ne de kalemden geliyor dedi.Iş asıl koldan geliyor,çünkü zayıf parmaklar onun zorlaması ile kalemi tutuyor ve yazdırıyor ,bu konuşmalar uzadı gitti karınca beyine kadar ulaştı.onun biraz anlayışı var ve zeki idi.
Dedi ki, Bu hüneri suretten ,görünüşten bilmeyin .Çünkü uyuyan yahut ölen bir kişinin böyle şeylerden haberi yoktur.
Suret,görünüş elbiseye ,asaya benzer.Cansızdır ,akılsızdır,oynamaz ,hareket etmez.Allahın lütfu   ve ihsanı olmayınca  bu aklın bu gönlün cansız kalacaklarından  karınca beyinin haberi yoktu
Allah bir An için olsun ,akıldan yardımını kesecek olsa her şeye eren akıl, aptalliklar etmeye başlar.
**
Sevdiğin yerlerde anıların kalır,
Ettiğin sözlerin evrende yankıları...
Güvendiğin kişilerde umutların kalır,
Aldanış ve aldatışlarda saf çocukluk yıllarının hasreti...
Vicdan azabının omuzlarında yükü kalır,
Duaların ise ruhunda engin huzuru, hafifliği...
Bazen AŞK çok büyüktür, İnsan aciz kalır,
Yol'un meşakkati, kendini bulması ardından suskunluğun çığlığı...
Herbir Ruh aynı Öz'ü ama farkındalığı kadar ışığını taşır,
yolumuz kısa ama bir o kadar uzun farkındalığın farkında olabilmek
s.gul
**

Ve bilir misin?
Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması..
“Ben”, deyip susması…
“Sen”. deyip ağlamaklı olması…

*Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî
**

Senin aşkına düşeli gözlerimden çok kan damladı.
 Canım tenimde çok inledi.
 Ey Cihanın canı sen halâ anlamadın mı halimden?
Çarh seni bahane ederek bana ne kadar sürtündü?
Mevlana –rubai/1543/
Çarh: Felek
**

Matilde’ye
Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,
çünkü iki yüzüyle karşına çıkar hayat.
Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın,
ateş de pay alır kendine soğuktan.

Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak
bir yolculuğa yeniden başlamak için:
bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.

Sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun
ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları
hem seviyorum, hem de sevmiyorum seni.

Sevgimin iki canı var seni sevmeye.
Bu yüzden sevmezken seviyorum seni
ve bu yüzden severken seviyorum seni.

Pablo NERUDA (1904 – 1973)
Matilda'ye Sone
**
söylemesenizde
ne yapayım desenizde
üzülmeyin
biz hayatıma razıyız
ne yapacaksın
böyle olması gerekiyor denen
ne çok şeyimiz var
bizi bize bırakmayan
yine ruhumuzda özgürüz.
Orayı Rahman ikimize bıraktı
çocuklar gibi oyun oynar
aşıklar gibi severiz birbirimizi
Günah bizim kime ne
biz bizi kırmayız
kimseyede sızdırmayız

“gizli defterden”
**

                     “ Her planı bozan en büyük plan yapan ErRahman var”
**

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar